Diplomasi
AfD’nin iktidar yolu ABD’den mi geçiyor?

Özellikle Ukrayna savaşı bağlamında Almanya ve Avrupa’nın Amerikan çıkarlarına kurban gittiği savunan, bir zamanlar başkanlık düzeyinde Almanya’nın NATO üyeliğini sorgulayan Almanya için Alternatif (AfD), ABD’deki yeni Donald Trump iktidarı ile birlikte transatlantik cepheye dahil olmaya çalışıyor.
İlk işaret fişeği, AfD’nin seçim programında ateşlendi. Almanya’nın artık var olmayan trafik lambası koalisyonunun, Rusya ile bir savaş ihtimalini gerekçe göstererek, NATO kapsamında yalnızca savunma harcamalarının değil, ekonominin ve kültürün askerileştirilmesinin gazına bastığı iyi biliniyor.
Partinin güncel seçim bildirgesine göre Almanya’nın NATO üyeliği artık AfD için de “güvenlik stratejisinin temel unsurlarından” biri ve en azından “bağımsız ve etkili bir Avrupa ittifakı kurulana kadar” gerekli görülüyor.
Bunun için gerekli olan yeniden ve ciddi silahlanma, her zaman AfD’nin temel taleplerinden biri olageldi.
Almanya’nın silahlanması meselesinde NATO ile uyumluluk
AfD Eş Başkanı Alice Weidel kısa bir süre önce Alman askeri bütçesinin gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde beşine çıkarılmasını bile savundu. Bu oran, Trump’ın NATO ülkelerine yönelik asgari harcama limiti ile uyumlu.
AfD yıllardır Alman hükümetinin silahlanma önlemlerini yetersiz buluyor. AfD, güncel seçim bildirgesinde Bundeswehr için önemli ölçüde daha fazla para, daha fazla asker ve daha fazla silah, ulusal silah endüstrisinin genişletilmesi ve barış zamanında zorunlu askerlik hizmetinin getirilmesi çağrısında bulunuyor.
Partisi adına Federal Meclis Savunma Komisyonu üyeliği yapan Federal Meclis üyesi emekli Albay Rüdiger Lucassen, Alman silahlı kuvvetlerini (Bundeswehr) “Avrupa’nın en güçlü savaş ordusuna [dönüştürmek için] askerlerimizin askeri olarak savaşma yeteneği ve iradesi Alman savunma politikasının merkezinde yer almalıdır,” diyor.
Lucassen, “vatan sevgisi”nin Bundeswehr’in odağına taşınmasını talep ederken, AfD de seçim programında, Bundeswehr’in “bir kez daha güçlü bir birlik ruhunu, geleneklerini ve Alman değerlerini geliştirmesini” ve “Alman askeri tarihinin en iyi geleneklerini yaşatmasını”, açık bir şekilde “askerce tutumları ve erdemleri toplum içinde de göstermeyi” amaçlamasını istiyor.
AfD’nin temel programına göre de, güçlü bir Bundeswehr, diğer devletlerin “Almanya ile eşit şartlarda buluşması için ön koşul” olarak görülüyor.
‘Avrupa ayağı’ güçlenene kadar NATO’ya onay
AfD’nin NATO ile de karmaşık bir ilişkisi var. Bir yandan, parti içinde ABD’nin hakim olduğu askeri ittifaka karşı güçlü bir muhalefet var. Aralık ayında federal sözcü ve eş başkan Tino Chrupalla, Almanya’nın NATO üyeliğini açıkça sorgulamış, Weidel ise 9 Ocak’ta Elon Musk ile yaptığı sohbette Almanya’nın genel olarak ve NATO içindeki güvenlik çıkarlarının ABD’ninkilerden büyük ölçüde farklı olduğunu vurgulamıştı.
Öte yandan, 2020 tarihli bir askeri politika belgesine göre, NATO’nun yeniden silahlanma önlemleri, AfD’nin Almanya’nın askeri gücünü güçlendirmeye yönelik temel hedefiyle, özellikle de Rusya ile çatışma bağlamında örtüşüyor.
