Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

BM, İsrail’i kara listeye alıyor

Yayınlanma

Birleşmiş Milletler (BM), 7 Ekim’den bu yana Gazze Şeridi’nde binlerce sivili öldüren İsrail’i “çatışma bölgelerinde çocuklara zarar veren ülke ve gruplar listesine” ekledi.

Israel National News’in haberine göre BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, İsrail’in Washington’daki askeri ataşesi Tümgeneral Hedi Silberman’ı konu hakkında bilgilendirdi. Guterres, Silberman’a İsrail’i de “çatışma bölgelerindeki çocuklara zarar veren ülke ve örgütlerin” yer aldığı kara listeye dahil etmeye karar verdiğini belirtti. İsrail, gelecek hafta yayınlanacak kara listede yer alacak.

İsrail’in BM Genel Sekreteri Guterres’i bu adımdan vazgeçmeye ikna etmeye yönelik tüm çabaları başarısızlıkla sonuçlandığı belirtildi.

Listede İsrail devletinin adının açıkça geçmeyeceği ancak durumun sorumlusunun “İsrail ordusu” olarak tanımlanacağı tahmin ediliyor.

Her 10 dakikada bir çocuk ölüyor veya yaralanıyor

İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırılarda en az 15 bin 328’i çocuk, 10 bin 171’i kadın olmak üzere 36 bin 586 Filistinli öldürüldü, 83 bin 74 kişi yaralandı.

BM raporlarına göre, Gazze’de her 10 dakikada bir çocuk ya öldürülüyor ya da yaralanıyor.

Gazze’deki hükümetin Medya Ofisi, 3 Haziran’da yaptığı açıklamada, Gazze’de 3 bin 500 çocuğun açlık nedeniyle ölümle yüz yüze olduğunu duyurmuştu.

DİPLOMASİ

Trump’ın tarifeleri Alman ve Japon devlet tahvillerine ilgiyi artırdı

Yayınlanma

Yatırımcıların yıllar sonra ilk kez yatırım için güvenli liman arayışına girmesiyle birlikte ABD Hazine tahvilleri, küresel fonlar için ciddi bir rekabetle karşı karşıya kaldı.

Gösterge 10 yıllık Hazine tahvillerinin getirileri bu yıl yaklaşık 40 baz puan düşmüştü. Resesyon riskini artırdığı düşünülen ABD Başkanı Donald Trump’ın gümrük vergileri yağmuru ile birlikte ise pazartesi günü kısa süreliğine %4’ün altına geriledi.

Bloomberg’in haberine göre buna karşılık hem Avrupa hem de Japonya’da benzer oranlar yükseldi. Almanya’da 10 yıllık tahvilin %2,61’e yükselmesi, hükümetin savunma harcamalarını artırmasıyla birlikte tahvil ihracının artacağı beklentisini yansıtıyor.

Bu arada, 10 yıllık Japon tahvillerinin oranı da sıfır civarında yıllar geçirdikten sonra yükseldi ve yatırımcılar daha sıkı para politikasına hazırlanırken şu anda %1,25 civarında.

Her ikisi de hâlâ ABD tahvil getirilerinin oldukça altında olsa da, ABD menkul kıymetlerini satın alırken dolar riskinden korunan Avrupalı ve Japon yatırımcılar için Hazine tahvillerinden daha cazip görünmelerini sağlayacak seviyelerde bulunuyorlar.

Bu durum yatırımcıları, politika görünümünün daha istikrarlı olduğu kendi piyasalarına kaydırmaya ikna edebilir.

Deutsche Bank’ta ABD faizleri araştırma müdürü Matthew Raskin, “Yönetimin çeşitli politikalarının Hazine tahvillerine yönelik yabancı talebi baltalayabileceği fikri yaygınlık kazanıyor,” dedi.

Deutsche Bank ayrıca dolarda bir “güven krizi” yaşanacağı uyarısında bulunurken, UBS Group da avronun küresel rezerv para birimi olma statüsüne “ilaç gibi geleceğini” düşünüyor.

