Bizi Takip Edin

Asya

Güney Kore’de öğrenci hareketi alevleniyor: “Yoon gidene kadar direneceğiz”

Yayınlanma

Güney Kore’de Cumhurbaşkanı Yoon Seok Yeol ve First Lady Kim Keon-hee’yi protesto eden 4 üniversite öğrencisi gözaltına alındıktan sonra serbest bırakıldı.

Güney Koreli üniversite öğrencilerinden oluşan Kore Üniversitesi Öğrenci İlerleme Birliği (Dae-jin-yeon) üyesi olan ve toplantı talebinde bulunmak üzere Başkanlık Ofisi’ne giden öğrenciler, First Lady Kim Keon-hee’nin ‘yolsuzluk’ skandalını pankartlar ve sloganlarla protesto etti. Yongsan İlçesi Emniyet birimlerinin 4 protestocuya sert müdahalede bulunarak tutuklaması kamuoyu tarafından tepki ile karşılandı.

Raporlara göre Yongsan Karakolu 10 Dae-jin-yeon üyesi için tutuklama emri talep etti ancak mahkeme hepsini reddetti. Polis, bir kişi için aynı ortak binaya izinsiz girme suçundan yeniden tutuklama talebinde bulunurken, diğer üç protestocu için de yeni suçlamalarla tutuklama talebinde bulundu ancak mahkeme hepsini reddetti. Seul Batı Bölge Mahkemesinden Yargıç Lee Ah-young, tutuklama emrinin reddedilmesini, “Şüphelilerin ikametgahlarının sabit olması ve delillerin yok edilmesi veya kaçma riski olmadığı” kararına bağladı.

Dae Jin-yeon basın toplantısında polisle çatışmaların devam ettiği görüldü. Grubun Temsilcisi Ahn Jeong-eun basın açıklamasında, “Dört vatansever üniversite öğrencisinin tamamı serbest bırakıldı. Bizler halkın sesini cesaretle duyurmak için canını feda eden öğrencileriz. Öğrencilere baskı yapan polis değil, Başkan Yoon. Yongsan Karakolunu, vatandaşları ve öğrencileri gözaltına alıp tutuklayan ve tutuklama emri çıkaranları kınıyoruz” dedi.

Serbest bırakılan öğrencilerden biri ise: “Seok-yeol Yoon’un azledilmekten başka seçeneği yok. Kim Keon-hee hapse girene kadar mücadele edeceğiz. Çürümüş bir rejim altında polisin ve savcıların değişmesi gerekiyor. Azil gününe kadar kıyasıya mücadele edeceğim” diye açıklama yaptı.

Kore Üniversitesi Öğrenci İlerleme Birliği “Dae Jin Yeon” kimdir? 

DaejinYeon, 21. Yüzyıl Kore Üniversite Öğrenci Birliği’nin dağılmasının ardından 2018 yılında faaliyetlerine başladı. Güney Kore öğrenci hareketinin çoğunluğunu oluşturan NL grubunun çeşitli siyasi fraksiyonları arasından günümüze ulaşmış bir örgütlenme olarak kabul ediliyor. Örgüt, Kuzey ve Güney arasındaki bölünmeyi ve Amerika Birleşik Devletleri’ne bağımlılığı Kore toplumunun temel sorunları olarak görüyor. Güney Kore’de konuşlanmış ABD birliklerinin anti-Amerikan karşıtı hareketler yoluyla geri çekilmesini ve birleşmeye doğru ilerlemek için Kuzey Kore ile işbirliği yapılmasını savunuyorlar. Leninist emperyalizm teorisine ve bağımlılık teorisine dayanan grup, emek sömürüsünün ve ülkedeki yoksulluğun nedeni olarak ABD emperyalist finans sermayesinin ve komprador sermayesinin Güney Kore’yi işgal etmesini gösteriyor.

