Bizi Takip Edin

Diplomasi

8 soruda İsrail’e açılan “soykırım” davası

Yayınlanma

Güney Afrika Cumhuriyeti’nin İsrail aleyhine Uluslararası Adalet Divanında (UAD) açtığı “soykırım” davasındaki ihtiyati tedbir taleplerine ilişkin duruşmalar bugün ve yarın görülecek. Birleşmiş Milletlerin (BM) yargı organı UAD bugün Güney Afrika’nın iddialarını, cuma günü ise İsrail’in savunmasını dinleyecek.

Güney Afrika Cumhuriyeti, 29 Aralık’ta, İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Gazze’de işlediği fiillerle 1948 tarihli Birleşmiş Milletler Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’ni ihlal ettiği gerekçesiyle UAD’de dava açarak İsrail için ihtiyati tedbir kararı alınmasını talep etti.  Başvuruda “İsrail’in eylemleri ve ihmalleri soykırım niteliğindedir çünkü hususi soykırım niyetiyle işlenmiştir” ifadelerine yer verilirken, eylemlerin “Gazze’deki Filistinlileri yok etmek” amacı taşıdığı vurgulandı.

ABD ve Almanya’dan İsrail’e destek

Davanın başlaması öncesinde ABD ve Almanya’dan İsrail’e destek geldi. Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, İsrail’in Gazze’de soykırım niyeti olmadığını savundu. Baerbock Lübnan ziyareti sırasında yaptığı açıklamada, “İsrail’in silahlı terör örgütü Hamas’a karşı kendini savunurken böyle bir niyeti olduğunu göremiyorum” dedi.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken da Tel Aviv’deki temasları sonrasında yaptığı açıklamada İsrail aleyhine açılan davanın “bir kıymeti bulunmadığı”nı iddia etti.

İngiltere Dışişleri Bakanı David Cameron ise parlamentonun Dış İlişkiler Komisyonunda kendisine Gazze’deki olası uluslararası hukuk ihlalleri konusunda yöneltilen bir soruya yanıt verirken hükümete bağlı hukukçuların İsrail’in uluslararası hukuku ihlal ettiğini düşünmediğini belirtmiş, ancak savaşta gördüğü bazı şeylerin kendisinde derin endişe yarattığını söylemişti.

Öte yandan Türkiye’den bir heyet de duruşmaları takip etmek üzere Lahey’e geldi. TBMM Adalet Komisyonu Başkanı ve Ak Parti İstanbul Milletvekili Cüneyt Yüksel başkanlığındaki heyette Avrupa Birliği Karma Parlamento Komisyonu Başkanı ve Ak Parti İstanbul Milletvekili İsmail Emrah Karayel ve Anayasa Komisyon Üyesi ve Denizli Milletvekili Cahit Özkan bulunuyor.

Dava neden UAD’de açıldı?

UAD, BM’nin devletler arasındaki ihtilaflarda hüküm veren en üst düzey mahkemesi. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin aksine gerçek kişileri yargılayamıyor. BM Genel Kurulu ve Güvenlik Konseyi’nin dokuz yıllık görev süreleri için seçtiği 15 yargıçtan oluşan UAD’ye devletler başvuru yapabiliyor. Mahkemenin yetkilerinden biri 1948 Soykırım Sözleşmesi’nden doğan ihtilaflarda hüküm vermek. UAD, Uluslararası Ceza Mahkemesinden farklı olarak, gerçek kişileri yargılamıyor. Söz konusu Sözleşme’nin 9. maddesi uyarınca, bir devletin sözleşmenin maddelerini ihlal etmesi durumunda, sözleşmeye taraf herhangi bir devlet, ihlalci devlet aleyhine UAD’de dava açabiliyor. İsrail, Güney Afrika, Myanmar, Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri anlaşmayı onaylayan 153 ülke arasında.

Tarafları kim temsil edecek?

Adalet Bakanı Ronald Lamola başkanlık edeceği Güney Afrika’nın heyetinde Cumhurbaşkanlığı Genel Direktörü Phindile Baleni, Uluslararası İlişkiler ve İşbirliği Bakanlığı Genel Direktörü Zane Dangor, Adalet Bakanlığı Genel Direktörü Avukat Doctor Mashabane ve Cumhurbaşkanı Özel Danışmanı Avukat Nokukhanya Jele yer alacak. Heyette İngiltere İşçi Partisi’nin eski lideri Jeremy Corbyn de olacak.

