Bizi Takip Edin

Amerika

WSJ: SpaceX, Amerikan askeri kurumlarıyla bağını derinleştiriyor

Yayınlanma

Wall Street Journal’da (WSJ) yer alan habere göre Elon Musk’ın şirketi SpaceX, ABD istihbarat ve askeri kurumlarıyla bağlarını derinleştiriyor. WSJ, SpaceX’in en az bir büyük gizli sözleşme kazandığını ve ulusal güvenlik müşterileri için Starshield adlı gizli bir uydu programını genişlettiğini aktarıyor.

WSJ’nin gördüğü belgelere göre şirket 2021’de ABD hükümetiyle 1,8 milyar dolarlık gizli bir sözleşme imzaladı. SpaceX, belgelerde sözleşmeden elde edilen fonların önümüzdeki yıllarda gelir bileşiminin önemli bir parçası olmasının beklendiğini söyledi. Hükümetteki müşterisinin adını ise açıklamadı.

WSJ’ye göre anlaşmanın büyüklüğü ve gizliliği, uzay endüstrisinde baskın bir güç olan SpaceX ile ulusal güvenlik kurumu arasında artan bir karşılıklı bağımlılığı gösteriyor.

Musk’ın gizemli şirketi Starshield: Pentagon ve istihbaratın göz bebeği

SpaceX’in ABD savunma kurumları ile yaptığı çalışmalar, uzun süredir gizli ve askeri uyduları fırlatmayı içeriyor. Pentagon, Ukrayna ordusuna SpaceX’in Starlink geniş bant internet hizmetiyle vererek Musk ile işbirliği yapıyor.

SpaceX’in hükümet içindeki müşterileri için özel olarak tasarlanan ve liderleri arasında eski bir Hava Kuvvetleri generalini sayan Starshield birimi hakkında daha az şey biliniyor. Starshield, onlarca Pentagon ortağına iletişim hizmetleri sağlamak için geçen ağustos ayında ordudan 70 milyon dolarlık bir anlaşma kazandı. Bununla birlikte, grup büyük ölçüde kamuoyundan uzak bir şekilde faaliyet gösterdi.

Şirketin başkanı Gwynne Shotwell geçen mayıs ayında katıldığı bir etkinlikte, “Halka açık bir forumda ne söyleyebileceğimden asla emin olmadığımda, ağzımı kapatmaya meyilliyim. Ancak istihbarat topluluğu ile SpaceX arasında çok iyi bir işbirliği olduğunu söyleyebilirim,” demişti. 

SpaceX, 2022’nin sonlarında kamuoyuna açıklanan bir web sayfasında Starshield’ı güvenli iletişimi yönetebilen, dünya hakkında veri yakalayabilen veya yörüngedeyken hükümet için sensörler veya diğer gözlem araçlarını taşıyabilen uydular olarak tanımladı. 

Starshield’ın çevrimiçi iş ilanları, çok gizli izinlerin yanı sıra Savunma Bakanlığı ve istihbarat topluluğuyla çalışma deneyimine sahip kişileri arıyor.

Musk’ın yükselişi gizli bir istihbarat sözleşmesi ile başladı

İlan edilen bir pozisyon için aranan kişinin, Starshield’ı Pentagon’un muharip komutanlıklarında (dünya çapındaki askeri operasyonları veya ulaşım ve siber güvenlik gibi belirli işlevleri denetleyen bölümler) temsil etmesinin gerektireceği söyleniyordu.

SpaceX, kuruluşundan bu yana ulusal güvenlik kuruluşlarıyla çalıştı. Musk, şirketi 2002 yılında kurduktan kısa bir süre sonra, açıklanmayan bir ABD istihbarat müşterisiyle bir lansman sözleşmesi kazandı. Daha sonra SpaceX, askeri kurumlar ve casus kurumları için düzenli uydu fırlatmaları yapmaya başladı.

Şirket ayrıca, uydu teknolojileri için önemli ulusal güvenlik müşterileri kazandı. WSJ’nin ‘konuya aşina kişiler’den aktardığına göre, bu tip müşteriler arasında Ulusal Keşif Ofisi (NRO) de var.

