Bizi Takip Edin

RUSYA

Putin’den Afrikalı liderlere: Kiev’in ileride başka mutabakatları reddetmeyeceğinin garantisi nedir?

Yayınlanma

Ukrayna çatışmasında arabuluculuk turundaki Afrika liderleri, Zambiya Devlet Başkanı Hakainde Hichilema, Afrika Birliği Başkanı ve Komor Adaları Devlet Başkanı Azali Assoumani, Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa, Senegal Devlet Başkanı Macky Sall, Mısır Başbakanı Mustafa Madbuli, Kongo Devlet Bakanı ve Kabine Başkanı Florent Ntsiba, Uganda Başkanı Özel Yetkili Temsilcisi Ruhakana Rugunda, bir önceki gün Kiev’deki görüşmelerin ardından dün de St. Petersburg’da Putin ile görüştüler. Görüşmenin neredeyse tamamı basına açık geçti. Ramaphosa, heyetin pozisyonunu 10 madde halinde özetledi. Buna göre:

1) Barış arayışı içinde geldik; girişimimiz bu yöndeki “büyük oyuncuların” tekliflerine alternatif değildir.

2) Savaşın derhal bitirilmesi, çatışmanın görüşme ve diplomasi yoluyla sona erdirilmesi gerekli. “Savaş ebediyen süremez.” Savaş Afrika kıtasında ve dünyanın başka pek çok ülkesinde olumsuz sonuçlar yaratıyor: enerji fiyatlarından gübre ve gıda mamullerine kadar fiyatların yükselmesi savaşın sonucu.

3) Çatışan her iki tarafın da gerilimi düşürmesi görüşmelere yardım edecek.

4) BM Şartı temelinde ülkelerin egemenliğini tanıyoruz. (Ramaphosa, Ukrayna’nın adını anmadan genelleme yaptı.)

5) “Bütün ülkelerin güvenlik garantisine ihtiyacı vardır. Bu meseleyi bütün taraflar gündeme getirdi. Bütün taraflar belli garantiler istiyorlar, biz de onlarla mutabıkız.”

6) Karadeniz üzerinden hububat nakliyesinin açılması, engellerin kaldırılması.

7) Çatışma yüzünden muhtaç duruma düşmüş olanlara insani yardım.

8) Her iki tarafın savaş esirlerinin serbest bırakılması.

9) Çatışmanın ardından yeniden imar.

10) Afrikalı liderlerin inisiyatifinin savaşın bitirilmesine yönelik belli bir çalışmanın başlangıcı olması.

Putin, Afrikalı liderlere cevap olarak uzun bir konuşma yaptı. En önemli yerleri sayılabilecek bir bölümünü eksiksiz çevirmek gerek, zira bunlar, bir entelektüel-diplomatik üslubu da fazlasıyla yansıtıyor ve bu üslup, Rusya’nın dış ilişkilerinde başarı kazanmasının vasıtalarından biri.

Konuşmada özellikle geçen yıl İstanbul görüşmelerinde tarafların parafe ettiği metne yapılan gönderme, Rusya’nın arabulucular karşısındaki diplomatik elini güçlendiriyor. Putin söz konusu taslak belgeyi gösterirken Afrikalı liderlerin yüz ifadeleri, buna tanıklık ediyor. Ama sorun şu ki Kiev rejiminin diplomatik elini zayıflatıyor değil, çünkü rejim zaten diplomasiyi bütünüyle işlevsiz kılmayı amaç edinmiş durumda. İlk defa sabık Britanya başbakanı Boris Johnson’un formüle ettiği, troykanın Rusya’ya karşı Ukrayna’da “son Ukraynalıya varıncaya kadar” savaşması “konsepti” işlemeye devam ediyor.

Yeri gelmişken, Putin parafe edilmiş taslak anlaşmanın ayrıntılarına girmedi gerçi, ama kameralar karşısına çıkan sayfada Rusya’nın çatışmanın en başındaki hedeflerinden demilitarizasyonun aslında Kiev rejimi tarafından ilkesel olarak kabul edildiğini ve bu çerçevede pazarlık yapıldığını gösteren veriler var. Zor okunuyor gerçi, ama gene de çevirmeye değer.

