Bizi Takip Edin

AMERİKA

IMF-DB toplantılarında gündem artan borç ve jeopolitik gerilimler

Yayınlanma

Dünya Bankası (DB) ve Uluslararası Para Fonu (IMF) Bahar Toplantıları 17-19 Nisan tarihleri arasında Washington’da gerçekleştiriliyor. 

Dünyanın dört bir yanından maliye bakanları ve merkez bankası başkanlarının da katıldığı bahar toplantılarında tartışılan konular arasında, zor durumdaki ülkelerin borçlarının hafifletilmesi ve Ukrayna meselesi ile Rusya’nın el konulan varlıklarına ne olacağı sorunu da önemli bir yer tutuyor.

Elbette tartışmalar, faiz-enflasyon döngüsü ve esas olarak Amerikan Merkez Bankası Fed’in olası faiz indirimlerinin akıbeti üzerinden dönüyor. Fed Başkanı Jay Powell’ın bu hafta faiz indirimi için acele etmeyeceklerinin sinyalini vermesi ile birlikte borsalar ufak çaplı bir çalkantı yaşamıştı.

IMF Başkanı Kristalina Georgieva’ya göre Fed doğru olanı yapıyor. Perşembe günü Bloomberg’e konuşan Georgieva, “Fed henüz ve haklı olarak indirime hazır değil,” dedi.

Washington’daki toplantılarda kilit sorunun ‘Fed’in daha ne kadar süre yüksek faiz oranlarına bağlı kalacağı’ olduğunu kaydeden IMF lideri, tüm ülkerlerin bunu konuştuğunu ve gözlerin ABD’nin üzerinde olduğunu belirtti.

Dolardaki güçlenmenin ‘elbette endişe verici’ olduğunu savunan Georgieva, ekonominin kısmen ABD’nin mali duruşu nedeniyle ‘biraz aşırı ısınmış durumda’ olduğunu söyledi.

Georgieva, bu yıl içinde ABD’deki koşulların Fed’in faiz indirimine başlamasına izin vereceği konusunda hâlâ iyimser olduklarını da sözlerine ekledi.

Georgieva’dan mali sıkılaşma çağrısı

Georgieva, pandeminin yarattığı krizle başa çıkabilmek için son yıllarda borçlarını büyük ölçüde artıran gelişmiş ekonomilere mali politikalarını sıkılaştırmaları çağrısında da bulundu.

Georgieva perşembe günü Washington’da düzenlediği basın toplantısında, krizlerin devam ettiği bir dünyada, “Ülkeler bir sonraki şok için acilen mali dayanıklılık inşa etmelidir. Mali tamponları yeniden inşa etmek önemli,” dedi.

Georgieva’ya göre, enflasyonla mücadele eden merkez bankalarının da ‘mali [fiscal] taraftan biraz yardım alabileceklerini’ savundu.

Georgieva’nın toplantılar başlamadan önceki açıklamaları da görece ‘karamsar’dı. Ona göre önümüzde ‘durgun ve hayal kırıklığı yaratan bir on yıl’ vardı. ‘bir rota düzeltmesi olmadan’, diyordu IMF Başkanı, ‘Cansız Yirmiler’e [Tepid Twenties] doğru gidiyorduk.

Georgieva’nın sözleri, IMF’nin Dünya Ekonomik Görünümü raporundaki tespitleri tekrar eder nitelikteydi. Raporda, “Çeşitli olumsuzluklarla karşı karşıya kalan gelecekteki büyüme beklentileri de kötüleşmiştir. Beş yıl sonraki tahminlere göre, küresel büyüme 2029 yılına kadar yüzde 3’ün biraz üzerine inecek. Analizimiz, büyümenin on yılın sonunda salgın öncesi (2000-19) ortalamanın yaklaşık yüzde bir puan altına düşebileceğini gösteriyor. Bu durum, yaşam standartlarındaki iyileşmeleri tersine çevirme tehdidi yaratırken, yavaşlamanın daha zengin ve daha yoksul ülkeler arasındaki dengesizliği, küresel gelir yakınsaması beklentilerini sınırlayabilir,” deniyor.

Raporda, kalıcı düşük büyüme senaryosunun, yüksek faiz oranlarıyla birleştiğinde, borç sürdürülebilirliğini riske atabileceğine ve hükümetlerin ekonomik durgunlaşmaya karşı koyma ve ‘sosyal refah veya çevre girişimlerine’ yatırım yapma kapasitesini kısıtlayabileceğine vurgu yapılıyor.