NRO, federal hükümetteki ulusal güvenlik ve sivil kurumları desteklemek için uydu verilerini kullanan farklı Pentagon şubelerinden ve Merkezi İstihbarat Teşkilatı’ndan (CIA) personel bulunduruyor. Kurumun varlığı 1992 yılına kadar devlet sırrıydı. NRO’nun SpaceX’in hangi uydu teknolojisini kullandığı belirlenemedi.

Komutanlar güçlü ama büyük uydular yerine hızlı yapılan ‘uydu sürüleri’ istiyor

Elon Musk ve şirketlerinin istihbarat ve ordu kurumlarıyla işbirliği geliştirmesinde şirketin önemli yöneticilerinden Gwynne Shotwell’in başrol oynadığı da haberde verilen bilgiler arasında.

Konuya aşina olan kişiler, 2020’de Hava Kuvvetlerinden general olarak emekli olduktan sonra SpaceX’e katılan Terrence O’Shaughnessy’nin Starshield’de üst düzey bir rolü olduğunu söylüyorlar. Bir ticaret grubunun web sitesinde yayınlanan bir biyografi, onu ‘SpaceX ile ilgili konularda Elon Musk’ın Kıdemli Danışmanı’ ve şirketin Özel Programlar Grubunun başkan yardımcısı olarak tanımlıyor.

Joe Biden’ın Elon Musk sancısı

Uydular, ABD ulusal güvenliğinde, füze fırlatmalarını takip etmede ve güvenli iletişim sağlamada önemli bir rol oynuyor. Bazı Pentagon uzay departmanı liderleri, inşa edilmesi ve fırlatılması on yıl sürebilecek güçlü ama büyük uydular sipariş etmekten uzaklaşmak istiyor. Onların yerine, şirketlerin diğer sistemler arızalandığında çevrimiçi kalabilecek uydu sürülerini hızlı bir şekilde başlatmalarını istediklerini söylüyorlar. Yetkililer, önümüzdeki yıllarda agresif bir askeri ve casus uydu fırlatma programı planlıyorlar.

Amerika

Temyiz mahkemesi, Trump’ın Ulusal Muhafızlarına şimdilik izin verdi

Yayınlanma

Perşembe günü geç saatlerde bir federal temyiz mahkemesi heyeti, Başkan Donald Trump’ın Ulusal Muhafızlar’ı şimdilik Los Angeles’ta konuşlandırmaya devam etmesine izin verdi.

Üç yargıçtan oluşan 9. ABD Temyiz Mahkemesi heyeti, Trump’ın konuşlandırmasını yasadışı bulan ve onu birliklerin kontrolünü Kaliforniya Valisi Gavin Newsom’a iade etmeye zorlayan bir yargıcın kararını oybirliğiyle askıya aldı.

Kararada, “Fakat kararımızın sadece önümüze sunulan gerçekleri ele aldığını vurgulamak isteriz. Başkanın Ulusal Muhafızları federalleştirme yetkisine sahip olduğunu düşünsek de, kararımızda federalleştirilmiş Ulusal Muhafızların gerçekleştirebileceği faaliyetlerin niteliğine değinilmemiştir,“ denildi. 

Trump’ın kararının mahkemeler tarafından incelenemeyeceği yönündeki yönetimin görüşüne katılmadığını belirtti, fakat yargıçlar mahkemelerin “son derece saygılı” olmaları gerektiğini kabul etti.

Mahkeme, “Başkan’a bu saygıyı göstererek, Başkan’ın yasal yetkisini yasal olarak kullandığı sonucuna vardık,” dedi.

Trump, zaman zaman şiddet olaylarına dönüşen Los Angeles’taki son protestoların ardından göçmenlik memurlarını korumak için binlerce Ulusal Muhafız askeri gönderdi. Bu hamle, Newsom ve eyalet başsavcısı tarafından hızla dava açılmasına yol açtı.

Mahkemenin kararı, Trump için hukuki mücadelede bir zafer anlamına gelse de, bu zafer kısa süreli olabilir. Geçen hafta askerlerin sevkini geçersiz kılan kararı veren ABD Bölge Yargıcı Charles Breyer, bugün (20 Haziran) süresiz ihtiyati tedbir kararı verip vermemeyi görüşmek üzere duruşma yapacak.

Breyer, eski Başkan Clinton tarafından atanan ve emekli Yüksek Mahkeme yargıcı Stephen Breyer’in kardeşi.

