Bizi Takip Edin

Amerika

ABD, Google’ı bölme planına Chrome’dan başlayabilir

Yayınlanma

Alphabet’e (Google) yönelik antitekel davasında Adalet Bakanlığı, internet tarayıcısı Chrome’un satışını zorlayabilir.

Planlar hakkında bilgi sahibi olan kişilerin Bloomberg’e aktardığına göre bakanlık, ağustos ayında Google’ın arama pazarında yasadışı tekelleştiğine hükmeden yargıçtan yapay zeka ve Android akıllı telefon işletim sistemiyle ilgili önlemler almasını isteyecek.

Adlarının gizli tutulmasını isteyen kişiler, antitröst yetkililerinin davaya katılan eyaletlerle birlikte çarşamba günü federal yargıç Amit Mehta’ya veri lisanslama gereklilikleri getirmesini önermeyi planladıklarını söyledi.

Antitröst uygulayıcıları, hakimin Google’ın Chrome’u satmasını emretmesini istiyor çünkü dünya çapında en yaygın kullanılan tarayıcı olarak, birçok insanın arama motorunu kullandığı önemli bir erişim noktasını temsil ediyor.

Bu kişiler, çözümün diğer bazı yönlerinin daha rekabetçi bir pazar yaratmaması halinde hükümetin daha sonraki bir tarihte Chrome satışının gerekli olup olmadığına karar verme seçeneğine sahip olduğunu da sözlerine ekledi. Bir web trafiği analiz hizmeti olan StatCounter’a göre Chrome tarayıcı ABD’deki pazarın yaklaşık %61’ini kontrol ediyor.

Hükümet avukatları tavsiye kararını hazırlarken son üç ay içinde düzinelerce şirketle görüştü. Yetkililer, eyaletlerin hâlâ bazı önerileri eklemeyi düşündüğünü ve bazı ayrıntıların değişebileceğini söyledi.

Söz konusu kişiler, antitröst yetkililerinin Google’ı Android’i satmaya zorlayacak daha ciddi bir seçenekten geri adım attığını söyledi.

Mehta’nın önerileri kabul etmesi halinde, bu öneriler çevrimiçi arama pazarını ve gelişmekte olan yapay zeka endüstrisini yeniden şekillendirme potansiyeline sahip. 

Dava ilk Trump yönetimi döneminde açılmış ve Başkan Joe Biden döneminde de devam etmişti. Washington’un yirmi yıl önce Microsoft’u başarısız bir şekilde parçalamaya çalışmasından bu yana bir büyük teknoloji şirketini dizginlemeye yönelik en agresif çabaya işaret ediyor.

Dünyanın en popüler web tarayıcısına sahip olmak Google’ın reklam işi için kilit öneme sahip. Şirket, oturum açan kullanıcıların etkinliklerini görebiliyor ve bu verileri, gelirinin büyük bir kısmını oluşturan promosyonları daha etkili bir şekilde hedeflemek için kullanabiliyor.

Google ayrıca Chrome’u, kullanıcıları bir cevap robotundan internette kullanıcıları takip eden bir asistana dönüşme potansiyeline sahip olan yapay zeka botu Gemini’ye yönlendirmek için de kullanıyor.

Bloomberg Intelligence analisti Mandeep Singh, satışın gerçekleşmesi halinde Chrome’un “aylık 3 milyardan fazla aktif kullanıcısı olduğu düşünüldüğünde en az 15-20 milyar dolar değerinde olacağını” söyledi.

Yargıçtan tarihi karar: Google, yasadışı anlaşmalarla aramalarda tekel kurdu

TECHnalysis Research’ten Bob O’Donnell ise, muhtemel alıcıların ödemek isteyecekleri fiyatın Chrome’u diğer hizmetlere bağlama becerilerine bağlı olabileceğini söyledi.

O’Donnell, “Doğrudan para kazanılabilir değil. Başka şeylere açılan bir kapı görevi görüyor. Bunu saf gelir getirici bir perspektiften nasıl ölçtüğünüz açık değil,” ifadelerini kullandı.