Öte yandan bu değişime şüpheyle bakılması gerektiğini düşünenler de var. Alman devlet tahvili Bund, 2023 ortalarında benzer şekilde cazip görünüyordu, fakat Hazine tahvillerindeki agresif bir satış 10 yıllık ABD getirilerini %5’e yükselterek Avrupa’nın getiri avantajını aşındırmıştı.

Eğer gümrük tarifeleri enflasyonu yeniden canlandırırsa, bu durum ABD getirilerini yeniden yükseltebilir.

Fakat Bloomberg’e göre akışlarda böyle bir değişikliğin tartışılıyor olması bile yatırımcıların sermaye için rekabet kızıştıkça Avrupa’nın küresel piyasalarda daha büyük bir rol oynamasına hazırlandıklarını gösteriyor.

Bu durum, arzın artabileceği endişesiyle son yıllarda alıcıların saldırısına maruz kalan ABD Hazine piyasasında daha büyük bir kırılganlığa yol açabilir.

Erken testlerden biri salı günü ABD hükümetinin 58 milyar dolarlık üç yıl vadeli tahvil satması ve ardından bu hafta içinde 10 ve 30 yıl vadeli tahvillerin satılmasıyla gerçekleşecek.

Geleneksel olarak, ABD’nin bütçe açığı kısmen dünyanın dört bir yanından Hazine tahvillerine yönelen sermaye dalgasıyla finanse edilegeldi.

Barclays’in fon akışı verilerini analizine göre, ABD Hazine tahvillerinin yabancı mülkiyeti piyasanın yaklaşık üçte birini oluştururken, yabancı sektör geçen yıl ABD tahvil talebinin en büyük kaynağı oldu.

Bu, yaklaşık yarısı Hazine tahvillerinde olmak üzere 910 milyar dolarlık net alımı yansıtıyordu.

ABD hükümet verilerine göre, yabancı Hazine varlıklarının büyük çoğunluğu daha uzun vadelerde bulunuyor. Vanguard’ın uluslararası faizler müdürü Ales Koutny, bunun yabancı talep azaldıkça ABD getiri eğrisini dikleştirebileceği anlamına geldiğini, yani uzun vadeli faizlerin kısa vadelilere göre yükseleceğini söyledi.

Yatırımcıların getirilerdeki küresel değişimleri nasıl yönlendirdiklerine dair erken bir gösterge birkaç gün içinde ortaya çıkabilir. Japonya’da yeni mali yıl henüz başladı ve bu dönem oradaki şirketlerin genellikle tahsis stratejilerini gözden geçirdikleri bir dönem.

Japonya, Japonya Merkez Bankası’nın on yıllardır sürdürdüğü ve yatırımcıları getiri arayışına iten ultra düşük faiz politikası nedeniyle küresel tahvil piyasalarında kilit bir oyuncu konumunda.

Almanya, mart ayı başında savunma ve altyapı için yüz milyarlarca avroluk kaynak ayırmayı planladığını açıklayarak değişimi başlattı. Yatırımcıların harcamaları karşılamak için tahvil ihracını fiyatlamasıyla Bund getirileri yükseldi.

Avrupa Birliği’nin büyük tasarruf fazlası havuzu, ABD kamu borcunun en büyük yabancı sahibi olduğu anlamına gelirken, aynı zamanda ABD kurumsal finansmanında da büyük bir rol oynuyor.

Eğer Avrupa ülkeleri yatırımlarını anlamlı bir şekilde artırırsa, bu tasarruflar evde tutulabilir.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

‘ABD ve Avrupa’nın SWIFT konusundaki anlaşmazlığı Ukrayna müzakerelerini raydan çıkarabilir’

Yayınlanma

Emekli İngiliz diplomat Ian Proud, ABD ve Avrupa arasında Rusya’ya yönelik SWIFT yaptırımlarının hafifletilmesi konusundaki anlaşmazlığın Ukrayna barış görüşmelerini tehlikeye attığını belirtti. Proud, Responsible Statecraft’ta yayımlanan analizinde, tartışılan SWIFT tavizinin küçük olduğunu ancak Avrupa ve Ukrayna’nın direnişinin Batı ittifakında çatlak yarattığını ve bunun Rusya Devlet Başkanı Putin’in ‘işine yarayabileceğini’ savundu. Proud, Başkan Trump’ın Ukrayna’daki savaşı bitirmek için bu anlaşmazlığa müdahale etmesi gerekebileceğini ifade etti.

