Bizi Takip Edin

AVRUPA

Göçmen yasası Fransız meclisinden geçti: ‘Macron, Le Pen’den kopya çekti’

Yayınlanma

Fransız milletvekilleri salı günü hararetle tartışılan bir göçmenlik yasa tasarısını onayladı ve parlamentonun her iki kanadı da hükümetin ilk metninden çok daha sert bir yasal revizyona onay verdi. ‘Sağa’ verildiği belirtilen ağır tavizlerin ardından, göçmenlerin sosyal yardım ve aile birleşimi hakları ciddi şekilde kısıtlandı.

Yasa tasarısı ve yapılan tartışmalar, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un partisi içinde bile göze çarpan bölünmelere neden oldu. Aralarında 88 Ulusal Birlik milletvekilinin de bulunduğu 349 milletvekilinin lehte, 186 milletvekilinin aleyhte oy kullandığı tasarı, ekim ayında ilk kez tartışmaya açıldığından bu yana muhafazakâr, sağ ve sol partilerin önemli itirazlarıyla karşılaşmıştı.

Birçok gözlemcinin modern Fransız siyasi tarihindeki en önemli siyasi krizlerden biri olarak tanımladığı bu durum parlamentoda bir belirsizlik yaratmıştı.

Bir yandan sağcı güçler, hükümetin ilk metninin baskıcı önlemler konusunda çok yumuşak olduğundan ve düzensiz işçilere geçici çalışma vizelerine çok kolay erişim sağladığından şikayet ediyordu. Öte yandan sol partiler, tasarının göçmenler üzerinde daha da büyük bir yük oluşturduğu ve idari haklarını her zamankinden daha karmaşık ve uzun hale getirdiği uyarısında bulunuyordu.

Yeni yasa göçmen haklarını kısıtlıyor: ‘Le Pen’den kopya’

Bir yıl süren siyasi tartışmanın ardından, tasarı kabul edilmeden önce üç bölüm halinde siyasi kriz ortaya çıktı. Nitekim Senato’nun kasım ayı ortasında tasarının daha katı bir versiyonunu kabul etmesinin ardından Ulusal Meclis’in reddettiği tasarı, salı günü kapalı kapılar ardında yapılan görüşmelerin ardından kabul edildi.

Kabul edilen mevzuat kapsamında, vatandaşlığa erişim, sosyal yardımlardan yararlanma hakları ve aile birleşimi prosedürlerinin tümü ciddi şekilde kısıtlandı ve kapsamları sınırlandırıldı. Düzensiz göçmenler için başlangıçta, göçmenlerin beyan edilmemiş olsa da istikrarlı bir işlerinin olduğunu kanıtlamaları halinde otomatik olarak verilecek olan çalışma vizeleri artık vaka bazında verilecek. Ayrıca Fransa’da eğitim görmek isteyen yabancılara da kısıtlamalar getirildi.

Tasarının önemli bir parçası da yabancılara yönelik bazı sosyal güvenlik yardımlarının Fransa’da beş yıl ya da iş sahibi olanlar için 30 ay geçirmiş olma şartına bağlanmasıydı. Sol muhalefet bunun Macron’un Marine Le Pen yönetimindeki aşırı sağcı siyasetin on yıllardır tartışmalı olan temel manifesto vaadini ‘kopyalaması’ anlamına geldiğini söyledi: yardımların ve konutların ‘önce Fransızlar için’ olması gereken ‘ulusal tercih’ kavramı.

Fransa’da hükümetin göç yasası mecliste reddedildi

Macron’a kendi partisinden ve kabineden protesto

Rönesans partisinin parlamentonun alt kanadında çoğunluğu sağlayamadığı Macron, muhafazakârların oylarını almak için onlarla bir anlaşma yapmaya çalışmıştı fakat şimdi sağın taleplerine boyun eğmekle eleştiriliyor.

Macron yanlısı 37 milletvekili tasarıya karşı oy kullanır ya da çekimser kalırken, muhafazakâr ve aşırı sağcı milletvekillerinin tamamı tasarı lehinde oy kullandı. Sol görüşlü milletvekillerinin tamamı ise aleyhte oy kullandı.

Aralarında Ulaştırma Bakanı Clément Beaune, Sanayi Bakanı Roland Lescure ve Sağlık Bakanı Aurélien Rousseau’nun da bulunduğu altı bakan, tasarının kabul edilmesi halinde istifa edecekleri tehdidinde bulundu. Şimdilik sadece Rousseau istifasını resmen sundu.

Le Pen ‘ideolojik zafer’ ilan etti

Ulusal Birlik’in lideri Marine Le Pen, X’te yaptığı paylaşımda, tasarının şu anda onaylandığı haliyle ‘göçü kontrol altına almak için gerçekten gerekli olan anayasal reformdan çok uzak olduğunu […] fakat Ulusal Birlik için inkar edilemez bir ideolojik zafer anlamına geldiğini’ savundu.