Örneğin, AfD yıllardır NATO’nun yüzde iki savunma harcaması hedefinin tutturulması ve hatta aşılması konusunda ısrar ediyor, çünkü bu Alman savunma bütçesinde önemli bir artış anlamına gelecek.
AfD daha önce de, Alman hükümetinin “NATO’daki Avrupa ayağının” güçlendirilmesi gerektiği yönündeki tutumunu benimsemişti.
AfD lideri Weidel: “Güçlü Almanya, zayıf Avrupa demektir” yaklaşımı terk edilmeli
Atlantik’in öte yakasında bulunan müttefik
Weidel, 11-12 Ocak tarihlerinde Riesa’da düzenlenen son AfD parti konferansında “ABD’ye bir kanal açmanın” kendisi için “son derece önemli” olduğunu açıklamıştı.
Partisinin rolünü “Doğu ile Batı arasında bir arabulucu” olarak gördüğünü kaydeden Weidel bunu yaparken, AfD içindeki güçlü bir kanadın talep ettiği gibi ABD’ye karşı Rusya ile safları sıklaştırmaktan uzaklaşarak “eşit mesafeye” doğru bir adım attı.
Bu politika değişikliğinin parti içindeki etno-milliyetçi (völkisch) kanadın örtülü desteği ile yapıldığı da anlaşılıyor. AfD’deki bu kanadın lideri konumundaki Björn Höcke de geçen sene nisan ayında WELT’e verdiği bir mülakatta benzer bir pozisyon alarak, Almanya’nın “Doğu ile Batı arasındaki köprü işlevini yerine getirmesi gerektiğini” ilan etti.
Elbette AfD, Ukrayna’daki savaşa diplomatik bir son verilmesi ve Rus doğalgazının satın alınmasına geri dönülmesi çağrısına ve ABD ile Almanya’nın dış ve askeri politika çıkarlarının temelde farklı olduğu değerlendirmesine şimdilik sadık kalıyor.
Alice Weidel, Musk ile yaptığı görüşmede Trump yönetiminin seçim vaadini tutacağına ve Ukrayna’daki savaşı sona erdireceğine dair “büyük bir umudu” olduğunu söylemişti.
Trump’lı dünyada Almanya’nın rolünün ‘rekalibrasyonu’
Donald Trump’ın ABD Başkanı olarak ikinci kez seçilmesi ile birlikte Almanya’da “Avrupa’nın stratejik özerkliği” seslerinin daha fazla duyulacağı kesin ve AfD de bu sesin güçlü bir temsilcisi olmaya aday.
Transatlantik gerilimler göz önüne alındığında, Almanya’nın ABD ile “eşit düzeyde bağımsız bir süper güç” olarak karşılaşabilmek için AB içinde “kendi dış ve güvenlik politikası önceliklerini belirleme” yeteneğini oluşturması” gerektiği söyleniyor.
Özetle, AB transatlantik işbirliğine bağlı kalmalı, fakat aynı zamanda kendisini ABD’ye bağımlı olmaktan kurtarmak için ihtiyaç duyduğu askeri yetenekleri de yaratmalı; AfD şu anki seçim programında bu pozisyonu açıkça benimsiyor.
AfD, “Avrupa’nın stratejik özerkliğine ve değişen dünya düzeninde kendi güç merkezi haline gelmesine yönelik güvenlik politikası konseptini desteklediğini” söylüyor.
AfD ile Berlin’deki iktidar partileri ve CDU arasında, özellikle AfD’nin Ukrayna’daki savaşa müzakere yoluyla çözüm bulunması talebi ve partinin AB’den çıkışı (Dexit) savunması gibi ciddi farklılıklar bulunuyor.
