Bizi Takip Edin

AVRUPA

Almanya’da savaş karşıtı miting ve medyanın karşı hamlesi

Yayınlanma

Sahra Wagenknecht ve Alice Schwarzer öncülüğündeki savaş karşıtı imza kampanyasının son durağı, hafta sonu yapılan büyük mitingdi. 15 bin ila 50 bin arasında değişen tahminlere bakılırsa, mitinge on binlerin katıldığını söylemek abartı olmaz. Fransa’da devam eden ‘barış’ eylemleri ile birlikte düşünüldüğünde, Ukrayna savaşının başındaki ‘anti-Rus birleşik cephe’de çatırdamaların başladığını savunmak mümkün.

Polisin açıkladığı rakamlara göre 13 bin kişinin katıldığı, organizatörlerin ise 50 bine yakın kişiden bahsettiği mitingde konuşan Sahra Wagenknecht, şunları söyledi:

“Sevgili dostlar, sevgili barış dostları, hepinizin bugün burada olmasından dolayı çok mutluyum ve binlerce kişinin de mitingimizi çeşitli canlı yayınlardan takip ettiğini biliyorum. Sanırım bugün ne kadar kalabalık olduğumuz görülebilir ve bundan sonra da sesimiz, görmezden gelinemeyecek kadar gür çıkacak. Çünkü sevgili dostlar, biz yalnızca kalabalık değiliz. Biz şimdi örgütlenmeye de başlıyoruz. Çünkü, Almanya’nın yeniden gerçekten güçlü olan bir barış hareketine ihtiyacı var.

Alice Schwarzer ve ilk 69 imzacımızla birlikte ‘Barış için Manifesto’yu yayınladığımızda neler olduğunu hepiniz takip ettiniz. Alman siyasetinin ve medyasının bir kısmında gerçek bir histeri patlak verdi. Neyle suçlanmadık ki? Biz ve manifestomuzu imzalayan 600 binden fazla kişi neyle suçlanmadık ki? Bizler alaycı, vicdansız, ahlaksız ve Putin’in yardakçıları olduk hatta biz, muhtemelen Putin’den ödeme alıyoruz. Tüm bu suçlamalara rağmen caymadılar. Manifestomuzu imzaladılar ve her geçen gün daha fazla imzalanıyor. Ve bu noktada hepinize tekrardan yürekten teşekkür ederim.

‘Barış çağrısı ne zamandan beri sağcılık?’

Bize karşı yürütülen kampanyada, son nokta bizi aşırı sağın yanında göstermeye çalışmak oldu. Bu, Almanya’daki tartışmaların ne kadar hastalıklı olduğunu gösteriyor. Ne zamandan beri barış çağrısı, diplomasi ve müzakere çağrısı sağcı; savaş sarhoşluğu ise solcu oldu? Belli ki bazıları siyasi pusulalarını tamamen kaybetmişler. Sırf bunları her yere yaymak isteyenlere gözdağı vermek için ve kendiliğinden anlaşılmadığı için yeniden çok açık bir şekilde söyleyeceğim. İnsanlık tarihinin en kötü dünya savaşlarından sorumlu olan, rejim geleneğinden gelen neo-Nazilerin ve İmparatorluk Vatandaşlarının (Reichsbürger) barış mitingimizde elbette yeri yoktur, bunu söylememe bile gerek yok sanmıştım. Ama bunun yanında söylemeliyim ki, bizlerle birlikte barış ve müzakere için mitingimize katılan herkes de hoş gelmiş.

