Avrupa
İsveç, 64 bin nükleer sığınak hazırlıyor

İsveç, Avrupa’daki artan savaş tehdidi gerekçesiyle 64 bin sivil savunma sığınağını nükleer, kimyasal ve biyolojik saldırılara karşı modernize etmek üzere 100 milyon kronluk (9,2 milyon avro) yatırım başlattı. İsveç Acil Durumlar Teşkilatı (MSB), çalışmaların 2-3 yıl süreceğini belirtirken, Başbakan Ulf Kristersson da ‘Rusya tehdidinin’ uzun vadeli olduğunu iddia ederek savunma harcamalarının artırılacağını açıkladı.
İsveç, Avrupa’daki savaş tehdidi gerekçesiyle sivil savunma sığınaklarını yenilemek için 100 milyon kron (9,2 milyon avro) yatırım yapacak.
İsveç Acil Durumlar Teşkilatı (MSB), yetkililerin planına göre ülkedeki 64 bin sığınağın tamamının vatandaşları olası bir nükleer saldırı ile kimyasal ve biyolojik silahlara karşı koruyacak şekilde modernize edileceğini bildirdi.
MSB, çalışmaların iki ila üç yıl süreceğini öngörüyor.
Ülkenin sığınak ağı, dünyadaki en büyüklerden biri olarak kabul ediliyor ve ülke nüfusunun yaklaşık üçte ikisine denk gelen 7 milyon kişiyi barındırma kapasitesine sahip.
Hâlihazırda, her biri birkaç bin kişi kapasiteli 25 büyük sığınağın yenilenme çalışmalarına başlandı.
İsveç Başbakanı Ulf Kristersson, mart ayı sonunda yaptığı açıklamada, savunma harcamalarını Soğuk Savaş döneminden bu yana rekor seviyeye çıkarma niyetinde olduklarını belirtti.
Başbakan Kristersson, yeni strateji çerçevesinde harcamaların 2030 yılına kadar Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın (GSYİH) yüzde 3,5’ine yükseltileceğini ifade etti.
Kristersson’a göre, ordunun modernizasyonu hazineye yaklaşık 300 milyar krona (yaklaşık 28 milyar avro) mal olacak.
İsveç, Rusya’nın Ukrayna’ya dönük askeri müdahalesinin ardından silahlı kuvvetlerini yenileme ve sivil savunmasını güçlendirme çalışmalarına hız verdi.
Bu dönemde ülke, 200 yılı aşkın süredir devam eden tarafsızlık politikasına son vererek NATO’ya üyelik başvurusunda bulundu ve 7 Mart 2024 tarihinde ittifaka resmen katıldı.
İsveç hükümeti ve Genelkurmay Başkanı, vatandaşlara olası bir savaşa hazırlıklı olmaları yönünde çağrılar yaptı.
İsveç, Kırım’ın Rusya Federasyonu’na bağlanması sonrasında zorunlu askerlik hizmetini yeniden yürürlüğe koymuş ve Baltık Denizi’ndeki Gotland Adası’nı yeniden askerîleştirmişti.
Ülke, şimdi de savunma harcamalarını istikrarlı bir şekilde artırıyor.
Harcamaların 2025 yılında 138 milyar krona (GSYİH’nin yüzde 2,4’ü) ulaşması hedefleniyor.
MSB, kasım ayında halka savaş ve diğer acil durumlara yönelik tavsiyeler içeren broşürler dağıttı.
Broşürde, “Güvenli olmayan bir dünya, hazırlık seviyesinin artırılmasını gerektiriyor. İsveç’e yönelik askeri tehdit arttı ve en kötüsüne, yani silahlı bir saldırıya hazırlıklı olmalıyız,” ifadeleri yer aldı.
Başbakan Kristersson, geçtiğimiz ocak ayında yaptığı bir açıklamada, İsveç’in “savaşta olmadığını ancak barış içinde de sayılamayacağını,” zira ülkenin “bilgisayar korsanları, para, dezenformasyon ve sabotaj kullanılarak” yürütülen hibrit saldırılara maruz kaldığını belirtti.