İsrail tarafını ise İngiliz hukukçu Malcolm Shaw’ın liderliğinde bir heyetin temsil etmesi bekleniyor.

Davayı neden Güney Afrika açtı?

Güney Afrika hükümeti, Filistin bölgeleriyle iyi ilişkiler yürütüyor. Güney Afrikalı siyasetçiler, kendi ülkelerinde geçmişte yürütülen ayrımcı “apartheid” siyaseti ile Gazze’de yaşananlar arasında benzerlik görüyor.

Güney Afrika, soykırım kastını ispatlamak için özellikle İsrailli yetkililerin Gazzelilere yönelik nefret ve toplu cezalandırma söylemleri, Gazzelilerin Hamas’ın fiillerinden topluca sorumlu oldukları, Gazzelilerin topluca yok edilmesi ve Gazzelilerin Filistin’den sürülmelerine ilişkin beyanlarını kullanarak on binlerce ölü ve yararlıya rağmen devam eden saldırıların, Gazzelilere yönelik “soykırım niyeti” taşıdığını göstermeyi amaçlıyor.

İsrail ne diyor?

İsrail tarafı ise soykırım çağrısı yapan söz konusu ifadelerin bağlayıcı olmadığını, bu ifadelerin karar verici konumda olmayan ve savaş kabinesi dışındaki kişilerden geldiğini ve kast edilenin Gazzeliler değil, Hamas olduğunu iddia ederek soykırım kastıyla hareket etmediğini ve sivil zayiatını azaltmak için elinden geleni yaptığını ileri sürerek kendisini savunmayı amaçlıyor.

Güney Afrika’nın iddiaları neler?

AA’nın haberine göre Güney Afrika, İsrail’i, Soykırım Sözleşmesi’ni üç şekilde ihlal etmekle suçluyor.

Güney Afrika ilk olarak, İsrail’in, Gazze’de yürüttüğü operasyonlarda, aynı ulusa, ırka ve dine mensup Gazze halkına karşı soykırım maksadıyla öldürme, ciddi surette bedensel veya zihinsel zarar verme güdüsüyle hareket ettiğini ve Gazzelilerin yaşam şartlarını, fiziksel varlığını ortadan kaldıracak şekilde kasten değiştirdiğini iddia ediyor. İkinci olarak, İsrail’in soykırımı önlemede başarısız olduğu ifade ediliyor. Son olarak, Güney Afrika, İsrail’in soykırımı teşvik eden yetkilileri cezalandırmadığına işaret ediyor.

İhtiyati tedbir ne anlama geliyor?

Güney Afrika, Divan’dan, İsrail’i “soykırım yapmamaya, soykırımı önlemeye ve soykırımın faillerini cezalandırmaya” zorlamak için geçici bir tedbir uygulanmasını istiyor.

Bu tür geçici tedbirler, dava süreci devam ederken durumun daha da kötüleşmesini önlemeyi amaçlıyor.

Güney Afrika, 9 ihtiyati tedbir kararına hükmedilmesini talep ediyor.

Bu kapsamda Güney Afrika, Divan’dan, İsrail’in;

1-Gazze’deki askeri operasyonları derhal durdurmasına

2-Kontrolü altındaki herhangi bir grup tarafından, Gazze’deki herhangi bir askeri operasyonu ilerletecek adımlar atmamasına

3-Filistinlilere yönelik soykırımın önlemesi için gerekli tüm makul tedbirleri almasına

4-Soykırım Sözleşmesi’nin 2. maddesi kapsamına giren her türlü eylemden kaçınmasına

5-Yerlerinden edilenlerin evlerine dönerek yeterli gıda, su, yakıt, tıbbi ve hijyen malzemeleri, barınak ve giysi dahil olmak üzere insani yardıma erişiminin sağlamasına

6-Soykırıma karışanların cezalandırılmaları için gerekli adımları atmasına,

7-Soykırımın delillerini muhafaza etmesini ve bu amaçla gelen uluslararası görevliler ve diğer yetkililerin Gazze’ye erişimini engellememesini,

8-Verilen tedbirleri uyguladığına ilişkin Divan’a düzenli rapor sunmasına,

9-Davayı zorlaştıracak veya uzatacak eylemlerden kaçınmasına hükmetmesini istiyor.

