Bizi Takip Edin

ASYA

ABD seçimlerinin ardından “Camp David Ruhu” devam edecek mi?

Yayınlanma

Dünya çapında yaşanan bölgesel kriz ve çatışmaların seyri kasım ayında gerçekleşecek ABD Başkanlık seçimlerine odaklanmış durumda. Demokratların Kamala Harris ile yola devam etmek istemesi mevcut Joe Biden dönemi politikaların devamlılığına işaret ederken, Cumhuriyetçi aday Donald Trump’ın kazanması halinde dış politikanın nasıl seyredeceği tartışma konusu.

Şüphesiz bu politikalar içerisinde, Asya-Pasifik sayfası güvenlik ve ABD dış politika stratejisi için önemli bir nokta.

Son 5 yıl içerisinde genel bir durum özetlemesi yapılacak olursa, ABD’nin “Hint-Pasifik Strateji” ajandası bölgedeki önemli güç dengelerini yakınlaştırarak, Çin ve Kuzey Kore’ye karşı gayr-ı resmi bir ittifaktan, meşrulaştırılmış güvenlik anlaşmaları ve eylem planları içeren ortaklıkları doğurdu.

28 Temmuz Pazar günü ABD, Japonya ve Güney Kore, Tokyo’da düzenlenen hızlandırılmış içeriklere sahip bir toplantıda, güvenlik iş birliğinde kazanımları garanti altına almak ve kasım ayındaki yeni başkan öncesi askeri ittifakları güçlendirmek amacıyla anlaşmalar imzaladı.

Güney Kore, görüşmeler için 15 yıl aradan sonra ülkeye ilk resmi ziyaretini yapmak üzere savunma bakanını Tokyo’ya gönderme ihtiyacı duydu.

Neler değişti?

Mart 2018’de Güney Koreli demokrat Moon Jae-in yönetiminden bir grup üst düzey yetkili, Kuzey Koreli lider Kim Jong-un’un ev sahipliği yaptığı Pyongyang’a gitti. O toplantıda Kim, ABD, Kuzey Kore’nin sınır güvenliği ve egemenliğine karşı güvenlik garantileri sunmaya istekli olursa Kore yarımadasının nükleer silahlardan arındırılmasını tartışmaya açık olduğunu duyurdu. Bu olumlu adımlar üzerine, 27 Nisan 2018’de Moon, Kim ile Panmunjom’da bir araya geldi. Moon ve Kim, ABD ve Çin arasındaki dörtlü görüşmelerin yeniden başlamasını ve Kore Savaşı’nı resmen sona erdirecek bir barış antlaşmasının imzalanmasını görüştüler. Ayrıca “tam nükleer silahlardan arındırma, nükleer silahlardan arındırılmış bir Kore yarımadası” çağrısı yapan ortak bir bildiri imzaladılar. Bu önemli diplomatik süreçler, Trump tarafından desteklendi ve 12 Haziran 2018’de Trump ve Kim Jong-un Singapur’da bir araya geldi.

Kuzey ile diplomatik çabalar 2019’da durakladı ve Kim ile Trump arasındaki üst düzey görüşmeler hiçbir yere varamadı. Güney Koreli muhalifler, bu yaklaşmanın ulusal onurları ayaklar altına aldığı iddiasında bulunarak seçim çalışmalarını hızlandırmıştı. Yarımadada barışın çözüm yolu olmadığını söyleyen ABD’li demokrat politikacılar Güney Kore kamuoyu üzerinde etki oluşturmuştu.  Pyongyang ile hiçbir ilerleme kaydedemeyen Washington, Seul’ün ülkedeki ABD askeri varlığını sürdürme maliyetine mali katkısını dört katından fazla artırmasını talep ederek Güney Kore ile var olan politikadan vazgeçme kararı almıştı.

Nitekim, yarımadada barışın bir çözüm yolu olmadığı ve “Kim ve ülkesinin yok edilmesi” gerektiğini düşünen Güney Koreli sağ-muhafazakârlar, yeni başkan Yoon Seok-yeol’ü Beyaz Saray’da ağırlayacak, Yoon ise Beyaz Saray’da “American Pie” adlı şarkıyı büyük bir onurla seslendirecekti.