“Ek 1”. Başlık: “Barış zamanında Ukrayna silahlı kuvvetlerinin askeri yapısında bulunan personel bileşeninin, silahların ve askeri araçların üst sınırı”. Rusya’nın pozisyonu italik, Kiev rejiminin pozisyonu kalın harflerle yazılmış. Ukrayna silahlı kuvvetlerinin sayısı Ukrayna’ya göre 250 bini aşmaz, Rusya’ya göre 85 binin altında. Milli muhafızların sayısı Rusya’ya göre 15 binin altında, Ukrayna tarafı görüş belirtmemiş olmalı ki onların talebi yazılı değil. Tank sayısı: Ukrayna’nın talebi 800, Rusya’nın talebi 342. Zırhlı piyade aracı: Ukrayna’nın talebi 2400, Rusya’nın talebi 1029. Top: Ukrayna’nın talebi 1900, Rusya’nın talebi 519. Çok namlulu roketatar: Ukrayna’nın talebi 600, Rusya’nın talebi 96. PTİ (?): Ukrayna’nın talebi 380, Rusya’nın talebi 96. Havan: Ukrayna’nın talebi 1080, Rusya’nın talebi 147. Tanksavar füze bataryaları: Ukrayna’nın talebi 2000, Rusya’nın talebi 333. Hava savunma bataryaları: Ukrayna’nın talebi 200, Rusya’nın talebi 190.

Liste böyle devam ediyor.

Aynı şekilde, Putin konuşmasında hububat anlaşmasının Afrika ülkelerine yardımcı olduğu iddiasını somut rakamlarla çürütüyor. Burada bizim açımızdan en dikkat çekici veri, Karadeniz koridorundan çıkarılan 38,9 milyon ton Ukrayna hububatından 3,49 milyon tonunu Türkiye’nin aldığı vurgusu. Genel ve teorik açıdan en dikkat çekici veri ise AB ve ABD’nin pandemi dönemindeki krizi para emisyonunu muazzam ölçeklerde artırarak “gelişmekte olan ülkelere” ihraç ettiği vurgusu. Bu, genel marksist emperyalizm analizlerindeki “emperyalizm krizini ihraç eder” yaklaşımının bir tür doğrulaması.

* * *

Birincisi. İyi bildiğinize eminim, Ukrayna’daki bütün problemler 2014’te Ukrayna’da yapılan anayasa dışı silahlı ve kanlı darbeden sonra başladı. Bu darbe batılı sponsorlar tarafından desteklendi. Üstelik bunlar, bu konuda konuşmaktan da sakınmıyorlar ve sakınmadılar. Bu darbenin hazırlanması ve gerçekleştirilmesi için harcadıkları miktarı bile söylediler. Ve bu, darbe, Kiev’de bugün hâkim olanların iktidarının kaynağıdır. Birincisi bu.

İkincisi. Bu darbeden sonra Ukrayna halkının bir kısmı bu darbeyi desteklemedi ve bu bölgelerin halkının bu olay neticesinde iktidara gelen kimselere boyun eğmeyeceğini açıkladı. Rusya bu insanları desteklemeye mecburdu, çünkü bu topraklarla tarihi bağlarımız, bu topraklarda yaşamakta olan insanlarla kültürel-dilsel bağlarımız var.

Uzun zaman Ukrayna’daki durumu barışçıl vasıtalarla düzeltmek hedefini güttük. Eğer duyduysanız, mutlaka duymuşsunuzdur bununla ilgili bir şeyler, Belarus’un başkenti Minsk’te çatışan taraflar arasında mutabakatlar imzalandı. Böylelikle Minsk çözüm süreci başladı.

Anlaşıldı ki batılı ülkeler ve Kiev’de iktidarı almış olan yetkililer bizi boş vaatlerle aldattılar, sonra açıktan açığa, barış mutabakatlarımıza bağlı kalmayacaklarını da açıkladılar ve fiilen bu barış sürecinden ayrıldılar.

Saygıdeğer dostlar, Rusya tam bunun ardından sekiz yıl boyunca tanımamış olduğumuz, Ukrayna topraklarında meydana gelmiş bağımsız devletleri, Lugansk Halk Cumhuriyeti ve Donetsk Halk Cumhuriyeti’ni tanımaya mecbur kaldı.

