Bizi Takip Edin

AVRUPA

FT’ye göre AB’nin kalbindeki ikili: Meloni ve Le Pen

Yayınlanma

Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerine çok az bir süre kalmışken, AB’nin geleceğine dair tartışmalar da sürüyor.

Seçimlerde önemli bir mevzi kazanacağı öngörülen Avrupa sağının, yeni AP’de kuracağı ittifaklar AB’nin geleceği için kritik. Bu kapsamda İtalya Başbakanı Giorgia Meloni ile Fransız Ulusal Birlik’in (RN) tarihsel lideri Marine Le Pen arasındaki işbirliği ihtimali öne çıkıyor.

Financial Times’ın (FT) aktardığına göre Kuzey Fransa’da kalabalık bir pazar yerinde kampanya yürüten Le Pen’e gazeteciler, bu hafta sonu yapılacak AP seçimlerinde beklendiği gibi büyük bir zafer elde etmesi halinde Avrupa’ya yönelik stratejisini sordular.

Le Pen ise yanıt olarak, bunun başka bir lidere bağlı olabileceğini öne sürdü. Le Pen’in işaret ettiği lider, İtalya’nın Kardeşleri (FdI) partisinin lideri ve İtalya Başbakanı Giorgia Meloni.

Le Pen’in partisi RN, AP’de Kimlik ve Demokrasi (ID) grubuna üye iken, Meloni’nin partisi İtalya’nın Kardeşleri Avrupa Muhafazakârları ve Reformistleri (ECR) grubunda başı çekiyor.

Le Pen’den Meloni’ye AP’de ortak grup teklifi

Le Pen, AP’de “sağcı süper grup” istiyor

FT’ye göre ikili arasında son dönemde yaşanan sürtüşmelerin ardından Le Pen, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in “felaket politikalarına” son verebilecek tek bir sağ grupta kendi siyasi güçlerini birleştirmeleri için İtalyan lidere “uzlaşmacı ve neredeyse dokunaklı” bir çağrıda bulundu.

Le Pen, İtalyan Corriere della Sera gazetesine verdiği demeçte, “Güçlerimizi birleştirmenin tam zamanı; bu gerçekten faydalı olacaktır. Eğer başarılı olursak, AB parlamentosundaki en büyük ikinci grup olabiliriz. Böyle bir fırsatı kaçırmamamız gerektiğini düşünüyorum,” dedi.

FT’ye göre Meloni’nin bu çağrıya vereceği yanıt, Avrupa’nın geleceği açısından belirleyici olabilir. Gazetenin haberinde, “Partileri Avrupa Parlamentosu’ndaki ayrı milliyetçi ve göçmen karşıtı bloklara mensup olan bu iki güçlü kadın, 6-9 Haziran’da yapılacak seçimlerin en büyük kazananları ve 27 üyeli blokta sağa kayışın ikiz öncüleri olarak ortaya çıkmaya hazırlanıyor,” deniyor.

Seçimlerin, enerji dönüşümü ve tarımdan göçe kadar uzanan tartışmalı konularda AB politikasını sağa kaydırabileceğini yazan FT, oylamanın aynı zamanda bir sonraki komisyon başkanının belirlenmesine de yardımcı olacağını hatırlatıyor. 27 üye devletin aday göstereceği kişinin AP üyelerinin çoğunluğunun desteğini alması gerekiyor.

Meloni ile Le Pen işbirliği arayışında

“Merkez sağ” ile “aşırı sağ” arasında köprü olarak Meloni

FT, Meloni ve Le Pen’in pek çok ortak noktası olduğuna dikkat çekiyor ve “Her iki kadın da kökleri tarihsel olarak faşizme dayanan aşırı sağcı siyasi hareketlerin erkek egemen saflarında başarılı oldu. Her ikisi de partilerini seçmenlerinin daha geniş bir kesimi tarafından daha kabul edilebilir hale getirmek için detoks stratejisi izledi,” diyor.

