Bizi Takip Edin

Avrupa

Musk, AfD mitinginde konuştu: Geçmişteki suçluluk duygusunun ötesine geçin

Yayınlanma

Daha önce Almanya için Alternatif’in (AfD) Almanya’nın tek umudu olduğunu söyleyen ve partinin eş başkanı Alice Weidel ile X’te sohbet eden milyarder Elon Musk, bu sefer AfD’nin mitingine video konferans yoluyla bağlanarak parti için destek istedi.

Video bağlantısı aracılığıyla kalabalığa hitap eden dünyanın en zengin adamı, “Bence siz gerçekten Almanya için en iyi umutsunuz. Almanya için harika bir gelecek için mücadele edin,” dedi.

Saksonya-Anhalt eyaletindeki Halle’de bir araya gelen AfD destekçilerine “Alman kültürüyle, Alman değerleriyle gurur duymanın” ve “bunları her şeyi sulandıran bir tür çok kültürlülük içinde kaybetmemenin” iyi bir şey olduğunu söyleyen Musk, Almanya’nın Nazi geçmişine de açık bir göndermede bulunarak, “Çocuklar, bırakın büyük dedelerini, ebeveynlerinin günahlarından bile suçlu olmamalı,” dedi ve “geçmişteki suçluluğa” çok fazla odaklanıldığını, bunun ötesine geçmek gerektiğini savundu.

Musk ayrıca Almanya ve ABD’deki siyasi iklim arasında paralellikler kurarken yaklaşan seçimlerin küresel etkisine de vurgu yaptı. Cumartesi günü AfD destekçilerine, “[Alman seçimleri] Bence Avrupa’nın tüm kaderini, belki de dünyanın kaderini belirleyebilir,” iddiasında bulundu.

‘Güvenlik duvarı’ yıkılıyor: CDU ile ittifak ve Avusturya-FPÖ modeli

Musk’ın ardından konuşma yapan Weidel ise Weidel 23 Şubat’taki federal seçimlerden sonra aklında bir AfD-CDU koalisyonu olduğunu söyledi.

“Seçmenler mavi-siyah bir koalisyon istiyor,” diyen Weidel, CDU’nun AfD’ye karşı oluşturulan “güvenlik duvarını” yıkmasını talep etti.

AfD’liler, “güvenlik duvarının” yıkılmasının birkaç yıl daha alacağını tahmin ediyorlardı fakat görünüşe bakılırsa bu süreç hızlanacak.

“Avusturya ve FPÖ modeli” bu konuda örnek olabilir gibi görünüyor. FPÖ lideri Herbert Kickl de etkinliğin başında bir kutlama mesajı gönderdi.

Bir zamanlar koalisyon görüşmelerinden dışlanan Kickl, ÖVP, SPÖ ve liberal Neos partisi arasındaki müzakerelerin ocak ayı başında bozulmasının ardından Avusturya’nın bir sonraki şansölyesi olabilir. Kickl, FPÖ ile eylül ayında yapılan seçimleri muhafazakâr ÖVP’nin önünde tamamlamıştı.

Merz’den AfD ile göç meselesinde ittifak sinyali

AfD’deki ‘Amerikan karşıtlığı’ sona yaklaşıyor

Cumhuriyetçi Donald Trump’ı başkanlığı için kutlayan AfD lideri, ünlü sloganının değiştirilmiş bir versiyonunu söyleyerek, “Millet, duydunuz: Amerikalılar ülkelerini yeniden büyük yapıyorlar. Biz de Almanya’da ülkemizi yeniden büyük yapıyoruz. Almanya’yı yeniden büyük yapın,” dedi.

Weidel’in Alman hükümetini “muzaffer güçlerin kuklaları” olarak nitelendirdiği zamanların da artık çok gerilerde kaldığı düşünülüyor. Partinin bir bölümünü karakterize eden “Amerikan karşıtlığı”, Tesla patronu ve yeni Trump yönetimi tarafından, sanki hiç var olmamış gibi, bir kenara atılıyor gibi görünüyor.

