RUSYA
Rusya 2025’te neler bekliyor?

Rusya Federasyonu’nun en önemli araştırma kurumlarından birisi olan IMEMO – Yevgeniy Primakov Dünya Ekonomisi ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü, her yıl olduğu gibi 2025 yılı için de öngörülerini bir rapor olarak yayımladı.
Rusya Bilimler Akademisi‘ne bağlı araştırma enstitüsü olan IMEMO, 1956 yılında kuruldu. Enstitü, modern dünya siyasetinin ve dünya ekonomisinin gelişimindeki ana eğilimleri incelemeyi ve siyasi kararlar almak için güvenilir bir analitik temel geliştirmeyi amaçlıyor.
Kurum, Rusya’nın federal ve bölgesel yetkilileri, medya, büyük devlet ve özel şirketler ile birlikte Rus ve yabancı araştırma merkezleriyle etkileşim halinde faaliyetlerine devam ediyor.
IMEMO’nun 2025 yılı projeksiyonuna göre en önemli siyasi trendler şunlar olacak:
- Donald Trump’ın yeni Cumhuriyetçi yönetiminin Amerika Birleşik Devletleri’nde iktidara gelmesiyle bağlantılı olarak Amerikan politikasındaki değişiklikler
- Dünya genelindeki muhtelif çatışmaların; küresel, bölgesel ve ulusal düzeylerde ilgili askeri-politik ve sosyo-ekonomik istikrarsızlığı ve belirsizliği ortaya çıkarması ve dünya siyasetinde güvenlik ve militarizasyon konularının öneminin artması eğilimi
- Küresel Güney
Ruslara göre 2024’te çatışma yaratan arka planın artmasının nedenleri sadece “sıcak çatışmalar” değil, aynı zamanda düzinelerce ülke ve kuruluşta (örneğin Avrupa Parlamentosu) seçimlerin yapıldığı yoğun mücadele, önde gelen ülkelerde ve uluslararası kurumlarda (örneğin Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Ceza Mahkemesi) derinleşen iç siyasi dengesizlikler ve bölünmelerdi.
Tüm bunlar, tüm dünyayı etkisi altına alan 2024 ABD Başkanlık Seçimleri’ne ilişkin endişeli beklentiler zemininde, belirsizliği dünya siyasetini etkileyen bağımsız bir faktöre dönüştürdü.
Rapora bakınca 2025’te, hükümet değişikliğinin yaklaştığı Fransa, erken seçimlerin yaklaştığı Almanya, Romanya, Gürcistan ve Kore Cumhuriyeti iç siyasi kriz durumuna gireceği öngörülüyor.
IMEMO uzmanlarına göre Suriye‘deki iktidar rejimi kısa denilebilecek bir sürede ve beklenmedik bir şekilde çöktü. Çatışma gruplarının etno-dinsel doğası ve krize dahil olan uluslararası aktörlerin (İran, Türkiye, Rusya, ABD ve İsrail) daha az karmaşık olmayan çıkar birliği de dahil olmak üzere çok bileşenli yapıyı hesaba katan Ruslar, Suriye’deki mevcut politik değişimi, “öngörülemeyen ve belirsiz bir durum” olarak görüyor.
Ek olarak uzmanlar, Suriye’deki mevcut durumu, ölçeği ve konumu önemli ölçüde farkları olsa bile, 2023‘te Güney Kafkasya‘da yaşanan Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki Karabağ’da meydana gelen savaşa benzetiyor. Buradaki benzetmeyi ise, “dış patronların” (her iki vakada da İran ve Rusya) dikkatlerinin diğer çatışma bölgelerine çekilmesi ve askeri eylemlerin hızla gelişmesine bağlıyorlar.
Öte yandan Ukrayna’daki çatışma halinin 2025 yılında getireceği belirsizlikler silsilesi de (çatışmaların tırmanması veya barış görüşmeleri olmak üzere her iki durum da hesaba katılarak) gündeme alındığında mevcut durum, Rusya Federasyonu açısından “son derece yüksek radikal bir belirsizlik” olarak nitelendiriliyor.