İki kadının da daha sıkı bir şekilde bütünleşmiş “federal bir birlik” yerine “ulus devletlerden oluşan bir Avrupa inancı” da dahil olmak üzere benzer bir ideolojik zemini paylaştığına işaret eden FT, bununla birlikte NATO ile ilişkiler, Ukrayna’nın silahlandırılması, göç ve en önemlisi de AB sistemi ve ana akım liderleri ile birlikte mi çalışılacağı yoksa onlarla mücadele mi edileceği gibi bazı konularda aralarında fark olduğuna dikkat çekiyor.

Haberde, Meloni’nin şu anda daha ana akım sağ ile “Avroseptik” milliyetçi sağ ile bir köprü görevi gördüğüne işaret ediliyor. Ursula von der Leyen, Meloni’nin ilkini seçmesini isterken, Le Pen ikincisinden yana ağırlık koyuyor.

Nitekim Macaristan Başbakanı Viktor Orbán 30 Mayıs’ta Le Point dergisine verdiği demeçte, “Bugün Avrupa’daki egemenlikçi kampın geleceği iki kadının ellerinde yatıyor. Her şey Fransa’da Marine Le Pen ve İtalya’da Giorgia Meloni’nin işbirliği yapma kapasitesine bağlı olacak,” demişti.

AP seçimlerine doğru: Avrupa’nın merkez ülkelerinde referandum

Leyen, ikinci kez başkanlık için kendi sağına bakıyor

FT, on yıl önce Meloni’nin, AB entegrasyonuna karşı ortak düşmanlıkları göz önüne alındığında, bir rol model olarak Le Pen’e büyük bir hayranlık duyduğunu ifade ettiğini de hatırlatıyor.

Her iki liderin partisinin de önümüzdeki hafta yapılacak Avrupa seçimlerinin kazananları arasında olması bekleniyor. RN 2019’da yüzde 23 olan oy oranını şu anda yüzde 33’e yükseltmiş görünürken, FdI ise yüzde 6 olan oy oranını yüzde 27’ye çıkarma yolunda ilerliyor.

Sonuç olarak, anketler ID grubunun yaklaşık 66 sandalye kazanabileceğini, ECR’nin ise 16’sı potansiyel yeni üyeler için olmak üzere yaklaşık 74 sandalye alabileceğini gösteriyor.

Leyen’in merkez sağ Avrupa Halk Partisi (EPP) yine en fazla sandalyeyi kazanmaya aday fakat çoğunluğu sağlamak için koalisyon ortaklarına ihtiyacı olacak.

The Economist’ten AP seçimleri değerlendirmesi: Avrupa’nın geleceğini bu üç kadın şekillendirecek

Meloni’nin Avrupa sağını birleştirme projesinin önündeki engeller

Meloni’nin iç politikadaki stratejisi nasıl İtalyan sağını birleştirerek iktidarı ele geçirmek olduysa, aynı şeyi AB’de de yapmak istiyor ve bu kapsamda hem EPP hem de ID ile birlikte çalışmak istiyor.

Meloni nisan ayındaki FdI parti konferansında, “İtalya’da yaptığımızın aynısını Avrupa’da da yapmak istiyoruz. Merkez sağın güçlerini bir araya getiren ve nihayetinde solu Avrupa’da da muhalefete gönderen bir çoğunluk yaratmak,” demişti.

Bununla birlikte böyle bir koalisyonun Avrupa düzeyinde tekrarlanması pek olası görünmüyor. EPP, Le Pen ya da ID grubundaki müttefikleri ile “çok aşırı” oldukları ve “Rusya yanlısı” sempatileri olduğu gerekçesiyle çalışmayı reddediyor.

ID’nin üyeleri arasında Almanya için Alternatif (AfD) de yer alıyordu. Fakat AfD’nin AP seçimlerindeki baş adayı Maximilian Krah’ın SS’ler hakkında söylediği sözlerden sonra, RN Alman partisi ile çalışmak istemediğini ilan etmiş ve ID, AfD’yi gruptan atmıştı.

Fakat öte yandan Le Pen’in kendisi de Leyen’in dahil olduğu herhangi bir koalisyonu şimdiden dışlamış durumda. Le Pen mayıs sonunda yaptığı açıklamada, “Onun zamanı doldu. Bize kalırsa, asla, tekrar ediyorum, asla Ursula von der Leyen’e oy vermeyeceğiz,” demişti.

