Avrupa Komisyonu bugün açıklayacağı yeni mevzuatla üye devletlerin “geri dönüş merkezleri” de dâhil olmak üzere “yenilikçi fikirleri” keşfetmelerini mümkün kılmayı amaçlıyor.
İltica ve göç sisteminin “eksik parçası” olarak adlandırılan AB’nin yeni geri dönüş kuralları bugün Strazburg’da yapılacak Parlamento genel kurulunda açıklanacak. Yeni mevzuat, 2008 yılından bu yana yürürlükte olan mevcut direktifin yerini alacak.
Euractiv’in daha önce bildirdiği üzere bir tüzük olarak hazırlanan yeni metin, ulusal uygulama ihtiyacını ortadan kaldırarak tüm üye devletlerde doğrudan uygulanabilir ve bağlayıcı olacak.
Euractiv tarafından görülen taslak yönetmelik, AB’nin tartışmalı “geri gönderme merkezleri”, yani blok dışında özel sınır dışı etme merkezleri kurmasının önünü açıyor.
İçişleri ve Göçten Sorumlu Avrupa Komisyonu Üyesi Magnus Brunner pazartesi günü kapalı kapılar ardında düzenlenen brifingde yaptığı açıklamada, “Üye devletlerin geri gönderme merkezleri de dahil olmak üzere yeni ve yenilikçi fikirler üzerinde düşünmelerini mümkün kılmayı amaçlıyorum,” dedi.
Taslakta, yeni teklifin bireyler için üç geri dönüş senaryosu ortaya koyacağı belirtiliyor: menşe ülkeleri, geçiş yaptıkları ülke ya da bir AB üye ülkesiyle “geri dönüş merkezi” anlaşması olan bir ülke.
Brunner’e göre geri dönüş konusu “varoluşsal” bir mesele. Komisyon Üyesi, “İnsanlara Avrupa’da olup bitenler üzerinde kontrol sahibi oldukları hissini vermeye çalışıyoruz,” dedi ve demokratik merkez partilerin konuyu ele almaması halinde “vatandaşların güvenini hep birlikte kaybedeceklerini” vurguladı.
Birleşik bir AB sistemi ve daha sert kurallar
Yeni kurallar, AB’nin düşük geri dönüş oranlarının üstesinden gelmek için “kural yorumlamasındaki” tutarsızlıkları ele alarak üye devletler arasında birleşik bir geri dönüş sistemi oluşturmayı amaçlıyor.
Brunner, “Geri dönüş kararı verilen her beş kişiden dördü Avrupa Birliği’nde kalıyor. Bu kabul edilebilir bir durum değil,” diye konuştu.
Komisyon tarafından pazar günü açıklandığı üzere, yönetmelik yeni bir “Avrupa geri dönüş düzeni” ve üye ülkeler arasında iade kararlarının karşılıklı olarak tanınmasını önerecek.
Fakat taslakta bu karşılıklı tanımanın zorunlu olmayacağı belirtiliyor.
Yeni teklif, özellikle güvenlik tehdidi olarak görülen kişiler olmak üzere, haklarında geri dönüş kararı verilen kişiler için daha sert kurallar getirecek.
Gözaltı gerekçeleri, 24 aya kadar olası bir gözaltı süresi ile kaçma riskini ele alacak şekilde genişletilecek. Güvenlik tehdidi olarak görülen kişiler için gözaltı süresinin, değerlendirmenin ardından hakimin gerekli gördüğü süre kadar devam etmesi bekleniyor.
Daha önce 5 yılla sınırlı olan giriş yasakları artık 10 yıla kadar uzayabilecek ve yüksek riskli kişiler 20 yıla kadar yasaklarla karşı karşıya kalabilecek. Teklif ayrıca geri dönenler için yeni yükümlülükler getirecek ve 7 ila 30 günlük gönüllü ayrılma süresini kaldırarak üye devletlere son tarihler üzerinde kontrol hakkı tanıyacak.