Bu süreçte, Japonya’da suikast ile hayatını kaybeden Shinzo Abe’nin yerine geçen Fumio Kishida “hoshu honryu” geleneklerini sürdürme kararlığını yenileyerek, Abe’nin kalan işlerini sürdüreceğini dile getirmişti. Bu politikalar içerisinde en göze çarpan ise Japonya Anayasa’nın 9.maddesi olan “pasifist savunma stratejisini” değiştirme yolunda adımlar atmaya devam etmesi oldu. Kishida, ABD’li demokratlar ile ortak anlaşmalara yoğunluk verirken, aynı güdümde ilerleyen Güney Koreli Yoon hükümeti ile de ABD’yi memnun edici yakınlaşmalara imza attı.

Beklentiler ne yönde?

Harris ile Trump arasında yarış tüm hızıyla sürerken, Yoon ve Kishida’nın kendi ülkelerindeki kamuoyu yoklamaları zayıf görünüyor. Bu durum üç ülkede de bir liderlik değişikliğinin “Camp David ruhunu” devam ettirip ettirmeyeceği sorusunu gündeme getiriyor.

Bölgedeki kaynaklar Japonya ve Güney Kore hükümetlerinin en üst düzeylerde, Trump’ın 2025’te uygulayabileceği politikaları planladıkları bilinen America First Policy Institute, Heritage Foundation ve Hudson Institute gibi sağcı düşünce kuruluşlarıyla onlarca toplantı yaptığını veya planlandığını söyledi.

Trump kampanyasının kıdemli danışmanı Chris LaCivita, konuyla alakalı güvenceler sorulduğunda ise, “Kimsenin başka bir hükümetle diyalog sürdürme konusunda Donald Trump adına söz verme yetkisi yok” dedi.

Trump’ın son zamanlarda yaptığı, Çin ve Kuzey Kore’ye yönelik açıklamaları, Asya-Pasifik’te daha ticaret odaklı bir süreç izleyeceğinin sinyali olarak görülüyor. Trump’ın ikinci başkanlığı için detaylı planlar yapan ve “Project 2025” olarak bilinen muhafazakâr düşünce kuruluşları konsorsiyumu, Trump senaryolarında Güney Kore ve Japonya’yı askeri, ekonomi, diplomasi ve teknoloji alanlarında “kritik müttefikler” olarak tanımlıyor. Fakat, demokratların ABD hükümetinden inmesi halinde, Güney Koreli muhafazakârların ve Japon Liberal Demokratların iktidardaki kamuoyu desteğinin ne kadar süreceği konusu ise şimdilik belirsiz.

AMERİKA

ABD, Filipinler’e Pekin’e karşı kullanması için insansız deniz aracı veriyor

Yayınlanma

Analistler, Washington’ın Manila’ya gelişmiş insansız hava araçları sağlamasının Filipin Donanması için bir “güç çarpanı” görevi göreceğini ve ABD’nin müttefikinin Güney Çin Denizi’nde Çin’e karşı gözetleme ve operasyonel kabiliyetlerini artıracağını söylüyor.

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin salı günü Filipinler’e yaptığı iki günlük ziyaret sırasında ABD hükümetinin Filipin Donanmasına Batı Filipin Denizi’ndeki operasyonları için açıklanmayan sayıda insansız deniz aracı (USV) verdiğini açıkladı.

Biden yönetimi sona ermeden önce “çok daha fazlasının” teslim edileceği sözünü verdi.

Austin, Filipinler Savunma Bakanı Gilberto Teodoro Jnr ile birlikte Batı Filipin Denizi’ne bakan ve ABD-Filipin ortak askeri tesisine ev sahipliği yapan Puerto Princesa, Palawan’da düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi: “Temmuz ayındaki ziyaretim sırasında açıkladığım 500 milyon ABD doları tutarındaki yabancı askeri finansmanla, Filipinler’in münhasır ekonomik bölgesi (MEB) boyunca haklarını ve egemenliğini savunacak yetenek ve araçlara sahip olmasını sağlamaya yardımcı olmak için bunun gibi daha birçok platformun teslim edilmesini bekliyoruz.”

