Bizi Takip Edin

AVRUPA

NATO’nun yeni Avrupa savunma konsepti: ABD, tüm ipleri eline alıyor

Yayınlanma

NATO’nun soğuk savaştan bu yana ittifakın ilk kapsamlı savunma planlarını 11-12 Temmuz’daki Vilnius zirvesinde onaylaması bekleniyor.

Bununla birlikte zirveye belirsizlik de hakim olacak. İsveç’in üyeliği Macaristan ve Türkiye tarafından hâlâ onaylanmazken, Ukrayna’nın NATO’ya katılımı meselesi, başta ABD olmak üzere birçok üye ülke tarafından şüpheyle karşılanıyor. Bazı Batı Avrupa devletlerinin de ayak sürümesi, özellikle Doğu Avrupa’daki Rusya karşıtı cepheyi kızdırmış durumda.

Bunun yanı sıra, müttefikler Çin’in ‘Avrupa güvenliği’ üzerinde giderek daha büyük bir etkiye sahip olduğu konusunda hemfikir fakat Tokyo’da bir NATO ofisi açılıp açılmayacağı konusundaki tartışma, nasıl karşılık verileceği konusundaki bölünmeleri su yüzüne çıkarıyor.

The Economist’e konuşan Avrupa Müttefik Kuvvetler Yüksek Karargahında görevli Amerikalı general Matthew Van Wagenen, “Bu, Berlin Duvarı’nın yıkılmasından bu yana yaşanan en dramatik değişim,” diyor. NATO’nun yeni konseptine tüm müttefiklerin uyum sağlayıp sağlayamayacağı ise bir başka belirsiz unsur.

NATO komutanlığı 3 bölgeye ayrılıyor

NATO’nun askeri planlarındaki revizyonda imzası olan kişi ise NATO Avrupa Müttefik Yüksek Komutanı ABD’li Orgeneral Christopher G. Cavoli. Revizyonun merkezinde üçlü bir bölgesel plan yer alıyor: Kuzey için Atlantik ve Avrupa Arktik bölgesini kapsayan bir plan; Baltık ve Orta Avrupa’dan Alplere kadar olan bölgeyi kapsayan bir plan; ve Akdeniz ve Karadeniz için bir güney planı. Uzay, siber operasyonlar ve özel kuvvetler için de alt planlar bulunuyor.

Kuzey ve Atlantik’i kapsayan bölge, ABD’de Norfolk’taki Müşterek Kuvvet Komutanlığı; Baltık ve Alp bölgesi Hollanda’daki Brunsum’daki komutanlık; güney-doğu ve Akdeniz-Karadeniz bölgesi ise İtalya’nın Napoli kentindeki bir komutanlık tarafından idare edilecek.

NATO Askeri Komitesi (CMC) Başkanı Amiral Rob Bauer 3 Haziran Pazartesi günü Brüksel’de gazetecilere yaptığı açıklamada üç farklı coğrafi bölge planlaması yapıldığını teyit etti.

Savaş halinde kime ne düşeceği de planlanıyor

Elbette Rusya, şaşırtıcı olmayan bir şekilde, planın odak noktası. Fakat bununla birlikte, Türkiye’nin ısrarı üzerine güney planı, dikkatini ‘Rusya ile terörist gruplardan gelen tehdit’ arasında eşit olarak bölüyor.

Planlar aynı zamanda Avrupa ve Kuzey Amerika’daki tüm silahlı kuvvetlere, çatışmanın patlak vermesi halinde nasıl hareket edecekleri konusunda açık bir rehberlik sağlıyor. Bu yılın ilerleyen dönemlerinde General Cavoli belirli ülkeleri belirli rollere ya da cephenin belirli bölümlerine tahsis edecek. The Economist’in aktardığına göre “taburlar ve tugaylar, ister bir Norveç adası ister Karpatlar’ın bir bölümü olsun, kendi bölgelerini önceden tanıyabilecekler.”

