ORTADOĞU
Foreign Affairs: İsrail ve ABD için Gazze’den Çıkış Yok
Yayınlanma

Aşağıda çevirisini okuyacağınız makale savaş sonrası Gazze’yi kimin yöneteceği ile ilgili ortaya atılan senaryoları tartışıyor. ABD dış politikasının oluşumunda etkili yayın organlarından Foreign Affairs’ta yayınlanan ve Uluslararası Kriz Grubu’nun Orta Doğu ve Kuzey Afrika Programı Direktörü Joost Hiltermann’ın imzasını taşıyan makaleye göre ortaya atılan seçeneklerin hemen hepsinin uygulanması pratikte imkânsız. Hiltermann, ertesi gün için bir çözüm sunmasa da yarın öbür gün başlaması umulan rehine takasının kademeli olarak ateşkese doğru ilerletilebileceği görüşünde. Ancak sürecin kalıcı bir çözüm ve barışa evirilebilmesi için ABD’nin bugüne kadar yapmadığı baskıyı İsrail’e yapması gerekiyor:
***
İsrail ve ABD’nin “Ertesi Gün” seçeneklerinin hepsi neden kötü?
Joost Hiltermann
Hamas’ın 7 Ekim saldırısı İsrail’in güvenlik duygusunu yerle bir etti ve istihbarat ve güvenlik aygıtlarını küçük düşürdü. Aynı zamanda ülkenin İsrail-Filistin çatışmasına yönelik ikili yaklaşımının uygulanamazlığını da gözler önüne serdi: İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu yıllar boyunca Filistin Yönetimi’ne karşı Hamas’a oynayarak Filistinlileri bölünmüş halde tutmak için çok çalıştı. Ayrıca Arap rejimlerini, İsrail’in önce Filistinlilerle barış yapması önkoşulu olmaksızın Yahudi devletiyle ilişkileri normalleştirmenin kendi çıkarlarına olacağına ikna etti.
Savaşlarının üzerinden bir aydan fazla zaman geçmişken İsrail ve Hamas, İsrail-Filistin çatışmasındaki çıkmazı kesin olarak kırmaya çalışıyor. Hamas, saldırısının İsrail’i aşırıya kaçmaya kışkırtacağını ve böylece İsrail-Filistin çatışmasını yeniden uluslararası gündeme taşıyacağını ummuş görünüyor. İsrail ise Hamas’ın askeri kapasitesini ortadan kaldırmaya ve militan grubu Gazze Şeridi’nde hapsetmek yerine Gazze Şeridi’ni tamamen kontrol altına almaya çalışarak karşılık verdi ve bu stratejiyi “çimleri biçmek” olarak adlandırdı. Maliyeti şaşırtıcı oldu: Hamas 7 Ekim’de bin 200 İsrailliyi öldürdü ve 200’den fazla kişiyi rehin aldı. İsrail’in Gazze’ye yönelik müteakip saldırısında ölenlerin sayısı artmaya devam ediyor ve son sayıma göre en az 5 bini çocuk 12 bini aştı. Kuzey Gazze’nin büyük bir kısmı dümdüz edilmiş durumda, Gazzelilerin üçte ikisinden fazlası yerinden edildi ve 2 milyon 300 binlik nüfusun tamamı temiz su, yiyecek ya da ilaç bulmakta zorlanıyor.
Hem İsrail hem de Hamas mevcut yollarının kendilerine dayatıldığını düşünüyor. Hamas ilk başta siyasi bir oyun oynadı. Filistin’de 2006 yılında yapılan seçimlere katıldı, ancak zafer kazanamadı. Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) iktidarı ele geçirme girişimini engelledikten sonra Hamas, Gazze’nin yönetimini üstlendi ancak İsrail’in boğucu bir abluka uyguladığını gördü. Takip eden yıllarda İsrail’le birkaç kez savaşan Hamas, her seferinde Gazzelilerin içinde bulunduğu durumun sürdürülemez olduğunun uluslararası alanda kabul görmesinin İsrail’e kuşatmayı kaldırması için baskı yapacağını umdu. Bu gelişmeler yaşanırken İsrail, 1967’den beri işgal ettiği topraklarda askeri yönetim ve yerleşimlerin genişletilmesi yoluyla İsrail-Filistin çatışmasını ortadan kaldırmaya ya da kendi şartlarına göre çözmeye çalıştı. Ayrıca Filistinlilerin günlük yaşamlarını iyileştirecek ancak kendi devletlerine sahip olma isteklerini yerine getirmeyecek bir Arap-İsrail barışı arayarak çatışmayı “küçültmeye” uğraştı.
Hamas İsrail’i tuzağına çekmiş gibi görünüyor ve şimdi İsrail’in devam eden askerî harekâtına karşılık olarak planını değiştirmesi gerekiyor. Bunlar, Hamas’ın Gazze halkının yaşadığı korkunç yıkım ve acıya, kendi savaşçı ve askeri kapasitesindeki kayıplara rağmen yapmayı göze alabileceği taktiksel düzenlemeler. Buna karşılık İsrail gafil avlandı, etkili bir yanıt oluşturmak için çabalamak zorunda kaldı ve şu ana kadar sadece askeri ve açıkçası yıkıcı bir yanıt üretti ve görünürde bir sonu yok. İsrail öfke ve acıyla sadece Hamas’a değil tüm Gazze halkına saldırdı. Yakında Hamas’ın askeri kapasitesini ve Gazze’nin yönetimini yok etme hedefine ulaşamayacağını görmekle kalmayıp Gazze’yi yeniden işgal etmek ve yeni evsiz, çaresiz ve çok öfkeli nüfusu doğrudan yönetmek zorunda kalabilir.