Kristersson, “Görünen o ki Rusya tehdidi uzun vadeli. Savunmamız da buna göre şekillenmeli,” diye vurguladı.
Avrupa
Almanya ve Britanya ‘dostluk’ antlaşması imzalamaya çok yakın

Planlar hakkında bilgi sahibi yetkililere göre, Almanya ve Britanya önümüzdeki ay önemli bir ikili dostluk anlaşması imzalamaya hazırlanıyor.
İki hükümet, Britanya Başbakanı Keir Starmer’ın Almanya’ya yaptığı ilk ziyaret sırasında “benzeri görülmemiş” büyük ölçekli bir anlaşma imzalayacaklarını duyurmuştu.
Starmer, bunu AB ülkeleriyle ilişkileri “resetleme” sürecinin bir parçası olarak nitelendirmiş ve Brexit ile kopan ticaret ve güvenlik bağlarını yeniden kurma çabası olarak değerlendirmişti.
Fakat anlaşma tamamlanmak üzereyken, Almanya’daki hükümet karmaşası işleri rayından çıkardı. Diplomatlar, dönemin Şansölyesi Olaf Scholz’un koalisyonunun çökmesi üzerine müzakereleri durdurma kararı aldı.
Zira Alman yasaları, anlaşmanın imzalanıp imzalanmayacağına ve ne zaman imzalanacağına yeni hükümetin karar vermesini gerektiriyordu.
Bir diplomat Euractiv’e verdiği demeçte, yeni muhafazakâr-sosyal demokrat koalisyonunun göreve başlamasıyla müzakerelerin kısa sürede yeniden başladığını ve şu anda tamamlanmak üzere olduğunu söyledi.
Diplomat, “Şansölye Merz, Başbakan Starmer ile, ilgili dışişleri bakanlıklarının liderliğinde iyi bir şekilde ilerleyen Alman-İngiliz anlaşması müzakerelerinin artık hızla sonuçlandırılması konusunda anlaştı,” dedi.
Gerekli Alman kabine kararı ve imzalanmanın “yakında” gerçekleşebileceğini de ekledi.
Zamanlama konusunda bilgilendirilen başka bir yetkiliye göre, bu tarih 17 Temmuz gibi erken bir tarihte olabilir.
Görüşmelere katılan Alman milletvekilleri, anlaşmanın önemini ülkenin Fransa ile imzaladığı büyük ölçekli dostluk anlaşmalarıyla karşılaştırdı.
İki ülke, Fransız-Alman ilişkilerini yeni bir düzeye taşıyan ve ortak bir parlamento meclisi kurulmasını sağlayan Élysée Antlaşması ve Aachen Antlaşması ile birbirine bağlı.
SPD’nin o zamanki dış ilişkilerden sorumlu milletvekili Nils Scmid, geçen sene yaptığı açıklamada, “Fransa, Almanya ve Birleşik Krallık arasında bir tür üçlü ilişki olacak,” demişti. Fransa-Almanya anlaşmalarına ek olarak, Fransa ve Birleşik Krallık Lancaster House Antlaşması ile birbirine bağlı.
Schmid, bu belgenin iki hükümet ve parlamento arasındaki alışverişi kurumsallaştırmasını ve daha yakın kültürel bağlar kurmasını umuyordu. Bir İngiliz hükümet kaynağına göre, İngiliz tarafı anlaşmanın sıradan insanların yaşamlarına pratik bir etkisi olmasını ve Starmer’ın büyümeye verdiği önemi yansıtmasını istiyordu.
Fakat somut iyileştirme yapılabilecek birçok alanın AB’nin yetki alanına girmesi bir engel oluşturdu. Schmid, anlaşmanın bu alanlara dokunmaması gerektiğini açıkladı.