Şimdi bu meselenin uluslararası hukuk tarafına değineceğim. Soru şu: bu toprakların bağımsızlığını tanımaya hakkımız var mı? BM Şartı’na tamamen uygun olarak buna hakkımız var, çünkü, BM Şartı’nın ilgili maddeleri rehber edinilirse bu toprakların da bağımsızlıklarını ilan etmeye hakkı var. Demek ki tanıma hakkımız doğdu, biz de bunu yaptık.

Sonra, onlarla dostluk ve karşılıklı işbirliği anlaşmasının imzalanmasının ardından, BM Şartı’na tamamen uygun olarak bu desteği onlara verme hakkımız da vardı. Çünkü Kiev rejimi bu problemi silahla çözmek için pek çok girişimde bulunmuştu ve esasen de 2014’te bu barışçıl yurttaşlara karşı hava kuvvetlerini, tankları ve topçuları kullanarak askeri harekâtlara başlamıştı. Bizim de meşru müdafaaya gönderme yapan BM Şartı 51’inci maddesine uygun olarak onlara yardımca bulunma hakkımız vardı.

Bu nedenle, saygıdeğer meslektaşlarım, şu an serimlediğim bu mantık, benim görüşüme göre ve meslektaşlarımın, uzmanların görüşüne göre, uluslararası hukuk ve Birleşmiş Milletler Örgütü Şartı açısından kusursuzdur. Bu, birinci bölüm.

Hepimizi endişelendiren ikinci bölüm ise dünya ekonomisiyle, gıdayla, onunla ilişkili her şeyle, enflasyonla vb. ilgili.

Şuna dikkatinizi çekerim: dünya gıda pazarındaki kriz hiç de Rusya’nın Ukrayna’daki özel askeri harekâtının sonucu değildir. Kriz, Ukrayna’daki durumdan çok önce meydana gelmeye başladı ve batılı ülkelerin, hem Birleşik Devletler’in hem de Avrupa ülkelerinin koronavirüs enfeksiyonu epidemisiyle ilişkili kendi problemlerini çözmek için temelsiz, iktisadi açıdan haklı görülemeyecek emisyonlara girişmeye başlaması sonucunda ortaya çıktı.

Esasen devasa emisyonlar yaparken (bence ABD’de bu 10 trilyon dolar kadar, Avrupa’da ise 5 trilyon avro civarında bir şey) bu ülkeler dünya pazarından bütün gıda mamullerini kendi yararlarına bir elektrikli süpürge gibi çektiler; bunu yaparken kendi tekel pozisyonlarını kötüye kullandılar ve gelişmekte olan ülkeleri dezavantajlı bir duruma soktular. Ayrıntılarına girmeyeceğim, ama bu, bizdeki deyimle, tıbbi bir vakıa, açık bir şey.

Şimdi de hububat anlaşması konusunda. Evet, elbette, her şeye rağmen, Ukrayna topraklarındaki çatışmayla ve Rusya ve Ukrayna arasındaki çatışmayla ilişkili her tür probleme rağmen gelişmekte olan ülkelerin, bu bağlamda gıdaya ihtiyaç duyan Afrika ülkelerinin de bunun acısını çekmemesi gerektiğini anlıyoruz.

Biz, Ukrayna hububatının dünya pazarlarına sunulmasının fakirlik ve açlık problemini çözmekte olduğunu düşünmüyoruz. Hayır, öyle değil. Dahası biz, BM Genel Sekreteri Guterres’in tekliflerini kabul ettik ve, kendisinin o zaman dediği gibi, Ukrayna hububatının öncelikle Afrika’nın en fakir ülkelerine sevkiyatının temin edilmesi için de her şeyi yaptık. Biz bunu kabul ettik.

Peki sonuçlar nedir, saygıdeğer bayanlar ve baylar? İzninizle sayıları dile getireceğim. Sayılar kuru, duygusuz şeylerdir.

15 Haziran itibariyle Ukrayna limanlarından bizim ve Türkiye’nin katkısıyla (Türkiye Cumhurbaşkanı bunun için pek çok şey yaptı) 31,7 milyon ton zirai ürün çıkartıldı. 31, milyon ton, az değil.

