Bizi Takip Edin

Avrupa

AB’den dev askerileşme planı: Alman seçimleri bekleniyor

Yayınlanma

AB, kıtanın askerileştirilmesini hızlandırmak için muhtemelen yüz milyarlarca avro değerinde bir mali paket hazırlıyor, fakat bu Alman parlamento seçimleri sonrasına kadar açıklanmayacak. 

Haber, Bloomberg tarafından Almanya’nın Yeşil Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock ile yapılan bir röportaja dayandırılarak verildi. Habere göre, Avro bölgesi ve koronavirüs krizleriyle mücadeleye yönelik mali paketlerle karşılaştırılabilir ölçekte fonlar “yakın gelecekte” kullanıma sunulacak.

Amaç bir yandan Ukrayna’yı diğer yandan da AB’yi mümkün olan en yüksek hızda silahlandırmak. Bunun, AB’nin ABD karşısındaki askeri özerkliğini güçlendireceği de düşünülüyor.

Berlin de uzun süredir bu hedefin peşinde. Son olarak CDU’nun şansölye adayı Friedrich Merz, seçimleri kazanması halinde Almanya’nın “caydırıcılık ve savunma kapasitesinin” genişletilmesini ve “ulusal hareket kabiliyetinin ve Avrupa egemenliğinin güçlendirilmesini” içeren yeni ve genişletilmiş bir ulusal güvenlik stratejisi için kampanya yürüteceğini açıkladı.

Merz, askerileşme için kurumsal adımlar atacak

23 Ocak’ta, CDU lideri ve şansölye adayı Merz, Hamburg merkezli Körber Vakfının bir etkinliğinde, dış politika üzerine yaptığı açılış konuşmasında “çağımızın uluslararası zorlukları” hakkındaki görüşünü formüle etmişti.

Merz’in Körber Vakfında yaptığı konuşmanın zamanlaması, ABD Başkanı Donald Trump’ın görevdeki ikinci döneminin ilk günlerine denk gelmişti.

Şansölye adayı konuşmasında, diğer hususların yanı sıra, bir Milli Güvenlik Konseyi kurulacağını ve yeni üniversite kürsülerinin oluşturulması yoluyla Alman üniversitelerinde dış ve askeri politikanın öneminin güçlendirileceğini duyurdu.

Ayrıca ABD sanayisi ile rekabet edebilecek bağımsız bir Avrupa savunma sanayisinin geliştirilmesinin önemini vurgulayan Merz, mevcut küresel durumu, Federal Şansölye Olaf Scholz tarafından ilan edilen “dönüm noktasının” ötesine geçen “çığır açan bir değişim” olarak nitelendirdi.

Merz, seçim zaferi halinde “Almanya’nın dış politika, güvenlik ve Avrupa politikasında tam hareket kabiliyetini” yeniden tesis etmek, “ortaklarımızın ve müttefiklerimizin güvenini” yeniden kazanmak ve “stratejik öncelikleri” tutarlı bir şekilde uygulamaktan oluşan üç aşamalı bir süreç ilan etmişti.

Almanya’da ‘sanayisizleşme’ ile ‘sanayinin askerileşmesi’ el ele

Avrupa’nın uyumu için Alman çıkarlarının “küreselleştirilmesi”

Merz, görevdeki ilk yılında kabul etmeyi umduğu yeni ve genişletilmiş ulusal güvenlik stratejisinin en önemli unsurları arasında “caydırıcılık ve savunma kabiliyetlerinin” yeniden tesis edilmesini, “ulusal eylem kapasitesinin ve Avrupa egemenliğinin güçlendirilmesini” ve Ukrayna’daki savaşın sona erdirilmesini saydı.

Savunma ekipmanlarının “için gerçek bir Avrupa iç pazarı” gerekli olduğunu savunan şansölye adayı, stratejik bir dış ticaret politikasının “salt gümrük ve ticaret politikasından çok daha fazlası” olması gerektiğini vurguladı.

Merz’e göre bu temelde, mutlaka “Avrupa’nın çıkarları” ile uyuşmak zorunda olmayan “çeşitli ulusal çıkarlar” tarafından yönlendirilen “bir Alman küreselleşme politikası” ile ilgili.

