Bizi Takip Edin

AVRUPA

Almanya’da savaş karşıtı miting ve medyanın karşı hamlesi

Yayınlanma

Sahra Wagenknecht ve Alice Schwarzer öncülüğündeki savaş karşıtı imza kampanyasının son durağı, hafta sonu yapılan büyük mitingdi. 15 bin ila 50 bin arasında değişen tahminlere bakılırsa, mitinge on binlerin katıldığını söylemek abartı olmaz. Fransa’da devam eden ‘barış’ eylemleri ile birlikte düşünüldüğünde, Ukrayna savaşının başındaki ‘anti-Rus birleşik cephe’de çatırdamaların başladığını savunmak mümkün.

Polisin açıkladığı rakamlara göre 13 bin kişinin katıldığı, organizatörlerin ise 50 bine yakın kişiden bahsettiği mitingde konuşan Sahra Wagenknecht, şunları söyledi:

“Sevgili dostlar, sevgili barış dostları, hepinizin bugün burada olmasından dolayı çok mutluyum ve binlerce kişinin de mitingimizi çeşitli canlı yayınlardan takip ettiğini biliyorum. Sanırım bugün ne kadar kalabalık olduğumuz görülebilir ve bundan sonra da sesimiz, görmezden gelinemeyecek kadar gür çıkacak. Çünkü sevgili dostlar, biz yalnızca kalabalık değiliz. Biz şimdi örgütlenmeye de başlıyoruz. Çünkü, Almanya’nın yeniden gerçekten güçlü olan bir barış hareketine ihtiyacı var.

Alice Schwarzer ve ilk 69 imzacımızla birlikte ‘Barış için Manifesto’yu yayınladığımızda neler olduğunu hepiniz takip ettiniz. Alman siyasetinin ve medyasının bir kısmında gerçek bir histeri patlak verdi. Neyle suçlanmadık ki? Biz ve manifestomuzu imzalayan 600 binden fazla kişi neyle suçlanmadık ki? Bizler alaycı, vicdansız, ahlaksız ve Putin’in yardakçıları olduk hatta biz, muhtemelen Putin’den ödeme alıyoruz. Tüm bu suçlamalara rağmen caymadılar. Manifestomuzu imzaladılar ve her geçen gün daha fazla imzalanıyor. Ve bu noktada hepinize tekrardan yürekten teşekkür ederim.

‘Barış çağrısı ne zamandan beri sağcılık?’

Bize karşı yürütülen kampanyada, son nokta bizi aşırı sağın yanında göstermeye çalışmak oldu. Bu, Almanya’daki tartışmaların ne kadar hastalıklı olduğunu gösteriyor. Ne zamandan beri barış çağrısı, diplomasi ve müzakere çağrısı sağcı; savaş sarhoşluğu ise solcu oldu? Belli ki bazıları siyasi pusulalarını tamamen kaybetmişler. Sırf bunları her yere yaymak isteyenlere gözdağı vermek için ve kendiliğinden anlaşılmadığı için yeniden çok açık bir şekilde söyleyeceğim. İnsanlık tarihinin en kötü dünya savaşlarından sorumlu olan, rejim geleneğinden gelen neo-Nazilerin ve İmparatorluk Vatandaşlarının (Reichsbürger) barış mitingimizde elbette yeri yoktur, bunu söylememe bile gerek yok sanmıştım. Ama bunun yanında söylemeliyim ki, bizlerle birlikte barış ve müzakere için mitingimize katılan herkes de hoş gelmiş.

‘Nazilerle ittifak kurmaktan utanmayanlar…’

