Bizi Takip Edin

ASYA

Japon siyasi tarihinde suikastlar

Yayınlanma

67 yaşındaki eski Japonya Başbakanı Shinzo Abe’nin, 8 Temmuz 2002’de Japonya’nın batısındaki Nara şehrinde bir seçim kampanyası mitinginde suikast sonucu öldürülmesi infial yaratmıştı.

Savaş öncesi Japonya’daki siyasi şiddetin tarihine bakıldığında, 19. yüzyılın sonlarından bu yana Japon milliyetçiliği ile günümüze kadar taşındığı görülmektedir. Tokugawa Şogunluğu’nu kaldıran ve imparatorun yönetimini geri getiren 1868 Meiji Restorasyonu başlangıçta birçok samuray tarafından desteklenirken, bazıları daha sonra yeni hükümetin reformlarıyla hayal kırıklığına uğradı. Restorasyon sonrası yıllarda ayrıcalıkları ve zenginlikleri ellerinden alındığından, çözümü geleneksel ticaret savaşlarında arayıp Kore ve Tayvan’ın fethini savundular. Japonya’nın Batılı güçlerle eşitsiz anlaşmalarını gözden geçirdiler. Tüm bu sorgulama 1877’deki Satsuma isyanına yol açmıştı.

Başarısız olan Samuray isyanları Japon milliyetçilerini Gen’yosha (Karanlık Okyanus Topluluğu) veya Kokuryukai (Kara Ejderha Topluluğu) gibi milliyetçi örgütleri kurmaya yöneltti. Bu örgütler Batı ülkeleriyle ilişkileri daha eşit bir zemine oturtan radikal bir dış politika gündemi işitiyordu. Ancak o dönemde şiddet yerine propaganda kullanılırken, 20. yüzyılda bir Japon politikacının ilk büyük suikastına neden olan şey tam olarak Japonya’nın ortaya çıkan yayılmacı dış politikasıydı.

İnfografik: Harici.com.tr

İnfografik: Harici.com.tr

20. yüzyılın başları, Japon sağcı ideolojisinin de evrimine tanık oldu. Başlangıçta dışa dönüktü, Japonya’nın Doğu Asya’daki genişlemesine odaklanıyordu ve zamanla aynı hedefi düşünen siyasi seçkinlerle birleşti. Yeni nesil aşırı sağ ideologlar, Japon imparatorluğu istikrara kavuşturulmadıkça ve toplumu reforme edilmedikçe daha fazla bölgesel genişlemenin imkânsız olduğuna inandığından 1910’lardan 1930’lara kadar Japon aşırı sağcılığı içe dönüktü, elitist olmaktan çok popülerdi ve bir diktatörlük kurmayı amaçlıyordu.

Başbakan Hara Takashi, bu yeni radikal hareketin ilk kurbanı oldu. 4 Kasım 1921’de Hara, Tokyo istasyonunda makasçı olarak çalışan Nakaoka Konichi adlı genç bir milliyetçi tarafından suikasta uğradı.

Japon ordusu genç subayların yeraltı örgütlerine katılması ve mevcut politikaları sorgulayıcı toplantılar düzenlemesiyle radikalizmin yuvası haline geldi. Sadece birkaç yıl içinde ordu, birçok kişinin ülkelerindeki tüm kötülüklerden sorumlu tuttuğu partileri ve büyük şirketleri geride bırakarak Japonya’daki ana siyasi güç haline geldi. Ve önceki nesil Japon milliyetçilerinden farklı olarak, bu düşük rütbeli subaylar ve askerler, hedeflerine ulaşmak için terörist yöntemleri desteklemeye gelen şiddet içermeyen araçlarla yetinmeyi reddettiler.

30 Kasım 1930’da Başbakan Hamaguchi Osachi, dokuz yıl önce Hara’nın öldürüldüğü aynı tren istasyonunda yaralandı. Saldırı, aşırı sağcı aktivist ve radikal grup Aikokusha’nın (Vatanseverler Derneği) üyesi Sagoya Tomeo tarafından gerçekleştirildi. Suikast girişiminden sağ kurtulan ancak komplikasyonlar nedeniyle bir yıl sonra hayatını kaybeden Hamaguchi, Japon aşırı milliyetçileri tarafından zayıf bir lider olarak görülüyordu.

