Bizi Takip Edin

Ortadoğu

Netanyahu’nun bahisleri

Yayınlanma

Andrey Kortunov*
Kommersant
1 Ağustos 2024

İsrail, bu hafta [geçen hafta, ed.n.] Orta Doğu’daki çatışmayı tırmandıracak iki adım attı. Salı günü Beyrut’a düzenlenen bir saldırıda Hizbullah liderinin üst düzey danışmanlarından Fuad Şukur, çarşamba günü ise Tahran’a düzenlenen bir füze saldırısında Hamas’ın siyasi başkanı İsmail Haniye öldürüldü.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, çatışmanın yeni bir tırmanışına hazır olduğunu göstererek ne bekliyordu?

Beyrut ve Tahran’a -İsrail’in savaş halinde olmadığı iki egemen devletin başkentlerine- yapılan çifte saldırı resmi olarak Hizbullah ve Hamas’a yönelikti. Ama aslında İsrail saldırılarının hedefi Hizbullah ve Hamas’ın arkasındaki İran’ın siyasi liderliğiydi.

İsrail, bugün İslam Cumhuriyeti’ne meydan okumalı mıydı? Ne de olsa İran, Batı ile ilişkileri düzeltmeyi ve Arap komşularıyla diyaloğu savunan en ılımlı aday olan Mesud Pezeşkiyan’ın kazandığı cumhurbaşkanlığı seçimlerini yeni gerçekleştirdi. Siyasetçi, İsrail hakkında henüz iyi bir şey söylememiş olsa da, seçilmiş olması bile diyalog için bir şans sunuyor gibi görünüyordu. Bu, Binyamin Netanyahu’nun değerlendirmeye yeltenmediği bir şanstı.

Tırmanış havasının farklı izahları olabilir.

Bunlardan ilki, İsrail liderliğinin İran’ın zayıfladığı algısına bel bağlaması ve ülkenin genel olarak Batı ve özel olarak Washington ile diyaloğa olan ilgisini abartması. İsrailliler, Tahran’ın kırmızı çizgilerini test ederek bu zayıflıktan en iyi şekilde yararlanmak istiyorlar.

Bir başka izah da İsrail’in tırmanışının öncelikle PR amaçlı olduğu yönünde. İsrail, İran meselesini Orta Doğu gündeminin merkezine geri getirmek ve İsrail için son derece rahatsız edici olan Filistin meselesini arka plana itmek için daha fazla askeri risk almaya istekli.

Netanyahu, Arap dünyasındaki ortaklarına bölgedeki temel güvenlik sorununun İsrail değil İran olduğunu kanıtlayarak, başından beri ‘İran tehdidi’ bayrağı altında desteklenen ve bir şekilde duraksamış olan İbrahim Anlaşmalarına yeni bir ivme kazandırıyor.

Üçüncü izah ise İsrail yönetiminin İran’la çatışmayı kasıtlı olarak tırmandırdığı ve önümüzdeki aylarda sadece Gazze Şeridi’nde Hamas’ın işini bitirmeyi değil, güney Lübnan’da Hizbullah’la mücadeleye de son vermeyi amaçladığı. Böyle bir planın ABD’nin aktif müdahalesi olmadan başarıya ulaşması pek mümkün değil ama teorik olarak Netanyahu son Amerika turu sırasında Washington’daki ortaklarını Orta Doğu’daki ‘küçük muzaffer bir savaşın’ Demokratların kasım seçimlerinde Avrupa’da Rusya’ya karşı zaten zor görünen zaferinin yerini alabileceğine ikna edebilir.

Her halükarda, Netanyahu’nun gerekçeleri ne olursa olsun, İsrail yönetimi tehlikeli bir oyun oynuyor. Golan Tepeleri’ndeki Dürzi yerleşimi Mecdel Şems’in bombalanması, kapsamlı bir soruşturma gerektiren açık bir savaş suçu. Ancak Tahran’ı küçük düşürmeye dönük göstermelik bir teşebbüs en iyi yanıt değil.

Hiç kimse İslam Cumhuriyeti’nin dini liderinin sabrının sınırlarını bilemez ve Devrim Muhafızları’nın liderliğindeki ruh halini doğru bir şekilde değerlendiremez.

İsrail ile İran arasında doğrudan bir çatışma bölge sınırlarının çok ötesinde bir felakete dönüşebilir.