Meloni’nin başkanı olduğu ECR grubu ise hem ana akım “merkez sağ” hem de “aşırı sağ” tarafından destekleniyor.

“AfD sorunu”, Avrupa sağında ittifakları yeniden şekillendiriyor

Leyen, Meloni’ye kancayı taktı

Özellikle göç konusunda Meloni ile yakın çalışan Leyen, ikinci dönem için parlamentoda yapılacak oylamada İtalyan başbakanın desteğine ihtiyaç duyabilir. Bu da İtalyan lideri güçlü bir oyun kurucu konumuna getiriyor.

AB’nin liberal ve merkez sol liderleri, Leyen’in Meloni ile ittifak kurma ihtimalinden rahatsız oldular ve onu yeniden seçtirmemekle tehdit ettiler.

Bunun yanı sıra EPP ve ECR’nin sağı da aynı şekilde böyle bir anlaşmaya karşı. Mart ayında Le Pen, Meloni’den Leyen’in yeniden seçilmesini destekleyip desteklemeyeceği konusunda, “İtalyanlara gerçeği” söylemesini talep eden hırçın bir video yayınladı ve bunun “Avrupa halklarına çok fazla acı çektiren politikaları daha da kötüleştireceğini” ileri sürdü.

Son zamanlarda ise Le Pen’in tonu belirgin bir şekilde değişti ve Meloni’yi ECR ve ID’yi mecliste sağcı bir “süper grup” olarak birleştirmeye davet etti.

İtalyan başbakanı şu ana kadar belirgin bir tavır almadı. Bunun yerine, kamuoyuna yaptığı açıklamalarda, “ortak endişe kaynağı olan belirli konularda işbirliği yapmaktan” bahsetti.

‘Milli Muhafazakâr Enternasyonal’den İsrail’e destek

Ana akımlaşan Meloni

FT’ye göre, Meloni ılımlı çizgisinden sapmadığı sürece, Le Pen ile işbirliği alanı sınırlı görünüyor.

Gazetedeki analize göre, son zamanlarda ana akım muhafazakâr hedefler peşinde koşan Meloni, kendisini İtalya’nın AB kurtarma fonlarından payına düşeni alma taahhütlerini yerine getirebilecek ciddi bir lider olarak gösterdi ve piyasalara güvenli bir çift el olduğu konusunda güvence verdi.

Bu kapsamda İtalyan lider, AB ekonomi politikasının temel ilkelerini büyük ölçüde kabul etti: tek pazar kuralları, bütçe açığı ve borç limitleri ve bu ekonomik desteğin güvence altına alınması karşılığında iktisadi ve idari reformlar.

Dış siyaset konusunda da, Ukrayna savaşı jeopolitik konularda değişime neden olmuş durumda. Meloni daha önce Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e hayranlığını dile getirmiş olsa da, hızlı ve açık bir şekilde Kiev’i desteklemeye başladı. Başbakan olarak Meloni Ukrayna’ya silah göndermeye devam etti ve bu ülkenin AB üyeliğini destekledi.

Giorgia Meloni radikal filan değil

Le Pen de yumuşuyor: Frexit buharlaştı

FT’ye göre Le Pen de eski “sert” tutumunu yumuştmaya başladı.

Özellikle 2017 cumhurbaşkanlığı seçimlerini kaybettiğinden bu yana, Avrupa şüpheciliğini bir miktar yumuşatan Fransız lider, artık Fransa’nın AB’den ayrılması ya da Brexit’ten sonra popüler olmadığı düşünülen ortak para birimi avronun terk etmesi çağrısında bulunmuyor.

Buna rağmen, RN’nin göçü büyük ölçüde azaltma ve Fransız şirketlerine kamu ihalelerinde öncelik tanıma önerileri, partinin muhaliflerine göre AB yasalarını çiğneyecek ve yumuşak bir “Frexit” anlamına gelecek.

Meloni’nin aksine Le Pen, ana akım muhafazakârlarla çalışarak değil, onların yerini alarak güç kazanmak ve aynı zamanda daha “radikal, popülist ve genellikle sol eğilimli” ekonomik pozisyonlarla siyasi yelpazenin her yerine, özellikle de gençlere ve işçi sınıfına hitap etmek istiyor.

