Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

İsrail’in saldırıları savaşın yayılma riskini artırıyor: ABD-İran gerilimi yükseliyor

Yayınlanma

İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları sürdükçe İsrail’in en güçlü müttefiki ABD ile Hamas’a destek veren İran daha sık ve her geçen gün dozajı artan bir biçimde karşı karşıya geliyor.

ABD, İsrail’i desteklemek için Orta Doğu’ya ilave savaş gemileri, uçak ve asker gönderdi ve mühimmat sevkiyatını hızlandırdı. İran ise İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına kendine yakın grupların çeşitli saldırıları üzerinden yanıt veriyor. Hamas ile İsrail arasındaki savaş şimdiden Orta Doğu’nun diğer bölgelerinde gerilimi ve savaşın yayılma riskine ilişkin endişeleri artırdı.

Irak’ta ABD güçlerinin bulunduğu askeri üslere yönelik İran’la yakın ilişkileri bulunan bazı milis grupların saldırıları ve ABD’nin bu gruplara karşılık vermesi bölgedeki gerginliği tırmandırmaya devam ediyor.

Şii milislerin içinde yer aldığı “Irak İslami Direniş” adlı grup, “Gazze’deki saldırılara yanıt olarak”, ABD ve öncülüğündeki IŞİD karşıtı koalisyon güçlerinin bulunduğu üslere saldırılarda bulunduğunu duyuruyor.

Bu çerçevede Anbar’daki Ayn el-Esad Askeri Üssü, Erbil’deki Harir Hava Üssü, Bağdat’taki Victory Askeri Üssü ve Erbil Uluslararası Havalimanı yakınındaki ABD üssü defalarca bomba yüklü insansız hava araçları ile hedef alındı. Milis gruplar tarafından 18 Ekim’den bu yana, ABD’nin Irak ve Suriye’de bulunan üslerine yaklaşık 100 İHA saldırısı gerçekleştirildi. Bu saldırılarda 60’tan fazla ABD askerinin yaralandığı belirtildi.

ABD’nin karşı saldırıları

ABD ise Irak’taki askeri üslerine saldırıları gerekçe göstererek son bir ay içerisinde Irak’taki milis gruplara yönelik 3 saldırı gerçekleştirdi. Beyaz Saray’dan dün yapılan açıklamada, Irak’ta koalisyon üssüne bomba yüklü İHA ile saldırı gerçekleştiren Babil vilayetindeki Kataib Hizbullah örgütüne ait 3 tesisin hedef alındığı belirtilmişti. Açıklamada, konuyla ilgili bilgilendirilen ABD Başkanı Joe Biden’ın ‘mütekabil’ saldırı emri verdiği de kaydedilmişti.

ABD’nin saldırısından hemen önce de 25 Aralık’ta Erbil Uluslararası Havalimanı yakınındaki ABD öncülüğündeki koalisyon üssüne bomba yüklü İHA ile saldırı gerçekleştirildiği duyurulmuştu. Erbil Havalimanına yönelik saldırıda 2 ABD askeri ile bir servis görevlisinin yaralandığı aktarılmıştı. ABD’nin saldırısını kınayan Irak hükümeti ise bu saldırıda 1 askerin öldüğü ve aralarında sivillerin de bulunduğu 18 kişinin yaralandığını bildirmişti. Açıklamada, ABD’nin saldırısının “açıkça düşmanca bir eylem” olduğu belirtilerek, “(Saldırı) ABD tarafıyla uzun vadeli güvenlik ve istikrarın sağlanması noktasında ortak çıkarların korunmasına hizmet etmez” ifadelerine yer verilmişti.

ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) 4 Aralık’ta da Irak’ın Kerkük kenti yakınlarında, “İHA saldırısı hazırlığındaki 5 militanın, meşru müdafaa amacıyla” öldürüldüğünü açıklamıştı.

“Irak İslami Direniş” ise 5 üyesinin ABD saldırısında öldürüldüğünü belirterek, “ABD güçleri ülkeden çıkarılana kadar Amerikan hedeflerine saldırılarının devam edeceğini” duyurmuştu.