Buradan böyle akılsızca tartışmalar çıkarılmamalı, Almanya’daki tartışmaların seviyesizliği benim canımı sıkıyor, bu hadsizlik. Ve burada tekrar söylemek isterim ki, ‘Sağa açık olma’ hakkında konuştuğumuzda, biliyorsunuz bu terim miting öncesinde çok kullanılan bir terimdir. ‘Sağa açık olma’ hakkında konuştuğumuzda, lanet olası savaş çığırtkanları özeleştiri yapmalılar. Nazilere gerçekten tapanlarla ittifak kurmaktan utanmayan insanlar, örneğin Ukrayna’nın eski kabadayı büyükelçisi ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Melnyk’i düşünüyorum. Bay Melnyk bunu hiç gizlemiyor, hem Melnyk hem de Nazi işbirlikçisi Stepan Bandera gibi bu ülkedeki diğer büyük isimler de ulusal bir kahraman olarak gördüklerini gizlemiyorlar. Ayrıca antisemit Stepan Bandera’nın binlerce Yahudi, Polonyalı ve Rus’un katledilmesinin sorumlularından biri olduğunu hatırlatırım. Ve bu adama Melnyk ve başkaları tapıyor. Bizim savaş çığırtkanlarımız da onlarla birlikte hareket ediyor ve bize ‘Aykırı cephe (Querfront) ve sağa açık olma’ hakkında bir şeyler tavsiye ediyorlar. Bu ne yalancı bir tartışmadır?

Burada yeniden açıkça söylemek istiyorum ki, siyasetin ve medyanın bazı kısımlarındaki histerik sesler bizden ve yeni bir barış hareketinden korktuklarını gösteriyor. Ve bence korkmak için de sebepleri var. Artık siyasetlerini değişiklik olmadan sürdüremeyeceklerini farkındalar ve bundan korkuyorlar. Ve evet, biz de tam bu yüzden buradayız, bu politikalarını devam ettiremesinler diye. İşte, eğer korkuyorsanız, bu hepimiz için bir iltifattır.

‘Dayanışma savaş için değil, barış için yapılır’

Mitingimiz çok şey hakkında, bir yandan da Ukrayna’daki korkunç acı ve ölümlere son vermekle ilgili. Sonsuz bir yıpratma savaşını yeni silahlarla beslemek yerine Rusya’ya müzakere teklifinde bulunmakla ilgili. Demek istediğim, Beyaz Saray’ın, Joe Biden’ın Ukrayna’ya silah tedarik eden silah şirketleriyle uzun yıllardır süren sözleşmeleri olduğunu göz önüne getirmelisiniz. Uzun yıllar boyunca cephaneniz yeni silahlarla beslenmeli ki silahlarınız bitmesin. Bu nasıl bir çılgın ve alaycı politikadır?

Sonra da kalkıp bunun Ukrayna ile dayanışma olduğunu söylüyorlar, bu nasıl bir yalandır? Bu dayanışma değildir, dayanışmanın tam tersidir. Dayanışma, ölümleri durdurmak için her şeyi yapmak demektir. Dayanışma hayat kurtarmaktır, hayatları mahvetmek değildir. Bu çok açıktır. Dayanışma savaş için değil barış için çalışmak demektir. Bunun için de tanklara ihtiyacınız yoktur. Diplomasi, müzakere ve her iki tarafın da taviz vermeye hazır olmasına ihtiyacınız vardır. Bunlara ihtiyacınız vardır, dayanışma budur. Ve evet, elbette bu çağrım Rusya Devlet Başkanına da gidiyor. Tabii ki Putin de müzakereye ve uzlaşmaya istekli olmalıdır. Ukrayna, Rus himayesi altında olmamalıdır.

‘Savaşın Avrupa’ya yayılması riski var’

Ancak baharda yapılan barış görüşmelerine dair elimizdeki haberlere göre dönemin İsrail Başbakanı ve Türk hükümeti de işin içine girdi. Ve o dönemdeki müzakerelerle ilgili çıkan onca haberden sonra söylemek gerekir ki, müzakerelerin başarısız olma sebebi Rusya değildi. Bu da bence gerçeğin bir parçası. Sonuç olarak mitingimiz Ukrayna’daki ölümleri bitirmekle ilgili, ama aynı zamanda az önce bahsettiğimiz bundan daha fazlası hakkında. Bunların yanında savaşın tüm Avrupa’ya belki de tüm dünyaya yayılma riskinin önlenmesi hakkındadır. Ve bu risk çok büyüktür.