NZZ’nin haber analizinde, “Neşeli Elon”un da Halle’deki salonda bulunan AfD’lilerin çoğuyla iyi geçiniyor gibi göründüğüne işaret ediliyor.

Konuşmanın ardından arkadaşlarıyla bira içen yirmili yaşlarının sonlarındaki bir adam, Musk’ın “şirket politikasını” tamamen paylaşmasa da salonda hissettiği “iyimserlik ruhundan” bahsederek bu görüşe katılıyor.

AfD’nin iktidar yolu ABD’den mi geçiyor?

Weidel’den ‘Birinci Gün’ programı

AfD lideri, iktidara geldikleri ilk gün Yenilenebilir Enerji Yasasını derhal iptal edecelerini, yenilenebilir enerjilerin yaygınlaşmasını durduracaklarını ve içten yanmalı motorların yeniden kullanılmasına izin vereceklerini ilan etti.

Göç de AfD’nin bu parlamento seçim kampanyasındaki en önemli konusu olmaya devam ediyor. Weidel, “Diğerleri bize şunu söyledi: Bunu yapamazlar! İlk günden sınırları kapatacağız ve ülkeyi terk etmek zorunda olan tüm suçluları sınır dışı edeceğiz” diye konuştu.

Ukrayna savaşı söz konusu olduğunda ise AfD lideri, kendi iktidarları ile birlikte Ukrayna’ya daha fazla asker gitmeyeceğini vaat etti.

Daha önce de partinin diğer eş başkanı Tino Chrupalla Ukrayna konusunda CDU/CSU’ya yüklenmiş ve“ CDU’ya oy veren Merz’e oy verir, Merz’e oy veren de savaşa oy verir,” demişti.

Weidel daha da ileri giderek, “Robert Habeck de savaş istiyor, kendisi gitsin,” dedi ve aynı şeyin Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock için de geçerli olduğunu söyledi.

AfD’nin seçim programına kısa bir bakış

Avrupa

Dolar zayıflarken avro cazibe kazanıyor mu?

Yayınlanma

Fransa, Paris’in uzun süredir devam eden ortak borçlanma kampanyasının bir parçası olarak, avro para biriminin küresel rezerv para birimi olarak profilini yükseltmeye yönelik ek önlemler alınması için diğer AB ülkelerine baskı yapıyor.

Financial Times’ın (FT) gördüğü, bu ayın sonlarında yapılacak liderler zirvesi öncesinde dağıtılan bir AB taslak bildirisinde, Avrupa Merkez Bankası da dahil olmak üzere blok kurumlarından “avronun uluslararası rolünü güçlendirmek için önlemler araştırılması” isteniyor.

Bu girişim, ABD Başkanı Donald Trump’ın doların hakim rolünü zayıflatan ve Avro bölgesinin 25 yıllık para biriminin uluslararası işlemler için daha cazip hale gelmesine olanak tanıyan dengesiz ticaret ve ekonomi politikasından kaynaklanıyor.

Paris, yatırımcıların ABD Hazine borçlarından kaçmak için güvenli bir liman aradığını ve bu nedenle AB’nin piyasaya hizmet etmek için daha fazla ortak borç ihraç etmesi gerektiğini savunuyor.

Fransa ve İtalya ve İspanya gibi diğer ağır borçlu ülkeler, ulusal yüklerini artırmadan savunma gibi öncelikli alanlara daha fazla harcama yapabilmek için uzun süredir daha fazla ortak borçlanma için baskı yapıyorlar.

IMF Genel Direktörü Kristalina Georgieva, perşembe günü Lüksemburg’da düzenlenen AB maliye bakanları toplantısında, “Avronun küresel olarak daha büyük bir rol oynaması için büyük bir fırsat var,” dedi.

