Ortadoğu
Netanyahu’nun “insani yardım” üzerinden “ertesi gün” planı

İsrailli ve Arap yetkililer, İsrailli güvenlik yetkililerinin Gazze’de yardım dağıtmak için sessizce bir plan geliştirdiğini ve bunun sonunda Gazze’de Filistinlilerin liderliğinde bir yönetim oluşturabileceğini söyledi.
Wall Street Journal’a konuşan yetkililer, İsrailli üst düzey bir savunma yetkilisinin Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Ürdün’le görüşerek Hamas’la bağlantısı olmayan Filistinli lider ve işadamlarını yardım dağıtımına dahil etme çabasına bölgesel destek sağlamaya çalıştığını söyledi.
Yetkililer, yardımın İsrail denetiminden sonra kara ve deniz yoluyla Gazze’ye gireceğini, Gazze’nin merkezindeki büyük depolara gideceğini ve burada Filistinliler tarafından dağıtılacağını söyledi. Yetkililer, savaş sona erdiğinde, yardımdan sorumlu kişilerin, zengin Arap hükümetleri tarafından finanse edilen güvenlik güçleri tarafından desteklenen yönetim yetkisini üstleneceğini söyledi. Bu girişim, İsrail’in Gazze’yi işgal etmesiyle ortaya çıkan güç boşluğunu doldurmak için atmaya çalıştığı ilk adım oldu.
ABD ve Arap hükümetleri İsrail’e Gazzelilere insani yardım ulaştırması ve savaş sonrası Gazze’nin yönetimi için net bir vizyon ortaya koyması için baskı yapıyor.
Yardım girişimleri şimdiden engellerle karşılaştı ve dağılabilir. Şu ana kadar İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun desteğini almış değil, zira yardıma katılacakların bir kısmı İsrail lideri tarafından terörizme destek vermekle suçlanan Hamas’ın rakibi El Fetih’e bağlı olacak.
Başbakanlık ofisinden üst düzey bir İsrailli yetkili, “Gazze, İsraillileri öldürmek istemeyenler tarafından yönetilecek” dedi. Bir başka İsrailli yetkili ise Hamas’ın şiddetli muhalefetinin planı uygulanamaz hale getirebileceğini söyledi.
Ancak Gazze’de hüküm süren kaos, Biden yönetimini, İsrail savunma kurumunu ve Netanyahu’nun savaş kabinesindeki muhalifleri hayal kırıklığına uğrattı. Yardımların organize bir şekilde dağıtılmasının şu anda imkansız olduğunu ve Hamas’ın yönetim boşluğu içinde yeniden güçlenebileceğini söylüyorlar. Gazze’de yardımları etkin bir şekilde dağıtabilecek bir güce ihtiyaç olduğunu ve bu gücün gerçekçi olarak Batı Şeria merkezli hükümet olan Filistin Yönetimi’ne ya da yönetimin iktidar partisi El Fetih’e bağlı olması gerektiğini söylüyorlar.
İşgal altındaki topraklarda sivil işleri denetleyen İsrail güvenlik biriminin başındaki Tümgeneral Ghassan Alian, yardım çalışmalarını İsrail’in operasyon düzenlemeden önce “Hamas’ın son kalesi” Refah’ı boşaltma planının önemli bir parçası olarak görüyor. Yetkililer, yardım dağıtım ağının Refah’ın Gazzelilerin sığınmasıyla artan nüfusunu absorbe etmek için İsrail’in planladığı göçmen kamplarındaki 750 bin ila bir milyon kişiyi besleyeceğini söyledi.
WSJ’ye göre yetkililerden biri Alian’ın vizyonunun, Hamas karşıtı Filistinlilerin yardım dağıtımı için “yerel bir idari otorite” oluşturarak Hamas’ı süreçten çıkarmaya çalıştığını söyledi. Bu çaba Hamas’ın misilleme tehditlerini tetikledi. Habere göre Hamas, İsraillilerle çalışan herkesi hain olarak nitelendirdi ve ölümle tehdit etti. Bir zamanlar bu fikre açık olduğu düşünülen bazı Filistinli aileler son günlerde geri çekildi.
