Bizi Takip Edin

AVRUPA

Polonya’da yeni Tusk dönemi resmen başladı

Yayınlanma

Polonya parlamentosu, daha önce iktidarda olan Hukuk ve Adalet (PiS) partisinin adayı Mateusz Morawiecki’nin güvenoyu alamamasının ardından pazartesi günü Donald Tusk’ı başbakan olarak seçti ve yeni başbakan sekiz yıllık ‘kötü’ PiS iktidarının ardından Polonya siyasetine ‘ışık getirme’ sözü verdi.

Pazartesi günü öğle saatlerinde program konuşmasını yapan Morawiecki beklendiği üzere parlamentodan güvenoyu alamadı.

Bunun üzerine parlamentonun alt kanadı Sejm, Tusk’ı başbakan olarak seçti ve ona üç bloktan oluşacak bir hükümet kurma görevi verdi: Tusk’ın Sivil Koalisyonu (KO), Üçüncü Yol ve Sol. Tusk 248 milletvekilinin desteğini alırken 201 milletvekili adaylığına karşı çıktı ve hiç kimse çekimser oy kullanmadı.

Kaczyński’den yeni başbakana: Sen bir Alman ajanısın

Tusk, “Bu sadece benim için değil, yıllardır her şeyin daha da iyiye gideceğine, karanlığı ve kötülüğü kovalayacağımıza derinden inanan herkes için gerçekten harika bir gün. Bu sizin sayenizde oldu. Bunu siz başardınız,” diyerek sekiz yıllık PiS iktidarının bittiğini ilan etti.

Tusk ayrıca meclisteki konuşmasında PiS’e seslenerek, “Size teşekkür etmek istiyorum çünkü kimse bu kadar çaba sarf etmedi, kimse bu kadar çalışmadı ki Polonyalı erkek ve kadınlar her gün sizin medyanızdan Polonya’ya neler yaptığınızı görebilsinler,” dedi.

Bunun üzerine PiS lideri Jaroslaw Kaczyński, Meclis Başkanından izin almadan söz alarak Tusk’a, “Bir şeyi biliyorum. Sen bir Alman ajanısın,” iddiasında bulundu.

PiS ve medyası seçim kampanyası sırasında destekçilerine Tusk’ın Başbakan olmasının Polonya’yı, AB’yi bir ‘süper devlet’ haline getirme çabasının arkasındaki güç olduğu iddia edilen Almanya’ya boyun eğdirmek anlamına geldiğini anlatıyordu.

PiS’in galibiyeti çoğunluk için yeterli olmadı

PiS genel seçimlerden birinci sırada çıkmasına rağmen parlamentoda çoğunluğu sağlayamadı. Bu arada muhalefet partileri Jarosław Kaczyński’nin liderlik ettiği partiyi iktidardan düşürmek için bir koalisyon kurdu ve parlamentoda PiS’in sayıca önüne geçti.

Seçim konuşmasında Polonya’yı daha demokratik hale getirme ve ülke siyasetindeki ‘Polonya-Polonya savaşını’ sona erdirme sözü veren Morawiecki, diğer milletvekillerini koalisyona katılmaya ikna edemeyince hükümetini iktidarda tutacak oyu alamadı.

Bir sonraki adımda, anayasa uyarınca, parlamentonun yeni bir başbakan belirlemesi gerekiyordu. Oylanan tek aday Tusk oldu.

Şimdi Tusk’a düşen, program konuşmasını ve yeni hükümetinin yapısını sunmak ve salı günkü (bugün) güven oylamasınden başarıyla çıkmak.

Cumhurbaşkanlığı ofisi tarafından da teyit edildiği üzere Tusk ekibi cumhurbaşkanının huzurunda yemin edecek.

Tusk, Avrupa Konseyi Başkanlığı görevini üstlenmeden önce 2007-2014 yılları arasında yaklaşık iki dönem başbakanlık yapmıştı.

PiS döneminde Varşova, Brüksel tarafından sık sık ‘hukukun üstünlüğüne’ karşı hamleler yapmakla suçlanmıştı. 

