Diplomasi
Putin’in Bakü ziyaretinde neler konuşuldu?

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, yılbaşından bu yana Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile üçüncü yüz yüze görüşmesini gerçekleştirmek üzere dün Bakü’ye gitti. Rusya lideri, Bakü’ye en son Eylül 2018’de ziyaret düzenlemişti.
Rusya ve Azerbaycan liderleri arasındaki son yüz yüze görüşme, temmuz ayında Astana’daki Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) zirvesinde gerçekleşti.
Ayrıca Aliyev, Rus barış güçlerinin Karabağ’dan çekilmesinden kısa bir süre sonra ve babası Haydar Aliyev’in katılımıyla inşa edilen Baykal-Amur Ana Hattı demiryolunun yıldönümünü kutlamak üzere nisan ayında Moskova’ya gitmişti.
Görüşmelerin ana konuları geleneksel olarak ticaret ve ulaştırma işbirliğinin geliştirilmesinin yanı sıra Dağlık Karabağ ihtilafının çözümü de dahil olmak üzere Güney Kafkasya’nın güvenlik meseleleri oldu.
Moskova özellikle Azerbaycan’ın Ermenistan ile ilişkilerinin normalleşmesini desteklemeye devam etmeye hazır, bir barış anlaşması imzalanmasını, Azerbaycan-Ermenistan sınırının belirlenmesi ve sınırlandırılması sürecinin ilerletilmesini, 2020-2022 yıllarında en üst düzeyde varılan üçlü anlaşmalar temelinde bölgedeki ulaşım, lojistik ve iktisadi bağların önündeki engellerin kaldırılmasını hala kilit görevler olarak görüyor.
Öte yandan Kuzey-Güney güzergâhının sadece Orta Doğu pazarlarına ek bir erişim yolu olmasını değil, aynı zamanda Süveyş Kanalı üzerinden geçen deniz yolundan daha cazip olmasını da umuyor.
Aliyev, görüşme öncesinde yaptığı açıklamada, “Rusya ile ikili ilişkilerde çözülmesi gereken sorunlar yok ve zaten oldukça uzun bir süredir var,” ifadelerini kullandı.
Azerbaycan lideri, temmuz sonunda TASS haber ajansına verdiği mülakatta, özellikle uzun süredir devam eden sorunların ‘karşılıklı anlayış, karşılıklı saygı, karşılıklı çıkarların göz önünde bulundurulması ve halklarımız arasındaki ilişkilerin yüzyıllara dayanan tarihi dikkate alınarak’ çözüldüğünü söyledi.
Bir ay önce Putin iki ülke yetkilileri arasındaki etkileşimi ‘başarılı, güvenilir ve oldukça pragmatik’ olarak değerlendirmişti. Putin, Bakü’nün devletlerarası ilişkileri karşılıklı çıkar ve sempati temelinde inşa etmek istediğine işaret etmişti.
Azerbaycanlı siyaset bilimci İlgar Velizade, Nezavisimaya Gazeta‘ya verdiği demeçte Moskova ile Bakü arasındaki ilişkilerin en yüksek gelişme noktasında olduğuna dikkat çekti.
Velizade, “Tarafların stratejik ittifaklarını güçlendirecek bazı belgeler imzalayacakları varsayılabilir. Bu durumda en çok Kuzey-Güney projesi dikkat çekiyor. Aliyev, nisan ayında Moskova’ya yaptığı ziyaret sırasında lojistik alanında bazı önemli kararlardan söz etmişti. Bunu Bakü’de kamuoyuna sunmaları da göz ardı edilemez,” dedi.
Velizade’ye göre iki ülke arasındaki iktisadi ilişkiler aktif bir şekilde gelişiyor. 2023 yılında ticaret hacmi yaklaşık 4,3 milyar dolardı.
Bu arada, genel olarak Güney Kafkasya’daki ilişkiler son derece karmaşık olmaya devam ediyor. Özellikle Moskova ile Bakü arasındaki diyaloğun gelişmesi, Moskova ve Erivan arasındaki gerilimin yükseldiği dönemde gerçekleşiyor.
Geçen hafta Rusya hükümeti, Ermenistan’da 8. sınıflar için hazırlanan tarih ders kitabını eleştirdi. Yetkililer, bölümlerden birinin 19. yüzyılın ilk yarısında Rus İmparatorluğu ile İran arasındaki savaşın sonunu anlatan ‘Doğu Ermenistan’ın Rusya’ya Zorla İlhakı’ başlığını taşımasına tepki göstermişti.
