Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

ABD ve Birleşik Krallık’tan önemli yapay zeka anlaşması

Yayınlanma

ABD ve Birleşik Krallık yapay zekâ konusunda dönüm noktası niteliğinde bir anlaşma imzaladı ve müttefikler, yeni ortaya çıkan yapay zekâ modellerinden kaynaklanan risklerin nasıl test edileceği ve değerlendirileceği konusunda resmi olarak işbirliği yapan ilk ülkeler oldu. 

Pazartesi günü Washington’da Birleşik Krallık Bilim Bakanı Michelle Donelan ve ABD Ticaret Bakanı Gina Raimondo tarafından imzalanan anlaşma, iki hükümetin yapay zeka (YZ) güvenliği konusunda teknik bilgi, bilgi ve yetenekleri nasıl bir araya getireceğini ortaya koyuyor. Anlaşma, dünyada YZ güvenliğine ilişkin ilk ikili düzenlemeyi temsil ediyor.

Donelan Financial Times’a (FT) verdiği demeçte, “Önümüzdeki yıl gerçekten hızlı hareket etmemiz gereken bir yıl çünkü oyunun kurallarını tamamen değiştirebilecek yeni nesil [YZ] modelleri ortaya çıkıyor ve henüz sunacakları tüm yetenekleri bilmiyoruz,” dedi.  

Anlaşma özellikle Birleşik Krallık’ta kasım ayında kurulan yeni Yapay Zeka Güvenlik Enstitüsü (AISI) ile henüz çalışmalarına başlamamış olan ABD’deki eşdeğerinin, her iki ülkeden araştırmacıların geçici olarak görevlendirilmesi yoluyla uzmanlık alışverişinde bulunmasını sağlayacak. Enstitüler ayrıca OpenAI ve Google gibi kuruluşlar tarafından geliştirilen özel YZ modellerinin bağımsız olarak nasıl değerlendirileceği konusunda da birlikte çalışacak. 

İstihbarat kurumları arası ilişkiler model alınacak

Ortaklık, istihbarat ve güvenlikle ilgili konularda yakın işbirliği içinde çalışan Birleşik Krallık Devlet İletişim Merkezi (GCHQ) ve ABD Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA) arasındaki ortaklığı örnek alıyor. 

Donelan, “Büyük bir YZ güç merkezi olan ABD’nin bizimle, Birleşik Krallık’la bu anlaşmayı imzalaması, YZ güvenliği konusunda nasıl öncülük ettiğimizi gösteriyor,” dedi.

En gelişmiş YZ şirketlerinin birçoğu şu anda ABD’de bulunduğu için, Amerikan hükümetinin uzmanlığının hem YZ’nin risklerini anlamak hem de şirketleri taahhütlerine bağlı tutmak için kilit öneme sahip olduğunu da sözlerine ekledi. 

Bununla birlikte Donelan, YZ güvenliği konusunda araştırma yapmasına ve korkulukların yerinde olmasını sağlamasına rağmen, Britanya’nın çok hızlı geliştiği için teknolojiyi yakın vadede daha geniş bir şekilde düzenlemeyi planlamadığında ısrar etti.

Raimondo yapay zekanın ‘neslimizin belirleyici teknolojisi’ olduğunu ileri sürdü ve “Bu ortaklık, ister ulusal güvenliğimiz ister daha geniş toplumumuz için olsun, her iki enstitümüzün de tüm risk yelpazesindeki çalışmalarını hızlandıracak,” dedi.

Birleşik Krallık’ta YZ alanında devlet-sektör kaynaşması

Raimondo, iki ülkenin işbirliği sayesinde enstitülerin yapay zeka sistemlerini daha iyi anlayacağını, daha sağlam değerlendirmeler yapacağını ve daha titiz bir rehberlik yayınlayacağını savundu.

Teknoloji yatırımcısı ve girişimci Ian Hogarth’ın başkanlığını yaptığı Birleşik Krallık hükümeti destekli AISI, mevcut ve yayınlanmamış yapay zeka modellerini test etmeye başlamak için Google DeepMind’dan Geoffrey Irving ve Oxford Üniversitesi’nden Chris Summerfield gibi araştırmacıları işe aldı.