1980’ler ve 1990’ların sol öğrenci hareketi olan NL (Ulusal Birleşme Hareketi) aşamalı devrim teorisi, ulusal kurtuluş, demokratik birleşik cephe teorisi gibi teorilerden etkilenerek, ülkede bağımsızlık ve demokratikleşme hareketini savunmaktadır. Dae-jin-yeon ve ana örgütlenmelerden biri olan Halkın Egemenliği Dayanışması’nın, hâlâ sadece birleşmeyi tek gündemleri olarak ele alan gruplar olduğu söylenebilir. Baekdu Övgü Komitesi ve Büyük Adam İçin Karşılama Ekibi de burada ortaya çıkmıştır. Siyasi olarak, Demokratik İşçi Partisi’nden bu yana ilerici partilerde faaliyet gösteren diğer NL gruplarından farklı olarak, Kore Demokratik Partisi’ni destekleme eğilimindeler ve bağımsız grubun eleştirel desteğinin merkez duruşunu devralan gruplar olarak biliniyorlar.

ABD Büyükelçiliği baskını ve Kuzey Kore ile barış eylemleri

NL’den gelen eğilim göz önüne alındığında, hala güçlü bir Amerikan karşıtı eğilime sahip olan öğrenci birliği neredeyse her mitingde ABD birliklerinin Güney Kore’den topraklarından çekilmesi gerektiğini söylüyor. 2019 yılında ABD büyükelçiliğine baskın düzenleyip Güney Kore’deki ABD askeri üslerine izinsiz girme eylemleri gerçekleştirdiler. Öte yandan, Kuzey Kore’ye uygulanan yaptırımların kaldırılması çağrısında bulunarak 2019’dan beri her yıl “Kim Jong-un Devlet İşleri Komisyonu Araştırma Grubu” etkinliği düzenlemeleri dikkat çekiyor.

Büyükelçilik baskınında bir ABD Büyükelçiliği sözcüsü, Güney Kore hükümetini ülkedeki tüm diplomatik misyonları korumak için çabalarını artırmaya çağırmıştı. Olayda tutuklanan öğrenciler serbest bırakıldıktan sonra Namdaemun Polis Karakolu’nun ana kapısı önünde bir basın toplantısı düzenleyerek tutumlarını şu şekilde açıklamışlardı:

“Üniversite öğrencileri, ABD’nin savunma maliyeti paylaşımına yönelik utanmaz talebine karşı protesto etmek için ABD Büyükelçiliği’ni ziyaret etti. Şimdiye kadar her seferinde mektup gönderdik, ancak herhangi bir yanıt alamadık, bu yüzden onlarla şahsen görüşmeye gittik.”

ABD Askeri Üssüne Baskın 

26 Ağustos 2022’de Dae-jin-yeon üyeleri Yongsan ABD askeri üssünün önünde Güney Kore-ABD ortak Tatbikatını protesto ederken, üsse girmeye çalışan dört kişi polis tarafından gözaltına alındı. Eylemciler pankartlarında ABD ordusunu işgalci ve emperyalist canavar olarak tanımlarken ülkenin güvenliği için yarımadadan gitmeleri gerektiğini savundu.

Ulusal İstihbarat Servisi elemanının darp edilmesi

22 Mart 2024’te, Dae-jin-yeon üyeleri kendilerini takip eden ve filme alan kimliği belirsiz bir adama saldırdı ve telefonuna el koydu. Kişinin Güney Kore istihbaratı ile bağlantılı olması üzerine kriz büyüdü. Asker veya polis üyesi olduğunu iddia eden kişinin telefonun, 5 Mart’tan 22’sinin sabahına kadar Üniversite İlerici Birliği üyelerini takip ederken çekilmiş fotoğraf ve videolarla dolu olduğu ortaya çıktı.

Dae-jin-yeon üyeleri de dahil olmak üzere sivil toplum örgütlerinin üyelerini uzun bir süre takip etiği ve ziyaret ettikleri yerlerin güvenlik kamera görüntülerini elde ederek bunları birtakım gruplara servis ettiği ortaya çıkarılmıştı.