1932’de, ordunun radikalleşmiş üyeleri, sermaye sahipleri ve onları destekleyen bürokratlara ilk darbe girişimini başlattı. Polis soruşturması Ketsmeidan (Kan Kardeşliği) adlı bir gruba işaret etti. Fakat bu isimler adaletten kaçmaya çalışmadılar ve polise teslim oldular. 15 Mayıs’ta, birkaç genç subay grubu çok sayıda koordineli saldırı düzenleyerek Başbakan Inukai Tsuyoshi’yi öldürdü ve politikacıların evlerine ve parti merkezlerine el bombaları attı. Ardından polise teslim oldular. İlginç bir şekilde, kamuoyunun sempatisi büyük ölçüde bu askerlere yönelirken, dönemin siyasetçilerinin can güvenliğinin ikinci planda kaldığı görülüyor.

İkinci darbe girişimi 26 Şubat 1936’da başladı. Tokyo’da art arda yapılan saldırılarda önde gelen birçok politikacı ve iş insanı hayatını kaybetti. Teröristlerin kurbanları arasında eski başbakanlar Saito Makoto ve Takahashi Korekiyo da vardı, mevcut Başbakan Okada Keisuke saldırganların yanlışlıkla kardeşini vurmasıyla hayatta kaldı. Ancak bu sefer saldırganların eylemleri hem halk hem de imparator tarafından şiddetle kınandı ve sonuç olarak isyancılar tutuklanmayı beklemek için kışlalarına döndüler. 1936’da Japon halkı suikast saldırılarını kınayarak reddetti ve politikacı öldürmenin Japonya’nın siyasi sistemini değiştirmeye yetmeyeceği çağrısında bulundu.

Japon siyasi tarihinde en uzun süre görev yapan başbakan olan Abe’nin öldürülmesi şunu gösteriyor, ülkenin aşırı sağcı karanlık geleneği siyaset üzerinde şiddet baskısı kurma stratejisini hâlâ sürdürüyor.

Abe’nin, A sınıfı savaş suçlusu ve LDP’nin kurucusu olduğu dedesinden kalan bir mirası söz konusu: İmparatorluk. Abe’nin bu özlemi, anayasada saldırganlığı ve savaşı yasaklayan 9. Maddeyi sorgulamaya açmasıyla belirgin hâle gelmişti. Eski bir donanma subayı tarafından öldürüldükten sonra halefi Fumio Kishida bayrağı devaldı ve sadık bir şekilde görevine devam ediyor. ABD ile olan askeri yakınlaşma, Güney Kore ile yeniden gelişen ilişkiler gelecekte Japonya’nın “Hint Pasifik Stratejisi” için öncülük eden bir ulusa dönüşeceğinin sinyallerini veriyor.

Bayrak taşıcıyı Kishida, 15 Nisan 2023 cumartesi günü Wakayama vilayetindeki Saikazaki limanında sis bombalı saldırıya uğradı. 24 yaşındaki Ryuji Kimura adlı saldırganın kalabalık arasından fırlattığı metal patlayıcı korumaların müdahalesi ile infilak etmeden önce uzaklaştırıldı. Saldırgan yakalanırken Kishida olay yerinden yara almadan kurtuldu.

Suikastçılar, kalabalık ortamlarda düzenledikleri saldırılarda “baraj ateşi” yöntemini kullanırlar. Hedefin önündeki kalabalığı boşaltıp hedefe net bir şekilde angaje olmak için uygun bir açıdan havaya bir el ateş açılır ve oluşacak boş koridordan suikast düzenlenir. Şimdi LDP içerisinde artan ABD temelli siyasetin kurucuları şu soruyu göz önünde tutumalı: Sis bombalı saldırı Kishida için bir “baraj ateşi” mi oldu?

ASYA

Çin dünyanın en büyük amfibi hücum gemisini denize indirdi

Yayınlanma

Çin, ABD ile artan jeopolitik gerilimlerin ortasında, dünyanın en büyük amfibi saldırı gemisini denize indirdi.

Deniz kuvvetlerinin kara harekatlarına destek vermesini sağlamak üzere tasarlanan amfibi çıkarma gemilerinin unsurlarını bir uçak gemisinin unsurlarıyla birleştiren gemi, Pekin’in küresel çapta güç yansıtma kabiliyetini önemli ölçüde güçlendiriyor.