Yeni plan kapsamındaki bir diğer husus da müttefiklerin artık General Cavoli’ye hangi birimlerin her an hazır olduğunu bildirecek olmaları. Geçtiğimiz haftalarda ABD, Almanya ve İngiltere Polonya, Litvanya ve Estonya’daki tabur büyüklüğündeki konuşlanmalarını nasıl hızlı bir şekilde tugay büyüklüğünde oluşumlara dönüştürebileceklerini test ettiler. İtalya da muhtemelen yakında Bulgaristan’da benzer bir deneme yapacak. Bunun amacı, Baltık ülkelerine güvence vermek ve Rusya’ya bu orduların NATO’nun doğu cephesini Rusya’nın bir saldırı için harekete geçebileceğinden daha hızlı bir şekilde takviye edebilecek kadar hızlı olduğunu göstermek. Almanya da Litvanya topraklarında nihai olarak bir tugay konuşlandırabileceği sözünü verdi.

Ulusal üretim planlamasında NATO’nun etkisi artacak

Yeni planla birlikte NATO ülkeleri arasında savunma sanayi işbirliği ve üretim koordinasyonu da artırılacak. NATO, şimdiye kadar üyeleri̇ni̇n askeri satın alımları konusunda herhangi bir zorlamaya gitmiyordu. General Van Wagenen, “Son 30 yılda uluslar üzerinde gerçekten uygulanan hiçbir şartımız olmadı,” diyor. Şimdiyse amaç, ‘kuvvet yapısı gereksinimi’ olarak bilinen bir mekanizma aracılığıyla talep ve arzı yeniden aynı hizaya getirmek.

Üst düzey bir NATO yetkilisi beş acil önceliğe işaret ediyor: başta ağır zırhlı tugaylar olmak üzere savaş kabiliyetine sahip kara kuvvetleri; hareket halindeki birlikleri koruyabilecek entegre hava ve füze savunma sistemleri; topçu ve roketatarlar gibi uzun menzilli ateş gücü; verilerin savaş alanında ve karargahlarda hızlı ve güvenli bir şekilde dolaşmasını sağlayan dijital ağlar; ve büyük orduları Avrupa’da dolaştırırken onlara ikmal sağlayacak lojistik.

ABD, Avrupa üzerindeki askeri egemenliğini güçlendiriyor

Yeni planda Amerikan ağırlığı bariz bir biçimde görülüyor. Üst düzey bir NATO yetkilisi, “Bunu pek kimse anlamıyor ama Amerika NATO planlama sistemine büyük bir şekilde geri dönüyor,” diyor. Yetkili, son 20 yıldır Almanya’nın Stuttgart kentindeki Amerika Birleşik Devletleri Avrupa Komutanlığının (EUCOM) büyük ölçüde kendi içine kapandığını ve Avrupa silahlı kuvvetlerinin kendi ayrıntılı planlamalarını çok az yaptığı bir dönemde savunma planlarını hazırladığını söylüyor. Yeni planların ise ‘Amerikan düşüncesiyle uyumlu’ olduğu vurgulanıyor. General Cavoli hem EUCOM’un hem de NATO’nun komutanı. The Economist’e göre bu Amerika’nın NATO’ya ‘geri döndüğünü’ gösteriyor.

Ordu ve savunma bakanlarının gücü artacak

NATO’nun yeni planları üye ülkelerin genelkurmay başkanları ve savunma bakanlarına maliye bakanları karşısında daha fazla koz verecek.

The Economist’e göre harcama hedefinin tutturulamaması artık ‘sadece her yıllık zirvede Stoltenberg’in nazikçe azarlamasına neden olacak bir utanç kaynağı’ olmayacak, aynı zamanda kıtanın savaş planlarında somut bir boşluk bırakır hale gelecek.

Baltık ve Doğu Avrupa ülkeleri, NATO’nun GSYİH’nin en az yüzde 2’sini savunma harcamalarına ayırma konusunda başı çekiyor. Almanya, İtalya, Kanada gibi ülkeler hâlâ bu orana ulaşabilmiş değil. Bu konuda, yüzde 2’nin zorunlu bir baraj haline getirilip getirilmemesi de tartışılıyor.

Baltık ve İskandinav etkisi

Finlandiya’nın ittifaka katılması ve İsveç’in olası üyeliği, NATO’nun yeni planlarında Arktik-İskandinavya-Baltık hattını da bir hayli önemli hale getiriyor.

Finlandiya söz konusu olduğunda bir yetkiliye göre çok sayıda askeri son derece hızlı bir şekilde seferber edebilen, son derece profesyonel ve iyi donanımlı ordusu ittifakın standartlarını yükseltecek.

