Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

Ürdün’de diplomasi trafiği: Bağdat Zirvesi

Yayınlanma

Ürdün’ün ev sahipliğinde ikincisi düzenlenen “Bağdat İşbirliği ve Ortaklık Konferansı” başkent Amman’da 12 ülkeden delegelerin katılımıyla başladı.

Geçen yıl Irak’ta toplanan Bağdat İşbirliği ve Ortaklık Konferansı’nın devamı olarak düzenlenen etkinliğe, Irak, Mısır, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Katar, Bahreyn, Umman, Kuveyt, Türkiye ve İran katılıyor. İlk konferansın organizatörlerinden olan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da konferansa katılan liderler arasında.

Konferansa ayrıca Arap Birliği Genel Sekreteri, Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi Genel Sekreteri ve Birleşmiş Milletler, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Avrupa Birliği temsilcileri de katılıyor. Açılış oturumuna ise Arap ülkeleri, Avrupa Birliği, G20 ülkelerinin büyükelçileri ve Ürdün’e akredite Güvenlik Konseyi daimi üyeleri konuk olarak katılacak.

Irak’ın komşusu olan Suriye’nin ve Lübnan’ın ise konferansa katılmaması dikkat çekti.

Konferansa katılan liderler Ürdün Kralı 2. Abdullah ve Ürdün Veliaht Prensi Hüseyin bin Abdullah tarafından karşılandı.

Konferansın amacı, Irak’ın egemenliğine, güvenliğine ve istikrarına desteği teyit etmek ve bölgedeki kalkınma sürecine katkıda bulunacak şekilde işbirliği mekanizmaları geliştirmek olarak açıklanmıştı.

‘Bölgesel sıkıntılara ortak çözüm’

Bugünkü açılış konuşmasında Kral Abdullah, buluşmanın bölgenin güvenlik ve siyasi krizlerle karşı karşıya olduğu bir zamanda yapıldığına işaret etti.

Bu krizlerin yanı sıra gıda, su, sağlık, enerji güvenliği ve iklim alanındaki tehditlere de dikkat çeken Abdullah, Bağdat İşbirliği ve Ortaklık Konferansı’nın ortak çıkarlara hizmet ederek Irak’ın güvenliğini, refahını ve istikrarını sağlamayı hedeflediğini söyledi.

Ülkesinin “bölgenin istikrara, adil, kapsamlı barışa ve bölgesel işbirliğine ihtiyacı olduğuna” inandığını vurgulayan Kral Abdullah, “Ortak sıkıntılarla mücadele, halklarımızın olumlu etkilerini göreceği kolektif eylemi gerektirir” ifadesini kullandı.

Macron, Fransa’nın bölgede olacağı mesajını verdi

Konferansta konuşan Macron, Fransa’nın, “çıkmazlar, bölünmeler, yabancı müdahalesi ve güvenlik sorunları” ile mücadele eden daha geniş Akdeniz havzasında barış ve güvenliği teşvik etmek adına, bölgenin istikrarına bağlı olduğunu savundu.

“Geçtiğimiz on yıllar göz önüne alındığında, Irak muhtemelen bölgesel istikrarsızlığın ana kurbanlarından biridir” ifadesini kullanan Macron, “bu bölünmeleri aşabilmemiz gerekiyor” dedi.

Irak’tan su kriziyle mücadele için Türkiye ve İran’a çağrı

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani konuşmasında, kendi topraklarından komşu ve bölge ülkelerinin herhangi birine yönelik hiçbir tehdidi kabul etmeyeceklerini söyledi.

Ülkesinin kendisini belli bir eksene kaymaktan uzak tutarak gerginliği azaltma politikası izlediğini ifade eden Sudani, “Irak, tüm bölgesel ve uluslararası ortaklarıyla güçlü ilişki ve işbirliği kurmaya bağlılığını koruyor” dedi.

Sudani aynı zamanda ülkesinin, içişlerine müdahale edilmesini veya topraklarına yönelik saldırıları kabul etmediğini söyledi.