Başlangıçta bir Rus füzesi olarak sunulan ama Ukrayna füzesinin o dönemde Polonya’ya düşmesinin ardından, ilk çılgınların NATO’nun 5. maddeyi devreye sokmasını talep ettiklerini hepimiz gördük. Ve hepimiz biliyoruz ki, bir Rus füzesi yanlışlıkla da olsa Ukrayna’nın ötesine düşebilir. O zaman ne olacak? O zaman ittifak olur mu? O zaman dünya savaşı çıkar mı?

Bu, savaşın uzadığı her günün ve yollamaya devam ettiğimiz her ölümcül silahın, tüm Avrupa’da hatta muhtemelen tüm dünyada büyük bir savaş tehlikesi yarattığı anlamına geliyor. Ve bunu kesinlikle durdurmalıyız. Bugün burada karşı karşıya bulunduğumuz şey de kesinlikle durdurulması gereken sorumsuzca bir gelişmedir.”

Alman medyası karşı atakta

Bazı taşları yerinden oynatması beklenen mitingin ardından Alman medyası da hamle yapmaya başladı. Örneğin Der Spiegel, Wagenknecht ile Schwarzer’in gösterisinin ‘soldaki tartışmayı büyüttüğünü’ ileri süren bir habere imza attı.

Haberde, mitinge başkalarının yanı sıra ‘aşırı sağcılar’ın da katıldığı öne sürüldü. Sol Parti Federal Meclis Grup Başkanvekili Amira Mohamed Ali’nin mitingin barışçıl geçtiğine ilişkin tweetini alıntılayan Der Spiegel, ‘sağcıların’ varlığını gerekçe göstererek bu iddiayı sorguladı.

Haberde, mitinge bazı AfD yöneticilerinin, ‘Compact’ dergisini yayımlayan Jürgen Elsässer ve ‘Holokost inkârcısı’ Nicolai Nerling’in katılmasını ‘sağcı katılım’ örneği olarak gösteren Der Spiegel, bu durumun Sol Parti’nin içini karıştırdığını öne sürdü.

Der Spiegel’in ‘parti çevrelerine’ dayandırdığı haberinde, Amira Mohamed Ali’nin tweetinin ve mitinge katılımının ‘hayal kırıklığı’ yarattığı, sadece Wagenknecht’in değil, tüm parti liderliğinin ‘sağ ile araya mesafe koyma’da yetersiz kaldığı ileri sürüldü.

Sol Parti kendisini Wagenknecht’ten ayırdı

Örneğin Sol Parti Berlin lideri Katina Schubert, eyleme katılmadığını, eylemin köşelerinde faşizmin ‘görelileştirildiğini’, miting konuşmalarında da fail ile kurbanın yer değiştirdiğini savundu.

Sol Parti liderlerinden Janine Wissler de mitingin kararın partide alınmadığını söyleyerek kendini Wagenknecht ve Schwarzer’den ayırmıştı. Wissler, Wagenknehct’e ‘kendisini açıkça sağcı aşırılıkçılardan ayırma’ çağrısı yapmıştı.

İktidar memnun görünüyor

Haberde, trafik lambası koalisyonunun, mitinge katılımın beklenenden az olması nedeniyle rahatladığı öne sürülürken, SPD’nin de mitingde Rusya bayraklarının olmasından rahatsız olduğu, bunun yalnızca Vladimir Putin’e yarayan bir oyun olduğunu düşündüğü hatırlatıldı.

Yeşiller Meclis Grup Başkanvekili Britta Haßelmann’a göre de Sahra Wagenknecht ve Schwarzer, ‘sağcılara’ ve ‘komplo teorisyenlerine’ bilinçli olarak sahneyi hazırladı.

Die Welt’te yer alan bir haberde ise, AfD’nin Thüringen lideri Björn Höcke’nin, Wagenknecht’i partiye çağıran sözleri öne çıkarıldı. Barış siyaseti konusunda Wagenknecht’in kendisini zaten ‘doğru konumda’ bulduğunu savunan Höcke, “AfD’de, soldayken yalnızca hayal edebileceğiniz siyaseti gerçekleştirebilirsiniz,” dedi.

FDP’den Sol Parti’yi tecrit çağrısı

Die Welt’teki başka bir haberde görüşlerine yer verilen FDP milletvekili Marie-Agnes Strack-Zimmermann ise, Wagenknecht ile Schwarzer’in ‘Putin’in ağzıyla konuştuğunu’ öne sürdü.