Bir başka yetkili ise Rusya’nın Finlandiya Körfezi’nden Baltık Denizi’ne uzanan rotasının NATO ülkeleri tarafından giderek daha fazla kısıtlandığını belirterek, üyeliğin ‘İskandinav ve Baltık coğrafyasını çok güzel bir şekilde düzenlediğini’ söylüyor. Mart ayında Amerikan keşif uçakları Finlandiya üzerinde uçmaya başladı.

Bu kapsamda Norveç ile Finlandiya’yı kutup ekseninde birleştirecek projelere ağırlık veriliyor. Reuters’ta yer alan habere göre, Finlandiya’nın İsveç sınırındaki Tornio çevresindeki demiryolu iyileştirmeleri buna bir örnek. Önümüzdeki yıl tamamlanması beklenen bu çalışmalar, müttefiklerin Atlantik ötesinden, Rusya sınırına bir saat, Rusya’nın nükleer kalesi ve Kola yarımadasındaki Murmansk yakınlarındaki askeri üslerine ise yedi saat uzaklıktaki Kemijarvi’ye takviye ve ekipman göndermesini kolaylaştıracak. Finlandiya Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (FIIA) tarafından toplanan verilere göre, Rusya’nın Kuzey Filosu’nda 27 denizaltı, 40’tan fazla savaş gemisi, yaklaşık 80 savaş uçağı ve nükleer başlık ve füze stoku bulunuyor.

Petersburg ve Kaliningrad’da önemli askeri kapasiteye sahip olduğu Baltık Denizi bölgesinde Rusya ile bir çatışma yaşanması halinde NATO’nun Baltık’ta kullandığı nakliye hattı savunmasız kalacak. Finlandiya tüm tedariki için büyük ölçüde deniz taşımacılığına güveniyor; gümrük verileri dış ticaretinin neredeyse %96’sının Baltık üzerinden yapıldığını gösteriyor.

Kuzeyden geçen doğu-batı demiryolu bağlantısı bu nedenle askeri olarak NATO’ya önemli bir alternatif yaratacak.

İskandinavya, Arktik ve Baltık ‘NATO denizi’ olma yolunda

2028 yılına kadar Baltık Denizi’nde İsveç’in deniz dibi altyapısının korunmasında ve erişimin muhafaza edilmesinde büyük bir fark yaratacağını söylediği yeni nesil denizaltıları hizmete sunması bekleniyor.

Reuters’a konuşan İsveç Birinci Denizaltı Filosu Komutanı Fredrik Linden, “Beş denizaltıyla Baltık Denizi”ni kapatabiliriz. İlgili kısımları sensörlerimiz ve silahlarımızla kapatacağız,” diyor.

NATO Müttefik Dönüşüm Komutanlığı’ndan Yarbay Michael Maus Reuters’a yaptığı açıklamada, “NATO için kuzeyin tamamına sahip olmak, onu bir bütün olarak görmek oldukça önemli,” diyor.

Maus, “(Mevcut) NATO ülkeleri Norveç ve Danimarka ile birlikte artık bütün bir bloğa sahibiz. Potansiyel savunma planlarını düşündüğümüzde, bu bizim için ileriye doğru atılmış büyük bir adım,” diye ekliyor.

Turistler tarafından ‘Noel Baba’nın evi’ olarak bilinen Rovaniemi kasabası aynı zamanda Finlandiya’nın Arktik hava kuvvetlerinin üssü ve bir çatışma durumunda bölge için askeri bir merkez görevi görecek. Finlandiya, 2026’dan itibaren gelmesi beklenen 64 adet F-35 savaş uçağından oluşan yeni filonun yarısına ev sahipliği yapabilmesi için üssü yenilemek üzere yaklaşık 150 milyon avro yatırım yapıyor.

Boğazlardan herhangi birinin kapatılması halinde İsveç ve Finlandiya’ya yönelik deniz taşımacılığı trafiği büyük darbe alacak ve Baltık ülkeleri tamamen devre dışı kalacak. İsveç’in ittifaka katılmasıyla bu durum daha önlenebilir hale gelecek. Bu kapsamda, İsveç’in deniz ve denizaltı ‘dinleme’ kapasitesini NATO’nun hizmetine sunacak.

AVRUPA

Meloni: Trump düşman değil, ‘pragmatik’ bir AB yaklaşımı gerek

Yayınlanma

İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, 19-20 Aralık’ta yapılacak Avrupa Konseyi toplantısı öncesinde, AB’nin Donald Trump yönetimine karşı pragmatik bir yaklaşım sergilemesi ve NATO’da AB’nin rolünün Amerika’nınkine denk olacak şekilde güçlendirilmesi çağrısında bulundu.

