Avrupa
Sofya’da Radev ile Zelenski arasında canlı yayında ‘savaş’ gerginliği

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, 6 Temmuz Perşembe günü Sofya’ya gerçekleştirdiği bir günlük ziyaret sırasında, Ukrayna’nın çatışmaya diplomatik bir çözüm getirmekten kaçındığını söyleyen Bulgaristan Cumhurbaşkanı Rumen Radev ile canlı yayında tartıştı.
Zelenski, 6 Haziran’dan bu yana görevde olan AB yanlısı Nikolay Denkov hükümetinin daveti üzerine Bulgaristan’a geldi. Ukrayna Devlet Başkanı, Radev’in geçici hükümetinin çatışmaya ilişkin Ukrayna yanlısı olmayan tutumları nedeniyle şimdiye kadar Sofya ile temas kurmaktan kaçınmıştı.
Zelenski, Denkov ile görüştükten sonra nezaketen Radev’i de ziyaret etti ve iki cumhurbaşkanının karşı karşıya geldiği bir görüşme gerçekleşti. Görüşmenin büyük bir bölümü televizyondan canlı olarak yayınlandı.
Radev, Ukrayna savaşı için defalarca ‘çatışma’ sözcüğünü kullandı ve “Bu çatışmanın askeri bir çözümü olmadığını ve daha fazla silahın bunu çözmeyeceğini savunmaya devam ediyorum,” dedi.
Radev ayrıca ‘gerilimin azaltılması, ateşkes ve diplomasi yoluyla barışçıl bir çözüm için tutarlı bir çaba’ gösterilmesi gerektiğini söyledi.
“Benim çağrım şu ki şu anda zafer, zafer kelimelerini duyuyoruz… ‘barış’ kelimesini daha fazla duymak istiyoruz ve önde gelen çabalar ‘barış’ kelimesi için olmalı,” diyen Radev, bu çatışmada giderek daha fazla Ukraynalı Bulgar’ın öldüğünü sözlerine ekledi.
Radev ayrıca, enflasyon ve artan popülizm koşullarında, sadece Ukrayna’yı değil, savaşın Avrupa’yı nasıl etkilediğini de düşünmek zorunda olduklarına dikkat çekti.
Zelenski’den yanıt: Ne diplomasisi?
Radev’in ‘diplomatik yaklaşım eksikliği’ne ilişkin eleştirisine Zelenski, “Hâlâ hangi diplomasiyi kullanmalıyız?” sorusuyla yanıt verdi. Zaporijya nükleer santralini örnek veren Ukraynalı lider, “Ruslar bir kriz yaratmak için merkezi ele geçirdi… Daha ne diplomatik çabası? Orada bir şeyi engelleyenin Ukrayna olduğunu iddia edemezsiniz,” dedi.
Rusya’nın tahıl anlaşmasının uygulanmasını da aynı şekilde engellediğini iddia ederek, bunun Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in ‘sürtüşmesine’ yol açtığını söyledi.
“Rusya her gün tahılın gitmesini nasıl engelleyeceğini düşünüyor. Bu koridoru biz kontrol etmiyoruz, Rusya yasaları ihlal ederek karasularımızda ele geçirdi,” diyen Zelenski, BM’nin Rusya ile müzakere edemeyeceğini savundu.
Askeri yardım meselesi
Radev, Bulgaristan’ın Ukrayna’ya askeri yardım göndermesine karşı çıktığını da söyledi.
Zelenski, buna itiraz ederek, “Savaş mesafeleri dikkate almaz. Tanrı korusun, başınıza bir felaket gelir ve benim yerimde olursunuz,” dedi.
“Başkomutan olarak ordunuzu zayıflatmamak için mühimmat tedarikini desteklemediğinizi söylediniz. Yoksa Ukrayna’nın güçlenmesini mi desteklemiyorsunuz? Bunlar farklı şeyler,” diyen Zelenski, Bulgaristan’ın tüm silahlarını elinde tutsa bile Rusya’nın saldırması halinde bunların işe yaramayacağını savundu.
Zelenski, “Bu nedenle insanlara kendilerini savunmaları için silah vermek iyidir, böylece savaş size, Polonyalılara, Rumenlere gelmez,” dedi.