Marine Le Pen’in partisi neden İsrail’i destekliyor?

Fransız partisi Meloni ile yakınlaşmaktan rahatsız

Üstüne üstlük, RN içindeki bazı isimler Giorgia Meloni’nin izlediği siyasetten hoşnutsuzluğunu gizlemiyor.

Bu isimler, İtalyan başbakanının ülkesinin kırılgan kamu maliyesi nedeniyle Brüksel’e boyun eğmek zorunda kaldığını öne sürüyor.

Fransız parlamentosundaki RN grubunun genel sekreteri Renaud Labaye, “İtalya gibi 190 milyar avro almak için bir kurtarma planınız varsa, sizi besleyen eli ısıramazsınız,” diyor.

RN liderleri ayrıca Meloni’nin göçmenlere daha fazla çalışma izni vermesinden ve AB üyelerinin İtalya gibi sınır ülkelerine gelen sığınmacıların yükünü paylaşmasını öngören ve kendilerinin şiddetle karşı çıktığı AB göç anlaşmasının imzalanmasındaki rolünden de memnun değiller. İsminin açıklanmasını istemeyen bir Le Pen müttefiki, “Meloni’nin göç konusundaki politikaları şaşırtıcı ve dehşet verici,” ifadelerini kullanıyor.

FT’ye göre Meloni’nin Ukrayna ve Avrupa savunması konusundaki tutumu onu, her ikisi de Putin ve onun Birleşik Rusya partisi ile kişisel, siyasi ve mali bağları olan Salvini ve Le Pen’den “biraz uzaklaştırıyor.”

Aslında Le Pen de Putin’i “uluslararası hukuku çiğnemekle” suçlamaya başladı. Ne var ki, uzun süredir NATO karşıtı açıklamalar yapan Fransız muhalefet lideri, Kiev’in silahlandırılmasına karşı çıkıyor ve Rusya’nın toprak kazanımlarını kabul etmek anlamına gelse bile derhal barış görüşmeleri yapılması gerektiğini söylüyor.

Salvini ve Le Pen, Leyen’e bayrak açtı; Meloni köşeye sıkıştı

Rusya’ya ilişkin tutum artık o kadar önemli olmayabilir

Bütün bunlara rağmen, RN’nin AfD ile ilişkilerini kesmesinin ardından olası bir ECR-ID ittifakı daha fazla ete kemiğe bürünmüş durumda.

RN’nin AP üyesi Jean-Paul Garraud, “Avrupa siyasetinde gerçek bir evrim anındayız ve bu iki itibarlı kadın bu değişimi gerçekten somutlaştırıyor. Birlikte çalışma imkanı gerçekten var,” diyor.

FT’ye göre Le Pen’in geçtiğimiz ay Madrid’de sağcı Vox tarafından düzenlenen ve Meloni ile Orbán gibi herhangi bir yeniden yapılanmada kilit rol oynayabilecek diğer milliyetçi liderlerin de katıldığı bir konferansa katılması bunun işaretlerinden biriydi.

Meloni de geçen hafta internet üzerinden düzenlediği bir kampanya etkinliğinde Le Pen’in “ilginç bir yolda” olduğunu düşündüğünü söyledi.

AP seçimlerinde İtalyan koalisyon hükümetinde yer alan ve ID üyesi Lega için yarışan İtalyan senatör Claudio Borghi, Rusya konusundaki tarihi farklılıkların artık çok önemli olmadığını, çünkü yeni bir birleşik “sağcı avro-eleştirel” parti oluşturabilecek partilerin çoğunun Putin’in müdahalesini kınadığını söylüyor ve “Bu konu artık masada değil,” diyor.

Garraud da, popülist ve aşırı sağcı partilerin çoğunun “monolitik olmayacak” daha büyük, daha geniş bir gruba katılabileceğini, fakat bunun yerine farklı ulusal çıkarları “anlayacağını ve bunlarla başa çıkacağını” söylüyor.