Meloni 17 Aralık Salı günü İtalyan parlamentosunda yaptığı konuşmada ABD’ye karşı “pragmatik, yapıcı ve açık bir yaklaşımın” önemine dikkat çekti. Meloni, AB-ABD işbirliği alanlarından yararlanılmasını ve “her iki tarafa da zarar verecek” ticari anlaşmazlıkların önlenmesi için çalışılmasını önerdi.

“Merkez sol” Demokratik Parti’den (PD) bir milletvekilinin sorusunu yanıtlayan Meloni, ABD’nin seçilmiş başkanının “düşman” olarak nitelendirilmesini reddetti.

Meloni, “Korumacı iktisadi politikalar konusunda endişeler varsa, ki bundan kaçınmak için kesinlikle çalışmalıyız, birini düşman olarak tanımlayarak bir diyalog başlatmanın bunu başarmaya yardımcı olacağına inanmıyorum,” dedi.

Avrupa’nın savunması konusunda ise Meloni, NATO çerçevesinde daha güçlü ve daha özerk bir Avrupa’ya ihtiyaç olduğunu belirtti. Meloni, Avrupa’nın NATO içinde “ağırlık ve saygınlık bakımından” Amerika’nınkine denk bir Avrupa ayağı oluşturmayı hedeflemesi gerektiğini de sözlerine ekledi.

İtalyan lider, “Atlantik İttifakına olan bağlılığımız güvenliğimizin temel taşı olmaya devam etmektedir, fakat Avrupa bu ittifak içerisinde daha büyük bir rol üstlenmeyi hedeflemelidir,” ifadelerini kullandı.

İtalyan başbakanı çarşamba günü Fransız, Alman, Polonyalı, İngiliz ve Ukraynalı liderler ve NATO Genel Sekreteri Mark Rutte ile birlikte “Weimar Plus” zirvesi için Brüksel’de olacak.

Meloni ayrıca muhalefetin İtalya’nın AB içinde yalnızlaştığı yönündeki iddialarını da reddederek “gerçeklerin bunun tam tersini gösterdiğini” söyledi.

Örneğin Meloni, Raffaele Fitto’nun Avrupa Komisyonu başkan yardımcısı olarak atanmasının, daha önce AB içinde muhafazakârları bir kenara iten cordon sanitaire’i kırdığını söyledi.

Mercosur anlaşmasıyla ilgili olarak Meloni, İtalya’nın uygun bir denge olmadan bu anlaşmayı desteklemeyeceğini vurguladı. Meloni, “İtalya, Batılı olmayan küresel aktörlerin etkisi altına girme riski taşıyan bizimkine benzer bir kıta olan Latin Amerika’ya yatırım yapma fırsatları görüyor,” dedi.

Bununla birlikte, anlaşmanın “diğer ülkeler bizim üreticilerimize uyguladığımız gıda standartlarına uymadıkları için genellikle en yüksek maliyetlere katlanan” tarım sektörünü ele alması gerektiği konusunda uyardı.

Suriye konusuna da değinen Meloni, Beşar Esad yönetiminin düşmesini “iyi haber” olarak nitelendirdi fakat ülkenin geleceğine ilişkin endişelerini de dile getirdi.

Meloni, “Şam’da açık bir büyükelçiliği bulunan tek G7 ülkesi olan İtalya, Suriye’nin yeni liderliğiyle ilişki kurmaya hazır,” dedi.

Yeni Suriye hükümetinden gelen “cesaret verici ilk sinyalleri” kabul etmekle birlikte Meloni ihtiyatlı olunması çağrısında bulundu. İtalyan lideri, “Sözleri eylemler takip etmeli; yeni yetkilileri eylemlerine göre yargılayacağız,” ifadelerini kullandı.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

İsveç’ten “enerji kablosu” projesine Alman elektrik reformu şartı

Yayınlanma

İsveç, Berlin’in elektrik piyasasını yeniden düzenleyerek denizaşırı ülkelerden daha düşük maliyetli elektrik çekmeyi durdurması halinde Almanya’yı güney İsveç’e bağlayacak bir elektrik kablosu projesini onaylamaya hazır olduğunu açıkladı.