Divan, kararını ne kadar sürede açıklıyor?

Kararının açıklanması için hakimleri bağlayan bir son tarih bulunmamakla birlikte, Divan’ın önce yargılamalarına bakıldığından soykırım gibi aciliyet gerektiren durumlarda bu sürenin birkaç hafta olduğu görülüyor.

Gambiya’nın, “Arakanlı Müslümanlara yönelik soykırımın soruşturulması” için Myanmar’a karşı açtığı davada tedbir kararı duruşmaları 12 Aralık 2019’da tamamlanırken Divan, kararını 23 Ocak 2020’de açıkladı. Divan, Ukrayna’nın Rusya’ya karşı açtığı soykırım davasında daha hızlı hareket ederek 7 Mart 2022’de tamamlanan tedbir duruşmalarından 9 gün sonra 17 Mart 2022’de tedbir kararını açıkladı.

Karar bağlayıcı mı?

Divan Şartı’nın 59. maddesi uyarınca kararlar taraflar için bağlayıcı durumda bulunuyor. Eğer İsrail, Divan’ın muhtemel tedbir kararına uymazsa bu durumda Güney Afrika konuyu BM Güvenlik Konseyi’ne taşıyarak Divan kararının uygulanması için harekete geçilmesini talep edebiliyor.

Divan’ın davanın esasına ilişkin nihai kararı vermesi yıllar sürebiliyor ve tedbir kararı, yargılama sonlanana kadar durumun kötüleşmesi ve ağırlaşmaması amacıyla veriliyor.

Tedbir kararının ardından, önce “ilk itirazlar” safhasına geçerek Divan’ın yargı yetkisi ve kabul edilebilirlik şartları sağlanırsa daha sonra “davanın esası”na ilişkin yargılama yapılıyor.

Güney Afrika’nın tedbir talepleri açısından Gazze’de soykırımın gerçekleştiğini ispatlama yükümlülüğü bulunmazken soykırım tehlikesinin varlığını ispatlaması yeterli görülüyor.

Divan tedbir kararı esasa ilişkin değerlendirmesinden daha esnek davranabilse de muhtemel bir tedbir kararı savaşı durması ve üçüncü ülkelerin İsrail’e desteğinin hukuka aykırı hale geldiğinin tescillenmesi anlamını taşıyor.

Her ne kadar UAD’nin kararları UCM ya da diğer mahkemeler açısından bağlayıcı olmasa da aynı olaya ilişkin her iki mahkemenin de birbirinin kararından etkilenerek aynı yönde karar vermelerinin yolunu açılıyor.

Diplomasi

Çin Dışişleri Bakanı, nadir toprak elementleri ihracatı konusunda Avrupa’nın endişelerini gidermeye çalıştı

Yayınlanma

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, nadir toprak elementleri ihracatı üzerindeki kısıtlamalarla ilgili Avrupa Birliği’nin endişelerini hafifleterek, Avrupa şirketlerinin uygun başvuru prosedürlerine uymaları halinde ihtiyaçlarının karşılanacağına dair güvence verdi.

Wang, perşembe günü Berlin’de Alman mevkidaşı ile düzenlediği basın toplantısında, çift kullanımlı malların kontrolünün tüm ülkelerin egemen hakkı ve uluslararası sorumluluğu olduğunu söyledi. Wang, Avrupa şirketlerinin Pekin’in ihracat kontrollerine ilişkin endişeleriyle ilgili bir soruya yanıt verdi.

Bu ayın sonunda yapılacak Çin-AB zirvesinin önünü açmak amacıyla yaptığı ziyaret sırasında yaptığı açıklamada Wang, “Nadir toprak elementleri ihracatı hiçbir zaman Çin ile Avrupa arasında bir sorun olmamıştır ve olmamalıdır” dedi.

“İhracat kontrol düzenlemelerine uyulduğu ve gerekli prosedürler yerine getirildiği sürece, Avrupa şirketlerinin normal ihtiyaçları garanti edilecektir” diye ekledi.