Moskova, “Rus İmparatorluğu’nun ve daha sonra SSCB ve Rusya’nın bugünkü Ermenistan’ın oluşumundaki özel rolünü sorgulamak, genel olarak bilinen gerçeklere karşı çıkmak anlamına gelir,” açıklamasını yapmıştı.
Bakanlık, aynı zamanda bu eylemin, ‘Batı propagandası ve siyasi mühendisliğinin en iyi geleneklerine uygun olarak’ ortak tarihi yeniden yazmaya yönelik ‘bir başka utanmaz girişim’ olarak değerlendirmişti.
Devamında Ermenistan Eğitim Bakanlığı kitabı yeniden yazma sözü verdi.
Ancak Rusya Dünya Ekonomisi ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü (IMEMO) Kafkasya uzmanı Vadim Muhanov ise Moskova’nın da tarih ders kitabı nedeniyle Azerbaycan’a karşı iddiaları olduğunu hatırlattı.
Muhanov, “Örneğin Bakü, Rusya ile İran’ın Azerbaycan halkını böldüğüne inanıyor. Ancak olumlu iktisadi ve siyasi eğilimler karşısında taraflar bunu hatırlamamayı tercih ediyor. Aksine, Erivan’ın Moskova ile büyük sorunları var,” diye konuştu.
Bunun yanı sıra Muhanov, Azerbaycan’ın stratejik müttefik statüsüne yükseltilmesi gerektiğine de katılamadığını vurguladı
İlk olarak, 2022 anlaşması da dahil olmak üzere ikili belgeler bu düzeyde bir etkileşimin mekanizmasını belirtmiyor. İkincisi, Azerbaycan’ın kilit müttefiki, Rusya’ya karşı zor bir tutum sergileyen Türkiye olmaya devam ediyor.
Uzman, “Şu anda Moskova ile Bakü arasında sadece iyi komşuluk ilişkilerinden bahsedebiliriz. Belki ileride taraflar birkaç belge daha imzaladığında bu durum değişir,” değerlendirmesini yaptı.
Moskova’nın Bakü ile Erivan’a dönük tutumundaki değişimin başlıca nedeninin Rusya’nın bölgedeki rolü olduğuna işaret eden Muhanov, şöyle devam etti:
“Bugün Moskova’nın ana önceliği Ukrayna. Diğer aktörler de bundan faydalanmaya karar verdi ve Güney Kafkasya’daki çabalarını yoğunlaştırdı. Karadeniz-Hazar yayı önümüzde duruyor. Ve başka bir bölgedeki durumdaki niteliksel bir değişiklik, Rusya’nın buradaki konumunu hemen niteliksel olarak etkileyecektir.”
Diplomasi
Axios: Trump yönetimi, Ukrayna’da ateşkes için Rusya’ya nisan sonuna kadar ‘süre tanıdı’

Axios‘un konuya aşina bir kaynağa dayandırdığı haberine göre, Donald Trump yönetimi, Ukrayna’da ateşkes sağlanması için Kremlin’e nisan sonuna kadar süre tanıdı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in bu tarihe kadar ateşkese yanaşmaması halinde ABD’nin yeni yaptırımlar uygulamaya hazırlandığı belirtiliyor.
Axios haber portalına konuşan konuya aşina bir kaynağa göre, Donald Trump yönetimi, Ukrayna müzakereleri için nisan sonunu koşullu bir son tarih olarak değerlendiriyor ve bu tarihe kadar Kremlin’den ateşkes konusunda bir karar bekliyor.
Ajansın kaynağı, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in ay sonuna kadar ateşkese razı olmaması durumunda ABD’nin Rusya’ya karşı yeni yaptırımlar uygulamaya hazır olduğunu belirtti. Kaynak, bu yaptırımların hem Trump’ın başkanlık kararnamesi çerçevesinde hem de Kongre tarafından onaylanan bir yasa düzeyinde olabileceğini iddia etti.
İlk durumda kısıtlamaların kaldırılması başkanın basit bir kararıyla mümkün olabilecekken, ikinci durumda pratikte on yıllarca sürebilecek uzun bir prosedür gerekecek.
Axios‘a göre, bu ültimatomu, 11 Nisan Cuma günü Putin ile görüşmesi beklenen Trump’ın özel elçisi Steve Witkoff’un Kremlin’e ilettiği anlaşılıyor.