Yoksul ülkelerin kalkınması başka bahara kalıyor

Dünya Bankası pazartesi günü yayınladığı raporda, dünyanın en yoksul 75 ülkesinin yarısının, bu yüzyılda ilk kez en zengin ekonomilerle aralarındaki gelir farkının açıldığını ve kalkınmanın tarihsel olarak tersine döndüğünü belirtti.

Rapora göre, en yoksul ülkelerdeki kişi başına düşen gelir artışı ile en zengin ülkelerdeki kişi başına düşen gelir artışı arasındaki fark son beş yılda daha da açıldı.

Dünya Bankası’nın baş ekonomist yardımcısı ve raporun yazarlarından Ayhan Köse Reuters’a verdiği demeçte, “İlk defa bir yakınsama olmadığını görüyoruz. Daha da yoksullaşıyorlar. Dünyada çok ciddi bir yapısal gerileme, bir tersine dönüş görüyoruz … bu yüzden burada alarm zillerini çalıyoruz,” dedi.

Raporda, Dünya Bankası’nın Uluslararası Kalkınma Birliği’nden (IDA) hibe ve sıfır faizli kredi almaya uygun 75 ülkenin, iddialı politika değişiklikleri ve önemli uluslararası yardımlar olmaksızın kayıp bir on yıllık kalkınma riskiyle karşı karşıya olduğu belirtildi.

Köse, birçok IDA ülkesinde büyümenin COVID-19 salgınından önce bu ülkelerde zaten azalmaya başladığını, fakat 2020-2024’te 1990’ların başından bu yana en zayıf yarım on yıllık büyümenin (%3,4) olacağını söyledi. 

Tüm IDA ülkelerinin yarısından fazlası Sahra Altı Afrika’da; 14’ü Doğu Asya’da ve sekizi Latin Amerika ve Karayipler’de. Bu ülkelerden otuz bir tanesinin kişi başına düşen geliri yılda 1.315 doların altındadır. Bu ülkeler arasında Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Afganistan ve Haiti de bulunuyor.

Yüksek enflasyon-yüksek enflasyon dönemine mi giriyoruz?

Öte yandan, Fed’in faiz politikalarına karar verirken yapması gereken ‘taktiksel’ değerlendirmelerin yanı sıra, tahvil piyasalarındaki hareketler, son enflasyon dalgası sona erdiğinde faizlerin nereye yerleşeceğine dair daha büyük bir ‘yeniden düşünme’ sürecinde olabileceğimizi gösteriyor.

Kısa vadeli Fed politikalarına oldukça duyarlı olan iki yıllık ABD hazine tahvili getirisi, beklenebileceği gibi son birkaç ayda yükseldi. Fakat daha uzun vadeli getiriler de aynı hareketi takip ediyor. Şubat başında %3,87 olan 10 yıllık ABD hazine tahvili iki gün önce %4,63 getiri sağlıyordu.

Geçen sonbaharda yaşanan birkaç hafta dışında, uzun vadeli faizler 2007’den bu yana bu kadar yüksek olmamıştı.

2009’da, ekonomik kriz küresel ekonomiyi enkaza çevirmişken, uzun vadeli hazine tahvilleri, 2016’da ‘makul derecede sağlıklı’ olduğunda sunduklarından daha yüksek getiri sunuyordu.

Fed’deki ortak görüş, %5 ve daha yüksek faiz oranları politikasının ekonomik faaliyetleri kısıtladığı ve enflasyonu aşağı yönlü bir patikaya soktuğu yönündeydi.

Enflasyon verileri ve tahvil piyasasındaki hareketler bu tezin altını oyuyor. Yüksek faiz oranlarının ekonomiyi sanıldığı kadar durgunlaştırmayabileceği, aksine ‘yeni bir normali’ yansıttığına dair görüşler yaygınlaşıyor.

AMERİKA

ABD, Rusya bağlantıları nedeniyle Çinli kuruluşlara geniş kapsamlı yaptırım kararı aldı

Yayınlanma

Biden hükümeti, “Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesine yardımcı olduğu” iddia edilen 280’den fazla kişi ve kuruluşa yaptırım uygulama kararı aldı.