Georgieva, “Kaliteli güvenli varlık arayışına baktığımda, şu anda bu varlıkların arzında bir kısıtlama olduğunu görüyorum. Şu anda bu kadar çok varlığın altına yatırılması tesadüf değil,” diye ekledi.

Georgieva, Avrupa Merkez Bankası (AMB) verilerine göre altının, merkez bankalarının rezerv varlığı olarak avroyu geçtiğini belirtti.

AMB Başkanı Christine Lagarde bu hafta FT’de, bunun “küresel avro” anı olduğunu, ama bloğun bunu değerlendirmek için “güvenli varlıkların bolca arzı” da dahil olmak üzere reformlara ihtiyaç duyacağını yazdı.

Lagarde, “Toplam mali durumun güçlü olmasına ve borç-GSYİH oranının ABD’deki %124’e kıyasla %89 olmasına rağmen, yüksek kaliteli güvenli varlık arzı geride kalıyor. Son tahminlere göre, en az AA notuna sahip devlet tahvillerinin bakiyesi AB’de GSYİH’nin %50’sinin biraz altında, ABD’de ise %100’ün üzerinde,” diye yazdı.

Bir AB yetkilisi, bunun ortak borçlanma gibi “klasik bir Lagarde hamlesi, Fransız fikirlerini öne sürme” olduğunu savundu.

Lagarde, dolara karşı: Bağımsızlık ve avroya biçilen uluslararası rol

AMB baş ekonomisti Philip Lane, bu ayın başlarında yaptığı bir konuşmada, Avro bölgesinin tasarımının “güvenli varlıkların yetersiz arzına” yol açtığını ve buna yanıtın bir yolunun Avrupa çapındaki projeleri finanse etmek için yeni ortak tahviller ihraç etmek olabileceğini söyledi.

Fakat başka bir seçenek, mevcut ulusal tahvil stokundan daha büyük bir güvenli varlık stoku oluşturmak. Bu bağlamda Lane, Peterson Enstitüsünden Olivier Blanchard ve Citadel’den Ángel Ubide’nin, Avrupa’daki tek tek hükümetler tarafından ihraç edilen tahvillerin bir kısmının Eurobondlarla değiştirilmesini öneren bir makaleyi örnek gösterdi.

Daha fazla ortak AB borcu ihraç etme kararı ancak oybirliğiyle alınabilir. Borcun daha büyük bir kısmını geri ödemek zorunda kalacak Almanya ve Hollanda, daha fazla ortak borçlanmaya şiddetle karşı çıkıyor.

Üst düzey bir AB diplomatı, komisyonun Berlin’in muhalefetini dikkate alacağını söyledi fakat durum kötüleşirse, “Bazı üye ülkelerin ekonomisi pek de iyi durumda olmadığı için baskı artacak,” dedi.

AB, Covid-19 salgını sırasında ekonomik teşvikleri finanse etmek için ihraç ettiği yaklaşık 800 milyar avroluk ortak borcunu geri ödemekte zaten zorlanıyor.

Avrupa Komisyonu, borcu yeniden finanse etmediği takdirde, geri ödemeler için yıllık 30 milyar avro, yani 2028 yılı bütçesinin beşte biri kadar bir miktarın harcanacağını tahmin ediyor. Konuya yakın iki kişiye göre, Fransa, daha fazla borçlanmanın yatırımcıları cezbetmek için yeterli likidite yaratacağını söylüyor.

Bir AB diplomatı, “Daha fazla üye ülkenin kredi notu yükseltilirse, avro cinsinden güvenli varlıklarda sıkıntı yaşanmayacaktır,” dedi.

26-27 Haziran tarihlerinde yapılacak zirvenin başkanlığını üstlenecek olan António Costa, mevcut jeopolitik kargaşa ortamında, blokun hâlâ parçalı haldeki tek pazarının derinleştirilmesi konusunda daha geniş kapsamlı bir tartışma kapsamında, avronun rolünü gündeme getirdi.