Google’ın regülatör işlerinden sorumlu başkan yardımcısı Lee-Anne Mulholland, Adalet Bakanlığının “bu davadaki yasal konuların çok ötesine geçen radikal bir gündemi zorlamaya devam ettiğini” savundu.

Mulholland, “Hükümetin bu şekilde elini taşın altına koyması, tam da en çok ihtiyaç duyulan anda tüketicilere, geliştiricilere ve Amerikan teknolojik liderliğine zarar verecektir,” diye ekledi.

Google’ın eski CEO’su Eric Schmidt CNBC’ye yaptığı açıklamada, Google’ın doğrudan ücret talep etmediği Chrome’un faydasının kısmen, Google ürünleriyle deneyimlerini daha sorunsuz hale getirerek kullanıcılara sağladığı kolaylıkta olduğunu söyledi ve “Bu şirketleri ayırmak, onlarla yaşadığınız sıkıntıyı temelden çözmeyecektir,” iddiasında bulundu.

Google bir blog yazısında, diğer şirketlerin Chrome’a sahip olması durumunda, ona bu kadar yatırım yapma ya da ücretsiz tutma teşvikleri olmayacağını ve muhtemelen iş modelini değiştirmek zorunda kalacaklarını söyledi.

Amerika

Schwarzenegger: ABD’de göçmen iseniz, misafir gibi davranmalısınız

Yayınlanma

Arnold Schwarzenegger, Amerika’daki göçmenlerin ülkeyi misafirleriymiş gibi görmeleri ve “her şeyi temiz tutmak” için ellerinden geleni yapmaları gerektiğini söyledi.

“Amerika’daki göçmenlerle olan harika tarihimize çok değer veriyorum” diyen vücut geliştiricisi, ‘Terminator’ yıldızı ve eski Kaliforniya Valisi salı günü ABC’nin “The View” programında konuştu.

1968’de ABD’ye göç etmeden önce Avusturya’da doğan Schwarzenegger, programın sunucularından Joy Behar’ın Göçmenlik ve Gümrük Muhafazanın (ICE) baskınlarına “içgüdüsel bir tepki” gösterip göstermediğini sorması üzerine, “Ama aynı zamanda önemli olan, yasalara uymamız gerektiğidir,” dedi.

77 yaşındaki Schwarzenegger, “Amerika’da yasadışı şeyler yapanlar, yani yabancılar, akıllı insanlar değil. Çünkü Amerika’ya geldiğinizde misafirsiniz ve misafir gibi davranmanız gerekir,” diye devam etti.

Cumhuriyetçi yıldız, “Ben birinin evine misafir olarak gittiğimde, her şeyi temiz tutmak, yatağımı yapmak ve suç işlemek, küfür etmek gibi şeyler yapmak yerine doğru olan her şeyi yapmak için elimden geleni yaparım,” dedi.

Schwarzenegger, göçmenlerin ülkeye “Amerika’nın eğitim, iş, aile kurma gibi tüm bu harika fırsatlardan yararlanmak için” geldiğini söyledi.

1983 yılında Amerikan vatandaşı olan Schwarzenegger, “O zaman şunu düşünmelisiniz: ‘Tamam, Amerika’dan tüm bunları elde edersem, karşılığında bir şey vermeliyim’,” tavsiyesinde bulundu.

Schwarzenegger’ göre, “Bir göçmen olarak Amerika’ya geri vermek, Amerika’ya borcunu ödemek ve hiçbir karşılık beklemeden toplumun için bir şeyler yapmak gibi bir sorumluluğun var.”

Schwarzenegger, Los Angeles’ta ICE karşıtı protestocuların düzenlediği kitlesel gösteriler ve Başkan Trump’ın, Kaliforniya Valisi Gavin Newsom’un tutuklanmasını destekleyeceğini söylemesi hakkında da görüşlerini paylaştı.