Küresel çaptaki gelişmeleri, dünya siyaseti ve uluslararası ilişkiler üzerinde yıkıcı bir etkiye sahip eylemler olarak nitelendiren Rus uzmanlar, mevcut belirsizlik halini çatışma dinamiklerinin yalnızca başlangıç noktası olarak görüyorlar. Uzmanlara göre önceki dünya düzeninin dönüşümü, “Dünyanın Sonu” anlamına gelmiyor. Genel olarak tanınan bir düzenin ve toplum yaşamının tekdüze normlarının kategorik olarak eksikliği anlamına gelen bir çöküş olarak nitelendiriliyor.
Uluslararası sorunların çözümünde kabul edilmesi mümkün olmayan dayatmacı yöntemlerinin hızla fiili olarak meşrulaştırıldığını belirten rapor, mevcut hali “Küresel İtaatsizlik Şöleni” olarak betimliyor. Bir süredir global çapta değerlendirilen “oldu-bitti” normuyla birlikte kaos olarak da nitelendirilebilecek “Yeni Normallik” algısının sonucunda; inşa edilecek dünyanın başlıca ülkeleri artık dış politika planlamasını kurarken, proaktif stratejileri ve askeri güç faktörünü çok daha fazla öncelleştireceği vurgulanıyor.
Ancak burada siyaset bilimi nezdinde değerlendirme yapmak gerekirse:
“Rus uzmanların önermelerine göre, daha önce büyük güçlerin az veya çok fikir birliğini yansıtan güçlü bir dünya düzeninin ataletiyle başarılı bir şekilde bastırılan çatışma halleri, zincirleme bir şekilde alevlenebilir. Bu durum: Suriye, Karabağ ve Lübnan’daki örneklerde gördüğümüz gibi; sorunları tek taraflı dayatmacı yöntemlerle çözmek için bir fırsat penceresi açar.”
ABD Faktörü:
Pekala Amerikan faktörünü de değerlendiren Rus uzmanlar, 2025 yılında ABD’de yeni bir hükumetin gelmesinin ardından (yalnızca yeni başkanlık idaresi değil; aynı zamanda yasama ve yürütme aygıtlarında da Cumhuriyetçilerin etkisinin artmasıyla birlikte) küresel gündemin neredeyse tüm kilit alanlarında (Avrupa’dan Çin’e, Arktik’ten Güney Afrika’ya) “politik çatallanmalar” yaşanacağını öngörüyorlar. Buna göre kısa ve orta vadede:
- Ukrayna’daki çatışma halinin çözüme kavuşturulması,
- Rusya ve İran’a karşı yaptırımların olası artırılması veya hafifletilmesi,
- Asya – Pasifik ve Afrika’da çok ve/veya iki taraflı formatlı işbirliklerinin artırılması, olası senaryolar şeklinde ortaya çıkıyor.
Donald Trump’ın “MAGA – Make America Great Again (Yeniden Büyük Amerika)” politikasındaki çelişkiye dikkat çeken Ruslar, Çin ile zorlu ticari, ekonomik ve jeopolitik savaşı kazanmak isteyen ABD’nin aynı zamanda modern dünyada, mümkün mertebe geleneksel Amerikan izolasyonculuğuna geri dönerek; sınır ötesindeki savaşlara ve çatışmalara nasıl katılmayacağını sorguluyor. Bu ikilemin de “politik çatallanmalar” yaratacağı kanaatine varıyorlar.
Yukarıda aktardığım tüm bu belirsizlik halini irdelersek, son yıllarda ortaya çıkan küresel siyasetteki değişim süreçleri daha belirgin hale geldi diyebiliriz. Dünya tek kutuplu olmaktan çıktı. Yeniden ABD Devlet Başkanı seçilen Donald Trump’a yönelik korku ve düşmanlığa paralel şekilde ABD artık çoklu çatışmaları tek başına çözebilecek ve dünya üzerindeki baskın rolünü yeniden tesis edebilecek bir güç olmaktan çıktı. Raporda Rus uzmanların da belirttiği gibi, Washington‘da artık politikalar “Çin merceğinden” görülecek. ABD, artık çatışmaları tek başına çözemiyor ve II. Dünya Savaşı’nın ardından inşa edilen Yalta–Postdam Sistemi ile birlikte anlaşmalar ve kurumlar neredeyse tamamen çökmüş durumda.
