Bizi Takip Edin

ASYA

Gözler Pelosi’nin uçağında

Yayınlanma

ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin Tayvan ziyaretine saatler kala gerginlik daha da tırmandı. Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hua Chunying Pelosi’nin Tayvan ziyaretinin gerçekleşmesi halinde ortaya çıkacak sonuçlardan ABD tarafının sorumlu olacağını tekrarladı. Pelosi’nin uçuşu Flightradar aracılığıyla dünyanın dört bir yanından canlı olarak takip ediliyor. Gerginlik öyle bir seviyeye ulaştı ki dünyayı nükleer savaşın eşiğine getiren 1962 Küba Füze Krizi’ne gönderme yapılıyor.

ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Pelosi’nin Tayvanı ziyaret edeceğini açıklamasının ardından tarafların Güney Çin Denizi’ndeki askeri hareketliliği üst seviyelere çıktı. Bölgeye iki uçak gemisi konuşlandıran Çin Halk Kurtuluş Ordusu, bugün ayrıca Güney Çin Denizi’nde 6 Ağustos’a kadar devam edecek yeni eğitim tatbikatlarına başladı. Tayvan ordusu askeri hareketliliğini artırıp 4 Ağustos’ta sona erecek tatbikatlara geçerken, USS Ronald Reagan liderliğindeki bir ABD uçak gemisi saldırı grubu da Tayvan yönünde hareket halinde.

Çin Dışişleri Bakanlığı Tayvan ziyareti ile ilgili “tek Çin” ilkesinin tanımladığı “kırmızı çizginin aşılması” uyarısında bulunmasına rağmen Pelosi’nin ziyarette ısrarcı olması ABD-Çin ilişkilerinde gerilime sebep oldu. Pekin ile tam bir dayanışma içerisinde olduğunu duyuran Moskova’dan, “olası bir Tayvan ziyaretiyle bağlantılı her şey tamamen kışkırtıcı niteliktedir” açıklaması geldi. Çinli yetkililer sosyal medyadan 1978 yılında ABD ile Çin arasında imzalanan ortak bildiriyi hatırlattı. Buna göre ABD, Çin Halk Cumhuriyeti’ni tek meşru hükümet olarak tanırken Tayvan ile kültürel, ticari ve resmi olmayan ilişkilere devam edecekti. Ancak ABD bu bildiriyi daha önce de ihlal etti. 1997 yılında dönemin Temsilciler Meclisi Başkanı Newt Gingric Tayvan’ı ziyaret etmişti. Pelosi ise, 25 yıl aradan sonra Tayvan’ı ziyaret eden ilk ABD Temsilciler Meclisi Başkanı olacak.

‘Tek Çin’ İlkesi

Pekin, 1949 yılında Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) iktidarı ele alarak Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşunu ilan etmesinden bu yana “tek Çin” siyasetini benimsiyor ve Tayvan Adası’nı bir parçası olarak kabul ediyor. Pekin’in  hedefi Hong Kong’da olduğu gibi Tayvan’da da “tek ülke, iki sistem” siyasetini uygulamak. ÇKP, uluslararası toplumda Tayvan’ın diplomatik tanınmasına karşı çıkıyor. Birleşmiş Milletler (BM) üyeleri 1971’de Çin Halk Cumhuriyetini tanıdıklarında “tek Çin” ilkesini kabul ettiler. Dolayısıyla Tayvan, ayrı bir ülke olarak BM tarafından tanınmıyor. Resmi olarak Washington da Tayvan’ı ayrı bir ülke olarak tanımamasına rağmen, Çin’in Tayvan’ı işgal edeceği söylemi üzerinden Tayvan’ı silahlandırarak hem Pekin’e karşı kışkırtıyor hem de bölgedeki askeri üssü olarak kullanıyor.