Schwarzenegger, eş sunucu Alyssa Farah Griffin’in, hâlâ vali olsaydı kentteki duruma nasıl yaklaşacağını sorduğunda, “Bence en önemli şey, böyle bir liderlik pozisyonunda olduğunuzda, kapsayıcı olmanız ve herkesle birlikte çalışmanızdır. Bu, yerel yönetim, eyalet yönetimi ve federal yönetim ile birlikte çalışmanız, birbirinizle savaşmak yerine birlikte çalışmanız gerektiği anlamına gelir,” dedi.

Kapsamlı bir göçmenlik reformu çağrısında bulunan Schwarzenegger, “Demokratlar ve Cumhuriyetçiler, gerçekten kamu görevlisi olmak istiyorlarsa bir araya gelip bu sorunu çözmeliler. Eğer parti görevlisi olmak, parti yandaşı olmak ve ideolojilerine bağlı kalmak istiyorlarsa, bu mümkün olmayacaktır,” dedi.

Okumaya Devam Et

Amerika

Trump, istihbarat şefi Gabbard’ı dinlemedi: Ne dediğinin bir önemi yok

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump, İran’ın nükleer kapasitesinin ne kadar gelişmiş olduğu konusunda kendi ulusal istihbarat direktörü Tulsi Gabbard’a karşı çıktı ve İran’ın nükleer silah elde etmenin eşiğinde olduğunu ileri sürdü.

Bugün (17 Haziran) erken saatlerde Washington’a giderken Air Force One’da gazetecilerle konuşan başkan, İran’ın nükleer silah üretmeye “çok yakın” olduğunu ısrarla vurguladı.

CNN’den Kaitlan Collins, Trump’a bu konuyu sordu ve ona Gabbard’ın bu yılın başlarında İran’ın nükleer silah üretmeye çalışmadığını söylediğini hatırlattı.

Collins, “Her zaman İran’ın nükleer silaha sahip olmaması gerektiğini söylediğinizi biliyoruz. Peki, kişisel olarak İran’ın nükleer silaha sahip olmaya ne kadar yakın olduğunu düşünüyorsunuz?” diye sordu.

Trump “Çok yakın,” diye cevap verince, Collins, Tulsi Gabbard’ın mart ayında istihbarat teşkilatının İran’ın nükleer silah üretmediğini söylediğini ifade etti.

Trump ise, ”Onun ne dediği umurumda değil. Bence çok yakınlar,” diye konuştu.

26 Mart’ta Temsilciler Meclisi İstihbarat Komitesinde yaptığı açılış konuşmasında Gabbard, istihbarat topluluğunun İran’ın nükleer silah üretmediği yönündeki değerlendirmesini aktarmıştı.

Gabbard, “İstihbarat topluluğu, İran’ın nükleer silah üretmediğini ve Yüksek Lider Humeyni’nin 2003’te askıya aldığı nükleer silah programını onaylamadığını değerlendirmeye devam ediyor. Tahran’ın nükleer silah programını yeniden onaylamaya karar verip vermediğini yakından izlemeye devam ediyoruz,” demişti.

ABD Başkanı ayrıca, İran’da ateşkes istemediğini, bunun yerine İran nükleer meselesinin “gerçek bir son” bulmasını istediğini söyledi.

CBS’in aktardığına göre Trump, “Ateşkes arıyorum demedim,” dedi. Trump, “gerçek son”un nükleer silahlardan “tamamen vazgeçmek” anlamına geldiğini ekledi.

ABD’nin Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff veya Başkan Yardımcısı JD Vance’i İran’la görüşmeye gönderme olasılığı konusunda ise, “Olabilir. Döndüğümde ne olacağına bağlı,” cevabını verdi.

Başkan, İran’a ABD askerlerine zarar vermemesi konusunda uyarıda bulunarak, “halkımıza herhangi bir şey yaparlarsa çok sert bir şekilde karşılık vereceğini” söyledi.

Trump, İsrail’in İran’a yönelik saldırılarını sürdüreceğini söyledi ve “Önümüzdeki iki gün içinde göreceksiniz. Göreceksiniz. Şimdiye kadar kimse yavaşlamadı,” dedi.