‘Nazilerle ittifak kurmaktan utanmayanlar…’

Buradan böyle akılsızca tartışmalar çıkarılmamalı, Almanya’daki tartışmaların seviyesizliği benim canımı sıkıyor, bu hadsizlik. Ve burada tekrar söylemek isterim ki, ‘Sağa açık olma’ hakkında konuştuğumuzda, biliyorsunuz bu terim miting öncesinde çok kullanılan bir terimdir. ‘Sağa açık olma’ hakkında konuştuğumuzda, lanet olası savaş çığırtkanları özeleştiri yapmalılar. Nazilere gerçekten tapanlarla ittifak kurmaktan utanmayan insanlar, örneğin Ukrayna’nın eski kabadayı büyükelçisi ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Melnyk’i düşünüyorum. Bay Melnyk bunu hiç gizlemiyor, hem Melnyk hem de Nazi işbirlikçisi Stepan Bandera gibi bu ülkedeki diğer büyük isimler de ulusal bir kahraman olarak gördüklerini gizlemiyorlar. Ayrıca antisemit Stepan Bandera’nın binlerce Yahudi, Polonyalı ve Rus’un katledilmesinin sorumlularından biri olduğunu hatırlatırım. Ve bu adama Melnyk ve başkaları tapıyor. Bizim savaş çığırtkanlarımız da onlarla birlikte hareket ediyor ve bize ‘Aykırı cephe (Querfront) ve sağa açık olma’ hakkında bir şeyler tavsiye ediyorlar. Bu ne yalancı bir tartışmadır?

Burada yeniden açıkça söylemek istiyorum ki, siyasetin ve medyanın bazı kısımlarındaki histerik sesler bizden ve yeni bir barış hareketinden korktuklarını gösteriyor. Ve bence korkmak için de sebepleri var. Artık siyasetlerini değişiklik olmadan sürdüremeyeceklerini farkındalar ve bundan korkuyorlar. Ve evet, biz de tam bu yüzden buradayız, bu politikalarını devam ettiremesinler diye. İşte, eğer korkuyorsanız, bu hepimiz için bir iltifattır.

‘Dayanışma savaş için değil, barış için yapılır’

Mitingimiz çok şey hakkında, bir yandan da Ukrayna’daki korkunç acı ve ölümlere son vermekle ilgili. Sonsuz bir yıpratma savaşını yeni silahlarla beslemek yerine Rusya’ya müzakere teklifinde bulunmakla ilgili. Demek istediğim, Beyaz Saray’ın, Joe Biden’ın Ukrayna’ya silah tedarik eden silah şirketleriyle uzun yıllardır süren sözleşmeleri olduğunu göz önüne getirmelisiniz. Uzun yıllar boyunca cephaneniz yeni silahlarla beslenmeli ki silahlarınız bitmesin. Bu nasıl bir çılgın ve alaycı politikadır?

Sonra da kalkıp bunun Ukrayna ile dayanışma olduğunu söylüyorlar, bu nasıl bir yalandır? Bu dayanışma değildir, dayanışmanın tam tersidir. Dayanışma, ölümleri durdurmak için her şeyi yapmak demektir. Dayanışma hayat kurtarmaktır, hayatları mahvetmek değildir. Bu çok açıktır. Dayanışma savaş için değil barış için çalışmak demektir. Bunun için de tanklara ihtiyacınız yoktur. Diplomasi, müzakere ve her iki tarafın da taviz vermeye hazır olmasına ihtiyacınız vardır. Bunlara ihtiyacınız vardır, dayanışma budur. Ve evet, elbette bu çağrım Rusya Devlet Başkanına da gidiyor. Tabii ki Putin de müzakereye ve uzlaşmaya istekli olmalıdır. Ukrayna, Rus himayesi altında olmamalıdır.

‘Savaşın Avrupa’ya yayılması riski var’

Ancak baharda yapılan barış görüşmelerine dair elimizdeki haberlere göre dönemin İsrail Başbakanı ve Türk hükümeti de işin içine girdi. Ve o dönemdeki müzakerelerle ilgili çıkan onca haberden sonra söylemek gerekir ki, müzakerelerin başarısız olma sebebi Rusya değildi. Bu da bence gerçeğin bir parçası. Sonuç olarak mitingimiz Ukrayna’daki ölümleri bitirmekle ilgili, ama aynı zamanda az önce bahsettiğimiz bundan daha fazlası hakkında. Bunların yanında savaşın tüm Avrupa’ya belki de tüm dünyaya yayılma riskinin önlenmesi hakkındadır. Ve bu risk çok büyüktür.