Metin ayrıca AB Sınır Ajansı Frontex’in geri dönüşlerde daha geniş bir rol üstlenmesinin önünü açabilir ve bu konu gelecekteki bir mevzuat değişikliğinde ele alınabilir. Brunner bunun üzerinde çalıştıklarını söyledi.
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in ikinci dönem gündeminde Avrupa Sınır ve Sahil Güvenlik Teşkilatının üç katına çıkarılarak 30.000’e yükseltilmesi de yer alıyor.
Yeni metin, daha katı kurallara yönelik daha geniş bir çabanın bir parçasını oluşturuyor.
AB göç şefi, yeni Göç Paktı kapsamında güvenli üçüncü ülke incelemesinin hızlandırılması planlarını teyit etti. Geçtiğimiz hafta Komisyon, haziran ayından önce tamamlanması planlanan bir AB güvenli menşe ülke listesinin hazırlanmakta olduğunu da doğruladı.
Eski Almanya Şansölyesi Angela Merkel, Berliner Zeitung‘a verdiği özel röportajda, savunma bütçesinden Washington’daki krize, Putin yanlıları ile Putin destekçileri arasındaki ayrımdan uyku düzenine kadar çeşitli konularda açıklamalarda bulundu. Merkel, Ukrayna’ya destek vermenin önemini vurgularken, Rusya’nın çıkarlarının da göz ardı edilmemesi gerektiğini belirtti. Ayrıca, AfD’nin yükselişine de değinen Merkel, bu durumun sadece Doğu Almanya’ya özgü olmadığını ifade etti.
Eski Almanya Şansölyesi Angela Merkel, Berliner Zeitung‘dan Anja Reich ve Tomasz Kurianowicz’e verdiği özel röportajda önemli değerlendirmelerde bulundu. Merkel, savunma bütçesi, Ukrayna ve Washington’daki kriz gibi çeşitli konulara değindi.
Röportajın başında, planlanan görüşmenin “dramatik gelişmeler” nedeniyle ertelenmesi konusu gündeme geldi.
Merkel, Washington’daki toplantı ve CDU ile SPD arasındaki özel bütçe görüşmeleri nedeniyle röportajı ertelediğini belirterek, “Görüşme, Washington’daki toplantıdan sonra ve Başkan Trump’ın ABD Kongresi’ndeki konuşmasından hemen önce planlanmıştı. Hem Trump’ın Ukrayna hakkında söyleyecekleri hem de CDU ile SPD arasındaki özel bütçe görüşmeleriyle ilgili olarak bazı gelişmeler olabileceğini düşündüm,” dedi.
Yüz milyarlarca avroluk özel bütçe konusuna da değinen Merkel, prensipte bu bütçeye destek vereceğini ifade etti.
Savunma için ayrılan bu özel bütçenin akıllıca seçildiğini düşünen Merkel, “Savunma için ayrılan ve büyüklüğü tam olarak belirlenmemiş olan bu özel bütçenin çok akıllıca seçildiğini düşünüyorum. Belli bir taban miktar normal bütçeye alınıyor ve NATO’daki tartışmaların nasıl geliştiği, NATO Konseyi’nde hangi kararların alındığı görülebiliyor. Böylece belli bir hareket alanı bırakılıyor,” diye konuştu.
Ek özel bütçenin, bir amaca yönelik olması ve paranın sosyal harcamalar veya diğer tüketim harcamaları için kullanılamaması gibi büyük bir avantajı olacağını savunan Merkel, bütçe disiplininden yana olduğunu ancak olağanüstü durumlarda gerekli adımların atılması gerektiğini vurguladı.
Trump ile Zelenskiy’nin Washington’daki görüşmesinin “her şeyi tetikleyen an” olduğunu belirten Merkel, bu görüşmenin Amerikalıların artık Ukrayna Devlet Başkanı’nın yanında olmadığının bir ifadesi olduğunu söyledi.
Merkel, görüşmeyi izlerken yaşadığı duyguları, “Böyle bir şeyi bir daha görmek istemem. Çok üzücü,” sözleriyle ifade etti.