Alman siyasetçi, Washington tarafından ciddiye alınmak için Berlin’in “güvenliğin sorumluluğunu üstlenecek bir konuma gelmesi” gerektiğine de işaret etti.

Merz, Avrupa düzeyinde en acil şeyin, Almanya’nın en önemli komşuları olarak nitelendirdiği Polonya ve Fransa ile zedelenen ilişkileri onarmak olduğunu açıkladı.

Merz’e göre Almanya, sadece kendi çıkarları için değil, aynı zamanda “bir bütün olarak Avrupa’nın uyumu” için de sorumluluk taşıyor.

CDU’nun seçim manifestosu: İçeride vergi indirimi; dışarıda Ukrayna’ya tam destek ve askerileşme

Almanlar Trump’a rest çekebilir mi?

AB’nin “daha bağımsız” olması gerektiği yönündeki çağrılar, son zamanlarda AB düzeyinde görev yapan Alman siyasetçilerden defalarca duyuldu.

Örneğin Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen (CDU) 21 Ocak’ta Davos’taki Dünya Ekonomik Forumunda “Avrupa’nın vites yükseltmesi” gerektiğini söyledi.

Brüksel’in büyük güçler arasında yoğunlaşan bir rekabetle karşı karşıya olduğunu belirten Leyen; büyük oyuncuların dünyasında, “ortak Avrupa eylemi”nin Avrupa’nın “en büyük kozu” olduğuna işaret etmişti.

Avrupa Parlamentosu’ndaki en büyük grup olan “merkez sağ” Avrupa Halk Partisinin (EPP) CSU’lu başkanı Manfred Weber ise, şubat ayının başında yaptığı açıklamada, küresel iktisadi hasılanın yüzde 21’ine sahip olan AB’nin, yüzde 25’lik bir paya sahip olan Amerikalılar kadar, “iktisadi olarak güçlü” olduğunu savundu.

Weber, “Eğer bu Avrupa birleşmişse ve irade oradaysa, Trump’a şunu söyleyebiliriz: Bu ticaret savaşını unut,” dedi.

Dünyanın geri kalanının Trump’ın politikalarından rahatsız olmasının “büyük bir fırsat” olduğunu düşünen EPP lideri, AB’nin bundan böyle “anlaşmaya dayalı ticaret yapmak isteyenleri” destekleyebileceğini ve böylece Brüksel ve Berlin için yeni ticaret fırsatlar yaratabileceğini savundu.

Avrupa Parlamentosu Savunma Komitesi Başkanı Marie-Agnes Strack-Zimmermann (FDP) da, Almanya’nın AB’de önemli bir rol oynaması gerektiğini savunarak, Almanya’nın AB’nin “en büyük ülkesi” olduğunu ve “gerçek bir örnek oluşturması” gerektiğini söyledi.

İsveç’te halka ‘savaşa hazırlık’ broşürü dağıtıldı: Sivillere ne öğretiliyor?

Ordu için yüz milyarlarca dolar

Askeri düzeyde bağımsızlık arayışı, Bloomberg’in haberine göre, yerleşik parti yelpazesinde daha fazla oy kaybını önlemek için ancak genel seçimlerden sonra açıklanacak olan bir mali paketle desteklenecek.

Bloomberg’e göre, Alman Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock Münih Güvenlik Konferansında bunun daha önce “bu ölçekte” hiç görülmemiş bir paket olduğunu; Avro bölgesi ve koronavirüs krizlerinde 500 ila 700 milyar avro arasında değişen kurtarma paketlerine benzer olacağını açıkladı.

Geçtiğimiz yıl Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, AB’nin askerileşmesini hızlandırmak için önümüzdeki on yıl içinde 500 milyar avro sağlanması çağrısında bulunmuştu.

Şimdi planlanan mali paket, Ukrayna’yı silahlandırmanın yanı sıra AB’nin askerileşmesini mümkün olan en yüksek hızda hızlandırmaya da hizmet edecek.

Haberlerin ardından Avrupa savunma şirketlerinin hisseleri sıçradı. Rheinmetall AG, Saab AB ve BAE Systems %5’in üzerinde artış gösterdi.