Başlangıçta bir Rus füzesi olarak sunulan ama Ukrayna füzesinin o dönemde Polonya’ya düşmesinin ardından, ilk çılgınların NATO’nun 5. maddeyi devreye sokmasını talep ettiklerini hepimiz gördük. Ve hepimiz biliyoruz ki, bir Rus füzesi yanlışlıkla da olsa Ukrayna’nın ötesine düşebilir. O zaman ne olacak? O zaman ittifak olur mu? O zaman dünya savaşı çıkar mı?

Bu, savaşın uzadığı her günün ve yollamaya devam ettiğimiz her ölümcül silahın, tüm Avrupa’da hatta muhtemelen tüm dünyada büyük bir savaş tehlikesi yarattığı anlamına geliyor. Ve bunu kesinlikle durdurmalıyız. Bugün burada karşı karşıya bulunduğumuz şey de kesinlikle durdurulması gereken sorumsuzca bir gelişmedir.”

Alman medyası karşı atakta

Bazı taşları yerinden oynatması beklenen mitingin ardından Alman medyası da hamle yapmaya başladı. Örneğin Der Spiegel, Wagenknecht ile Schwarzer’in gösterisinin ‘soldaki tartışmayı büyüttüğünü’ ileri süren bir habere imza attı.

Haberde, mitinge başkalarının yanı sıra ‘aşırı sağcılar’ın da katıldığı öne sürüldü. Sol Parti Federal Meclis Grup Başkanvekili Amira Mohamed Ali’nin mitingin barışçıl geçtiğine ilişkin tweetini alıntılayan Der Spiegel, ‘sağcıların’ varlığını gerekçe göstererek bu iddiayı sorguladı.

Haberde, mitinge bazı AfD yöneticilerinin, ‘Compact’ dergisini yayımlayan Jürgen Elsässer ve ‘Holokost inkârcısı’ Nicolai Nerling’in katılmasını ‘sağcı katılım’ örneği olarak gösteren Der Spiegel, bu durumun Sol Parti’nin içini karıştırdığını öne sürdü.

Der Spiegel’in ‘parti çevrelerine’ dayandırdığı haberinde, Amira Mohamed Ali’nin tweetinin ve mitinge katılımının ‘hayal kırıklığı’ yarattığı, sadece Wagenknecht’in değil, tüm parti liderliğinin ‘sağ ile araya mesafe koyma’da yetersiz kaldığı ileri sürüldü.

Sol Parti kendisini Wagenknecht’ten ayırdı

Örneğin Sol Parti Berlin lideri Katina Schubert, eyleme katılmadığını, eylemin köşelerinde faşizmin ‘görelileştirildiğini’, miting konuşmalarında da fail ile kurbanın yer değiştirdiğini savundu.

Sol Parti liderlerinden Janine Wissler de mitingin kararın partide alınmadığını söyleyerek kendini Wagenknecht ve Schwarzer’den ayırmıştı. Wissler, Wagenknehct’e ‘kendisini açıkça sağcı aşırılıkçılardan ayırma’ çağrısı yapmıştı.

İktidar memnun görünüyor

Haberde, trafik lambası koalisyonunun, mitinge katılımın beklenenden az olması nedeniyle rahatladığı öne sürülürken, SPD’nin de mitingde Rusya bayraklarının olmasından rahatsız olduğu, bunun yalnızca Vladimir Putin’e yarayan bir oyun olduğunu düşündüğü hatırlatıldı.

Yeşiller Meclis Grup Başkanvekili Britta Haßelmann’a göre de Sahra Wagenknecht ve Schwarzer, ‘sağcılara’ ve ‘komplo teorisyenlerine’ bilinçli olarak sahneyi hazırladı.