ABD hükümetinin perşembe günü yayınladığı son yaptırımlar, Çin anakarası ve Hong Kong’dan yaklaşık 20 şirketi de içeriyor. Reuters’e göre bu, Washington’un Rusya’yı hedef alan yaptırımlarında şu ana kadar Çinli şirketlere yönelik en geniş kapsamlı eylemlerden biri.

Washington anakara ve Hong Kong şirketlerine ilk kez ceza uygulamıyor olsa da yeni liste kritik bir zamanda geldi. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken geçtiğimiz hafta Pekin’de Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile görüşmüş ve Beyaz Saray’ın Rusya’nın savunma sanayi üssüne desteği nasıl engellemeyi hedeflediği konusunu gündeme getirmişti. Hazine Bakanı Janet Yellen da birkaç hafta önce benzer bir mesaj ile Çin’deydi.

Liste daha da büyüdü

Nikkei Asia’ya isminin açıklanmaması kaydıyla konuşan Hong Kong merkezli bir yaptırım ve ihracat kontrolü avukatı, “Çin ve Hong Kong şirketlerini hedef alan yaptırım listesi, Hazine Bakanlığı’nın Rusya-Ukrayna savaşının yıldönümü olan şubat ayında yayınladığına kıyasla bu kez daha da büyüdü” dedi.

Şubat ayında Hazine Bakanlığı, mikroelektronik gibi ürünleri Rusya’ya gönderdikleri gerekçesiyle Çin merkezli altı şirketi hedef almıştı.

Pekin hükümeti, henüz resmi bir yanıt vermemiş olsa da, Washington’daki büyükelçilik sözcüsü basına yaptığı açıklamada “Çin tarafının ABD’nin yasadışı tek taraflı yaptırımlarına kesinlikle karşı olduğunu” söyledi.

Çin’in ABD Büyükelçiliği sözcüsü Liu Pengyu, “Çinli şirketlerin meşru ve yasal hak ve çıkarlarını koruyacağız” dedi.

Sözcü, hükümetin çift kullanımlı ürünlerin ihracatını yasalara uygun olarak izlediğini söyledi.

Geçen hafta ABD’nin Çinli kuruluşları “ticaret yoluyla Rus ekonomisini ve savunma sanayi üssünü desteklemekle” suçlamasına karşılık olarak Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Wang Wenbin, “bu suçlamalar ikiyüzlü ve son derece sorumsuzca” açıklamasını yapmıştı.

Wang 26 Nisan’da düzenlediği basın toplantısında, ABD’nin Ukrayna’ya büyük çaplı yardım sağlamak için yasa çıkarırken, Rusya ile normal ticaret ve ekonomik alışverişler konusunda Çin’i suçlamasının ikiyüzlü ve son derece sorumsuzca olduğunu söylemişti.

ABD Senatosu 23 Nisan’da 60.84 milyar doları Ukrayna’yı desteklemek üzere ayrılan toplam 95 milyar dolarlık bir dış yardım tasarısını kabul etti.

Rusya’ya bazı çift kullanımlı ürünlerin akışını durdurma hedefi

Hazine Bakanlığı yaptığı açıklamada, “Rusya’nın askeri-sanayi üssüne kritik girdiler” sağlayan Çin ve diğer ülkelerde yerleşik kuruluşlardan “özellikle endişe duyduğunu” vurguladı. Yellen, bakanlığının “şirketlerin Rusya’nın savaşına maddi destek sağlamaları halinde önemli sonuçlarla karşılaşacakları konusunda sürekli olarak uyarıda bulunduğunu” söyledi.

Yellen geçtiğimiz ay ülkeye yaptığı ziyaret sırasında Başbakan Li Qiang ile görüştükten sonra 8 Nisan’da Pekin’de gazetecilere verdiği demeçte “Ulusal güvenlik konusunda da zor konuşmalar yaptık” ifadelerini kullanmıştı. Yellen, Başkan Joe Biden ile birlikte “Rusya’nın savunma sanayi üssünü destekleyen ve Ukrayna’ya karşı savaş açmasına yardımcı olan malzeme akışını durdurmak için elimizden gelen her şeyi yapmaya kararlı olduklarını” söylemişti.

26 Nisan’da Blinken, Xi ve diğer Çinli yetkililerle yaptığı görüşmelerde “[Çin’in] Rusya’nın Ukrayna’ya karşı yürüttüğü acımasız saldırı savaşına güç sağlayan bileşenler sağlamasına ilişkin ciddi endişelerimizi yinelediğini” söylemişti.