Göreve geldiğinden beri Çin’i Asya-Pasifik’te çevreleme politikası yürüten Biden yönetimi, bölge ülkeleri ile QUAD, AUKUS gibi ittifaklar kurarak Çin’e karşı “Serbest ve Açık Hint-Pasifik” vurgusu yapıyor. Mayıs ayında Japonya ve Güney Kore’yi ziyaret eden ABD Başkanı Biden, ziyaret öncesi yaptığı açıklamada, “Amerika’nın Avrupa ve Asya’daki ittifakları, bizi ve bence dünyayı güçlü ve güvenli tutuyor” ifadelerini kullanmıştı. Biden Japonya ziyareti sırasında ise Çin’in Tayvan’a müdahale etmesi halinde ABD’nin askeri olarak karşılık vereceğini vurgulamıştı. ABD özellikle son beş yıldır Tayvan’a silah satışını giderek artırıyor.

Martin Jacques: ABD provokasyonu

Çin’in uyarılarına ve kararlı açıklamalarına rağmen Pelosi’nin ziyaretten vazgeçmemesi ve gerginliği yükseltmesi ABD’nin Pasifik’te yeni bir provokasyon peşinde olduğu yorumlarını da beraberinde getirdi. İngiliz akademisyen ve yazar Martin Jacques, Pelosi’nin Tayvan ziyaretini provokasyon olarak tanımlayarak ABD öncülüğündeki bu ziyaretin dünyayı düzensizlik ve istikrarsızlık çağına sürüklediğini yazdı.

Global Times’a yazan Martin Jacques, krizin farklı bir boyutuna değinerek ABD içerisindeki güç kaybına işaret etti. ABD Başkanı Biden’ın son dakikaya kadar Pelosi’nin Tayvan’a gidip gitmeyeceğini bilmediğini hatırlatan Jacques, ABD’deki parçalanma ve kutuplaşma sürecinin dünya düzeni ve istikrarını da olumsuz etkilediğini yazdı. İki ülkenin Tayvan üzerindeki olası bir askeri çatışma tehlikesinin 1970’lerden çok daha yüksek olduğunu söyleyen İngiliz yazar, böyle bir çatışmanın çok ciddi sonuçları olacağını çünkü ABD’nin karşısında dengi ve çok daha zorlu bir askeri hasmı olduğunu vurguladı.

Pekin’in tepkisi ne olacak?

Çinli uzmanlar ise “ABD’nin bu provokasyonunun Tayvan Boğazının durumunun geri döndürülemez bir şekilde değiştirilmesi ve yeniden birleşme sürecinin hızlandırılması” için kullanılabileceği yorumunu yapıyor. Çin Sosyal Bilimler Akademisi’nde ABD çalışmaları konusunda uzman olan Lü Xiang, Global Times’a verdiği demeçte, Çin’in ikinci bir ‘Pelosi ziyareti’ vakasına izin vermeyeceğini ve bu ziyaretin İngiltere, Fransa gibi Batılı ülkelere kötü örnek olmasına müsaade etmeyeceğini söyledi.

Pelosi’nin uçağının Tayvan hava sahasına inmesine saatler kala, tüm dünya gözünü Çin’in vereceği tepkiye dikti. Pekin’in tepkisinin anlık mı olacağı yoksa bu tarz eylemlerin önüne geçmek için daha kapsamlı önlemler mi alacağı merak konusu. Ancak uzun vadede bu provokasyonun geri tepmesi ve Çin’in birleşmesinin hızlanması muhtemel görünüyor.

 

ASYA

Güney Kore Devlet Başkanı, muhalefeti devlet karşıtı faaliyetlerle suçlayarak acil sıkıyönetim ilan etti

Yayınlanma

Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol salı günü gece geç saatlerde YTN televizyonunda canlı olarak yayınlanan konuşmasında sıkıyönetim ilan etti. Ülkenin ulusal polis teşkilatı gece yarısı bir toplantı düzenleyerek bütün izinleri iptal ettiğini duyurdu.

Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Suk-yeol salı günü, ülkedeki muhalefeti “parlamentoyu kontrol etmek, Kuzey Kore’ye sempati duymak ve devlet karşıtı faaliyetlerle hükümeti felce uğratmakla” suçlayarak “acil sıkıyönetim” ilan etti. Ülkenin ulusal polis teşkilatı gece yarısı bir toplantı düzenleyerek bütün izinleri iptal ettiğini duyurdu. Polis teşkilatından bir yetkili “gece yarısı toplantı yapıldı ve herkes göreve çağrıldı” dedi. Öte yandan meclis çevresine çok sayıda polis ekipleri sevk edildi.

Yoon açıklamayı televizyonda yayınlanan bir brifing sırasında yaptı ve “Kuzey Kore yanlısı güçleri ortadan kaldırma ve anayasal demokratik düzeni koruma” sözü verdi. Atılan adımların ülkenin yönetimini nasıl etkileyeceği henüz belli değil.

Muhalefetten ve kendi partisinden tepki

Bu gelişme, Güney Kore’de siyasi tansiyonu artırdı. Muhalefetteki Demokratik Parti, Yoon’un açıklamasının ardından acil bir toplantı düzenledi. 2022’deki başkanlık seçimlerinde Yoon’a karşı kıl payı kaybeden muhalefet lideri Lee Jae-myung, Yoon’un açıklamasını “yasadışı ve anayasaya aykırı” olarak nitelendirdi ve “halka karşı” bir hareket olarak kınadı.. Muhalefet liderleri, Devlet Başkanı’nın bu adımını sert bir şekilde eleştirerek, demokrasinin tehlikede olduğunu vurguladılar. Ayrıca, muhalefet milletvekilleri acil toplantılar düzenleyerek kararın derhal geri çekilmesi gerektiğini savundular.

Tek tepki gösteren muhalefet olmadı, kendi Muhafazakar Partisinin lideri Han Dong-hoon da, kararı “yanlış” olarak nitelendirdi ve “halkla birlikte durdurma” sözü verdi.

Yoon, Güney Kore’nin resmi adını kullanarak televizyonda yaptığı konuşmada, “Bu sıkıyönetim sayesinde, ulusal yıkımın derinliklerine düşmekte olan özgür Kore Cumhuriyeti’ni yeniden inşa edecek ve koruyacağım” dedi.

“Devlet karşıtı güçleri mümkün olduğunca çabuk ortadan kaldıracağım ve ülkeyi normalleştireceğim” diyen Yoon, halktan kendisine inanmalarını ve ‘bazı rahatsızlıklara’ tahammül etmelerini istedi.

Yoon Suk Yeol’ün sıkıyönetim ilanının ardından, öğrenci grupları ve sivil toplum örgütlerinin de bu karara karşı tepkilerini dile getirmesi bekleniyor.

Karar bütçe anlaşmazlığının ardından geldi

Son aylarda onay notu düşen Yoon, 2022’de göreve geldiğinden bu yana muhalefet kontrolündeki parlamentoya karşı gündemini kabul ettirmekte zorlanıyor.

Yoon’un muhafazakâr Halkın Gücü Partisi, gelecek yılın bütçe tasarısı konusunda liberal muhalefetteki Demokrat Parti ile çıkmaza girmişti. Eşinin ve üst düzey yetkililerin karıştığı yolsuzluk ve rüşvet skandallarıyla ilgili bağımsız soruşturma çağrılarını da reddeden Yoon, siyasi rakiplerinden hızlı ve sert tepkiler alıyor.

Ayrıca Öğrenciler ve sivil toplum örgütleri uzun süredir Yoon hükümetini istifaya çağıran protestolar düzenliyordu. Özellikle Kore Üniversitesi Öğrenci İlerleme Birliği (Dae-jin-yeon) üyeleri, Yoon’un politikalarını eleştirerek, demokrasinin korunması gerektiğini vurguladılar. Daha önce de First Lady Kim Keon-hee’nin yolsuzluk iddialarını protesto eden bu grup, “Yoon gidene kadar direneceğiz” sloganıyla biliniyor. Hükümet bu protestoları polis gücüyle bastırmayı tercih etti.