Die Welt’te yer alan bir haberde ise, AfD’nin Thüringen lideri Björn Höcke’nin, Wagenknecht’i partiye çağıran sözleri öne çıkarıldı. Barış siyaseti konusunda Wagenknecht’in kendisini zaten ‘doğru konumda’ bulduğunu savunan Höcke, “AfD’de, soldayken yalnızca hayal edebileceğiniz siyaseti gerçekleştirebilirsiniz,” dedi.

FDP’den Sol Parti’yi tecrit çağrısı

Die Welt’teki başka bir haberde görüşlerine yer verilen FDP milletvekili Marie-Agnes Strack-Zimmermann ise, Wagenknecht ile Schwarzer’in ‘Putin’in ağzıyla konuştuğunu’ öne sürdü.

Strack-Zimmermann da mitingde fail ile kurbanın yer değiştirdiğini savunurken, gösteri örgütleyenlerin ‘radikal sağ ve solla birlik olduğunu’ söyledi.

Öte yandan Bild’de yer alan habere göre, FDP, AfD’ye nasıl davranılıyorsa Sol Parti’ye de öyle davranılması gerektiğini söyledi ve SPD’den Yeşiller’e uzanan bir hatta radikal sola karşı savunma duvarı kurulmasını istedi.

Bild’e konuşan FDP Genel Sekreteri Bijan Djir-Sarai, SPD ve Yeşiller’in şimdiye kadar Sol Parti’yi kendi ‘rezervleri’ olarak gördüğünü fakat artık bunun sona ermesi gerektiğini söyledi.

Bu, aslında Berlin’deki muhtemel SPD-Yeşiller-Sol Parti ittifakının önüne geçmeye yönelik bir çağrı gibi görünüyor. Nitekim, Bild’de görüşlerine yer verilen ‘Alman Demokratik Devletindeki sivil aktivist’ Marianne Birthler, “Partiden Rusya hayranları atılmadığı takdirde Berlin’de bir koalisyona hayır diyorum,” dedi.

*Sahra Wagenknecht’in konuşmasını çeviren: Gülçin Akkoç

AVRUPA

Operationsplan Deutschland: Almanya’da “planlı ekonomi” tartışması

Yayınlanma

Ukrayna’nın Rusya’ya ilk kez ABD yapımı uzun menzilli füzeler fırlatması ve Rusya lideri Vladimir Putin’in ülkesinin nükleer doktrinini güncellemesi ile birlikte Avrupa ülkeleri kıtada topyekûn bir savaşa hazırlanıyor.

Alman Silahlı Kuvvetlerinin (Bundeswehr) hazırladığı “Operationsplan Deutschland” (Almanya Organizasyon Planı) başlıklı 1.000 sayfalık belgeye göre Almanya’nın NATO ülkelerinden yüz binlerce askere ev sahipliği yapacağı ve cepheye büyük miktarlarda askeri teçhizat, gıda ve ilaç göndermek için lojistik bir merkez olarak hizmet vereceği bildirildi.

Alman ordusu ayrıca Rusya’nın Avrupa genelinde insansız hava araçları uçuşlarını, casusluk operasyonlarını ve sabotaj saldırılarını genişlettiği bir durumu varsayarak şirketlere ve sivillere kilit altyapıyı nasıl koruyacakları ve ulusal savunma için nasıl harekete geçecekleri konusunda talimat veriyor.

İşletmelere acil durumlarda çalışanların sorumluluklarını detaylandıran kriz planları oluşturmaları tavsiye edildi ve enerji bağımsızlığını sağlamak için dizel jeneratör stoklamaları ya da rüzgar türbinleri kurmaları talimatı verildi.

Ekonomiye daha fazla devlet müdahalesi konuşuluyor

Bu kapsamda ekonomiye ve şirketlere yönelik devlet müdahalesi daha yoğun bir şekilde tartışılmaya başladı.

Alman devleti, kriz durumlarında geniş kapsamlı haklara sahip. Enerji krizi, devletin ne kadar hızlı müdahale edebileceğini göstermişti: O dönemde Alman hükümeti gaz depolama tesislerini kanun yoluyla doldurmuş, gaz ithalatçısı Uniper’i kamulaştırmış ve diğer şeylerin yanı sıra yüzer LNG terminalleri tedarik etmişti.

faz’ın Bavyera İşletmeler Birliği Genel Müdürü Bertram Brossardt’ın açıklamalarına dayandırdığı haberine göre, acil bir durumda “planlı ekonomiye geçiş” bile mümkün olabilir.