Hong Kong merkezli yaptırım ve ihracat kontrol avukatı, son yaptırım listesinin “Rusya’ya bazı çift kullanımlı ürünlerin akışını durdurmak da dahil olmak üzere birkaç şeyi başarabileceğini” söyledi. Ayrıca bunu “ticareti kolaylaştırmaya yardımcı olabilecek finansal hizmetler [kurumları] gibi diğer şirketlere bir uyarı” olarak nitelendirdi.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Google, ‘varsayılan arama motoru’ olmak için Apple’a 20 milyar dolar ödemiş

Yayınlanma

ABD’de Adalet Bakanlığının Google’a karşı açtığı antitröst davasında yeni ortaya çıkan mahkeme belgelerine göre şirketin ana kuruluşu Alphabet, 2022 yılında Apple’a, Google’ın Safari tarayıcısında varsayılan arama motoru olması için 20 milyar dolar ödedi.

İki teknoloji devi arasındaki anlaşma, antitröst uygulayıcılarının Google’ın çevrimiçi arama ve ilgili reklam pazarını yasadışı bir şekilde tekelleştirdiğini iddia ettiği önemli bir davanın merkezinde yer alıyor. Adalet Bakanlığı ve Google perşembe ve cuma günü davanın kapanış konuşmalarını yapacak ve kararın bu yıl içinde verilmesi bekleniyor.

Google ve Apple ödeme miktarını kamuya açıklanmasını engellemeyi umuyorlardı. Geçtiğimiz sonbaharda görülen davada Apple yöneticileri, Google’ın bir rakam belirtmeksizin ‘milyarlarca’ ödeme yaptığı yönünde ifade vermişti. Daha sonra bir Google tanığı, Google’ın arama reklamlarından elde ettiği gelirin %36’sını Apple’a ödediğini yanlışlıkla kamuoyuna duyurmuştu.

Kapanış tartışmaları öncesinde salı günü geç saatlerde görülen mahkeme belgeleri, Apple’ın hizmetlerden sorumlu kıdemli başkan yardımcısı Eddy Cue tarafından rakamların kamuoyuna açık ilk teyidi anlamına geliyor. Bu tür rakamlar her iki şirket tarafından da menkul kıymet başvurularında açıklanmıyor.

Belgeler ayrıca ödemelerin Apple’ın kârlarında kapladığı yeri de ortaya koydu. Örneğin, 2020 yılında Google’ın Apple’a yaptığı ödemeler şirketin işletme gelirinin %17,5’ini oluşturuyordu.

Apple ile yapılan anlaşma, ABD’de en çok kullanılan akıllı telefonun arama motorunu belirlediği için Google’ın bilinen anlaşmaları arasında en önemlisi.

Apple ilk olarak 2002 yılında Safari tarayıcısında Google’ı ücretsiz olarak kullanmayı kabul etti. Fakat şirketler daha sonra arama reklamlarından elde edilen geliri paylaşmaya karar verdi. Savcılar, Mayıs 2021 itibariyle bu durumun Google’ın Apple’a varsayılan statüsü için ayda 1 milyar dolardan fazla ödeme yapması anlamına geldiğini söyledi.

Rakip arama motoru Bing’in sahibi Microsoft defalarca Apple’ı Google ile olan ilişkisinden uzaklaştırmaya çalıştı. Mahkeme belgelerine göre şirket, Bing’i Safari’de varsayılan arama motoru yapmak için reklam gelirlerinin %90’ını Apple ile paylaşmayı teklif etti. Bu rakamlar da daha önce açıklanmamıştı.

Microsoft İcra Kurulu Başkanı Satya Nadella geçen yıl mahkemede verdiği ifadede, şirketin Apple’ı ‘oyunun kurallarını değiştirici’ olacağını söylediği geçişi yapmaya ikna etmek için Bing markasını gizlemek de dahil olmak üzere bir dizi taviz vermeye hazır olduğunu söylemişti. Nadella Apple için, “Kimi seçerlerse seçsinler, oyunun kurallarını değiştirirler,” demişti.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Kaliforniya Üniversitesi’nde Filistin eylemine önce İsrail yanlıları, sonra polis saldırdı

Yayınlanma

ABD’de Filistin yanlısı öğrencilerin üniversitelerdeki protestoları devam ederken, Kaliforniya Ünviersitesi’ne (UCLA) giren yüzleri maskeli ve ellerinde sopa olan İsrail yanlısı bir grup gençlere saldırı düzenledi.