İran destekli Haşdi Şabi’den 22 Kasım’da yapılan açıklamada da ABD’nin Babil vilayetindeki Curf el-Sahar bölgesindeki saldırısında 8 Haşdi Şabi üyesinin öldüğü, 4 kişinin de yaralandığı belirtilmişti.

Irak hükümeti de Haşdi Şabi üyelerinin öldürüldüğü ABD saldırısını “egemenlik ihlali” şeklinde nitelendirerek kınamış ve bunun “tehlikeli bir tırmanış” olduğunu bildirmişti.

Gerilimin tırmandığı diğer cepheleri Bloomberg şöyle özetledi:

Suriye

Suriye’de halen terörle mücadele misyonuyla bulunan 900 kadar ABD askeri de İran’la müttefik milisler tarafından defalarca saldırıya uğradı. Bu saldırılar da ABD’nin sınırlı misilleme saldırılarına yol açtı. ABD ile İran arasında doğrudan bir çatışma riski taşıyan 12 Kasım’daki bir saldırı, Suriye’nin doğusunda İran Devrim Muhafızları tarafından kullanılan ve yurtdışındaki milisleri örgütleyip silahlandıran tesisleri vurdu. Suriye aynı zamanda İran ve İsrail arasında da bir çatışma alanı. İran 25 Aralık’ta İsrail’in Şam’da düzenlediği bir hava saldırısında üst düzey bir Devrim Muhafızı komutanının öldüğünü açıkladı. Daha önce de İsrail, Suriye’de İsrail sınırına yaklaşan İran destekli milislere yönelik saldırılarını artırmıştı.

Lübnan

Hamas’ın 7 Ekim’deki operasyonundan sonra Lübnanlı Hizbullah, Hamas’la dayanışma içinde İsrail’in kuzeyine füze, havan topu ve roket saldırıları düzenlemeye başladı. Hizbullah ile İsrail arasındaki sınır ötesi ateş günlük bir olay haline geldi ve savaşın ikinci bir cepheye sıçrama ihtimali sürüyor. Hizbullah, Hamas’tan daha büyük ve daha profesyonel bir savaş gücüne ve İsrailli yetkililerin tahminlerine göre neredeyse 10 kat daha fazla füzeye sahip. İsrail ve Hizbullah 2006’daki savaş da dahil defalarca karşı karşıya geldi.

Kızıldeniz

İran’a yakın bir başka grup olan ve Yemen’in kuzeybatısını kontrol eden Husiler de Kızıldeniz’de seyreden ve İsrail limanlarına rotasını çeviren gemilere saldırılar düzenlemeye başladı. İsrail’i de füze ve insansız hava araçlarıyla vurmaya çalışan Husiler, İsrail’le bağlantısı olan gemileri hedef alarak Hamas’a karşı yürütülen askerî harekâtı protesto ettiklerini söylüyorlar. Kızıldeniz saldırıları, nakliye şirketlerini gemileri daha uzun ve daha maliyetli bir yolculuk olan Ümit Burnu’na yönlendirmeye sevk etti. ABD ve müttefikleri Husilere karşı askerî harekâta geçmeyi tartışıyor ancak böyle bir harekâtın daha geniş çaplı bir bölgesel çatışmaya yol açmasından endişe ediliyor.

ORTADOĞU

ABD’nin ateşkes önerisinden sonra Hamaney’in danışmanı Lübnan’da

Yayınlanma

ABD’nin Hizbullah ile İsrail arasında ateşkes sağlanması için Lübnan’a anlaşma önerisini sunmasından saatler sonra İran lideri Ali Hamaney’in Başdanışmanı ve Lübnan Özel Temsilcisi Ali Laricani, Lübnan’da Başbakan Necib Mikati ve Meclis Başkanı Nebih Berri ile ayrı ayrı görüştü.