Costa, FT’ye verdiği demeçte, tek pazarın daha iyi entegrasyonu ve tasarruf ve yatırımlara ilişkin AB çapında kuralların “AB’nin açık, istikrarlı ve güvenilir bir ortak olarak konumunu güçlendirerek avronun küresel konumunu pekiştireceğini” söyledi.

Doların rolü, Trump göreve gelmeden önce de azalıyordu. Chatham House’a göre, 2024 sonunda dolar, küresel döviz rezervlerinin yüzde 58’ini oluştururken, bu oran 10 yıl önce yüzde 65 idi.

IMF’ye göre, avro şu anda döviz rezervlerinin yaklaşık yüzde 19’unu oluşturuyor ve bu oran, avronun yaratıldığı 2000 yılındaki seviyeye benzer.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Almanya ve Britanya ‘dostluk’ antlaşması imzalamaya çok yakın

Yayınlanma

Planlar hakkında bilgi sahibi yetkililere göre, Almanya ve Britanya önümüzdeki ay önemli bir ikili dostluk anlaşması imzalamaya hazırlanıyor.

İki hükümet, Britanya Başbakanı Keir Starmer’ın Almanya’ya yaptığı ilk ziyaret sırasında “benzeri görülmemiş” büyük ölçekli bir anlaşma imzalayacaklarını duyurmuştu.

Starmer, bunu AB ülkeleriyle ilişkileri “resetleme” sürecinin bir parçası olarak nitelendirmiş ve Brexit ile kopan ticaret ve güvenlik bağlarını yeniden kurma çabası olarak değerlendirmişti.

Fakat anlaşma tamamlanmak üzereyken, Almanya’daki hükümet karmaşası işleri rayından çıkardı. Diplomatlar, dönemin Şansölyesi Olaf Scholz’un koalisyonunun çökmesi üzerine müzakereleri durdurma kararı aldı.

Zira Alman yasaları, anlaşmanın imzalanıp imzalanmayacağına ve ne zaman imzalanacağına yeni hükümetin karar vermesini gerektiriyordu.

Bir diplomat Euractiv’e verdiği demeçte, yeni muhafazakâr-sosyal demokrat koalisyonunun göreve başlamasıyla müzakerelerin kısa sürede yeniden başladığını ve şu anda tamamlanmak üzere olduğunu söyledi.

Diplomat, “Şansölye Merz, Başbakan Starmer ile, ilgili dışişleri bakanlıklarının liderliğinde iyi bir şekilde ilerleyen Alman-İngiliz anlaşması müzakerelerinin artık hızla sonuçlandırılması konusunda anlaştı,” dedi.

Gerekli Alman kabine kararı ve imzalanmanın “yakında” gerçekleşebileceğini de ekledi.

Zamanlama konusunda bilgilendirilen başka bir yetkiliye göre, bu tarih 17 Temmuz gibi erken bir tarihte olabilir.

Görüşmelere katılan Alman milletvekilleri, anlaşmanın önemini ülkenin Fransa ile imzaladığı büyük ölçekli dostluk anlaşmalarıyla karşılaştırdı.

İki ülke, Fransız-Alman ilişkilerini yeni bir düzeye taşıyan ve ortak bir parlamento meclisi kurulmasını sağlayan Élysée Antlaşması ve Aachen Antlaşması ile birbirine bağlı.

SPD’nin o zamanki dış ilişkilerden sorumlu milletvekili Nils Scmid, geçen sene yaptığı açıklamada, “Fransa, Almanya ve Birleşik Krallık arasında bir tür üçlü ilişki olacak,” demişti. Fransa-Almanya anlaşmalarına ek olarak, Fransa ve Birleşik Krallık Lancaster House Antlaşması ile birbirine bağlı.