Bu “planlı ekonomi” uygulamalar kapsamında devlet gıda kuponu vermesi, hatta insanları su temini ya da ulaşım şirketleri gibi belirli sektörlerde çalışmaya zorlaması da gündeme getiriliyor.

Dolayısıyla şirketlerin de bugün afet yardımı, Bundesanstalt Technisches Hilfswerk (Almanya’da afet ve acil durum yönetiminden sorumlu bir kuruluş – THW) ya da itfaiye için gönüllü olan çalışanlara sahip olmaları durumunda bundan yarar sağlayabileceği öne sürülüyor.

Hamburg’daki şirket eğitimini veren Yarbay Jörn Plischke, “Bunu desteklemek size yılda birkaç güne mal olur. Fakat bir kriz anında, insanları ve altyapıyı koruyan kişilerle doğrudan bir bağlantınız olur,” diyor.

Hamburg: Sivil-askeri ekonominin kesişimi

Yarbay Plischke’nin katıldığı etkinliğin gerçekleştiği Hamburg, mal ve asker taşımacılığında merkezi bir konumda.

Hansa kentinin belediye başkanı Peter Tschentscher, faz’a verdiği demeçte, “Altyapımız askeri amaçlarla kullanılırsa, siber saldırı ve sabotaj riski önemli ölçüde artar,” uyarısında bulundu.

Hamburg Senatosu bu nedenle sivil savunmayı güçlendirmek için ek kadrolar oluşturdu. Birliklerde savaşmayan fakat koruma ve güvenliği sağlamak için çalışan gönüllülerden oluşan üçüncü bir “yurt savunma birliği” hizmete sokuldu.

Hansa kentinde şu anda Alman Silahlı Kuvvetleri ve sivil güçlerle birlikte tatbikatlar yapılıyor.

Habere göre, “Red Storm Alpha” adı verilen bu tatbikatta liman tesislerinin korunması konusunda eğitim veriliyor.

Bir sonraki tatbikat olan “Red Storm Bravo” ise yakında başlayacak ve daha büyük çaplı olacak.

Bu tür tatbikatlardan elde edilen deneyimler daha sonra “Almanya Organizasyon Planı”na aktarılacak. Bu planın sürekli gelişen ve yeni bilgi ve tehditlere uyum sağlayan “yaşayan bir belge” olması amaçlanıyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Ford Avrupa’da 4.000 kişiyi işten çıkaracak

Yayınlanma

Ford, elektrikli araçlara olan talebin yavaşlaması ve Çinli rakipleriyle girdiği rekabet nedeniyle Avrupa’da yaklaşık 4.000 kişiyi işten çıkarmayı planlıyor.

ABD’li şirket çarşamba günü yaptığı açıklamada, kesintilerin 2027 yılı sonuna kadar uygulanacağını ve Avrupa’daki 28.000 kişilik işgücünün yaklaşık yüzde 14’ünü temsil eden Almanya’daki 2.900 ve Birleşik Krallık’taki 800 işi etkileyeceğini söyledi.

Ford’un Birleşik Krallık’taki iki tesisi Dagenham ve Halewood ile İspanya’nın Valencia kentindeki fabrikası etkilenmeyecek.

Yetkililer kesintilerin idari görevlerin yanı sıra benzinli motor üretimiyle ilgili işleri de kapsayacağını söyledi.

Ford’un Avrupa Başkan Yardımcısı Dave Johnston, iş kayıplarına rağmen şirketin bölgeye bağlılığını sürdürdüğünü söyledi ve “Ford’un Avrupa’da gelecekteki rekabet gücünü sağlamak için zor ama kararlı adımlar atmak kritik önem taşıyor,” dedi.