Bir Hamas güvenlik yetkilisi, İsrail’in çabalarının başlamasından kısa bir süre sonra 10 Mart’ta kamuoyuna yaptığı açıklamada “Gazze Şeridi’nde çalışmak için aile ve aşiret reislerinin işgal güçleriyle iletişim kurmayı kabul etmesi ulusal ihanet olarak kabul edilecek ve buna izin vermeyeceğiz” dedi.
Hamas Gazze’de yardım dağıtımında resmi bir rol oynamadı ancak İsrail’in yeni ortaya çıkan planını bağımsız bir yönetim yapısı oluşturmanın bir yolu olarak görüyor. Hamas güvenlik yetkilisi “Gazze Şeridi’ndeki iç cepheye müdahale eden herkese karşı demir yumrukla saldıracağız ve yeni kuralların dayatılmasına izin vermeyeceğiz” dedi.
Bir başka Hamas yetkilisi ise Hamas’ın ABD, Birleşik Arap Emirlikleri ve diğer ortakların Gazze’ye yardım ulaştırmak için desteklediği liman nedeniyle zaten kenara itildiğini hissettiğini söyledi. Yetkili, insani yardım koridorunun doğrudan Gazze Belediyesi ile müzakere edildiğini ve Hamas’a danışılmadığını belirtti. Yetkili, Hamas’ın El Fetih’in eski üst düzey üyelerinden olan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde sürgüne gitmeden önce Filistin Yönetimi’nin Gazze’deki güvenlik şefi olarak görev yapan Muhammed Dahlan’ın sürece dahil olmasından da tedirgin olduğunu söyledi.
Hamas’ın siyasi büro üyesi Husam Badran yakın zamanda verdiği bir röportajda Hamas’ın güvenliğin apolitik ancak Hamas’ın onayıyla hareket edecek güçler tarafından sağlanmasını istediğini söyledi. Badran, son haftalarda güneydeki Refah’ta ve kuzeyde güvenlik güçlerinin, İsrail ordusu tarafından hedef alınmasının ardından Hamas tarafından yönetilen polisin yerini almak üzere, grubun onayıyla gönüllü milisler tarafından sağlandığını söyledi. Badran, “Bu güvenlik kurumunun oluşturulması için [Filistinli gruplar arasında] bir fikir birliği vardı” dedi.
Ancak Hamas yetkilisi, herhangi bir kalıcı güvenlik düzenlemesinin yabancı kuruluşlar tarafından değil, tüm grupların desteklediği gelecekteki bir Filistin birlik kabinesi tarafından denetlenmesi gerektiğini söyledi. “Güvenlik ulusal uzlaşı hükümetinin sorumluluğunda olacaktır” dedi.
Zengin Körfez ülkeleri, Netanyahu’nun reddettiği Filistin devletini kuracak bir süreci İsrail kabul etmedikçe, güvenlik güçleri için ödeme yapmayacaklarını ya da yeni yardım planında öngörüldüğü gibi Gazze’nin yeniden inşasına yardım etmeyeceklerini söylediler. Dışişleri Bakanı Antony Blinken savaş sonrası planlamayı görüşmek üzere Çarşamba günü Suudi Arabistan’ın Cidde kentine gitti ve Suudi Arabistan’ın Gazze’nin yeniden inşası için ağır bir mali yükü üstlenmesi bekleniyor.
Gıda güvensizliği uzmanlarına göre İsrail ve Hamas, 40 kadar rehineyi serbest bırakacak ve bir milyondan fazla insanın kıtlık benzeri koşullar yaşadığı Gazze Şeridi’ne daha fazla insani yardım girmesine izin verecek altı haftalık bir ateşkes için bu hafta görüşmelere yeniden başladı. İsrail yakın denetimden sonra gıda, ilaç ve diğer temel maddelerin girişine izin verdi, ancak son haftalarda kanunsuzluğa sürüklenen Gazze’nin kuzeyine yardım ulaşmadı.
ABD’nin baskısıyla İsrail daha fazla kamyonun Gazze’ye girmesine izin verdi, yeni bir kara kapısı açtı ve gıda sevkiyatı için Akdeniz rotasına dahil oldu. Yine de bu miktar Gazzelilerin ihtiyaç duyduklarının çok küçük bir kısmını karşılıyor.