“Çin’in politikaları uluslararası normlara uygun ve dünya barış ve istikrarının korunmasına da yardımcı oluyor”, diyen üst düzey diplomat, Çin ile Avrupa arasında “bu konuyu kasten abartanların” gizli gündemleri olduğunu vurguladı.

Wang, Çinli yetkililerin Avrupalı şirketler için “hızlı bir kanal” oluşturduğunu söyledi.

Çin Dışişleri Bakanı, cuma günü Almanya Başbakanı Friedrich Merz ile de bir araya geldi ve Alman liderine, iki ülke arasındaki ilişkilerin “üçüncü bir tarafın hedefi, bağımlılığı veya dikte ettiği bir şey olmadığını” söyledi.

Çin Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Wang’ın Çin’in açık kalmaya ve ortak kalkınma için “pazar fırsatlarını paylaşmaya” istekli olduğunu söylediği aktarıldı.

Wang, Çin ile Almanya arasındaki ilişkilerin “güçlü bir iç dinamik”e sahip olduğunu ve ‘olgun’ ve son derece istikrarlı olduğunu söyledi.

“Almanya ile yakın ve üst düzey temasları sürdürme” sözü veren Wang, “Bu, sadece iki tarafın yararına olmayacak, aynı zamanda Avrupa ve tüm dünyaya da fayda sağlayacaktır” dedi.

Geçen hafta Çin Ticaret Bakanlığı, Çin’in nadir toprak ihracat lisans başvurularının incelenmesini hızlandırdığını ve birçoğunu onayladığını açıkladı.

Bakanlık sözcüsü He Yadong, Çin’in bu tür başvuruların inceleme ve onay sürecini daha da güçlendireceğini ve ihracat kontrollerine ilişkin ilgili ülkelerle iletişimi ve diyaloğu iyileştirmeye hazır olduğunu, aynı zamanda uygun ticarete aktif olarak izin vereceğini söyledi.

He’nin açıklamaları, Avrupa Birliği’nin Çin’den, ABD ile ticaret anlaşmazlığı sırasında getirilen ve özellikle otomotiv sektöründe tedarik zincirinde kargaşaya yol açan yedi nadir toprak mineraline uygulanan ihracat kontrollerini hafifletmesi çağrısından birkaç hafta sonra geldi.

Geçen ay Çin Ticaret Bakanı Wang Wentao ile yapılan toplantıda, AB Ticaret Komiseri Maros Sefcovic, konunun “öncelikli” olduğunu söyledi.

Sefcovic, “Çinli mevkidaşıma Avrupa otomobil endüstrisindeki endişe verici durum hakkında bilgi verdim, ancak endüstriler diyorum çünkü nadir toprak elementleri ve kalıcı mıknatıslar endüstriyel üretim için kesinlikle vazgeçilmez” dedi.

Sefcovic, AB ticaret sorumlusu olarak, mevcut vaka bazında lisanslama sisteminden, şirketler için yıllık toplu onay mekanizmasına geçilmesini önerdiğini, bunun bürokratik gecikmeleri azaltabileceğini ve etkilenen sektörler üzerindeki baskıyı hafifletebileceğini belirtti.

Perşembe günkü görüşmelerinde Wang Yi ve Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul, Ukrayna krizi, İran’ın nükleer programı ve Orta Doğu’daki durum gibi önemli küresel meseleleri de ele aldı.

Çin Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, iki tarafın yakın iletişimi sürdürme, koordinasyonu geliştirme ve ateşkes, gerilimin azaltılması ve barışçıl çözüm için çabaları sürdürme konusunda mutabık kaldığı belirtildi.

Çin ve ABD, ihracat kontrollerinde anlaşmaya vardı

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Hindistan ve ABD, 9 Temmuz öncesi, geçici ticaret anlaşması imzalamaya yaklaştı

Yayınlanma

Hindistan ve ABD, Başkan Donald Trump’ın tarifeler için çarşamba günü belirlediği son tarihten önce geçici bir ticaret anlaşması imzalamak üzere görüşüyor. Bu tarihten itibaren Hindistan mallarına %26’lık “karşılıklı” gümrük vergileri uygulanmaya başlayacak. Taraflar, bu yılın sonlarında kesinleşebilecek kapsamlı bir anlaşma için görüşmelerini sürdürüyor.