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, 4 Nisan’da yaptığı açıklamada, Washington yönetiminin “aylarca” beklemeye niyeti olmadığını ve Putin’e düşünmesi için birkaç hafta süre tanıdığını belirtmişti.
Son iki ay içinde Rus ve Amerikalı diplomatlar, ikisi geçen hafta olmak üzere en az altı yüz yüze görüşme gerçekleştirdi.
Fakat bu görüşmelerin hiçbiri somut sonuç vermedi. Rusya Doğrudan Yatırım Fonu (RDIF) Başkanı Kirill Dmitriyev 2-3 Nisan tarihlerinde Washington’u ziyaret ederken, 10 Nisan’da iki ülkenin heyetleri İstanbul’da yaklaşık 6 saat süren bir görüşme yaptı.
Beyaz Saray, Trump’ın ateşi Paskalya’ya (20 Nisan) kadar kesme yönündeki ilk planlarının gerçekçi olmadığını kabul etti.
Dahası, daha önce Reuters‘a konuşan kaynaklar, yönetimin barış anlaşmasının “önümüzdeki aylarda” bile sağlanamayacağından endişe ettiğini aktarmıştı.
Diğer yandan Fox News‘e konuşan kaynaklara göre, Trump, Putin’den memnun değil ve müzakere sürecini kasıtlı olarak geciktirdiğine inanıyor. Habere göre Beyaz Saray, Rusya’nın “gölge filosuna” karşı sert yaptırımlar uygulama olasılığını değerlendiriyor.
Trump daha önce yaptığı açıklamalarda, Rus petrolünü satın alan ülkelere yüzde 500’e varan gümrük vergileri getirebileceğini söylemişti.
Trump’ın özel temsilcisi Witkoff, Putin’le görüşmek üzere Rusya’da
Diplomasi
Petrol üreticisi ülkeler düşen fiyatlar karşısında mali zorluk yaşıyor

Petrol üreten ülkeler, koronavirüs pandemisinden bu yana görülen en düşük fiyatlar nedeniyle mali baskı altına girdi. ABD Başkanı Donald Trump’ın gümrük vergisi kararı ve OPEC+ ülkelerinin üretim artışı, gelirleri düşen hükümetleri borçlanmayı artırma ve harcamaları kısma gibi tedbirler almaya yöneltiyor. Birçok ülkenin bütçe dengesi için mevcut petrol fiyatları yetersiz kalıyor.
Petrol gelirlerine bağımlı ülkeler, koronavirüs pandemisinden bu yana görülen en düşük fiyatlar nedeniyle baskı altında kaldı ve hükümetler gelirlerdeki düşüşe yanıt olarak kamu borcunu artırma ve harcamaları kısma gibi tedbirler hazırlıyor.
ABD Başkanı Donald Trump’ın büyük ölçekli gümrük vergilerini açıklamasının ardından Brent petrolün varil fiyatı birkaç gün içinde yüzde 15’ten fazla düştü.
Washington ve Pekin arasındaki ticaret savaşının tırmanması, resesyon ve enerji talebine ilişkin endişeleri artırdı.
Aynı hafta sekiz OPEC+ ülkesi, mayıs ayından itibaren petrol üretimini günlük 411 bin varil artıracağını duyurdu. Brent petrolün varil fiyatı 60 doların altına gerileyerek Şubat 2021’den bu yana en düşük seviyesine indi.
Energy Aspects‘ten Richard Bronze’a göre, geçen haftaki petrol fiyatlarındaki düşüş, petrol gelirine bağımlı birçok ülkenin bütçelerini dengelemek için yetersiz seviyelere neden oldu.
Bronze, “Bu durum, bazıları için kilit kamu harcamalarını tehdit ederek siyasi istikrarsızlık ve huzursuzluk riskini artıracaktır,” dedi.
Rusya ekonomisinin büyüme hızı son aylarda keskin şekilde yavaşladı. Analistlere göre, petrol fiyatları düşmeye devam ederse ve küresel piyasalarda şoklar yaşanırsa ekonomi daralmayı sürdürecek.
Renaissance Capital ekonomistleri Oleg Kuzmin ve Andrey Melaşçenko, küresel ekonomide resesyon olasılığının önemli ölçüde artmasının, petrol fiyatlarındaki düşüş sonucunda Rusya ekonomisinin de sert bir iniş yapma olasılığını yükselttiğini yazdı.