Emekli İngiliz diplomat Ian Proud, Responsible Statecraft için kaleme aldığı makalede, ABD ile Avrupa arasında Rusya’ya yönelik düşük etkili yaptırımların azaltılması konusundaki anlaşmazlığın, Ukrayna barış görüşmeleri açısından ciddi sonuçlar doğurabileceği uyarısında bulundu.

Proud, gümrük vergisi savaşlarının durumu daha da karmaşık hâle getireceğini ve Başkan Donald Trump’ın çıkmazı aşmak için devreye girmesi gerekebileceğini belirtti.

Proud, Ukrayna krizinin başladığı 2014’ten bu yana ilk kez Batı ittifakı içinde Rusya’ya yönelik yaptırım politikasında bir ayrışma ortaya çıktığını anımsattı.

Proud’a göre, geçen ay Suudi Arabistan’da ABD arabuluculuğunda yapılan barış görüşmeleri, Rusya ve Ukrayna’yı deniz ateşkesi yoluyla 2022 Karadeniz tahıl anlaşmasını canlandırmaya yaklaştırdı.

Ancak Proud, “İleriye dönük faydalı, küçük bir adım olma vaadi taşıyan bu gelişme, Avrupalı ve Ukraynalıların Rusya’ya yönelik küçük tavizleri engelleme çabalarıyla sekteye uğradı,” ifadelerini kullandı.

Proud, deniz ateşkesinin yeniden canlandırılması önerisi kapsamında Avrupalı bir sözcünün, Rusya’nın yaptırım muafiyeti alabileceği yönündeki önerileri hızla reddettiğini aktardı.

Ayrıca, 26 Mart’taki Paris Zirvesi’nde Avrupalı liderler ve Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’nin de konuya müdahil olarak Rusya için yaptırım muafiyeti olmaması çağrısında bulunduğunu ve daha fazla yaptırımın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i müzakere masasına getirmenin anahtarı olduğu görüşünü tekrarladıklarını belirtti.

‘ABD ile Avrupa, yaptırım politikasında aynı çizgide değil’

Emekli diplomat, ABD ve Avrupa’nın yaptırım politikasında artık aynı çizgide olmadığını vurguladı.

Proud, “Ukrayna hükümeti 2015’ten bu yana hem Batılı güçleri Rusya’ya daha fazla yaptırım uygulamaya teşvik etmek hem de barış çabalarının bir parçası olarak yaptırımların kaldırılması olasılığını en aza indirmek için yoğun çaba sarf etti. Başkan Trump döneminde ABD’nin Ukrayna politikasındaki sarsıcı değişimden hâlâ etkilenen Avrupa, Ukrayna’nın yanında yer alıyor,” değerlendirmesinde bulundu.

Fakat Proud, yaptırım muafiyeti konusundaki tartışmanın “son derece ihtiyaç duyulan barışa yönelik anlamlı adımları sekteye uğratma potansiyeli taşıyan sahte bir tartışma” gibi göründüğünü savundu.

Proud, bu tartışmanın özellikle deniz ateşkesiyle bağlantılı olarak, büyük bir Rus bankasına ödeme mesajlaşma hizmeti SWIFT’e sınırlı erişim izni verilip verilmeyeceği sorusuyla tetiklendiğini belirtti.

Proud, “Bu, ithalatçıların Rus tarım ihracatı için daha kolay ödeme yapmalarını sağlayacaktır. Bu, bireylere, şirketlere ve mal türlerine karşı 20 binden fazla önlemi içeren bir Rus yaptırım rejimi bağlamında küçük bir tavizdir,” dedi.

Proud, tarım ihracatının önemli olmakla birlikte, Rusya’nın 2024’teki toplam 433 milyar dolarlık ihracatının büyük kısmını oluşturmaya devam eden petrol ve doğalgaz ihracatına kıyasla küçük kaldığını vurguladı.