Lübnan medyası, ABD’nin Beyrut Büyükelçisi Lisa Johnson’ın, Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri’ye, İsrail ordusu ile Hizbullah arasında ateşkes sağlanması amacıyla bir anlaşma taslağı teslim ettiğini yazdı.

Trump’a “hediye” mi sahadaki gerçek mi?

El Cedid televizyonunun isimsiz kaynaklardan aktardığına göre Johnson, ABD elçisi Amos Hochstein adına Meclis Başkanı Berri’ye BM Güvenlik Konseyi’nin 1701 sayılı kararına dayanan bir anlaşma taslağı veya çözüm önerisi sundu. Anlaşmanın ayrıntılarına değinmeyen El Cedid kanalı, “Berri’nin Hizbullah ile istişare ettikten sonra öneri hakkında yanıt vereceğini” aktardı.

Anlaşma önerisinin Lübnan’a sunulmasından saatler sonra Hamaney’in danışmanı Beyrut’a geldi.

Lübnan Başbakanı Mikati’nin ofisinden yapılan yazılı açıklamaya göre Laricani ve beraberindeki heyet, Mikati tarafından kabul edildi. Toplantıda Mikati, “1701 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararının uygulanması, ulusal birliğin desteklenmesi ve Lübnanlılar arasında hassasiyet oluşturacak ve bir tarafı diğerinin aleyhine olacak şekilde kayıracak pozisyonlar alınmaması bakımından Lübnan devletinin duruşunun desteklenmesi gerektiğini” vurguladı.

Katz’ın “Hizbullah” açıklaması Halevi’yi bile şaşırttı

Laricani ise ülkeye yönelik saldırıların durdurulması, ateşkes sağlanması ve 1701 sayılı BMGK kararının uygulanmasının Lübnan hükümetinin önceliği olduğunu bildiklerini, İran’ın Lübnan hükümeti tarafından alınan her türlü kararı ve Lübnanlıların üzerinde mutabık kaldığı bir cumhurbaşkanının seçilmesini desteklediğini ifade etti.

Lübnan Meclis Başkanı Berri’nin ofisinden yapılan açıklamada ise görüşmede bölgedeki genel durum, İsrail’in Lübnan’a yönelik devam eden saldırganlığı ve mülteciler meselelerinin ele alındığı aktarıldı.

“Hiçbir şeyi bozmak istemiyoruz”

Laricani, görüşme sonrasında basına yaptığı açıklamada, İsrail’in saldırganlığından kaynaklanan sorunların ortadan kaldırılması için Lübnanlı yetkililerle istişarelerde bulunduğunu belirtti.

İsrail ordusu Lübnan’da savaşmak istemiyor

ABD’nin, İsrail ile Hizbullah arasında ateşkes sağlanması amacıyla BMGK’nın 1701 sayılı kararına dayanan anlaşmanın taslağını Lübnan Meclis Başkanı Berri’ye sunmasının ardından İran’ın bu anlaşmayı bozmak isteyip istemediğinin sorulması üzerine Laricani, “Hiçbir şeyi bozmak istemiyoruz. Çözümler arıyoruz. Lübnan’ı her koşulda destekliyoruz. Durumu bozanlar Netanyahu ve çetesi. Dostlarınızı ve düşmanlarınızı tanıyın” dedi.

Laricani, Lübnanlı yetkililerin ve Hizbullah’ın kabul ettiği her anlaşmayı desteklediklerini belirterek İran lideri Hamaney’in mesajını Lübnan Meclis Başkanı Berri’ye ilettiğini söyledi.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

7 bin Haredi’nin askere çağrılmasına onay: “Likud, ultra-Ortodokslara savaş ilan etti”

Yayınlanma

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, ordunun 7 bin ultra-Ortodoks Yahudi’yi (Haredi) askere çağırma kararını onayladı. Netanyahu’nun Haredi partilerinden koalisyon ortakları öfkeli.

Savunma Bakanlığından yapılan açıklamada, Bakan Katz’ın, 7 bin Haredi’nin askere çağrılması kararını onayladığı belirtildi. Haredileri askerlik görevine çağıran emirlerin İsrail ordusunca 17 Kasım Pazar gününden itibaren kademeli olarak gönderileceği kaydedildi.