Ulusal İstihbarat Servisi, olay üzerine, “Ulusal İstihbarat Servisi Yasası’nın 4. Maddesi uyarınca güvenliği ihlal eden suç eylemleri nedeniyle Kuzey Kore Kültür Değişim Bürosu ile bağlantılı olduğundan şüphelenilen Bay A’yı takip ediyoruz. Mahkeme tarafından dava için ilgili bir arama emri çıkarıldı. O gün Bay A’nın grubu takip edilirken, bir Ulusal İstihbarat Servisi araştırmacısının yasadışı bir şekilde alıkoyulduğu ve cep telefona el koyulduğu bir süreç yaşanmıştır” açıklaması yapmak zorunda kaldı.

Asya

Çin’in ‘Yaz Davosu’, ticaret savaşının ortasında nefes alma fırsatı sundu

Yayınlanma

Bu hafta Tianjin’de Dünya Ekonomik Forumu’nun, Yaz Davosu olarak da biliniyor, açılışını yapmak üzere sahneye çıkan Çin’in ikinci yetkilisi Başbakan Li Qiang, 2008 küresel finans krizi sırasında şehirde düzenlenen ilk etkinlikle doğrudan bir karşılaştırma yaptı.

Çin Başbakanı, “İnsanlar, dünya ekonomisinin bu zor durumdan çıkıp çıkamayacağını ve nereye doğru gittiğini bilemedikleri için yönlerini kaybetmiş ve endişeliydiler” dedi.

“Tarih genellikle tekerrür eder” diye ekledi.

Bu yılki “Yaz Davosu” — Çin’in İsviçre’de her yıl düzenlenen iş dünyası liderleri ve devlet başkanları toplantısına alternatifi — Orta Doğu’daki çatışma ve ABD ile Çin arasında tam anlamıyla bir ticaret savaşının yaşandığı benzer belirsizliklerin gölgesinde gerçekleşti.

Washington ve Pekin, bu ay Londra’da gümrük vergilerini azaltmak için kırılgan bir ateşkes imzaladı, ancak ABD’nin düzinelerce ülkeye uyguladığı gümrük vergilerinin 90 günlük askıya alınma süresi 9 Temmuz’da sona eriyor.

Öte yandan Tianjin’in dışındaki dev konferans merkezindeki atmosfer, özellikle Covid önlemlerinin yavaş yavaş kaldırıldığı ve ekonomik koşulların zayıfladığı son yıllara kıyasla iyimserdi.

Tianjin ve Dalian şehirleri arasında dönüşümlü olarak düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu’nun buluşmasına, pandemi sırasında yıllarca ara verildi. 2023’te yeniden başlatılan forum, ABD’den katılımcı sayısında belirgin bir düşüş ile dikkat çekti. Bu eğilim bu yıl da devam etti ve 950 Çinli katılımcı, 180 Avrupalı ve 110 Kuzey Amerikalı katılımcıyı geride bıraktı. ABD hükümetinden hiçbir temsilci forumda yer almadı.

2019’dan beri etkinliğe katılan Londra merkezli yapay zeka şirketi casuaLens’in kurucu ortağı Darko Matovski, “Büyük değişim Covid öncesi ve sonrası” dedi, “eskiden daha batı ve doğu, daha eşitlikçi bir yapı vardı, şimdi ise daha doğu ağırlıklı” diye konuştu.

“Bu iyi ya da kötü değil” diye ekleyen Matovski, “Sadece farklı” dedi.

Buna rağmen, delegeler, ABD’nin küresel ticaret düzenini sarsarken ve Pekin’in kendisini istikrarcı bir güç olarak konumlandırmaya çalışırken büyüme fırsatlarına dikkat çekti.

Danışmanlık şirketi APCO’nun Çin genel müdürü Chris Torrens, “Bu yıl geçen yıla göre daha fazla içerik var” dedi. “Daha fazla çok uluslu şirket, Çin ile işlerini hızlandırma konusunda ciddi” diye ekledi.

Li, açılış konuşmasının yanı sıra, çok uluslu şirketlerin yöneticileriyle kapalı bir toplantı düzenledi. Cisco, LG Chem, Unitel, Syensqo ve Louis Dreyfus gibi grupların temsilcileri, Çin’deki yabancı şirketlerin faaliyet ortamına ilişkin görüşlerini paylaşmak üzere toplantıya davet edildi. Bir katılımcıya göre Li, ani düzenleme değişikliklerinin riskine ilişkin endişeler de dahil olmak üzere, “geri bildirimlere çok açık ve duyarlı” bir tavır sergiledi.