Rusya Merkez Bankası, inatçı enflasyona rağmen faiz oranlarını düşürmek zorunda kalabilir.
Ülkenin 2025 bütçesi, varil başına ortalama 69,70 dolar petrol fiyatına göre hazırlandı.
Meksika hükümeti bu rakamı 62,50 dolar olarak bekliyordu.
Harcamaları neredeyse tamamen petrol gelirlerine bağlı olan Irak için Brent petrolün varil fiyatının 70 doların altında olması sorun teşkil ediyor.
Konu hakkında kamuoyuna konuşma yetkisi olmayan dört kaynak, Reuters‘a verdiği demeçte, Brezilya’nın gelirleri artırmak için bu yıl açık deniz petrol sahalarındaki hisselerin satışı amacıyla ek bir ihale hazırladığını söyledi.
Brezilya’nın 2025 bütçesinde ortalama Brent petrol fiyatı varil başına 80,79 dolar olarak öngörülüyor.
Diğer petrol üreticisi ülkeler bütçe açığını tahvil yoluyla kapatmayı planlıyor.
Özellikle Kuveyt, mart ayında hükümetin 2017’den bu yana ilk kez uluslararası piyasada tahvil ihraç etmesine olanak tanıyan yasayı kabul etti.
Suudi Arabistan, ekonomiyi çeşitlendirmek amacıyla yapılan harcama patlamasını finanse etmek için son yıllarda zaten tahvil ihracına başvurdu.
Petrol fiyatlarındaki çöküş, krallık üzerinde harcamaları kısma baskısı yaratarak iddialı mega projelerin uygulanmasını zorlaştırıyor.
Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) tahminlerine göre, Riyad’ın bütçe dengesini sağlamak için varil başına 90 doların üzerinde petrol fiyatlarına ihtiyacı var.
Nijerya, enerji ihracatından elde edilecek gelirin harcamaların yarısından fazlasını karşılayacağını hesaplıyordu. Daha önce fiyatlar düştüğünde, ülke harcamaları kısmak yerine borçlanmayı keskin şekilde artırmıştı.
Venezuela, son petrol düşüşünden önce bile, devlet petrol şirketi PDVSA da dahil olmak üzere elektrik tüketimini azaltmak için memurların çalışma saatlerini kısaltmıştı.
Düşüşün sürmesi, Devlet Başkanı Nicolas Maduro üzerinde bütçe harcamalarını kısma yönündeki baskıyı artıracak.
İran, gelirlerinin yaklaşık üçte birini petrol satışından elde ediyor ve petrolün baz fiyatı varil başına 57,50 avro (64,38 dolar) olarak belirlenmiş durumda.
Aynı zamanda Karakas ve Tahran, her iki ülkeden enerji arzını sınırlamaya çalışan Washington’un baskısıyla karşı karşıya bulunuyor.
İran’ın mali durumu açısından belirleyici faktör, Çin’in ABD ile ticaret savaşı devam ederken İran petrolünü ithal etmeyi sürdürüp sürdürmeyeceği olacak.
Diplomasi
İngiltere, Ukrayna’ya beş yıl asker konuşlandırmaya hazırlanıyor

The Telegraph‘ın haberine göre İngiltere, olası bir barış anlaşmasının ardından ‘Rusya’yı caydırmak’ amacıyla Ukrayna’ya beş yıl süreyle asker konuşlandırmaya hazırlanıyor. İngiltere ve Fransa öncülüğündeki ‘gönüllüler koalisyonu’ kapsamında gönderilecek askerlerin Ukrayna ordusunu eğitmesi ve kritik altyapıyı koruması hedefleniyor.
The Telegraph‘a konuşan kaynaklara göre İngiltere, Rusya’ya karşı Ukrayna’ya beş yıl süreyle asker konuşlandırabilir.
Kaynaklar, askerlerin Ukrayna ordusunu eğitmek ve yeniden yapılandırmakla görevlendirileceğini belirtti.
Bu birliklerin diğer Batılı ülkelerin askeri birlikleriyle işbirliği yapacağı ve “Avrupa’nın liderliği altında” olacağı ifade edildi.
Kara birliklerinin gönderilmesinin yanı sıra, İngiltere’nin Ukrayna’nın hava ve deniz sahasının korunmasını da sağlamayı amaçladığı bildirildi.
