Bizi Takip Edin

Ortadoğu

‘Netanyahu ABD çıkarları için tehdit’

Yayınlanma

Ekonomist, yargı reformunun ertelenmesini, “Netanyahu yenilmezlik havasını kaybetti” diye yorumlarken FP, İsrail’deki iç hesaplaşma riskinin henüz ortadan tamamen kalkmadığına dikkat çekti. New York Times’a göre ise artık ABD’nin İsrail muhalefetini açıktan destekleme zamanı geldi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ülke çapında düzenlenen protestolar sonrası, muhaliflerinin “yargı bağımsızlığına darbe” olarak nitelendirdiği yargı reformunu İsrail Meclisi’ne sunmayı erteledi. Daha önce, düzenlemeyi içeren yasa tasarısının bu hafta Meclis’te görüşülmesi ve oylanması bekleniyordu. Meclis’in tasarıyı önümüzdeki ay görüşeceği açıklandı.

Netanyahu’nun yargı reformunu erteleme kararı, koalisyon ortağı aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir ile anlaşmasının ardından geldi. Taraflar arasındaki anlaşma kapsamında, Ben-Gvir’in yönetimindeki Ulusal Güvenlik Bakanlığına bağlı “Ulusal Muhafızlık” isimli yeni bir güvenlik gücü kurulmasının bir sonraki kabine toplantısında onaylanması kararlaştırıldı.

Netanyahu’nun yargı düzenlemesini askıya alacağına yönelik haberler, koalisyon hükümetinde çatlağa neden olmuştu. İsrail basını, Ben-Gvir’in, yargı düzenlemesinin durdurulması halinde istifa edeceğini ve “koalisyon hükümetini devirme” tehdidinde bulunduğunu aktarmıştı.

Netanyahu’nun liderliğindeki Likud partisinden Savunma Bakanı Yoav Gallant’ı pazar akşamı görevden almasıyla zirveye ulaşan protestolar ve sonrasında yaşananlar dünya basınının gündeminde ilk sıralarda yer aldı.

Ekonomist, yargı reformunun ertelenmesini, “Netanyahu yenilmezlik havasını kaybetti” başlığı ile okuyucularına duyurdu. Dergiye göre, Netanyahu’nun Gallant’ı görevden alması, “kariyerinin en büyük siyasi hatası olabilir.”

Dergi, sonraki süreçte yaşanabilecekleri şöyle değerlendirdi: “Kaçınılmaz gerçek şu ki, Netanyahu bu savaşı kaybetti ve bir sonraki Meclis oturumunda yasayı yürürlüğe koymakta zorlanacak. Bir kez ayaklanan laik ve liberal İsrailliler, İsrail demokrasisine ciddi bir tehdit olarak gördükleri bir konuda bir- iki ay içinde geri adım atmayacak gibi görünüyor. Geniş bir destek olmaksızın değişiklikleri zorlama çabaları, şüphesiz daha fazla protestoya yol açacaktır. Yine de Netanyahu yasa tasarısını önemli ölçüde yumuşatırsa, sağcı ve dinci partilerin desteğini sürdürmekte zorlanabilir. Netanyahu koalisyonunu iktidarda tutabilse bile tüm kariyerini büyüyen ekonomiye ve İsrail’in güvenliğine dayandıran bir başbakan için hayati önem taşıyan iki alanda; iş dünyası ve savunma teşkilatı gözünde eylemleri ona ciddi zarar verdi. Tarih Netanyahu’yu İsrail’i iç çatışmanın eşiğine getiren ve derinden bölünmüş halde bırakan bir isim olarak hatırlayabilir.”

‘Güvenlik bürokrasisinin tepkisi belirleyici’

Foreign Policy ise Netanyahu’nun yargı reformunu Meclis’e getirmeyi erteleyerek “eşi benzeri görülmemiş sokak protestolarına, yedek askerler arasında itaatsizlik dalgasına ve İsrail demokrasisinin geleceğiyle ilgili tartışmalara yol açan bir konuda daha geniş bir hesaplaşmayı şimdilik önlediğine” dikkat çekti.

