Asya ve Pasifik güvenlik işlerinden sorumlu ABD Savunma Bakan Yardımcısına eski günlük istihbarat brifingleri veren, Rand Corporation’da kıdemli savunma analisti Derek Grossman, Foreign Policy’de yazdığı makalede, Çin’in Asya ülkelerinin AUKUS’a meyli konusunda endişelenmesi gerektiğini söylerken, Asya ülkelerinin Avustralya’nın nükleer denizaltı planına destek verdiğini öne sürüyor.
ABD, İngiltere ve Avustralya, geçen ay, Çin’in Hint-Pasifik bölgesindeki etkisine karşı koymayı amaçlayan yeni bir nükleer enerjili denizaltı filosu oluşturma planlarının ayrıntılarını açıklamıştı.
Plana göre, Avustralya, Amerika Birleşik Devletleri’nden en az üç ve muhtemelen beş Virginia sınıfı nükleer enerjili denizaltı satın alacak ve sonunda, İngiltere ile birlikte, üç ülke tarafından ortaklaşa geliştirilen yeni bir nükleer enerjili denizaltı sınıfı konuşlandıracak.
Böylece Avustralya, Birleşik Krallık’tan sonra Washington’ın nükleer tahrik teknolojisini alan ikinci ülke olacak. Ayrıca, AUKUS’un ardından Avustralya, “nükleer güce” ulaşmadan önce nükleer denizaltılara kavuşacak ilk ülke olarak kayıtlara geçecek.
Yeni denizaltılar, ülkenin mevcut dizel motorlu filosundan daha uzak ve daha hızlı hareket edebilecek ve böylece Avustralya ilk kez “düşmanlara karşı” uzun menzilli saldırılar gerçekleştirebilecek.
Canberra’ya 30 yılda 368 milyar A$’a (245 milyar $) mal olacak bu plan, Avustralya’nın savunma harcamalarını, tam da NATO direktiflerine uygun şekilde, GSYİH’nın yüzde 2,5’ine çıkaracak.
Çin, bu planın ciddi nükleer silahlanma riski oluşturduğunu ve bölgede barış ve istikrarı bozacağını söyleyerek tepki göstermişti.
Sonraki adımlar: Nükleer kapasiteli bombardıman uçakları ve hipersonik füzeler
Derek Grossman, denizaltı planının, üç ülke arasında Çin’e karşı koymayı amaçlayan derinleşen güvenlik işbirliğinin sadece bir parçası olduğunu söylüyor. Grossman’a göre, sonraki adımlar ise, ABD’nin stratejik bombardıman uçakları gibi nükleer kapasiteli platformlarını Avustralya’da kurmanın yanı sıra hipersonik füzeler, siber operasyonlar, kuantum hesaplama ve diğer alanlarda işbirliğini içerebilir.
Tüm bunların AUKUS’u bölgesel askeri denge açısından; Avustralya, Hindistan, Japonya ve ABD’yi birleştiren Dörtlü Güvenlik Diyaloğu (QUAD) veya Avustralya, İngiltere, Malezya, Yeni Zelanda ve Singapur arasındaki Beşli Güç Savunma Düzenlemesi dahil diğer gruplaşmalardan daha önemli kıldığını söyleyen Grossman, şu ifadeleri kullanıyor:
“AUKUS, gelecekteki potansiyel bir çatışmada Çin’i caydırmak ve gerekirse yenmek için katılımcıların askeri yeteneklerinin birlikte çalışabilirliğini modernleştirmeye ve geliştirmeye odaklandığı için gerçekten benzersizdir.”
‘Asya ülkeleri olumsuz tepki vermedi’
Grossman yazısında aynı zamanda, AUKUS kapsamında duyurulan anlaşmayla ilgili Çin dışında diğer Asya ülkelerinin olumsuz tepki vermediğini iddia ediyor.
Başta Güneydoğu Asya olmak üzere bazı ülkelerin nükleer yayılma potansiyelinden endişe duysa da, çoğu Hint-Pasifik ülkesinin AUKUS’u desteklediğini veya alenen karşı çıkmaktan kaçındığını söyleyen Grossman, buna gerekçe olarak da “Çin’in askeri yığınağı, artan gücü ve bölgedeki niyetleri hakkında” yaygın ve çeşitli endişeleri işaret ediyor.