Radev’in kameraların odadan çıkmasını istemesinden önce Zelenski şunları söyledi: “Ukrayna’ya yardımı desteklememek sizin hakkınız ama anlamanızı isterim: Bir gün AB üyesi olacağımıza inanıyorum ve Ukrayna ile Avrupa’nın ortak değerlere sahip olması gerektiğine inanıyorum. Çünkü Rusya NATO’yu ve AB’yi yok etmek istiyor, amaçları bu, biliyor musunuz? Görüyorsunuz, o bizi yok etmek istiyor ve biz sadece yaşamak istiyoruz. İşte bu!”
Ukrayna, Bulgaristan’dan nükleer reaktör almak istiyor
Öte yandan Bulgaristan Başbakanı Nikolay Denkov yaptığı açıklamada, Ukrayna’nın gelecekteki elektrik sıkıntısıyla daha iyi başa çıkabilmesi için Bulgaristan’ın Rus yapımı iki nükleer reaktörünü AB parasıyla satın almak üzere ciddi görüşmelere başladığını söyledi.
Denkov Ukrayna heyetiyle görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada, “Belene’deki reaktörlerin Ukrayna’daki santrallerden birinde kullanılması konusunda ciddi görüşmelere başladık. Birçok teknik, mali ve ekonomik parametrenin görüşülmesi gerektiğinden, bu sadece müzakerelerin başlangıcıdır,” dedi.
Perşembe günü erken saatlerde Bulgar milletvekillerinin çoğunluğunun, hükümete nükleer reaktörlerin satışını Kiev ile 600 milyon avro karşılığında müzakere etmesi için 30 gün süre verme kararı almasıyla müzakerelerin önü açılmış oldu. Bu miktar, Bulgar devletine ait Ulusal Elektrik Şirketi’nin iki reaktör, buhar jeneratörleri ve diğer ekipmanlar için Rus Atomstroyexport’a ödediği fiyat.
Vazrazhdane ve Bulgar Sosyalist Partisi’nden (BSP) 57 milletvekili bu hamleye karşı çıktı. BSP milletvekili Rumen Gechev, “Bulgar enerji endüstrisinin geleceğini mahveden bir cenaze törenine katılan milletvekili arkadaşlarımın arasında durmamın imkanı yok,” dedi.
Avrupa
Merz: Bu hafta ilerleme olmazsa Rusya’ya yeni yaptırımlar yolda

Almanya Başbakanı Merz, Ukrayna’daki savaşın sona erdirilmesi yönünde bu hafta somut ilerleme kaydedilmemesi hâlinde Avrupa Birliği’nin Rusya’ya yönelik yeni ve daha sert yaptırımlar uygulayacağını açıkladı. Alman Dışişleri Bakanı Wadephul ise Rusya Devlet Başkanı Putin’i, barışa niyetliyse Türkiye’de yapılması planlanan görüşmelere bizzat katılmaya çağırdı.
Almanya Başbakanı Friedrich Merz, bugün yaptığı açıklamada, Ukrayna’daki savaşın sona erdirilmesi yönünde önümüzdeki günlerde somut bir ilerleme kaydedilmemesi hâlinde Avrupa Birliği’nin (AB) Rusya’ya yönelik yaptırım baskısını artırmaya hazır olduğunu belirtti.
Merz’e göre, ilgili yaptırım paketi halihazırda hazırlanmış durumda.
Yunan mevkidaşı Kiryakos Miçotakis ile düzenlediği ortak basın toplantısında konuşan Merz, “Vladimir Putin’den bir anlaşma bekliyoruz. Hafta sonuna kadar bir gelişme olmazsa, Avrupa düzeyinde yaptırımların önemli ölçüde sıkılaştırılması için birlikte çalışacağız,” diye vurguladı.
Merz, yeni kısıtlayıcı tedbirlerin diğerlerinin yanı sıra enerji sektörü ve finans piyasalarını da etkileyebileceğini kaydetti.
Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul de konuya ilişkin bir açıklama yaparak, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in gerçekten barış istemesi hâlinde, 15 Mayıs’ta Türkiye’de Ukrayna ile yapılması planlanan görüşmelere bizzat gelmesi çağrısında bulundu.
Tagesschau‘nun aktardığına göre Wadephul, “Rusya, İstanbul’da boş bir sandalye bırakmamalıdır. Eğer Kremlin gerçekten bir çözümle ilgileniyorsa, o (Putin) orada olmalıdır,” dedi.