(*) Andrey Kortunov; ABD ve Kanada Araştırmaları Enstitüsü Eski Direktör Yardımcısı. Moskova Kamu Bilimi Vakfı’nın kurucusu ve ilk başkanı. Miami Üniversitesi’nde (ABD) ve Portland’daki Lewis & Clark Koleji’nde (Kaliforniya Üniversitesi) Rusya dış politikası dersleri verdi. 2011-2023 yılları arasında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in talimatıyla kurulan ve kar amacı gütmeyen bir ortaklık olan Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi’nin Genel Direktörlüğünü yaptı.

Ortadoğu

Hamas ve Hizbullah’tan ABD-İran müzakerelerine destek

Yayınlanma

Hamas

Hamas ve Hizbullah, yarın Umman’da yapılması beklenen ABD-İran müzakereleri destek verirken Tahran’ın müttefiklerini “satmayacağına” dair güvenlerini yineledi.

The National’da yer alan habere göre Hamas’tan ismi açıklanmayan bir yetkili, “İran çok cephede birden manevra yapabilen, köklü diplomasi geleneğine sahip bir ülke. Fırtına karşısında eğilebilir ama asla kırılmaz” dedi. Hizbullah’a yakın bir kaynak da “İran, kendi çıkarlarını belirlemede egemen bir devlettir. Umman’daki görüşmeler, İran halkına diplomasinin hâlâ bir seçenek olduğunu göstermek için bir fırsat” ifadelerini kullandı.

ABD-İran müzakereleri 12 Nisan’da Umman’da başlayacak

“İran’da iç kamuoyunda, ülkenin bölgesel stratejisini gözden geçirmesi gerektiği yönünde tartışmalar yaşanıyor. Artan ekonomik maliyetler ve bölgesel yorgunluk nedeniyle silahlı gruplara verilen desteğin yeniden değerlendirilmesi gündemde” değerlendirmesinin yapıldığı haberde buna rağmen Hamas yetkilisinin “İran’ın müttefiklerini satmayacağına güvenimiz tam” dediği belirtildi: “Hizbullah, Ensarullah (Yemen’deki Husiler) ya da Hamas’tan vazgeçebileceği söylentilerine rağmen İran müttefiklerini asla satmaz” dedi.

Hizbullah’a yakın kaynaklar ise İran’ın müzakereye “baskı altında değil, kendi ilkeleri doğrultusunda” oturduğunu savundu. Kaynak, “İran her zaman diyaloğu savunmuştur. Nükleer konuda da barışçıl tutumunu vurgulamıştır. Bu nedenle müzakerelerden ya da pozisyonunu savunmaktan çekinmez” dedi.

Haberde, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın ve Hamas’ın siyasi lideri İsmail Heniyye’nin İsrail suikastıyla öldürülmesi ve Suriye’de Esad yönetiminin devrilmesinin İran liderliğindeki direniş eksenini zayıflattığı hatırlatıldı.

Beyaz Saray’da “İran” çekişmesi

Bu nedenle İran’ın direniş örgütlerine verdiği desteğin azaldığı belirtilen haberde Hamas yetkilisinin şu ifadelerine yer verildi: “Silah ve para akışı eskiye göre azalmış olabilir. Ancak İran, direnişin en güçlü siyasi destekçisi olmaya devam ediyor.”

Siyasi analist Kassem Kassir ise İran’ın yeni şartlarla bir nükleer anlaşma arayışında olduğunu ancak ABD’ye güvenmediğini söyledi. Kassir’e göre, Washington bu görüşmeleri, “İran’ı biz masaya oturttuk” algısıyla yönetmek istiyor.

Öte yandan İran Devrim Muhafızları’na bağlı Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani, direniş eksenine verilen desteğin süreceğini belirtti. Yemen’deki Husiler gibi silahlı gruplara dikkat çeken Kaani, “Sınırlı kaynaklarla bile, düşmanın en gelişmiş sistemlerine karşı direnmeye devam ettik. Direniş, saldırıldıkça güçlenir” dedi.