İsrail bu sorumluluğu üstlenmek zorunda kalabilir çünkü başka bir alternatif yok. Hamas bölgenin yönetim otoritesi olma rolünden vazgeçmiş durumda. Ve Hamas’ı yok etmek için tek başına hareket eden İsrail, askeri operasyonlarının olası sınırlarını belirleyecek olsa da savaş bittikten sonra ne olacağını planlama inisiyatifini Batılı müttefiklerine devretmiş gibi görünüyor. Batı’daki liderler bir dizi muğlak senaryo ortaya attılar, ancak bunların hiçbirinin gerçekleşme umudu yok gibi. Sonsuz şiddet döngüsünden çıkmanın bir yolu var, ancak bugün iki tarafın da bu can simidine uzanmaya istekli olduğuna dair bir belirti yok.
Boşuna umutlanmak
Gazze’de “ertesi gün” için önerilerden biri, Arap ülkelerinin Şeridi yönetmek üzere bir barış gücü göndermesi. Mantığa göre Araplar kardeştir, dolayısıyla Arap rejimleri akrabalarıyla ilgilenmeye istekli olmasalar da hazırlıklı olmalıdırlar; en azından görünürdeki yükümlülük Batı haber medyasında kabaca bu şekilde filtreleniyor. Ancak bu hükümetler böyle bir iş için istekli olmadıklarının sinyallerini verdiler. Farklı bölgesel çıkarları ve hedefleri nedeniyle bölünmüş durumdalar. Hepsi de İsrail’e karşı yıllarca süren silahlı direnişin sertleştirdiği asi bir halkı yönetme yükünü üstlenmekten çekiniyor; İsrail-Filistin çatışmasını çözme yükünü İsrail’in omuzlarından almak konusunda da aynı derecede isteksizler. İsrailliler ve Filistinliler arasındaki çatışma, modern Ortadoğu’nun oluşumunun kökeninde yatıyor ve Arap kamuoyunda eşi benzeri olmayan bir yankı uyandırıyor.
Gazze’ye komşu Arap devleti olarak Mısır, İsrail’in bağımsızlığını kazandığı 1948 savaşından, sadece Gazze’yi değil Sina Yarımadası’nı da kaybettiği 1967 savaşına kadar memnuniyetsiz bir şekilde yönettiği bir bölge üzerinde yeniden hâkimiyet kurma yönündeki her türlü öneriyi reddetti. (Mısır 1979’da İsrail ile yaptığı barış anlaşması sonucunda Sina’yı geri aldı). Gazze’nin kontrolünü ele geçirmenin, Filistinlilerin kendisini İsrail’in halefi bir işgalci olarak göreceği ve varlığına aktif olarak direneceği için eskisinden daha büyük bir zorluk teşkil edeceğinin farkında.
ABD de dahil Batılı ülkelerde daha fazla ilgi gören bir fikir, Filistin Yönetimi’nin Gazze’de Hamas’ın yerini alması. Bunun nasıl işleyeceğini hayal etmek zor. İsrail işgali altındaki Batı Şeria’yı nominal olarak yöneten Filistin Yönetimi, İsrail ile FKÖ arasında 1993’te imzalanan Oslo Anlaşmaları’nda öngörülen gelecekteki Filistin devletine giden yolu yönetmek için kurulan hükümet olarak tüm güvenilirliğini yitireli çok oldu. Filistinliler otoriteyi etkisiz, otoriter, kötü niyetli ve kendilerine göre -en kötü suçlama- İsrail işgalinin bir kolu değilse bile kolaylaştırıcısı olarak görüyor. Filistin Yönetimi liderleri de Gazze’yi yönetmekle ilgilenmediklerini söylediler. Filistin Yönetimi’nin ana gemisi FKÖ parçalanmış durumda ve daha popüler olan Hamas’la girdiği iktidar mücadelesinde ayakta kalmaya çalışıyor. Eğer Filistin Yönetimi Batı Şeria’yı zar zor yönetebiliyorsa, halkın kendisine karşı daha büyük bir düşmanlık besleyeceği Gazze’de, özellikle de İsrail’in emriyle yönetimi ele alırsa, nasıl daha iyisini yapmayı bekleyebilir?