Strack-Zimmermann da mitingde fail ile kurbanın yer değiştirdiğini savunurken, gösteri örgütleyenlerin ‘radikal sağ ve solla birlik olduğunu’ söyledi.

Öte yandan Bild’de yer alan habere göre, FDP, AfD’ye nasıl davranılıyorsa Sol Parti’ye de öyle davranılması gerektiğini söyledi ve SPD’den Yeşiller’e uzanan bir hatta radikal sola karşı savunma duvarı kurulmasını istedi.

Bild’e konuşan FDP Genel Sekreteri Bijan Djir-Sarai, SPD ve Yeşiller’in şimdiye kadar Sol Parti’yi kendi ‘rezervleri’ olarak gördüğünü fakat artık bunun sona ermesi gerektiğini söyledi.

Bu, aslında Berlin’deki muhtemel SPD-Yeşiller-Sol Parti ittifakının önüne geçmeye yönelik bir çağrı gibi görünüyor. Nitekim, Bild’de görüşlerine yer verilen ‘Alman Demokratik Devletindeki sivil aktivist’ Marianne Birthler, “Partiden Rusya hayranları atılmadığı takdirde Berlin’de bir koalisyona hayır diyorum,” dedi.

*Sahra Wagenknecht’in konuşmasını çeviren: Gülçin Akkoç

AVRUPA

Ukrayna, Nazilere karşı savaşan partizan Sidor Kovpak’ın anıtını yıkmaya karar verdi

Yayınlanma

Ukrayna’da iktidardaki Halkın Hizmetkarı Partisi milletvekili Maksim Bujanskiy, Kiev Belediye Meclisinin beşkentteki Zafer Parkı’nda bulunan partizan komutanı, iki kez Sovyetler Birliği Kahramanı olan Sidor Kovpak’ın anıtının yıkılmasına karar verdiğini duyurdu.

Telegram kanalından paylaşımda bulunan Bujanskiy, “Kiev Belediye Meclisi, Zafer Parkı’ndaki Kovpak anıtının yıkılması yönünde oy kullandı… Parkın adı artık ne olacak, bilmiyorum, belki Beslavniy?” ifadelerini kullandı.

Büyük Anayurt Savaşı sırasında Sidor Kovpak, Ukrayna’daki partizan hareketinin örgütleyicilerinden biriydi. Putivl’de bir partizan müfrezesinin kurulmasına öncülük etmişti.

Müfreze; Suma, Kursk, Orel ve Bryansk oblastlarının işgal altındaki topraklarına yapılan baskınlarda Alman Nazi birliklerine karşı savaşmıştı.

SSCB Yüksek Sovyeti Başkanlık Divanı’nın 18 Mayıs 1942 tarihli kararıyla Sidor Kovpak’a Lenin Nişanı ve Altın Yıldız madalyasıyla birlikte Sovyetler Birliği Kahramanı unvanı verildi.

Kovpak’ın büst anıtı Eylül 2013’te Partizan Zafer Günü onuruna açılmıştı. Anıt, Ebedi Zafer Parkı’ndaki Zafer Sokağı’nda, meçhul askerin mezarının yanında ve partizan komutanı Aleksey Fyodorov’un anıtının yanında yer alıyor.

Almanya, ülkeye eğitime gelen Ukraynalı askerleri, Nazi sembolleri kullandıkları için sınır dışı etti

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Birleşik Krallık’ın yeni İşçi Partisi hükümeti AB ve Çin ile ilişkilerini onarmaya girişecek

Yayınlanma

Birleşik Krallık’ta perşembe günü yapılan genel seçimleri ezici bir çoğunlukla kazanan İşçi Partisi’nin gergin jeopolitik iklimde dış politika konusunda atacağı adımlar merak ediliyor.

14 yıllık Muhafazakâr iktidarın ardından İşçi Partisi, cuma sabahı erken saatlerde çoğunluğu elde etmek için gereken 326 sandalyeyi aştı.