Schmid, bu belgenin iki hükümet ve parlamento arasındaki alışverişi kurumsallaştırmasını ve daha yakın kültürel bağlar kurmasını umuyordu. Bir İngiliz hükümet kaynağına göre, İngiliz tarafı anlaşmanın sıradan insanların yaşamlarına pratik bir etkisi olmasını ve Starmer’ın büyümeye verdiği önemi yansıtmasını istiyordu.

Fakat somut iyileştirme yapılabilecek birçok alanın AB’nin yetki alanına girmesi bir engel oluşturdu. Schmid, anlaşmanın bu alanlara dokunmaması gerektiğini açıkladı.

Anlaşma, İngiltere’nin Almanya ile ilk savunma işbirliği anlaşması olan Trinity House Antlaşmasını da içermesi bekleniyor. Bu belge geçen yıl imzalandı ve Alman hükümeti bunu “İngiltere’nin Avrupa’ya yönelik yeni yöneliminin bir ifadesi” olarak nitelendirdi.

AB ve Britanya da geçen ay kendi savunma ve güvenlik paktını imzaladı ve Brexit sonrası ticaret ilişkilerindeki bazı engelleri azaltmak için ilke anlaşması yaptı.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Finlandiya ‘Rusya tehdidini’ gerekçe göstererek mayın yasağından çıkıyor

Yayınlanma

Finlandiya parlamentosu, Rusya’dan kaynaklandığı iddia edilen tehditleri gerekçe göstererek, anti-personel mayınların kullanımını, üretimini ve depolanmasını yasaklayan Ottava Sözleşmesi’nden çekilme kararı aldı. Reuters haber ajansına göre yapılan oylamada 18 milletvekili karşı oy kullanırken 157 milletvekili çekilme yönünde oy verdi.

Finlandiya parlamentosu, anti-personel mayınların kullanımını, üretimini ve depolanmasını yasaklayan Ottava Sözleşmesi’nden ülkenin çekilmesi yönünde karar aldı.

Reuters haber ajansının aktardığına göre, parlamentoda yapılan oylamada 18 milletvekilinin ret oyuna karşılık 157 milletvekili tasarının kabulü yönünde oy kullandı.

Finlandiya Savunma Bakanı Antti Häkkänen, Rusya’dan gelebilecek olası saldırılara işaret ederek kararı savundu.

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri António Guterres’in endişelerine yanıt olarak Häkkänen, “Hükümetimizin ve parlamentomuzun, Finlandiya’ya yönelik bir saldırı riskini azaltacak önlemleri almakla yükümlü olduğuna inanıyorum,” ifadelerini kullandı.

Norveç, Finlandiya’nın kara mayını antlaşmasından çıkma hamlesini eleştirdi

Süreç altı ay sonra başlayacak

Habere göre Finlandiya, anlaşmadan çekildiğini diğer taraf ülkelere ve BM’ye resmi olarak bildirdikten altı ay sonra mayın stoklamaya başlayabilecek.

Bu karar, BM Genel Sekreteri Guterres’in 16 Haziran’da mevcut sözleşmelere bağlı kalınması ve bu sözleşmelerden çekilmeye yönelik “her türlü adımın derhal durdurulması” gerektiği yönündeki açıklamasına rağmen alındı.

Baltık ülkeleri de niyetini açıklamıştı

Finlandiya’nın bu adımı, bölgedeki diğer ülkelerin benzer hamlelerini takip ediyor. Mart ayı ortasında Litvanya, Letonya, Estonya ve Polonya da Ottava Sözleşmesi’nden çekilme niyetlerini açıklamıştı.

Söz konusu ülkeler, Belarus ve Rusya ile sınırı olan devletlere yönelik askeri tehditlerde önemli bir artış olduğunu belirtmiş ve bu ülkelerin “caydırıcılık ve savunma potansiyelini güçlendirmenin önemli olduğunu” vurgulamışlardı.

Litvanya, Rusya ve Belarus sınırına mayın döşemek için 1,1 milyar avro harcayacak

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English