Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

AB şefi Borrell’den Çin’le ilişkileri ‘yapıcı şekilde yönetme’ vurgusu

Yayınlanma

Çin’e üç günlük bir ziyarette bulunan Avrupa Birliği’nin dış politika şefi Josep Borrell, cuma günü Pekin’i “ekonomik ve ticari dengesizlikleri düzeltmeye” çağırdı; aksi takdirde Avrupa’nın Çin’e olan bağımlılığını azaltma çabalarının “daha fazla hızlanabileceği” konusunda uyardı.

Ticaret, Ukrayna ve insan hakları gibi çetrefilli konularda Çinli yetkililerle görüşmek üzere ğerşembe günü Çin’e gelen Borrell, cuma günü öğleden sonra Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi ile bir araya geldi.

Borrell görüşmenin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında, Pekin’in tepkisini çeken ticaret soruşturmalarının devam edeceği sinyalini verse de, AB’nin Çin ile ikili ilişkilerini “yapıcı ve sorumlu bir şekilde” yönetmeye kararlı olduğunu söyledi.

Borrell, “olduğumuz ve olmak istediğimiz kadar açık kalabilmek için adalet, denge ve mütekabiliyete ihtiyacımız var” dedi.

Borrell’in ticari endişeleri konusunda yanıt veren Wang, görüşmeleri “kapsamlı, samimi ve dostane” olarak tanımladı ve Çin’in Avrupa’nın ticaret konusundaki endişelerini ciddiye aldığını söyledi. Ancak AB’yi “korumacı” yaklaşımlardan kaçınmaya ve ticari çözümleri kullanırken temkinli olmaya çağırdı.

Wang, “endüstriyel zincirleri istikrarlı tutmalı ve adil rekabeti sürdürmeliyiz,” dedi.

‘Çatışmanın nedeni tarihi adaletsizlik’

İkili ayrıca, İsrail-Hamas çatışması ile ilgili de açıklamalarda bulundu.

Borrell, “Hamas’ın saldırılarını kınadığımızı bir kez daha teyit ettik” dedi ve her iki tarafın da “tek istikrarlı çözümün iki devletli çözüm olduğu konusunda hemfikir olduğunu” sözlerine ekledi.

Wang ise çatışmanın temel nedenini Filistinlilere karşı yapılan “tarihi adaletsizlik” olarak tanımladı.

Çin Dışişleri Bakanı, “Bu sorunun kökeninde Filistin’in bağımsız bir devlet kurma arzusunun gerçekleşmesindeki uzun gecikme ve Filistin halkının uğradığı tarihi adaletsizliğin düzeltilmemiş olması yatmaktadır” dedi.

Wang, “İsrail’in devlet kurma hakkı var, Filistin’in de devlet kurma hakkı var… ama Filistinlilerin hayatta kalmasını kim umursayacak? İsrail ulusu artık dünya çapında yerinden edilmiyor. Filistin ulusu ne zaman anavatanlarına dönebilecek?” diye sordu.

‘Ortak zemin bulmak çıkarımıza’

Borrell, Wang ile görüşme öncesi de başkentin prestijli Pekin Üniversitesi’nde öğrencilere yaptığı konuşmada “Ortak bir zemin bulmak, ekonomik ve ticari ilişkilerimizdeki dengesizliği gidermek … bizim çıkarımıza” dedi ve ekledi:

“Aksi takdirde, kamuoyu siyasi liderler üzerinde, Çin’den daha fazla uzaklaşmaları yönündeki baskısını artıracağından, riskten kaçış gerçekten de çok daha fazla hızlanabilir.”

Borrell’in uzun zamandır beklenen Şangay ve Pekin gezisi iki kez ertelendi ve AB’nin Çin’in elektrikli araç (EV) ithalatına yönelik Pekin’in tepkisini çeken bir sübvansiyon karşıtı soruşturma başlatmasından bir hafta sonra gerçekleşti.

