Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

Ordu ile Netanyahu arasında “Hamas” krizi

Yayınlanma

İsrail ordu sözcüsü Daniel Hagari, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun savunduğu “Hamas’ın ortadan kaldırılması hedefi” ile ilgili “Hamas, insanların kalplerine kök salmıştır. Hamas’ı ortadan kaldırabileceğimizi düşünenler yanılıyor” dedi.

Hagari, Kanal 13 televizyonuna, İsrail’in büyük bir insanlık felaketine yol açtığı Gazze’deki saldırılarına ilişkin açıklamada bulundu.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun savunduğu “Hamas’ın ortadan kaldırılması hedefine” ilişkin konuşan Hagari, “Hamas’ı yok etme fikri halkın gözüne kum atmaktır” ifadesini kullandı. Hagari, “Hamas bir fikirdir, siyasi partidir. İnsanların kalplerinde kök salmıştır. Hamas’ı ortadan kaldırabileceğimizi düşünenler yanılıyor” diye konuştu.

“Hamas’ın yerine başka bir şeyin geliştirilmesini” öneren Hagari, Gazze’deki tüm esirlerin askeri saldırılarla geri getirilmesinin de “imkânsız” olduğunu söyledi.

Netanyahu da Hagari’nin açıklamalarına tepki göstererek, güvenlik kabinesinin Gazze’deki saldırılara ilişkin “Hamas’ın askeri ve idari olarak yok edilmesi hedefinin bulunduğunu ve İsrail ordusunun da bunu yapmakla yükümlü olduğunu” savundu.

Bunun üzerine IDF Sözcülüğü bir açıklama yayınlayarak ordunun Hamas’ın yönetim ve askeri kabiliyetlerini yok etmek de dahil hükümetin koyduğu savaş hedeflerine bağlı olduğunu söyledi ve Hagari’nin röportajda “Hamas’ı bir ideoloji ve fikir olarak ortadan kaldırmaktan” bahsettiğini belirtti.  “Aksini iddia etmek, sözleri bağlamından koparmaktır” diye ekledi.

Ordu ile Netanyahu arasındaki anlaşmazlık Hagari’nin açıklamaları ile sınırlı değil.

Savunma Bakanı Yoav Gallant mayıs ayında Netanyahu’yu savaş sonrası Gazze’nin yönetimine ilişkin planları ilerletmeye çağırmış ve Hamas’ın yerine bir alternatif bulamamanın İsrail’in askeri başarılarını baltalayacağı, zira Hamas’ın yeniden toparlanıp bölgenin kontrolünü yeniden ele geçirebileceği uyarısında bulunmuştu. Ayrıca Gallant, Netanyahu’nun koalisyonundaki bazı aşırı sağcı üyelerin savunduğu savaştan sonra Gazze’de İsrail askeri ve sivil yönetimini olması gerektiğine ilişkin açıklamalara karşı çıkıyor.

İsrail basınına göre IDF Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi ve Şin Bet başkanı Ronen Bar da son zamanlarda Netanyahu ile stratejik planlama konusunda anlaşmazlığa düşerken Ulusal Birlik lideri Benny Gantz, savaş sonrasına ilişkin bir plan olmadığı gerekçesiyle geçen hafta acil savaş hükümetinden istifa etti.

Öte yandan ordu ile Netanyahu son günlerde Gazze’nin güneyindeki yol boyunca çatışmalarda “taktiksel duraklamalar” yapılması konusunda da karşı karşıya geldi. IDF Netanyahu’nun eleştirdiği bu duraklamaların Gazze’ye giren yardım miktarını artırma talimatıyla uyumlu olduğunu söyledi.

Netanyahu pazar günkü kabine toplantısında “Hamas’ın kabiliyetlerini yok etme hedefine ulaşmak için askeri liderlik tarafından her zaman kabul edilmeyen kararlar almak zorunda kaldım” dedi.

Ayrıca Prusya ile ilgili bir espriye gönderme yaparak “Ordusu olan bir devletimiz var, devleti olan bir ordumuz değil” diyerek IDF’i açıkça hedef aldı.

ORTADOĞU

Witkoff’un yeni ateşkes önerisine Hamas’tan itiraz

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump’ın Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff, Katar’ın başkenti Doha’da devam eden Gazze’de ateşkes müzakereleri kapsamında yeni bir teklif sundu. Yeni tekliflerin “anlaşmayı ihlal etmeyi” amaçladığına işaret eden Hamas, “İsrail saldırılara yeniden başlarsa halkımızı savunmaktan başka seçeneğimiz kalmayacak” dedi.