Bazıları, Filistin Yönetimi’nin sadece nominal bir rol oynayacağını ve Gazze’nin şu anda hayatta kalmaya çalışan profesyonel sınıfının, halka hizmet sağlamak için hükümet kurumlarını yönetebileceğini öne sürerek bu düzenlemeyi değiştiriyor. Hamas’tan geriye kalanlardan yeşil ışık almadan bunu nasıl yapabileceklerini görmek zor. İsrail Hamas’ın askeri kolu olan Kassam Tugayları’nı yok etmeyi başarsa bile -ki bu pek olası görünmüyor- hareket militan bir örgütten çok daha fazlası. Hamas 2006’dan bu yana Gazze’nin hükümeti, önemli kurumlarda ve sivil toplumda varlığını sürdürüyor ve önemli bir halk desteğine sahip. Her ne kadar son birkaç yıldır kötü yönetimi nedeniyle pek çok Gazzeli Hamas’tan giderek daha fazla soğumuş olsa da Filistinliler Hamas’ı İsrail’e karşı ulusal haklarını savunduğu için takdir ediyor. Hamas 7 Ekim’de vicdansızca sivilleri hedef aldı ama Gazzelilerin can ve ev kaybıyla ödedikleri devasa bedele rağmen İsrail’e bir darbe indirerek elde ettiği halk desteğini yadsımak mümkün değil.
İsrail, Hamas’ın tünel ağı, roket kabiliyeti ve üst düzey komuta yapısı da dahil askeri kapasitesini yok edemezse, Hamas’ın perde arkasından da olsa Gazze’yi kontrol etmeye devam etmesini kabul etmek zorunda kalabilir. İsrail’deki ruh hali göz önüne alındığında böyle bir senaryo akıl almaz görünüyor. Ancak Hamas’a karşı Filistinlilerin bir alternatifi yok. Hamas’ın kendisi de konuyla ilgilenmiyor gibi. Bazıları Gazze’den gidip Abu Dabi’de yaşayan İsrail ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin yanı sıra ABD’nin de desteğini alan El Fetih’in haydut komutanı Muhammed Dahlan’a işaret ediyor. Ancak yerel destekten yoksun olduğu için onun liderliğini empoze etmeye yönelik herhangi bir girişim muhtemelen ölü doğacak ve kendisi de bununla ilgilenmediğini belirtti.
Yeniden işgal
Gazze’deki liderlik boşluğu bir Arap devleti ya da Filistinli bir aktör tarafından doldurulamazsa, o zaman ne olacak? Netanyahu kısa süre önce ya doğrudan yeniden işgal ya da tampon bölge ve çevre boyunca konuşlanma yoluyla İsrail güvenlik kontrolünün belirsiz bir süre için devam etmesinden yana olduğunu açıkladı. Ancak mevcut koşullar altında, Netanyahu kabinesindeki bazı aşırı sağcı üyelerin Gazze’nin yeniden işgalini ancak önce bölgenin nüfustan arındırılması şartıyla kabul etmeleri muhtemeldir ki bu senaryo bazılarınca İsrail’in Gazze’deki güvenlik sorununa bir çözüm olarak ima edildi. Biden yönetiminin Filistinlileri Mısır’a itecek bir hamlenin, hatta İsrail’in Gazze’yi yeniden işgalinin kabul edilemez olduğu yönündeki son mesajları İsrailli liderleri, sadece kamuoyu açıklamalarında olsa da duraksatmış olabilir. Ancak yüz binlerce çaresiz ve panik halindeki Gazzeliyi sınırın ötesine itmesi durumunda ABD’nin İsrail’e aktif bir şekilde destek verip vermeyeceği soru olarak kalmaya devam ediyor. Mısır böyle bir mülteci akınına kesinlikle karşı çıkacaktır: Mısır topraklarından İsrail’e karşı bir isyan başlatması ve böylece karşılık ateşi açması muhtemel yeni nesil Filistinlilere bakmakla yükümlü olmak istemez. Ancak Mısır’ın böyle bir sürgünün gerçekleşmesini engelleyip engelleyemeyeceği net değil.
Gazzelilerin ikinci bir kitlesel sürgünü (İsrail’in kuruluşuna yol açan 1948 savaşı sırasında Filistinlilerin zorla yerlerinden edilmesine atıfta bulunan bir terim olan “ikinci Nakba”) neredeyse kesinlikle diğer cephelerde şiddetin tırmanmasını tetikleyecektir. Birçok İsrailli liderin açıkça tehdit ettiği ve Filistinlilerin korkuyla dile getirdiği bu Nabka, yani “felaket”, şiddetin geçen ay boyunca sarmal bir boyuta ulaştığı ve Filistinlilerin aynı ilkel korkuyla yaşadığı Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te ayaklanmalara yol açacak; İsrail ile Lübnan’daki Hizbullah, Irak, Suriye ve Yemen’deki İran destekli diğer gruplar ve muhtemelen İran’ın kendisi ile gerilimi daha da tırmandıracaktır. Bu gruplar son altı haftadır İsrail’in yanı sıra bölgedeki ABD varlıklarını da roket ve insansız hava araçlarıyla defalarca hedef aldı. Şimdilik ne onlar ne İsrail ne de ABD topyekûn bir savaşa girmeye istekli görünse de yanlış hesaplama ya da hata sonucu bir savaşa girebilirler. Bu tehdit, İsrail ve Hizbullah’ın birbirlerinin topraklarının daha da içlerine füzeler göndermesiyle her geçen gün daha da büyüyor.