Anlaşma, İngiltere’nin Almanya ile ilk savunma işbirliği anlaşması olan Trinity House Antlaşmasını da içermesi bekleniyor. Bu belge geçen yıl imzalandı ve Alman hükümeti bunu “İngiltere’nin Avrupa’ya yönelik yeni yöneliminin bir ifadesi” olarak nitelendirdi.
AB ve Britanya da geçen ay kendi savunma ve güvenlik paktını imzaladı ve Brexit sonrası ticaret ilişkilerindeki bazı engelleri azaltmak için ilke anlaşması yaptı.
Avrupa
Finlandiya ‘Rusya tehdidini’ gerekçe göstererek mayın yasağından çıkıyor

Finlandiya parlamentosu, Rusya’dan kaynaklandığı iddia edilen tehditleri gerekçe göstererek, anti-personel mayınların kullanımını, üretimini ve depolanmasını yasaklayan Ottava Sözleşmesi’nden çekilme kararı aldı. Reuters haber ajansına göre yapılan oylamada 18 milletvekili karşı oy kullanırken 157 milletvekili çekilme yönünde oy verdi.
Finlandiya parlamentosu, anti-personel mayınların kullanımını, üretimini ve depolanmasını yasaklayan Ottava Sözleşmesi’nden ülkenin çekilmesi yönünde karar aldı.
Reuters haber ajansının aktardığına göre, parlamentoda yapılan oylamada 18 milletvekilinin ret oyuna karşılık 157 milletvekili tasarının kabulü yönünde oy kullandı.
Finlandiya Savunma Bakanı Antti Häkkänen, Rusya’dan gelebilecek olası saldırılara işaret ederek kararı savundu.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri António Guterres’in endişelerine yanıt olarak Häkkänen, “Hükümetimizin ve parlamentomuzun, Finlandiya’ya yönelik bir saldırı riskini azaltacak önlemleri almakla yükümlü olduğuna inanıyorum,” ifadelerini kullandı.
Norveç, Finlandiya’nın kara mayını antlaşmasından çıkma hamlesini eleştirdi
Süreç altı ay sonra başlayacak
Habere göre Finlandiya, anlaşmadan çekildiğini diğer taraf ülkelere ve BM’ye resmi olarak bildirdikten altı ay sonra mayın stoklamaya başlayabilecek.
Bu karar, BM Genel Sekreteri Guterres’in 16 Haziran’da mevcut sözleşmelere bağlı kalınması ve bu sözleşmelerden çekilmeye yönelik “her türlü adımın derhal durdurulması” gerektiği yönündeki açıklamasına rağmen alındı.
Baltık ülkeleri de niyetini açıklamıştı
Finlandiya’nın bu adımı, bölgedeki diğer ülkelerin benzer hamlelerini takip ediyor. Mart ayı ortasında Litvanya, Letonya, Estonya ve Polonya da Ottava Sözleşmesi’nden çekilme niyetlerini açıklamıştı.
Söz konusu ülkeler, Belarus ve Rusya ile sınırı olan devletlere yönelik askeri tehditlerde önemli bir artış olduğunu belirtmiş ve bu ülkelerin “caydırıcılık ve savunma potansiyelini güçlendirmenin önemli olduğunu” vurgulamışlardı.
Litvanya, Rusya ve Belarus sınırına mayın döşemek için 1,1 milyar avro harcayacak
Avrupa
Filistin yanlısı aktivistler İngiltere’nin en büyük hava üssünde uçak tahrip etti

Filistin yanlısı aktivistler bugün (20 Haziran) İngiltere’deki en büyük Kraliyet Hava Kuvvetleri (RAF) üssüne girerek, İngilizlerin Gazze’deki İsrail savaşına verdiği desteği protesto etmek için askeri uçaklara zarar verdiklerini iddia ettiler.