Enstitünün 2025 çalışmasında birkaç küresel öngörü daha bulunuyor:
- Ticaret ve ekonominin yanı sıra güvenlik alanında da küreselleşmenin yavaşlaması ancak bölgeselleşmenin hızlanması eğilimi;
- Dünya siyasetinde Asya – Pasifik bölgesinin artan ağırlığı ve güçlenen rolü;
- Türkiye ve Hindistan gibi bölgesel güçlerin rollerinin artışıyla birlikte Rusya’nın Asya’da yalnızca Çin ile değil aynı zamanda Türkiye ve Hindistan ile de uluslararası rekabetinin yoğunlaşması.
Uzmanlara göre öngörülebilir gelecekte tüm bunlar ve benzeri olgular; çok kutupluluğun genişlemesine ve uluslararası ilişkilerin postmodernist biçimde gelişmesine yol açacak. Rapora bakarsak, küresel ekonomideki yeni işleyiş modeli, emtia ve finansal akışların konturlarının temeli olacak çeşitli güç merkezlerinin ortaya çıkmasıyla şekillenecek.
Ancak her şeye rağmen Ruslar, kendilerinin ekonomik potansiyellerini umut verici bulurken; tam teşekküllü ekonomik bir güç merkezi olmak için ise yetersiz buluyorlar. Rapora göre, Rusya’nın dost olarak tanımladığı ülkelerle (BRICS ve Küresel Güney) üretim ve teknolojik işbirliği sistemini organik olarak entegre etmesi, hem kendisine hem de “dost ülkelerine” büyük fırsatlar yaratacak.
Küresel Güvenlik – 2025
Raporda uluslararası güvenliği güçlendirmek için tasarlanan kurumların krizine de değinen Ruslar, ABD‘nin BM‘nin münhasır yetkilerini görmezden gelmesiyle birlikte silah kontrolü alanında bir çıkmaza girdiğini belirtiyor.
Aslında hatırlarsanız bu durum, 2003‘te başlayan Irak Savaşı sırasında tamamen belirgindi. Bir dizi silah kontrolü, silahsızlanma ve yayılmanın önlenmesi rejiminin kademeli olarak bozulması; özellikle 2010’larda OPCW – Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü’nün çalışmalarında belirgin hale gelen destekleyici kurumların siyasallaşmasına yol açtı.
Rapor da bu duruma dikkat çekiyor ve ekliyor: 2025’e gelindiğinde kriz, kademeli olarak artıyor ve sadece askeri-politik alanda değil tam teşekküllü bir biçimde küresel yönetişimde artan işlevsel bozukluğun ön plana çıktığı belirtiliyor. En açık örneği ise, Dünya Ticaret Örgütü’nün ABD – Çin çelişkisi sebebiyle felç halde olması şeklinde ortaya koyuyorlar.
Ruslara göre 2025‘te, büyük güçlerin blok siyasetine yaklaşımlarında gözle görülür değişiklikler devam edecek. Nitekim dünya genelinde birçok araştırmacı, kalıcı ittifakların aksine oluşturulan durumsal koalisyonlara doğru bir kayma olduğunu belirtiyordu. Raporda da belirtildiği gibi, ikili ve çok taraflı askeri ittifaklar ağı kuran ABD, askeri-politik hakimiyetini güçlendirme konusundaki isteğini açıkça ortaya koyuyor.
Bu durumun özellikle son yıllarda Asya-Pasifik bölgesinde belirginleştiğini belirten raporda, ABD’nin “Hint-Pasifik Stratejisi” kavramı etrafında inşa ettiği Çin’e karşı çok yönlü ve çok seviyeli bir zorla kontrol sistemine dikkat çekiliyor. Aynı zamanda, kavram tartışmalı askeri-teknik girişimler (örneğin: Yatay silahlanma yarışı açısından sorular ortaya çıkaran AUKUS) ve uzun menzilli füzelerin hızla yayılması (hem silah transferleri şeklinde hem de bölgeye Amerikan sistemleri konuşlandırılarak) eleştiriliyor. Bu eğilimin, Güneydoğu Asya’da barışçıl sürdürülebilir kalkınma kavramını tehdit ettiği öne sürülüyor.