The Telegraph‘a konuşan kaynaklar, Londra’nın Kiev’i desteklemek için toplamda ne kadar asker göndermeyi planladığının belirtilmediğini, fakat askerlerin beş yıl içinde aşamalı olarak geri çekileceğini kaydetti.
Ukrayna’ya barış gücü gönderilmesi konusu, 10 Nisan’da 30 ülkenin savunma bakanlarının katıldığı toplantıda ele alındı.
Toplantı, NATO karargahında ABD’nin katılımı olmadan gerçekleşti.
Ukrayna’ya asker göndermek üzere “gönüllüler koalisyonu” oluşturma çabalarına İngiltere ve Fransa öncülük etti.
AFP‘nin haberine göre, Londra ve Paris’in yanı sıra Baltık ülkeleri de barış gücü misyonuna katılmayı kabul etti.
Toplantıya katılan diğer ülkeler ise asker konuşlandırmanın amacını sorguladı. İsveç Savunma Bakanı Pål Jonson, “Misyonun neleri içereceğini ve ne yapacağımızı açıklığa kavuşturmak önemli. Barış gücü mü, caydırıcılık gücü mü yoksa güvenlik gücü mü olacağız?” dedi.
“Gönüllüler koalisyonu” güçlerinin, Moskova ile Kiev arasında barış anlaşması imzalandıktan sonra Ukrayna’da konuşlandırılması bekleniyor.
Birlikler temas hattı boyunca konuşlanmayacak
Batılı askerlerin kritik altyapı tesislerinin güvenliğini sağlaması öngörülüyor. Ancak bu birlikler temas hattı boyunca konuşlanmayacak.
The Times‘ın daha önceki haberine göre, barış gücü birliğinin mevcudu 30 bine kadar çıkabilir.
Rusya ise NATO ülkelerinin askerlerinin Ukrayna’da konuşlandırılmasına kesinlikle karşı çıkıyor.
Rusya reddetmişti
Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Aleksandr Gruşko, “Tüm bu konuşmalar kesinlikle yersiz ve saçma. Eğer orada ortaya çıkarlarsa, bu, çatışma bölgesinde konuşlandıkları anlamına gelir ve bu birlikler için çatışmanın tarafı olarak tüm sonuçları doğurur,” ifadesini kullanmıştı.
Gruşko’ya göre, sadece barış anlaşmasının uygulanmasını denetleyecek silahsız gözlemciler söz konusu olabilir.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ise savaşın sona ermesinin ardından Ukrayna’da barış gücü birliğinin konuşlandırılmasının Rusya’nın onayını gerektirmeyeceğini iddia etmişti.
Macron, “Ukrayna egemen bir devlettir ve eğer topraklarında müttefik askerlerinin bulunmasını talep ederse, buna katılıp katılmamak Rusya’nın kararı değildir,” diye konuşmuştu.
Macron’a göre, barış gücü askerlerinin konuşlandırılması müzakerelerin bir parçası olacak, zira “Ukraynalıların hiçbir şekilde toprak tavizlerine gitmeyeceği ve hiçbir güvenlik garantisi olmadan kalmayacağı açık.”
Daha önce Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, barış anlaşmasına uyulmasının etkin kontrolü için ülke topraklarında 100 bin barış gücü askerinin konuşlandırılması çağrısında bulunmuştu.
ABD, Avrupa barış gücü birliğinin konuşlandırılmasını destekledi ancak kendi askerlerini göndermeyi reddetti.
-
Ortadoğu2 hafta önce
Suriye İnsan Hakları Takip Komitesi: Sahil bölgesinde soykırım işlendi
-
Dünya Basını2 hafta önce
Signal bir Amerikan hükümeti operasyonudur
-
Diplomasi2 hafta önce
ABD, Ukrayna’ya ‘sömürge’ anlaşması teklif etti
-
Rusya2 hafta önce
Güney Koreli şirketler Rusya’ya dönmek istiyor
-
Rusya2 hafta önce
Putin: Arktik’te işbirliğine hazırız
-
Avrupa1 hafta önce
Almanya’daki Porsche fabrikaları tank üretmeye başlayacak
-
Avrupa2 hafta önce
Fransa, savunma sanayisi için 450 milyon avroluk fon kuruyor
-
Ortadoğu2 hafta önce
ABD, Beyaz Baretliler’e mali desteği kesti