Bakan ayrıca, önerilen diyaloğun reddedilmesi durumunda Moskova’nın “sonuçlarla yüzleşeceğini” belirterek, “Berlin, Rusya’nın bu savaşı cezasız bir şekilde sürdürmesine izin vermeyecektir,” diye ekledi.
Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius ise Kremlin üzerindeki yaptırım baskısının ve Ukrayna’ya desteğin artırılması çağrısında bulundu.
Pistorius, Putin’in ateşkes ve müzakerelerin başlaması konularındaki tutumunda bir değişiklik olmadığını ifade ederek, “Her zamanki gibi hareket ediyor ve gerçek bir uzlaşma isteği göstermiyor,” şeklinde konuştu.
10 Mayıs’ta Kiev’de “Gönüllüler Koalisyonu” ülkelerinin liderleri bir zirve gerçekleştirmişti.
Toplantının ardından katılımcılar, Moskova’nın 12 Mayıs’ta yürürlüğe girmesi gereken ön koşulsuz 30 günlük ateşkes önerisini reddetmesi durumunda AB ve ABD’nin yeni, daha sert yaptırımlar uygulayacağını duyurmuştu.
Zirvede ayrıca, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri tarafından Ukrayna’ya yapılan askeri yardım hacminin artırılacağı da belirtilmişti.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 10 Mayıs’ı 11 Mayıs’a bağlayan gece geçici ateşkes girişimini reddetmiş, ancak 15 Mayıs’ta İstanbul’da Ukrayna ile doğrudan görüşmeler yapmaya hazır olduğunu ifade etmişti.
Buna karşılık Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, Kiev’in müzakere sürecinin başlamasına onay verdiğini teyit ederek Putin’e görüşme için bizzat Türkiye’ye gelmesini önermişti.
Zelenskiy, diyaloğun başlaması için ön cephede sükunet rejiminin kurulması şartını bir kez daha vurgulamıştı. Bu pozisyon hem ABD hem de “gönüllüler koalisyonu” katılımcıları tarafından desteklenmişti.
Kremlin: Rusya, Ukrayna’da uzun vadeli barış konusunda ciddi
Avrupa
Avrupa’nın ‘güvenliğinde’ Almanya belirsizliği

Almanya ve yeni şansölyesi Friedrich Merz, görevinin ilk günlerini Avrupa’yı dolaşarak geçirdi fakat Berlin’in yeni liderliğinin Avrupa savunma politikası için ne anlama geleceği konusunda belirsizlik sürüyor.
Şubat ayında Hıristiyan Demokratların (CDU/CSU) seçim zaferinden bu yana, birçok kişi Merz’in liderliğinde Alman savunma politikasında hızlı bir dönüş olacağını öngörüyordu.
Merz, seçim gecesi Avrupa’nın ABD’den stratejik bağımsızlığını “mutlak önceliği” olarak nitelendirerek çağrıda bulundu ve ardından ulusal askeri harcamaları Alman borç kurallarının kısıtlamalarından kurtarmak için SPD ile 1 trilyon avroluk bir anlaşma imzaladı.
Merz, Paris, Varşova ve Kiev’e yaptığı ziyaretlerle ve göreve başladıktan birkaç gün sonra Brüksel’de AB ve NATO liderleriyle kısa bir görüşme yaparak bu umutları daha da körükledi.
Merz’in seçilmesi, Almanya’nın transatlantik bağlarından uzaklaşmasına ve Paris’in uzun süredir savunduğu türden bir stratejik özerkliğe büyük ölçüde kucak açılmasına yol açarsa, Avrupa savunma projeleri muazzam bir ivme kazanacak.
Başlangıçtaki ‘Merz coşkusu’ yerini temkinli iyimserliğe bıraktı
Fakat Merz’in iktidara gelmesi ve ABD Başkanı Donald Trump’ın NATO taahhütlerini sorgulamaktan çok ticaret açığına odaklanmasıyla, Alman liderin tonu daha temkinli hale geldi.
Merz hâlâ açıkça Avrupa’da liderlik rolünü hedefliyor olsa da, birçok savunma başlığında belirsizliğini koruyor ve cesur bir yeni rota çizmek yerine, gelecekteki taahhütler için seçeneklerini açık bırakıyor.