Tusk yönetebilecek mi?

Öte yandan yeni ve giderek daha popüler hale gelen parlamento başkanı Szymon Holownia (Polska 2050), 2025’teki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde güçlü bir aday olarak görülüyor ve bu plan muhtemelen KO’nunkiyle çatışacak. Meclisteki tartışma sırasında bir Polska 2050 temsilcisi de bunu açıkça ifade etti.

Yeni koalisyon ayrıca PiS’in müttefiki olan ve geçen ay ‘yeni hükümetin PiS’in önemli kazanımlarını ortadan kaldırmaya çalışacağını düşündüğünde veto hakkını kullanacağını’ söyleyen Cumhurbaşkanı Andrzej Duda’nın veto yetkisini geçersiz kılacak yeterli oya sahip değil.

PiS’in ayrıca kamu yayıncılığı, savcılık, mahkemeler ve en önemlisi Anayasa Mahkemesi gibi kilit kurumlarda ağırlığı bulunuyor.

Reuters’ın haberine göre, Tusk’ın parlamentodaki ve parlamento dışındaki destekçileri arasında sevinç havası hakimken, yeni hükümetin dondurulan AB parasının blokajını kaldırmada karşılaşacağı zorlukların altını çizdi.

Polonya Anayasa Mahkemesi pazartesi günü, Polonya’nın fonlara erişim için geçirmesi gereken yargı reformu yasasının anayasaya aykırı olduğuna karar verdi.

AVRUPA

Macron hükümete Rusya’nın dondurulan varlıklarına el koyma konusunu inceleme talimatı verdi

Yayınlanma

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, hükümete Rusya’nın dondurulan varlıklarına el koyma konusunu derinlemesine inceleme talimatı verdi. Hükümet sözcüsü, bu kararın ekonomik sonuçlarından endişe duyulduğunu ve uluslararası hukuka aykırı olabileceğini belirtti. Fransa Ulusal Meclisi, Ukrayna’ya yardımı artırma tasarısını görüşmeye hazırlanırken, bu tasarı Rus varlıklarına el konulmasını da içeriyor.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, hükümete Rusya’nın dondurulan varlıklarına el konulması konusunu inceleme talimatı verdi.

Sud Radio yayınında konuşan hükümet sözcüsü Sofi Prima, Macron’un Maliye Bakanlığı’ndan bu konunun olası sonuçlarını titizlikle araştırmasını istediğini belirtti.

Prima, “Şu anda hükümetin pozisyonu, varlıklara el koyma konusunun gündemde olmadığı yönünde. Ancak Cumhurbaşkanı ve Başbakan, Maliye Bakanı Erik Lombard’a bu kararın sonuçlarını daha derinlemesine inceleme talimatı verdi. Açıkçası bu, Avrupa Birliği (AB) ülkeleri için epey cazip. Burada 230 milyar avro söz konusu,” dedi.

Prima’ya göre Paris, Fransa ve diğer Avrupa ülkelerinde farklı devletlere ait varlıklar bulunduğundan, ekonomi için “sistemsel etkiler”den endişe ediyor.

Hükümet sözcüsü, “Eğer uluslararası hukuka aykırı bir şekilde Rus varlıklarına el koyarsak, bu ülkeler ne düşünebilir?” sorusunu yöneltti.

Fransa Ulusal Meclisi (parlamentonun alt kanadı), Ukrayna’ya yardımı artırmayı öngören ve Rusya’nın dondurulan varlıklarına el konulmasını da içeren bir karar tasarısını görüşecek.

Fakat Macron daha önce, bunun uluslararası hukuka aykırı olması nedeniyle Batı’da mümkün olmadığını belirtmişti.

Fransa Dışişleri Bakanlığı’nda Avrupa’dan sorumlu Bakan Benjamin Haddad, daha önce “Rusya’nın varlıklarına el koymak, AB’nin Moskova üzerindeki baskı araçlarından biri” açıklamasında bulunmuştu.

Fransız Avrupa Parlamentosu üyesi Rafael Glüksman ise AB’yi “Ukrayna’ya yardım için 209 milyar avro değerindeki Rus varlığına el koymaya” çağırmıştı.