Çin resmi medyasında yer alan haberlere göre, Çin donanması yetkilileri cuma günü Şanghay’daki Hudong Tersanesinde düzenlenen bir törenle Sichuan gemisini denize indirdi.

Denize indirme, yeni bir Çin savaş uçağının prototiplerinin test uçuşlarından bir gün sonra gerçekleşti. Çinli internet kullanıcıları tarafından internette yayınlanan videolara göre, uçaklar perşembe günü kuzeydoğu şehri Shenyang ve güneybatı şehri Chengdu üzerinde görüldü. Bu iki şehir yeni bir hayalet savaş uçağı için rakip projeler geliştiren enstitülere ev sahipliği yapıyor.

Chengdu modelinin bir maketi geçtiğimiz ay Çin’in yılda iki kez düzenlediği Zhuhai hava fuarında sergilenmiş ve burada Çin en yeni hayalet savaş uçağı J-35’i görücüye çıkarmıştı.

Savaş uçağı prototiplerinin tam özellikleri belirsizliğini korusa ve hizmete girmesi yıllar alabilecek olsa da, test uçuşları ve amfibi saldırı gemisinin denize indirilmesi Pekin’in yeni askeri donanım üretimindeki hızının altını çizdi. Bu aynı zamanda kapasite darboğazlarının Washington’un askeri cephaneliğinin genişlemesini kısıtlamaya başladığı bir döneme denk geliyor.

Halk Kurtuluş Ordusu (PLA), Tip 076 olarak adlandırılan yeni amfibi geminin tasarım ve inşası için ihaleye sadece dört yıl önce çıktı. PLA Donanması’nın ilki 2021 yılında hizmete giren üç amfibi hücum gemisi bulunuyor.

Yeni sınıf, selefi Type 075’ten çok daha büyük olmakla kalmıyor, aynı zamanda alt güvertede daha fazla uçak ya da amfibi çıkarma gemisi taşıyabiliyor. Ayrıca elektromanyetik fırlatma sistemiyle donatılmış olması, büyük insansız hava araçlarının ve hatta mürettebatlı savaş uçaklarının güvertesinden havalanabileceğini gösteriyor. Geleneksel amfibi hücum gemileri tipik olarak sadece helikopter taşır.

Çinli askeri yorumcu Song Zhongping yeni sınıfı “hafif uçak gemisi” olarak adlandırdı. 260 metre uzunluğuyla ABD Donanması’nın en büyük amfibi hücum gemisi olan America Sınıfı’ndan ve Japon helikopter gemisi sınıfı Izumo’dan daha uzun.

PLA Donanması’nın üçüncü uçak gemisi olan Fujian da, bu yılın başlarında suya indirilmesinin ardından deniz denemelerinden geçiyor.

ABD’li düşünce kuruluşu CSIS ağustos ayında Çin’in yeni gemisinin Amerika Sınıfı’nın 45.000 tonluk hacmine kıyasla 50.000 tonluk bir hacme sahip olacağını tahmin etmişti. Cuma günü yayınlanan Çin resmi raporları ise geminin hacmini “40,000 tondan fazla” olarak açıkladı.

Okumaya Devam Et

ASYA

Güney Kore’de “Kara Ajan” paniği: “F35’leri ve THAAD radarını vurmaları için emir verildi”

Yayınlanma

Güney Kore’de “siyasi darbe girişimi” ardından bugün azledilen 13. Cumhurbaşkanı Yoon Seok Yeol ile ilgili çarpıcı iddialar ortaya çıkmaya devam ediyor.

Sıkıyönetim kaldırıldıktan sonra bile silahla hazırda bekleyen “kara ajan” planı muhalefette olan Kore Demokrat Partisi Meclis Grup Başkan Vekili Lee Kwang-hee tarafından deşifre edildi. Lee ayın 24’ünde temasa geçtiği bir “kara ajan” ve muhbirine dayandırdığı açıklamalarda, Cheongju Ekibi olarak adlandırılan suikast timinin Güney Kore’deki stratejik askeri üsleri havaya uçurma planları ile ilgili talimat beklediğini açıkladı.

Lee’ye göre ‘Cheongju Timi’nin misyonu “öldürmek” değil, “tesisleri havaya uçurmak”tı.

Operasyonun hedefi F35A savaş uçaklarının konuşlandırıldığı Cheongju Havaalanı olurken, Cheongju ekibinin yanı sıra Seongju’daki THAAD üssü, Gyeongsangbuk-do ve Daegu Askeri Havaalanını da hedef alan ayrı bir ekibin olduğu da söyleniyor.