Yeni Başbakan Keir Starmer’ın dış politika gündeminin başında, çarşamba günü bloğa yeniden katılmayı reddetmesine rağmen, İngiltere’nin en yakın komşusu olan Avrupa Birliği ile ilişkilerini “sıfırlamak” olabilir. Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılma yönünde az farkla oy kullanmasından bu yana geçen sekiz yılda, sağa kayan göçmen karşıtı Muhafazakâr Parti’nin yönetiminde kıta ile ilişkileri kırılgan bir hal aldı.

İşçi Partisi seçim bildirgesinde “Avrupalı ortaklarımızla gelişmiş ve iddialı bir ilişki” hedefini ortaya koydu. Pazartesi günü düzenlenen bir basın etkinliğinde, ülkenin bir sonraki dışişleri bakanı olması beklenen İşçi Partili David Lammy, Birleşik Krallık’ın Avrupa ile ilişkilerinin “yeni bir AB-Birleşik Krallık güvenlik paktı ile desteklenerek” yeniden düzenlenmesi çağrısında bulundu.

Lammy etkinlikte yaptığı konuşmada “Birleşik Krallık’ın Fransa ile birlikte Avrupa’nın askeri kapasitesinin %50’sini temsil ettiğini hatırlamanın önemli olduğunu” söyledi.

İngiliz düşünce kuruluşu RUSI’de kıdemli yardımcı araştırmacı olan Andrew Cainey, seçimlerden önce AB uyumunun ekonomik güvenliğe daha sistematik bir yaklaşım anlamına gelebileceğini söyledi. Örneğin İngiltere, Çin’den elektrikli araç ithalatına daha fazla gümrük vergisi getirme planları konusunda AB ile koordinasyon arayışına girebilir.

Bunun gerçekleşip gerçekleşmeyeceği, İşçi Partisi’nin üstleneceğini söylediği İngiltere-Çin ilişkilerinin “denetimine” bağlı. Analistler yeni hükümetin her halükarda Çin’e karşı Muhafazakârlardan daha tutarlı bir yaklaşım benimseyeceğini düşünüyor.

King’s College London’daki Lau China Institute direktörü Kerry Brown, Nikkei Asia’ya verdiği demeçte, İşçi Partisi içinde Çin konusunda Muhafazakârlar dönemine kıyasla “daha az yoğun” bölünmeler olduğunu söyledi.

Lammy, pazartesi günü yaptığı açıklamada, ABD ve Avrupalı ortaklarının “çok angaje” olduğu bir dönemde Muhafazakar Parti döneminde “Çin’e herhangi bir bakanlık ziyareti yapılmamasına” “şaşırdığını” söyleyerek Pekin yetkilileriyle daha fazla temas kurmayı beklediğini belirtmişti.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Almanya Başbakanı Olaf Scholz nisan ayında Çin’i ziyaret ederken, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron mayıs ayında Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’i ağırladı.

RUSI’den Cainey, “Bu toplantıları yapmayan çok az sayıdaki lider ülkeden biri olmak sürdürülebilir bir durum değil” dedi.

Ancak Londra’daki SOAS üniversitesinde profesör ve Çin Enstitüsü direktörü olan Steve Tsang “tango için iki kişi gerekir” diyor.

Tsang, Çin ile daha yakın bağlar kurmanın yeni İşçi Partisi hükümetinin “Sincan ve Hong Kong konusunda önceki hükümete kıyasla daha az sert bir görüş” benimsemesini gerektirebileceğini ve Starmer’ın böyle bir tutum takınacağına inanmadığını söyledi. İnsan hakları konusunda uzmanlaşan Starmer, 2008-2013 yılları arasında başsavcılık ve Kraliyet Savcılık Servisi başkanlığı yaptı.

Güçlendirilmesi daha kolay bir ilişki Hindistan ile olabilir. Lammy, dışişleri bakanı olarak atanması halinde temmuz ayında Hindistan’ı ziyaret etme sözü verdi.

Haziran sonunda Londra’da düzenlenen Hindistan Küresel Forumu’nda “Hindistan benim için bir öncelik” demiş ve şu sözü vermişti: “Size söz veriyorum, eğer çizgiyi aşarsak, önümüzdeki ayın sonundan önce Hindistan’da olacağım.