Austin, ABD’nin “Filipinler’in savunmasına derinden bağlı olduğunu” ve Manila ile olan Karşılıklı Savunma Anlaşmasının “Güney Çin Denizi’nin herhangi bir yerinde, sahil güvenlik güçlerimiz de dahil olmak üzere silahlı kuvvetlerimize, uçaklarımıza veya kamu gemilerimize yönelik silahlı saldırılar için geçerli olduğunu” yineledi.

Okumaya Devam Et

ASYA

Malezya ve Vietnam yenilenebilir enerji işbirliğini geliştirme konusunda anlaştı

Yayınlanma

İki Güneydoğu Asya ülkesinin liderleri perşembe günü Malezya’da bir araya gelirken, Malezya ve Vietnam yenilenebilir enerji ve diğer alanlarda ilişkilerini güçlendirme konusunda anlaştı.

Vietnam Komünist Partisi Genel Sekreteri To Lam, Malezya’ya üç günlük resmi bir ziyaret gerçekleştiriyor. Bu, ağustos ayında göreve gelmesinden bu yana Malezya’ya yaptığı ilk ziyaret.

Ortak basın toplantısında konuşan Malezya Başbakanı Anwar İbrahim, To Lam’ın ziyaretinin iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin “kapsamlı stratejik ortaklık” düzeyine yükseltilmesi yolunda önemli bir adım olduğunu vurgulayarak, “Vietnam, ülkelerindeki 700 projeyle 13 milyar doları aşan iş girişimlerimize büyük destek veriyor” dedi.

Daha geniş kapsamlı bir anlaşmanın parçası olarak Malezya’nın devlet petrol grubu Petronas ve Vietnamlı mevkidaşı PetroVietnam, karbonsuzlaştırma ve sürdürülebilir enerji alanında çözümler geliştirme konularında işbirliğine ilişkin bir mutabakat zaptı teati etti.

Anwar, Malezya’nın Vietnam ile savunma, denizcilik ve dijital teknoloji dahil olmak üzere çeşitli diğer alanlarda işbirliğini kolaylaştıracağını da sözlerine ekledi.

To Lam ise Vietnam’ın helal endüstrinin geliştirilmesi, karşılıklı iş yatırımları, yeşil ekonomi inovasyonu, eğitim, spor ve turizm gibi alanlarda işbirliğini genişletme niyetini vurguladı.

“Özellikle ASEAN, BM, Bağlantısızlar Hareketi ve APEC gibi çok taraflı forumlarda barış, güvenlik ve istikrar başta olmak üzere bölgesel ve uluslararası konularda yakın bir şekilde çalışacağız. Mekong alt bölgesi de dâhil olmak üzere bölgesel entegrasyon alanındaki işbirliğini de güçlendireceğiz” dedi.

Genel sekreter ayrıca Vietnam’ın Güney Çin Denizi’nde “barış, güvenlik, istikrar, emniyet ve seyrüsefer ve uçuş özgürlüğünü” koruma taahhüdünü vurgulayarak, “Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi dahil olmak üzere evrensel olarak tanınan uluslararası hukuk doğrultusunda, tehdit veya güç kullanımı olmaksızın anlaşmazlıkların barışçıl çözümünü teşvik ediyoruz” dedi.

Okumaya Devam Et

ASYA

Trump’ın olası gümrük vergileri Güneydoğu Asya’yı nasıl etkileyecek?

Yayınlanma

Güneydoğu Asya, Donald Trump’ın evrensel gümrük vergileri tehdidine ve Çin ile yeni bir ticaret savaşına karşı endişeli görünüyor. Bölgenin en büyük altı ekonomisinden beşi ABD ile ticaret fazlası veriyor.