Netanyahu zayıflamış gibi görünse de yasama programının tamamen ortadan kalkmadığını hatırlayan Foreign Policy, şöyle devam etti: “Hâlâ parlamentoda, her biri kendine özel nedenlerle, Yüksek Mahkeme’nin bir kenara atıldığını görmek isteyen hizipleri içeren bir çoğunluğa sahip. Muhalefetle müzakereler başarısız olursa ve yasa girişimi devam ederse, Yüksek Mahkeme’nin yasayı iptal etmesi ve devlet organları arasında bir hesaplaşmaya yol açması olası. Bu durumda, bürokrasinin ve özellikle güvenlik kurumlarının başkanlarının nasıl tepki vereceği bir kez daha çok önemli olacaktır.”

Kamuoyu araştırmalarına göre ülkenin en güvenilir kurumu olan ordudaki generallerin şimdiye kadar hükümete açıktan meydan okumadığının hatırlatıldığı makalede, “Ancak eski bir genelkurmay başkanı ve Netanyahu’nun partisinin eski bir üyesi olan Ya’alon’a göre ‘bu ihtimal birkaç hafta uzakta olabilir” denildi.

‘Netanyahu özür dileyene kadar…’

New York Times gazetesi ise gelişmeleri ABD’nin çıkarları açısından ele alan bir makale yayınladı. “Netanyahu’ya Güvenilmez” başlığını kullanan gazete, “…tüm bu olay ABD için yeni ve rahatsız edici bir gerçeği ortaya çıkardı: İlk kez, İsrail’in lideri mantıksız bir aktör, sadece İsrailliler için değil, aynı zamanda önemli Amerikan çıkarları ve değerleri için de bir tehlike” yorumunda bulundu.

Netanyahu’nun neden mantıksız bir aktör haline geldiği ve ABD çıkarları ve değerleri için tehlike oluşturduğu sorusunun soruyla cevaplanabileceğini söyleyen makalede, şu ifadeler kullanıldı: “ABD’nin İsrail’e milyarlarca ve milyarlarca dolar ekonomik ve askeri yardım göndermesinden 50 yıl sonra, başbakana karşı düzenlenen kitlesel gösterilerin arkasında ABD hükümetinin olduğu yalanını yayan bir İsrail başbakanı ve oğlunu nasıl tanımlarsınız? Bu gerçek bir taban hareketi olamayacağı için mi ABD tarafından finanse edilmesi gerekiyordu?”

“Şunu da bir düşünün: Hangi akılcı İsrail Başbakanı, Yahudi üstünlükçülere ve onlara özgürlük tanıma adına yargı devrini zorlamak için ABD ve İsrail diplomasisinin Ortadoğu’daki en büyük başarılarından biri olan İbrahim Anlaşmalarını riske atar?”

“Kendinize sorun: İran’ın artık iki haftadan kısa bir süre içinde nükleer bomba yapmaya yetecek kadar zenginleştirilebilir uranyum üretebildiği ve İsrail’in Arap müttefikleriyle diplomatik başarılar elde ettiği bir dönemde, hangi mantıklı İsrail başbakanı ordusunu parçalama riskini alır ki bu yargıya yönelik darbe girişiminin yaptığı da budur.”

Makalede, (Protestoların ABD tarafından finanse edildiği iddiasını ortaya atan) Netanyahu ve oğlunun özür dileyene kadar Amerika’ya girmesine izin verilmemesi gerektiği belirtildi.

Yaşananların hem Başkan Biden hem de Amerika’daki Yahudi lobisi tarafından acilen yeniden değerlendirilmesi gerektiğini ileri süren makalede, “Başlangıç olarak ABD’nin Netanyahu’nun yargı darbesine karşı çıkan, İsrail’in yüksek askeri komutanlığının tam ve bağımsız onayı olmadan İran veya Hizbullah’la herhangi bir savaşa girmek için ABD silahlarını kullanmadığından emin olması gerekiyor” ifadeleri yer aldı.