Avrupa

İngiltere, Soğuk Savaş’tan bu yana ilk kez uçaklara nükleer silah yerleştirecek

Yayınlanma

İngiltere, ABD’den taktik termonükleer bomba taşıma kapasitesine sahip F-35A savaş uçakları alarak Soğuk Savaş’tan bu yana ilk kez hava tabanlı nükleer güce sahip olmaya hazırlanıyor. Başbakan Keir Starmer, söz konusu adımı ‘son neslin en büyük nükleer kapasite güçlendirmesi’ olarak nitelendirdi.

İngiltere hükümeti, ABD’den taktik termonükleer bomba taşıyabilen 12 adet F-35A savaş uçağı satın alacağını duyurdu. Bu adımın, krallığın “son nesildeki en büyük nükleer potansiyel güçlendirmesi” olduğu belirtildi.

The Guardian‘ın haberine göre, bu alımla birlikte İngiltere, Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana ilk kez havadan nükleer silah fırlatma kapasitesine sahip olacak.

Başbakan Keir Starmer konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Radikal bir belirsizlik çağında, dünyayı artık kanıksayamayız, bu yüzden hükümetim ulusal güvenliğimize yatırım yapıyor,” ifadelerini kullandı. Londra’nın toplamda bu türden 138 savaş uçağı satın almayı planladığı bildirildi.

Soğuk Savaş sonrası bir ilk

Şimdiye kadar İngiltere’nin nükleer savaş başlıkları yalnızca dört adet Vanguard sınıfı nükleer denizaltıda bulunuyordu. Norfolk’taki Marham üssüne konuşlandırılması planlanan yeni F-35A uçakları ise hem konvansiyonel mühimmatları hem de Amerikan yapımı B61-12 bombalarını fırlatabilecek.

Söz konusu bombaların gücü 0,3 ila 50 kiloton arasında ayarlanabiliyor.

The Telegraph‘a konuşan İngiliz askeri çevrelerinden bir kaynak, savaş uçaklarının uzun menzilli ve hayalet (stealth) teknolojiye sahip olduğunu belirterek, “Eğer bunları yüksek hassasiyetle nükleer bomba atmak için kullanacaksanız, bu son derece önemlidir,” dedi.

Nükleer başlıklar ABD kontrolünde olacak

Satın alınan Amerikan savaş uçaklarının, NATO’nun hem nükleer hem de konvansiyonel silah taşıyabilen çift amaçlı uçak programına dahil edileceği belirtildi.

Fakat en kritik detaylardan biri, uçaklardaki nükleer savaş başlıklarının kontrolünün ABD’de olacağı gerçeği oldu.

Geçtiğimiz yıl Washington ve Londra, Rusya’dan kaynaklanan tehdidin arttığı gerekçesiyle Amerikan nükleer silahlarının yeniden İngiltere topraklarına getirilmesi konusunda anlaşmıştı.

The Telegraph‘ın haberine göre, savaş başlıklarının 2008’den bu yana ilk kez Suffolk idari bölgesindeki Lakenheath üssüne yerleştirilmesi bekleniyordu.

Gazete, bu başlıkların gücünün 1945’te Hiroşima’ya atılan bombadan üç kat daha fazla olacağını yazmıştı.

Rusya’dan misilleme uyarısı

Daha önce ABD, Lakenheath üssüne en yeni F-35 savaş uçaklarından oluşan iki filo konuşlandırma planını açıklamıştı.

The Telegraph‘ın kaynakları, söz konusu planın taktik nükleer silah taşıyabilen 54 bombardıman uçağını kapsadığını iddia etmişti.

Rusya Dışişleri Bakanlığı ise Amerikan nükleer silahlarının İngiltere’ye geri getirilmesini bir “gerilim tırmanışı” olarak değerlendireceklerini ve “telafi edici karşı tedbirlerle” yanıt vereceklerini açıklamıştı.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Paşinyan, ‘sünnetli’ suçlamasına karşı kilise liderine cinsel organını göstermeyi önerdi

Yayınlanma

Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, kendisini sünnetli olmakla suçlayan bir rahibin ardından Ermeni Kilisesi Başpiskoposu II. Karekin’e cinsel organını göstermeyi teklif etti. Hükümet ile kilise arasında haftalardır süren gerilim, iktidar yanlısı bir medya organının muhalefetin ‘darbe planını’ yayımladığını iddia etmesiyle daha da tırmandı.

Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, bir rahibin kendisini sünnetli olmakla suçlamasının ardından Ermeni Kilisesi Başpiskoposu II. Karekin’e cinsel organını göstererek aksini kanıtlamaya hazır olduğunu söyledi.

Bu olay, son haftalarda Ermenistan hükümeti ile kilise arasında giderek tırmanan suçlama ve gerilimlerin son halkası oldu.

Rahipten ‘Yahuda’ benzetmesi

Pazartesi günü Facebook paylaşımında bulunan Peder Zareh Aşuryan, Başbakan Paşinyan’ı sünnetli olmakla suçlayarak onu Yahuda’ya benzetti ve Hristiyan olmadığını ima etti.

Aşuryan paylaşımında, “Apostolik Kutsal Kilisemizin, ulusa ihanet eden, atalarının anısına saygısızlık eden, vaftiz yeminini bozan ve Kutsal Haç’ın mührünü sünnet işaretiyle değiştiren sahte ‘inananlardan’ derhal kendini temizlemesi gerektiğine inanıyorum,” ifadelerini kullandı.

Rahip ayrıca, Paşinyan’ın manevi babasının Yahuda olmadığını iddia etmesi durumunda ismini açıklamasını istedi.

Aşuryan, Paşinyan’ın “manevi atası” Yahuda İskaryot’u geçmek istediğini belirterek, doğum yerine atıfta bulunarak onu “İcevanlı Yahuda” olarak nitelendirdi.

Paşinyan: Din adamlarının darbe planını engelledik

Paşinyan’dan bekâret yemini karşı suçlaması

Salı günü sosyal medya üzerinden bir paylaşım yapan Paşinyan, II. Karekin’e doğum adıyla hitap ederek, sünnetli olduğu iddiasıyla ilgili olarak “Ktrij Nersisyan’ı ve sözcüsü Peder Aşuryan’ı kabul etmeye ve aksini kanıtlamaya hazırım,” dedi.

Paşinyan ayrıca II. Karekin’e yönelik sorusunu yineledi: “Ve nihayet bekâret yeminini bozup bozmadığı sorusuna cevap versin. Çocuğu var mı, yok mu?”

Hükümet ile kilise arasındaki gerilim, Paşinyan’ın mayıs ayı sonlarında kiliselerin “depo” haline geldiğini ve din adamlarının bekâret yeminlerini bozduğunu iddia etmesiyle zirveye ulaşmıştı.

Paşinyan, II. Karekin’i de bir çocuğu olmakla suçlamıştı. Başbakan, bu konuyu Ermeni Apostolik Kilisesi’nin bir takipçisi olarak “manevi güvenliğe yönelik bir tehdit”, başbakan olarak ise “ulusal güvenliğe yönelik bir tehdit” gördüğü için gündeme getirdiğini öne sürdü.

Paşinyan’ın suçlamalarının ardından hükümet yanlısı medya, II. Karekin’in kızı olduğu iddia edilen bir kişinin fotoğrafını ve adını dolaşıma sokmuştu.

‘Darbe planı’ iddiası

Salı günü, iktidardaki Sivil Sözleşme Partisi’ne yakınlığıyla bilinen Civic.am adlı haber sitesi, “muhalefetin darbe planı” olduğunu iddia ettiği yedi sayfalık bir belge yayımladı.

Yayımlanan içeriğe göre, kilise, yakın zamanda gözaltına alınan Rus-Ermeni iş insanı Samvel Karapetyan, iş insanı Gagik Tsarukyan, eski cumhurbaşkanları Robert Koçaryan ve Serj Sarkisyan ile Dağlık Karabağ Ermenilerinin de aralarında bulunduğu kişi ve gruplar, darbede kullanılacak “insan kaynakları” olarak listelendi.

Karapetyan, hükümet ile kilise arasındaki gerilimin ortasında kiliseyi destekleyen açıklamalarının ardından Ermenistan’da iktidarın gasp edilmesi çağrısı yaptığı suçlamasıyla haziran ayı başlarında tutuklanmıştı.

Karapetyan’ın salı günü Armavir cezaevinden Ulusal Güvenlik Servisi tecrit koğuşuna nakledildiği bildirildi.