Anlaşma, Hindistan’ın gümrük vergilerinde keskin bir artıştan kaçınmasına yardımcı olabilir. Bu gelişme, çarşamba günü açıklanan ABD-Vietnam anlaşmasının ardından geldi. Anlaşma uyarınca ABD, Vietnam mallarına %20 gümrük vergisi uygulayacak. Bu oran, daha önce Washington tarafından ilan edilen %46’nın altında.

Çin, Trump’ın Vietnam ile yaptığı ticaret anlaşmasına sert tepki gösterdi

Dünya Ticaret Örgütü’nün 2023 verilerine göre, Hindistan’ın basit ortalama gümrük vergisi oranı %17 iken, ABD’nin oranı %3,3 idi.

Salı günü diğer ticaret anlaşmalarının sonuçlanmaya yakın olup olmadığı sorulan Trump, gazetecilere Hindistan ile bir anlaşma olasılığının olduğunu söyledi: “Ve bu farklı bir anlaşma olacak. Bu, bizim girip rekabet edebileceğimiz bir anlaşma olacak. Şu anda… Hindistan kimseyi kabul etmiyor. Bence Hindistan bunu yapacak ve eğer yaparsa, çok daha düşük gümrük vergileri içeren bir anlaşma yapacağız.”

Trump perşembe günü, Washington’un cuma günü ticaret ortaklarına her biri için gümrük vergisi oranlarını belirten mektuplar göndermeye başlayacağını söyledi. Trump, mektupların 10’ar 10’ar gönderileceğini belirtti.

Trump’ın gümrük vergilerini erteleme süresi 9 Temmuz’da doluyor, şimdi ne olacak?

Görüşmeler için ABD’de bir ticaret heyeti bulunan Hindistan, tarım ve süt ürünleri konusunda anlaşmazlıklar sürse de, çarşamba gününden önce İngiltere ve Vietnam’ın ardından Trump yönetimi ile anlaşma sağlayan üçüncü ülke olmayı hedefliyor. Yeni Delhi, Hint çiftçilerin çıkarlarına zarar verme korkusuyla bu sektörleri tamamen açmak istemiyor. Bu nedenle, bu sektörlerin ilk anlaşmanın bir parçası olması olası görünmüyor.

Hindistan Sanayi Konfederasyonu Başkanı Rajiv Memani perşembe günü gazetecilere verdiği demeçte, “Bu sadece bir gümrük vergisi değil, diğer ülkelerle göreceli rekabet gücü meselesi” dedi. Memani, Hindistan Ticaret Bakanlığı’nın Hindistan sanayisinin, özellikle tarım ve süt ürünleri sektörlerinin karşılaştığı zorlukları anladığını, ancak “tüm bu konularda %100 kazanan olmayacağını” unutmamak gerektiğini belirtti.

Şubat ayında Başbakan Narendra Modi’nin ABD ziyaretinde, taraflar sonbahara kadar ikili ticaret anlaşmasının “ilk dilimi” veya birinci aşamasını müzakere etme ve ticareti şu anda yaklaşık 200 milyar dolardan 2030 yılına kadar 500 milyar dolara çıkarma planlarını açıklamıştı.

Geçici anlaşmanın tamamlanmasına az bir zaman kala Hindistan, en büyük ihracat pazarı olan ABD’ye mal sevkiyatında cezai ek maliyetlerden kaçınmayı umuyor.

Ticaret Bakanı Sunil Barthwal geçen ay, “İlk dilimi üzerinde çalışıyoruz ve bildiğiniz gibi 9 Temmuz tarihi var. O tarihten önce bu ilk dilimi sonuçlandırmak istiyoruz” dedi.

Bu arada, ABD-Hindistan Stratejik Ortaklık Forumu danışmanı Mark Linscott, her iki tarafın da “gerekli uzlaşmalara” vardığı için geçici ticaret anlaşmasının yakında imzalanacağına olan güvenini dile getirdi.