Bununla birlikte, her iki taraf da, özellikle de Avrupa ile ABD arasındaki güç dengesini Avrupa lehine değiştirmek için, Almanya’nın askeri gücünü artırma arzusunda birleşiyor.
AfD seçmeni yeni Amerikan liderine ısınıyor
Elon Musk üzerinden ABD’nin yeni yönetimi ile kurulan ilişkiler, AfD seçmenleri tarafından da memnuniyetle karşılanmış görünüyor.
Aralık ayı başında yapılan bir anket, AfD destekçilerinin %54’ünün Alman hükümetinin Trump yönetimine şüpheyle yaklaşmak yerine ona yaklaşmasından yana olduğunu ortaya koydu.
Bunu isteyen AfD destekçilerinin oranı diğer tüm partilerin oranından (FDP: %37; CDU/CSU: %34; SPD: %24; Yeşiller: %23) önemli ölçüde yüksekti.
Yemin töreni: Ortak nokta ‘solcu woke harekete karşıtlık’
ABD’deki yemin törenine Musk ile X’te sohbet eden Alice Weidel çağrılmıştı ama törene Weidel yerine diğer eş başkan Chrupalla ve partinin Bundestag grup başkanvekili Beatrix von Storch katıldı.
Bu iki ismin yanı sıra Christina Baum, Jan Wenzel Schmidt ve Rheinland-Pfalz eyalet parlamentosu üyesi Damian Lohr da töreni izledi.
Öte yandan Bild’in aktardığına göre, AP üyesi ve Rusya bağı ile yolsuzluk yaptığından şüphelenilen (Münih savcılığı soruşturma yürütüyor) Petr Bystron, resmi olarak AfD temsilcisi sıfatıyla perşembe gününden beri sahadaydı.
Bystron Steve Bannon, Teksas Valisi Greg Abbott, İngiliz siyasetçi Nigel Farage ile birlikte poz verdi ve yine Bild’in iddiasına göre “Trump yönetiminin gelecekteki üst düzey bir üyesi” tarafından davet edildi.
Chrupalla, partinin “ABD’ye mesafeli” kanadına yer almasına ve Trump’ın politikalarına eleştirmesine rağmen Washington’a gitti. Fakat Chrupalla’nın “soğuk hava” nedeniyle törenin yapıldığı salonda değil, uzaktan ve bir ekrandan yemin törenini izlediği ortaya çıktı.
AfD, Trump ve Musk’ın desteğinin, bunun yanı sıra Atlantik ötesiyle kurulacak yeni ilişkilerin, Almanya’da ve Avrupa’da kendisine karşı uygulanan blokajı kaldırabileceğini düşünüyor.
AfD lideri Weidel’e göre “sosyalist AB” Almanya’yı yok ediyor
Chrupalla ziyaret sırasında Alman iş dünyası temsilcileri, Cumhuriyetçi Kongre üyeleri ve diplomatlarla bir araya geldiğini söyledi.
Eş başkan, “Gelecekteki Amerikan başkanına saygı göstermenin doğru olduğunu düşünüyorum,” dedi ve gezinin “AfD ve parlamento grubu için değerli olacağını” belirtti.
Bu arada von Storch, Donald Trump Jr ve Trump’ın eski kampanya stratejisti Steve Bannon da dahil olmak üzere Trump’ın yakın çevresinden önemli isimlerle bir araya geldiğini söyledi.
Von Storch Washington’a yapılan ziyareti “%100 değerli” olarak nitelendirdi ve Cumhuriyetçilerin AfD’nin Almanya’daki ortakları olduğunu bildiklerini sözlerine ekledi.
AfD’li siyasetçi, tüm çıkarların aynı hizada olmadığını kabul etmekle birlikte, bunun “büyük resimle” ilgili olduğunu vurguladı: AfD ve Cumhuriyetçileri birleştirdiğine inandığı bir hedef olan “solcu woke hareketini sona erdirmek.”