Ulusal Birlik milletvekili Edwige Diaz da tasarıyı ‘tartışmasız bir şekilde Marine Le Pen’den esinlenmiş’ olarak nitelendirdi.

İçişleri Bakanı Gérald Darmanin ise tasarının ‘Fransızları koruduğunu’ savunarak, hükümetin şu anda parlamentodaki en büyük muhalefet partisi olan ve gelecek yılki Avrupa seçimleri öncesinde anketlerde ilk sırada yer alan Ulusal Birlik’in yükselişini durdurmak için göç konusunda sert tedbirler alması gerektiğini söyledi.

AVRUPA

Polonya’dan Almanya’nın sınır kontrollerini genişletme kararına tepki

Yayınlanma

Polonya, Almanya’nın Schengen bölgesinde sınır kontrollerini genişletme kararına karşı tepki vermeye hazırlanıyor. Almanya, yasa dışı göçle mücadele iddiasıyla bu önlemleri uygularken, Polonya, bu tür kontrollerin Schengen bölgesinin dış sınırlarında yapılması gerektiğini savunuyor.

Polonya Dışişleri Bakanı Radoslaw Sikorski, Almanya’nın iki ülke arasındaki sınırda uyguladığı kontrol önlemlerine karşılık vereceklerini bildirdi.

Polskie Radio‘ya mülakat veren Sikorski, “Bu kararı biz almadık, ancak nasıl tepki vereceğimizi değerlendiriyoruz. Kontrollerin uygulanması bir hata, çünkü hem Polonya hem de Almanya için yasa dışı göçmen akışını kontrol etmek gereken yer, Schengen bölgesinin dış sınırlarıdır,” ifadelerini kullandı.

Almanya, bu yılın eylül ayından bu yana kara sınırlarında geçici kontroller yürütüyor. Almanya İçişleri Bakanlığı’na göre, bu önlemler yasa dışı göçle mücadele etmek ve halkı İslamcı aşırıcılıktan koruma amacı taşıyor.

Ayrıca Almanya Başbakanı Olaf Scholz, geçtiğimiz ağustos ayında, yasadışı göçmenlerin daha aktif bir şekilde sınır dışı edileceğini taahhüt etmişti. Scholz, bu yıl sınır dışı edilenlerin sayısının yüzde 30 oranında arttığını da belirtmişti.

Mayıs ayında, Avrupa Birliği (AB) Konseyi göç ve iltica konusunda bir anlaşma imzaladı. Bu anlaşma, iltica başvurusunda “belirgin hakları” olmayan göçmenler için AB üyesi ülkelerde toplu kabul kamplarının kurulmasını öngören ilkeleri içeriyor.

Ayrıca, göçmenlerin AB ülkeleri arasında kotalara göre yeniden yerleştirilmesi zorunluluğunu getiriyor.

Anlaşma, üye devletlere kabul edilen mülteci sayısını azaltma imkânı tanırken, kabul edilmeyen her göçmen için AB bütçesine ödeme yapma şartı getiriyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Pentagon: Ramstein formatındaki toplantı süresiz olarak ertelendi

Yayınlanma

Pentagon, Ukrayna müttefikleri arasında yapılması planlanan Ramstein formatındaki toplantının Florida’daki Milton Kasırgası nedeniyle süresiz ertelendiğini duyurdu. Toplantıya Biden, Zelenskiy ve Scholz gibi liderlerin katılması ve NATO’nun Ukrayna’nın gelecekteki üyeliği için somut adımları görüşmesi bekleniyordu.

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) Sözcüsü Patrick Ryder, Ukrayna’nın müttefikleri arasında 12 Ekim’de yapılması planlanan Ramstein formatındaki toplantının süresiz olarak ertelendiğini duyurdu.

Daha önce TASS, Brüksel’deki diplomatik bir kaynağa dayandırdığı haberinde, toplantının 17 Ekim’de yapılacağını aktarmıştı.

Önceki gün Der Spiegel, Amerikalı bir savunma yetkilisinin açıklamasına atıfta bulunarak, Almanya’daki ABD hava üssü Ramstein’da düzenlenmesi beklenen Ukrayna Temas Grubu toplantısının ertelendiğini bildirdi.

Ertelemenin nedeni, Florida’daki Milton Kasırgası sebebiyle ABD Başkanı Joe Biden’ın programında meydana gelen değişiklikler olarak gösterildi.

Toplantıya yaklaşık 50 ülkenin temsilcilerinin katılması bekleniyordu. Reuters‘e göre, etkinlik ABD Başkanı Joe Biden, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ve Almanya Şansölyesi Olaf Scholz’un konuşmalarıyla başlayacaktı.