İşçi Konseyi Başkanı: Personel kesintisi sürdürülebilir bir iş stratejisi değil

Söz konusu hamleler sendikalar ve hükümetlerle yapılacak görüşmeleri bekliyor. Ford’un işçi konseyi başkanı Benjamin Gruschka, “Bu büyük istihdam kesintisini reddediyoruz. Daha fazla personel kesintisi sürdürülebilir bir iş stratejisi değildir,” dedi.

Birleşik Krallık hükümeti de Ford’u planlanan kesintilerin tüm ayrıntılarını paylaşmaya çağırdı. Bir sözcü, “Ford ile uzun süredir devam eden bir ortaklığımız var ve Birleşik Krallık’taki üretim gelecekleri konusunda onlarla yakın bir şekilde çalışmaya devam edeceğiz,” dedi.

Küresel otomotiv endüstrisi, elektrikli araç satışlarındaki büyümenin yavaşlaması ve Çinli rakiplerle yaşanan sert fiyat rekabeti nedeniyle Avrupa’da ve başka yerlerde fabrikaların kapatılması ve personel sayısının azaltılması yönünde yoğun bir baskı altına girdi.

Şirket geçen yıl da 3.800 kişiyi işten çıkaracağını duyurmuştu

Ford, yıllardır zarar açıkladığı ve işten çıkardığı Avrupa’da zor günler geçiriyor. Şirket, yavaşlayan talebi karşılamak için, rekabet gücü yüksek pazarın daha kârlı alanlarına odaklanmak amacıyla ürün gamındaki araç sayısını azalttı.

Ford’un Avrupa’daki insan kaynakları başkanı Peter Godsell, daha fazla yeniden yapılandırma adımını göz ardı edemeyeceğini söyledi ve “benzeri görülmemiş” regülasyonları ve iktisadi rüzgarları suçladı. Godsell, “İleriye dönük olarak uygulanabilir ve kârlı bir işle burada var olmanın bir yolunu bulmamız gerekiyor,” diye ekledi.

Ford geçen yılın başlarında 1.300’ü İngiltere’de olmak üzere Avrupa’da 3.800 kişiyi işten çıkaracağını açıklamıştı.

İcra Kurulu Başkanı Jim Farley, geçmişte elektrikli otomobillerin üretiminde içten yanmalı motorlarla çalışan araçlara kıyasla “yüzde 40 daha az işçiye” ihtiyaç duyulacağı konusunda uyarıda bulunmuştu.

Ford’dan Alman hükümetine uyarı

Ford ayrıca Almanya’da geliştirilen ve üretilen elektrikli spor aracı yeni Explorer ve elektrikli Capri’nin üretimini azaltacağını ve bunun Köln fabrikasındaki çalışma saatlerinin daha da kısalmasına neden olacağını söyledi. Şirket fabrikayı elektrikli araç üretecek şekilde dönüştürmek için 2 milyar dolar yatırım yaptı.

Ford’un finans müdürü John Lawler kısa bir süre önce Alman hükümetine bir bildiri yazarak piyasa koşullarını iyileştirmek ve emisyon hedeflerini karşılamak için esneklik sağlamak üzere daha fazlasını yapması çağrısında bulundu.

Lawler mektubunda, “Avrupa ve Almanya’da eksik olan şey, e-mobiliteyi ilerletmek için açık ve net bir politika gündemidir,” dedi.

Volkswagen’den patronlara taviz önerisi

Çarşamba günü erken saatlerde Volkswagen çalışanları, Alman şirket yöneticilerinin ikramiyeleri düşürmeyi, temettüleri azaltmayı ve fabrikaları kapatma planlarını iptal etmeyi kabul etmeleri halinde gelecekteki maaş artışlarından 1,5 milyar avroyu kaybetmeye hazır olduklarını söyledi.

IG Metall’in baş müzakerecisi Thorsten Gröger ve VW iş konseyi başkanı Daniela Cavallo düzenledikleri ortak basın toplantısında, daha önce talep edilen yüzde 7’lik ücret artışının, kısa süreli saat azaltma dönemlerinde ücretleri desteklemek üzere bir “dayanışma fonuna” aktarılmasını önerdiler. 