Ortadoğu
İran ve E3 ülkeleri İstanbul’da yeniden müzakere masasında

İran ve E3 ülkeleri, nükleer müzakereler kapsamında 16 Mayıs’ta İstanbul’da yeniden masaya oturacak. İran, Avrupa’nın dışlandığı bir diplomasiye karşı olduğunu vurgularken, görüşmelerin doğrudan ilerlemesini istiyor.
İran Dışişleri Bakanı Abbas Irakçi, İran ve E3 ülkeleri olarak bilinen İngiltere, Fransa ve Almanya ile nükleer görüşmelerin 16 Mayıs Cuma günü İstanbul’da yapılacağını açıkladı. Irakçi, görüşmelerin dışişleri bakan yardımcıları düzeyinde gerçekleşeceğini belirtti.
İran resmi ajansı IRNA’ya göre Irakçi, kabine toplantısı sonrası gazetecilere yaptığı açıklamada, “ABD ile dolaylı görüşmeler devam ederken, Avrupa ile doğrudan temaslara da hazırız” dedi. Irakçi, Avrupa ülkelerinin izlediği politikalar nedeniyle müzakerelerde bir ölçüde yalnızlaştığını ifade ederek, “Biz bu yalnızlaşmayı istemiyoruz, görüşmelerimizi sürdürüyoruz” diye konuştu.
“Pasifliği bırakın, yeniden başlayalım”
Öte yandan Irakçi, Fransız Le Point dergisinde yayımlanan makalesinde, Avrupa’nın Orta Doğu’daki diplomatik etkisinin giderek azaldığını vurguladı ve İran-Avrupa ilişkilerinde “yeni bir başlangıç” çağrısında bulundu.
E3 ülkeleri olan Fransa, Almanya ve Birleşik Krallık’ı “stratejik pasiflikle” suçlayan Irakçi, bu ülkelerin ABD’nin 2015 nükleer anlaşmasından (KOEP) çekilmesinin ardından Washington’ın yaptırımlarına uyum sağlamasının Avrupa’nın güvenilirliğini zedelediğini belirtti.
Ayrıca KOEP kapsamında yer alan “snapback” mekanizmasının kötüye kullanılmasının, geri dönülmez bir krizi tetikleyebileceği uyarısında bulunan Irakçi, bunun Avrupa’nın anlaşmadaki rolünü tümüyle sonlandırabileceğini dile getirdi.
Trump’ın açıklamalarına sert tepki
İranlı Bakan, gazetecilere yaptığı açıklamada ABD Başkanı Donald Trump’ın Suudi Arabistan ziyaretinde İran’ı hedef alan açıklamalarına da yanıt verdi. Irakçi, Trump’ı “İsrail’in suçlarını görmezden gelmekle” suçlayarak, “ABD Başkanı, bölgede gerçek tehdidin kim olduğunu gizlemeye çalışıyor” dedi.
İsrail’in Gazze’de yaklaşık 60 bin kişiyi katlettiğini belirten Irakçi, “Gazze’yi abluka altına alan Siyonist rejimdir. Tüm bunlar göz ardı edilirken İran bir tehdit gibi sunuluyor. Bu bir saptırmadır” ifadelerini kullandı.
Trump, Riyad’da düzenlenen Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) – ABD Zirvesi’nde yaptığı konuşmada, “İran’la bir anlaşma yapmak istiyorum. Ama bunun için İran’ın terörü ve vekalet savaşlarını desteklemeyi bırakması, en önemlisi de nükleer silah peşinde koşmaktan kalıcı ve doğrulanabilir şekilde vazgeçmesi gerekiyor” demişti.
Ortadoğu
Trump-Şara görüşmesi: Beş şart masaya kondu

ABD Başkanı Donald Trump, Suriye’nin geçici Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile Riyad’da bir araya geldi. Trump-Şara görüşmesi, 25 yıl aradan sonra iki ülke liderleri arasındaki ilk temas oldu. Trump’ın Şara’ya beş kritik talep ilettiği açıklandı.