Bu durumun, AUKUS’un “barış zamanı caydırıcılık amacıyla ek müttefikler ve ortaklar bağlama yeteneği” için iyiye işaret olduğu yorumunu yapıyor.
Grossman, AUKUS’u destekleyen ülkelerin başında ise, yeni savunma planlarını tamamen ABD ile uyumlulaştırmayı amaçlayan ve Çin’i “benzeri görülmemiş en büyük stratejik zorluk” olarak tanımlayan Japonya’yı örnek gösteriyor.
Grossman, ABD’nin bir diğer kritik müttefiki Güney Kore’nin ise AUKUS’la resmi olarak pek ilgilenmediğini söylüyor. Bunun sebebinin ise Kuzey Kore ile meşgul olan Seul yönetiminin Washington ile Pekin arasında hassas bir denge sağlamaya çalışması olarak sunuyor. Ancak yine de Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Suk-yeol’un Çin’in bölgedeki iddialılığından rahatsız olduğunu ekliyor.
2021’de bir seçim adayı olarak AUKUS hakkında ne düşündüğü sorulduğunda Yoon’un, “Seul’ün Avustralya’ya giden nükleer enerjiyle çalışan denizaltılara ihtiyacı olmadığını” söylediğini hatırlatan Grossman, diğer yandan Kuzey Kore’den atılan balistik füze denemeleri düşünüldüğünde Yoon’un fikrini değiştirebileceği yorumunu yapıyor.
Grossman, AUKUS’u benimseyen bir diğer taraf olarak, sanki şaşılacak bir şeymiş gibi, Tayvan’ı örnek gösteriyor.
Savunma analisti, Güneydoğu Asya’da AUKUS’un daha tartışmalı olduğunu yazısına eklese de, “Çin’in Güney Çin Denizi’ndeki ve başka yerlerdeki tecavüzlerine rağmen, neredeyse tüm ülkeler anlaşmayı ne onaylayarak ne de kınayarak büyük güç rekabetinin dışında kalmaya çalışıyor” ifadesiyle olumsuz bir yargı bildiriyor. Grossman, bölgenin tek güçlü AUKUS destekçisinin ise, tartışmalı Güney Çin Denizi’nde “her gün Çin baskısıyla karşı karşıya olan bir başka ABD müttefiki Filipinler” olduğunu öne sürüyor.
Grossman’ın iddialarının aksine Asya ülkeleri endişeli
Ancak Derek Grossman’ın iddia ettiğinin aksine, Japonya gibi coşkulu bir ABD müttefiki dışında, çoğu Asya ülkesi AUKUS planlarının bölgeyi nükleer tehlikeye sokacağı konusunda endişelerini dile getirdiler.
Hatta Grossman’ın iddia ettiğinin aksine Filipinler, AUKUS planlarını “güçlü bir şekilde” desteklemediği gibi, AUKUS ortaklarını “nükleer denizaltılar için güvenlik standartları uygulamaya” çağırdı.
Manila’dan yapılan açıklamada, AUKUS programı kapsamındaki ortaklar, “faaliyetlerinin ilgili uluslararası nükleer koruma önlemlerine ve nükleer silahların yayılmasını önleme standartlarına uymasını sağlamak için Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu ile işbirliği yapmalıdır” denildi.
Bu açıklama, Manila’nın da özellikle nükleer tehdit konusunda endişe taşıdığını gösteriyor.
Güneydoğu Asya ülkelerinin çoğu, Avustralya’nın AUKUS kapsamında ABD ve İngiltere öncülüğünde elde edeceği nükleer güdümlü denizaltılarının ağırlıklı olarak kendi bölgelerinde, özellikle Güney Çin Denizi’nde faaliyet gösterebileceğinden endişe duyuyor.
Ayrıca anlaşmanın, diğer devletler tarafından yüksek düzeyde zenginleştirilmiş uranyum veya plütonyumu uluslararası gözetimden gizlemek için kullanılabilecek tehlikeli bir emsal oluşturabileceğinden endişe ediliyor.
‘Yeni kitle imha silahları riskini artırır’
Malezya ve Endonezya, nükleer silahların yayılması riskinden endişelerini dile getirirken, Jakarta nükleer teknolojiyi güçlü denizaltılarla paylaşmanın yeni kitle imha silahları riskini artırabileceğini belirtmişti. Vietnam ve Tayland da bu endişeleri paylaşmıştı.