Trump, İran’ın nükleer programının, ABD’nin olası müdahalesinden “çok önce ortadan kaldırılmasını” umduğunu söyledi.

Okumaya Devam Et

Amerika

‘MAGA’ iç savaşında yeni cephe: İran

Yayınlanma

Donald Trump’ın “Amerika’yı Yeniden Büyük Yap” (MAGA) koalisyonu içerisindeki çatlaklar gitgide görünür hale gelirken, yeni anlaşmazlık konusu İran’a yönelik saldırılar.

ABD’nin İran’a karşı İsrail’in yanında çatışmaya müdahil olma ihtimali konusunda bir tartışma yaşanırken, eski Fox News sunucusu Tucker Carlson ve eski Beyaz Saray baş stratejisti Steve Bannon, MAGA’nın ABD’nin çatışmaya müdahil olmasına karşı direnişin yüzü olarak sahneye çıktı.

Carlson ve Bannon, uzun süredir ABD’nin yabancı ülkelere, özellikle de Orta Doğu’daki çatışmalara müdahil olmasını karşı çıkıyor. Bu görüşleri, Fox News sunucuları Sean Hannity ve Mark Levin gibi isimlerle aralarında anlaşmazlığa neden oldu.

Levin ve Hannity, MAGA içindeki ‘şahinler’ olarak öne çıktı

Bu isimler, İsrail’in geçen hafta İran’a bir dizi saldırı düzenlemesinin ardından zafer nidaları attı.

Levin, İsrail’in saldırılarını açıklamasının ardından Fox News’un aynı adlı programı “Hannity”de zafer turu attı ve sunucu Sean Hannity’ye, “İranlılar dayak yemek üzere ve bu Jimmy Carter’dan beri geliyor. Onlar bunun Joe Biden’ın yönetimi olduğunu, paçayı kurtaracaklarını, nükleer silahlar elde edeceklerini ve dünyanın da oturup ne yapacağını bilemeyeceğini düşünüyorlar” dedi.

Levin, İsrail’in “oturup bunu kabul etmeyeceğini” de sözlerine ekledi. Levin, İran ile diplomatik ilişkilerin kurulmasına karşı aylardır kampanya yürütüyor ve Trump’ın çevresinde askeri harekatın önde gelen savunucusu olarak konumlanıyor.

Carlson’dan Levin ve Hannity’ye: Savaş çığırtkanları

Carlson ve Bannon, ABD’nin İran çatışmasına müdahil olmaması konusunda uyarıda bulundu. Bannon geçen hafta İsrail’in ABD’nin Tahran’a karşı “saldırıya geçmesini” istediğini söylerken, Carlson ise Levin ve Hannity’yi “savaş çığırtkanı” olarak nitelendirdi.

Carlson pazartesi günü Bannon ile yaptığı mülakatta fikirlerini tekrarlayarak, “Mesele şu ki, ‘Hey, benim doğduğum, ailemin yüzlerce yıldır yaşadığı ülkeme odaklanalım, bu son seçimlerde verdiğimiz sözdü, lütfen bunu yapın’ demek nefretse, o zaman gerçekten perspektifini kaybetmişsin demektir, sanırım söyleyeceğim budur,” dedi.

Eski Fox News sunucusu, Trump yönetiminin odaklanmasını tercih ettiği ABD’deki bir dizi iç politika sorununa dikkat çekti. Bunlar arasında göç ve fentanil krizi de yer alıyor.

Carlson, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya atıfta bulunarak, “Sanki, ülkesinde çoğunluğun desteğine sahip olmayan bir ülke lideri… ABD’yi de içeren bir eylem planı istiyor ve ben buna katılmıyorum diye tüm bunlar görmezden geliniyor. Her neyse, bence bu olacak. Benim ne düşündüğüm kimin umurunda,” diye konuştu.