Diplomat, “Önerilen SWIFT kullanımına ilişkin sınırlı yaptırım hafifletilmesi, Rusya’nın petrol ve doğalgaz ticaretine yönelik bir muafiyeti kapsamayacaktır,” diye ekledi.

Proud, her halükârda SWIFT yasağının etkisinin sorgulanabilir olduğunu belirtti.

2022’de savaş patlak verdiğinde bunun “nükleer seçenek” olarak tanımlandığını hatırlatan Proud, “Rusya’nın uluslararası ticaret yapma kabiliyetini kesmenin, ithalat gelirlerinin hacmi üzerinde yıkıcı kısa vadeli sonuçları olacağı ileri sürülmüştü. Ancak bu işe yaramadı,” değerlendirmesini yaptı.

Rusya Merkez Bankası, Biden’ın ‘veda yaptırımlarının’ etkisini sınırlı görüyor

‘Rusya’yı kısmen SWIFT’ten çıkarmanın erhangi bir somut etkisi olduğuna dair çok az kanıt var’

Proud, 2022’de savaşın patlak vermesinin ardından Rusya’nın ihracattan rekor kırarak 592 milyar dolar gelir elde ettiğini ve o zamandan beri ihracatın savaş öncesi eğilime döndüğünü kaydetti.

Proud, “Rusya’yı kısmen SWIFT’ten çıkarmanın ülkenin ihracat hacimleri üzerinde herhangi bir somut etkisi olduğuna dair çok az kanıt var,” değerlendirmesini yaptı.

Proud’a göre, SWIFT seçeneğinin nükleer olduğu fikri, Batı yaptırımlarının Rusya’ya ilk kez uygulandığı 2014 yılında ancak kısmen geçerliydi.

Proud, o yıl Brent ham petrolünün varil fiyatının yılın ilk yarısında yaklaşık 100 dolar civarında seyrederken (bugün yaklaşık 72 dolar), Rusya’nın 2024’tekinden daha fazla (497 milyar dolar) ihracat yaptığını belirtti.

Proud, “Ancak Avrupa ülkeleri, ABD’nin Rusya’yı SWIFT’ten çıkarma hamlelerini veto etti. Bunu tam da Avrupa’nın enerji güvenliği açısından nükleer sonuçları olacağı için yaptılar, zira o zamanlar Avrupa şimdiye kıyasla daha bağımlıydı. Ayrıca 2014’te Rusya’yı SWIFT’ten çıkarmak zordu çünkü Rusya, uluslararası finansal işlemlerinin hacmi nedeniyle SWIFT Yönetim Kurulu’nda bir koltuğa sahipti,” diye açıkladı.

Proud, bunu takip eden sekiz yıllık kararsızlık döneminde Rusya’nın ekonomisini dolar cinsinden ticarete aşırı bağımlılıktan uzaklaştırmak için çok çalıştığını ve bunun, savaş başladığından beri ekonomisinin neden dirençli kaldığını açıklamaya yardımcı olduğunu ifade etti.

ABD, Rusya ve Ukrayna ile Karadeniz’de ateşkes konusunda anlaşmaya vardığını duyurdu

‘SWIFT yaptırımları, sisteme kripto ağları aracılığıyla alternatifler yaratma yarışını teşvik etti’

Emekli diplomat, SWIFT yasağının aslında bir yaptırım olmadığını, daha ziyade ödeme mesajlaşma hizmetlerine erişimi keserek uluslararası ödemelerin işlenmesinde bir engel teşkil ettiğini vurguladı.

Proud, “Döviz SWIFT üzerinden akmaz. SWIFT’e yaptırım uygulamak, 50 yaşın üzerindeki eski bir sisteme kripto ağları aracılığıyla alternatifler yaratma yarışını teşvik etti. Rusya, Çin ve diğer ülkeler de kendi alternatiflerini geliştiriyorlar,” dedi.

Proud, Rusya ihracatını giderek Asya’ya kaydırdıkça, bu işlemlerin yuan, rupi ve riyal dahil olmak üzere yerli para birimleriyle giderek daha fazla yapıldığını da ekledi.