NATO savunma harcamaları hedeflerini GSYİH’nin %3,5’ine çıkarmayı düşünürken, Merz cuma günü Brüksel’e yaptığı ziyaret sırasında, Avrupa genelinde daha yüksek savunma harcamaları yapılabilmesi için AB borç kurallarının gevşetilmesine ilişkin taahhütte bulunmayı reddederek bazılarını hayal kırıklığına uğrattı.
Şansölyeden ‘ortak borçlanma’ya ret
Merz, Almanya’nın uzun süredir devam eden ortak AB borcuna karşı tutumuna sadık kalarak, savunma için ortak Avrupa borçlanmasını reddetti fakat kapıyı tamamen kapatmadı ve ortak borçlanmanın istisnai bir durum olarak kalması gerektiğini söyleyerek, gerekirse geri adım atma imkânını açık bıraktı.
“Avrupa’da bir savunma sanayisi oluşturma“ çabalarını destekleyen şansölye, savunma sanayisinde daha fazla verimlilik çağrısında bulundu, ortak askeri tedarik önerilerini destekledi ve daha fazla Avrupa işbirliği çağrısı yaptı.
Merz, kesin olan tek şeyin “%2 için Avrupalıların birbirine verdiği sözlerin” yeterli olmaması olduğunu söyledi.
Ukrayna’ya Taurus’ tedarikinde geri adım
Bu arada, Almanya’nın Ukrayna’ya uzun menzilli Taurus füzeleri teslim edeceği yönündeki ilk beklentiler de ortadan kalkmış görünüyor.
Savunma Bakanlığı sözcüsü pazartesi günü yaptığı açıklamada, “konunun tamamen abartıldığını” ve füzelerin teslimatının artık kamuoyunda tartışılmayacağını belirtti.
Benzer şekilde, Merz, Ukrayna ile Rusya arasında barış anlaşmasının sağlanmasına yardımcı olmak için Alman askerlerinin gönderilmesi olasılığı konusunda da belirsizliğini korudu.
Kendisinden önceki Scholz gibi, bu tür soruları tamamen erken bulduğunu söyledi. Merz, şimdilik çabaların olası bir ateşkes üzerinde yoğunlaşması gerektiğini vurguladı.
Fakat Berlin’in ateşkesi nasıl uygulayacağı belirsiz. Merz cumartesi günü, Moskova’nın ateşkes talebini reddetmesi halinde Ukrayna’ya “sadece siyasi ve mali değil, askeri olarak da” destek vermeye devam edeceklerini ve ayrıca “kapsamlı bir yaptırım paketi” daha kabul edeceklerini açıklamıştı.
Alman sermayesine Ukrayna dopingi: Yermak’a göre Kiev, Berlin’i bekliyor
Bu arada Ukrayna, savaşın sona ermesi halinde Almanya’ya her türlü cazip iş teklifini sunuyor.
Bu teklifler, ABD ile hammadde anlaşmasının imzalanmasının ardından ülkenin yeraltı kaynaklarının öncelikle ABD şirketleri tarafından işletilebileceği ve dolayısıyla Avrupa şirketleri için artık kolayca erişilebilir olmayacağı gerçeğini de göz önünde bulunduruyor.
Kiev Başkanlık Ofisi Başkanı Andriy Yermak’ın Frankfurter Allgemeine Zeitung (faz) gazetesindeki yazısında belirttiği gibi, Ukrayna’nın mevcut enerji stratejisi 383 milyar dolarlık yeni enerji kapasitesi için kapsamlı yatırım fırsatları öngörüyor.
Bu sektörde, Alman-Ukrayna enerji ortaklığı çerçevesinde Almanya ile halihazırda son derece yakın bir işbirliği içinde çalışıldığına işaret eden Yermak, Alman sanayisinin, savunma sektöründe de son derece kazançlı bir işbirliği umut edebileceğinin altını çiziyor.
Yermak ayrıca siyasi sadakatini de ifade ediyor ve “Ukrayna ve Avrupa, Almanya’yı iyiliğin öncü gücü olarak görüyor” diyor ve “Almanya’nın rolü, Avrupa’nın dünyadaki konumunun tanımlanmasında belirleyici olacak” diye ekliyor.
Yermak, Federal Şansölye Merz’in göreve başladığı dönemde, son 80 yılda görülmediği kadar hızlı değişen bir jeopolitik düzenle karşı karşıya olduğunu belirtiyor ve “Ukrayna ve Avrupa, Almanya’ya liderlik için bakıyor,” ifadelerini kullanıyor.