Önerilen bu ihtimal dışı düzenlemelerin ışığında, Gazze için “ertesi gün” giderek daha korkunç görünüyor. Hiç de iyi olmayan en olası senaryo, Birleşmiş Milletler ve diğer insani yardım kuruluşlarının yakıt, gıda, su ve ilaç gibi temel ihtiyaçları karşıladığı, Gazzelilerin çoğunun yerlerinden edildiği ve İsrail’in Gazze’de, muhtemelen uzun bir süre boyunca, belirli bir güvenlik varlığını sürdürdüğü ve aynı zamanda borularla su ve elektrik sağladığı bir senaryo olacak.
Bazı gözlemciler en kötü senaryoyu (Filistinlilerin Gazze’den sürülmesi ve İsrail’in yeniden işgale başlaması) bir adım daha ileri götürüyor. İsrail’in Hamas’ı yenilgiye uğratıp Filistinlileri Gazze’den çıkarmakla kalmayıp aynı şeyi Batı Şeria ve Doğu Kudüs’te de denemek için başka seçeneği olmadığına ya da altın gibi bir fırsat bulamayacağına karar verebileceğini öne sürüyorlar. Eninde sonunda Lübnan’daki Hizbullah’a saldırmayı da seçebilir ve hatta ABD’yi İran’la savaşa sürükleyecek kadar ileri gidebilir. Netanyahu bu yıldan çok daha öncesinden beri İran’a bir Amerikan saldırısı için boşuna uğraşıyordu. Ancak 7 Ekim İsrail’in güvenlik duygusunu sarstı ve savaştan kaçınan Biden yönetimi bile, bölgesel bir ölüm kalım savaşına girişmesi halinde müttefikini ortada bırakmanın mümkün olmadığını düşünebilir.
İsrail’in bu yolu seçmesi ya da Hizbullah ve İran’ın “Direniş Ekseni” olarak güvenilirliklerini kaybetme korkusuyla İsrail’e saldırmaya karar vermeleri halinde ortaya çıkacak bir savaş, kazananları ve kaybedenleri tartışmalı hale getirebilir. Bölgesel bir savaşın sonucunun Hamas; genel anlamda Filistinliler; İsrail; İran ya da herhangi biri için nasıl iyi olacağını görmek zor.
Aynı dehşet
Her ne kadar başarılı olma şansı düşük olsa da ileriye dönük başka bir yol da hayal edilebilir. Bu yol ertesi gün için bir çözüm getirmeyecek ancak tarafları bugün için daha iyi bir sonuca ulaştırabilir. Şu anda müzakere edilmekte olan, Hamas’ın askeri operasyonlara saatler değil günler süren ciddi bir şekilde ara vermesi ve Gazze’ye yardımın artırılması (ve belki de İsrail hapishanelerinde tutulan Filistinlilerin serbest bırakılması) karşılığında rehineleri serbest bırakacağı insani duraklamalarla başlamalı. Bu aşamadan sonra müzakereler kademeli olarak ateşkese doğru ilerleyebilir. İsrail ateşkesi reddettiğini söylüyor ve rehinelerin büyük ölçüde serbest bırakılmasından ve Hamas’a karşı askeri bir zafer gibi gösterilebilecek bir kazanımdan önce ateşkesi kabul etmesi pek olası değil. Ancak İsrail’e aynı zamanda Gazze açmazından çıkış için siyasi bir ufuk sunulması halinde İsrail’in hesapları değişebilir.
Böyle bir siyasi ufuk var, ancak rehinelerin serbest bırakılması ve insani bir duraklama daha fazla diplomasi için alan yaratmadıkça gerçekleşmeyecek ve bedavaya gelmeyecek. Hamas’ın mutlak yenilgisini en önemli önceliği haline getiren İsrail, en çok ihtiyaç duyduğu ve değer verdiği şeyi gözden kaçırdı: güvenlik duygusunu yeniden tesis etmek. Geçmişte Filistinlilere karşı ezici güç kullanması barış ve güvenlik yanılsaması yarattı, ancak bunun altında yatan gerçek açıkça farklıydı. Kalıcı bir temelde daha fazla güvenlik sağlamanın daha iyi yolu, İsrail-Filistin çatışmasının çözümünü ön plana ve merkeze koyarken İsrail’in normalleşme anlaşmaları veya başka bir mekanizma yoluyla daha geniş bölgeyle uzlaşmaya varması olabilir. Böyle bir yaklaşım İsrail’in Batı Şeria’daki yerleşimler ve Filistin devleti konusunda büyük tavizler vermesini gerektirecektir ki Netanyahu hükümetinin ya da benzer düşünen herhangi bir halefinin bunu kabul etmesi pek olası değil.