İsrail devlet televizyonu KAN’ın haberine göre, Witkoff, taraflara Gazze’ye insani yardımın yeniden başlaması karşılığında sınırlı şekilde esir takasının gerçekleşmesi yönünde bir teklif sundu. Teklifin ayrıca Gazze’de ateşkes ve esir takası anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin müzakereleri de içerdiği kaydedildi. Yeni teklife göre, ateşkesin 50 güne uzatılacağı ve serbest bırakılacak esir sayısının müzakerelere bağlı olacağı aktarıldı.

İsrail’in Kanal 12 televizyonu da Witkoff’un daha fazla esirin (10) serbest bırakılmasını öngören ilk teklifin uygulanabilir olmadığını fark ettikten sonra arabuluculara, Gazze Şeridi’ndeki tüm ABD vatandaşı esirler dahil olacak şekilde, sağ 5 esirin serbest bırakılması ve 9 esirin cenazesinin teslim edilmesi teklifinde bulunduğunu kaydetti. Habere göre, Witkoff, Gazze Şeridi’nde ramazan ayını ve Yahudilerce kutsal Hamursuz Bayramı’nı kapsayacak şekilde 50 günlük ateşkes ve Filistinli esirlerin serbest bırakılmasını teklif etti. İsrailli bir kaynağın, daha fazla esirin serbest bırakılmasını isteseler de teklifin kendileri tarafından kabul edildiğini söylediği ve “Top artık Hamas’ın sahasında” dediği aktarıldı.

Hamas’ın, Gazze’ye yönelik tüm saldırıların durması, İsrail’in Gazze Şeridi’nden tamamen çekilmesi konusunda ısrar ettiği ve buna ilişkin taahhüt istediği belirtildi.

The Jerusalem Post gazetesinin haberinde ise Witkoff’un yeni ateşkes teklifinin 1 Mart-20 Nisan tarihleri arasındaki 50 günü kapsadığı ve bu süreçte müzakerelerin devam edeceği kaydedildi. Haberde, İsrailli bir kaynağın “anlaşmaya varılabileceği konusunda iyimser olduklarını ve müzakere heyetinin Katar’da kalmasının iyi bir işaret olduğunu” söylediği aktarıldı.

Hamas: Yeni öneriler anlaşmayı ihlal ediyor

Hamas ise yeni ateşkes önerilerinin “anlaşmayı ihlal etmeyi” amaçladığını belirtti.

Hamas Sözcüsü Hazim Kasım, Telegram’dan yaptığı açıklamada, Doha’da arabulucularla görüşmelerin devam ettiğini aktardı. Kasım, “Savaşa dönmemeyi, Gazze Şeridi’nin tamamından çekilmeyi, Gazze’den çekilmeyi ve Philadelphia Koridoru’ndan çekilmeye başlamayı taahhüt eden anlaşmanın şartlarını uygulamaya ve ikinci aşamanın uygulanmasına geçme konusuna bağlıyız” ifadesini kullandı.

İsrail’in ateşkes anlaşmasının insani protokolünü uygulamadığını vurgulayan Kasım, şunları kaydetti: “Yeniden savaşa dönmek istemiyoruz ve işgal (İsrail) saldırılara yeniden başlarsa halkımızı savunmaktan başka seçeneğimiz kalmayacak.”

Öte yandan Doha’da müzakereler devam ederken Hamas Liderlik Konseyi Başkanı Muhammed İsmail Derviş, İslami Cihad Hareketi Genel Sekreteri Ziyad en-Nehhale ve yardımcısı Muhammed el-Hindi ile bir araya geldi. Görüşmede, ateşkes anlaşmasının uygulanmasındaki gelişmeler, İsrail’in ihlalleri ve müzakerelerin yeniden başlatılması için son iki gündür yapılan görüşmeler ele alındı. Görüşmeyle ilgili Hamas’tan yapılan açıklamada “tarafların Filistin direnişinin, ateşkes anlaşmasında imzalanan maddelerin sadakatle uygulanması konusunda kararlı ve bu uygulamaları tamamlamaya tam olarak hazır olduğu” vurgulandı.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

HTŞ-SDG arasında “anayasa” krizi

Yayınlanma

Ahmet Şara-Mazlum Abdi

Suriye’de Heyet Tahrir Şam (HTŞ) yönetiminin lideri Ahmed Şara, geçici anayasanın temel hükümlerinin belirlendiği bildirgeye imza attı. Hafta başında HTŞ ile anlaşma imzalayan SDG’nin öncülük ettiği Suriye’nin kuzeyindeki fiili yönetim, anayasa taslağındaki maddelerin “Baas rejiminin dayandığı yasalarla birebir aynı” olduğu gerekçesiyle reddetti.