Linscott perşembe günü Hindistan’ın özel haber kanalı NDTV’ye yaptığı açıklamada, anlaşmanın “gümrük vergilerinin indirilmesi açısından oldukça önemli” olacağını söyledi ve ekledi: “Anlaşma, sanayi sektörlerine odaklanacak, ancak tarımla ilgili bazı sonuçlar da içerecek. Süt ürünlerinin anlaşmaya dahil edilmeyeceğini düşünüyorum. Buğdayın da dahil edilmeyeceğini düşünüyorum.”

Yeni Delhi merkezli düşünce kuruluşu Global Trade Research Initiative’in kurucusu Ajay Srivastava’ya göre, ABD-Vietnam anlaşmasının zamanlaması “şu anda ABD ile kendi ikili ticaret anlaşmasının son aşamalarında olan Hindistan için özellikle önemli” dedi.

“Hindistanlı müzakereciler, Vietnam anlaşmasının eksikliklerini, özellikle önceki tavizlerin geri alınmasını, genel gümrük vergilerinin uygulanmasını ve Menşe Kurallarına ilişkin belirsizliği yakından incelemelidir. Bu özellikler, ABD’nin tek taraflı kazanımlar elde etmeye yönelik açık eğilimini ortaya koymaktadır,” vurgusunu yaptı Nikkei Asia ile paylaştığı notta.

Srivastava, “Hindistan için, tarife eşitliği, uygulanabilir taahhütler ve kilit sektörler için yeterli korumaların sağlanması, benzer şekilde tek taraflı bir sonucun önlenmesi açısından kritik öneme sahip olacaktır” diye ekledi.

Von der Leyen: AB ve ABD arasındaki ticaret anlaşmasının son tarihten önce tamamlanması imkansız

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Çin, AB’nin brendi ürünlerine %34,9’a varan gümrük vergisi uygulayacak

Yayınlanma

Çin Ticaret Bakanlığı, cuma günü Avrupa Birliği menşeli brendiye ilişkin nihai kararını açıkladı. Bakanlık tarafından yapılan açıklamada, 5 Temmuz 2025 tarihinden itibaren beş yıllık bir süre için Avrupa’dan brendi ihracatına %34,9’a varan gümrük vergileri uygulanacağı belirtildi.

Açıklamaya göre, Pernod Ricard’a ait Martell & Co ve Remy Cointreu’nun Remy Martin gibi minimum fiyat taahhüdünde bulunan bazı şirketler, bu taahhütlerini ihlal etmedikleri takdirde daha yüksek gümrük vergisinden muaf tutulacak.

Karar, geçen yıl başlatılan ve çoğu Fransa menşeli konyak olmak üzere Avrupa brendi ürünlerine yönelik soruşturmanın ardından alındı.

Fransız konyak üreticileri, Çin’de üretilen elektrikli araçlara uygulanan ithalat vergileri nedeniyle Brüksel ile Pekin arasında yaşanan geniş çaplı ticaret savaşının dolaylı mağduru olduklarını şikayet ediyorlar.

Avrupa Birliği’nin Pekin’i otomotiv sektörüne haksız sübvansiyonlar sağladığını iddia ederek Çin’de üretilen elektrikli araçlara ithalat vergisi uygulamaya koymasının ardından, Çin de geçen yıl brendi ithalatına yönelik soruşturma sonrası konyaklara da vergi uyguladı.

Sektör kuruluşu Bureau National Interprofessionnel du Cognac (BNIC) verilerine göre, dünyanın en değerli konyak pazarı olan Çin’e aylık konyak ihracatı, ticaret anlaşmazlığı nedeniyle %70’e varan oranda düştü.

Geçen hafta Reuters, Fransız konyak üreticilerinin Çin pazarı için minimum ithalat fiyatları konusunda geçici bir anlaşmaya vardığını, ancak Pekin’in Çin yapımı elektrikli araçlara uygulanan AB gümrük vergileri konusunda ilerleme sağlanması halinde anlaşmayı kesinleştireceğini bildirdi.

Bu haber, enflasyon ve ekonomik belirsizlik nedeniyle dünyanın en büyük konyak pazarı olan ABD’de de satışlarında düşüş yaşayan brendi üreticileri tarafından memnuniyetle karşılanacak.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English