Makalenin sonunda ABD’nin İsrail muhalefetine artık açıktan destek vermesi gerektiği ileri sürüldü: “Nihayet Amerikan hükümeti, Amerikan Kongresi ve çoğu zaman Netanyahu’nun destekçisi olan Amerikalı Yahudi liderler ve lobicilerinin, İsrail demokrasisinin 75. yıldönümünü garantilemek için son bir hafta içinde sokağa çıkan ordudan, ileri teknoloji topluluğundan, üniversitelerden, geleneksel dini topluluklardan, doktorlardan tüm İsraillilerle birlikte yürüdüklerini açıkça belirtmelerinin zamanı geldi.”

‘Zayıflamadığını savaşla gösterebilir’

Yayınladığı analizde “Bibi’nin basit hatası ağır bedel ödetebilir” başlığını kullanan Washington Post ise siyasi krizin en azından şimdilik hafifleyebileceğini yazdı. Analizde, “Ancak dost Arap ülkeleriyle yeni ortaklıkları ve en yakın müttefiki ABD ile ilişkileri de dahil olmak üzere İsrail’in güvenlik çıkarlarına ne zarar verdi? Ve İsrail’deki türbülans, ülkenin nükleer silah devleti haline gelmesine sadece aylar kalmış olan bir İran’a karşı koyma kabiliyetini nasıl etkiledi” sorusu soruldu. Analizde ABD’nin eski İsrail Büyükelçisi Martin Indyk’ın görüşlerine yer verildi. Indyk’a göre Tahran’ın İsrail’deki siyasi kriz nedeniyle ellerini ovuşturuyor ancak eğer Tahran nükleer eşiğe yaklaşırsa, İsrail’in askeri saldırısı riski de artacak. Çünkü Netanyahu, İsrail’in caydırıcı kapasitesinin iç anlaşmazlıklar nedeniyle zayıflamadığını göstermek isteyecek.

Analizde şu tespit yapıldı: “İsrail kargaşasındaki joker kart, Körfez bölgesindeki Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan gibi ılımlı Arap devletlerinin (Batı) Kudüs ile daha iyi ilişkiler kurma hevesini değiştirip değiştirmeyeceğidir. Indyk şöyle açıklıyor: ‘BAE ve Suudi Arabistan, İsrail’i güvenlik ihtiyaçları için ABD’ye önemli bir alternatif olarak görmeye başlamışlardı, çünkü onu ABD’nin aksine güvenilir olarak görüyorlardı, ikisi de güvenilmez hale geldi. Onlar [Arap devletleri] mutlu değiller.”

Ortadoğu

Irakçi, ikinci tur müzakere öncesi Moskova’ya gidecek

Yayınlanma

Abbas Irakçi

İran Dışişleri Bakanı Abbas Irakçi, bu hafta Batı ile Tahran arasındaki nükleer anlaşmazlığın çözümüne yönelik ABD ile yapılacak ikinci tur müzakere öncesinde müttefiki Rusya’yı ziyaret edecek. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, ziyaretin önceden planlandığını söyledi.

İran ile ABD, geçen hafta Umman’da dolaylı görüşmelerde bulundu. Bu hafta ise İran’ın nükleer programındaki gerilim üzerine taraflar tekrar bir araya gelecek. ABD Başkanı Donald Trump, anlaşma sağlanamaması halinde askeri müdahale tehdidinde bulunmuştu.

Batılı ülkeler, Tahran’ı nükleer silah geliştirmeye çalışmakla suçlarken; İran, programının yalnızca sivil amaçlar taşıdığını savunuyor.

Irakçi’nin ziyaret edeceği Rusya, İran’ın Batı ile yürüttüğü nükleer müzakerelerde Tahran’a destek veren ve 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmaya taraf olan ülkelerden biri. Trump, söz konusu anlaşmadan başkanlığının ilk döneminde çekilmişti.

İran-ABD müzakereleri: Maskat görüşmesi ne anlama geliyor?