2025 yılında bu süreçlerin birikmiş ataletin etkisi altında gelişmeye devam edeceğini düşünen Rus uzmanlar, uluslararası güvenlik alanında, kolektif güvenliğin normatif kurumları aracılığıyla çözülemeyen çelişkilerin ilgili normatif kurumların zayıflığı nedeniyle birikeceğini belirtiyor. Buna ek olarak uzmanlar şunu da ekliyor: Dünya düzenindeki kriz hali, giderek daha az güvenli bir uluslararası ortamda ulusal güvenliği sağlamak için kabul edilebilir davranış sınırlarının ötesine geçmeyi zorlaştırıyor. Küresel ve bölgesel boyuttaki güvenliğin zayıflaması devam ettiği sürece, çatışmaların sayısı ve kapsamı büyük oranda artmaya devam edecek.
Türkiye 2025
Pekala Türkiye ile ilgili öngörüler olmadan olmaz. Rus uzmanlar, Türkiye ile ilgili düşüncelerini şu satırbaşlarıyla özetleyebiliriz:
- Ankara, Rusya ile Batı arasında denge kurma stratejisini sürdürecek.
- Vaşington’a gelecek yeni başkanın YPG ile işbirliği sorununu çözüme ulaştırması, Ankara ile Vaşington arasındaki ilişkilerin ısınmasına yardımcı olabilir.
- İki ülkenin İran ve İsrail-Filistin çatışması ile ilişkilere yaklaşımlarındaki farklılıkların çözümü de en az YPG sorunu kadar zor olacak.
- Türkiye, ABD arasındaki ilişkilere bir “reset” atmak isteyecektir.
- Birçok alanda örtüşen çıkarlara dayalı ve mevcut çelişkileri etkisiz hale getirmeyi amaçlayan Rus-Türk işbirliği, pragmatik ortaklık ruhuyla devam edecektir.
- Rusya ile Türkiye’nin uluslararası çatışmalara yaklaşımı farklı olduğu göz önüne alındığında, Rusya ile Türkiye arasındaki karşılıklı gerginliğin potansiyelini belirleyecek olan; özellikle Türkiye‘nin Ukrayna’ya silah tedariki olacaktır.
- Türkiye, 2025’te bölgesel ajandasını sürdürecek. Hem diplomatik hem de kültürel araçları kullanarak ve güç faktörüne güvenerek etkisini genişletmeye çalışacaktır.
- Çözülemeyen Kıbrıs sorunu ve Ege Denizi bölgesindeki Türk-Yunan çelişkileri, Ankara ile Atina arasında gerginliğin artması için kalıcı bir risk yaratacaktır. Ancak taraflar kapsamını sınırlamaya çalışacaktır.
- Ankara, Suriye’de sınır ötesi askeri operasyonlarına ve Aralık 2024’te Beşar Esad rejimini deviren Suriye’deki silahlı muhalif güçlerini desteklemeye devam edecektir.
- Türkiye, kontrol ettiği kuzey bölgelerinde kullandığı yönetim sistemini uygulayarak ve inşaat sektörü aracılığıyla Suriye’nin yeniden inşasına katılarak buradaki lider rolünü sürdürmek istiyor.
- 3,5 Milyon Suriyeli mülteciyi (Ruslar, resmi rakamları kullansa da bizler bu rakamın daha fazla olduğunu biliyoruz) Türkiye’den geri gönderme görevi, Ankara’ya Suriye’deki duruma katılmak için ek fırsatlar sağlıyor. Mevcut koşullarda Türkiye ile diyalog, Rusya için hem Suriye hem de diğer bölgesel konuları tartışmak için en önemli format olmaya devam ediyor.
- Türkiye, Türk Devletleri Teşkilatı’nın 2040 Stratejisi’ne uygun olarak aralarındaki ilişkilerin geliştirilmesini teşvik etme politikasını sürdürecektir. Bu durum, belirli koşullar altında Rusya’nın bu devletlerle işbirliği projelerinde rekabete yol açabilecektir.
- Türkiye’deki ekonomik durum, Rusya ile Batı arasındaki gerginliklerin ortasında Rusya ile Türkiye arasındaki ekonomik işbirliğinin artan önemi nedeniyle Rusya’nın dikkatinin odağında kalmaya devam edecek.
- Türkiye’de kötüleşen bir ekonomik kriz, özellikle Ankara’nın ithal ettiği Rus doğalgazının ödenmesi açısından Rusya için de ekonomik riskler yaratabilir.