Yeni hükümet, giden Başbakan Rishi Sunak’ın hükümetinin sonlandırmaya hevesli olduğu İngiltere-Hindistan serbest ticaret anlaşmasının sonuçlandırılması da dahil olmak üzere yeni bir stratejik ortaklık arayışında olacak. Hindistan hükümetinin, değişim rüzgarlarını hissederek Sunak ile anlaşmayı imzalamak istemediği yaygın bir şekilde rapor edilmişti.

Hindistan Uluslararası Ekonomik İlişkiler Araştırma Konseyi’nde profesör olan Arpita Mukherjee, Nikkei’ye verdiği demeçte, “Yeni bir grup insana ihtiyaç var, ancak bu, çizim tahtasına geri dönecek kadar yeni olmamalı” dedi.

Mukherjee, İşçi Partisi’nin kalkınmaya, gelişmekte olan pazarlara ve dayanıklı bir tedarik zinciri oluşturmaya verdiği önem göz önüne alındığında Hindistan’ın doğal bir ortak olduğunu söyledi. “Çin’den ayrılmak istiyorsunuz, ASEAN ve Hindistan’dan başka seçeneğiniz var mı?” diye sordu.

Yine de dış politikadaki en büyük meydan okuma ancak kasım ayında ya da daha sonra ortaya çıkabilir. Birleşik Krallık’ın ABD ile olan özel ilişkisi, ikinci bir başkanlık dönemi kazanması halinde Donald Trump yönetimi altında test edilebilir.

Brown, Birleşik Krallık’ın şu anda güvenlik açısından bağımlı olduğu ABD’nin baskısının “özerk olmayı” ve bu bağlamda Çin’e yönelik dış politikası üzerinde anlamlı bir “egemenliğe” sahip olmayı son derece zorlaştıracağını belirtti.

2010-2014 yılları arasında Muhafazakar Parti’den dışişleri bakanlığı yapmış olan William Hague, salı günü The Times gazetesindeki köşesinde Starmer’ın “bir savaş liderinin özelliklerine” sahip olması gerektiğini yazdı.

Başlangıçta içişlerine odaklanacak olsa da Hague, “müttefiklerimizin en tepede istikrarsızlaştığı ve tehditlerin çoğaldığı bir dünyada, onu tanımlayacak olanın çok daha büyük olasılıkla dışişleri ve güvenlik olduğunu” ifade etti.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Meloni, AP’de Orbán’ın grubuna mı katılacak?

Yayınlanma

Marine Le Pen’in Ulusal Birlik’i (RN) Avrupa Parlamentosu’nda (AP) Macaristan Başbakanı Viktor Orbán’ın Fidesz’i ile yeni bir gruba katılmak için görüşmeler yapıyor.

Konuyla ilgili bilgi sahibi üç kişinin Financial Times’a (FT) verdiği bilgiye göre, pazar günü Fransa’da yapılacak parlamento seçimlerinde en fazla sandalyeyi kazanması beklenen RN, AP’de yeni kurulan Avrupa için Vatanseverler grubuyla ittifak yapıp yapmayacağına pazartesi günü karar verecek.

Orbán geçen hafta Avusturyalı ve Çek partilerle birlikte Vatanseverler grubunu kurmaya çalıştığını ve başkalarının da katılmasını istediğini açıklamıştı.

Avrupa parlamentosu kuralları uyarınca gruplar yedi ülkeden en az 23 milletvekilinin katılımıyla oluşturulabiliyor. RN, 30 milletvekiliyle katılırsa gruptaki en büyük grup haline gelecek. Ayrıca Vatanseverler, parlamentodaki üçüncü en büyük grup olmak için Giorgia Meloni’nin Avrupa Muhafazakârları ve Reformistlerine (ECR) rakip olabilir.

İtalyan başbakan Giorgia Meloni’nin İtalya’nın Kardeşleri partisinin hakim olduğu ECR, geçen ay 84 üyeye sahip olduğunu açıkladığında Emmanuel Macron’un merkezcileri etrafında kurulan Renew grubunu dördüncü sıraya düşürmüştü.