Meloni’ye gelince, “onu fikirler açısından bir müttefik olarak görüyoruz ve pek çok siyasi ortak noktamız var, fakat yaklaşım farklılıklarımız var” diye devam ediyor Garraud ve ekliyor: “Madam Meloni iktidarın gerçekleriyle karşı karşıya. İtalya’daki durumun mali konular da dahil olmak üzere karmaşık olduğunu çok iyi biliyoruz.”

AVRUPA

Hollanda hükümetinde Amsterdam olayları çatlağı büyüyor

Yayınlanma

Hollanda’nın Amsterdam kentinde İsrailli holiganlarla yerel halk arasında çıkan olayların ardından hükümet içinde oluşan çatlak büyüyor.

Özgürlük Partisi (PCC) lideri Geert Wilders’in şiddet olaylarının ardından Hollanda iktidar koalisyonu üyelerine yönelik öfkesi, ülkedeki dört iktidar partisi arasında artan gerilimin altını çiziyor.

Hollandalı sağcı lider, göreve gelmesine yardımcı olduğu Başbakan Dick Schoof’u, başkentteki şiddet olaylarının patlak vermesinden bir gün sonra Budapeşte’de düzenlenen bir Avrupa zirvesine katıldığı için eleştirdi. Wilders, “Neden ekstra bir kabine toplantısı yok? Aciliyet duygusu nerede?” diye sordu.

COP29 iklim görüşmelerine yapacağı geziyi iptal eden ve Budapeşte’den erken dönen Schoof ise toplantı boyunca “herkesle temas halinde” kaldığını söyledi.

Olayların ardından Hollanda’nın iktidardaki dört partisinin liderleri “antisemitizmi” hızla kınamıştı.

“Pogrom” mu, “Siyonist provokasyon” mu: Amsterdam’da neler oldu?

Amsterdam Emniyet Müdürünün geçen hafta yaptığı açıklamaya göre, günün erken saatlerinde bazı Maccabi taraftarlarının Hollanda başkentinin şehir merkezinde Filistin bayraklarını yırtması ve Arap karşıtı sloganlar atması tansiyonu yükseltmişti. Maçtan bir gün önce de 10 İsrailli taraftar gözaltına alınmıştı.

Wilders, İsrailli taraftarlara yönelik şiddeti bir “pogrom” olarak nitelendirirken, “merkez sağ” Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi (VVD) lideri Dilan Yeşilgöz bunu bir “Yahudi avı” olarak kınadı.

Çiftçi-Yurttaş Hareketi’nden (BBB) Caroline van der Plas ise şiddeti “derin bir utanç” olarak nitelendirirken, Yeni Toplumsal Sözleşme’nin (NSC) başkan vekili Nicolien van Vroonhoven “iğrenç sahneler” olarak nitelendirdiği olaylardan üzüntü duyduğunu belirtti.

Liderlerin hepsi de failleri cezalandırmak, antisemitizmle mücadele etmek ve Hollanda başkentinde düzeni yeniden tesis etmek için harekete geçme sözü verdi.

Fakat koalisyonun birliğinde ilk çatlakların ortaya çıkması uzun sürmedi. VVD’nin antisemitizm sözcüsü Hollandalı milletvekili Ulysse Ellian POLITICO’ya verdiği demeçte Hollanda siyasetindeki mevcut havanın “çok hararetli” olduğunu ancak “çekişmeyi bırakıp” çözüm bulmaya odaklanmak gerektiğini söyledi.

BBB’den Hollandalı milletvekili Sander Smit ise POLITICO’ya yaptığı açıklamada koalisyonun Amsterdam’daki şiddet olaylarına aynı şekilde tepki verdiğini söyledi ve herhangi bir sürtüşme olduğu iddialarını reddetti. Smit, “Antisemitizmle mücadelede dört parti de birleşmiş durumda. Bu konuda herhangi bir anlaşmazlık görmüyorum,” dedi.

Smit, Wilders’in kendini ifade etme biçiminin BBB, VVD ve NSC’den farklı olabileceğini savundu.

Haaretz: Medya kuruluşları Amsterdam olaylarına ilişkin haberlerini revize ediyor

Schoof’u eleştirdikten sonra Wilders, şiddeti önlemek ya da failleri cezalandırmak için yeterince çaba göstermemekle suçladığı VVD’li Adalet Bakanı David van Weel’e yüklendi.