Rapordaki konular tabi ki bunlarla sınırlı değil. Oldukça derinlemesine analizler sunan bu metin, Rusya ve dünyanın önümüzdeki yıllarda karşılaşacağı küresel değişimlerin karmaşık ve çok yönlü doğasını vurguluyor. Hem ekonomide hem de uluslararası politikada artan “belirsizlik” haline dikkat çeken Ruslar, kendilerine karşı devam eden yaptırımları, küresel enerji politikasındaki değişiklikleri, artan militarizasyonu ve küresel Güney’de liderlik için yoğun rekabeti ülkeleri için benzersiz bir risk ve fırsat kombinasyonu olarak değerlendiriyorlar.
Metin, bölgesel güçlerin ve iş birliği formatlarının öneminin arttığı “tek kutuplu” bir düzenden “çok kutuplu” bir dünya düzenine geçişe önem veriyor. Nitekim zaten Rusya için bu durum, BRICS, Asya-Pasifik bölgesi ülkeleri ve Küresel Güney ile bağları güçlendirme fırsatlarını ortaya koyuyor.
Rusların dış politikada Orta Doğu ve Post-Sovyet gibi stratejik açıdan önemli bölgelerdeki pozisyonlarını koruduğunu; öte yandan Çin ve Hindistan da dahil olmak üzere ortaklarının çatışan çıkarları arasında denge kurma ihtiyacıyla karşı karşıya olduğunu anlıyoruz.
Bu nedenle ilgili rapor, Rusya için önemli bir ödevi ortaya çıkartıyor; Ruslar, küresel türbülans bağlamında istikrar ve sürdürülebilir kalkınma elde etmek için kaynaklarını ve fırsatları etkili bir şekilde kullanması gerekiyor.
RUSYA
Microsoft, Rusya’daki 13 ofisini kapattı

Amerikan teknoloji devi Microsoft, Rusya’daki varlığını azaltma kapsamında 13 şehirdeki ofislerini kapattı. TASS ajansının haberine göre, kapatmalar Aralık 2024-Ocak 2025 döneminde gerçekleşti, ancak şirket nedenini açıklamadı. Bu küçülmeye rağmen, Microsoft’un Rusya iştirakinin 2024 kârı artarken, 2025 başında Gazprombank gibi büyük şirketlerden milyonlarca rublelik davalarla karşı karşıya kaldı.
Amerikan teknoloji devi Microsoft, Rusya’daki varlığını azaltmaya devam ediyor.
TASS haber ajansının, şirketin Rusya’daki iştiraklerinden biri olan Microsoft’un Rusya’daki ayağının raporlarına dayandırdığı haberine göre, şirket Aralık 2024-Ocak 2025 döneminde Rusya’nın 13 şehrindeki şubelerini ve ayrı birimlerini kapattı.
Şirket, bu hamlelerin nedenine ilişkin açıklama yapmadı.
Geçtiğimiz aralık ayında St. Petersburg, Yekaterinburg, Kazan, Krasnodar, Nijniy Novgorod, Novosibirsk, Rostov-na-Donu ve Samara’daki şubeler kapatıldı.
Bu yılın ocak ayında ise Moskova, Vladivostok, Voronej, Krasnoyarsk ve Yaroslavl’daki beş birimin daha faaliyetlerine son verildi.
Microsoft, Moskova’daki merkez ofisini 2022 yazında kapatmış, Mart 2022’de Ukrayna’ya askeri müdahalenin başlamasının ardından Rusya’daki tüm operasyonlarını durdurmuştu.
Rusya Federal Vergi Teşkilatı verilerine göre, Microsoft’un ana Rusya iştiraki olan Microsoft Rusya LTD, 2024 yılında net kârını 2023’e kıyasla yüzde 38,9 artırarak 174,1 milyon rubleye çıkardı.
Cnews‘in haberine göre, Microsoft’un Rusya iştiraki, Ocak-Şubat 2025 döneminde yaklaşık 110 milyon ruble değerinde en az dört davayla karşı karşıya kaldı.
Geçen sene şirkete açılan davaların toplam tutarı ise 26,6 milyon rubleydi. Yılın başında Gazprombank, Microsoft Rusya’ya 91 milyon rublelik dava açtı.
Ayrıca, perakende zinciri Lenta (16 milyon ruble), Medsi Grubu (2,1 milyon ruble) ve Consist şirketi (960 bin ruble) de şirkete karşı hukuki süreç başlattı.