Gallant’ın kovulmasının perde arkası: Orduya “haddini bildirme” hamlesi

Eski Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın, görevden alınmadan bir gün önce imzaladığı bu kararın Başbakan Binyamin Netanyahu tarafından göreve getirilen Katz tarafından uygulamaya konulup konulmayacağı tartışılıyordu.

Yedioth Ahronoth gazetesinin 4 Kasım’da yayımlanan haberinde, Gazze Şeridi ve Lübnan’a saldırılarına devam eden İsrail ordusunun, 7 bin askeri göreve çağırmaya ihtiyacı olduğu aktarılmıştı.

İsrail’de Harediler, zorunlu askere alınmalarına karşı askerlik şubelerinin önünde sık sık protestolar düzenliyor.

Netanyahu’nun ultra-Ortodoks koalisyon ortakları, haziran ayında Yüksek Mahkeme’nin on yıllardır yürürlükte olan muafiyetleri kaldırmasının ardından, Yeşiva öğrencileri ve Haredi topluluğunun diğer üyeleri için askerlik muafiyetlerini düzenleyen bir yasanın çıkarılması için baskı yaptı.

Netanyahu hükümetinde “Haredi” krizinde yeni perde

Haredi partileri Birleşik Tevrat Yahudiliği ve Şas, bu uzun süredir devam eden askerlik muafiyetini yasalaştıracak bir tasarının önündeki en büyük engelin Savunma Bakanı Gallant ve Başsavcı Gali Baharav-Miara olduğunu iddia etti.

Katz’ın, Haredilere askerlik kararını uygulamaya koymasının ardından, Birleşik Tevrat Yahudiliği partisinden üst düzey bir yetkili, “Ortaya çıktı ki mesele başsavcı ya da Gallant değil, Likud, ultra-Ortodokslara savaş ilan etmeye karar verdi” dedi.

Harediler İsrail nüfusunun yaklaşık yüzde 12’sini oluşturuyor

Çoğu dini gerekçelerle askere gitmeyi reddeden Harediler, 9 milyonluk ülkede nüfusun yaklaşık yüzde 12’sini oluşturuyor. Ülkedeki Haredi Yahudilerinin büyük çoğunluğu Batı Kudüs’teki Meaşerim Mahallesi’nde ve başkent Tel Aviv yakınlarındaki Bney Brak kentinde yaşıyor. Haredi Yahudilerin çoğu, orduda dinlerinin gerektirdiği şekilde yaşayamayacakları gerekçesiyle askerlik yapmayı reddediyor. Kadın ve erkekler için İsrail’de 3 yıl zorunlu askerlik hizmeti bulunuyor.

“Düşman ordusunda askerlik yapmayız” diyen Harediler polisle çatıştı

Ultra-Ortodoks Yahudilik inancına sahip Harediler ise 26 yaşına kadar Tevrat Kurslarında (Yeşiva) eğitim almaları halinde askerlikten muaf tutuluyor. İsrail’de koalisyon ortağı Haredi partiler, “Tevrat eğitiminin temel hak olduğu” yönünde bir kanunu geçirerek temsil ettikleri kesimin askerlikten muaf tutulmasını yasal güvence altına almak istiyor.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

BM Özel Komitesinden “Gazze” raporu: Soykırım tanımıyla uyuşuyor

Yayınlanma

Birleşmiş Milletler (BM) Özel Komitesi’nin yayımladığı raporda, İsrail’in Gazze’ye saldırılarının “soykırım tanımıyla uyuştuğu” belirtildi. Hamas da İsrail’in Gazze’nin kuzeyinde 41 günde 2 bin Filistinliyi öldürdüğünü duyurdu.

İsrail’in, işgali altındaki topraklarda, Filistinli ve diğer Arap halklarına yönelik insan haklarını etkileyen uygulamaları araştıran BM Özel Komitesi raporu yayımlandı.