ABD Başkanı Donald Trump, Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da Suriye’nin geçici Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile görüştü. Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) liderleriyle yürütülen diplomasi trafiği kapsamında gerçekleşen Trump-Şara görüşmesi, iki ülke arasında 25 yıldır gerçekleşmeyen doğrudan temaslara sahne oldu.
Esad döneminin sona ermesinin ardından yeniden şekillenen Suriye denkleminde, bu görüşme “yeni bir başlangıç” olarak yorumlandı. Toplantıya, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın bizzat katıldı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise çevrim içi olarak dahil oldu.
Önce İsrail’le normalleşme…
Görüşmenin ardından Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt yazılı açıklama yaptı. Açıklamada, “Başkan Trump, Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın davetiyle Ahmed Şara ile görüştü. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da görüşmeye telefonla katıldı” ifadeleri yer aldı.
Leavitt’e göre, Erdoğan Trump’ı Suriye’ye yönelik yaptırımları kaldırdığı için takdir etti, Suudi Arabistan’la birlikte barış ve kalkınma için ortak çalışacaklarını belirtti. Selman da Trump’ın kararını “cesur” olarak nitelendirdi.
Beyaz Saray’ın açıklamasına göre Trump görüşmede, Ahmed Şara’dan aşağıdaki beş konuda adım atmasını istedi:
- İsrail ile imzalanan İbrahim Anlaşmalarına katıl
- Suriye’deki tüm yabancı teröristlerin ülkeden ayrılmasını sağla
- Filistinli teröristleri sınır dışı et
- IŞİD’in yeniden toparlanmasını önlemek için ABD’ye destek ver
- Kuzeydoğu Suriye’deki IŞİD kamplarının yönetimini üstlen
Bu taleplerin daha önce ABD tarafından Şam yönetimine iletildiği ve Şara yönetiminin “yabancı teröristler” dışında kalan maddelerde kademeli adımlar attığı bilgisini Washington’a bildirdiği ortaya çıkmıştı.
Bu süreçte bazı Filistinli direniş örgütlerinin hedef alındığı ve liderlerinin gözaltına alındığı biliniyor. İsrail ile ilişkilerin normalleşmesine yönelik söylemler de artmış durumda.
Şara’dan yatırım ve ticaret çağrısı
Beyaz Saray açıklamasında, Şara’nın görüşmede İranlı askeri güçlerin Suriye’den çekilmesini “tarihi bir fırsat” olarak değerlendirdiği aktarıldı. Şara, ABD ile kimyasal silahların yok edilmesi ve terörle mücadelede ortak çıkarları olduğunu vurguladı.
Ayrıca 1974’te İsrail ile yapılan Kuvvetlerin Ayrılması Anlaşması’na bağlılığını yineleyen Şara, Suriye’nin doğu ile batı arasında ticareti kolaylaştıracak jeopolitik bir köprü olmasını hedeflediklerini belirtti. Amerikan şirketlerini, ülkesindeki enerji sektörüne yatırım yapmaya davet etti.
Reuters: BAE, İsrail ve Suriye arasında gizli diplomatik kanal kurdu
Erdoğan: Karar tarihi, yatırım fırsatları doğuracak
Anadolu Ajansı’nın geçtiği habere göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan toplantıda Türkiye’nin, Suriye’nin komşularıyla iş birliği yapan, tehdit oluşturmayan, istikrarlı bir ülke olmasını arzuladığını vurguladı. Erdoğan, bu hedefe ulaşmak için çaba göstermeye devam edeceklerini söyledi.
Erdoğan’ın, Şam yönetiminin IŞİD ve diğer terör örgütleriyle mücadelesine Türkiye’nin destek vereceğini belirttiği; özellikle IŞİD’li teröristlerin tutulduğu kampların güvenliği ve yönetimi konusunda Türkiye’nin katkıya hazır olduğu kaydedildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Trump’ın yaptırımları kaldırma kararını “tarihi bir adım” olarak nitelendirerek, bu yaklaşımın diğer ülkelere de örnek olması gerektiğini ifade etti. Erdoğan, kararın ardından Suriye’de birçok alanda yatırım olanaklarının doğacağına inandığını da dile getirdi.