Gece yarısından hemen önce, siyah kıyafetler ve beyaz maskeler giyen büyük bir grup kampüse geldi ve kampı çevreleyen barikatları yıkmaya çalıştı. Birkaç saat boyunca karşı göstericiler kampa ve içeridekilere tahta ve metal bariyer gibi nesneler fırlattı. Defalarca kavga çıktı.

Bazıları kampa zorla girmeye çalıştı ve Filistin yanlıları kendilerini savunmak için biber gazı kullandı. Kampın içine havai fişekler de atıldı.

Kaliforniya Otoyol Devriyesi, Los Angeles Polis Departmanı (LAPD) ve diğer kolluk güçleri yaklaşık üç saat boyunca saldırıya müdahale etmedi. Yavaş müdahale eleştirilere ve soruşturma çağrılarına yol açtı.

UCLA Şansölyesi Gene Block olayı ‘kampüsümüzün tarihinde karanlık bir sayfa’ olarak nitelendirdi ve üniversitenin ‘son olaylar ışığında kendi güvenlik süreçlerimizi dikkatle incelediğini’ söyledi.

Sopalı grubun ardından polisten şafak baskını: Onlarca gözaltı

Çetelerin saldırısından önce, salı akşamı UCLA yönetimi kampüsteki Filistin yanlılarının kurduğu kampın ‘yasadışı’ olduğunu ve üniversite politikasını ihlal ettiğini ilan etmişti.

Dünkü İsrail yanlısı saldırının ardından bugün de gece saatlerinde çevik kuvvet teçhizatı giymiş yüzlerce polis, yaklaşık 400 Filistin yanlısı protestocunun bulunduğu kampa şafak baskını düzenleyerek göstericileri ses bombaları ve coplarla dağılmaya zorladı. 

‘Kampı temizleme’ operasyonunun başında Kaliforniya Otoyol Devriyesi memurları kontrplak paletlerden oluşan bir barikatla korunan çadır kampına kısmen girmeyi başardılar fakat protestocuların tutuklanmaya direnmesi üzerine geçici olarak geri çekilmek zorunda kaldılar.

Saat 02:30 (TSİ 12:30) itibariyle, kampın dışında bulunan Royce Hall yakınlarına gelen otobüsler dolusu takviye kuvvetle polis sayısı artırıldı. Bir saat sonra, polisin kampın dışında kol kola giren destekçileri geri püskürtmesi, paletleri söküp yere atması ve ses bombalarından çıkan yoğun duman arasında bölgeye girmesiyle çatışmalar sona erdi.

Yerel televizyon kanalı KABC-TV 300 ila 500 kişinin kampın içinde toplandığını, yaklaşık 2.000 kişinin de destek için barikatların dışında toplandığını tahmin ediyor.

Cumhuriyetçi Kongre üyeleri kampüslerde öğrencilerle tartışıyor

Öte yandan muhafazakâr Temsilciler Meclisi milletvekilleri çarşamba günü George Washington Üniversitesinde (GW) protestocularla tartıştı ve üniversitenin uyarılarına rağmen hâlâ devam eden Filistin yanlısı kampı dolaştı.

Sosyal medyada yayınlanan videolarda Cumhuriyetçi Temsilciler Lauren Boebert, Byron Donalds), Anna Paulina Luna, James Comer ve diğerleri GW’de kalabalığa hitap ederken ve kalabalık protestolar arasında ilerlerken görülüyor.

Boebert özellikle kampın yakınındaki George Washington heykelinin üzerine örtülen Filistin bayrağına karşı çıktı ve heykele yaklaşıp bayrağı çekiştirerek kaldırmaya çalışırken görüldü. Temsilci, heykelin ‘federal mülk’ olduğunu belirterek etrafındakilere bayrağı kaldırmaları talimatını verdi.

Başka bir noktada, bir kalabalığın önünde konuşurken Boebert, fakülte konuyu ele almazsa federal fonları kesmekle tehdit etti.