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

Türkiye ve İsrail’in “Suriye” müzakeresine ‘Sykes-Picot’ benzetmesi

Yayınlanma

Türkiye-İsrail

İsrail ve Türkiye, “Suriye’de karşı karşıya gelmeme” gerekçesiyle Azerbaycan’da doğrudan temaslara başladı. İsrail basını, görüşmeleri Suriye’nin fiilen bölünmesine giden yol olarak yorumladı. Eski donanma komutanı, görüşmelere ilişkin “Bir tür Sykes-Picot” dedi.

İsrail ve Türkiye, Beşar Esad sonrası Suriye sahasında olası bir çatışmayı önlemek amacıyla Azerbaycan’da teknik düzeyde görüşmelere başladı. Görüşmelerin temel hedefi, “sahadaki askeri hareketlilikte çatışma riskini azaltmak ve tarafların kırmızı çizgilerini belirlemek” olarak ifade edildi.

Türkiye ile İsrail arasında Suriye için ‘çatışmasızlık mekanizması’ kuruluyor

Ancak İsrail basınında yer alan yorumlara göre bu temaslar, Suriye’nin fiili olarak bölünmesine dair örtülü bir uzlaşının işareti olabilir. El Mayadin‘in İsrail medyasından aktardığına göre İsrail’in eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Eliezer Marom, “Türkiye ile aramızda bir tür Sykes-Picot anlaşması yapıldı” diyerek dikkat çekici bir benzetme yaptı. Marom’a göre, “Suriye tek ve bütün bir devlet olarak kalmayacak, parçalanacak. Türkiye’nin de bu parçaların bazıları üzerinde çıkarları var.”

İsrail televizyon kanalı Kanal 13 de Azerbaycan’daki görüşmeleri, “Suriye’nin coğrafi olarak bölüneceği yeni dönemin işareti” olarak yorumladı.

Bu temasların öncesinde İsrail’in Suriye’deki T4 hava üssüne düzenlediği saldırı, tansiyonu yükseltmişti. Bu üssün, Türkiye’nin askeri olarak konuşlanmayı planladığı noktalar arasında olduğu öne sürülüyor.

KAN: Uzlaşma yok

Görüşmelere ilişkin ilk teyit, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan geldi. CNN Türk’te yaptığı açıklamada Fidan, İsrail ile “çatışmasızlık mekanizması” kurulması amacıyla teknik müzakerelerin başladığını açıkladı. Millî Savunma Bakanlığı da ilk toplantının Azerbaycan’da gerçekleştiğini duyurdu. Aynı gün, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ofisi de doğrudan görüşmeleri doğrulayarak Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’e arabuluculuğu için teşekkür etti.

İsrail’in kamu yayıncısı KAN, çarşamba günü yapılan görüşmelerde bir uzlaşma sağlanamadığını, ikinci turun 20 Nisan’da sona erecek Hamursuz Bayramı sonrası yapılacağını aktardı. Aynı kaynak, Türkiye’nin Azerbaycan’a giden İsrailli yetkilileri taşıyan uçağın kendi hava sahasına girişine izin vermediğini ve uçağın Bulgaristan ile Yunanistan üzerinden dolambaçlı rota izlemek zorunda kaldığını da iddia etti.

“İsrail, Suriye’de Türkiye ile çarpışmaktan korkuyor”

İsrail’in “kırmızı çizgisi”

Jerusalem Post’a konuşan bir İsrailli yetkili, Türkiye’nin özellikle Palmira bölgesinde askeri üs kurmasının İsrail açısından kırmızı çizgi olduğunu ve bu pozisyonun Azerbaycan’daki toplantıda açıkça Türk tarafına iletildiğini söyledi. Aynı yetkili, Suriye sahasında İsrail’e yönelik olası tehditlerden, HTŞ lideri Ahmed Şara (Ebu Muhammed Colani) öncülüğündeki yeni yönetimin sorumlu tutulacağını ifade etti.

İsrail Enerji Bakanı Eli Cohen de “Türkiye ile çatışma istemiyoruz” diyerek sürece dair temkinli bir tutum sergiledi; ancak “Suriye’de Türk askeri varlığına karşıyız” vurgusunu da ihmal etmedi.

“Türkiye Suriye’ye daha fazla yatırım yapıyor”

Ancak İsrail’de, Türkiye’nin Suriye’deki etkisini dengeleme noktasında Netanyahu hükümetinin fazla seçeneği olmadığı değerlendirmesi öne çıkıyor.