Muhtaç Afrika ülkelerine, bunlar Cibuti, Somali, Sudan, Libya, Etiyopya, bu 31,7 milyondan 976 bin ton gönderildi. Bu, saygıdeğer bayanlar ve baylar, değerli dostlar, hepsi topu yüzde 3,1’dir. Bu yeni sömürgeci iktidarlar, Avrupa’dakiler, ama esasen Amerikalılar, uluslararası toplumu ve Afrika’nın muhtaç ülkelerini bir kez daha aldattılar: 31,7 milyon ton çıktı ve bunun sadece yüzde 3’ü muhtaç Afrika ülkelerine taşındı.

Bu bir aldatma değil mi? Yüzyıllardır bütün dünyaya yalan söylemeye alışmışlar, bugün de buna devam ediyorlar. Bu arada AB devletlerine yüzde 38,9, 12,3 milyon ton; Türkiye’ye yüzde 11, geri kalanı da başka ülkelere.

Bu nedenle, buna dikkatinizi çekerim: Ukrayna hububatının dünya pazarına sevkiyatı gıdaya muhtaç Afrika ülkelerinin problemlerini çözmüyor. Buna tekrar döneceğim.

Şimdi görüşmeler konusu.

Saygıdeğer Başkan Ramaphosa! Değerli dostlar!

Rusya asla görüşmeleri geri çevirmedi. Dikkatinizi şuna çekmek isterim: gene Başkan Erdoğan’ın katkısıyla, bildiğiniz gibi, Türkiye’de, Rusya ve Ukrayna arasında, güven artırıcı tedbirler (bunlardan bahsettiniz) ve bizatihi anlaşma metninin hazırlanmasına yönelik bir dizi görüşme yapıldı. Ukrayna tarafıyla bu anlaşmanın gizli bir nitelik taşıyacağına dair anlaşmamız olmadı, ama hiçbir zaman açıkça sunmadık, yorumlamadık da.

Bu anlaşma taslağı Kiev’den gelen görüşme grubunun başkanı tarafından parafe edildi; buraya kendi imzasını koydu. İşte, taslak burada. Adı da şöyle: “Ukrayna’nın devamlı tarafsızlığı ve güvenlik garantileri anlaşması”. Tam da sizin, saygıdeğer dostum Güney Afrika Cumhuriyeti Başkanı, sözünü ettiğiniz garantilerle ilgili. 18 madde.

Dahası, bunun ekleri de var. Bunlar, biliyorsunuz (şu an bile bunun üzerine konuşmayacağım), bunlar silahlı kuvvetlerle ilgili, başka şeylerle ilgili. Her şey yazılı: askeri araçların sayısına ve silahlı kuvvetlerin personel bileşimine kadar. İşte bu belge, bu Kiev heyeti tarafından parafe edildi. İmza da duruyor.

Ama biz, söz verdiğimiz gibi, birliklerimizi Kiev’den çektikten sonra Kiev’deki yetkililer, efendilerinin hep yaptığı gibi bütün bunları tarihin çöplüğüne attılar. Düzgün olsun diye böyle söyleyelim, entelektüel bir şekilde ifade etmeye çalışacağım. Bunu reddettiler. Peki nerede, ileride de başka bir takım mutabakatları reddetmeyeceklerinin garantisi? Ama biz bu şartlarda görüşmeler yürütmeyi hiçbir zaman reddetmedik.

Değerli dostlar!

Hiçbir görüşme yürütmeyeceğini ilan eden biz değiliz, Ukrayna yönetimidir. Dahası, Ukrayna’nın mevcut başkanı, bu görüşmeleri yürütmeyi yasaklayan bir kararname de imzaladı. Bu nedenle, kaygınızı anlıyorum, paylaşıyorum ve hiç kuşkusuz her tür teklifinizi mülahaza etmeye hazırız. Ama görüşmeleri reddeden biz değiliz, Ukrayna tarafı reddetti, kararname bile çıkardı. Bizden ne istiyorlar?

RUSYA

Nabiullina’dan yılbaşı sürprizi: Rusya Merkez Bankası faiz artışına gitmedi

Yayınlanma

Rusya Merkez Bankası, piyasa beklentilerini boşa çıkararak baz faiz oranını yüzde 21’de sabit tuttu. Bu karar, yatırımcıları şaşırtırken faiz artırımı döngüsünün sonlanmış olabileceği yorumlarına yol açtı.