Timlerde yer alan “özel kuvvetlere bağlı kara ajanlara” adam başı bir hangarı yok edecek kadar C4 plastik patlayıcı ve 5’er şarjör mühimmat verildiği Lee’nin aktardıkları arasında.

Ancak “kara ajanların” birkaç gün boyunca herhangi bir ek talimat verilmemesi ve bekleme süresinin uzun olması nedeniyle durumun farklı bir plan içerip içermediği tartışma konusu oldu.

Söz konusu personelle alakalı açıklama yapan Milli Savunma Bakan Yardımcısı Kim Seon-ho, “kara ajanların” varlığını doğrularken görevleri hakkında bilgi vermedi. Söz konusu personelin ise üslerine geri döndüğünü duyurdu.

Ancak Temsilci Lee Kwang-hee, “Bakan Yardımcısı Kim’in açıklamasının ertesi günü, sabah saat 4 civarında, siyah ajanların geri dönme emrini aldıkları” şeklinde ek bilgiler verdi.

Lee, tespit ettiği ‘Cheongju takımının’ sıkıyönetim gününde Pangyo’da üssünde hazır bekleyen sözde ‘Pangyo takımı’ndan farklı olduğunu ve “Cheongju takımının bu konuyla ilgili olarak “Anayasa Mahkemesi’nden bahsettiğini” söyledi. Operasyonun zamanlamasına, yani sıkıyönetim başarısızlığından sonrasına hazırlık yapıldığının altını çizdi.

Demokrat Parti milletvekili Park Seon-won da “Doğrulanmamış daha fazla kara ajan olabilir” uyarısında bulundu ve şunu ekledi: “Silahları belirlenen yere bırakılarak teslim olabilirler ve başka bir ekip operasyon gerçekleştirebilir.” dedi.

Temsilci Park kurduğu temasa dair şu ayrıntıları aktardı: “Kara Ajanlar, ordumuzun değerli bir temel varlığıdır. Beni arayan kara ajan çok ağladı. Çok teşekkür etti ve geri döneceklerini söyledi. Halka ve ülkeye ihanet etme niyetinde olmadıklarını söyledi. Onlara sesleniyorum adil olmayan emirleri asla pervasızca takip etmeyin.”

KARA AJANLAR KİMDİR?

Güney Kore Silahlı Kuvvetler İstihbarat Komutanlığı’na bağlı sıkıyönetim olağanüstü hali sırasında görevlendirilen “kara ajanlar” kimliklerini gizleyerek faaliyet gösteren askeri istihbarat ajanları olarak biliniyor. Yoon’un darbe girişiminden sonra bu birimin dağıtılmasına ilişkin koşullar ortaya çıktı.

NE PLANLIYORLARDI?

Plana göre özel kuvvetlerden seçilen “kara casuslar”

1) F-35’lerin bulunduğu Chung havaalanının bombalayacak

2) Seongju THAAD üssüne saldırı düzenleyecek

3) 11. Filoya ait Daegu askeri havaalanına terörist kılığında sızıp saldırı düzenleyecekti.

Bu durumda “kara ajanların” Kuzey Kore’li bir ajan gibi izlenim verip kamuoyunda suçlanan kısmın Kuzey Kore yönetimi olması ve savaş durumuna geçilmesi planlanıyordu. Bu sayede Yoon’un azli gecikecek ve OPCON yasası gereği Amerikalı generallerin Güney Kore ordusunun sevk ve idaresine ele alacağı bir savaş tetiklencekti.

Okumaya Devam Et

ASYA

Güney Kore’de geçici devlet başkanı da görevden alındı

Yayınlanma

Güney Kore’de görevden alınan Yoon Suk Yeol’un yerine vekaleten gelen geçici devlet başkanı ve aynı zamanda başbakan olan Han Duck-soo’nun da cuma günü Ulusal Meclis’te yapılan oylamada azledilmesi kararlaştırıldı.

Güney Kore yasama meclisindeki toplam 192 muhalefet ve bağımsız milletvekili, Yoon’ un görevden alınmasına karar veren Anayasa Mahkemesi’ne yargıçların atanmasıyla ilgili bir anlaşmazlık nedeniyle Han’ın görevden alınması önergesi lehinde oy kullandı. Yoon’un iktidardaki Halkın Gücü Partisi (PPP) milletvekilleri protesto amacıyla oylamayı boykot etti.