Bu noktada Amerika Birleşik Devletleri devreye giriyor. Biden yönetimi, İsrail’e kesin destek vererek uluslararası insan hakları ve insancıl hukuk konusundaki çifte standartlarını gözler önüne seren, ABD’nin itibarına büyük zarar verdiği bazı konuları düzeltmek istiyorsa, İsrail-Filistin çatışmasına kalıcı bir çözüm bulmak için büyük bir siyasi girişimde bulunmalı. Bu, Biden’ın kendi siyasi tabanının ve Arap devletlerinin bir kısmının yanı sıra, öfkeli küresel kamuoyunun duygularını dönüştürebilir ya da en azından hafifletebilir. Elbette Biden bu yola girmeye hevesli olmayabilir, ancak bunu yapamaması, özellikle Michigan ve diğer salıncak eyaletlerdeki Arap ve Müslüman Amerikalılar ve genç seçmenler gibi önemli seçmenler arasında gelecek yıl sandıkta onu rahatsız edebilir. (Elbette bunu yapması da İsrail yanlısı ana akım seçmenler nezdinde de ona pahalıya mal olabilir.) Şimdilik ABD, İsrail’e en azından savaş kurallarına uyması, insani molaları kabul etmesi ve mevcut krizden çıkış yolu olarak Gazze’ye çok daha fazla yardım yapılmasına izin vermesi için baskı yapabilir. Herhangi bir çözümün İsrail üzerinde bugüne kadar görülenden çok daha güçlü bir ABD baskısı gerektireceği açık.
Mevcut dinamik Biden yönetiminin aksini yapacağını gösteriyor. İsrail yönetiminin askeri rotasından sapması pek olası görünmüyor. Hamas, Gazze’nin çok ötesinde geniş destek gördü ve almaya devam ediyor. İran ve devlet dışı müttefikleri, İsrail ile topyekûn savaşa girme konusunda isteksiz olsalar da böyle bir savaşa hazırlanabilir ya da savaşın içine çekilebilirler. İsrail’in iki devletli çözümü reddetmesi ve böyle bir geleceğin yok olma ihtimali hem İsrail’in hem de Filistinlilerin yaşayabileceği müzakere edilmiş bir çözüme ulaşma konusunda neredeyse aşılmaz bir zorluk teşkil ediyor.
Ancak denenmemesi halinde İsraillilerin ve Filistinlilerin nesiller boyu aynı dehşeti yaşamaya mahkûm edileceği şüphesiz. İsrail ve Hamas her şeyi riske atma kararlılıklarıyla çatışmaların ve acıların devamına davetiye çıkarıyor.
İlginizi Çekebilir
-
On binlerce İsrailli Netanyahu hükümetine karşı yürüyor
-
Lukyanov: Putin-Trump görüşmesinde Kiev ve Avrupa için iyi haber yok
-
WSJ: İsrail kamuoyunun Gazze savaşına desteği azalıyor
-
‘Trump-Putin görüşmesinden sonra, diyalog somut bir zemine taşındı’
-
Trump: Putin ile görüşme ‘iyi ve verimli’ geçti, ateşkes süreci başladı
-
Beyaz Saray: Trump ile Putin’in görüşmesi olumlu seyirde
ORTADOĞU
Netanyahu, Trump’ın izinde: Yargıya ‘derin devlet’ suçlaması
Yayınlanma
4 saat önce20/03/2025
Yazar
Harici.com.tr
Yolsuzluk ve rüşvetten yargılanan, yardımcıları Katar’dan para almak ve gizli belge sızdırmaktan suçlanan, “yargı reformu” adı altında yargının hükümet üzerindeki denetim mekanizmasını kırmaya çalışan, kendisi ve yakın çevresindeki isimleri soruşturan görevlileri görevden almaya çalışan Netanyahu, ABD Başkanı Trump’ın izinden giderek “derin devleti” suçladı.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, çarşamba günü resmi X hesabından yaptığı paylaşımda, ABD ve İsrail’de “solcu Derin Devlet’in” seçimle gelen sağcı liderleri engellemek için yargıyı silah olarak kullandığını iddia etti. Netanyahu paylaşımında, eski ABD Başkanı Donald Trump’ın sıkça kullandığı retorikten faydalanarak şu ifadeleri kullandı:
“ABD’de ve İsrail’de, güçlü bir sağcı lider seçim kazandığında, solcu derin devlet halkın iradesini engellemek için adalet sistemini silahlandırır. Her iki yerde de kazanamayacaklar! Birlikte güçlüyüz.”
Ancak Netanyahu, paylaşımını yaklaşık yarım saat sonra resmi hesabından silerek, aynı mesajı kişisel hesabından yeniden yayımladı.
Netanyahu’nun paylaşımının altına Elon Musk’ın “kesinlikle katılıyorum” anlamına gelen bir emoji ile yorum yapması dikkat çekti.
Netanyahu’nun bu açıklamasi, İsrail polisinin “Qatargate” adı verilen soruşturma kapsamında Netanyahu’nun bazı yardımcılarına Katar’dan binlerce dolar aktarıldığı iddialarına ilişkin iki şüpheliyi gözaltına aldığını duyurmasının hemen ardından geldi. Perşembe sabahı İsrail medyasında yer alan haberlere göre, gözaltına alınan şüphelilerden biri belirli şartlar altında serbest bırakılırken, diğerinin sorgusu devam ediyor.
Söz konusu soruşturmayı Başsavcı Gali Baharav-Miara’nın emriyle Şin-Bet Direktörü Ronen Bar polisle birlikte yürütüyor. Bu iki isim de Netanyahu ve hükümetinin hedefinde.