Bannon, “Sence biz de saldırı operasyonuna katılacak mıyız?” diye sorunca Carlson, “Evet, katılıyoruz,” cevabını verdi.

Bannon ise bunun üzerine “Peki, bunu durdurmalıyız, durduramayız, durdurmalıyız,” dedi.

‘Eski karının nafaka ödemeleri için bağırmasını dinlemek gibi’

Pazartesi günkü röportaj, Trump’ın Kanada’da düzenlenen G7 zirvesindeyken gerçekleşti. Trump, zirve sırasında bir gazetecinin ABD’nin İsrail-İran çatışmasına müdahil olması için neyin gerekli olduğu sorusunu yanıtlamaktan kaçındı.

Trump, Kanada Başbakanı Mark Carney ile birlikteyken yaptığı açıklamada, “Bu konu hakkında konuşmak istemiyorum,” dedi.

Bu açıklaması, ABC’ye ABD’nin müdahil olmasının ‘mümkün’ olduğunu söylediği günün ertesinde geldi.

Carlson ise pazartesi günü Levin’e doğrudan saldırdı ve “Mark Levin televizyona çıktığında, eski karının nafaka ödemeleri için bağırmasını dinlemek gibi. Hiç çekici değil. Bu yüzden onu televizyona çıkarmıyorlar. Sonra Sean [Hannity] ısrar etti ve ona kimsenin izlemediği bir hafta sonu programı verdiler,” dedi.

Hannity ve Levin, özellikle geçen hafta Hannity’nin programında İsrail’in saldırılarını kutladıktan sonra, son günlerde Carlson’un başlıca hedefleri haline geldi.

Carlson, saldırıdan önceki günlerde, Mark Levin Show’un sunucusunun Steve Witkoff’u Trump’ın Orta Doğu elçisi olarak “beşinci kol izolasyoncu” olarak nitelendirip, onun İran ile nükleer anlaşma müzakerelerini alaycı bir şekilde ele almasının ardından Levin’i sert bir şekilde eleştirmişti.

Fox News’e ‘propaganda hortumunu açma’ suçlaması

Carlson Pazartesi günü eski işvereni Fox News’i, izleyicilerine belirli bir anlatıyı aşılamak için “propaganda hortumunu açmakla” suçladı.

Bannon’a verdiği demeçte, “Yaptıkları şey her zaman yaptıkları şey, yani propaganda hortumunu sonuna kadar açıp, yaşlı Fox izleyicilerini ayaklarından yere sarmak ve onları istediğiniz yere boyun eğdirmek,” dedi.

Pazartesi günkü röportaj, her iki MAGA figürünün de ABD’nin İsrail’in İran ile savaşına çekilmesine ilişkin net bir çizgi çizmesinin ardından geldi.

Bannon, geçen hafta podcast’inde İsrail’e atıfta bulunarak, “Eğer tek başına gideceksen, anlaşmanı hallet ya da halletme. Bize ihtiyacın yok. Tek başına gitmeye karar ver,” demişti.

Carlson, ABD’nin çatışmaya girme önerilerine de sert tepki gösterdi ve geçen hafta X’te, “Gerçek ayrım, İsrail’i destekleyenler ile İran’ı veya Filistinlileri destekleyenler arasında değil. Gerçek ayrım, şiddeti kayıtsızca teşvik edenler ile bunu önlemeye çalışanlar, savaş çığırtkanları ile barış elçileri arasında,” diye yazmıştı.

Carlson, “Savaş çığırtkanları kimler? Bugün Donald Trump’ı arayıp İran’la savaşta hava saldırıları ve diğer doğrudan ABD askeri müdahalesi talep eden herkes savaş çığırtkanıdır,” diyerek isim vermeden Netanyahu’ya çattı.

Pazartesi günü Carlson, Bannon’a İran-İsrail çatışmasının birçok başka ülkeyi de içine çekecek “tam ölçekli bir savaşa” dönüşeceğini düşündüğünü söyledi ve ABD’nin bu savaşa çekilmesinin “çok kolay” olacağını ekledi.