Öte yandan ABD’deki seçim günü, AfD’nin Federal Meclis adaylarından Phillipp-Anders Rau, Mar-a-Lago’da Donald Trump ile çektirdiği fotoğrafı paylaşmıştı.
Diplomasi
Kanada, Trump ile ticaret görüşmelerini ilerletmek için teknoloji vergisini kaldırdı

Kanada, ABD Başkanı Donald Trump’ın bu vergiyi “doğrudan ve açık bir saldırı” olarak nitelendirmesinin ardından, komşusu ile ticaret müzakerelerini kolaylaştırmak amacıyla ABD’li teknoloji şirketlerini hedef alan dijital hizmetler vergisini kaldırdı.
Kanada’daki büyük teknoloji şirketlerinin hizmetlerine uygulanan yüzde 3’lük verginin, 30 Haziran’da yürürlüğe girmesi planlanıyordu.
Kanada Maliye Bakanı François-Philippe Champagne pazar gecesi yaptığı açıklamada, “Dijital hizmetler vergisinin kaldırılması, ABD ile yeni bir ekonomik ve güvenlik ilişkisi müzakerelerinin önemli ilerleme kaydetmesini ve tüm Kanadalılar için istihdam yaratma ve refah sağlama çabalarımızı güçlendirecektir” dedi.
Başbakan Mark Carney, verginin kaldırılmasının, bu ay Kananaskis’te düzenlenen G7 liderler zirvesinde ilan edilen ticaret anlaşmasının imzalanması için “21 Temmuz tarihine kadar müzakerelerin yeniden başlamasını destekleyeceğini” söyledi.
Açıklamada, Carney ve Trump’ın bir anlaşmaya varmak amacıyla müzakereleri yeniden başlatacakları konusunda anlaştıkları belirtildi.
Trump cuma günü yaptığı açıklamada, ABD’nin teknoloji şirketlerine uygulanan vergiye misilleme olarak Kanada ile ticaret görüşmelerini “sonlandırdığını” söyledi ve aylar süren gerginliğin ardından Kuzey Amerika’da şiddetli bir ticaret savaşını yeniden alevlendirdi.
Trump, pazar günü Fox News’te bu şikayetlerini yineledi. “Onlar belirli vergileri kaldırıncaya kadar, evet,” dedi ve ekledi: “İnsanlar farkında değil, Kanada ile anlaşmak çok zor.”
Aralık 2023’te Kanada’nın parlamento bütçe ofisi, DST’nin federal hükümetin gelirlerini beş yıl içinde 7,2 milyar Kanada doları (5,3 milyar ABD doları) artıracağını tahmin etti.
İlk olarak 2020’de duyurulan vergi, Meta, Netflix ve Amazon gibi şirketlerin yanı sıra yerel işletmeleri de hedef alıyordu. Etkilenenler, haziran sonuna kadar beyanname vermek zorunda kaldılar, aksi takdirde para cezasına çarptırılacaklardı.
Vergi, Trump’ın ana şikayetlerinden biri olmakla birlikte, bazı Kanadalı iş grupları tarafından da hoş karşılanmadı.
Kanada İş Konseyi Başkanı Goldy Hyder, “Uzun yıllardır, tek taraflı bir dijital hizmet vergisinin uygulanmasının Kanada’nın en önemli ticaret ortağı olan ABD ile ekonomik ilişkilerini zedeleyebileceği konusunda uyarıda bulunuyorduk” dedi. “Bu talihsiz gelişme artık gerçekleşti” diye ekledi.
Diplomasi
Ukrayna, Rusya’ya yönelik uzun menzilli saldırıları artıracak

Ukrayna Savunma Bakanı Rustem Umerov, Rusya’ya yönelik uzun menzilli insansız hava aracı saldırılarının sayısını ve ölçeğini ‘birkaç kat’ artırma kararı aldıklarını açıkladı. Umerov, on binlerce yeni İHA için sözleşme hazırlığı yapıldığını ve hedefin Rus askeri tesisleri olacağını belirtti.