Irak’ın su krizi sebebiyle var olma tehdidiyle karşı karşıya olduğunu vurgulayan Sudani, “Su güvenliğimizi garantiye almak ve sınır aşan su kaynaklarının ortak yönetimi için komşularımız Türkiye ve İran’la ciddi çalışmaya kararlıyız” diye konuştu.

İran-Suudi Arabistan diyaloğu

Konferans öncesinde ve arasında liderler arasında ikili görüşmeler yapıldı.

İran ve Suudi Arabistan yetkilileri arasında da bir görüşme olması bekleniyor. İran Dışişleri Bakanı böyle bir görüşmeye hazır olduğunu duyurmuştu.

İki ülke ilişkileri, Tahran’ın Riyad’ı, Eylül ayından bu yana ülke genelinde süren protestoları kışkırtmakla suçlamasıyla durma noktasına geldi. Geçen hafta ise, Xi Jinping’in ziyareti sırasında açıklanan Çin-Körfez İşbirliği Teşkilatı Zirvesi’nin sonuç bildirgesi İran’ın tepkisine yol açmıştı.

Akaryakıt protestoları

İlki Ağustos 2021’de Irak’ın başkenti Bağdat’ta yapılan konferansa ev sahipliği yapan Ürdün, kendi içinde protestolarla karşı karşıya.

Ürdün’de kamyon sürücülerinin yüksek akaryakıt fiyatlarını protesto etmek için greve gitmesi ile başlayan eylemler büyüdü ve ülke geneline yayıldı. Geçen hafta protestocularla güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmada bir polis memurunun ölmesinin ardından tutuklama baskını başlatıldı. Baskın sırasında da çatışmalar yaşandı.

Ancak hükümetin akaryakıt fiyatlarını düşürmeme konusundaki ısrarı üzerine protestocular hafta sonu da gösterilere devam etti. Hükümet ise akaryakıt fiyatlarını düşürmeme kararını ay sonunda gözden geçirme sözü verdi.

ORTADOĞU

Suudi megakentinin Avustralyalı yöneticisine ırkçılık ve kadın düşmanlığı suçlamaları

Yayınlanma

Wall Street Journal’da (WSJ) geçen çarşamba yayınlanan bir habere göre Suudi Arabistan’ın “Neom” isimli megakent projesini yöneten üst düzey yöneticiler ırkçılık, kadın düşmanlığı ve yolsuzlukla suçlanıyor.

Organizatörlerin New York’un 33 katı büyüklüğünde olacağını iddia ettikleri 500 milyar dolarlık yeni Suudi megakentinin, diğer görkemli projelerin yanı sıra 170 km’lik düz bir şehir, su üzerinde yüzen sekiz kenarlı bir şehir ve bir kayak merkezi içermesi planlanıyor.

Haber, Neom’un medyadan sorumlu Avustralyalı genel müdürü Wayne Borg’un çok sayıda ayrımcı ve ırkçı yorumda bulunduğunu ortaya koyuyor.

Bir olayda, projede çalışan üç işçinin ölmesinin ardından Borg’un, “Bir sürü insan ölüyor, bu yüzden pazar gecesi bir toplantı yapmamız gerekiyor,” dediği aktarılıyor.

Borg başka bir örnekte de, Neom’daki Güney Asyalı göçmen işçiler için de “lanet olası moronlar” ifadesini kullanıyor ve “İşte bu yüzden beyazlar düzenin en tepesinde yer alıyor,” diye ekliyor.

Bu yorumların, WSJ tarafından ses kaydı elde edilen bir telefon görüşmesinde yapıldığı belirtiliyor.

İşçi ölümleriyle ilgili bir başka konuşmada Borg, “Aptallık için eğitim yapamazsınız” ve “Beyaz adamlar ağacın tepesinde” diyor.

İşçilerden birinin düşen bir boru nedeniyle öldüğü, diğerinin üzerine ise bir duvarın çöktüğü bildirildi. Raporda atıfta bulunulan mevcut ve eski çalışanlara göre, üçüncü işçi patlayıcıları yanlış kullanmaktan hayatını kaybetti.

Neom’daki eski çalışanlara göre, ayrı bir olayda Borg, siyahi bir kadın çalışana, “siyahi pislik” dedikten sonra insan kaynakları tarafından çağrıldı. Borg bu ifadeyi kullandığını reddetti.