Pakistanlı holding Engro Corp’un grup başkanı Hussain Dawood, Li’nin zirvede “açıklık ve adalet”i övdüğünü söyledi. Çin başbakanının dinleyicilere iki kez selam verdiğini de belirtti.

Çin, gelişmekte olan ekonomilerle ilişkilerini genişletmeye çalışıyor ve bu ay 53 Afrika ülkesiyle gümrüksüz ticaret anlaşması imzaladı. Li, açılış konuşmasında Küresel Güney’in yükselişinden bahsetti.

Pekin’deki Tsinghua Üniversitesi’nden akademisyen Gao Yuning, “Bu, küreselleşmeye inanan insanların en büyük buluşma noktası olan bir forum” dedi.

“Yüz yüze [toplantılara] katılma fırsatına sahip olmak hala çok önemli” diyen Gao, “Çin’in iyimser stratejisi, ABD’ye karşı karşılıklı gümrük vergilerini sürdürmek, ancak diğer tüm ekonomilere karşı gümrük vergilerini aktif olarak düşürmek” olduğunu ekledi.

Bu yılki Yaz Davosu delegeleri arasında HKEX başkanı Carlson Tong, e-ticaret devi JD.com’un kurucusu Richard Liu olarak da bilinen Liu Qiangdong, Singapur, Vietnam ve Senegal başbakanları ile Ekvador cumhurbaşkanı yer aldı.

Ana sahnede, eski İngiliz başbakanı Sir Tony Blair, yüzyılın ortasına kadar ABD, Çin ve Hindistan olmak üzere üç süper gücün yöneteceği yeni bir dünya düzeni taslağını çizdi.

“Çin’in güçlü olmasını istemeyenler var, Çin’in güçlü olmasını kabul etmeye tamamen hazır olanlar var, ancak bu gücün ne amaçla kullanılacağını merak edenler de var” diyen Blair, kendisini ikinci kategoriye dahil etti.

“Benim insanlara söylediğim şey, Çin’de ne olursa olsun bununla başa çıkacak kadar güçlü olmalıyız, ancak Çin ile ilişkilerimizi sürdürmeliyiz” diye ekledi.

Bu görüş, Roma’daki Dünya Çiftçiler Örgütü Başkanı Arnold Puech d’Alissac tarafından da yinelendi. Puech d’Alissac, Financial Times’a verdiği demeçte, eski bir Çinli DTÖ temsilcisiyle “çok iyi bir görüşme” yaptığını söyledi.

“Onlar [Çin] bizim bazı ürünlerimizi satın alıyor, [bu yüzden] onlarla bağlantı kurmamız gerekiyor” diyen Puech d’Alissac, Fransa’nın keten, şeker, sığır eti ve tahıl ihracatına işaret etti.

Toplantıya katılanlar arasında, yükselen bir gücün egemen güce meydan okumasının savaşa yol açabileceği fikrini popülerleştiren Harvard profesörü Graham Allison da vardı. Bu çerçeve, Çinli politika yapıcılar ve yorumcular arasında geniş kabul gördü.

Allison, jeopolitik konulu bir panelde, “Thucydides şimdi ne derdi? ‘Her şey plana göre gidiyor’ derdi” dedi.

Ancak, Donald Trump’ın “Çin şahini” olmadığını ve ülke hakkında olumlu konuşmaya istekli olduğunu da ekledi. Allison, “Trump ve Xi [Jinping]’in bizi olumlu yönde şaşırtma fırsatı, bence umutlu olmak için yeterli” dedi.

1988’de Çin’i ilk kez ziyaret eden Blair, daha geniş bir pragmatizm anlayışını yansıttı. “Çin, çoğu ülke için en yakın komşusu dışında en büyük ticaret ortağıdır” dedi.

“Çin’i Batı’nın gözünden değil, Çin’in gözünden görmelisiniz” diye ekledi.