Orbán, Avrupa için Vatanseverler’in hızla büyüyeceğine inanıyor

Bir RN yetkilisi, “AB parlamentosunda Vatanseverlerin çıkarlarını destekleyen her şey bizim için iyidir. Orbán AB düzeyinde faaliyet gösterebilecek becerilere sahip iyi bir siyasetçi,” dedi.

Orbán’ın sözcüsü Zoltán Kóvacs ise gazetecilere “önümüzdeki birkaç gün içinde tetikte olmalarını” söyledi.

Orbán bu hafta başında yaptığı açıklamada Fransa’daki seçimlerin ikinci turundan sonra Vatanseverler grubunun “şu anda herkesin düşündüğünden daha hızlı” büyüyeceğinden emin olduğunu söyledi. Macar lider, “Katılıp bir pan-Avrupa fraksiyonu yaratmaya söz verenleri göreceksiniz, üçüncü en büyük, sonra ikinci en büyük. Daha sonra en büyük olmaya çalışacağız ama bu bu yıl olmayacak,” ifadelerini kullandı.

AfD’ye ne olacağı belirsiz

RN’nin hakim olduğu AP’deki Kimlik ve Demokrasi (ID) grubundan ihraç edilen Almanya için Alternatif lideri Alice Weidel de geçen hafta FT’ye verdiği demeçte, potansiyel olarak ID’nin kalıntılarına dayanan bir grup kurma arayışında olduğunu söylemişti.

Rusya meselesi, bir yanda Vatanseverler ve AfD, diğer yanda ise ECR arasındaki ana ayrım çizgisi. Meloni Ukrayna’nın güçlü bir savunucusuyken Orbán, Le Pen ve Weidel geleneksel olarak daha diplomasi yanlısı görüşlere sahip.

Macar liderin Pazartesi günü Kiev’e yaptığı sürpriz ziyaretin hemen ardından cuma günü Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bir araya gelmesi bekleniyor.

Rusya RN’yi kutladı, Le Pen “provokasyon” dedi

Çarşamba günü Rusya Dışişleri Bakanlığı sosyal medyada, Le Pen’in ilk tur zaferini kutladığı bir fotoğrafın yer aldığı, RN için bir tebrik mesajı gibi görünen bir mesaj yayınladı. Mesajda, “Fransa halkı, ulusal çıkarlarına hizmet eden ve Washington ile Brüksel’in diktasından kopan egemen bir dış politika arayışında,” denildi.

Uzun süredir Rusya yanlısı olduğu yönündeki eleştirilere karşı koymaya çalışan Le Pen, perşembe günü TF1 haber kanalında söz konusu paylaşımı eleştirdi.

“Rusya’nın Fransa’ya yönelik provokasyonlarından kesinlikle kendimi sorumlu hissetmiyorum” diyen Le Pen, bunun “bir tür [içişlerine] müdahale” olduğunu da sözlerine ekledi.

PiS, tercihini Meloni’den yana yaptı

Öte yandan Polonya’nın eski iktidar partisi Hukuk ve Adalet (PiS), Orbán’ın yeni Avrupa için Vatanseverler grubuna katılma teklifini geri çevirerek, ECR’de kalma teklifini kabul etmeye karar verdiler.

ECR, 20 PiS milletvekilinin grupta kalmaması halinde üçüncü sıradaki yerini liberal Renew’e kaptıracaktı.

Hükümet yanlısı haftalık Mandiner dergisi, grubun kararını, “PiS politikacıları şu anda sağcı bir dönüşten korkuyorlar ve eski AB gruplarında kalıyorlar,” şeklinde yorumladı.

RTL ise iki ülkenin tarihi dostluğuna ilişkin ünlü Polonya-Macaristan atasözüne atıfta bulunarak, “Polonyalılar ve Macarlar kardeş olabilir ama Polonyalı muhafazakârlar Orbán’la aynı fikirde değil,” dedi.

PiS’ten Kosma Złotowski Polonya Basın Ajansına yaptığı açıklamada kendisinin ECR eş sekreteri, Joachim Brudziński’nin de parti eş lideri olarak atandığını söyledi. ECR genel sekreterliği görevi de bir PiS milletvekiline verilecek.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English