Reuters’a konuşan iki İranlı yetkili, Trump’ın mevcut yaklaşımının daha önceki tavırlarını yansıttığını, tehditlerle başlayan sürecin geri adımla sonuçlanabileceğini düşünüyor. Yetkililer, bunun Trump’ın Grönland, Gazze ve gümrük tarifeleriyle ilgili politikalarında da görüldüğünü hatırlatıyor.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi, Irakçi’nin, cumartesi günü için planlanan ve henüz yeri açıklanmayan ikinci tur müzakereler öncesinde Rusya’da bulunacağını söyledi.

Hükümete yakın İranlı bir kaynak ise Reuters’a yaptığı açıklamada, ABD’nin görüşmelerin Roma’da yapılmasını istediğini, İran’ın ise Cenevre’yi tercih ettiğini söyledi. Bekayi, ABD’nin “dayatmacı ve tehditkâr” yaklaşımı nedeniyle görüşmelerin dolaylı biçimde sürdürüleceğini vurguladı.

İran tarafının açıklamasına göre, cumartesi günü yapılan ilk müzakere sırasında her iki heyet ayrı odalarda bulunmuş, mesajlar Umman Dışişleri Bakanı aracılığıyla iletilmişti.

Bazı İranlı yetkililer, Trump’ın iş dünyasından gelmesinin, ekonomik teşvikler içeren bir anlaşmaya daha sıcak bakmasını sağlayabileceğini düşünüyor. Bu teşvikler arasında, ABD yapımı uçakların İran tarafından satın alınması veya İran ekonomisinin ABD’li yatırımcılara açılması gibi unsurlar yer alıyor.

İsrail; ABD-İran müzakereleri çökerse saldırı seçeneği için bastırıyor

İran para birimi, İran-ABD görüşmelerinin duyurulmasının ardından yüzde 16 oranında değer kazandı.

Konuyla ilgili diplomatik trafiğin bir parçası olarak, Birleşmiş Milletler Atom Enerjisi Kurumu (UAEA) Başkanı Rafael Grossi’nin çarşamba günü Tahran’ı ziyaret etmesi bekleniyor.

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

İsrail; ABD-İran müzakereleri çökerse saldırı seçeneği için bastırıyor

Yayınlanma

İran’ın nükleer programını sonlandıracak “Libya modeli”ni savunan İsrail, ABD-İran müzakereleri çökerse askeri saldırı seçeneğini değerlendirmesi için ABD’ye baskı yapıyor.

İsrail basını ABD Başkanı Donald Trump’ın duyurduğu, İran ile nükleer programına ilişkin dolaylı nükleer müzakerelerin anlaşmayla sonuçlanabilecek olmasının Tel Aviv’de ciddi endişelere yol açtığını yazdı.

Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile 7 Nisan’da Oval Ofis’te yaptığı ortak basın açıklamasında, İran’la müzakerelerin başlatılacağını duyurdu.

İsrail Hükümet Sekreteri Yossi Fuchs, Netanyahu’nun, Washington’un Tahran’la nükleer müzakereleri başlatılmasını ortak basın açıklamasında Trump’tan sürpriz bir şekilde öğrendiğini aktardı.

Netanyahu’nun korkusu müzakerelerden anlaşma çıkması

Haaretz’te Amos Harel imzalı analizde, Trump’la yaptığı görüşmede sürpriz bir şekilde ABD’nin İran’la üst düzeyde müzakerelere başlayacağını öğrenen Netanyahu için durumun “pek iç açıcı olmadığı” vurgulandı.

Netanyahu’nun müzakerelerin başarısız olmasını ummaktan başka bir alternatifinin olmadığını savunan Harel, “Bundan sonra ne olacağı İsrail’in çekincelerine değil, Amerika ve İran’ın anlaşmaya varma kabiliyetine bağlı” ifadesini kullandı.

İran-ABD müzakereleri: Maskat görüşmesi ne anlama geliyor?

Netanyahu’nun muhtemelen etrafındakilerle paylaştığı ancak “yüksek sesle ifade etmek istemediği korkusuna” değinen Harel, bunun Trump’ın İran tehdidini ortadan kaldırmayacak vasat hatta kötü bir anlaşma imzalaması ve İsrail’in ABD’nin sert tepkisinden korktuğu için bunu sessizce kabul etmek zorunda kalacağını yazdı.