Luna ise yaptığı konuşmada eylemcilerin ‘öğrenci olmayan profesyonel organize protestocular’ olduğunu öne sürdü. Filistin yanlısı eylemcilerin, Holokost’a işaret eden ‘nihai çözüm’ yazılı pankartlar taşıdıklarını öne süren Temsilci, insanların eğitim görmelerinin ‘kasıtlı olarak engellendiğini’ söyledi.

Demokrat New York Belediye Başkanı Adams, Filistin bayrağından rahatsız

New York Şehri Belediye Başkanı Eric Adams, ABD okullarının kampüslerinde başka bir ülkenin bayrağının dalgalanmasına izin vermesinin ‘alçaklık’ olduğunu söylerken, Columbia Üniversitesi kampüsündeki Filistin yanlısı protestoları yüzlerce çevik kuvvet polisinin dağıtmasının ardından New York Polis Departmanını (NYPD) savundu.

New York polisinin bir gecede yaklaşık 300 kişiyi gözaltına almasının ardından çarşamba günü düzenlediği basın toplantısında Adams, polisin Columbia’daki protestoların yanı sıra New York’taki City College’da göstericilerin Amerikan bayrağını indirdiği bir protestoyu içeren bir dizi video göstermesinin ardından sinirlendi.

Adams, “Videonun bir diğer önemli kısmı da sonundaydı. Bu bizim bayrağımız, millet. Binalarımızı ele geçirip başka bir bayrak asamazsınız. Bu başkaları için iyi olabilir ama benim için değil,” dedi.

Adams, “Amcam bu ülkeyi savunurken öldü ve bu kadın ve erkekler hayatlarını ortaya koydular ve okulların ülkemizde başka bir ülkenin bayrağının dalgalanmasına izin vermesi alçaklıktır. Bu yüzden, Amerikalı olmaktan gurur duyduğum için beni suçlayın. Yaşam tarzımızı kimseye teslim etmiyoruz,” dedi.

Adams, her ikisi de Filistin yanlısı protestolara sahne olan iki okuldaki iki olayı birbirine karıştırıyor gibi görünüyor. Columbia’daki öğrenciler Hamilton Hall binasını işgal etmiş ve binanın bir penceresinin dışına Filistin bayrağı asmışlardı.

Demokratlar kampüs protestolarının bastırılması konusunda bölündü

Öte yandan Demokratların, kampüslerdeki protestoların sert polis müdahaleleri ile bastırılması konusunda bölündüğü görülüyor.

Örneğin Senato Demokratları, kolej ve üniversite rektörlerini kampüs protestolarını bastırmaya çağırıyor. Fakat partideki önde gelen ‘ilericiler’ öğrencilerin protesto haklarını savunuyor ve federal hükümetin ülke genelindeki kampüslere müdahale etmesi çağrılarına karşı çıkıyorlar.

Nevada’nın Demokrat Senatörü Jacky Rosen, “Yahudi öğrencilerin ya da herhangi bir öğrencinin kampüste zarar görmesi yüzde 100 kabul edilemez. Bunu kampüs kampüs görüyorsunuz ve artık fiziksel şiddet var. Bu saf, bariz bir antisemitizmdir ve durdurulması gerekir. Buna müsamaha gösterilmemelidir,” dedi.

Ohio Senatörü Sherrod Brown ise, “Hepimiz antisemitizm, nefret ve şiddetin kabul edilemez olduğunu güçlü bir şekilde dile getiriyoruz,” ifadelerini kullandı. Brown, Hamilton Hall’u işgal eden protestoculara karşı ‘yasaların uygulanmasını’ istedi.

Cumhuriyetçiler daha fazlasını istiyor

Başkan Joe Biden’ın Columbia’ya yönelik polis baskınına yeşil ışık yakmasına rağmen bazı Cumhuriyetçiler Biden’ı kampüs protestoları konusunda daha açık sözlü olmamakla eleştiriyor. 

Senato Cumhuriyetçi Lideri Mitch McConnell Adalet Bakanlığını Yahudi öğrencilerin medeni haklarının olası ihlallerini soruşturmaya çağırdı.

McConnell Senato kürsüsünde yaptığı konuşmada, “Eğer fildişi kulede ve Biden yönetiminde ahlaki netlik hakim olmazsa, bu özellikle utanç verici bir olay olarak tarihe geçebilir,” dedi.

Senato Cumhuriyetçi Konferans Başkanı John Barrasso da Biden’a ‘düzeni tesis etmesi’ çağrısında bulundu.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English