Bizi Takip Edin

Diplomasi

Wang Yi: ABD, ticaret savaşlarıyla kendi itibarına zarar veriyor

Yayınlanma

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Rusya ziyaretinde Sputnik‘e verdiği röportajda, Pekin’in Ukrayna’da barış için diyaloğu desteklediğini belirtti. Wang, Trump yönetiminin ‘Önce Amerika’ politikasını ‘Amerikan zorbalığı’ olarak nitelendirerek eleştirdi ve ABD’nin ticaret savaşlarının küresel düzene ve kendi itibarına zarar verdiğini söyledi. Ayrıca, ABD’yi nükleer riskleri azaltmaya çağıran Wang, Çin-Rusya ilişkilerinin istikrar sağlayıcı rolünü vurguladı.

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ve Devlet Başkanı Vladimir Putin dahil üst düzey Rus yetkililerle görüşmek üzere pazartesi günü Rusya’ya üç günlük resmi ziyaret başlattı.

Wang, Sputnik‘e verdiği özel ve kapsamlı röportajda dünya meselelerinin mevcut durumunu değerlendirdi.

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Sputnik‘e Ukrayna’da barış anlaşmasına varılması yönündeki mevcut çabalara ilişkin yaptığı yorumda, “Çin, uluslararası toplumla, özellikle de küresel Güney ülkeleriyle birlikte çözümde yapıcı rol oynamaya hazırdır,” dedi.

Wang, “Krizin nedenlerinin diyalog ve müzakereler yoluyla ortadan kaldırılmasını ve nihayetinde tüm taraflarca kabul edilebilir, adil, uzun vadeli, bağlayıcı bir barış anlaşmasına varılmasını savunuyoruz. Bu anlaşma, Avrasya’da ve tüm dünyada gerçekten kalıcı barış ve istikrarın sağlanmasını mümkün kılacaktır,” diye ekledi.

Wang, Çin’in krizin “ilk gününden itibaren” Ukrayna’da siyasi çözümü savunduğunu belirterek, ülkesinin aldığı tutumun “dünya toplumundaki ülkelerin çoğunluğunun beklentileriyle örtüştüğünü” vurguladı.

Başkan Trump’ın barış girişimine değinen Wang, Rusya ve Devlet Başkanı Putin’in her zaman diyaloğa açık olduğunu kaydetti ve barışa yönelik küçük adımların bile “yapıcı” ve “atılmaya değer” olduğunu söyledi.

Bakan, “Barışa yatarak ulaşamazsınız. Çalışmanız ve sıkı çalışmayla bunu başarmanız gerekir,” ifadesini kullandı.

Başkan Trump’ın Moskova ile ilişkileri yeniden kurma yönündeki mevcut çabalarına değinen Wang, Rusya-ABD ilişkilerinde normale dönüş adımlarının “büyük güçler arasındaki güç dengesini istikrara kavuşturmak için iyi olduğunu ve sıkıntılı uluslararası ortamda iyimserlik aşıladığını” söyledi.

Wang, “Modern dünya artan bir belirsizlik açığıyla karşı karşıya. Bu koşullarda, büyük ülkeler yükümlülüklerini yerine getirerek öngörülemez bir dünyada istikrar sağlayıcı faktör olarak hareket etmelidir,” değerlendirmesini yaptı.

Ayrıca Wang, “Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri, önde gelen dünya güçleri ve BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri olarak, gezegendeki barış ve huzurdan, özellikle de küresel stratejik istikrar söz konusu olduğunda, önemli bir sorumluluk payı taşıyorlar,” ifadelerini kullandı.

Çin Dışişleri Bakanı, Trump’ın yeni dönemindeki ticaret savaşları hakkında yaptığı yorumda, “Washington, kendi sorunlarını çözmek yerine, sorumluluktan kaçmak ve suçu başkasına atmak için mümkün olan her yolu deniyor; gümrük vergilerine, hatta şantaj ve ültimatomlara başvuruyor,” dedi.

“ABD’nin kendisi hasta ama başkalarını tedavi olmaya zorluyor,” diyen Wang, Trump’ın ticaret savaşlarının “sadece küresel piyasaya ve ticaret düzenine değil, aynı zamanda ABD’nin itibarına da ciddi zarar vereceğini” vurguladı.

Bakan, “‘Önce Amerika’, özellikle diğer ülkelerin çıkarlarına zarar vererek, Amerikan zorbalığıyla başarılamaz,” diye ekledi.