Axios haber sitesi, Netanyahu’nun Washington ziyaretinde Trump’ın “derin devlet’e” karşı aldığı önlemlerden ilham alarak Şin-Bet Başkanı Ronen Bar’ı şubat ayı başlarında görevden alma kararını kesinleştirdiğini yazdı. Netanyahu’nun, Başsavcı Miara’yı görevden alma planı ve hükümetin yargı üzerindeki kontrolünü artırmaya yönelik tartışmalı yasa değişikliklerini yeniden gündeme getirme çabası dün Batı Kudüs başta olmak üzere ülkede büyük çaplı hükümet karşıtı protestolara neden oldu.
Herzog’dan Netanyahu’ya yanıt
Siyasi tartışmalardan uzak durmaya özen gösteren İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, Netanyahu’nun paylaşımına yanıt vererek, “İsrail’in güçlü ve bağımsız yargı sistemi demokrasimizin teminatıdır ve İsrail Cumhurbaşkanı olarak bununla gurur duyuyorum” ifadelerini kullandı.
Ana muhalefet lideri Yair Lapid’in partisi Yeş Atid ise Netanyahu’yu “kontrolden çıkmakla” suçladı. Partinin resmi X hesabından yapılan paylaşımda, “Tehlikeli komplo teorileri yayıyor, hukukun üstünlüğünü zayıflatıyor ve İsrail’e zarar veriyor. Panik içinde. Çevresindekilerin yabancı çıkarlarla bağlantılı olduğunu biliyor ve gerçeğin ortaya çıkmasından korkuyor. Bu bir liderlik değil, utanç verici bir panik hali” denildi.
‘Derin devlet’ açıklamalarına devam
Times of Israel’in aktardığına göre Netanyahu, çarşamba günü daha sonra sosyal medyada yayımladığı bir videoda “derin devlet” kavramını daha ayrıntılı bir şekilde ele aldı.
Başbakanlık Ofisi koridorunda bir saksı bitkisini göstererek, “Benden ve hükümetten bir saksı bitkisi gibi olmamızı istiyorlar” diyen Netanyahu, sözcüsü Topaz Luk’un “Peki, derin devlet nedir?” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Derin Devlet, İsrail hükümetinin derinliklerinde kökleşmiş ve seçmenlerden daha iyi bildiğini düşünen değişmez bürokrasidir. Her zaman sola eğilimlidirler. Bir sağ hükümet seçildiğinde ‘Demokrasi nedir ki? Kararları neden onlar alsın? Bizi ilgilendirmez, biz karar alırız’ diyorlar. O yüzden seçilebilirsiniz ama gerçekten karar veremezsiniz. Beğenmediğimiz yasaları mı getireceksiniz? Onları iptal ederiz.”
‘Kararları biz vereceğiz’
İsrail medyasında yer alan haberlere göre, Netanyahu ve bazı bakanlar, önceki gece yapılan kabine toplantısında Başsavcı Baharav-Miara’yı ve hukuk sistemini sert bir dille eleştirdi. Toplantıda aşırı sağcı siyasetçi Itamar Ben-Gvir’in ulusal güvenlik bakanı olarak yeniden atanması kararı alındı. Başsavcı Baharav-Miara ise bunun yasal olarak mümkün olmadığını belirtmişti.
İsrail’in resmi kanalı KAN’a göre Netanyahu toplantıda, “Trump, İsrail’deki derin devletin ne kadar köklü olduğunu duyduğunda inanamadı. Okyanus kadar derin” ifadelerini kullandı.
Netanyahu’nun, “Siz, aydınlar, ‘Ne yani, maymunlar seçim mi yapacak? Kararları bir mağaza tezgahtarı mı verecek? Siz halkın üzerinde olanlarsınız’ diyorsunuz” dediği öne sürüldü.
Kanal 13 haberine göre Netanyahu ayrıca, “Seçimleri iptal edeceğimiz söylentisini duydum. Tabii ki bu saçmalık. Ama İsrail’de seçimlerin ne değeri var ki? İşte söylüyorum, bitti. Bakanları biz atayacağız” dedi.
Başbakanlık Ofisi ise KAN’ın haberini “yanıltıcı” olarak nitelendirerek, Netanyahu’nun “yasama, yürütme ve yargı arasındaki dengeye duyulan ihtiyacı yıllardır vurguladığı” açıklamasında bulundu.
Öte yandan, Adalet Bakanı Yariv Levin de başsavcıyı eleştirerek, “Anayasa Mahkemesi bile senin hukuk görüşlerinle kıyaslandığında daha ölçülü görünüyor” dedi. İletişim Bakanı Şlomo Karhi ise Baharav-Miara’nın “çıkar çatışması içinde olduğunu” öne sürerek, “Seni çoktan görevden almamız gerekiyordu ve yakında bunu yapacağız” ifadelerini kullandı.
Başsavcı Baharav-Miara ise kabine toplantısında, “Hukuki durumu size sunuyorum. Başbakan, Ben-Gvir’in ulusal güvenlik bakanı olarak atanmasıyla ilgili benimle görüşmelidir. O zamana kadar kendisi başka bir bakanlık görevine atanabilir” yanıtını verdi.
ORTADOĞU
Netanyahu’nun sözcüsünün maaşını Katar ödemiş
Yayınlanma
5 saat önce20/03/2025
Yazar
Harici.com.tr
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun “gizli belgelerin sızdırılması” davasından tutuklu bulunan ve “Qatargate” skandalında şüpheliler arasında yer alan sözcüsü Eliezer Feldstein, İsrailli bir iş insanı vasıtasıyla Katar’ın lobi faaliyetlerini yürüten ABD’li danışman Jay Potlik’ten para aldığı ortaya çıktı.