Ortadoğu
Nükleer anlaşma için Araplarla işbirliği teklifi

Tahran yönetimi, nükleer krizden çıkış için ABD’ye, Suudi Arabistan ve BAE gibi Arap ülkelerinin yer alacağı yeni bir nükleer anlaşma modeli sundu. Çok uluslu bu yapıda sivil yakıt üretimi devam edecek, ancak denetim artırılacak.
İran, ABD ile yaptığı son temaslarda, uranyum zenginleştirmeye devam edebileceği ancak daha sıkı denetime tabi olacak çok uluslu bir ortaklık önerdi.
New York Times’ın dört İranlı yetkiliye dayandırdığı haberine göre, Tahran, Washington’un nükleer programı tamamen sonlandırma talebine karşılık olarak, bölgedeki Arap ülkeleriyle ortaklaşa yürütülecek bir uranyum zenginleştirme girişimi ve ABD yatırımlarını içeren alternatif bir plan sundu.
İran Dışişleri Bakanı Abbas Irakçi’nin, Pazar günü Umman’da ABD’nin Özel Temsilcisi Steve Witkoff ile yaptığı doğrudan ve dolaylı görüşmelerde bu teklifi ilettiği aktarıldı.
İran medyasında “müzakere masasında yeni plan” başlığıyla geniş yer bulan öneri, Devrim Muhafızları’na yakın Farhikhtegan gazetesi tarafından “hizmet mi, ihanet mi?” şeklinde sorgulandı.
Suudi Arabistan ve BAE ile ortaklık
İran ile iki büyük bölgesel rakibi olan Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin bu yapıya dahil edilip edilemeyeceği henüz net değil. İran ile ABD arasında 45 yıldır diplomatik ilişki bulunmaması, ayrıca Amerikan özel sektörünün İran’daki nükleer projelere yatırım yapma konusundaki çekinceleri, planın uygulanabilirliğini belirsiz kılıyor.
Suudi Arabistan’da konuşan ABD Başkanı Donald Trump, İran’ı bölgedeki militan gruplara destek vermekle eleştirirken, diplomatik bir çözümün bölgeyi daha güvenli hale getireceğini söyledi.
“İran’la bir anlaşma yapmak istiyorum” diyen Trump, “Eğer böyle bir anlaşma sağlanırsa çok memnun olurum. Bu, bölgenizi ve dünyayı daha güvenli kılar” dedi.
Ancak İranlı liderleri uyaran Trump, bir karar verme zamanının geldiğini vurguladı: “Artık bekleyecek fazla zaman yok. Karar şimdi verilmeli.”
Nükleer anlaşma önerisinin detayları
İran’ın sunduğu teklif, üç ülkenin yer alacağı kalıcı bir nükleer konsorsiyum oluşturulmasını içeriyor. Buna göre İran, nükleer silah üretiminden uzak, düşük seviyede uranyum zenginleştirmeye devam edecek. Üretilen yakıt ise sivil kullanım için diğer Arap ülkelerine gönderilecek.
Bu yapı, İran’ın yüzde 3,67 oranında zenginleştirmeye izin verilen 2015 tarihli nükleer anlaşmasına benziyor. Ancak yeni öneride, muhtemelen ABD dahil olmak üzere diğer ülkelerden temsilciler sahada sürekli denetim sağlayacak.
Dört İranlı yetkili, bu planın 2015 anlaşmasından farklı olarak süresiz olacağını belirtti. Bu durum, ABD’yi önceki anlaşmadan çeken Başkan Trump’a, selefi Barack Obama’dan daha fazla kazanım elde ettiği iddiasını da destekleyecek bir zemin sunabilir.
Uluslararası Kriz Grubu’nun İran Direktörü Ali Vaez, öneriyi “denemeye değer yeni bir yaklaşım” olarak değerlendirdi: “Taraflar artık sıfır toplamlı taleplerden vazgeçip, her iki tarafın da itibarını koruyabileceği ortak bir yol bulmalı.”