Ukrayna Savunma Bakanı Rustem Umerov, ülkesinin uzun menzilli insansız hava araçları (İHA) kullanarak Rusya’ya yönelik saldırıların sayısını keskin bir şekilde artırmaya hazırlandığını bildirdi.
İnterfaks ajansının aktardığına göre Umerov, komutanlığın iki hafta önce uzun menzilli İHA operasyonlarının sayısını ve ölçeğini “birkaç kat” artırma kararı aldığını ifade etti.
Gazetecilerle bir araya gelen Umerov, Rus askeri tesislerini hedef alacak on binlerce yeni İHA için sözleşme hazırlıklarının sürdüğünü kaydetti.
Bu yıl 4 milyondan fazla İHA tedarik edilecek
Bakan Umerov, bu yıl içinde Ukrayna ordusuna toplamda 4 milyondan fazla İHA’nın teslim edileceğini açıkladı. Ukraynalı işletmelerin üretim hacimlerini yılda 4 milyondan fazla İHA üretebilecek seviyeye çıkardığını belirten Umerov, yılın başından bu yana Ukrayna ordusunun hem devlet tedarikleri hem de tugayların doğrudan alımları yoluyla 1,5 milyon İHA teslim aldığını söyledi.
Saldırılar onaylanmış planlara göre yapılıyor
Umerov, Ukrayna ordusuna İHA tedarikinin takvime uygun şekilde ilerlediğini ve Rus tesislerine yönelik saldırıların onaylanmış planlar doğrultusunda her gün gerçekleştirildiğini vurguladı.
Habere göre Kiev, geçen yıl sistematik uzun menzilli operasyonlar için bir plan geliştirmiş ve on binlerce “derin darbe” (deepstrike) kapasiteli İHA için sözleşme imzalamıştı.
Bu tedbir sayesinde Ukrayna ordusu, Rusya Federasyonu topraklarının derinliklerindeki kritik hedeflere düzenli olarak yüksek hassasiyetli saldırılar düzenleme imkânı buldu.
Ukrayna müttefikleriyle ‘avcı İHA’ üretiyor
Öte yandan, Ukrayna’nın artan Rus İHA saldırılarına karşı savunmasını güçlendirmek amacıyla müttefikleriyle birlikte önleyici İHA’lar (avcı İHA) üretmeye başladığı da daha önce açıklanmıştı.
Kiev’den yapılan açıklamada, “Şahid avcısı” olarak nitelendirilen bu İHA’ların üç Ukraynalı şirket tarafından üretildiği belirtilmişti.
Diplomasi
Ermenistan’da polis, başpiskoposu gözaltına almak isteyince arbede çıktı

Ermenistan’da Ulusal Güvenlik Teşkilatı’nın Başpiskopos Mikael Acapahyan’ı gözaltına alması, din adamları ve halkın direnişiyle karşılaştı. Eçmiadzin Ana Makamı önünde yaşanan arbedenin ardından güvenlik güçleri geri çekilmek zorunda kaldı.
Ermenistan’da Ulusal Güvenlik Teşkilatı mensuplarının, Başpiskopos Mikael Acapahyan’ı gözaltına almak üzere Eçmiadzin Ana Makamı’na düzenlediği operasyon, halkın ve din adamlarının direnişiyle karşılaştı.
Bugün yaşanan olayda, güvenlik güçleri ile halk arasında arbede çıkarken, muhalefetin çağrısıyla bölgeye gelen destekçiler başpiskoposun gözaltına alınmasını engelledi.
Halk özel kuvvetlerle çatıştı
Sputnik Ermenistan‘ın haberine göre, Ulusal Güvenlik Teşkilatı görevlileri sabah saatlerinde Şirak Piskoposluğu’nda arama başlattıktan sonra Başpiskopos Mikael Acapahyan’ı gözaltına almak amacıyla Tüm Ermeniler Katolikosu’nun Eçmiadzin’deki konutuna geldi.