Trump, askerlerin konuşlandırılmasında, isyan olması veya normal kuvvetlerle federal yasaları uygulayamadığı durumlarda Ulusal Muhafızları federalleştirmesine izin veren bir yasayı gerekçe göstermişti.

Temyiz heyeti perşembe günü, ikinci şartın muhtemelen yerine getirildiğini kabul ettiğinden, isyan olup olmadığı sorusuna gerek olmadığını açıkladı.

Kararda, “Davacıların kendi sunumlarında, bazı protestocuların molotif kokteyl dahil olmak üzere nesneler attığı ve mülke zarar verdiği belirtiliyor. Davalıların sunduğu beyanlara göre, bu faaliyetler federal memurların yasaları uygulama yeteneğini önemli ölçüde engelledi,” denildi.

Üç yargıçtan oluşan temyiz heyeti, Trump tarafından atanan iki yargıç, Mark Bennett ve Eric Miller ile eski Başkan Joe Biden tarafından atanan yargıç Jennifer Sung’dan oluşuyor.

9. Temyiz Mahkemesi, Trump’ın vali “aracılığıyla” konuşlandırma emrini verme zorunluluğunu yerine getirmediğine dair Newsom’ın argümanını da reddetti.

Newsom, bunun kendi onayını gerektirdiğini iddia etmişti fakat temyiz heyeti, Kaliforniya Ulusal Muhafızlarının genel emir subayına bildirimde bulunmanın yeterli olabileceğini söyledi.

Heyet, yasanın “valilere başkanın federalleşme kararı üzerinde herhangi bir veto yetkisi vermediğini” vurguladı.

Newsom yaptığı açıklamada, “Mahkeme, Trump’ın Ulusal Muhafızları istediği gibi kullanabileceği ve kendini mahkemeye açıklamak zorunda olmadığı iddiasını haklı olarak reddetti. Başkan bir kral değildir ve kanunların üstünde değildir,” dedi.

Vali, Trump’ın ABD askerlerini vatandaşlara karşı “otoriter bir şekilde kullanmasına” karşı mücadelesini sürdüreceğini de ekledi.

Okumaya Devam Et

Amerika

ABD Dış İlişkiler Konseyi eski başkanı Richard Haass yazdı: Trump, İran’a nasıl bir çıkış yolu sunabilir?

Yayınlanma

ABD’li eski diplomat ve dünyanın önde gelen düşünce kuruluşlarından, ‘gölge CIA’ olarak da bilinen Dış İlişkiler Konseyi’nin (CFR) eski başkanı Richard Haass Financial Times’a yazdı:

**

Trump, İran’a nasıl bir çıkış yolu sunabilir?

Richard Haass, 19.06.2025

Bu noktada, zayıflamış Tahran, ABD’nin saldırısını önlemek için itibarını koruyacak bir anlaşmayı ve yaptırımların hafifletilmesini kabul edebilir.

Şimdiye kadar, Ortadoğu’daki son çatışmada inisiyatif tamamen İsrail’e aitti. İran’ın oluşturduğu nükleer tehdide karşı önleyici bir saldırı, yani kendi tercihiyle bir savaş başlatma kararı İsrail hükümeti tarafından alındı. İsrail, İran hava sahasını kontrol altına aldı, nükleer tesisleri tahrip etti veya hasar verdi, üst düzey askeri ve nükleer yetkilileri öldürdü ve İran’ın savunma sistemlerini ve İsrail’e misilleme saldırıları düzenleme kabiliyetini daha da zayıflattı.

Ancak bir haftadan kısa bir süre sonra, İsrail’in savaş çabaları sınırına ulaşmış olabilir: İsrail tek başına iki ana hedefine ulaşamaz. İran’ın nükleer programını kısa vadede sona erdirmek, İsrail’in sahip olmadığı askeri yetenekler gerektirir. Bölgenin tarihi, İran’da zorla rejim değişikliği gerçekleştirmenin kolay olmayacağını ve istenen sonucu getirmeyebileceğini güçlü bir şekilde göstermektedir.

Bu nedenle, bundan sonra ne olacağı, bu çatışmanın diğer iki ana aktörüne, yani ABD ve İran’a bağlı olacaktır.