Ekim 2023-Temmuz 2024 döneminde yapılan incelemelere dayanan raporda, Gazze’deki kitlesel sivil kayıplar ve Filistinlilere “kasıtlı” olarak dayatılan yaşamı tehdit eden koşullara dikkat çekildi. Raporda, söz konusu koşullar göz önüne alındığında İsrail’in Gazze’ye saldırılarının “soykırım tanımıyla uyuştuğu” kaydedildi.

İsrailli yetkililerin, Filistinlileri, yiyecek ve su gibi yaşamsal ihtiyaçlardan mahrum bırakan politikaları “açıkça” desteklediği belirtilerek şu ifade kullanıldı: “İnsani yardımın sistematik ve hukuksuz şekilde engellenmesi, İsrail’in, yardımları siyasi ve askeri kazanımlar için araçsallaştırma niyetini açıkça ortaya koymaktadır.”

Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) bağlayıcı kararlarına rağmen insani yardımların engellendiğinin belirtildiği raporda, “İsrail kasıtlı olarak ölüme ve açlığa neden olmakta, açlığı bir savaş yöntemi olarak kullanmakta ve Filistin halkını toplu olarak cezalandırmaktadır” değerlendirmesi yer aldı.

İsrail’in hedefindeki UCM Başsavcısı’na “cinsel taciz” soruşturması

Raporda ayrıca, İsrail’in “kapsamlı bombalama” saldırılarının, Gazze’deki temel hizmetleri “yok ettiği” ve insan sağlığına kalıcı etkileri olacak “çevre felaketine” neden olduğu kaydedildi.

İsrail’in yapay zekâ destekli hedef sistemlerine ilişkin endişelerin de yer aldığı raporda, “(Bu durum), İsrail’in sivil ayrımı yapma ve sivil ölümlerini önlemek için yeterli önlemleri alma yükümlülüğünü göz ardı ettiğini göstermektedir” denildi.

İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırılarda yaklaşık 17 bin 210’u çocuk, 11 bin 742’si kadın olmak üzere 43 bin 736 Filistinli öldü, 103 bin 370 kişi yaralandı.

Enkaz altında hala binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor.

“Generallerin Planı” kapsamında 41 günde 2 bin kişi katledildi

Öte yandan Hamas’tan yapılan açıklamada, İsrail ordusunun 41 gündür Gazze Şeridi’nin kuzey bölgesi olan Cibaliya, Beyt Hanun ve Beyt Lahiya’ya sürdürdüğü kuşatmasına ilişkin bilgi verildi.

İsrail’in 41 gündür kuşatma uygulayıp kara ve hava saldırıları düzenlediği Gazze’nin kuzeyinde, 2 bin Filistinlinin yaşamını yitirdiği, 6 bin kişinin yaralandığı ve yüzlerce kişinin enkaz altında kaldığı bildirildi.

Gazze’nin kuzeyinde yaşayan 80 bin Filistinlinin kuşatma altında mahsur kaldığına dikkat çekilen açıklamada, İsrail’in bölgede soykırım ve etnik temizlik gerçekleştirdiği kaydedildi.

“Generallerin Planı”nın mimarı: Ya teslim olacak ya açlıktan ölecekler

Açıklamada, “İsrail ordusu tüm barınma merkezlerini ve hastaneleri hedef aldı, sağlık personelini alıkoydu, ambulansları imha etti, tıbbi ve insani yardımların girişini engelledi” ifadesi kullanıldı.

Gazze Şeridi’nin kuzey bölgesi olarak bilinen Beyt Lahiya, Beyt Hanun ve Cibaliya’nın nüfusu 200 bin olarak tahmin edilirken, bunların yarısından fazlasının Gazze kentine göçe zorlandığı biliniyor.

Bu adımın, daha önce İsrail basınına yansıyan ve “Generaller Planı” olarak bilinen, İsrailliler için yerleşim yeri hazırlığı yapmak amacıyla Filistinlilerin Gazze’nin kuzeyinden tahliye edilmesi adına atıldığı düşünülüyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English