Microsoft, eylül ayında Rus şirketlerinin M365, O365, EMS ve Teams gibi bulut hizmetlerine olan aboneliklerini sonlandırmaya başlamıştı.
Daha öncesinde ise şirket, ABD yaptırımlarının sıkılaştırılması nedeniyle Rus kurumsal müşterilerinin Visio Online, Project Online ve Power BI gibi çözümlere erişimini kısıtlamıştı.
Daha önce IFORS Research tarafından yapılan araştırmaya göre, Moskovalılar arasında Microsoft ürünleri, şirketlerin Rusya pazarına geri dönmesi durumunda kullanacakları mal ve hizmetler arasında IKEA’dan sonra ikinci sırada yer almıştı.
RUSYA
Rusya’da Çubays’ın kurduğu devlet şirketi Rosnano temerrüde düştü

Rus devlet şirketi Rosnano, devlet garantili tahvil ihracına ilişkin kupon ödemesini zamanında yapamayarak teknik temerrüde düştü. Interfax haber ajansının aktardığına göre, şirket 1 milyar rublelik ödemenin teknik nedenlerle geciktiğini ve 10 gün içinde yapılacağını belirtirken, geçmişte de mali zorluklar yaşamış ve eski yöneticileri hakkında yolsuzluk soruşturmaları açılmıştı. Rosnano’nun eski yöneticisi Anatoliy Çubays dönemindeki faaliyetlerinden kaynaklanan toplam zararın 200 milyar rubleye ulaştığı tahmin ediliyor.
Interfax haber ajansının şirketin açıklamasına dayandırdığı haberine göre Rus devlet şirketi Rosnano, devlet garantili tahvil ihracında teknik temerrüde düştü.
Şirketin 31 Mart’ta tahvil sahiplerine 1 milyar ruble tutarında kupon ödemesi yapması gerekiyordu ancak yatırımcılar bu ödemeyi alamadı.
Rosnano’dan yapılan açıklamada, ödemenin “10 gün içinde” gerçekleştirileceği ve gecikmenin nedeninin “kupon geliri ödemesi için teknik bir mekanizma geliştirilmesi” olduğu belirtildi.
Şirket, söz konusu mekanizmanın ne olduğu veya neden şimdi gerekli hâle geldiği konusunda ise ek bilgi paylaşmadı.
Teknik temerrüde düşen tahvillerin, şirketin 2027 vadeli ve 13,4 milyar ruble hacimli 08 serisi olduğu kaydedildi.
Rosnano, Kasım 2021’de de borçları nedeniyle temerrüdün eşiğine gelmiş, ancak devlet tarafından kurtarılmıştı.
İki yıl sonra devlet şirketi, o dönemde yaklaşık 100 milyar rubleye ulaşan net borcunu ödeyecek kaynağı olmadığı için iflasa yakın olduğunu duyurmuştu.
Geçen yılın mayıs ayında Rosnano, hesaplarındaki paranın yalnızca kısa vadeli (gelecek yıl vadesi dolacak) borçları kapatmaya yeteceği, fakat ilerisi için sorunlar öngördüğü uyarısında bulunmuştu.
Şirket, borcun ve hizmet maliyetlerinin “varlıklarla yeterince karşılanamayabileceğini” belirtmişti.
2007 yılında inovasyonu geliştirmek amacıyla kurulan ve 10 yıl içinde Rusya’da trilyon ruble büyüklüğünde bir nano-endüstri yaratma vaadinde bulunan Rosnano, 2010-2021 yılları arasında 100 milyar rubleden fazla net zarar etti.
Sonuç olarak, devletin şirkete yaptığı 130 milyar rublelik sermaye katkısının neredeyse tamamı kaybedildi.
2008’den 2020’ye kadar 12 yıl boyunca Rosnano’yu yöneten ve Boris Yeltsin döneminde özelleştirmelerden sorumlu yetkili olan Anatoliy Çubays, Mart 2022’de Rusya’yı terk etti.
Çubays’ın ayrılmasının ardından aralarında Çubays’ın doğrudan yardımcılarının da bulunduğu en az 10 eski üst düzey yönetici hakkında davalar açıldı.