İsveç Enerji Bakanı Ebba Busch Financial Times’a (FT) yaptığı açıklamada, Almanya ve İsveç elektrik piyasalarını birbirine bağlaması planlanan 700 megavatlık Hansa PowerBridge projesinin “Almanya kendi sistemini düzene sokana kadar” erteleneceğini söyledi. 

Busch, Almanya’nın iç elektrik piyasasını, şebekelerinin verimliliğini artıracak ve fiyatları düşürecek ihale bölgelerine ayırması halinde İsveç hükümetinin proje üzerinde “harekete geçmeye hazır olacağını” da sözlerine ekledi.

Bu tür reformların, Almanya’nın İsveç’in büyük ölçüde hidroelektrikle üretilen daha ucuz elektriğini çekmesini ve İsveçli tüketiciler için maliyetlerin artmasını önleyeceği düşünülüyor.

Elektrik, şebekeler üzerinde en yüksek fiyat talebinin olduğu yere doğru akıyor. İsveç’in şebekesi halihazırda Baltık Denizinin altından geçen bir enterkonnektör aracılığıyla Almanya’ya bağlı.

Avrupa’daki elektrik fiyatlarına ilişkin tartışmalar, AB üyesi ülkelerin Rus gazı ve fosil yakıtlardan uzaklaşmak için sisteme hava koşullarına bağlı yenilenebilir enerji eklemek için acele etmeleri nedeniyle bu yıl giderek hararetlendi.

Bu durum, güneşin parladığı ve rüzgârın estiği dönemlerde önemli ölçüde fazla üretime yol açarken, güneş ya da rüzgârın olmadığı zamanlarda da üretimin çok düşük olduğu dönemleri beraberinde getirdi. Sonuç olarak birçok ülkede fiyatlar son derece dalgalı bir seyir izledi.

Busch, geçtiğimiz çarşamba ve perşembe günleri İsveç’in güneyinde fiyatların “eksi fiyatlardan” kilovat saat başına yaklaşık 1 avroya sıçradığını söyledi. Busch, bunun yatırım için “çok zor bir durum yarattığını” da sözlerine ekledi.

Yaz aylarında Yunanistan Başbakanı Kyriakos Mitsotakis de Yunanistan’daki açıklanamaz yüksek faturalarla ilgili endişelerini dile getirmiş ve bloğun enerji sistemini daha iyi incelenmesi gereken bir “kara kutu” olarak tanımlamıştı.

Mitsotakis, “İyi işleyen ve yenilenebilir enerji kaynaklarından gerçekten yararlanan bir enerji piyasasına sahip olmak istiyorsak, bu konulara bakan ve müdahale etme kapasitesine sahip bir tür Avrupa düzenleyicisi düşünmeliyiz,” dedi.

AB’nin enerji düzenleyicisi Acer pazartesi günü, elektrik şebekesi maliyetlerinin 2050 yılına kadar iki katına çıkabileceği ve mevcut şebekelere daha fazla yük bindikçe “elektrik faturalarının genel karşılanabilirliğini tehlikeye atacağı” uyarısında bulundu.

Norveçli politikacılar geçen hafta, ülkedeki elektrik fiyatlarının 2009’dan bu yana en yüksek seviyeye ulaşması üzerine, Norveç ile Danimarka, Almanya ve Britanya arasındaki enterkonektörleri gözden geçirmek istediklerini söyledi. O zamandan bu yana fiyatlar aralık ayı için rekor düşük seviyelere geriledi.

Oslo’nun endişelerine atıfta bulunan Busch, “dünyanın geri kalanının bir parçası olmayı seven açık, ilerici bir ülkenin bu birbirine bağlı enerji sisteminin bir parçası olmak istemeyebileceğimizin sinyalini vermesinin Avrupa için üzücü bir an olduğunu” söyledi.

Busch, Almanya’nın yüksek fiyatlarının sorumlusu olarak nükleer santrallerini kapatma ve 2011 yılında Japonya’da meydana gelen Fukushima kazasının ardından AB düzeyinde nükleere verilen desteğe karşı çıkma kararını gösterdi.

İsveç de bir önceki hükümet döneminde benzer bir karar almış aöa politikasını değiştirerek Avrupa düzeyinde nükleer enerjinin en güçlü savunucularından biri haline gelmişti.