Savunma Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı teyakkuza geçti

Yoon’un acil sıkıyönetim ilan etmesinin ardından bakanlıktan salı günü yapılan açıklamada, savunma bakanının önemli komutanlara bir toplantı emri verdiği ve daha sıkı teyakkuz çağrısında bulunduğu belirtildi.

Bakan ayrıca orduya acil durum nöbeti tutma emri verdiğini de ekledi.

Bu adım, Yoon’un “Kuzey Kore yanlısı güçleri ortadan kaldırma ve anayasal düzeni koruma” ihtiyacını gerekçe göstererek sıkıyönetim ilan etmesinin ardından geldi.

Ayrıca Maliye Bakanı Choi Sang-mok da, ekonomiyle ilgili kilit yetkililerle acil bir toplantı düzenleyeceğini bildirdi.

Toplantıda Kore Merkez Bankası, Mali Hizmetler Komisyonu ve Mali Denetim Servisi başkanlarının yer alacağını belirten Maliye Bakanlığı, toplantının ardından üst düzey maliye bakanlığı yetkilileriyle ayrı bir oturum yapılacağını da sözlerine ekledi.

Beyaz Saray, Güney Kore hükümetiyle temas halinde olduğunu ve sıkıyönetim ilanının ardından durumu ‘yakından izlediğini’ açıkladı.

Ülkede tüm siyasi faaliyetler yasaklandı

Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol tarafından sıkıyönetim ilan edilmesiyle birlikte kurulan askeri komutanlık, protesto gösterileri ve siyasi partilerin faaliyetleri de dahil olmak üzere tüm siyasi faaliyetleri yasaklayan bir kararname yayınladı.

Komutanlığın başına getirilen dört yıldızlı bir general olan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Park An-su tarafından yayınlanan kararname salı günü ülke saatiyle saat 23:00 itibariyle yürürlüğe girdi.

Park, “Ulusal Meclis, bölgesel meclisler, siyasi partiler, siyasi örgütlerin kurulması, mitingler ve protestolarla ilgili olanlar da dahil olmak üzere tüm siyasi faaliyetler yasaklanmıştır” dedi.

Park, kararnamenin “özgür demokrasiyi savunmak ve ülkeyi devirmekle tehdit eden devlet karşıtı güçlere karşı halkın güvenliğini sağlamak amacıyla” ülke çapında ilan edildiğini söyledi.

Kararname ayrıca tüm medya ve yayıncıları kontrol altına alırken, grevdeki stajyer doktorlara da 48 saat içinde derhal işlerinin başına dönmelerini emrediyor.

Park, “Özgür demokrasiyi inkar etme ya da yıkmaya teşebbüs etme eylemi yasaklanmıştır; yalan haber, kamuoyunu manipüle etme ve yanlış kışkırtma yasaklanmıştır” dedi.

Kararnameye göre sıkıyönetimi ihlal edenler tutuklanabilir ya da arama emri olmaksızın baskın yapılabilir.

Sıkıyönetim ilanıyla birlikte komutan, etkilenen bölgedeki idari ve yasal işleri denetliyor ve gerektiğinde tutuklama, el koyma, medya ve toplu eylem gibi alanlarda özel önlemler alabiliyor.

Yasa gereği komutan savunma bakanı tarafından denetlenir ancak ülke genelinde sıkıyönetim ilan edildiğinde ya da buna ihtiyaç duyulduğunda devlet başkanının denetimi altındadır.