İsrail devlet televizyonu KAN, İsrailli iş insanı Gil Birger’in, Katar adına çalışan ABD’li lobici Jay Potlik’ten aldığı parayı Netanyahu’nun danışmanı Feldstein’a aktardığını söylediği bir ses kaydını yayımladı.
Bu ses kayıtlarına göre, Katar hükümeti adına lobi faaliyetleri yürüten ABD’li danışman Jay Potlik, parayı Gil Birger isimli İsrailli bir iş insanına verdi ve Birger de Netanyahu’nun sözcüsü olarak çalıştığı sırada Feldstein’a aktardı.
Şin-Bet Direktörü, “Qatargate” skandalı yüzünden mi kovuldu?
Başbakanlıkta çalıştığı süre boyunca sözcü olarak tanımlanmasına rağmen güvenlik soruşturmasından geçmediği için maaş almayan Feldstein’in maaşını Katar’dan gelen parayla Birger’in şirketinden aldığı kaydedildi.
Kaydın yayınlanmasından sonra Feldstein’in avukatları Oded Saburai ve Sion Hausman, müvekkillerinin Katar ile İsrail arasında arabuluculuk yaptığı iddia edilen İsrailli iş adamından para aldığını kabul etti. Ancak bu paranın Katar’dan geldiğini bilmediğini ileri sürdü.
Avukatlar, bu yöntemin Başbakanlıktan maaş alamayan Feldstein’in parasını alması için üretilen geçici ve kısmi bir çözüm olduğunu, Feldstein’in bunun Katar’la ilişkili olduğunu bilmediğini iddia ederek “Katar’a bilgi aktarmamış ve onlardan hiçbir zaman para almamıştır” dedi.
Öte yandan ses kayıtlarının yayınlanmasından saatler sonra polis, devam eden soruşturma kapsamında dün akşam iki şüpheliyi gözaltına aldı. Ancak davada yayın yasağı olduğu için şüphelilerin neyle suçlandığı henüz bilinmiyor.
Feldstein, Qatargate skandalı dışında gizli askeri belgeleri sızdırdığı iddiasıyla ulusal güvenliği tehlikeye atmakla suçlanıyor. Savcılar, Feldstein’ın belgeleri sızdırarak kamuoyunu yönlendirmeye çalıştığını öne sürüyor.
Öte yandan, Netanyahu’nun eski danışmanları Jonatan Urich ve Yisrael Einhorn’un da Katar lehine 2022 Dünya Kupası öncesinde halkla ilişkiler çalışmaları yaptığı iddia ediliyor. İddiaların merkezindeki üç isim suçlamaları reddederken, Netanyahu’nun ofisi de iddiaları yalanladı.
İsrail Başsavcısı Gali Baharav-Miara, şubat ayı sonunda polis ve iç istihbarat birimi Şin-Bet’ten bu iddiaları araştırması için soruşturma başlatılmasını emretti. Netanyahu’nun, hafta sonu Şin-Bet Başkanı Ronen Bar’ı görevden alacağını açıklaması ise muhalefet ve sivil toplum kuruluşlarının tepkisini çekti. Muhalefet, Netanyahu’nun bu kararla soruşturmayı engellemeye çalıştığını söylüyor.
Kanal 13’ün daha önceki bir haberinde, Katar’dan Netanyahu’nun danışmanlarına yüz binlerce dolar aktarıldığı öne sürüldü. Habere göre Katar’dan gelen paraların büyük miktarda olması, soruşturmayı yürüten yetkilileri şaşırttı.
ORTADOĞU
On binlerce İsrailli Netanyahu hükümetine karşı yürüyor
Yayınlanma
24 saat önce19/03/2025
Yazar
Harici.com.tr
İsrail’de on binlerce kişi Başbakan Binyamin Netanyahu ve hükümetinin, İsrail iç istihbarat teşkilatı Şin-Bet (Şabak) Direktörü Ronen Bar’ı görevden alma girişimi ve Gazze’ye saldırıları yeniden başlatma kararına karşı gösteri düzenliyor.
Protestoların odak noktası, İsrail’de Meclis, Başbakanlık ve diğer hükümet binalarının bulunduğu Batı Kudüs oldu.
Göstericiler sabah saatlerinde Tel Aviv-Kudüs arasındaki ülkenin ana arterlerinden 1 numaralı otoyolu trafiğe kapattı. Yollarda uzun kuyruklar oluşturdu.
Ardından, İsrail Meclisi çevresinde bakanlıklar ve devlet binalarının bulunduğu Batı Kudüs’teki meydanda toplanan on binlerce kişi, Netanyahu hükümetinin istifası ve erken seçim çağrısıyla protesto düzenledi.
İsrail bayrakları, Gazze Şeridi’ndeki İsrailli esirleri temsil eden sarı kurdeleler taşıyan göstericilere, eski Başbakan Ehud Barak, eski Savunma Bakanı Moşe Yaalon gibi eski üst düzey siyasetçiler de katıldı.