Trump’ın gümrük vergilerinde iki kat artışı haklı çıkarmak için fentanil sorununu bahane olarak kullanmasının “hiçbir dayanağı olmadığını vurgulayan Wang, şunları söyledi: “Fentanilin kötüye kullanımı, Amerikalıların kendilerinin çözmesi gereken bir sorundur. Çin, dünyadaki hiçbir ülke gibi olmayan, sert ve kapsamlı bir uyuşturucu karşıtı politika izlemektedir. Yine de hümanizm ilkeleri doğrultusunda ABD’ye mümkün olan her şekilde yardım ettik. Nasıl karşılık verdiler? İyilikle değil, kötülükle ve gümrük vergilerinin mesnetsiz şekilde sıkılaştırılmasıyla.”

Wang, nükleer mesele ve Trump yönetiminin cephaneliklerin azaltılmasına yönelik son görüşmeleri hakkında yaptığı yorumda, ABD’nin küresel stratejik güvensizlik konusunda merkezi aktör olduğunu ve ulusal güvenlik stratejisinde nükleer silahların ağırlığını azaltması ve riskleri azaltmak için başka adımlar atması gerektiğini söyledi.

Wang, ABD’nin “nükleer paylaşım” ve “genişletilmiş nükleer caydırıcılık” politikalarının, küresel füze savunma sistemi kurma çabalarının ve ABD’nin kara konuşlu orta menzilli füzeleri ile diğer stratejik silahları başka ülkelerin sınırlarına yakın konuşlandırmasının küresel stratejik güvenliği “baltaladığını” da ekledi.

Wang, “Washington’u nükleer savaş risklerini azaltmak için ciddi çabalar göstermeye ve gezegenin nükleer silahlardan arındırılması hedefine ulaşmaya çağırıyoruz,” dedi.

Çin Dışişleri Bakanı, Avrasyalı komşular arasındaki özel ilişkinin üç karakteristik özelliğini vurguladı:

— “Ebedi dostlar ve asla düşman olmama” (2001 Rusya-Çin İyi Komşuluk, Dostluk ve İşbirliği Antlaşması‘nın temel ilkesi).

— “Eşitlik ve karşılıklı yarar sağlayan işbirliği.”

— “Üçüncü taraflara karşı ittifak kurmama, çatışmama ve yönelmeme.”

Bunun yanı sıra Wang, “Çin-Rusya ilişkileri başkaları için herhangi bir tehdit oluşturmuyor, dış müdahaleye maruz kalmaları ise söz konusu değil. Bu ilişkiler sadece büyük güçler arasında yeni tip ilişkilere modern bir örnek olmakla kalmıyor, aynı zamanda çalkantılı bir dünyada önemli bir istikrar sağlayıcı faktördür,” yorumunu yaptı.

Bunun yanı sıra Wang, bu yıl düşmanlıkların sona ermesinin 80. yıl dönümü münasebetiyle yaptığı yorumda, İkinci Dünya Savaşı sırasında “iyi ile kötü arasındaki acımasız savaşta Asya ve Avrupa’daki ana savaş cepheleri olarak hizmet veren” Çin ve Rusya’nın “faşizm ve militarizme karşı ortak mücadelede ana güçler olduğunu” söyledi.

Wang, iki ülkenin “savaşın sayısız kurbanı hakkındaki tarihi gerçeği koruması ve tarihini inkar etme, çarpıtma veya tahrif etme yönündeki her türlü girişim ve eyleme karşı çıkması gerektiğini” de sözlerine ekledi.

Rusya Çin’den ne bekliyor?

Diplomasi

El Salvador liderinden Venezuela’ya ‘mahkum takası’ teklifi

Yayınlanma

El Salvador Devlet Başkanı Nayib Bukele, Caracas’ın elindeki “siyasi tutuklular” karşılığında ABD tarafından ülkesine sınır dışı edilen 252 Venezuelalıyı geri göndermeyi teklif etti.

Bukele, ABD’den sınır dışı edilenleri bir ücret karşılığında CECOT olarak bilinen kötü şöhretli maksimum güvenlikli bir hapishanede tutmayı kabul etmişti. Trump yönetimi Venezuelalı göçmenlerin, Washington’un “terör örgütü” olarak tanımladığı Tren de Aragua’nın da aralarında bulunduğu suç çetelerine mensup olduklarını iddia ediyor.

Fakat göçmenlerden bazıları herhangi bir suçtan hüküm giymemiş ya da suçlanmamıştı ve geçen ay, hamleyi engelleyen bir mahkeme kararına rağmen El Salvador’a sınır dışı edildiler.

Aile üyeleri Financial Times’a (FT) yaptıkları açıklamada, Trump yönetiminin bu ay mahkemede göçmenlerden birinin “idari bir hata” nedeniyle yanlışlıkla sınır dışı edildiğini kabul ettiğini ve bazılarının ülkelerine geri gönderilmeyi kabul ettiklerine dair evrak imzaladıklarını söyledi.

Bukele, pazar günü sosyal medya platformu X’te yazdığı yazıda, Venezuela Devlet Başkanı Nicolás Maduro rejimi tarafından “insani bir anlaşma” kapsamında tutulan aynı sayıda “siyasi mahkum” karşılığında mahkumların Venezuela’ya gönderilebileceğini yazdı ve “Siyasi mahkumlarınız herhangi bir suç işlemedi,” iddiasında bulundu.