Okumaya Devam Et

ASYA

Çin ve Nepal Kuşak Yol Girişimi kapsamında altyapı anlaşmaları imzaladı

Yayınlanma

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping salı günü Pekin’de Nepal Başbakanı KP Sharma Oli’yi ağırlarken, iki ülke altyapı projeleri ve 300 milyon yuan (41 milyon $) nakit yardımı yoluyla bağlarını güçlendirmeyi hedefliyor.

Devlet haber ajansı Xinhua tarafından yapılan açıklamaya göre Çin, Nepal’i önemli bir komşu olarak görüyor ve Xi stratejik ortaklığı ilerletmek istiyor.

Açıklamada Xi’nin, Pekin’in özellikle Çin’in Kuşak Yol Girişimi kapsamında altyapı inşasına verdiği desteği derinleştireceğini söylediği aktarılıyor. Bu destek Nepal’in “karayla çevrili bir ülkeden karayla bağlantılı bir ülkeye” geçişine yardımcı olacak limanları, elektrik şebekelerini ve iletişim ağlarını da içeriyor. Açıklamada ayrıca iki ülke arasında Himalayalar arası bağlantının giderek gerçeğe dönüşmekte olduğu da vurgulandı.

Nepal Dışişleri Bakanlığı’na göre Oli toplantı öncesinde Başbakan Li Qiang ile bir araya geldi ve dokuz anlaşma imzaladı. Bu anlaşmalar Katmandu ile Çin sınırı arasındaki yolculuğu hızlandıracak bir tünelin inşası için Pekin’in desteğinin yanı sıra Nepal’in başkentindeki Basantapur Durbar olarak da bilinen tarihi Durbar Meydanı’ndaki eski bir sarayın yeniden inşasını kapsıyor. Dokuz katlı saray 2015 yılındaki depremde hasar görmüştü.

Nepal ve Çin ayrıca 300 milyon yuan tutarında bir nakit yardımı anlaşması imzalarken, Pekin’in Nepal’deki Pokhara Havaalanı’nın inşası için verdiği 216 milyon dolarlık krediden feragat edilmesine ilişkin herhangi bir açıklama yapılmadı.

Oli’nin perşembe gününe kadar sürecek olan dört günlük Çin ziyareti, selefinin güvensizlik oylamasıyla görevden alınmasının ardından temmuz ayında göreve gelmesinden bu yana gerçekleştirdiği ilk ziyaret. Gezi, Oli’nin Nepal’in yeni liderlerinin geleneksel olarak ziyaret ettikleri ilk ülke olan Hindistan’dan davet alamamasının ardından düzenlendi.

Öte yandan analistler, Nepal hükümetinin Kuşak Yol Girişimi (KYG) kapsamında kredi değil sadece hibe kabul etme yönündeki tutumunun iki ülke arasında bazı zorluklar yarattığını değerlendirdi.

Pazartesi günü KYG kapsamındaki inşaat işleriyle ilgili ayrı bir toplantıda Xi, Çinli yetkilileri “mevcut ciddi ve karmaşık uluslararası ortamda” altyapı odaklı girişimi ihtiyatlı bir şekilde ilerletmeye çağırdı.

Devlet medyası People’s Daily’ye göre Xi, “fırsatların zorluklardan daha ağır bastığını” kabul etse de “her türlü risk ve zorluğun uygun şekilde yönetilmesi ve jeopolitik çatışmaların etkisinin etkin bir şekilde ele alınması” için çaba gösterilmesi çağrısında bulundu.

Çin, 150’den fazla ülke ve 30’dan fazla uluslararası enstitü ile KYG işbirliği belgeleri imzaladı.

Okumaya Devam Et

ASYA

Pakistan hükümeti eski Başbakan İmran Han’ın partisi üzerindeki baskıyı artırıyor

Yayınlanma

Pakistan hükümeti, hapisteki eski Başbakan İmran Han’a verilen desteği bastırmak için uğraşıyor.