ABD Başkanı Trump’ın öncelikle barışçıl yollarla bir anlaşmaya varılması olasılığını değerlendirmek istediğinin altını çizen Harel, “İsrail ordusu, görüşmelerin çökmesi ve nihayetinde İran’ın nükleer tesislerine yönelik bir saldırıya- ABD’nin desteği ve belki de yardımıyla- yeşil ışık yakılması ihtimaline karşı hazırlıklı olmalı” ifadesini kullandı.

“Libya modeli” talebi veya askeri saldırı seçeneği

Netanyahu’nun Washington ziyareti sonrası Axios’a konuşan ismi açıklanmayan İsrailli yetkili, başbakanın ABD’den İran’la dolaylı müzakerelerde “Libya modelini” önermesini istediğini belirtti.

İsrailli yetkili, “Netanyahu Libya modelini istiyor. Bu da İran nükleer programının tamamen sonlandırılması demek” ifadelerini kullandı.

Axios’ta çıkan başka bir haberde Tel Aviv yönetiminin müzakerelerin anlaşmaya varacağı konusunda oldukça şüpheci bir yaklaşıma sahip olduğunu ve Beyaz Saray’ı, müzakerelerin çökmesi durumunda askeri bir seçeneğe yönelmeye zorladığını vurguladı.

İsrail basını, Netanyahu’nun uzun süredir İran’ın nükleer programı için “Libya modeline” işaret ettiğini aksi halde askeri seçeneğin masada tutulmasını ABD yönetiminden istediğini aktarıyor.

Beyaz Saray’da “İran” çekişmesi

Öte yandan basına konuşan ismi açıklanmayan İranlı bir yetkili, müzakereleri yürüten ABD’li özel temsilci Steve Witkoff’un ilk turda sunduğu taslakta İran’ın nükleer altyapısının sökülmesi talebini ve herhangi bir açık askeri tehdidi içermediğini açıklamıştı.

Muammer Kaddafi liderliğindeki Libya, ABD ile Aralık 2003’te yaptığı anlaşmayla yürütülen nükleer programı sonlandırma kararı almıştı.

Olumlu mesajlar endişeyi artırıyor

Yedioth Ahronot gazetesinin haberinde, Umman’daki müzakerelerden gelen “olumlu ve yapıcı” mesajlara ilişkin İsrailli yetkililerin endişelerinin arttığı belirtildi.

ABD ile İran arasındaki dolaylı görüşmelerde, İsrail’in tek etkili çerçeve olarak gördüğü “Libya modelinin” gündemde olmamasına da dikkati çekilen haberde, Tel Aviv’de bunun endişe yaratan hususlardan biri olduğunun altı çizildi.

İsrail’deki endişelerin başında Trump’ın İran ile doğrudan bir çatışmadan kaçınmak adına İran açısından daha ılımlı bir uzlaşmayı tercih etmesinin geldiği de kaydedildi.

İran’ın “altı nükleer bomba için gerekli kapasiteye sahip olmaya çok yaklaştığını” öne sürülen haberde, İsrailli yetkililer, “müzakerelerden çıkacak bir anlaşmanın İran’a Trump sonrası anlaşmayı terk ederek nükleer silah elde edecek olmasından” endişe duyuyor.

“İranlı bakan müzakereleri manipüle edip anlaşmaya ikna edebilir”

İsrailli yetkililerin olası bir anlaşmayı “son derece sorunlu bulduğu” aktarıldı.

İran Dışişleri Bakanı Abbas Irakçi’nin tecrübesi ve müzakere becerileriyle öne çıktığına dikkati çekilen haberde, Irakçi’nin ABD heyetini manipüle ederek Trump’ı aceleyle bir anlaşmaya ikna edebileceği veya müzakereleri geciktirebileceği konusunda İsrail yönetiminde kaygının hâkim olduğu da kaydedildi.