Okumaya Devam Et

Asya

Tayvan’ın eski lideri Ma Ying-jeou, ‘barışçıl ve demokratik’ birleşme çağrısı yaptı

Yayınlanma

Eski Tayvan lideri Ma Ying-jeou, Tayvan Boğazı’nın iki yakası arasındaki birleşme durumunun barışçıl ve demokratik yollarla gerçekleştirilmesi gerektiğini, güç kullanımı veya tehdidinin reddedilmesi gerektiğini önerdi.

Perşembe günü Çin anakarasına yaptığı bu dördüncü ziyaretinde Ma, ilk kez birleşme konusundaki görüşlerini açıkça dile getirdi.

2008-2016 yılları arasında Tayvan’ın lideri olan ve anakaraya dost Kuomintang (KMT) partisinin eski başkanı olan Ma, “Benim tutumum, boğazın iki tarafının barışçıl ve demokratik bir birleşmeyi hedeflemesi gerektiğidir” dedi.

Ma’nın 14 Haziran’da başlayan gezisi bugün (cuma) günü sona erecek.

Tayvan’ın United Daily News gazetesi perşembe günü, Ma’nın bu açıklamaları Gansu eyaletindeki Dunhuang kentinde düzenlenen bir Çin kültür etkinliğinde yaptığını bildirdi.

Gazeteye göre Ma, birleşmenin “kuvvet kullanımı veya tehdidi” yoluyla gerçekleştirilmemesi ve “Tayvan halkının iradesine saygı gösterilmesi” gerektiğini de açıkladı.

Dikkatle planlanmış bir ziyaret sırasında hazırlıksız olarak yapıldığı belirtilen bu açıklamalar, aralarında anakara Tayvan İşleri Ofisi başkanı Song Tao’nun da bulunduğu yaklaşık 180 katılımcıya yönelikti.

United Daily News’in ayrı bir haberine göre, Song, Ma’nın sürpriz açıklamasına yanıt olarak, “Tayvan’ın geleceği ve kaderi, boğazın iki yakasındaki tüm Çin halkı tarafından ortaklaşa belirlenmelidir” dedi.

Son yıllarda Ma, iki kıyı arasındaki ilişkiler için olası bir seçenek olarak birleşmeyi daha yüksek sesle dile getirmeye başladı. Adanın lideri olduğu dönemde Ma, “birleşme yok, bağımsızlık yok, güç kullanımı yok” politikasını savundu. Geçen yıl Deutsche Welle’ye verdiği röportajda, herhangi bir birleşmenin barışçıl ve demokratik olması gerektiğini söyledi.

Bir anakara analisti, Ma’nın birleşmeye koyduğu koşullar göz önüne alındığında, onun tutumunun Pekin tarafından hoş karşılanmayacağını söyledi.

Çin Renmin Üniversitesi’nden Profesör Shi Yinhong, “Ma’nın savunduğu birleşmenin ön koşulu, anakaranın hiçbir koşulda güç kullanmayacağına ve Tayvan’ın geleceğinin yalnızca adadaki halkın iradesiyle belirleneceğine dair taahhüdüdür” dedi.

Ma’nın açıklamaları, ayrılıkçılığı savunan Tayvan hükümeti tarafından pek hoş karşılanmayacaktır.

Taipei’deki bir düşünce kuruluşu olan Tayvan Kamuoyu Vakfı’nın aralık ayında yayınladığı bir ankete göre, Tayvanlıların yüzde 52’si nihai bağımsızlığı desteklediğini, yüzde 24’ü statükonun korunmasından yana olduğunu ve yüzde 13’ü anakara ile birleşmeyi desteklediğini belirtti.

Bağımsızlık yanlısı Demokratik İlerleme Partisi’nden (DPP) ada lideri William Lai Ching-te, boğazın iki yakasının birbirine tabi olmadığını belirtti. Ayrıca anakarayı “düşman” bir güç olarak nitelendirdi ve Pekin’in “ilhakına direneceklerini” söyledi.

Washington, özerk Ada’yı Çin’den bağımsız olarak tanımamasına rağmen, silahlandırarak William Lai hükümetinin ayrılıkçı çabalarını destekliyor.