GFakat güvenlik güçleri geldiği sırada Acapahyan, din adamları toplantısı için Eçmiadzin’de bulunuyordu.
Bu gelişme üzerine din adamları ve halk, özel kuvvetlerin yolunu fiziksel olarak keserek Acapahyan’ın gözaltına alınmasına izin vermedi. Yerel saatle 11.39’da toplanan kalabalık ile güvenlik güçleri arasında arbede başladı.
Gerilimin tırmanmasıyla Eçmiadzin’e ek polis, özel kuvvetler ve Ulusal Güvenlik Teşkilatı personeli sevk edildi. Eş zamanlı olarak, Taşnaksutyun partisinin de aralarında bulunduğu Ermeni muhalefeti, destekçilerine kilise liderlerinin gözaltına alınmasını engellemek için kente gelme çağrısı yaptı.
Paşinyan, Rusya vatandaşı milyarder Karapetyan’a karşı neden silaha sarıldı?
Katolikos ve başpiskoposun çıkışı engellendi
Yerel saatle 11.48’de Tüm Ermeniler Katolikosu Karekin II, yanında başpiskopos ve bir avukatla birlikte kalabalığın karşısına çıktı.
Ancak halk, katolikos ve başpiskoposun bölgeden ayrılmasına izin vermedi. Kapıları kilitleyen kalabalık, “patrik” sloganları atarak maskeli güvenlik güçlerine “Sizler deccalsınız,” diye bağırdı.
Ulusal Güvenlik Teşkilatı, yaptığı resmi açıklamada başpiskoposu gönüllü olarak soruşturma makamlarına teslim olmaya çağırdı ve toplanan kalabalığı kolluk kuvvetlerinin faaliyetlerini engellememeleri konusunda uyardı.
Paşinyan yönetimine ‘kimliği yok etme’ suçlaması
Yaşananlar üzerine Rusya Ermenileri Birliği, Ermenistan hükümetinin eylemlerini sert bir dille eleştiren bir açıklama yayımladı.
Birlik, Başbakan Nikol Paşinyan’ı, 2026 seçimleri öncesinde muhalefetin kalesi olarak görülen kiliseye zulmetmek ve Ermeni kimliğinin temellerini yıkmaya çalışmakla suçladı.
Yerel saatle 14.21 sularında güvenlik güçleri ve toplanan halk dağılmaya başladı. Kolluk kuvvetleri, daha önce konuşlandıkları bölgeyi geldikleri gibi aniden terk etti.
Ulusal Güvenlik Teşkilatı ve polis, Eçmiadzin Ana Makamı’nı terk etme kararını güvenlik gerekçelerine dayandırdı.
Kurumlar, Başpiskopos Mikael Acapahyan’a “kolluk kuvvetlerinden saklanmaması ve kendisini bekleyen Ulusal Güvenlik Teşkilatı operasyon grubuna teslim olması” çağrısını yineledi.
-
Görüş2 hafta önce
Çin, İsrail’i Kınamaktan Daha Fazlasını Yapabilir mi?
-
Ortadoğu2 hafta önce
İsrail’de hangi ‘halk’ yaşıyor?
-
Diplomasi2 hafta önce
Çinli akademisyen İsrail-İran savaşını Harici’ye değerlendirdi: İran, Çin için stratejik öneme sahip
-
Dünya Basını1 hafta önce
Sınıfsız modern para teorisi muhasebedir
-
Avrupa2 hafta önce
Merz: İsrail hepimizin kirli işlerini yapıyor
-
Dünya Basını2 hafta önce
Foreign Policy: Çin İran’ı Destekliyor, İsrail’i Kınıyor
-
Görüş2 hafta önce
İsrail’in ‘Bildiği Şeytan” ile İşi Bitti mi?
-
Görüş1 hafta önce
Büyülü Dağ’da yüzyıllık tartışma devam ediyor: Naphta mı Settembrini mi?