Geçen hafta İslamabad yakınlarında Han’ın Pakistan Tehreek-e-Insaf partisinin (PTI) öncülük ettiği kitlesel protestoları bastıran yetkililer, şimdi de kale konumundaki Khyber Pakhtunkhwa eyaletinde partiyi görevden uzaklaştırmak için harekete geçti.

Hükümet ayrıca geçen yıl yolsuzluk ve şiddeti kışkırtmak gibi bir dizi suçlamayla hapse atılan eski başbakana büyük bir darbe vurabilecek bir hareket olarak PTI’nın ulusal düzeyde yasaklanması için bastırıyor.

PTI’ya operasyon hazırlığı

Han’ın azılı rakibi Başbakan Şahbaz Şerif’in kabinesi cuma günü, federal hükümetin güvenlik kaygıları ya da idari başarısızlıklar nedeniyle yönetilemez bulduğu herhangi bir eyalette iktidarı ele almasına olanak tanıyan anayasal bir kuralı devreye sokmak üzere oylama yaptı.

Oylama, kuzeybatı eyaletinde düzenlenen hükümet karşıtı protestolara liderlik eden PTI’ya sadık Hayber Pakhtunkhwa Başbakanı Ali Amin Gandapur’un görevden alınmasının yolunu açtı. “Valinin kuralı” olarak adlandırılan yöntemin uygulanması Gandapur’un kabinesini feshedecek ve Han’ın kurduğu partiyi yönettiği tek vilayette iktidardan uzaklaştıracak. Ancak uzmanlara göre bu büyük bir hata ve eyaleti şiddet sarmalına sürükleyebilir.

Wilson Center Güney Asya Enstitüsü Direktörü Michael Kugelman Nikkei Asia’ya verdiği demeçte, “bu uygulamayı dayatmak büyük bir hata olacaktır… çünkü eyaleti daha fazla istikrarsızlığa ve şiddete itecektir ki federal hükümet bunu göze alamaz” dedi.

Pakistan’ın ulusal hükümeti, 1947’deki bağımsızlıktan bu yana 10 kez bir eyalet hükümetini görevden almak için bu yasayı kullandı. Sonuncusu on yıldan uzun bir süre önce, ayrılıkçı bir isyanla boğuşan, kaynak zengini bir eyalet olan Belucistan’da yaşandı.

Bu yılın başlarında İslamabad, Pakistan’ın bir sonraki başyargıcını kendisinin seçmesine izin vermek için anayasayı değiştirerek benzeri görülmemiş bir adım attı. Uzmanlar bunun, Han dostu bir yargıcın en üst görevi üstlenmesini ve muhtemelen siyasi amaçlı olduğunu söylediği suçlamalarla hapisten çıkmasını engellemeyi amaçladığını söyledi.

Şerif hükümeti ayrıca PTI’ya il düzeyinde ulusal bir yasak getirmek için de zemin hazırlıyor. Belucistan’da geçen haftaki olaylar üzerine bir yasaklama önergesi oylandı ve Pencap eyaletinde de benzer bir önergenin oylanması bekleniyor.

Han’ın popülaritesi hala yüksek

Han’ın partisi geçen hafta bir düzine destekçisinin güvenlik güçleri tarafından öldürüldüğünü ve 1,000’den fazla kişinin tutuklandığını söyledi. Hükümet ise hiçbir protestocunun öldürülmediğini bildirdi ve bunun yerine dört güvenlik personelinin ölümünden PTI’yı sorumlu tuttu.

Gösteriler 72 yaşındaki Han’ın hapisten çıkması için yaptığı “son çağrı” ile tetiklendi. Han, ülkenin güçlü ordusuyla ters düştükten sonra 2022 yılında güvensizlik önergesiyle iktidardan düşürüldü ve ertesi yıl hapse atıldı, ancak hala yaygın bir popülariteye sahip.

Şubat ayında yapılan seçimlerin ardından ordu ve siyasi müttefikleri, en çok sandalyeyi kazanmasına rağmen PTI’nın iktidara gelmesini engelledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English