Trump’ın muhataplarına suçluluk duygusu yaşatmak istediğini ve Amerika’nın tüm dünya tarafından kullanıldığı görüşünde olduğunu belirten Merkel, “Evet, Başkan Trump, Amerika’nın tüm dünya tarafından bir şekilde kullanıldığı görüşünde. ABD’nin sebepsiz yere diğer ülkelere yardım ettiğini veya onları koruduğunu düşünüyor,” ifadelerini kullandı.
Ukrayna’ya destek verilmesinin ABD ve Avrupa’nın kendi çıkarları için olduğunu vurgulayan Merkel, bir ülkenin işgal edilmesine ve toprak bütünlüğünün sorgulanmasına izin verilemeyeceğini söyledi.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile sık sık görüşen bir siyasetçi olarak, Rusya liderinin olaylara bakış açısının dikkate alınmamasının büyük bir ihmal olduğunu belirten Merkel, “Rusya’nın çıkarları hakkında tartışmaya izin vermek gerekir,” dedi.
Ancak Merkel, Putin’in Baltık ülkelerine, Polonya’ya ve Almanya’ya saldırmasını mümkün görmediğini ifade etti.
Kuzey Akım-2 projesinin bir hata olup olmadığı sorusuna ise Merkel, “Sanırım, şimdi biraz kibirli konuşacak olursam, Putin hakkında çok az yanılsaması olanlardan biriyim. Gürcistan’ı işgal ettiğini, Kırım’ı ilhak ettiğini biliyordum, o zamanlar bana yalan söylemişti. Yine de böyle bir savaşı önlemek için her şeyi denemeyi doğru buluyorum,” şeklinde yanıt verdi.
AfD’nin yükselişine de değinen Merkel, bu durumun sadece Doğu Almanya’ya özgü olmadığını, ancak Doğu’da daha belirgin olduğunu ifade etti. AfD’nin ideolojik üst yapısının Doğu Almanya’da büyümediğini belirten Merkel, “AfD, ‘Biz halkız’ sloganıyla, devrim zamanının bu harika sloganını yeniden tanımlamaya çalışıyor. Memnun olmayan insanlara ‘Siz halksınız’ diyor. Ve memnun olmayan herkes elit kesime ait. Böylece toplumu bölüyorlar ve çeşitli şeylerden memnun olmayan insanlardan oluşan bir yankı odasıyla karşılaşıyorlar,” yorumunu yaptı.
Almanya’da CDU/CSU, SPD ve Yeşiller arasında bir borç paketi için varılan milyar avroluk anlaşma borsada “sevinç çığlıklarına” yol verdi.
Spiegel’in aktardığına göre özellikle savunma ve altyapı hisseleri yükseldi.
Almanya’nın önde gelen endeksi Dax, bir ara 23.000 puanın üzerine çıktı ve öğleden sonra erken saatlerde yüzde 1,7 artışla 22.907 puana ulaştı.
Dax’ın liderleri, öğleden önce yaklaşık yüzde 5,7 oranında yükselen savunma şirketi Rheinmetall’in hisseleri oldu. Yapı malzemeleri üreticisi Heidelberg Materials ve enerji teknolojileri grubu Siemens Energy’nin hisseleri de talep gördü.
MDax’ta listelenen zırhlı şanzıman üreticisi Renk bile yaklaşık yüzde on oranında yükseldi. Yaklaşık yüzde 5,5 oranında yükselen savunma şirketi Hensoldt’un hisselerine de güçlü bir talep vardı.
Finansal hizmet sunan Helaba’da uzman olarak çalışan Ulf Krauss, “Donald Trump’ın giderek daha kaotik ve tehditkar olarak algılanan ekonomi politikası ABD’de ekonomik karamsarlığa yol açarken, Almanya’nın borç frenini gevşetme girişimi Avro bölgesinde büyüme için iyimserlik yaratıyor,” diyerek piyasalardaki durumu özetledi.
Bu arada, bankacılık hisseleri Avrupa genelinde sektörün kazananları oldu. Sektör endeksi yüzde 2,2 oranında yükseldi. Commerzbank hisseleri yüzde üç artış gösterdi. Büyük İtalyan bankasıUniCredit olası bir devralmaya bir adım daha yaklaştı.