27 üyeli bloğun dünyanın en büyük ikinci ekonomisiyle arasındaki 426.08 milyar dolarlık rekor ticaret açığı, ABD’nin baskısı ve Çin’in Rusya ile kurduğu yakın bağlarla birlikte, ilişkilerde önemli bir sorun haline geldi.

Borrell ekonomik ilişkilere atıfta bulunarak “Çin’e sorum, bu karşılıklı bağımlılığı nasıl daha az çatışmalı hale getirebiliriz?” dedi ve blok ile Çin’in her zamankinden daha fazla birlikte çalışması gerektiğini vurguladı.

Sistemik rakip

Brüksel Çin’i “ekonomik bir rakip ve sistemik bir rakip” olarak nitelendiriyor, ancak her iki taraf da Kovid-19 salgınının ardından artan jeopolitik gerilim karşısında diyaloğu sürdürmeye kararlı.

Ziyaret aynı zamanda yıl sonundan önce yapılması beklenen AB-Çin Zirvesi için zemin hazırlamayı amaçlıyor ve son aylarda üst düzey AB yetkilileri tarafından Çin’e yapılan bir dizi gezinin ardından geliyor.

Çin devlet medyasından Global Times perşembe günkü başyazısında ziyaretin “samimi bir iletişim için önemli bir fırsat” sunduğunu ancak AB’nin ABD’den stratejik özerkliğini korumasını istedi.

Borrell’in Kovid-19 testinin pozitif çıkmasının ardından nisan ayında ertelenen gezi, haziran ayında ise Çin tarafından herhangi bir gerekçe gösterilmeden iptal edilmişti.

AB yetkilisi, Borrell’in gündeminin kilit noktasının Pekin’i Çin’den ayrışmak istemediği, ancak kritik bağımlılıkları azaltmak ve daha dengeli bir ilişki kurmak istediği konusunda ikna etmek olacağını söyledi.

Brüksel’in ayrıca ABD ile yapılan bir anlaşmanın parçası olarak Çin gibi ülkelerde fazla üretim yapan çelik üreticilerine yönelik sübvansiyon karşıtı soruşturmalar planladığı bildiriliyor.

DİPLOMASİ

Reuters: Ukrayna’ya askeri yardım koordinasyonunu ABD yerine NATO üstlendi

Yayınlanma

Reuters ajansına konuşan bir kaynağa göre, ABD, Ukrayna’ya yönelik Batı ülkelerinin askeri yardımlarının koordinasyon görevini Kuzey Atlantik İttifakı’na (NATO) devretti.

Bu adım, önceden planlanmış olmasına rağmen birkaç ay ertelenmişti.

Ajans, bu kararın NATO’nun Ukrayna’ya asker göndermeden “savaşta daha aktif bir rol üstlenmesini” sağlayacağını belirtti.

Fakat diplomatlar, ABD’nin Kiev’e en büyük askeri desteği sağlamaya devam etmesi nedeniyle bu değişikliğin etkisinin sınırlı kalabileceğini ifade etti.

Ajans ayrıca, ABD Başkanı seçilen Donald Trump’ın Rusya-Ukrayna savaşını hızla sona erdirmek istediğini, ancak bunu başarmak için nasıl bir yol izleyeceğini henüz açıklamadığını anımsattı.

NATO ülkeleri, temmuz ayında Washington’da düzenlenen bir zirvede, Ukrayna’ya askeri yardım sevkiyatının koordinasyonunun NATO’ya devredilmesine karar verdi.

Bu yeni yapı, NATO Güvenlik Yardım ve Eğitim Misyonu (NSATU) olarak adlandırılıyor ve yaklaşık 700 kişilik bir personel kadrosuna sahip.

Misyonun merkezi, Almanya’nın Wiesbaden kentindeki bir ABD üssünde bulunuyor.