Trump, Tayvan’a silah satışını ilk dönemini aşan bir seviyeye çıkarmayı planlıyor

Okumaya Devam Et

Asya

Çin donanmasının komutanı ve üst düzey bir nükleer bilimci, Ulusal Halk Kongresi’nden ihraç edildi

Yayınlanma

Çin donanmasının şefi ve üst düzey bir nükleer bilim adamı, ülkenin yasama organı üyeliklerinden ihraç edildi.

Halk Kurtuluş Ordusu (PLA) Donanması Kurmay Başkanı Koramiral Li Hanjun ve devlet şirketi China National Nuclear Corporation’ın baş mühendis yardımcısı Liu Shipeng, Ulusal Halk Kongresi’nden (NPC) ihraç edildi.

Li, orduda yapılan geniş çaplı bir soruşturma dalgasında adı geçen bir dizi PLA generali ve bir avuç savunma sanayi yöneticisinin en sonuncusu.

Cuma günü yapılan açıklamada, NPC Daimi Komitesi, “Donanma Askerleri Kongresi, Li Hanjun’u 14. Ulusal Halk Kongresi temsilciliği görevinden almaya karar verdi” dedi.

Gansu Halk Kongresi de Liu Shipeng’i NPC milletvekili görevinden aldı.

Ayrıca, Daimi Komite, daha önce PLA’nın ideoloji çalışmalarını denetleyen eski üst düzey general Miao Hua’yı, Cumhurbaşkanı Xi Jinping’in liderliğindeki Çin’in en üst askeri komuta organı olan Merkez Askeri Komisyonu’ndan (CMC) çıkarmak için oy kullandığını açıkladı.

Li ve Liu’nun NPC üyeliklerinin kaldırılması, ciddi disiplin cezalarıyla karşı karşıya olduklarını gösteriyor.

Çin, ordudaki tasfiyeler konusunda genellikle sessiz kalır ve NPC’nin açıklamaları bu tür kampanyaların birkaç işaretinden biridir.

Li ve Liu hakkında çok az kamuya açık bilgi var ve her ikisi de gizli pozisyonlarda çalışmış.

60 yaşındaki Li, donanma genelkurmay başkanlığı görevine gelmeden önce, CMC’nin Eğitim ve İdare Departmanı’nın müdür yardımcısıydı. Bu göreve, CMC’nin Reform ve Örgütsel Yapı Ofisi’nde bir yıl görev yaptıktan sonra atanmıştı.

2014 yılında, Miao’nun da kariyerinin büyük bir bölümünü geçirdiği Fujian eyaletindeki donanma üssünün komutanlığına atanarak amiral yardımcılığına terfi etti.

O dönemde Çin Deniz Komuta Koleji’nde eğitim müdürüydü ve kısa süre sonra okulun başkanlığına terfi etti.

Resmi medya haberlerine göre, nükleer bilimci Liu, “üç nesildir Çin’in nükleer hayaline hizmet eden” bir ailede doğdu.

Çin’in sivil ve askeri nükleer programlarının tüm yönlerini denetleyen CNNC’de baş mühendis yardımcısı olarak görev yapan Liu, aynı zamanda Gansu’daki CNNC’nin “404 üssü”nün Komünist Parti sekreteri ve başkanıydı.

1.000 kilometrekareden fazla bir alanı kaplayan üs, 1958 yılında kuruldu ve ülkenin ilk ve en büyük nükleer araştırma merkezidir. Bu merkez, 1964 yılında Çin’in ilk atom bombasının ve üç yıl sonra ilk hidrojen bombasının geliştirilmesinde önemli bir rol oynadı.

Gizli tutulan bu üs, hala Çin’in nükleer caydırıcılık ve nükleer endüstrisinin kilit merkezi olarak kabul ediliyor.

Eyalet yetkililerinin açıklamalarına göre, Liu 2023 yılında “Gansu’nun seçkin girişimcisi” seçilmişti.

Çin üst düzey kadrolara yönelik yolsuzluk soruşturmasında rekor kırdı

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English