VVD lideri Yeşilgöz, Wilders’in “sloganlarından ve tek satırlık sözlerinden” bıktığını söyledi ve Wilders’i sosyal medyada çığırtkanlık yapmayı bırakıp antisemitizme karşı çözümlere odaklanmaya çağırdı. Wilders de buna karşılık olarak, partisinin iktidarda olduğu on yıl boyunca çok az şey yaptığını söyleyerek ona ateş püskürdü.

Wilders’in partisi PVV geçtiğimiz kasım ayında yapılan seçimlerde sandalye sayısını ikiye katlayarak Hollanda’nın en büyük partisi haline geldi. PVV’ye VVD, yeni kurulan NSC ve BBB’nin de katılımıyla yedi aydan fazla süren görüşmelerin ardından temmuz ayında bir koalisyon kuruldu.

Çarşamba günü Hollanda parlamentosunda zaman zaman hararetlenen tartışmalara neden olan bir plan sunuldu. VVD ve BBB’nin desteklediği PVV planına göre, şiddet olaylarının faillerinin Hollanda vatandaşlığından çıkarılacak.

NSC başkanı van Vroonhoven daha ihtiyatlı davranarak bu olasılığın “araştırılması” gerektiğini söyledi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Bank of England Başkanı Bailey: Birleşik Krallık ticareti açık, AB’yi yakın tutmalı

Yayınlanma

Bank of England (BoE – İngiltere Merkez Bankası) Başkanı Andrew Bailey, Perşembe günü yaptığı ve Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönüşüne göndermelerde bulunduğu bir konuşmada, küresel ekonomideki kırılmalar nedeniyle Britanya’nın serbest ticareti savunması ve Avrupa Birliği ile bağlarını yeniden inşa etmesi gerektiğini söyledi.

Bailey, Maliye Bakanı Rachel Reeves’in planladığı gibi, işletmelerden ve emeklilik fonlarından sermayenin serbest bırakılmasının yanı sıra, Britanya’daki zayıf yatırımları artırmak ve üretkenlik artışını yeniden sağlamak için açık ticaret taahhüdünün hayati önem taşıdığını söyledi.

Bailey, 2020 yılının başında yürürlüğe giren Brexit’in Birleşik Krallık’ın ticaret akışının zayıflamasına katkıda bulunduğunu ve ekonomisinin potansiyel üretken kapasitesini zayıflattığını ileri sürdü.

Bailey Londra’daki finans hizmetleri liderlerine yaptığı yıllık Mansion House konuşmasında, “Bir kamu görevlisi olarak Brexit konusunda tek başına bir pozisyon almıyorum. Bu çok önemli. Fakat sonuçlarına işaret etmek zorundayım,” dedi.

BoE lideri, “İngiliz halkının kararına saygı duyarak” ilişkileri yeniden inşa etme fırsatlarına karşı neden uyanık olmaları ve bunları memnuniyetle karşılamaları gerektiğinin altını çizdiğini kaydetti.

Yeni İşçi Partisi hükümeti AB’nin ortak pazarına ya da gümrük birliğine yeniden katılmayı reddederken, Başbakan Keir Starmer blokla ticari bağları ve diplomatik ilişkileri geliştirmek istediğini söyledi.

Bailey, Britanya’nın büyüme için sadece Brexit’in etkisine değil, daha geniş bir resme bakması gerektiğini söyledi.

Bailey konuşmasında doğrudan ABD seçimlerine atıfta bulunmasa da, Trump’ın ABD’nin ithal ettiği mallara çift haneli gümrük vergileri getirme ihtimaline işaret ederek, bunların küresel ticaret ve enflasyon üzerinde geniş kapsamlı etkileri olacağını söyledi.

Bailey, şu anda “jeopolitik şokların etkisi” ve “dünya ekonomisindeki daha geniş çaplı parçalanma” nedeniyle tablonun bulanıklaştığını kaydetti.

BoE Başkanı, “Ekonomik güvenliğe yönelik tehditlere karşı uyanık olma ihtiyacının önemli olduğu bir ortamda, lütfen açıklığın önemini hatırlayalım… Ekonominin güvenli açıklığını korumak için mantıklı bir şekilde elimizden geleni yapmalıyız,” dedi.