Ancak uzmanlara göre, durum o kadar da kötü olmayabilir. Jeopolitik olarak tarafsız durmaya çalışan bölge, Trump’ın ilk başkanlığı döneminde 2017-2020 yılları arasında hem Çin hem de ABD ile brüt ticaretinde artış gördü. Çin, Japonya, Güney Kore, Tayvan ve ABD’den şirketlerin ABD gümrük vergilerinden kaçınmak için Güneydoğu Asya’daki üretim üslerini çoğaltmasıyla Vietnam, Endonezya, Malezya ve Tayland büyük kazanç elde etti.

Uzmanlara göre, ihracat ve ekonomik büyüme kısa vadede darbe alacaktır ancak bölge ticaret sapması ve ikamesinden kazançlı çıkabilir.

Trump’ın gümrük vergisi tehdidi nedir?

Trump’ın ticaret politikasının amacı, imalat işlerini ABD’ye geri döndürmek ve tedarik zincirlerini Çin’den ayırmak. Trump ve danışmanları Çin’in ticari avantajının kur “manipülasyonu, fikri mülkiyet hırsızlığı ve zorla teknoloji transferinden” kaynaklandığını iddia ediyor.

İlk döneminde Trump, Çin’den ithal edilen 250 milyar dolar değerindeki elektronik, makine ve tüketim mallarına %25’e varan gümrük vergileri uygulamak için yürütme yetkilerini kullandı. Pekin de ABD’nin tarım, otomotiv ve teknoloji ihracatına karşı benzer önlemlerle misilleme yaptı.

Şimdi Trump, ABD’ye giren tüm Çin mallarına %60 vergi ve diğer her yerden yapılan ithalata %20’ye varan gümrük vergisi uygulanmasını önerdi.

Güneydoğu Asya için ne kadar kötü olabilir?

Oxford Economics’e göre Kamboçya’nın ihracatının yaklaşık %40’ı Amerika’ya gidiyor ve toplam ihracata oranla ASEAN’daki en büyük ihracatçı konumunda; onu %27,4 ile Vietnam ve %17 ile Tayland takip ediyor. Tayland Ticaret Odası Üniversitesi Başkanı Thanavath Phonvichai, Trump’ın vaatlerini yerine getirmesi halinde Tayland ekonomisinin 160,5 milyar baht (4,6 milyar dolar) darbe alabileceğini söyledi.

Vietnam, ABD ile dünyanın en büyük dördüncü ticaret fazlasına sahip. Çinli, Tayvanlı ve Güney Koreli firmaların Trump dönemi gümrük vergilerini aşmak için Vietnam’ı kullanmasıyla bu dengesizlik hızla büyüdü. Vietnam’ın talihi, özellikle de ABD’nin Vietnam’ı daha yüksek gümrük vergileri gerektiren “piyasa dışı ekonomi” olarak sınıflandırmaya devam etmesi halinde, aynı hızla dönebilir.

Trump’ın gümrük vergileriyle ilgili belirsizlik, firmaların Güneydoğu Asya’daki yatırım planlarını duraklatmalarına ya da durdurmalarına neden olabilir. Şehir devletinin Ekonomik Kalkınma Kurulu’na göre, ABD şirketleri geçen yıl Singapur’daki 9,5 milyar dolarlık sabit varlık yatırımının yaklaşık yarısını oluşturdu. Başbakan Lawrence Wong, Trump’a gönderdiği tebrik mektubunda ABD’nin Singapur ile “istikrarlı bir ticaret fazlası” verdiğini hatırlatmakta gecikmedi.

Çin ekonomisine vurulacak herhangi bir darbe, Çin tüketimine, ihracat talebine ve turizmine bağımlı olan ASEAN ülkelerine de yansıyacaktır. Çin mallarına yönelik iştahın azalması, Çinli üreticilere girdi sağlayan Güneydoğu Asyalı tedarikçileri de etkileyecektir. Güneydoğu Asya’nın en büyük ekonomisi olan Endonezya, Çin’e olan %24,2 oranındaki ihracatı ve ağırlıklı olarak emtia ihracatı nedeniyle bu durumdan en fazla zarar görecek ülke olacaktır.