İsveç’in kendi enerji sistemi, ülkenin hidroelektrik santrallerinin çoğunun bulunduğu kuzeyden zayıf iletim bağlantıları olduğu için genellikle büyük bölgesel fiyat farklılıklarından muzdarip.

Geçtiğimiz hafta Volvo Cars, Volvo Trucks ve SKF’ye ev sahipliği yapan Göteborg’daki tüketiciler elektrik için kuzeydeki Luleå kentindekilerden 190 kat daha fazla ödedi.

FT’ye konuşan İsveç’in önde gelen bir şirket yöneticisi, “Enerji politikamız umutsuz. Eğer işleri kısa sürede yoluna koymazsak, sanayinin büyük bir kısmı sıkıntıya girebilir,” dedi.

Busch, Avrupa’nın nükleer enerji konusunda “siyasi mücadelelere” girmeyi bırakması ve sistemi istikrara kavuşturmak için teknolojiye daha fazla yatırım yapılmasını teşvik etmesi gerektiğini söyledi.

Busch, nükleer karşıtı Yeşiller partisinin üyesi Alman Enerji Bakanı Robert Habeck’i kastederek, “Hiçbir siyasi irade fiziğin temel kurallarını geçersiz kılamaz, Dr. Robert Habeck bile,” dedi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

AB’den Rusya’nın Baltık Denizi’ndeki tankerlerini alıkoyma tehdidi

Yayınlanma

12 İskandinav ve Baltık ülkesi, Baltık Denizi üzerinden Rus petrolü taşıyan tankerlerin operasyonlarını yakından izlemeye başlayacak.

Birçoğu hurdaya ayrılmaya hazır olan bu “şaibeli” gemiler, sigorta geçerliliği ve uygunluğu açısından denetime tabi tutulacak.

Yaptırımları ve sigorta koşullarını ihlal eden gemiler ciddi cezalarla karşı karşıya kalacak.

Estonya Başbakanı Kristen Michal, Reuters ajansına yaptığı açıklamada, “Gemiler iş birliği yapmazsa şu adımlar atılacak: Yasaklı gemiler listesine alınacaklar ya da belirli bölgelerde alıkonulacaklar,” dedi.

Tallinn’deki toplantıda konuşan Michal, “Önemli olan, Rusya’nın gölge filosunu engellemek adına bu süreci sistematik bir şekilde yürütmektir,” ifadelerini kullandı.

Toplantıya, Baltık ve Manş Denizi’ndeki Rus gemilerini izleme programına katılmayı kabul eden 12 ülkeden 10’unun askeri ittifakı olan Ortak Seferi Birlik başkanları katıldı.

Birleşik Krallık, Almanya, Polonya, Hollanda, beş İskandinav ülkesi ve üç Baltık ülkesinden oluşan 12 ülke, gölge filonun operasyonlarını “bozmak ve caydırmak” amacıyla bir dizi tedbir üzerinde anlaştı.

Bu ülkelerden altısı -Birleşik Krallık, Danimarka, İsveç, Polonya, Finlandiya ve Estonya- Manş Denizi, Danimarka Boğazı, Finlandiya Körfezi ve İsveç ile Danimarka arasındaki boğazlarda gemilerin sigorta belgelerini kontrol etmeye başlayacak.

Danimarkalı yetkililer, geçtiğimiz yıl dar ve dolambaçlı Danimarka Boğazlarında yerel pilot hizmetlerini kullanmayı bırakan eski tankerlerin artan varlığından duydukları endişeyi dile getirdi. Bu arada, Bloomberg tarafından derlenen ve Argus Media‘dan alınan gemi takip ve fiyatlandırma verilerine göre, bu yıl içinde bu güzergâhtan yaklaşık 33 milyar dolar değerinde Rus petrolü taşındı.

Bu rakam, Rusya’nın toplam açık deniz petrol ihracatının yaklaşık yüzde 42’sine denk geliyor.

Salı günü Birleşik Krallık, Rus petrolünün taşınmasında kullanılan 20 gemiye yaptırım uygulayarak, bu gemileri daha önceki kısıtlayıcı tedbirleri ihlal etmekle suçladı. AB ise gölge filo kapsamındaki 52 gemiye yaptırım uygulayarak toplam yaptırım listesini 79’a çıkardı.

10 milyar dolarlık plan: Rusya’nın ‘gölge filosu’ yaptırımları nasıl atlatıyor?

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English