Çalışanların şikayetlerinin bir özetine göre, Borg’un söz konusu çalışana gönderdiği mesajda, öpücük emojileriyle birlikte “seni özledim” ve “kıçın Beyonce’unkinden daha iyi” dediği bildirildi.

Olayla ilgili bir toplantıda Borg, WSJ tarafından yayınlanan bir ses kaydında duyulan bir yorumda, “o siyahi kaltakla yaşadığı o lanet olaydan” bahsediyor.

Diğer ses kayıtlarına göre Borg, Körfezli kadınlardan “travesti” olarak bahsediyor ve “İslam ve cinsel pozisyonlar hakkında müstehcen şakalar” yapıyor.

WSJ’ye yaptığı açıklamada Neom, “uygunsuz işyeri davranışlarına” karşı sıfır tolerans yaklaşımına sahip olduğunu ve yanlış davranış iddialarını kapsamlı bir şekilde araştıracağını söyledi. Borg’un bir temsilcisi yorum talebine yanıt vermedi.

Haberde, Neom’daki diğer üst düzey yöneticilerin yolsuzluk ve zimmete para geçirme dahil olmak üzere bir dizi konuda suçlandığı veya soruşturulduğu da yazıyor.

Bu Neom yöneticilerinden biri olan Antoni Vives, 2021 yılında bir İspanyol mahkemesi tarafından Barselona belediyesindeki önceki görevi sırasında yolsuzluk yapmaktan mahkum edilmişti. Bir arkadaşına dört yıl boyunca yaklaşık 165.000 dolar değerinde “göstermelik iş” vermekten suçlu bulunmuş ve iki yıl ertelenmiş hapis cezasını kabul etmişti.

Eski çalışanlara göre Vives Neom’dan istifa etti ancak geri dönmeye ikna edildi. Kaynaklar, Vives’in Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile bir bağ kurduğunu ve Selman’ın Suudi Arabistan’da işlenmediği sürece Vives’in suçlarını umursamadığını söylediğini aktardı.

“Zor bir yönetici” olarak ün yapmış olan Neom’un CEO’su Nadhmi al-Nasr da WSJ tarafından elde edilen bir kayıtta, “Herkesi köle gibi çalıştırıyorum,” derken duyuluyor.

Neom megakenti, Muhammed bin Selman’ın Körfez krallığını petrole bağımlılıktan uzaklaştırma ve küresel sahnede itibarını artırma yönündeki Vizyon 2030 stratejisinin merkezini oluşturuyor.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail askerleri tarafından öldürülen Ayşenur Ezgi Eygi’nin cenazesi Türkiye’ye getirildi

Yayınlanma

İşgal altındaki Batı Şeria’da İsrail askerlerince katledilen Ayşenur Ezgi Eygi’nin naaşı, Azerbaycan’dan İstanbul’a getirildi.

Türk Hava Yolları’nın uçağıyla İstanbul Havalimanı’na getirilen Eygi’nin cenazesi, askeri manga tarafından alana getirildi. Eygi’nin naaşı VİP Terminali’nde düzenlenen törenin ardından Aydın’a defnedilmek üzere uçakla İzmir’e gönderildi.

İsrail askerleri, işgal altındaki Batı Şeria’da barışçıl bir gösteri sırasında katılımcıların üzerine ateş açmış, Filistinlilere destek amacıyla gösteriye katılan ve ABD vatandaşlığı da bulunan Eygi, başından vurularak ağır yaralanmıştı.
Filistinlilere ait bir hastaneye kaldırılan Eygi, 6 Eylül’de müdahalelere rağmen hayatını kaybetmişti.