Endonezya Dışişleri Bakanlığı, Avustralya’nın “NPT ve UAEA güvenceleri kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmede tutarlı kalmasını” ve “etkili, şeffaf ve ayrımcı olmayan bir doğrulama mekanizması” geliştirmesini beklediğini söylemişti.
Malezya Dışişleri Bakanlığı bölgede olası bir “silahlanma yarışı” konusunda uyarıda bulunurken, devletleri her türlü provokasyondan kaçınmaya çağırmıştı.
Kamboçya Başbakanı Samdech Techo Hun Sen de AUKUS ittifakıyla ilgili endişelerini dile getirmişti.
Hun Sen, Phnom Penh’deki Build Bright Üniversitesi’nde yaptığı konuşmada, “Diğer ASEAN (Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği) ülkeleriyle düşünüyoruz. Ayrıca endişelerimizi de ifade ediyoruz. Nükleer (silah) olmadığını iddia ediyorlar ama nükleer varsa nasıl olacak” ifadelerini kullanmıştı.
ASEAN’ın nükleer silahlardan arındırılmış bir bölge olduğunu söyleyen Hun Sen, büyük ülkeleri güçlerini “küçük ülkeleri suistimal etmek için kullanmamaya” çağırmıştı.
Birleşmiş Milletler nükleer gözlemcisi Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) da, üç devleti koruma önlemlerini uygulamaya ve küresel nükleer silahların yayılmasının önlenmesine bağlı kalmaya çağırmıştı.
Grossman’ın iddia ettiğinin aksine, ciddi nükleer riskler barındıran ve bölgedeki silahlanma yarışını artırma potansiyeli olan AUKUS anlaşması konusunda tek endişe etmesi gereken Çin değil, bundan daha büyük zarar görme ihtimalleri olan bölge ülkeleri… Hatta bizzat Avustralya’nın kendisi.
Eski Avustralya Başbakanı: En kötü uluslararası karar
Nitekim bu karar Avustralya içinde de tartışma yarattı. Eski Avustralya Başbakanı (1991-1996) Paul Keating, AUKUS kapsamındaki anlaşmayı, 1. Dünya Savaşı’ndaki zorunlu askerlik kararından bu yana bir İşçi Partisi hükümetince verilen “en kötü uluslararası karar” olarak tanımlamıştı.
Başbakan Anthony Albanese’i, ABD’nin Çin’i çevreleme planlarının parçası olmakla suçlayan Keating, anlaşmanın gereksiz yere Çin’i hedef aldığını söyleyerek, “ölümcül sonuçlar” doğurabileceği uyarısında bulunmuştu.
‘Artık ABD’ye çok daha fazla borçlu olacağız’
Avustralyalı gazeteci David Speers, ülkede pek çok analist ve siyasetçinin, Avustralya’nın neden Güney Çin Denizi’nde aylarca gizlenen nükleer enerjili denizaltılara sahip olma yeteneğine ihtiyaç duyduğunu merak ettiğini ve ülkenin artık ABD’ye çok daha fazla borçlu olacağından endişe ettiğini yazmıştı.
Avustralya nükleer çöplüğe mi dönüşecek?
Avustralya’nın ulusal yayın kuruluşlarından The ABC’nin politika editörü Andrew Probyn de, AUKUS ile ülkeye yerleşecek nükleer varlıkla ilgili endişelerini şöyle dile getirmişti:
“AUKUS anlaşması uyarınca Avustralya, ABD’den AUKUS denizaltıları için ‘mühürlü nükleer reaktörler’ alacak, ancak bunların imhasından sorumlu olacak. Bu, ülkenin jeolojik olarak istikrarlı bir bölümünde bir yerde dev bir çukur kazmak ve reaktörleri potansiyel olarak binlerce yıl orada bırakmak anlamına geliyor.
Marles, bunun ‘şimdiki veya gelecekteki’ savunma topraklarında olacağını söylüyor, bu da nükleer çöplüğün İngilizlerin nükleer testler yaptığı Güney Avustralya’nın Woomera Yasak Bölgesi’nde değil, İngiliz Milletler Topluluğu tarafından satın alınan topraklarda olabileceği anlamına geliyor.
Kullanılmış nükleer reaktörler için uzun vadeli bir depo belirlemek dikenli bir siyasi mesele olacaktır. Avustralya için nükleer çağ başladı.”