Kampanya grubu Palestine Action, üyelerinin Oxfordshire’daki RAF Brize Norton üssüne girerek iki Airbus Voyager uçağının motorlarına kırmızı boya sıktıklarını ve levye ile “daha fazla hasar verdiklerini” söyledi.
Grup tarafından X’te yayınlanan bir videoda, iki protestocunun elektrikli scooterlarla pistten geçtikten sonra, yeniden kullanılmış yangın söndürücülerle motorlara boya sıktığı görülüyor.
Açıkalamada, “Eylemciler askeri üsse girmeyi başarmakla kalmadı, aynı zamanda fark edilmeden kaçmayı da başardılar,” denildi.
Brize Norton’daki olay, İngiliz ordusunun İsrail’in Gazze’deki saldırısına verdiği desteği protesto eden grupların son eylemi ve Birleşik Krallık’taki bir askeri üsse başarılı bir şekilde girilmesinin nadir örneklerinden biri.
Muhafazakâr Parti’nin gölge savunma bakanı Mark Francois, “Silahlı teröristler bile olabilecek ‘protestocuların’ güvenli olması gereken bir RAF hava üssüne nasıl girmeyi başardıkları konusunda [Savunma Bakanlığının] cevaplaması gereken ciddi sorular ortaya çıktı,” dedi.
Kampanyacılar tarafından hedef alınan Voyager filosu, 109 tona kadar yakıt taşıyabilen ve NATO operasyonlarını desteklemek için RAF tarafından rutin olarak kullanılan bir dizi havadan havaya yakıt ikmal tankeri.
Savunma Bakanlığı, kampanyayı “vandalizm” olarak nitelendirdi ve olayın soruşturulması için polisle yakın işbirliği içinde olduğunu açıkladı.
Thames Valley Polisi, “RAF Brize Norton’a girerek suç teşkil eden hasara yol açan kişiler olduğuna dair ihbar aldık. Soruşturma başlatıldı ve Savunma Bakanlığı Polisi ve RAF Brize Norton’daki ortaklarımızla işbirliği içindeyiz. Sorumluların bulunması ve tutuklanması için soruşturma devam ediyor,” dedi.
İngiliz hükümeti geçen hafta, Orta Doğu’daki üslere yeni bir grup RAF savaş uçağı ve diğer İngiliz askeri uçakları göndereceğini açıklayarak, İran ile tırmanan gerginlikte İsrail’e savunma desteği sağlayabileceğini ima etti.
Palestine Action yaptığı açıklamada, “İsrail hükümetini kamuoyuna kınamasına rağmen, İngiltere askeri kargo göndermeye, Gazze üzerinde casus uçakları uçurmaya ve ABD/İsrail savaş uçaklarına yakıt ikmali yapmaya devam ediyor. İngiltere sadece suç ortağı değil, aktif bir katılımcı,” dedi.
İngiliz tedarikçiler İsrail’in silah ithalatının küçük bir yüzdesini oluştursa da, hükümet halkın çatışmadan çekilmesi yönündeki artan baskısıyla karşı karşıya. İngiltere geçen yıl İsrail’e bazı ihracat lisanslarını askıya alacağını açıklamıştı.
-
Görüş4 gün önce
Çin, İsrail’i Kınamaktan Daha Fazlasını Yapabilir mi?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Trumpizmin gerici ideoloğu: Curtis Yarvin
-
Asya1 hafta önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Ortadoğu2 gün önce
İsrail’de hangi ‘halk’ yaşıyor?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Mevcut jeopolitik değişiklikleri anlamak: Sergey Karaganov ile mülakat
-
Diplomasi5 gün önce
Çinli akademisyen İsrail-İran savaşını Harici’ye değerlendirdi: İran, Çin için stratejik öneme sahip
-
Görüş2 hafta önce
Avrupa’nın savunma özerkliği ve Almanya’nın askerî rolü dönüm noktasında
-
Görüş2 hafta önce
Silahlar sustu, şimdi artılar eksiler hanesine bakma zamanı – 3