Bukele’nin Trump ile arası hayli iyi. Fakat hem Washington’ın hem de Bukele’nin sosyal medyada yayınladıkları, kafaları traşlı ve zincire vurulmuş erkeklerin resim ve videolarını paylaştıkları sınır dışı işlemleri, insan hakları gruplarının ve Demokrat siyasetçilerin kınamalarına neden oldu.

Maryland Demokrat Senatörü Chris Van Hollen bu hafta El Salvador’a gitti ve Trump yönetiminin “yanlışlıkla” sınır dışı ettiğini kabul ettiği Kilmar Abrego Garcia ile görüştü.

ABD Yüksek Mahkemesi geçen hafta Beyaz Saray’ın Abrego Garcia’nın geri dönüşünü “kolaylaştırması” gerektiğine hükmetti, fakat Bukele geri dönüşüne yardımcı olmayı reddetti.

Cumartesi günü Yüksek Mahkeme, 18. yüzyıldan kalma ve nadiren kullanılan bir yasa uyarınca Beyaz Saray’ın daha fazla sınır dışı işlemi yapmasını geçici olarak engelledi.

Venezuelalı insan hakları grubu Foro Penal’ın iddiasına göre ülkede aralarında protestocu ve muhalefet liderlerinin de bulunduğu 903 siyasi tutuklu bulunuyor.

Bukele’nin bahsettiği tutuklular arasında Maduro’ya karşı adaylığını koyan ve Washington ile müttefiklerinin birçoğu tarafından geçen yılki seçimlerin galibi olarak görülen eski diplomat Edmundo González’in damadı da var.

Ayrıca bir gazeteci olan Roland Carreño’ya ve muhalefet lideri María Corina Machado’nun annesine de atıfta bulundu. 

Başlangıçta Maduro ile görüşmeleri sürdüren Trump, göreve geldiği ilk dönemden itibaren “maksimum baskı” kampanyasını yoğunlaştırarak Venezuela’nın hayati önem taşıyan petrol endüstrisine yaptırımlar uyguladı ve Chevron, Repsol ve Eni gibi uluslararası enerji gruplarına Biden döneminde tanınan muafiyetleri iptal etti.

Geçtiğimiz ay Washington, Venezuela’ya giden fonları kesmek amacıyla ülkeden ham petrol satın alan ülkelere %25 oranında “ikincil gümrük vergisi” uygulayacağını açıkladı.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Kellogg: Ukrayna’nın NATO üyeliği konusu kapandı

Yayınlanma

ABD Başkanı Trump’ın Ukrayna Özel Temsilcisi Keith Kellogg, Ukrayna’nın NATO üyesi olmayacağını ve bu konunun kapandığını belirtti. Kellogg, bu durumun 2008’den beri bilindiğini vurguladı.

ABD Başkanı Donald Trump’ın Ukrayna Özel Temsilcisi Keith Kellogg, Fox News‘e verdiği demeçte, Ukrayna’nın NATO üyesi olmayacağını ve bu konunun kapandığını belirtti.

Kellogg, “NATO üyeliğinin tartışma dışı olduğunu çok net ifade ettik. Ukrayna ittifaka girmeyecek. Bu yeni bir şey değil, bunu 2008’den beri söylüyoruz,” diye vurguladı.

Kellogg, 17 yıl önce dönemin ABD’nin Moskova Büyükelçisi William Burns’ün, Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ı Ukrayna’nın NATO’ya katılma fikrinin “ulaşılamaz bir hedef” olduğu konusunda uyardığını da hatırlattı.

Daha önce Bloomberg, kaynaklara dayandırdığı haberinde, Trump yönetiminin Avrupalı müttefiklerine Ukrayna’daki savaşı sona erdirmeye yönelik ön bir plan sunduğunu yazmıştı.

Habere göre, kilit hususlar arasında Rusya’nın elindeki topraklar üzerindeki kontrolünün devam etmesi, Moskova’ya yönelik yaptırımların kademeli olarak hafifletilmesi ve Ukrayna’ya NATO üyeliği verilmesi fikrinden vazgeçilmesi yer alıyor.

Kaynaklar, bu planın henüz resmi olarak Kiev’e sunulmadığını belirtti. Ancak kaynaklara göre Ukrayna, Kremlin’in de benzer bir adım atması koşuluyla ateşkesi prensipte değerlendirmeye hazır.

Bloomberg‘in görüşüne başvurduğu kaynaklar, önerilen girişimin nihai bir barış anlaşması olmadığını, yalnızca Rusya’nın çatışmaları durdurması hâlinde uygulanabilecek bir uzlaşma girişimi olduğunu vurguladı.