İsrail güvenlik bürokrasisinin görüşlerini yansıtan yarı-resmi nitelikteki Ulusal Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü (INSS) kıdemli araştırmacısı Gallia Lindenstrauss, The Times of Israel’e verdiği demeçte “Sonuçta Suriye söz konusu olduğunda, Türkiye bu ülkeyle İsrail’den çok daha fazla ilgileniyor ve buna göre yatırım yapıyor. İsrail’in Suriye’ye ilgisi yalnızca güvenlik odaklı. Bu da Ankara’ya üstünlük sağlıyor” dedi.

Lindenstrauss ayrıca, ABD Başkanı Donald Trump’ın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a verdiği desteğin, İsrail’in hareket alanını daha da daralttığını belirtti.

İsrail basını: Trump, Netanyahu’ya saksı muamelesi yaptı

Lindenstrauss şu değerlendirmede bulundu: “Başkan Trump, Washington’da Netanyahu ile yaptığı son görüşmede, Türkiye konusunda İsrail’e yardım etmeye istekli olduğunu ama bunun için İsrail’in ‘makul taleplerde’ bulunması gerektiğini açıkça ifade etti. Trump, İsrail’i Suriye’de daha minimalist bir yaklaşıma zorlamak istiyor. İsrail, önceliklerini belirleyerek yalnızca en kritik kırmızı çizgilerinde ısrarcı olmalı. Örneğin, İran’dan Hizbullah’a Suriye üzerinden silah transferinin önlenmesi gibi.”

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

“Hamas’ın Türkiye üzerinden finansmanına” soruşturma

Yayınlanma

Hamas

İsrail iç güvenlik teşkilatı Şin-Bet ile İsrail polisi, Türkiye üzerinden Batı Şeria’daki “terör faaliyetlerine” para aktardığı öne sürülen bir finans ağına yönelik yürütülen soruşturma kapsamında altı İsrailli Arap vatandaşının tutuklandığını duyurdu.

The Jerusalem Post’ta yer alan habere göre Şin-Bet ve polisin siber suçlar birimi tarafından ortak yürütülen soruşturma sonucunda, İsrailli sivillerin Hamas’ın Türkiye’deki yapılanması aracılığıyla milyonlarca şekeli Batı Şeria’ya aktardığı belirlendi. Söz konusu fonların, Batı Şeria’da faaliyet gösteren “terör örgütleri”nin doğrudan finansmanında kullanıldığı öne sürüldü.

Ağın liderlerinden biri olarak gösterilen, Celile bölgesindeki Arava kasabasından yaşayan 33 yaşındaki Fadi Arabi’nin, Türkiye’de yaşayan kardeşi Nassim Arabi ile birlikte para transfer hattı kurduğu ileri sürüldü. Bu ikiliye, Cenin doğumlu 41 yaşındaki Vecdi Saadi’nin de ortak olduğu iddia ediliyor. Saadi’nin, Batı Şeria’daki “terör örgütleri”ne para aktarma sürecinde kilit rol üstlendiği ileri sürülüyor.

3 milyon şekelin üzerinde para aktarıldı

Yapılan açıklamaya göre, söz konusu paralar 2024 yılı boyunca birden fazla seferde Batı Şeria’ya taşındı. Bu süreçte, Nasıra’dan William Khana ve oğlu Sami Khana’nın kurye olarak kullanıldığı iddia ediliyor.

Daha sonra bu yapıya, Akka kentinde yaşayan 41 yaşındaki Mahmad Azizi ve 30 yaşındaki Adam Doulani’nin de katıldığı ileri sürülüyor.

Soruşturmayı yürüten güvenlik birimlerine göre, söz konusu finans ağı aracılığıyla 3 milyon şekelin üzerinde bir para, İsrail’e karşı “terör faaliyetlerini” desteklemek amacıyla Batı Şeria’ya kaçırıldı.

Konuyla ilgili açıklama yapan bir güvenlik yetkilisi, “Bu olay, Şin-Bet ile İsrail polisinin işbirliğiyle ortaya çıkarılan özel bir vakadır. Türkiye’deki Hamas mensupları adına çalışan İsrailli Araplar üzerinden yürütülen geniş çaplı bir terör finansmanı ağı deşifre edilmiştir. Bu yapı, Batı Şeria’daki terör altyapısı için adeta bir yaşam hattı ve önemli bir mali kaynak oluşturuyordu” dedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English