Hükümetin Gazze Şeridi’ne yeniden saldırı başlatmasını protesto eden göstericiler, Netanyahu’yu “siyasi gerekçelerle Gazze’ye saldırı başlatıp buradaki İsrailli esirlerin hayatını riske atmakla” suçlayan sloganlar attı, afiş ve pankartlar taşıdı.
Öte yandan Batı Kudüs’teki gösterilere araçlarıyla katılan bazı vatandaşlar, trafikte araçlarını durdurarak sivil itaatsizlik eylemleri gerçekleştirdi. Batı Kudüs’ün birçok noktasında trafik yoğunluğu yaşandı.
“Netanyahu hükümeti meşruiyetini kaybetti”
İsrail’de ana muhalefet partisi Yesh Atid (Gelecek Var) lideri Yair Lapid, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, İsraillilere gösterilere katılma çağrısı yaptı.
“Netanyahu hükümeti meşruiyetini kaybettiği için sokaklara inme kararı aldıklarını” belirten Lapid, “hükümetin yol açtığı yıkım karşısındaki sessizliğin, hükümete ülkeyi parçalaması için daha fazla zaman verdiğini” ifade etti.
The Times of Israel’in haberine göre, İsrail Hava Kuvvetlerinden emekli Tuğgeneral Amir Haskel, Netanyahu’nun Batı Kudüs’teki evinin yakınlarında megafonla slogan atarken İsrail polisi tarafından güç kullanılarak gözaltına alındı.
Netanyahu’nun İsrail’de Şin-Bet Direktörü Ronen Bar’ı görevden alacağını 16 Mart’ta duyurması, muhalefetin ve Netanyahu karşıtlarının yoğun tepkisiyle karşılanmıştı.
İsrail Başsavcılığı, Netanyahu’nun yakın danışmanlarının soruşturulduğu iki dosyaya Şin-Bet baktığı için söz konusu adımın hukuksuz olabileceği uyarısını yapmıştı.
İsrail Başbakanlığı, Başsavcı Gali Baharav-Miara’nın “yetkisini sapıkça aştığı” değerlendirmesinde bulunmuştu.
İsrail, siyasi kriz yaşanırken ateşkesi bozdu
İsrail’de siyasi kriz yaşanırken Netanyahu hükümeti, 18 Mart’ta Hamas ile ateşkesi bozarak Gazze Şeridi’ne şiddetli saldırılar düzenledi.
İsrail ordusunun Gazze Şeridi’ne 18 Mart sabahı düzenlediği hava saldırılarında, çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere en az 400 kişi hayatını kaybetti, 500’ün üzerinde Filistinli yaralandı.
İsrail Başbakanlık Ofisinden yapılan açıklamada, saldırıların Başbakan Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yisrael Katz’ın talimatlarıyla başlatıldığı, Hamas’a karşı “gittikçe artan askeri güçle” hareket edileceği ifade edildi.
Hamas ise “İsrail’in verdiği sözlere uymadığını ve ateşkese arabulucu ülkelerin gözü önünde sorumluluklarını yerine getirmeyerek Gazze Şeridi’nde Filistin halkına karşı soykırımını yeniden başlattığını” açıkladı.
Gazze Şeridi’ndeki İsrailli esirlerin aileleri, ateşkesi bozan Netanyahu hükümetini “esirlerden vazgeçmekle” suçlayarak hükümetin savaşı yeniden başlatmasına esirleri geri getirmeyi gerekçe göstermesinin “tam bir aldatmaca olduğunu” belirtti.
İsrail’deki muhalefet partileri de Başbakan Netanyahu’nun iç istihbarat teşkilatı Şin-Bet Direktörünü görevden alması gibi tartışmalı siyasi adımlarının gölgesinde saldırıların yeniden başladığına dikkati çekti.

Olaf Scholz’dan İmamoğlu açıklaması

Trump: Çin ile Rusya’nın yakınlaşmasını istemiyorum

Rusya ve Pakistan’dan ortak tatbikat

İngiltere, Rus iş insanı Ferhat Ahmedov’a uygulanan yaptırımları kaldırdı

Çin, stratejik mineraller için devlet fonlarını artırıyor
Çok Okunanlar
-
AVRUPA1 hafta önce
Volkswagen’e ‘sosisli’ müjdesi: Şirketin en popüler ürünü oldu
-
DÜNYA BASINI1 hafta önce
Suriye’nin sahil bölgesinde katliam nasıl başladı?
-
GÖRÜŞ2 hafta önce
ABD-Rusya ilişkilerindeki büyük tersine dönüş ve Çin’in diplomatik seçimi
-
GÖRÜŞ4 gün önce
Sosyalizmin yeni dünya-sistemindeki yeri – 1
-
DÜNYA BASINI2 hafta önce
Trump gümrük vergilerini uygulayamıyor
-
ASYA1 hafta önce
Çinli yatırımcılar Elon Musk’ın şirketlerinden özel olarak hisse alıyor
-
DÜNYA BASINI2 hafta önce
Küresel kahve sektörü şokta: Fiyatlar yüzde 70 arttı, alımlar durma noktasına geldi
-
DÜNYA BASINI2 hafta önce
Ukrayna’da madene hücum