“Trump’ın açıklamaları büyük bir hata”

İsrailli Maariv gazetesine konuşan Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü’nde (INSS) kıdemli İran araştırmacısı Dr. Benny Sabti, ABD Başkanı Donald Trump’ın İran ile ABD arasındaki nükleer görüşmelere yaklaşımının “tehlikeli sonuçlara” yol açabileceğini öne sürdü.

Sabti, Trump’ın müzakerelerin iyi geçtiğine ilişkin açıklamalarının zayıflık sinyali verdiğini ve İran’ın konumunu güçlendirebileceğini savunarak, “(Trump) Zaten görüşmeleri iyi olarak adlandırarak çok büyük bir hata yaptı” dedi.

İsrail basını, Netanyahu’nun, Trump ile Beyaz Saray’da İran ile nükleer müzakereleri duyurduğu görüşmeden “eli boş döndüğünü” ve “küçük düşürüldüğünü” aktarmıştı.​​​​​​​

İsrail basını: Trump, Netanyahu’ya saksı muamelesi yaptı

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

Gazze’de ateşkes trafiği: Trump’ın ziyareti öncesi pazarlık hızlandı

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump’ın mayıs ayı ortaları için planlanan Orta Doğu ziyareti öncesi Gazze’de ateşkes ve esir takası müzakereleri hızlandı. Hamas’ın ateşkes için daha fazla İsrailli rehineyi serbest bırakmayı kabul ettiği ABD’nin de kalıcı ateşkes müzakerelerine başlaması için İsrail’e baskı yapma sözü verdiği iddia edildi. Ayrıca Hamas’ın Mısır denetiminde silahsızlandırılması gündemde.

İsrail ile Hamas arasında ocak ayında yürürlüğe giren ateşkes ve esir takası anlaşmasının ilk aşaması tamamlandıktan sonra İsrail yönetimi Gazze’deki işgalini sonlandırması gereken ikinci aşamaya geçmeyi kabul etmedi. Ateşkesin ilk aşamasının uzatılması ve karşılığında Hamas’ın 11 İsrailli rehineyi serbest bırakmasını istedi. Ateşkesin ikinci aşamasına geçmek isteyen Hamas ise, İsrail’in bu yeni teklifine 5 rehineyi serbest bırakabileceğini söyleyerek yanıt verdi. İsrail ise öneriyi reddederek 18 Mart’ta Gazze saldırılarına yeniden başladı. O zamandan beri saldırılar ve karadan işgal devam ederken ateşkes için müzakereler de yürütüldü.

İsrail ordusu Gazze’de kara işgalini genişletiyor

İsrail’in savaşı sonlandırmaya dönük herhangi bir taahhütten kaçınması bugüne kadar müzakerelerin sonuçsuz kalmasına neden oldu. Ancak bu durumun geçen hafta İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Washington’da ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmesi sonrası Tel Aviv’in tutumunu yumuşattığı belirtiliyor.

Suudi Arabistan merkezli El-Arabiya’nın haberine göre İsrail son teklifinde serbest bırakılacak rehine sayısını azaltmaya hazır olduğunu ifade etti. Hamas’ın da daha fazla rehineyi serbest bırakmayı kabul ettiğini bildirdi. Ancak net bir sayı verilmedi.

İsrail’in sınır kapılarını insani yardım girişine tamamen kapattığı ve saldırılarını sürdürdüğü Gazze Şeridi’nde, gıda krizi devam ediyor. Fotoğraf: Mahmoud İssa / AA

Teklif edilen taslak kapsamında bir anlaşmaya varılması durumunda, rehineler iki aşamada serbest bırakılacak ve Gazze Şeridi’ne insani yardım girişine izin verilecek.

Ayrıca, ABD’nin Hamas’a, İsrail’i savaşı sonlandırmaya yönelik müzakerelere zorlayacağı yönünde söz verdiği belirtilirken; Hamas liderlerinin Gazze’de kalıp kalamayacağı konusundaki görüşmelerin ileri bir tarihe ertelendiği kaydedildi.