Paşinyan, Rusya vatandaşı milyarder Karapetyan’a karşı neden silaha sarıldı?

Okumaya Devam Et

Avrupa

Slovakya, yeni Rusya yaptırımlarına katılmak için 20 milyar avro istedi

Yayınlanma

Slovakya Dışişleri Bakanı Juraj Blanár, AB’nin Rusya’ya yönelik 18. yaptırım paketini onaylamak için ülkesinin 20 milyar avro tazminat ve enerji güvenliği garantileri talep ettiğini açıkladı. Bratislava, Rus gaz ve petrol ithalatını durduracak paketin onaylanması hâlinde Gazprom ile olan uzun vadeli sözleşme nedeniyle milyarlarca avroluk tahkim riskiyle karşı karşıya kalacağını belirtiyor.

Slovakya Dışişleri Bakanı Juraj Blanár, Avrupa Birliği’nin (AB) Rusya’ya karşı hazırladığı 18. yaptırım paketinin onaylanması için ülkesinin 20 milyar avro tazminat ve enerji güvenliği garantileri talep ettiğini duyurdu.

Bakan Blanár, yaptığı açıklamada, Rus gaz ve petrol alımını durdurmayı hedefleyen paketin Slovakya ekonomisi için “20 milyar avroya varan tahkim riskleri” taşıdığını vurguladı.

Euractiv Slovakia‘nın aktardığına göre Blanár, “Bu nedenle bu olumsuz sonuçları hafifletmek için garantiler talep ediyoruz,” ifadelerini kullandı. Slovakya hükümeti, Rusya’ya karşı yeni yaptırım paketine katılması durumunda ulusal ekonomi üzerindeki olası riskleri değerlendiriyor.

Gazprom’dan 16 milyar avroluk ceza riski

Geçen hafta, Slovakya’nın devlet gaz şirketi SPP, ülkenin Rus gazı tedarikine yönelik uzun vadeli sözleşmeyi feshetmesi durumunda Rus enerji devi Gazprom’un 16 milyar avro tutarında bir ceza talep edebileceği uyarısında bulunmuştu.

Başbakan Robert Fico da daha önce yaptığı bir açıklamada, 18. yaptırım paketinin kabul edilmesi hâlinde Slovakya’daki haneler için gaz fiyatlarının yüzde 30 ila yüzde 50 oranında artacağını belirtmişti.

Slovakya ve Macaristan’dan ortak tavır

Blanár’ın açıklamalarından birkaç saat önce Macaristan Dışişleri Bakanı Péter Szijjártó, Macaristan ve Slovakya’nın Rusya’ya karşı yeni yaptırım paketini desteklemeyeceğini açıklamıştı.

Szijjártó, “Bunu yaptık çünkü bu durumda Macaristan ve Slovakya da dahil olmak üzere AB ülkelerinin Rus doğalgazı ve ucuz Rus ham petrolü alması yasaklanacaktı,” dedi.

Bu gelişmeler üzerine Bakan Blanár, Başbakan Fico’nun Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve Rus enerji ithalatını durdurma yol haritası olan RePowerEU girişiminin müzakerelerine başkanlık edecek olan Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen ile görüşme niyetinde olduğunu bildirdi.

18. yaptırım paketinin detayları

Avrupa Komisyonu’nun haziran başında müzakerelerini başlattığı yeni yaptırım paketi, AB ülkelerinin Rus petrolünden üretilen petrol ürünlerini satın almasını yasaklamayı içeriyor.

Paket ayrıca, “Kuzey Akım” boru hatlarının yeniden faaliyete geçirilmemesini ve Rus petrolü için varil başına uygulanan 60 dolarlık tavan fiyatın 45 dolara düşürülmesini öngörüyor.

Bunun yanı sıra, paket kapsamında Rusya ile ticaret yapan iki Çin bankası da dahil olmak üzere 30’dan fazla kişi ve kuruluşa kısıtlama getirilmesi, 22 Rus bankasının SWIFT sisteminden çıkarılması ve Rusya’nın “gölge filosuna” ait 77 tankerin “kara listeye” alınması planlanıyor.

Slovak polisi, Ukrayna’ya yardım eden eski savunma bakanının peşine düştü

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English