OpenAI, Google DeepMind, Microsoft ve Meta, AISI tarafından incelenmek üzere en son üretken YZ modellerini açmak için gönüllü taahhütler imzalayan teknoloji grupları arasında yer alıyor.

Enstitü, Başbakan Rishi Sunak’ın Birleşik Krallık’ın YZ’nin gelişimiyle mücadelede merkezi bir role sahip olma hedefinin anahtarı niteliğinde.

Konuyla ilgili doğrudan bilgi sahibi bir kişiye göre testler, GCHQ bünyesindeki Ulusal Siber Güvenlik Merkezi’nin uzmanlığından yararlanarak siber güvenlik de dahil olmak üzere teknolojinin kötüye kullanımıyla ilgili risklere odaklandı. 

DİPLOMASİ

Bulgaristan Gazprom’dan 400 milyon avro talep ediyor

Yayınlanma

Bulgaristan devlet doğalgaz şirketi Bulgargas, Rus doğalgaz tekeli Gazprom Export-Import’tan Nisan 2022 sonunda doğalgaz tedarikinin durdurulması nedeniyle 400 milyon avrodan fazla tazminat talep ediyor.

Gazprom, Ukrayna’da savaşın başlamasının ardından ülkenin Rus gazı için ruble cinsinden ödeme yapmayı reddetmesinin ardından Bulgaristan’a tedariki durdurmuştu. Bulgaristan şimdi doğrudan Gazprom’dan tazminat talep ediyor.

“Rus şirketinin tazminat talebini gönüllü olarak çözmesi için bir aylık bir süresi olacak. Anlaşma sağlanamazsa Paris’te tahkim davası açılacak,” diyen Enerji Bakanı Vladimir Malinov, 400 milyon avroluk zararın uluslararası hukuk firmaları tarafından hazırlanan hukuki ve mali analizler sonucunda hesaplandığını kaydetti.

Bakan, önceki Bulgar hükümetlerinin Gazprom’a karşı talepte bulunma konusunda “kabul edilemez” iki yıllık bir gecikmeye izin verdiklerini de sözlerine ekledi.

Nisan 2022’de Gazprom, Polonya ile birlikte Bulgaristan’ın da Rusya gazının bedelini ruble olarak ödemeyi reddetmesi üzerine, o dönemde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in gazın bedelinin ruble olarak ödenmesi gerektiği yönündeki kararını gerekçe göstererek Bulgaristan’a gaz sevkiyatını durdurmuştu. Sofya, sözleşmede ABD dolarına atıfta bulunulduğunu öne sürüyor.

Daha sonra Bulgaristan, Rusya doğalgazına karşı yeni adımlar atmaya karar verdi. Geçen ekim ayında ülke, Gazprom tarafından ödenmek üzere Bulgaristan’dan geçen Rus gazına ek bir enerji vergisi getirmeye karar verdi.

Macaristan ve Sırbistan, Bulgaristan üzerinden Orta Avrupa’ya giren Rus gazının fiyatında önemli bir artışa yol açacağı için buna şiddetle itiraz etti.

Aralık ayında, Bulgaristan’ın Schengen’e hava ve deniz yoluyla katılması için müzakereler devam ederken Bulgar hükümeti bu fikirden vazgeçti. Macaristan ise Bulgaristan’ın üyeliğini veto etmekle tehdit etti.

Mart 2024’te GERB lideri ve eski başbakan Boyko Borissov, gaz vergisinin getirilmesinin, Bulgaristan’ın Schengen bölgesine katılımı üzerindeki vetosunu kaldırması için Avusturya’ya baskı yapmak için bir araç olduğunu söyledi.