Avrupa Merkez Bankası (ECB) Commerzbank’ın doğrudan hisselerinin yüzde 29,9’a çıkarılmasını onayladı.
Tahvil piyasası da milyarlarca avroluk harcama paketi için varılan anlaşmaya tepki gösterdi: Alman devlet tahvillerinin fiyatları düşerken, getirileri de önemli ölçüde yükseldi. On yıllık Alman devlet tahvillerinin getirisi yüzde 2,93’e çıktı.
Özel fonun duyurulmasından ve borç frenine istisna getirilmesinden bu yana Bund (Alman devlet tahvili) getirileri keskin bir şekilde yükseldi.
Diğer Avro bölgesi ülkelerinde de getiriler önemli ölçüde artarak ülkelerin borçlanmasını daha pahalı hale getirdi.
Almanya’da Hamburg Bölge Mahkemesi, Siemens’in iki eski yöneticisi hakkında, Rusya’ya bağlanan Kırım’a gaz türbinlerinin ihracatına yardım ederek yaptırımları ihlal ettikleri gerekçesiyle dava açtı. Dava, 2024 baharında açıldı ve Siemens yetkilileri, konuyla ilgili soruşturmanın şirkete yönelik olmadığını ve suçlanan kişilerin artık şirkette çalışmadığını belirtti. Avrupa Birliği ve ABD yaptırımları, Batılı şirketlerin Kırım’a enerji veya enerji ekipmanı tedarik etmesini yasaklıyor.
Hamburg Bölge Mahkemesi, 2014’te referandumla Rusya Federasyonu’na bağlanan Kırım’a gaz türbinlerinin ihracatına yardım ederek yaptırım rejimini ihlal etmekle suçlanan sanayi şirketi Siemens’in iki eski yöneticisi hakkında dava açtı.
Reuters ajansının haberine göre yaptırım ihlali davası 2024 baharında açıldı. Hamburg savcılığı, Almanya Federal Cumhuriyeti vatandaşı olan dört kişi ve Fransa-İsviçre vatandaşlığına sahip bir kişi hakkında suç duyurusunda bulundu.
Fakat daha sonra bölge mahkemesi, kovuşturma için yeterli gerekçe bulunmaması nedeniyle üç sanıkla ilgili soruşturmayı durdurdu. Mahkeme belgelerinde sanıkların isimleri açıklanmadı.
İsmi belirtilmeyen bir Siemens yetkilisi, şirketin devam eden davalar hakkında yorum yapamayacağını, ancak davanın şirkete yönelik olmadığını ve sanıkların artık orada çalışmadığını belirtti.
Türbin işinin sahibi olan Siemens Energy ise, iki sanığın artık şirket çalışanı olmaması nedeniyle yorum yapmadı.
Avrupa Birliği (AB) ve ABD yaptırımlarına göre, Batılı şirketlerin Kırım’a enerji veya enerji ekipmanı tedarik etmesi yasak.
Fakat kısıtlamalara rağmen, Siemens’in elektrik üretimi için türbinleri, 2017 yılında Rusya’nın yarımadada inşa ettiği iki elektrik santraline teslim edildi.
O dönemde Siemens, türbinleri Rus bir müşteriye sattığını, bunların Rusya’daki elektrik santrallerine kurulmasını beklediğini ve Kırım’a gönderilme planlarından haberdar olmadığını açıklamıştı.
Rusya’nın Ukrayna’ya Şubat 2022’de başlattığı askeri müdahalenin ardından Batılı ülkeler, Rusya’ya karşı askeri, havacılık, petrol ve doğalgaz ve diğer sektörler için teknoloji ve ekipman tedarikini yasaklayan geniş kapsamlı yaptırımlar uyguladı.
The New York Times gazetesi, tedariki sağlamak için “devasa bir paravan şirket ağı kurulduğunu” ve çiplerin önemli bir kısmı Hong Kong üzerinden geldiğini iddia etmişti.