Bu yöneticiler arasında yatırım direktörü Nail Gubayev (179 milyon ruble zimmete geçirme suçlamasıyla), yatırım faaliyetleri yönetici direktörü Andrey Gorkov (198,5 milyon ruble dolandırıcılık ve 700 milyon ruble yetkiyi kötüye kullanma suçlamalarıyla) ve Rosnano’nun ortağı Oleg Dyaçenko (Lüksemburg merkezli Fonds Rusnano Capital’dan 50 milyon dolar çalmakla) bulunuyor.
Geçtiğimiz ocak ayında Rosnano İcra Direktörü Boris Podolskiy, Finans Yönetici Direktörü Artur Galstyan ve Muhasebe Metodolojisi, Vergilendirme ve Raporlama Direktörü Mariya Kasenkova gözaltına alındı.
Soruşturmaya göre söz konusu şahıslar, 2017 yılında bütçeden ek finansman almak amacıyla Rosnano’nun mali durumu hakkında devlete kasıtlı olarak yanlış bilgi verdi.
Rosnano’nun kendi değerlendirmesine göre, şirketin Çubays yönetimindeki faaliyetlerinden kaynaklanan toplam zarar 200 milyar rubleye ulaştı.
Rusya’da Yeltsin’in özelleştirme şefi Anatoliy Çubays’ın eski yardımcılarına gözaltı
RUSYA
Rus şirketleri yaptırımları aşmak için yurt dışında ‘gölge borsa’ kurdu

CASE Analitik Merkezi Başkanı Dmitriy Nekrasov’un raporuna göre, büyük Rus şirketleri yaptırımlar altında dış ticaret ödemelerini sürdürebilmek için Rusya dışında gayri resmi bir döviz piyasası oluşturdu. Bu sistemde, ihracatçılar döviz gelirlerinin bir kısmını yurt dışında tutarak, ithalatçıların ödemelerini özel kurlar üzerinden gerçekleştiriyor ve bu kurlar genellikle Merkez Bankası’nın resmi kurundan farklılık gösteriyor. Yetkililerin, ödemelerin devamlılığı için bu duruma göz yumduğu belirtiliyor.
Rusya merkezli CASE Analitik Merkezi Başkanı Dmitriy Nekrasov, Yaptırımlar Altında Uluslararası Ödemeler başlıklı raporunda, büyük Rus ihracatçılarının, ithalatçılarının, bankalarının ve aracıların yaptırımlar altında dış ticaret ödemelerini gerçekleştirmek amacıyla “Rusya dışında gayri resmi bir döviz borsası benzeri” bir yapı organize ettiğini yazdı.
Nekrasov, ödemelerin nasıl yapıldığını ve kurulan sistemlerin iş dünyası ve ekonomi üzerindeki maliyetlerini öğrenmek için yaklaşık 30 kişiyle görüştü.
Nekrasov’un iki katılımcının ifadelerine dayanarak aktardığına göre, sistem şu şekilde işliyor: Yaptırım altında olmayan büyük Rus ihracatçılarının hazine departmanları, “hasım” ülke para birimlerindeki ihracat gelirlerinin yüzde 80’e kadarını yurt dışındaki hesaplarda tutuyor.
Bu şirketlerin Rusya’da rubleye ihtiyacı olduğunda, belirli bir miktar dövizi satışa çıkarıyorlar ve bu bilgi büyük Rus ithalatçıları, bankalar ve aracılardan oluşan dar bir çevreye yayılıyor.
İhracatçı, Rusya’da örneğin büyük bir perakendeciden ruble alıyor ve bu perakendecinin alımlarını yurt dışındaki hesabında bulunan dövizle ödüyor.
İki katılımcının belirttiğine göre, bu “içeridekiler için” borsada, genellikle Merkez Bankası tarafından belirlenen resmi kurdan belirgin şekilde farklı olan kendi kuru oluşuyor.
Nekrasov, “Bu kur, bir anlamda Rus dış ticareti için gerçek efektif kuru daha iyi yansıtıyor,” değerlendirmesinde bulundu.
Genellikle bu kur, resmi kurdan daha yüksek oluyor: “Döviz alıcıları, Merkez Bankası kuruna ve Rusya’daki koşullara kıyasla ihracatçılara ek ödeme yapıyor.”