1 Ocak 2025’ten itibaren Gazprom’un Ukrayna ile olan sözleşmelerinin sona erecek olması nedeniyle Bulgaristan, Türk Akımı üzerinden Rus gazı ithalatı için tek güzergah olacak.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

UAD’de İsrail’e “yalancı” protestosu

Yayınlanma

İsrail’in avukatları, Uluslararası Adalet Divanı (UAD) duruşmasında Gazze savaşının trajik olduğunu ancak soykırım yapılmadığını iddia ederken protesto edildi.

İsrail’in Refah’ta başlattığı saldırıların Gazzelilerin haklarını geri dönülmez şekilde ihlal ettiği gerekçesiyle Güney Afrika Cumhuriyeti’nin, UAD’nin acil şekilde yeni tedbirlere hükmetmesine ilişkin talepleri Divan’da ele alındı.

Lahey merkezli UAD’de Güney Afrika’nın yeni ihtiyati tedbir talepleriyle ilgili ikinci ve son günü olan duruşmalarda İsrail tarafı savunmasını yaptı.

Duruşmada İsrail adına söz alan Uluslararası Hukuktan sorumlu Başsavcı Yardımcısı Gilad Noam, Divan’dan gelen duruşma kararını 13 Mayıs’ta öğrendiklerini ve kısa süre içerisinde kendilerinin ve avukatlarının yeterince hazırlanacak vakit bulamadıklarını ifade etti.

Noam, Güney Afrika’nın iddialarının yersiz olduğunu savunarak “Bir kez daha belirtmek zorundayım ki trajik bir savaş yaşanıyor ancak ortada bir soykırım yok” iddiasında bulundu.

Konuşmasını, Güney Afrika’nın iddiaları yanıtlamak yerine Hamas’ın saldırılarını anlatarak sürdüren Noam, Hamas’ın elindeki rehinelerin çok kötü şartlarda tutulduğunu öne sürdü.

İsrail’in rehineleri kurtarmak için harekete geçtiğini ileri süren Noam, “Her devlet böyle yapardı” iddiasında bulundu.

Noam, Gazze için İsrail’in farklı planları olduğunu belirterek, “Hamas’ın olmadığı, Filistin ve İsraillilerin barış içinde yaşadığı bir Gazze” istediklerini savundu.

UAD Refah için acil tedbirleri görüşecek

BM’yi yok saydı

Noam, Güney Afrika’nın iddialarını desteklemek için kullandığı BM kurum ve kuruluşlarının belge ve delillerinin “inandırıcı kanıtlar” olmadığı savunmasını yaptı.

Gazze’de öldürüldüğü iddia edilen sivillere ilişkin kimlik bilgilerinin sahte olduğunu ileri süren Noam, “Hiçbir devlet hatasız değildir. Her sivil kayıp bir trajedidir ancak bu tek başına hukuka aykırı hareket edildiğini kanıtlamaz” savunmasında bulundu.

Noam’ın ardından kürsüye çıkan İsrail Dışişleri Bakanlığı baş hukuk müşaviri yardımcısı Tamar Kaplan-Tourgeman, Kerem Şalom kapısının İsrail’in egemenliğindeki topraklarda yer aldığını savunarak, İsrail’in insani yardımların geçişinin artması ve sivillerin zarar görmemesi için gerekli tüm çabaları gösterdiğini iddia etti.

Tourgeman, hem Filistinlilerin hem de İsraillilerin çektiği acılardan Hamas’ı sorumlu tutarak “Bu savaşın trajik olduğuna ve her iki tarafa da büyük acılara mal olduğuna şüphe yok, ancak bunu Hamas yaptı” dedi.

Hamas’ın hastaneleri kullandığını iddia eden Tourgeman, İsrail askerlerinin hastanelerdeki operasyonlarında hiçbir sağlık çalışanının etkilenmediğini veya zarar görmediğini ileri sürdü.

Tourgeman, Güney Afrika’ın ek tedbir taleplerinin dayanaktan yoksun olduğunu gerekçesiyle tamamının reddedilmesini istedi.

“Yalancılar!”