Rusya Merkez Bankası, sürpriz bir kararla baz faiz oranını yüzde 21 seviyesinde sabit tuttu. Bu, piyasalar için büyük bir şok oldu; zira birçok analist, faiz oranının yüzde 23’e hatta yüzde 25’e çıkarılmasını bekliyordu.

Merkez Bankası, ekim ayında oranı yüzde 21’e yükseltirken, daha fazla artışın değerlendirilebileceği yönünde sinyaller vermişti. Ancak bu kez, beklentilerin aksine bir adım attı.

Merkez Bankası kararını, mevcut para politikasının etkilerini göstermeye başlamasıyla gerekçelendirdi. Banka, yıl içinde oranı yüzde 16’dan yüzde 21’e çıkarmış ve borç verme faaliyetinin yavaşladığını gözlemlemişti.

Fakat uzmanlara göre, bu kararda ekonomik baskılar da etkili olmuş olabilir. Rostec Başkanı Sergey Çemyozov, Severstal’ın sahibi Aleksey Mordaşov ve diğer sermayedarlar, faiz oranının yüksekliğinden duydukları rahatsızlığı açıkça dile getirmişlerdi. Bloomberg‘e göre, Başbakan Mihail Mişustin dahil bazı isimler, doğrudan Vladimir Putin’e şikâyette bulunmuştu.

Rusya’da faiz oranı tarihi seviyeye çıkabilir: Yüzde 25 gündemde

Putin, konuyla ilgili yaptığı bir açıklamada, Nabiullina’nın faiz oranı kararıyla ilgili kendisine önceden bilgi vermediğini ve kararın dengeli olacağını düşündüğünü ifade etti. Bu kararın ardından yatırım bankeri Yevgeniy Kogan, Telegram kanalından yaptığı paylaşımda, “Bu beklenmedik bir durumdu… Kimse böyle bir hamle beklemiyordu. Biz oranların artacağını ve yüzde 24’e kadar çıkacağını tahmin ediyorduk,” diyerek durumu değerlendirdi.

Merkez Bankası, enflasyonist baskıların azalmadığını kabul ediyor. Ekim-kasım döneminde yıllık ortalama fiyat artışı yüzde 11,1 olarak gerçekleşti. Çekirdek enflasyon ise yüzde 10,9’a yükselerek, iç talebin güçlü olduğunu ortaya koydu. 16 Aralık itibarıyla yıllık enflasyon yüzde 9,5 seviyesindeydi. Fakat faiz oranlarının artırılmamasının nedenlerinden biri, borç verme faaliyetlerinin düzenleyicinin beklediğinden daha fazla yavaşlaması oldu.

Merkez Bankası, bu durumu “para politikasının sıkılığı, fiyat artışlarının ve yüksek iç talebin etkilerine rağmen enflasyonu düşürme sürecini destekliyor” şeklinde açıkladı. Fakat banka, enflasyonun “bir süre daha” yüksek kalabileceği konusunda uyarıda bulunuyor.

Kredi ve mevduat faiz oranları, Merkez Bankası’nın baz faiz oranından daha hızlı artış gösterdi. Bunun nedenleri arasında riskli borçlulara yönelik kısıtlamalar ve kriz döneminde bankalara tanınan bazı ayrıcalıkların kaldırılması bulunuyor.

Kasım ayında bireysel kredilerde büyüme durdu, kurumsal kredilerde ise önemli bir yavaşlama görüldü. Nabiullina, bu yavaşlamanın enflasyon üzerindeki etkisinin önümüzdeki aylarda daha belirgin hale geleceğini ifade etti.

Rusya Merkez Bankası’ndan rubledeki dalgalanmalara faizle müdahale

Okumaya Devam Et

RUSYA

Kirillov suikastından sonra FSB’de üst düzey istifa

Yayınlanma

FSB Askeri Karşı İstihbarat Başkanı Nikolay Yuriyev, Korgeneral İgor Kirillov’un Moskova’daki patlamada hayatını kaybetmesinin ardından istifa etti.

Rusya Federal Güvenlik Teşkilatı (FSB) Askeri Karşı İstihbarat Dairesi Başkanı Nikolay Yuriyev, görevinden ayrıldı.