Rusya’nın Ukrayna’da başlattığı askeri müdahalenin ardından ABD ve diğer G7 ülkeleri ile AB, Rusya Merkez Bankası’nın yaklaşık 300 milyar avro değerindeki döviz rezervlerini dondurmuştu.

Bu miktarın yaklaşık 200 milyar avrosu AB’de bulunuyor ve çoğunlukla dünyanın en büyük takas ve mutabakat sistemlerinden biri olan Belçika merkezli Euroclear’ın hesaplarında yer alıyor.

Rusya Dışişleri Bakanlığı, bu eylemleri defalarca hırsızlık olarak nitelendirerek, sadece özel şahısların değil, devlet varlıklarının da bu durumdan etkilendiğini vurgulamıştı.

Geçtiğimiz aralık ayında Maliye Bakanı Anton Siluanov, Moskova’nın, hasım ülkelerin benzer eylemlerine karşılık olarak yabancıların dondurulan varlıklarını kullanmaya başladığını duyurmuştu.

Batı’nın Rusya’nın dondurulan varlıklarına el koyması ne kadar mümkün?

Okumaya Devam Et

AVRUPA

İsveç ABD’den bağımsız olarak silah ve uzay kapasitesini artıracak

Yayınlanma

İsveç Savunma Bakanı, Avrupa ülkelerinin ABD olmadan NATO’daki savunma bağlarını güçlendirmeleri ve uzay ve uydular gibi alanlarda kendi askeri yeteneklerine daha fazla yatırım yapmaları gerektiğini söyledi.

Financial Times’a konuşan Pål Jonson, Avrupa’da kıtanın askeri çözümler için Ukrayna’dan aniden desteğini çeken bir müttefike fazla bağımlı olup olmadığı konusunda yoğun tartışmaların yaşandığı bir dönemde İsveç’in ABD ile güçlü bir savunma sanayi işbirliğine sahip olduğunu söyledi.

İsveç’in kuzeyindeki Kiruna roket üssünden ve ağustos ayında ülkenin ilk askeri uydusunun fırlatılmasından bahsederek “Geliştirdiğimiz bazı otonom yetenekler var. Bu da yardımcı olan bir şey” dedi.

İsveç, yakın zamana kadar tarafsız bir ülke statüsünde olduğunu iddia etmesine rağmen NATO’ya üye oldu ve askeri harcamalarını artırarak 2024 yılında GSYİH’nin yüzde 2.2’sine ulaşarak ittifakın yüzde 2’lik hedefinin üzerine çıktı. Nüfusuna oranla en büyük savunma sanayilerinden birine sahip.

Jonson, “Ukrayna’daki bu savaştan çıkarılan derslerden biri de güçlü bir savunma sanayi tabanına sahip olmanın inandırıcı caydırıcılığın bir parçası olduğudur” dedi.

Wallenberg sanayici ailesi tarafından kontrol edilen ana savunma şirketi Saab, Avrupa’daki en büyük sekizinci grup olsa da savaş uçakları, denizaltılar ve diğer silahları üretmesi bakımından sıra dışı bir şirket. İsveç’in Gripen savaş uçağı, GlobalEye gözetleme uçağı ve Blekinge denizaltıları Saab’dan geliyor.

Jonson, Ukrayna’ya teslim edilen İsveç platformlarının birçoğunun, kullanımı kolay, askerler tarafından kullanılmaya uygun ve Rus silahlarına karşı koymak üzere tasarlandıkları için Ukrayna’ya çok uygun olduğunu da sözlerine ekledi.

“Gönderdiğimiz platformlar için onları daha da çevik hale getirecek pek çok istihbarat aldık. Güçlü bir savunma sanayi tabanına sahip olmak İsveç’in temel ilgi alanlarından biridir” dedi.

İsveç, ülkenin kuzeyinde bir uzay endüstrisi kurmak için komşusu Norveç ile rekabet halinde ve madencilik şehri Kiruna’da bir üs kurmuş durumda. İlk askeri uydusu geçen yıl Kaliforniya’daki bir uzay limanından fırlatıldı.