Tourgeman sözlerini sonlandırmak üzereyken Divan’da üst katta bulunan izleyicilerden birisi İsrail hukuk heyetine “Yalancılar, yalancılar!” diye bağırdı. Bunun üzerine mahkemenin canlı yayınına ara verildi. Protestocu Divan’dan çıkarıldıktan sonra yayın tekrar açıldı.

Duruşma sonlanmadan önce Divan’ın Alman Yargıcı Georg Nolte, İsrail tarafının özellikle Refah’ta sıkışan sivillere yönelik insani yardımı nasıl ulaştırdıklarını daha detaylı anlatmasını talep etti. Divan Başkanı Lübnanlı Yargıç Nawaf Salam, İsrail’in yarın akşam yerel saatle 18.00’e kadar Yargıç Nolte’nin sorusuna ilişkin beyanlarını yazılı olarak Divan’a sunmasını istedi.

Divan hakimleri tedbir talebine ilişkin müzakerelere başladı. Kararın birkaç hafta içerisinde açıklanması bekleniyor.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Firari Rus sermayedar Hodorkovskiy: Batı savaşı kaybediyor

Yayınlanma

Rusya’da vergi kaçakçılığı ve dolandırıcılıktan hüküm giyen eski Yukos enerji şirketinin patronu Mihail Hodorkovskiy, X (eski adıyla Twitter) hesabından yaptığı paylaşımda Batı’nın Ukrayna’daki savaşı kaybettiğini söyledi.

Katıldığı bir etkinlikte yaptığı konuşmayı paylaşan Hodorkovskiy, “Mevcut çabalar Ukrayna’nın kilit bölgelerinin önümüzdeki 2 yıl içinde (Rusya Devlet Başkanı Vladimir) Putin’in eline geçmesini engellemeye yetmiyor. Putin, savaş için yılda yaklaşık 120 milyar dolar, Rusya’nın 2,2 trilyon dolarlık GSYİH’sinin yüzde 5,4’ünü harcıyor,” dedi.

Avrupa Birliği’nin (AB) Ukrayna’ya iki yıl boyunca yaptığı yardımın 88 milyar dolar tutarında, yani birliğin GSYİH’sinin yaklaşık yüzde 0,25’i olduğunu kaydeden Hodorkovkiy, şöyle devam etti:

“Bu da, ABD’nin katkısını da dahil edersek, Putin’in Batı’yı en az 2,5’e 1 oranında geride bıraktığı anlamına geliyor. Bu yıl ABD desteği olmadan bu oran 4’e 1’e yükseliyor. Savaş başladığında Rusya’nın 142 milyonluk nüfusuna karşılık Ukrayna’nın 40 milyonluk nüfusu vardı, bu yaklaşık 3,5’a 1’lik bir oran. Şimdi, iki yıl sonra, bu oran 7’ye 1. Yine de Ukrayna’nın savaşmaya devam etmesini talep ediyoruz. Peki neyle savaşacaklar? Bu gidişle Harkov bu yıl içinde, Odessa ise gelecek yıl düşecek. Ukrayna 2026 yılına kadar sadece küçük çaplı bir partizan direnişini sürdürebilecek durumda olacak, ki bu en iyi senaryo.”

Polonya birliklerinin NATO’nun bir parçası olarak Ukrayna’ya girmesi halinde Lviv’in korunacağını, Ukrayna ordusunun tüm zorluklara rağmen savaşı sürdürmesinin daha iyimser bir senaryo olduğunu belirten Hodorkovskiy, şu ifadeleri kullandı:

“Müttefiklerinin desteği olmadan Ukrayna’nın işgali sonsuza kadar püskürtmesi beklenemez. Putin kesinlikle kendi müttefiklerinin desteğine sahip. Xi Jinping, Çin-Rus işbirliğinin sınırı olmadığını söyledi. Putin’in toprağa ihtiyacı olmadığını akılda tutmak önemli. Putin’in iç hedefleri için bir savaşa ihtiyacı var. Ve zayıf bir Batı onun için harika bir hedef.”

Ukrayna’da kamuoyu yoklaması: Rusya ile müzakereleri destekleyenlerin oranı yüzde 72’ye yükseldi

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English