Müzakereler olumlu
Umman’daki görüşmeler öncesinde İran ile ABD arasındaki gerilim, askeri çatışma ihtimalini gündeme getirmişti. Ancak hem Tahran hem Washington, diplomatik çözümden yana olduklarını ilan etti.
ABD tarafının talepleri netleşmemişken, Witkoff Breitbart News’e verdiği röportajda, İran’ın nükleer programını tamamen sona erdirmesini ve Natanz, Fordow ile İsfahan’daki üç temel tesisin kapatılmasını istediklerini söyledi.
İranlı yetkililer ise bu talebin “kırmızı çizgi” olduğunu defalarca dile getirdi. Irakçi, İsrail’in suikastlarına atıfla “nükleer programımız için kan döküldü” diyerek, uranyumu barışçıl amaçlarla zenginleştirme hakkının İran için bir “ulusal onur” meselesi olduğunu belirtti.
Ancak Irakçi ve Witkoff’un Umman’daki üç saatlik görüşmesinin ardından yapılan açıklamalar, daha yumuşak ve yapıcı bir tona sahipti. Görüşmelerin teknik düzeyde, özellikle nükleer tesisler ve yaptırımların kaldırılmasına ilişkin finansal konular üzerinde devam edeceği belirtildi.
Umman Dışişleri Bakanı Badr bin Hamad Al Busaidi, sosyal medya paylaşımında “Görüşmelerde yapıcı ve özgün fikirler ortaya kondu. Her iki taraf da onurlu bir anlaşma hedefliyor” dedi.
Irakçi, Amerikalılarla buluşmadan önce Suudi Arabistan’ı ziyaret etti; ardından Birleşik Arap Emirlikleri’ne geçti. Suudi Arabistan ve BAE’nin bu ortaklığa katılıp katılmayacağı henüz netlik kazanmadı.
Her iki ülke de İran-ABD arasında bir anlaşma sağlanmasını ve bölgesel bir savaşın önlenmesini destekliyor. Aynı zamanda kendi sivil nükleer programlarını geliştirme yönünde hedefleri bulunuyor. BAE, 2020 yılında Arap dünyasının ilk nükleer enerji santralini açmıştı. Ancak ABD ile yaptığı anlaşma, uranyum zenginleştirmesini yasaklıyor.
“Bölgesel konsorsiyum” fikri daha önce gündeme gelmişti
İran’ın eski diplomatı ve 2015 nükleer müzakerelerinde yer alan Seyyid Hüseyin Museviyan, bu bölgesel nükleer konsorsiyum fikrini ilk kez 2023’te Princeton Üniversitesi’nden fizikçi Frank von Hippel ile birlikte yazdığı bir makalede gündeme getirmişti.
Museviyan, bu önerinin ABD’nin endişelerinin çoğunu gidereceğini savunarak, İran’ın zenginleştirme kapasitesini ve uranyum stoklarını sınırlayarak hem mevcut hem de gelecekteki tehditleri azaltabileceğini söyledi.
“Trump böyle bir bölgesel nükleer anlaşma açıklarsa bu büyük bir başarı olur” diyen Museviyan, “Bu gelişme İran kaynaklı tehdidi ortadan kaldırır, bölgedeki zenginleştirme faaliyetlerini sınırlar ve Amerikalılar için yeni fırsatlar doğurur” ifadelerini kullandı.
-
Görüş2 hafta önce
Hindistan ve Pakistan savaşır mı?
-
Rusya1 hafta önce
Rusya’da havaalanlarında toplu uçuş ertelemeleri
-
Görüş1 hafta önce
Kim kazandı?
-
Dünya Basını1 hafta önce
Güçlü Amerikan Tanrıları, Trump ve Uzun Yirminci Yüzyılın Sonu
-
Asya1 hafta önce
Cammu ve Keşmir: Yarım asırlık çatışmanın tarihi
-
Görüş6 gün önce
Hindistan-Pakistan savaşı henüz başlamadı
-
Söyleşi1 hafta önce
Alexander Rahr: Bu hükümetin dört yıl dayanması beni şaşırtır
-
Amerika2 gün önce
Zuckerberg ve AI terapistler: Aklınıza mukayyet olun!