Mallarını ABD’ye gönderemeyen Çinli ihracatçılar, hükümetlerin metal, tekstil ve tüketim mallarındaki dampingden zarar gören yerel üreticilerin şikayetleriyle karşılaştığı Güneydoğu Asya’ya yönlendirebilir.

Güneydoğu Asya’nın avantajı nedir?

Güneydoğu Asya’nın mevcut üretim patlaması ticaret savaşı nedeniyle başladı. Analistler zaman içinde ticari ikame ve sapmanın büyümeye vurulan darbeden daha ağır basacağını düşünüyor.

Macquarie Capital ASEAN araştırma müdürü Jayden Vantarakis, “Çin’e yönelik daha büyük bir baskının, Çinli işletmelerin Asya’da daha fazla ticaret ve yatırım yapmasıyla tedarik zincirinde daha fazla sapmaya yol açabileceğini düşünüyoruz” dedi.

Bazı Güneydoğu Asya hükümetlerinin agresif bir şekilde başvurduğu elektrikli araç fabrikaları ekonomik bir tampon sağlayabilir. “ABD dışında da elektrikli araç talebi artıyor, bu nedenle Endonezya’ya net bir fayda sağlayabileceğini düşünüyorum. Özellikle benzin fiyatları giderek pahalılaştığı için karbon nötr olmaya çalışan daha küçük ülkeler arzı devralmaya çalışacak ve daha fazla elektrikli otomobil satın alacaklar,” diyor Singapur Ulusal Üniversitesi İşletme Fakültesi profesörü Sumit Agarwal.

Trump’ın vaat ettiği gümrük vergileri, Tayland’ın bu yıl haddelenmiş çelikte yaptığı gibi, ASEAN hükümetlerine Çin mallarına antidamping tarifeleri uygulama konusunda itici güç sağlayabilir. Daha sıkı ABD menşe kuralları da hükümetlere daha fazla yüksek değerli parça üretimi ve montajının yerel olarak yapılmasını sağlama fırsatı verebilir.

Güneydoğu Asya para birimleri ve piyasaları nasıl etkilenecek?

Trump’ın gümrük vergileri Güneydoğu Asya merkez bankaları üzerindeki para politikasını daha da gevşetme baskısını hafifletebilir.

İngiltere merkezli Pantheon Macroeconomics’in gelişmekte olan Asya baş ekonomisti Miguel Chanco, “Esasen Trump’ın zaferi, planladığı gümrük tarifeleri nedeniyle dünya için enflasyonisttir, bu nedenle küresel parasal normalleşme veya gevşeme döngüsü muhtemelen Filipinler de dahil olmak üzere daha önce düşünüldüğü kadar keskin olmayacaktır” dedi.

Nikkei Asia’ya konuşan Chanco, Güneydoğu Asya para birimlerinin daha önce beklendiği gibi güçlenmeyeceğini, bunun kısmen piyasaların ABD Merkez Bankası’nın gevşeme hızını yeniden fiyatlandırmasından ve dolayısıyla doların güçlenmeye devam etmesinden kaynaklandığını söyledi.

Altı büyük Güneydoğu Asya ekonomisi arasında Tayland bahtı ve Malezya ringgiti, Trump’ın zaferinden bu yana en kötü performans gösteren para birimleri oldu ve çarşamba gününe kadar ABD doları karşısında sırasıyla %3,2 ve %2,9 değer kaybetti.

Taylandlı menkul kıymetler şirketi InnovestX, güçlü dolar ve zayıf bahttan faydalanacak hisse senetleri önerdi. Bunlar arasında CP Foods ve Delta Electronics gibi önemli ihracat gelirleri olan ya da Tayland Havalimanları, emlak geliştiricileri ve otelciler gibi turizmle ilgili şirketler yer alıyor.

Hükümetler, diğer ülke ve bölgelerle ilişkilerini derinleştirerek ve tarafsızlıklarını vurgulayarak ABD ya da Çin’e olan aşırı bağımlılıklarını azaltmak için şimdiden adımlar atıyor.

Özellikle Güneydoğu Asya ekonomilerinin de ASEAN içi ticareti güçlendirerek direnç oluşturmaya odaklanması bekleniyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English