VW çalışanları ile yöneticiler arasında giderek gerginleşen açmazın ilk tavizi olan önerilen paket, yöneticilerin önümüzdeki iki yıl boyunca ikramiyelerinin bir kısmından ve “temettü politikası yoluyla katkıdan” vazgeçmeleri anlamına geliyor.

IG Metall’den Gröger, VW yöneticilerinin Almanya’daki en az üç fabrikayı kapatma planlarından vazgeçmeyi kabul etmemeleri halinde, “ülkenin on yıllardır görmediği bir endüstriyel anlaşmazlığa” hazırlanmaları gerektiğini söyledi.

VW’nin Almanya’daki tesislerinde olası grevler 1 Aralık’tan itibaren mümkün olacak.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Baltık Denizi’nde iletişim kabloları hasar gördü: Sabotaj şüphesi

Yayınlanma

Baltık Denizi’nin altındaki telekomünikasyon kablolarında hasar meydana geldi. Finlandiya-Almanya hattındaki C-Lion1 kablosunda yaşanan kesinti, sabotaj şüphelerini güçlendirdi. Almanya, İsveç ve Litvanya olayla ilgili soruşturma başlatırken, Rusya suçlamaları reddetti.

Finlandiya ile Almanya arasında Baltık Denizi’nin altından geçen C-Lion1 telekomünikasyon kablosunda bir kesinti yaşandı.

Ayrıca Litvanya ile İsveç arasındaki iletişim kabloları da zarar gördü. Alman Savunma Bakanı Boris Pistorius, bu olayların sabotaj ihtimaline işaret edebileceğini belirtti.

Finlandiya devlet telekom altyapı operatörü Cinia, kabloda hasar tespit etti ve onarım için özel bir gemi hazırladı. Onarımın tam tarihinin belirsiz olduğu, ancak önümüzdeki hafta başlamasının planlandığı bildirildi.

Litvanya ile İsveç arasında iletişim sağlayan kablonun kesilmesi, Telia Lietuva tarafından doğrulandı. Olay, ülkede internet erişiminin yüzde 33 oranında azalmasına neden oldu.

Helsingin Sanomat gazetesi, Çin’e ait Yi Peng 3 gemisinin hasar bölgesine yakın olduğunu, bu geminin Danimarka donanması tarafından takip edildiğini öne sürdü.

İsveç, olayın sabotaj olabileceği şüphesiyle soruşturma başlattı.

Litvanya, olayın “terör” kapsamında değerlendirildiğini ve kablonun tamamen mi kesildiği yoksa sadece hasar mı gördüğünün soruşturulduğunu duyurdu.

Finlandiya Merkezi Soruşturma Dairesi, iletişim müdahalesi ve mülke zarar verme suçlarından inceleme yürütüyor.

Almanya ve Finlandiya dışişleri bakanlıkları, olayla ilgili derinlemesine bir soruşturma yürütüleceğini açıklarken, İsveç Başbakanı Ulf Kristersson, sabotaj iddialarının henüz kesinleşmediğini ifade etti.

Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius ise, kablonun yanlışlıkla zarar görmüş olabileceği ihtimaline şüpheyle yaklaştı.

Rusya, bu tür olaylarda kendisine yöneltilen suçlamaları reddetti. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, iddiaları “saçma ve komik” olarak nitelendirdi.

Baltık Denizi’nin altından geçen C-Lion1, Finlandiya’nın Kuzey Akım doğalgaz boru hatlarının rotasını takip ederek Orta Avrupa’ya doğrudan bağlantı sağlayan tek denizaltı kablosu.

Kablo, 2016’da devreye alındı ve Helsinki ile Rostock (Almanya) arasında veri aktarımı yapıyor.

Finlandiya ve Estonya, Baltık Denizi’nde Rusya donanmasına karşı plan hazırlıyor

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English