Avrupa
AB, silah sanayisi için ESG kriterlerini gevşetebilir

Avrupa Komisyonu, savunma şirketlerinin özel finansman sağlamasına ve yatırımcılardan nakit para toplamasına yardımcı olmak için sürdürülebilirlik kurallarını yeniden düzenlemeyi düşünüyor.
Bu, Avrupa genelinde silah üretimini artırmaya yönelik AB destekli geniş çaplı çabalar kapsamında, büyük özel yatırımları kaçırdıkları için çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) yatırım kriterlerini suçlayan silah üreticileri ve diğer savunma şirketlerini rahatlatabilir.
Komisyon sözcüsü Thomas Reigner pazartesi günü Euractiv’e verdiği demeçte, Komisyon’un sektöre finansmanı artırma çabalarının bir parçası olarak “sürdürülebilir finansman çerçevesinin ayarlanmasını” değerlendirdiğini söyledi.
Reigner, AB yürütme organının “Avrupa genelinde hızlı endüstriyel artış için koşullar” yaratmak amacıyla “Omnibus” olarak bilinen savunma basitleştirme paketinin temellerini attığını söyledi.
Euractiv’in gördüğü bir belgeye göre, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, AB’nin savunma sanayisiyle stratejik diyaloğunun başlatılması vesilesiyle pazartesi günü Avrupa savunma şirketleriyle düzenlenecek bir etkinlikte finansmana erişim konusunu gündeme almayı planlıyordu.
ESG kısıtlamalarının gevşetilmesi, mühimmat üretimi gibi alanlarda özel yatırımların önünü açabilir. Hem savunma bakanları hem de savunma sanayisi, AB’yi bankalar ve finans kurumlarından krediye erişimi iyileştirmeye defalarca çağırmıştı.
Özellikle, silah üreticilerini listelemediği ve bankaların bu şirketlere kredi vermeyi engellediği için bloğun mevcut sürdürülebilir yatırım sınıflandırmasını eleştiriyorlardı. Savunma şirketlerinin kriterler kapsamında “zararsız” olarak yeniden sınıflandırılmasını talep ettiler.
Komisyon, savunma politikası hakkında yakın zamanda yayınladığı beyaz kitapta, savunma şirketleri için “ESG yatırımları da dahil olmak üzere finansmana erişimle ilgili engelleri” kaldırma sözü vermiş, fakat o sırada çok az ayrıntı vermişti.
Avrupa Yatırım Bankası (EIB) daha önce, silah endüstrisine daha fazla nakit akışı sağlamak için yatırım uygulamalarını değiştirdi. EIB’nin siber güvenlik sistemleri ve insansız hava araçları gibi sivil ve askeri amaçlı çift kullanımlı ürünlere ilişkin kriterleri, geçtiğimiz yıl içinde giderek gevşetildi.
Mart ayında EIB, Avrupa savunma sanayine yönelik özel kredi koşullarını kolaylaştırmak için bir “basitleştirme çalışması” çağrısında bulundu.
EIB’nin öncülüğünde, Avrupa’nın en büyük borsa grubu Euronext de savunma şirketlerinin özel yatırım fırsatlarına daha iyi erişimini sağlamak için görev tanımını gözden geçireceğini duyurdu.
ESG odaklı yatırımcılar, savunma şirketlerinin ölümcül çatışmalara katkıda bulunabileceği ve demokratik olmayan rejimlere hizmet edebileceği endişeleri nedeniyle, bu şirketlerin gerçekten sürdürülebilir olarak kabul edilip edilemeyeceği konusunda tartışıyor.
-
Görüş2 hafta önce
Hindistan ve Pakistan savaşır mı?
-
Rusya7 gün önce
Rusya’da havaalanlarında toplu uçuş ertelemeleri
-
Dünya Basını2 hafta önce
The Ekonomist: Afrika’dan Göç Dünyayı Değiştirecek
-
Görüş7 gün önce
Kim kazandı?
-
Dünya Basını1 hafta önce
Güçlü Amerikan Tanrıları, Trump ve Uzun Yirminci Yüzyılın Sonu
-
Asya7 gün önce
Cammu ve Keşmir: Yarım asırlık çatışmanın tarihi
-
Görüş6 gün önce
Hindistan-Pakistan savaşı henüz başlamadı
-
Söyleşi7 gün önce
Alexander Rahr: Bu hükümetin dört yıl dayanması beni şaşırtır