Proud, Suudi Arabistan’da Rus devlet bankasının tarım ihracatı için SWIFT’e erişimine izin verilmesi yönündeki anlaşmanın süreci kolaylaştırmaya yardımcı olacağını, ancak savaş boyunca devam eden bu ihracatın hacmini artırmayacağını belirtti.

Proud, “Elbette Rusya, SWIFT’e erişimin herhangi bir şekilde kolaylaştırılmasına, özellikle ABD ile ilişkilerin kademeli olarak normalleştiğine dair gönderdiği sinyal nedeniyle değer verecektir. Bu aynı zamanda daha uzun vadeli bir barış süreci geliştikçe daha somut yaptırım muafiyeti olasılığı konusunda güven inşa edecektir,” dedi. Ancak Proud, “Devlet Başkanı Putin, bunun esasen ülkesi için göz ardı edilebilir ekonomik faydaları olan küçük bir yaptırım tavizi üzerine bir tartışma olduğunu da bilecektir,” diye ekledi.

Proud, Putin’in, Zelenskiy’nin Avrupa’yı Beyaz Saray tarafından önerilen herhangi bir uzlaşmaya direnmeye çağırmasıyla Başkan Trump ile Avrupalı liderler arasında gerilim oluşma potansiyelinin farkında olacağını belirtti.

Hindistan ve Rusya, SWIFT’e alternatif oluşturmayı planlıyor

‘Putin, arkasına yaslanıp Avrupalıların ve Ukraynalıların ilerlemeyi engellediğini ve kendisinin makul taraf olduğunu iddia edebilir’

Başkan Trump’ın 2 Nisan’da Avrupa Birliği ve diğer ülkelere karşı gümrük vergileri uygulanacağına dair açıklaması bağlamında, Putin’in ilişkilerin daha da bozulmasını izleyeceğini ifade eden Proud, “Savaş alanında çoğu gün küçük kazanımlar elde etmeye devam eden Putin, arkasına yaslanıp Avrupalıların ve Ukraynalıların ilerlemeyi engellediğini ve kendisinin makul taraf olduğunu iddia edebilir,” yorumunu yaptı.

Sonuç olarak Proud, SWIFT meselesinin faydasız bir yan gösteriye dönüşme riski taşıdığını belirtti.

Proud, Hazine Bakanı Bessent’in kısmi bir Rus yeniden girişine kapıyı açık tuttuğunu, ancak AB’nin tutumunun daha da katılaşıyor gibi göründüğünü ifade etti.

Proud, “Başkan Trump’ın Ukrayna’daki kan dökülmesini sona erdirmek istiyorsa, tıkanıklığı gidermek için Avrupalı meslektaşlarıyla temas kurması gerekebilir,” değerlendirmesinde bulundu.

ABD Hazine Bakanı: Yaptırımların geleceği Rusya’nın adımlarına bağlı

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

AB, ABD’ye sanayi ürünlerinde ‘sıfır gümrük vergisi’ önerdi

Yayınlanma

Avrupa Komisyonu, ABD ile ticaret savaşının önüne geçmek amacıyla sanayi ürünlerinde karşılıklı olarak sıfır gümrük vergisi uygulanmasını teklif etti. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Brüksel’in iyi bir anlaşmaya hazır olduğunu belirtirken, ABD Başkanı Donald Trump’ın gümrük vergisi kararlarına karşı misilleme yapabileceklerini de söyledi. Milyarder Elon Musk’ın AB ile ABD arasında serbest ticaret bölgesi oluşturulması önerisi de gündeme geldi.

Milyarder Bill Ackman’ın Donald Trump tarafından başlatılan ticaret savaşını “ekonomik nükleer kış” olarak tanımlamasının yayılmasını önlemek amacıyla Avrupa Komisyonu pazartesi günü ABD’ye sanayi ürünlerindeki ithalat vergilerini sıfıra indirmeyi teklif etti.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, dün yaptığı açıklamada, “Pek çok ticaret ortağımızla başarılı bir şekilde yaptığımız gibi, sanayi ürünlerinde sıfır gümrük vergisi önerdik. Çünkü Avrupa her zaman iyi bir anlaşmaya hazırdır,” dedi.