Carlson, “O bölgede çok fazla varlığımız var, o bölgenin enerjisine çok bağımlıyız… ters gidebilecek çok şey var,” dedi.

Trump, Carlson’a sert çıktı

Trump ise, daha önce görülmemiş bir şekilde, eski Fox News sunucusu ve medyadaki en güvenilir müttefiklerinden biri olan yorumcu Tucker Carlson’a, İran’a yönelik tutumunu eleştirdiği için sert çıktı.

Trump, pazartesi akşamı Truth Social sosyal medya ağında, “Lütfen biri çılgın Tucker Carlson’a İran’ın ASLA NÜKLEER SİLAH SAHİBİ OLAMAYACAĞINI açıklasın,” diye yazdı.

Pazartesi günü Orta Doğu’daki kriz nedeniyle erken ayrıldığı G7 zirvesinde İngiliz başbakanıyla yaptığı görüşmede ise, “Tucker Carlson’ın ne dediğini bilmiyorum. Bırakın bir televizyon kanalı bulsun ve insanlar dinlesin,” dedi.

Carlson geçen hafta Trump’ın İsrail’in İran’a karşı yürüttüğü topyekûn savaşta “suç ortağı” olduğunu söylemiş ve Trump’ı “ABD’nin savaşa doğrudan müdahalesini” teşvik eden “savaş çığırtkanları”nı eleştirmişti.

Trump’ın eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Flynn: İsrail’in zaferi ABD’nin küresel hakimiyetini güçlendirecek

Öte yandan ilk Trump yönetiminde kısa süreliğine Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak görev yapan emekli korgeneral Michael Flynn, Bannon’ın podcast’i “War Room”a katılarak İsrail’in İran’a yönelik saldırılarını desteklemek gerektiğini savundu.

Flynn, İsrail’in “İran meselesini bitirmesine” izin vermek gerektiğini, böylece ABD’nin “tüm dikkatini ÇKP’ye verebileceğini” ileri sürdü.

Flynn, “İsrail’in zaferi veya zafer algısı, İsrail’in bölgedeki hakimiyetini pekiştirecek ve ABD’nin küresel hakimiyetini güçlendirecek,” diye konuştu.

İsrail’in kendi savaşını verirken “psikopat bir rejime” karşı “Batı medeniyetini” koruduğunu öne süren Flynn, İsrail’in zafer kazanması halinde İbrahim Anlaşmaları’nın kapsamının da genişleyeceğini söyledi. 

Flynn, “Mesele Çin, Çin, Çin. İzleyicileriniz bunu anlamalı,” derken, İran ile “pozitif” bir ilişki kurabilen bir ABD’nin Çin’e karşı avantaj elde edeceğini, bu durumun Çin’i zayıflatacağını öne sürdü.

‘Yeni İran rejimini’ Hint Yarımadasına doğru ittirmek

Flynn, bölgeyi istikrara kavuşturmak için, bölgedeki en “istikrarsızlaştırıcı” unsur olarak nitelendirdiği İran yönetimine karşı İsrail’in zafer kazanmasını desteklemek gerektiğini savundu.

Hamas, Hizbullah ve Ensarullah gibi örgütlere atıf yapan Flynn, İran’ın Irak ve Kürdistan’ı kontrol ettiğini öne sürdü.

Bölgedeki Arap uluslaranın İsrail operasyonunu dikkatle takip ettiğini, bu ülkelerin ordularının böyle operasyonlar düzenleyemeyeceğini ileri süren Flynn,  bunun da ABD açısından önemli olduğunu söyledi.

Batıya ve ABD’ye daha yakın bir İran’ın, Hindistan’a daha yakın bir İran anlamına da geleceğini belirten eski danışman, bu nedenle bölgeye “Hint-Pasifik havzası” adını verdiklerini vurguladı.

“Hint-Pasifik havzası bu yüzyılın belirleyici unsurudur,” diyen Flynn, Çin ile yüzleşmedikleri takdirde, “kurdun evin içinde olacağını” söyledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English