Jonson, ABD ile savunma işbirliğini “iki yönlü bir yol” olarak nitelendirdi ve İsveç’in Amerika ile işbirliğini sürdürmek istediğini söyledi.

Ancak NATO içinde sözde bir Avrupa ayağı geliştirme çağrılarını da destekledi.

“Eğer bir irade varsa, NATO içinde daha güçlü bir Avrupa ayağı oluşturmanın bir yolu vardır, ancak bu aynı zamanda zorlu öncelikler gerektirecektir” diyen İsveçli Bakan, Avrupa ülkelerinin savunma harcamalarını GSYH’nin yüzde 2’sinin önemli ölçüde üzerine çıkarmaları gerektiğini de sözlerine ekledi. Trump ittifakın GSYH’nin yüzde 5’ine ulaşması gerektiğini söylemişti.

Jonson, İskandinav ülkesinin 2023 yılında Amerika ile ikili bir savunma anlaşması imzalaması ve NATO’ya katılmasının ardından İsveç ‘in güvenliği için ABD’ye fazla bağımlı olduğu yönündeki eleştirileri reddetti.

“İsveç şu anda ittifaka katıldığımız bir yıl öncesine göre daha güvende çünkü artık 5. madde [NATO’nun kolektif savunma taahhüdü] kapsamındayız ve NATO’nun savunma planlamasına da entegre olmuş durumdayız” dedi.

Ancak sözlerine şunları da ekledi: “ABD’nin Avrupa’daki varlığının gözden geçirilmesinin ABD’nin ayak izinin azalmasına yol açması çok olası. Ancak biz bunun [başkanlık] seçimlerinden önce bile böyle olabileceğini varsayıyorduk çünkü Hint-Pasifik bölgesinde ve özellikle de Çin’e yönelik bir tehditle karşı karşıyalar.”

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Fransa’dan temel kimyasal madde üretimini Avrupa’da yapma çağrısı

Yayınlanma

Fransa ve yedi müttefiki ortak bir belgede, Avrupa’nın stratejik hammaddelerini tanımlayan ve üretimlerini Avrupa’da tutan bir “Kritik Kimyasallar Yasası”na ihtiyacı olduğunu vurguladı.

Avrupalı bakanların 12 Mart’ta (bugün) Brüksel’de gerçekleştirecekleri Rekabet Edebilirlik Konseyi toplantısı öncesinde yayınlanan belgede, kimya endüstrisinin “büyük bir rekabet edebilirlik krizi” içinde olduğu belirtiliyor.

Çek Cumhuriyeti, Fransa, Macaristan, İtalya, Hollanda, Romanya, Slovakya ve İspanya’dan yapılan açıklamaya göre bu durum yüksek enerji ve hammadde maliyetlerinin yanı sıra “üçüncü taraf ülkeler menşeli üreticilerin şiddetli ve bazen de haksız rekabetinden” kaynaklanıyor.

Grup, Avrupa Komisyonu’nun hammadde ve ilaçlarla ilgili girişimlere benzer şekilde, yaklaşık 15 kilit moleküle odaklanacak bir “AB Kritik Kimyasallar Yasası” ortaya koymasını istiyor. Bunlar “Avrupa’nın geliştirmek istediği stratejik değer zincirlerinden herhangi birini beslemek için gerekli olan kaçınılmaz yapı taşları” olarak tanımlanıyor.

Belgede önerilen listede petrokimya, organik kimya, ilaç, inşaat, otomobil, elektronik, batarya ve tarım gibi sektörlerde kullanılan moleküllerden bahsediliyor.

Belgeye göre yasa, bu moleküllerin Avrupa’da üretilmesini sağlamak için “özel destek” sağlamalı.

Ayrıca elektrik yoğun ve stratejik molekül üreticilerinin karşılaştığı enerji fiyatlarının, elektrik faturasına eklenen dolaylı CO2 maliyetlerinin telafi edilmesi yoluyla düşürülmesi öneriliyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English