Sonuç olarak Han, başbakanlık ofisi Ulusal Meclis’ten azil belgesini alır almaz görevinden uzaklaştırıldı. Başbakan yardımcısı ve maliye bakanı Choi Sang-mok, anayasanın öngördüğü şekilde cumhurbaşkanlığına vekalet edecek.

Ülkenin temel yasasına göre, bir başbakanın görevden alınması için 300 sandalyeli mecliste milletvekillerinin salt çoğunluğu gerekirken, bir cumhurbaşkanının görevden alınması için üçte iki çoğunluk gerekiyor.

Ulusal Meclis Başkanı Woo Won-shik oylamadan önce yaptığı açıklamada önergenin basit çoğunluk gerektirdiğini çünkü üçte iki kuralının sadece seçilmiş bir cumhurbaşkanına uygulanabileceğini, vekalet eden bir cumhurbaşkanına uygulanamayacağını söyledi. Yoon görevden alındığında Han otomatik olarak bu göreve geçmişti.

PPP milletvekilleri oy kullanmayı reddetmeden önce Woo’nun açıklamasını protesto etti. Yumruklarını kaldırarak Woo’nun konuşma yaptığı yerin önünde toplanan milletvekilleri “Tamamen geçersiz” ve “Başkan, istifa et” sloganları attı.

Güney Kore tarihinde ilk kez yasama organı bir başkan vekilinin görevden alınması için oy kullandı. Yoon, 3 Aralık’ta kısa süreli sıkıyönetim ilan etmesi nedeniyle 14 Aralık’ta görevden alınmış ve bu eylemi ülkenin demokratik dönemindeki en büyük krizlerden birine yol açmıştı.

Yeni vekil başkan

Kariyer sahibi bir bürokrat olan 61 yaşındaki Choi, çoğunlukla maliye bakanlığında çalıştı. Ayrıntılı yönetimiyle tanınıyor. Hükümete katılmadan önce Seul Ulusal Üniversitesi’nde hukuk eğitimi aldı. Cornell Üniversitesi’nden ekonomi alanında doktora derecesine sahip.

Han’ın davası ülkenin Anayasa Mahkemesi’ne taşınacak ve mahkeme davayı onaylama ya da reddetme kararı verecek.

Han yaptığı açıklamada “Ulusal Meclis’in kararına saygı duyuyorum” dedi. “Daha fazla kargaşa ve belirsizlik yaratmamak için ilgili yasalar uyarınca görevlerimi bırakıyorum ve Anayasa Mahkemesi’nin hızlı ve akıllıca vereceği kararı bekleyeceğim” diye ekledi.

Won en düşük seviyesinde

Güney Kore’nin para birimi won, artan siyasi dalgalanmanın ortasında değer kaybetmeye devam etti. Cuma günü 15 yılın en düşük seviyesine inerek, sabah işlemlerinde dolar karşısında 1,480 won’a ulaştı ve ardından kayıplarının bir kısmını telafi ederek 1,467.5 won’dan kapandı. Gösterge Kospi hisse senedi endeksi de yatırımcıların istikrarsız siyasi durumdan duydukları endişe nedeniyle %1 düşüşle kapandı.

Demokrat Parti milletvekilleri , ekonomi, finans ve siyaset alanlarında uzman bir teknokrat olan Han’ı, yasama organı tarafından onaylanan üç Anayasa Mahkemesi yargıcını atamayı reddetmekle suçladı. Ancak PPP bu oylamaya katılmayı reddetmişti.

Bunun üzerine Han perşembe günü yaptığı açıklamada, iktidar ve muhalefet partileri mahkeme atamaları konusunda anlaşana kadar yargıçları atamayacağını söyledi ve bunu “asla bozulmayacak bir norm” olarak nitelendirdi.

Halihazırda üç boş kadrosu bulunan dokuz üyeli mahkeme, altı ay içinde Yoon’un görevden alınmasının onaylanmasına ya da bozulmasına karar verme sürecinin bir parçası olarak cuma günü Yoon’un davasıyla ilgili bir hazırlık duruşması düzenledi. Onanması halinde Yoon görevinden ayrılacak; aksi takdirde görevden uzaklaştırılması sona erecek.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English