SDG’nin liderliğinde kendini “Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi” olarak adlandıran fiili yönetim adına yapılan açıklamada, “Baas rejiminin yıkılmasının üzerinden aylar geçmesine ve bu rejime ve onun baskıcı uygulamalarına karşı başkaldıran Suriye halkının sevincine rağmen Şam’da, ‘Anayasa Taslağı’ bildirisi yayımlandı” ifadelerine yer verildi.

Açıklamada, anayasa taslağındaki maddelerin “Baas rejiminin dayandığı yasalarla birebir aynı” olduğu iddia edildi ve “Suriye’nin gerçekliğinden ve çeşitliliğinden uzak” olduğu belirtildi.

Açıklamada, anayasa taslağının Kürtler, Araplar, Asuriler ve diğer etnik ve dini gruplar da dahil Suriye’nin ulusal yapısının temel bileşenlerini dışladığı ifade edilerek, taslağı bu haliyle reddettikleri ve kınadıkları belirtildi.

“Bu sözde anayasal çerçeve, Suriye halkının ve çeşitli topluluklarının taleplerini yansıtmıyor” denilen açıklamada, “Suriye halkı bu tür uygulamalara karşı ayaklandı ve bu modası geçmiş yaklaşıma geri dönüş, ulusun yaralarını daha da derinleştirecektir” ifadelerine yer verildi.

Açıklamada “Olması gereken doğru anayasa, tüm topluluklar tarafından birlikte hazırlanan ve üzerinde mutabakata varılan bir anayasadır. Umuyoruz ki bazı dışlayıcı, dar görüş ve düşünceler bizi tekrar başa döndürmez. Ancak bu sayede Suriye’de sürdürülebilir demokratik bir geleceğin temeli olarak hizmet edebilir” denildi.

Anayasanın kaynağı: İslam hukuku

HTŞ yönetimi ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında 10 Mart Pazartesi günü anlaşmaya varılmıştı. HTŞ yönetiminin lideri Ahmed Şara ile SDG’nin lideri Mazlum Abdi arasında imzalanan anlaşma kapsamında SDG’nin Suriye devlet kurumlarına entegrasyonunu öngörülmüştü.

Şara, SDG ile varılan anlaşmadan üç gün sonra dün, geçici anayasanın temel hükümlerinin belirlendiği 53 maddelik bildirgeyi imzaladı. Bildirgeye göre anayasada “Cumhurbaşkanının dini İslam’dır ve İslam hukuku (fıkıh), yasaların temel kaynağıdır” maddesi yer alıyor.

5 yıllık bir geçiş dönemi öngören anayasada “geçici Cumhurbaşkanı” ilan edilen Şara’ya yürütme yetkisi, yasama organının üçte birini atama yetkisi ve anayasa mahkemesine yargıç atama yetkisi veriliyor. OHAL ilan etme yetkisi de Şara da olacak. Ayrıca Siyasi partiler kanunu yürürlüğe girene dek ülkedeki tüm siyasi parti faaliyetleri askıya alınıyor.

Anadolu Ajansı’na göre geçici anayasa bildirgesinde öne çıkanlar maddeler şöyle:

– Madde 1: Suriye Arap Cumhuriyeti, tam bağımsız ve egemen bir devlettir. Coğrafi ve siyasi birliği bölünemez ve herhangi bir parçasından vazgeçilemez.

– Madde 2: Cumhurbaşkanının dini İslam’dır ve İslam hukuku (fıkıh), yasaların temel kaynağıdır. İnanç özgürlüğü güvence altındadır. Devlet, tüm semavi dinlere saygı gösterir ve ibadet özgürlüğünü güvence altına alır. Ancak bu özgürlük, kamu düzenini ihlal etmemelidir.

– Madde 6: Bütün vatandaşlar, kanun önünde eşit hak ve yükümlülüklere sahiptir. Irk, din, cinsiyet veya soy farkı gözetilerek ayrımcılık yapılamaz.

– Madde 7: Dini cemaatlerin kişisel statüleri, inançlarına ve şeriatlarına uygun olarak korunur ve uygulanır. Mevcut yasalar çerçevesinde düzenlenir.

– Madde 8: Devlet, ulusal ekonomiyi sosyal adalet, serbest rekabet ve tekelin önlenmesi esasına göre düzenler. Üretim sektörlerini destekler, yatırımı teşvik eder ve yatırımcıları koruyarak sürdürülebilir kalkınmayı güçlendirir.

– Madde 13: Devlet, ifade, düşünce, basın, yayın ve medya özgürlüğünü güvence altına alır. Bu haklar, kamu düzenini korumak ve başkalarının haklarına saygı göstermek amacıyla yasayla düzenlenir.