Suudi kaynak ayrıca, olası anlaşma kapsamında, Hamas’ın rehinelerin sağlık durumlarıyla ilgili tıbbi raporlar sunacağını bildirdi.

“Mısır denetiminde silahsızlanma”

Haaretz gazetesinin Filistinli kaynaklara dayandırdığı haberine göre ise Kahire ve Doha yönetimleri, ocak ayında varılan ateşkes anlaşmasının yeni bir aşaması üzerinde ABD ile birlikte çalışıyor. Bu aşama, 18 aydır süren savaşı sonlandıracak müzakereleri de içerecek.

Habere göre, Mısır; Hamas’ın silahsızlandırılmasını ve bunun Kahire’nin denetiminde yapılmasını içeren kalıcı bir ateşkes önerisi sundu.

Witkoff’un yeni ateşkes önerisine Hamas’tan itiraz

Haberde ayrıca, Hamas’ın mevcut müzakerelerden büyük sonuçlar çıkmasını beklemediği, ancak ABD Başkanı Donald Trump’ın mayıs ortasında Suudi Arabistan, BAE ve Katar’a yapacağı ziyaretten önce bir ateşkes anlaşmasına ulaşma fırsatının bulunduğuna inandığı belirtildi.

“ABD baskı için Hamas’a güvence verdi”

Bu arada, Ynet’in, kaynağını açıklamadan aktardığına göre, ABD Hamas’a, 8’den fazla rehineyi serbest bırakmayı kabul etmesi durumunda, İsrail’in savaşı sona erdirmek için müzakerelere katılacağı yönünde güvence verdi.

Bir Hamas yetkilisi cuma günü AFP’ye yaptığı açıklamada, grubun baş müzakerecisi Halil el-Hayye başkanlığındaki Kahire heyetinin, “savaşı sonlandıracak, saldırıları durduracak ve işgal güçlerinin Gazze’den tamamen çekilmesini sağlayacak gerçek bir ilerleme” sağlamasını umduklarını söyledi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ofisi ise pazar akşamı yaptığı açıklamada, Netanyahu’nun rehine Eitan Mor’un ailesiyle yaptığı görüşmede, Hamas’ın elindeki rehinelerin kurtarılması yönündeki çabaların “tam bu anda bile” sürdüğünü vurguladığını belirtti.

İsrail’in Refah’ı işgal planı

Times of Israel’in cuma günü yayınladığı ve görüşmelere yakın iki yetkiliye dayandırdığı haberinde Netanyahu’nun geçen hafta Washington’da Trump’la yaptığı görüşme sonrası taleplerini yumuşattığı belirtiliyor.

Gazeteye konuşan yetkililer perşembe günü İsrail’in Mısır arabuluculuğundaki son teklife resmi yanıtını ilettiğini söyledi. Bu yanıta göre İsrail, 45 günlük ateşkesin ilk iki haftasında rehinelerin serbest bırakılmasını talep ediyor ve Hamas’ın daha önce önerdiği zamana yayılmış serbest bırakma planını reddediyor.

Ayrıca, İsrail tarafı her bir rehine karşılığında serbest bırakılacak Filistinli mahkûm oranını da düşürmek istiyor. Bu mahkumlar arasında ömür boyu hapis cezası alanlar da bulunuyor. Son teklifte ayrıca, Gazze’de tutulan 16 İsraillinin naaşının teslimi talep ediliyor. Karşılığında, İsrail’in elinde bulunan Gazelilerin naaşları teslim edilecek.

Öte yandan Netanyahu’nun savaşı sona erdirmesi durumunda hükümetini devirmekle tehdit eden aşırı sağcı koalisyon ortaklarının desteğini aldığı da iddia ediliyor. Ancak kamuoyu yoklamaları da halkın çoğunluğunun rehinelerin serbest kalması karşılığında savaşın sona erdirilmesini desteklediğini gösteriyor. Hamas’ın elinde bulunan 59 rehineden yalnızca 24’ünün hâlâ hayatta olduğu düşünülüyor.

WSJ: İsrail kamuoyunun Gazze savaşına desteği azalıyor

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English