Donald Trump da daha önce defalarca Ukrayna’nın NATO’nun bir parçası olamayacağını belirtmişti.

Trump’a göre, önceki yönetimin, özellikle Başkan Joe Biden’ın Kiev’e ittifaka katılma garantisi verme vaatleri, Rusya’nın askeri müdahalesinin başlamasının nedenlerinden biri oldu.

Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, bu tür açıklamalara tepki göstermişti.

Zelenskiy, 20 Mart’ta yaptığı açıklamada, NATO üyeliği konusunun müzakere gündeminden çıkarılmasının fiilen “Rusya için bir hediye” olduğunu söyledi.

Zelenskiy, “NATO çerçevesindeki ana müttefik olarak ABD, bugün Ukrayna’nın ittifaka katılımını desteklemiyor. Gerçek bu,” ifadesini kullandı.

Daha sonra NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, Ukrayna’nın potansiyel ittifak üyeliğinin bir barış anlaşmasının konusu olmaması gerektiğine işaret etti.

Ancak Rutte’ye göre, bu konu mevcut müzakerelerden ayrı olarak ele alınabilir ve uzun vadede değerlendirilebilir.

Rusya’nın Berlin Büyükelçisi: ‘Ukrayna’da yabancı askerlerin konuşlandırılması kabul edilemez’

Okumaya Devam Et

Diplomasi

AB’den Amerikan teknoloji şirketlerine ‘kurallara uyma’ çağrısı

Yayınlanma

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen POLITICO’ya yaptığı açıklamada, X, Meta, Apple ve TikTok gibi büyük teknoloji şirketlerinin, bu şirketlerin başında kim olursa olsun ya da nerede bulunurlarsa bulunsunlar, bloğun tüm dijital kural kitabını uygulamaya hazır olduğunu bilmeleri gerektiğini söyledi.

Leyen, AB’nin dijital kurallarına bağlılığıyla ilgili sorulara verdiği yazılı yanıtta, “Ortak yasa koyucularımız tarafından oylanan kurallar uygulanmalıdır. Bu nedenle TikTok, X, Apple ve Meta’ya karşı açtığımız davalar bunlardan sadece birkaçı. Kuralları adil, orantılı ve önyargısız bir şekilde uyguluyoruz. Bir şirketin nereden geldiği ve kimin yönettiği umurumuzda değil. Biz insanları korumayı önemsiyoruz,” dedi.

Açıklamalar, AB’nin, Donald Trump yönetiminin üst düzey üyelerinin sert eleştirilerine maruz kalan kapsamlı bir dijital kurallar paketini uygulama kararlılığına işaret ediyor.

Başkan Yardımcısı JD Vance, içeriği düzenleyen Dijital Hizmetler Yasası (DSA) ya da Yapay Zeka Yasası gibi Avrupa yasalarına karşı, ifade özgürlüğünü sansürledikleri ve Avrupa’da inovasyonu boğdukları gerekçesiyle suçlamalar yöneltmişti.

ABD başkanlık seçimlerinden iki ay önce Vance, Washington’un NATO’ya üyeliğinin devamı ile Avrupa’nın dijital kural kitabı arasında doğrudan bir bağlantı kurarak, AB’nin platformlar üzerinde kurallar koyması halinde ülkesinin ittifaktan çekilebileceğini söylemişti.

Bu tür baskılar, özellikle Avrupa’yı hedef alan ABD ticaret tarifelerine ilişkin gergin tartışmaların ortasında, AB’nin Trump yönetimini kızdırmamak için yasalarını uygulamaktan geri durabileceği endişelerine yol açtı.

“Adil bir dijital pazar” sağlayacağını ileri süren Dijital Pazarlar Yasası’nın ve DSA’nın uygulanması için uzun zamandır beklenen cezalarda görülen gecikmeler, bazı yetkililerin Büyük Teknoloji uygulamalarının açıkça “siyasallaşmasından” şikayet etmesiyle birlikte bu tür endişeleri güçlendirdi.

Leyen’in, AB’nin “kimin yönettiğine bakmaksızın” herhangi bir şirkete karşı kural kitabını uygulayacağı yönündeki ısrarı, bu tür eleştirileri geri püskürtüyor gibi görünüyor.

Avrupa Komisyonu, ocak ayında platforma yönelik bir soruşturmayı tamamladıktan sonra şu anda X’e karşı potansiyel para cezalarını değerlendiriyor.

New York Times nisan ayı başında Brüksel’in 1 milyar dolara kadar para cezası uygulayacağını bildirmiş, fakat bu iddia bir Komisyon sözcüsü tarafından yalanlanmıştı.

AB, gümrük tarifelerinde anlaşma sağlanamazsa, ABD’nin büyük teknoloji şirketlerine yaptırım uygulama tehdidini ortaya atmıştı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English