ABD’nin politikası şimdiye kadar tutarsızdı. Washington, İsrail’in askeri harekatına karşı çıkmış, ancak daha sonra bunu kabul etmiş ve hatta bunun için övünmüştü. İsrail’e silah sağladı ve misillemeden korunmasına yardım etti, ancak İsrail’in saldırılarına katılmadı. Diplomatik bir çözüm için çaba gösterdi, İranlı yetkililerle beş tur görüşme yaptı ve sonra vazgeçti. Şimdi ise Başkan Donald Trump, İran’ın koşulsuz teslim olmasını talep ediyor.

Şu anda Trump yönetimi, ABD’nin İran’ın Fordo’daki yeraltı nükleer tesisine saldırıp saldırmamasını tartışıyor. Bu tesise, İsrail’in sahip olmadığı B-2 bombardıman uçakları tarafından taşınan büyük, ağır sığınak delici bombalarla girilebilir.

Bu konuda bazı tarihsel örnekler var. 1990’ların başında, Bill Clinton yönetimi, Kuzey Kore’nin nükleer programı henüz zayıf ve başlangıç aşamasındayken bu programa saldırmayı düşündü. Sonunda ABD, böyle bir saldırının yüzlerce, hatta binlerce Güney Koreli ve Amerikalı’nın ölümüne yol açacak ikinci bir Kore savaşını tetikleyebileceğinden korkarak saldırıdan vazgeçti. Bu karar anlaşılabilir bir karardı, ancak uzun vadede önemli bir bedeli oldu. Bugün Kuzey Kore, ABD anakarasına kadar ulaşabilecek kıtalararası balistik füzelerin yanı sıra düzinelerce nükleer silaha sahip.

ABD’nin İran’a saldırmasının dezavantajı, İran’ın İsrail’e karşı şu anda yaptıklarından fazlasını yapamayacağı için karşılaştırılamaz. Ancak İran, bölgede konuşlanmış 40.000 ABD askerine saldırı düzenleyebilir. Tahran, Körfez ülkeleriyle yakın zamanda iyileşen ilişkilerini tehlikeye atarak savaşı genişletebilir ve Arap komşularına saldırarak dünya enerji fiyatlarını yükseltebilir.

Fordo’ya yönelik bir Amerikan saldırısı, önleyici askeri saldırılara karşı uluslararası normu da zayıflatacaktır. Bu durumda Rusya, Çin ve Kuzey Kore de aynı yolu izlemeyi tercih edebilir. Bu, Amerika’nın başka yerlerdeki askeri tehditlere etkili bir şekilde yanıt verme yeteneğini azaltacaktır. ABD’yi, Gazze ve işgal altındaki Batı Şeria’daki politikalarıyla dünyanın büyük bir kısmını öfkelendiren, son derece popüler olmayan İsrail başbakanıyla daha da yakınlaştıracaktır. Başarı, İran’ın nükleer programından geriye kalan her şeyi yok etmek olarak tanımlanırsa, ABD saldırısının başarılı olacağı da hiç kesin değildir.

Ancak Fordo’nun hayatta kalmasına izin verilmesi, İran’ın nükleer silah üretmeyi er ya da geç başarması olasılığını yüksek hale getirir. İran, mevcut krizde İsrail’i caydırmada başarısız olmasının ardından nükleer silahları hayati bir öneme sahip olarak görecektir.

İsrail tek başına bu sonucu yavaşlatabilir, ancak engelleyemez. Nükleer silaha sahip bir İran ortaya çıkarsa, bu İsrail ve diğerleri için varoluşsal bir tehdit oluşturacaktır. Ayrıca, bölgedeki vekillerine desteğini yeniden başlatmak için daha iyi bir konumda olacaktır. İran’ın nükleer silaha sahip olması, bölgedeki diğer birçok ülkeyi de aynı yolu izlemeye sevk edecek ve Ortadoğu’yu tehlikeli bir tetik mekanizmasına sokacaktır.

Dezavantajları olmayan kolay bir seçenek yoktur. Trump’ın şu anda en iyi yapacağı şey, İran’a diplomatik bir anlaşmayı kabul etmesi için son bir şans vermektir. Böyle bir teklif, İran’ın tüm zenginleştirilmiş uranyumunu teslim etmeyi, santrifüjleri ve nükleer programının diğer bilinen unsurlarını sökmeyi ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın sınırsız denetimlerini kabul etmesini gerektirecektir.