Ek ödemenin miktarı büyük ölçüde değişebiliyor. Katılımcılardan birine göre, bu genellikle yüzde 1,5 ila 2 seviyesinde olmakla birlikte, “bazı dönemlerde ek ödeme yüzde 5 civarında dalgalandı ve hatta yüzde 10’a ulaştı.”
Rublenin iç ve dış kuru arasındaki bu tür farklar, piyasanın yeni yaptırımlara uyum sağladığı çalkantılı dönemlerde, örneğin geçen yılın ağustos ayında gözlemlendi.
Merkez Bankası o dönemde hangi kura yöneleceğini bilmediğini bile kabul etmişti.
Bağımsız petrol ve doğalgaz uzmanı Sergey Vakulenko da, paralel olarak ruble ödemelerinin Rusya’da, döviz ödemelerinin ise ülke dışında yapıldığı “havale” sistemini andıran benzer bir gayri resmi ödeme mekanizmasından bahsetmişti.
Vakulenko’nun verilerine göre, bu türden birkaç platform bulunuyor ve bu piyasa “hızla büyüyor ve güçleniyor.”
Vakulenko ayrıca ruble kurları arasında önemli farklılıklar olabileceğine dikkat çekiyor.
Yurt dışında kur, Rus ihracatçıları ve ithalatçılarının döviz arz ve talebinin dengesi ile bu “ticaret platformlarının” büyüklüğü ve likiditesine göre belirleniyor.
İç piyasada ise kur, dövizin Rusya’ya transfer kanallarının maliyeti ve kapasitesine bağlı.
Vakulenko, “Sonuç olarak, Moskova teslimli kur, belki yurt dışına tatile giden bireyler ve küçük işletmeler için geçerliliğini koruyor, ancak büyük ihracatçılar ve ithalatçılar için uygun değil,” sonucuna varıyor.
“Havale” sistemi çerçevesinde ortaya çıkan bu ticaret platformları hakkında güvenilir bilgi bulunmuyor.
Vakulenko, “Büyük ihtimalle gölgede kalmaya devam edecekler. Ciroları ve döviz kurlarının şeffaf hale gelmesi pek olası değil,” değerlendirmesini yapıyor.
Yetkililer ise bu duruma göz yumuyor zira ödemelerin bir şekilde yapılabilmesi daha önemli görülüyor.
Maliye Bakanı Anton Siluanov, Moskova Borsası’nda dolar ve avro işlemlerinin durdurulmasının ardından en büyük ihracatçılar için zorunlu döviz gelirinin ülkeye getirilmesi ve satışı normatifinin düşürülmesini, dış ticari faaliyet katılımcıları için “gelirin bir kısmının orada kalması ve ithal malların alımında kullanılmasının daha rahat olmasıyla” doğrudan açıklamıştı.
Ödemeler dengesi verilerine göre, geçen yıl Rus ihracatçıları yurt dışında on milyarlarca dolarlık döviz geliri bıraktı.
Rusya Merkez Bankası’nın yorumuna göre, yıl içinde “diğer finansal yatırımlar” 75 milyar doları aştı ve bunun önemli bir kısmı “dış ekonomik faaliyetlerdeki ödemelerde artan gecikmelerle” ilişkiliydi. Yani döviz henüz Rusya’ya geri dönmedi.
-
ORTADOĞU5 gün önce
Suriye İnsan Hakları Takip Komitesi: Sahil bölgesinde soykırım işlendi
-
DÜNYA BASINI1 hafta önce
Batı medyası ve siyasetinden temkinli İmamoğlu değerlendirmeleri
-
DÜNYA BASINI2 hafta önce
Ekrem İmamoğlu’na gözaltı dünya medyasının gündeminde
-
GÖRÜŞ1 hafta önce
Sosyalizmin yeni dünya-sistemindeki yeri – 2
-
DİPLOMASİ6 gün önce
Politico: İmamoğlu’nun tutuklanmasına rağmen AB, Türkiye’ye para göndermeye devam edecek
-
DÜNYA BASINI2 hafta önce
Zelenskiy’in Batı’ya başarısız yolculuğu
-
GÖRÜŞ1 hafta önce
Husiler’in Savaşı: “Altıncı Orta Doğu Savaşı” ve Filistin Anlatısı
-
AMERİKA2 hafta önce
Kennedy suikastı dosyaları Trump yönetimi tarafından yayınlandı