Filistin topraklarının İsrail tarafından işgaline karşı barışçıl ve sivil yöntemlerle Filistinlilere destek veren Uluslararası Dayanışma Hareketi gönüllüsü insan hakları aktivisti olan Eygi, 2003’te İsrail buldozeri tarafından ezilerek öldürülen ABD vatandaşı Rachel Corrie ile aynı harekete mensuptu.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Netanyahu, UCM’nin tutuklama emrini engellemek için Başsavcıdan kendisini ve Gallant’ı soruşturmasını istedi

Yayınlanma

İsrail televizyonunda çarşamba günü yayınlanan bir habere göre Adalet Bakanı Yariv Levin, Başbakan Benjamin Netanyahu’nun emriyle hareket ederek Başsavcı Gali Baharav-Miara’dan başbakan ve Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında Gazze savaşıyla ilgili bir ceza soruşturması açmasını istedi. Böylece Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) ikili hakkında tutuklama emri çıkarması talebini bertaraf etmeyi amaçlıyor.

Channel 12’de yer alan habere göre Netanyahu, devam eden savaş ve Hamas’a karşı yürütülen askeri harekatın nasıl yürütüldüğüne dair bir soruşturma açılıp ardından kapatılmasını ve UCM’ye suçlamaların İsrail tarafından soruşturulduğu ve dolayısıyla mahkemenin müdahalesini gerektirmediğine dair bir güncelleme yapılmasını istedi.

Habere göre Baharav-Miara bu talebi bariz bir hile olduğu ve UCM’yi tatmin etmeyeceği gerekçesiyle reddetti. Baharav-Miara’nın ayrıca Hamas’ın 7 Ekim’de düzenlediği saldırı ve ardından Gazze’de yaşanan savaşla ilgili olarak sadece İsrail’in en üst düzey soruşturması olan bir devlet soruşturma komisyonunun yeterli olacağını zaten kamuoyuna açıkladığını belirttiği bildirildi.

Netanyahu, 7 Ekim öncesi ve sırasındaki bir dizi başarısızlıkla ilgili olarak, bazı koalisyon üyeleri de dahil olmak üzere sık sık yapılan çağrılara rağmen, şimdiye kadar bir devlet soruşturma komisyonu kurmayı reddetti. Netanyahu bir hükümet soruşturmasını tercih ettiğini söylerken, Baharav-Miara daha bağımsız ve kapsamlı olacağını savunduğu bir devlet komisyonu kurulması için bastırıyor. İsrail savaş suçu işlediği suçlamalarıyla karşı karşıya kalırken, bir soruşturmanın bu konuları da ele alması bekleniyor.

Kanal 12’nin kaynaksız haberinde Netanyahu’nun devlet soruşturma komisyonunun kendisini görevden almak için yasal bir manevra olacağından korktuğu belirtildi. Netanyahu uzun süredir yargılandığı yolsuzluk suçlamalarıyla ilgili olarak da benzer bir iddiada bulunuyor.

Kanal, Baharav-Miara gibi bir devlet komisyonunu tercih eden Gallant’ın yine de başsavcıdan en azından bir hükümet soruşturmasını desteklemesini istediğini söyledi. Baharav-Miara’nın bu fikri reddettiği ve “soruşturulan soruşturmacıyı atayamayacağı için” bunun İsrail’in UCM’deki imajına yarardan çok zarar getireceğini söylediği belirtildi.

Netanyahu’nun Likud partisinden üst düzey müttefiki olan Levin’in talebi, UCM Savcısı Karim Khan’ın bu hafta mahkemeden mayıs ayında Netanyahu, Gallant ve Hamas’ın bazı üst düzey isimleri hakkında talep ettiği tutuklama kararlarını “son derece acil bir şekilde” çıkarmasını istemesinin ardından geldi.

Hafta sonu Kanal 12, Baharav-Miara’nın Netanyahu’yu, İsrailli üst düzey sivil ve askeri yetkililer hakkında uluslararası tutuklama emri çıkarılmasını önlemenin en iyi yolunun bir devlet soruşturma komisyonu kurulması olduğu konusunda uyardığını bildirdi.

Kanalın aktardığına göre Baharav-Miara bir mektupta, uluslararası kuruluşlar harekete geçmeden önce bir komisyon kurulması için fırsat penceresinin kapanmakta olduğu uyarısında bulundu.

Baharav-Miara, İsrail’in Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi kurumların ancak ulusal hukuk sistemleri görevlerini yerine getiremediğinde devreye girebileceği ilkesi olan tamamlayıcılığı savunmasının “ancak bir devlet soruşturma komisyonu ile gerçekleştirilebileceğini” söyledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English