NATO ülkelerinin Ukrayna’nın gelecekteki olası üyeliği konusunda somut adımlar atması gündemdeydi.

Ramstein temas grubu toplantısında neler konuşulacak?

Okumaya Devam Et

AVRUPA

NATO’dan nükleer tatbikat

Yayınlanma

NATO, Moskova’nın nükleer doktrinini değiştirme kararını takiben, 14 Ekim’de taktik nükleer silahların kullanımına yönelik kapsamlı bir tatbikata başlıyor.

NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, Steadfast Noon tatbikatının 14 Ekim’de başlayacağını ve yaklaşık iki hafta süreceğini açıkladı.

Tatbikata 13 ülkeden 2000 asker, sekiz üs ve 60 uçak katılacak; tatbikat alanı ise Belçika, Hollanda, Büyük Britanya ve Kuzey Denizi’ni kapsayacak. Tatbikatta nükleer savaş başlığı taşıyabilen bombardıman uçakları ve savaş jetleri de yer alacak.

Associated Press‘e göre, NATO yetkilileri Moskova’yı tatbikat hakkında bilgilendirdi.

Yıllık Steadfast Noon 10 yılı aşkın bir süredir düzenleniyor. Ancak bu yılki tatbikat, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Rusya’nın nükleer doktrininde değişiklik yapma niyetini açıklamasından kısa bir süre sonraya denk geldi.

Putin, 25 Eylül’deki Güvenlik Konseyi toplantısında, nükleer olmayan bir devletin nükleer bir gücün desteğiyle gerçekleştirdiği saldırının, Rusya’ya karşı ortak bir saldırı olarak kabul edilmesi gerektiğini önermitşi.

Ayrıca, Rusya’daki hedeflere yönelik stratejik havacılık, seyir füzeleri, hipersonik araçlar ve insansız hava araçlarının kitlesel fırlatıldığına dair güvenilir bilgi alınması durumunda nükleer silah kullanma olasılığını da açıkça belirtti.

Bu tür açıklamalar, Ukrayna’nın Batılı müttefiklerinin yardımıyla Rusya’ya karşı meşru müdafaa eylemlerini teorik olarak kapsıyor.

NATO’nun savunma politikası ve planlamasından sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Angus Lapsley, tatbikatın amacının, ittifakın üyelerine yönelik her türlü tehdidi bertaraf edebileceğini ve “düşmanların bunu son derece ciddiye alması gerektiğini” göstermek olduğunu dile getirdi.

Lapsley, NATO’nun Kuzey Kore ve İran’ın nükleer programlarını, Çin’in hızla genişleyen nükleer kapasitesini yakından takip ettiğini, ancak asıl kaygının Rusya olduğunu ifade etti.

Son iki yılda Moskova, nükleer kuvvetlerine giderek daha fazla yatırım yaparak pek çok yeni sistemi devreye soktu ve kısa ile orta menzilli sistemlere daha fazla önem verdi.

Fakat Lapsley, Ukrayna’ya verilen destek bağlamında, Rusya’nın nükleer doktrini hakkında “oldukça açık bir baskı girişimi” olarak yorumlanan çok fazla konuştuğunu belirtti.

Avrupa’da NATO’nun nükleer caydırıcılık temelini ABD ve Büyük Britanya’nın kuvvetleri oluşturuyor (Fransa’nın da nükleer silahları bulunuyor, ancak bunlar ittifakın komuta sistemine dahil değil). Bununla birlikte, nükleer silaha sahip olmayan NATO ülkeleri de dahil olmak üzere diğer üyeler, Rusya’nın nükleer caydırıcılık politikasına daha aktif katılım sağlamalı.

NATO’nun yeni genel sekreteri Rutte’nin ilk durağı Kiev

Bu politika, yalnızca savaş alanında kullanılmak üzere tasarlanmış nükleer silahların türlerini, sayılarını ve doğruluğunu artırmayı değil, aynı zamanda bu silahların konuşlandırılmasına ve kullanılarak gerçekleştirilen saha tatbikatlarının daha sık ve görünür hale getirilmesine yönelik adımları içeriyor.

Bu durum, Stimson Güvenlik Araştırmaları Merkezi’nin yakın tarihli bir raporunda da vurgulanıyor.

Rapora göre hem nükleer hem de konvansiyonel silahlara yönelik daha geniş bir yetenek yelpazesi, NATO üyelerine daha çeşitli ve sağlam yanıt seçenekleri sunarak topyekûn bir nükleer savaşa tırmanma riskini en aza indirebilir.

Raporda ayrıca, Rusya’ya karşı yürütülen çevreleme politikasının, yalnızca ABD, Büyük Britanya ve Fransa’nın değil, tüm NATO müttefiklerinin nükleer caydırıcılığı güçlendirmek için kararlı siyasi ve askeri adımlar atması durumunda daha etkili olacağı belirtiliyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English