Aynı zamanda, Trump’ın geçen hafta blok ülkelerine karşı 9 Nisan’dan itibaren geçerli olmak üzere yüzde 20 gümrük vergisi uygulamaya koyacağını açıklamasının ardından Avrupa Birliği’nin de misilleme yapabileceğini ima etti: “Misilleme önlemleri almaya ve çıkarlarımızı korumaya da hazırız.”

Ticaretten sorumlu Avrupa Komisyonu üyesi Maroš Šefčovič, her iki tarafın da sıfır gümrük vergisi anlaşmasının otomobilleri ve kimyasallar, ilaçlar, ekipmanlar ve benzeri diğer tüm sanayi ürünlerini kapsayabileceğini ayrıntılı olarak açıkladı.

ABD ve Avrupa Birliği, yaklaşık 10 yıl önce Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı görüşmeleri sırasında sanayi gümrük vergilerinden vazgeçmeye yakınlaşmışlardı, ancak Trump Beyaz Saray’a ilk gelişinde bu ortaklıktan vazgeçmişti.

Hafta sonu Tesla ve SpaceX’in CEO’su Elon Musk, “sıfıra sıfır” anlaşması teklifinde bulundu: “Sonuç olarak, hem Avrupa’nın hem de ABD’nin ideal olarak sıfır gümrük vergisine geçmesi gerektiği konusunda bir anlaşmaya varılacağını umuyorum ve bu, Avrupa ile Kuzey Amerika arasında fiilen bir serbest ticaret bölgesi oluşturacaktır.”

Musk’ın şirketi Tesla’nın piyasa değeri aralık ayındaki zirvesinden bu yana yarı yarıya düştü.

Trump’ın ticaret politikasının baş mimarlarından biri olarak kabul edilen Peter Navarro, Musk’ın gümrük vergilerine karşı çıkışının şaşırtıcı olmadığını söyledi.

Navarro, “Gümrük vergileri ve ticaret söz konusu olduğunda, Beyaz Saray’daki hepimiz ve Amerikan halkı da Elon’un bir otomobil üreticisi olduğunu anlıyoruz, ancak o bir otomobil üreticisi değil. O bir otomobil montajcısı,” dedi.

Tesla için pek çok parçanın Japonya, Çin ve Tayvan’dan geldiğini kaydeden Navarro, “Lastiklerin Akron’da, şanzımanların ise Indianapolis’te üretilmesini istiyoruz,” diye ekledi.

Bunun yanı sıra seçim kampanyası sırasında Trump’ı destekleyen Pershing Square Capital Management risk fonunun genel müdürü Bill Ackman pazar günü yaptığı açıklamada, başkanın iş dünyası liderlerinin güvenini kaybettiğini söyledi.

Ackman, Trump’ı gümrük vergisi uygulamasına 90 gün ara vermeye ve ticaret ortaklarıyla müzakerelere başlamaya çağırdı.

Ackman, “Dünyadaki tüm ülkelere karşı ekonomik bir nükleer savaş başlatırsak, iş yatırımları duracak, tüketiciler cüzdanlarını kapatacak ve dünyanın geri kalanındaki itibarımız ciddi şekilde zarar görecek ve bunun onarılması yıllar, hatta on yıllar alacak,” dedi.

Trump ise pazartesi günü, Çin’in cuma günü kendi gümrük vergilerine yüzde 34’lük bir oranla karşılık vermesi üzerine Çin mallarına ek olarak yüzde 50’lik bir vergi uygulayacağını duyurdu.

Avrupa Birliği’ne gelince, müzakerelere açık olmasına ve bunları tercih etmesine rağmen, “sonsuza kadar beklemeyeceğiz” uyarısında bulunan Šefčovič, blok ülkelerinin ticaret bakanlarıyla yaptığı toplantının ardından konuştu.

Šefčovič, “Şimdiye kadar, çabalarımıza rağmen, karşılıklı olarak kabul edilebilir bir çözüme yol açacak gerçek bir etkileşim göremedik,” diye ekledi.

BlackRock CEO’su Fink: ABD ekonomisi biz konuşurken zayıflıyor

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English