– Madde 14: Devlet, siyasi katılım hakkını ve ulusal temellere dayalı parti kurma özgürlüğünü tanır. Parti yasasını hazırlamak için bir komisyon oluşturulacak ve bu yasa yürürlüğe girene kadar parti faaliyetleri askıya alınacaktır.

– Madde 15: Devlet, insan haklarını ve temel özgürlükleri uluslararası sözleşmelere ve insani normlara uygun şekilde korumayı taahhüt eder.

– Madde 16: Devlet, aileyi toplumun temeli olarak korur ve annelik ile çocukluğu desteklemeyi taahhüt eder.

– Madde 17: Devlet, kadının toplumsal konumunu ve aktif rolünü korumayı ve her türlü şiddet ile ayrımcılığa karşı korunmasını taahhüt eder.

– Madde 18: Devlet, çocukları istismar ve kötü muameleden korumayı, onların eğitim ve sağlık hizmetlerine erişimini güvence altına almayı taahhüt eder.

– Madde 20: Halk Meclisi, Cumhurbaşkanı tarafından atanır ve kalıcı bir anayasa kabul edilene ve yeni parlamento seçimleri yapılana kadar yasama görevini yerine getirir.

– Madde 27: Cumhurbaşkanı, devletin başı, silahlı kuvvetlerin başkomutanı ve ülkenin yönetiminden sorumlu en yüksek yetkilidir.

– Madde 35: Yargı bağımsızdır. Hakimler sadece kanuna ve vicdanlarına bağlıdır.

– Madde 36: Hiçbir suç veya ceza, yasal bir düzenleme olmadan uygulanamaz. Suçlu olduğu kanıtlanana kadar herkes masum kabul edilir. Olağanüstü mahkemeler kurulamaz.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

ABD ve İsrail Filistinlileri Gazze’den sürmek için Afrika’dan yer bakıyor

Yayınlanma

Associated Press’in, (AP) ABD’li ve İsrailli yetkililere dayandırdığı haberine göre ABD ve İsrail, Trump’ın savaş sonrası için önerdiği plan çerçevesinde, Gazze’den sürülecek Filistinlilerin yeniden yerleştirilmesi için üç Doğu Afrika ülkesinin yetkilileriyle temas kurdu.

AP’ye göre Sudan, Somali ve Somali’den ayrılan Somaliland ile gerçekleştirilen görüşmeler, ABD ve İsrail’in, ciddi tepki ve tartışmalara yol açan bu planı uygulama konusundaki kararlılığını gösteriyor. Söz konusu ülkelerin yoksul ve bazı durumlarda şiddet olaylarıyla sarsılması ise AP’ye göre Trump’ın Filistinlileri “güzel bir bölgeye” yerleştirme hedefine gölge düşürüyor.

Sudan’dan yetkililer ABD’den gelen teklifleri reddettiklerini ifade ederken, Somali ve Somaliland’dan yetkililer AP’ye herhangi bir temastan haberdar olmadıklarını söyledi.

İki Sudanlı yetkili, Trump yönetiminin Filistinlileri kabul etme konusunda hükümete yaklaştığını doğruladı. Yetkililerden biri temasların Trump’ın göreve başlamasından önce, RSF’ye karşı askeri yardım, savaş sonrası yeniden yapılanma ve diğer teşviklerle başladığını söyledi. Her iki yetkili de Sudan hükümetinin bu fikri reddettiğini söyledi. Bir yetkili “Bu öneri derhal geri çevrildi. Kimse bu konuyu bir daha açmadı” dedi.

Trump’ın planına göre, Gazze’de yaşayan 2 milyondan fazla Filistinli kalıcı olarak başka bölgelere gönderilecek. Plan, ABD’nin Gazze üzerinde kontrol sahibi olmasını, kapsamlı bir temizlik süreci yürütmesini ve bölgeyi gayrimenkul projesi olarak geliştirmesini öngörüyor.

Daha önce İsrail’in aşırı sağ kanadının hayali olarak görülen bu fikir, Trump’ın geçen ay Beyaz Saray’da yaptığı bir toplantıda gündeme getirmesinin ardından, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu tarafından “cesur bir vizyon” olarak nitelendirildi.

Gazze’deki Filistinliler öneriyi reddetti ve İsrail’in göçün gönüllü olacağı yönündeki iddialarını kabul etmedi. Arap ülkeleri de plana şiddetle karşı çıkarak Filistinlilerin bölgede kalmasını öngören alternatif bir yeniden inşa planı önerdi. İnsan hakları grupları da Filistinlileri göçe zorlamanın ya da baskı yapmanın potansiyel bir savaş suçu teşkil edebileceğini belirtiyor.

Buna rağmen Beyaz Saray, Trump’ın “vizyonunun arkasında durduğunu” açıkladı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English