Böyle bir teklif, İran’a ekonomik yaptırımların hafifletilmesini, ABD’nin saldırı tehdidinin geri çekilmesini, daha geniş bir ateşkes ve İran’ın silah değil nükleer enerji üretimine yönelik bölgesel bir uranyum zenginleştirme konsorsiyumuna katılmasını sağlayacak bazı itibar kurtarma mekanizmalarını içerecektir.

İran bunu kabul edebilir. Ne de olsa Ayetullah Ruhullah Humeyni, 1979’da İslam Cumhuriyeti’ni kuran devrimi kurtarmak için 1988’de Irak ile savaşın sona ermesini isteksizce kabul etmişti. Humeyni bu kararı zehir içmeye benzetmişti.

Onun halefi Ayetullah Ali Hamaney’in de zehri yutmak zorunda kalacağı gün hızla yaklaşıyor.

Yazar: Richard Haass, Centerview Partners’ın kıdemli danışmanı, Dış İlişkiler Konseyi’nin onursal başkanı ve eski ABD diplomatı.

Okumaya Devam Et

Amerika

Fox News: ABD, İran’a karşı nükleer silah kullanabilir

Yayınlanma

Beyaz Saray’dan bir yetkili, ABD’nin İran’ın Fordo’daki güçlendirilmiş uranyum zenginleştirme tesisine yönelik taktik nükleer silah kullanma ihtimalini dışlamadığını belirtti.

Fox News muhabiri Jackie Heinrich’in Beyaz Saray’dan bir yetkiliye dayandırdığı haberine göre, ABD, İran’ın Fordo’daki özel olarak güçlendirilmiş uranyum zenginleştirme tesisine yönelik taktik nükleer silah kullanma ihtimalini dışlamıyor.

Yetkili, aynı zamanda Amerikan ordusunun, İran’ın nükleer tesisini yok edebilecek sığınak delici bombaların etkinliğinden şüphe duymadığını da belirtti.

Donald Trump yönetimi, bu açıklamayla The Guardian gazetesinde yer alan ve ordunun Fordo’yu yok etmenin tek yolunun taktik nükleer saldırı olduğunu düşündüğü, ancak Trump’ın bu seçeneği değerlendirmeyi reddettiği iddiasına yalanlama teşkil ediyor.

Gazeteci Hersh duyurdu: ABD bu hafta sonu İran’ı bombalayacak

Sığınak delici bomba yeterli olacak mı?

Daha önce Axios haber sitesi, Trump’ın 13,6 ton ağırlığındaki GBU-57 süper güçlü sığınak delici bombanın, 90 metre derinlikte bulunan yeraltı tesisini garantili bir şekilde imha etme kabiliyetinden şüphe duyduğunu yazmıştı.

ABD Savunma Bakanlığı’na (Pentagon) bağlı Savunma Tehditlerini Azaltma Ajansı (DTRA) ise Fordo’daki nükleer tesisi ortadan kaldırmak için önce konvansiyonel bombalarla toprağın yumuşatılması, ardından bir bombardıman uçağından nükleer bir savaş başlığı atılarak tesisin yeryüzünden silinmesi gerektiğini değerlendirmişti.

Trump’tan Tahran’a iki haftalık süre

Wall Street Journal‘ın haberine göre Trump, 17 Haziran’da İran’a yönelik bir askeri saldırı planını onayladı ancak Tahran’ın nükleer programından gönüllü olarak vazgeçmesini beklediği için henüz uygulama emri vermedi.

19 Haziran’da ise Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, Trump’ın ABD’nin İran’a saldırı düzenleyip düzenlemeyeceğine iki hafta içinde karar vereceğini bildirdi.

Bu gelişmelerden önce Trump, Tahran’dan “koşulsuz teslimiyet” talep etmişti.

İslam Cumhuriyeti’nin hava sahası üzerinde tam kontrol sağlandığını ve Washington’un, İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’in nerede “saklandığını” bildiğini öne süren Trump, Hamaney’i “kolay bir hedef” olarak nitelendirdi ancak şimdilik onu ortadan kaldırma gibi bir planları olmadığını da sözlerine ekledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English