RBK gazetesinin haberine göre, Yuriyev’in istifası, kısa süre önce Moskova’da bir patlamada hayatını kaybeden Radyasyon, Kimyasal ve Biyolojik Savunma birliklerinin komutanı Korgeneral İgor Kirillov’un ölümüyle bağlantılı görünse de kaynaklar bu iddiayı yalanladı.

Kaynaklardan biri, Yuriyev’in istifasının emeklilik gerekçesiyle planlandığını ve bu karara ilişkin resmi kararnameye 16 Aralık’ta, Kirillov’un ölümünden bir gün önce imza atıldığını belirtti.

Aynı kaynak, Yuriyev’in görevden ayrılmasının yaz aylarında kararlaştırıldığını, yardımcılarının ise görevlerine devam ettiğini ifade etti.

Daire başkanının görevleri, geçici olarak yardımcılarından birine devredilirken, yeni bir başkanın henüz belirlenmediği vurgulandı.

Korgeneral İgor Kirillov ve yardımcısı İlya Polikarpov, 17 Aralık sabahı Moskova’da Ryazanskiy Prospekt’te meydana gelen bir patlamada yaşamlarını yitirdi. BBC ve The Wall Street Journal tarafından aktarılan bilgilere göre, patlama Ukrayna Güvenlik Teşkilatının (SBU) düzenlediği özel bir operasyonun parçasıydı.

Rusya Soruşturma Komitesi, olayı terör saldırısı ve cinayet olarak değerlendirerek soruşturma başlattı.

Olayın şüphelisinin Özbekistan vatandaşı olduğu ve kısa süre içinde gözaltına alındığı açıklandı.

Rus General İgor Kirillov’un ölümü

Okumaya Devam Et

RUSYA

G7, Rus petrolüne uygulanan tavan fiyatı sıkılaştırmayı planlıyor

Yayınlanma

G7 ülkeleri, Rusya’ya yönelik petrol yaptırımlarını sıkılaştırmayı değerlendiriyor. Bloomberg‘in konuya aşina kaynaklara dayandırdığı haberine göre, Rus menşeli petrolün varil başına 60 dolar olan mevcut tavan fiyatının 40 dolara indirilmesi gündemde.

Bu adım, Rusya’nın enerji gelirlerini azaltmayı ve Ukrayna’daki savaşını finanse etme kapasitesini sınırlamayı hedefliyor.

Mevcut tavan fiyat uygulaması, varil başına 60 doların üzerindeki Rus petrolüne Batı sigortası sağlamıyor. Bu sınırı aşarak ticaret yapan şirketler ise ikincil yaptırımlarla karşı karşıya kalma riski taşıyor.

Tavan fiyatın 40 dolara düşürülmesi, Brent petrolünün mevcut fiyatının yüzde 45 altında ve Rusya’nın Ural petrolünün Karadeniz ve Baltık Denizi limanlarında satıldığı fiyatın üçte bir oranında daha düşük olacak.

G7 ülkeleri, tavan fiyat uygulamasını Aralık 2022’de yürürlüğe koymuştu. Ancak, bu uygulamanın Rusya’nın petrol gelirlerini ne ölçüde etkilediği konusunda farklı görüşler bulunuyor.

Enerji ve Temiz Hava Araştırma Merkezi (CREA) uzmanlarına göre, mevcut tavan fiyat, Rus petrol ihracatının sadece yüzde 20’sini kapsıyor. Petrolün yüzde 80’i ise yaklaşık 800 gemiden oluşan “gölge filo” tarafından taşınıyor. Bu durum, yaptırımların etkinliğini azaltıyor.

Daha sert yaptırımlar arasında denetimlerin artırılması da bulunuyor. Estonya Başbakanı Kristen Michal, sigortasız tankerlerin alıkonulması gibi önlemlerin düşünüldüğünü belirtti.

Brookings Enstitüsü’nden kıdemli araştırmacı Robin Brooks ise petrol fiyat tavanındaki radikal bir düşüşün Rusya’yı mali krize sürükleyebileceğini ifade etti. CREA uzmanları, 60 dolarlık tavan fiyatın 2024’ün başından bu yana Rusya ekonomisini 4 milyar avrodan mahrum bıraktığını ve 30 dolara düşürülmesinin aylık 2,4 milyar avro kayba yol açacağını hesaplıyor.

ABD, Rusya’nın petrol endüstrisine ‘İran tarzı’ yaptırımlar planlıyor

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English