Perşembe günü erken saatlerde, BoE’nin faiz oranlarını belirleyen bir diğer üyesi olan ABD’li ekonomist Catherine Mann, BoE’nin Trump’ın seçilmesinden kaynaklananlar da dahil olmak üzere enflasyona yönelik yukarı yönlü riskler ortadan kalkana kadar faiz oranlarını sabit tutması gerektiğini söyledi.

Bailey, Maliye Bakanı Reeves’in iki hafta önce bütçede açıkladığı kamu yatırımlarını artırma planlarını desteklediğini söyledi.

Fakat Bailey, “Buna daha güçlü iş yatırımlarının eşlik etmesi gerekiyor… Ve bu iş yatırımları, iyi bir kamu altyapısı da dahil olmak üzere pek çok şeye bağlı olacak,” dedi.

Bailey’den hemen önce aynı etkinlikte konuşan Maliye Bakanı Rachel Reeves, Birleşik Krallık’ın AB ile ilişkilerini “sıfırlaması” gerektiğini ve ticari bağları güçlendirmek için Trump ile yakın çalışmayı dört gözle beklediğini söyledi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Almanya, Rus LNG’sinin limanlarına girişini yasakladı

Yayınlanma

Almanya hükümeti, enerji sektöründe Rusya’ya bağımlılıktan tamamen kurtulma hedefleri doğrultusunda, devlete ait sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) terminallerinin Rusya’dan doğalgaz almasını yasakladı.

Deutsche Energy Terminal, Brunsbüttel’deki terminalinin pazar günü Rusya’dan bir yük almaya hazırlandığını hükümete bildirdi.

Financial Times tarafından görülen bir mektuba göre, buna yanıt olarak ekonomi bakanlığı, “hiçbir Rus LNG sevkiyatını kabul etmeme ve bundan böyle özel bir bildirime kadar kabul etmeyi reddetme” talimatı verdi.

Belgede, yasağın “kamu çıkarını” korumak amacıyla kabul edildiği vurgulandı. Ekonomi Bakanlığı, Rusya’dan LNG alınmasının, Almanya ve AB’yi bir bütün olarak “enerjide bağımsız” hale getirmek için ithalat terminalleri inşa etme fikrine ters düşeceğini belirtti.

2022’de Rusya’nın boru hattı gazından mahrum kalan Almanya, hızla birkaç ithal LNG terminali inşa etti. Alman şirketi Sefe’nin Yamal LNG’den satın almak için uzun vadeli bir sözleşmesi olmasına rağmen, şimdiye kadar Rusya’dan yakıt kabul etmediler.

Ancak Kpler’e göre Rusya, neredeyse tüm sevkiyatları Fransa’daki bir terminale gönderiyor ve bu terminal de gazı yeniden gazlaştırdıktan sonra boru hattıyla diğer Avrupa ülkelerine taşıyor.

Almanya, Ekim 2022’de Fransa’dan boru hattıyla doğalgaz almaya başlamıştı.

Fransa, İspanya ve Belçika Rus LNG’sinin başlıca alıcıları konumunda. Gazı ithal eden şirketler uzun vadeli sözleşmelerle çalışmakta ve ancak Avrupa çapında bir yasak durumunda bu sözleşmeleri durdurabiliyorlar.

Şu ana kadar sadece Belçika böyle bir yasak çağrısında bulundu. Fakat LNG, AB ile ABD enerji üreticilerinin uluslararası çıkarlarını desteklemeyi amaçlayan yeni ABD Başkanı Donald Trump yönetimi arasındaki ticaret müzakerelerinde bir pazarlık kozu haline gelebilir.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, geçtiğimiz cuma günü yaptığı açıklamada şöyle dedi: “Rusya’dan hala çok miktarda LNG alıyoruz, neden bunu bizim için daha ucuz olan ve enerji fiyatlarımızı düşüren Amerikan LNG’si ile ikame etmeyelim? Bu konuyu pekâlâ tartışabiliriz.”

Handelsblatt: Şansölye Scholz, 2020’de ABD’ye Kuzey Akım-2 için gizli bir anlaşma teklif etti

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English