McFaul: Ukrayna, topraklardan feragat karşılığında NATO üyeliğine ikna edilmeli

Okumaya Devam Et

AVRUPA

İsveç’ten “enerji kablosu” projesine Alman elektrik reformu şartı

Yayınlanma

İsveç, Berlin’in elektrik piyasasını yeniden düzenleyerek denizaşırı ülkelerden daha düşük maliyetli elektrik çekmeyi durdurması halinde Almanya’yı güney İsveç’e bağlayacak bir elektrik kablosu projesini onaylamaya hazır olduğunu açıkladı.

İsveç Enerji Bakanı Ebba Busch Financial Times’a (FT) yaptığı açıklamada, Almanya ve İsveç elektrik piyasalarını birbirine bağlaması planlanan 700 megavatlık Hansa PowerBridge projesinin “Almanya kendi sistemini düzene sokana kadar” erteleneceğini söyledi. 

Busch, Almanya’nın iç elektrik piyasasını, şebekelerinin verimliliğini artıracak ve fiyatları düşürecek ihale bölgelerine ayırması halinde İsveç hükümetinin proje üzerinde “harekete geçmeye hazır olacağını” da sözlerine ekledi.

Bu tür reformların, Almanya’nın İsveç’in büyük ölçüde hidroelektrikle üretilen daha ucuz elektriğini çekmesini ve İsveçli tüketiciler için maliyetlerin artmasını önleyeceği düşünülüyor.

Elektrik, şebekeler üzerinde en yüksek fiyat talebinin olduğu yere doğru akıyor. İsveç’in şebekesi halihazırda Baltık Denizinin altından geçen bir enterkonnektör aracılığıyla Almanya’ya bağlı.

Avrupa’daki elektrik fiyatlarına ilişkin tartışmalar, AB üyesi ülkelerin Rus gazı ve fosil yakıtlardan uzaklaşmak için sisteme hava koşullarına bağlı yenilenebilir enerji eklemek için acele etmeleri nedeniyle bu yıl giderek hararetlendi.

Bu durum, güneşin parladığı ve rüzgârın estiği dönemlerde önemli ölçüde fazla üretime yol açarken, güneş ya da rüzgârın olmadığı zamanlarda da üretimin çok düşük olduğu dönemleri beraberinde getirdi. Sonuç olarak birçok ülkede fiyatlar son derece dalgalı bir seyir izledi.

Busch, geçtiğimiz çarşamba ve perşembe günleri İsveç’in güneyinde fiyatların “eksi fiyatlardan” kilovat saat başına yaklaşık 1 avroya sıçradığını söyledi. Busch, bunun yatırım için “çok zor bir durum yarattığını” da sözlerine ekledi.

Yaz aylarında Yunanistan Başbakanı Kyriakos Mitsotakis de Yunanistan’daki açıklanamaz yüksek faturalarla ilgili endişelerini dile getirmiş ve bloğun enerji sistemini daha iyi incelenmesi gereken bir “kara kutu” olarak tanımlamıştı.

Mitsotakis, “İyi işleyen ve yenilenebilir enerji kaynaklarından gerçekten yararlanan bir enerji piyasasına sahip olmak istiyorsak, bu konulara bakan ve müdahale etme kapasitesine sahip bir tür Avrupa düzenleyicisi düşünmeliyiz,” dedi.

AB’nin enerji düzenleyicisi Acer pazartesi günü, elektrik şebekesi maliyetlerinin 2050 yılına kadar iki katına çıkabileceği ve mevcut şebekelere daha fazla yük bindikçe “elektrik faturalarının genel karşılanabilirliğini tehlikeye atacağı” uyarısında bulundu.

Norveçli politikacılar geçen hafta, ülkedeki elektrik fiyatlarının 2009’dan bu yana en yüksek seviyeye ulaşması üzerine, Norveç ile Danimarka, Almanya ve Britanya arasındaki enterkonektörleri gözden geçirmek istediklerini söyledi. O zamandan bu yana fiyatlar aralık ayı için rekor düşük seviyelere geriledi.

Oslo’nun endişelerine atıfta bulunan Busch, “dünyanın geri kalanının bir parçası olmayı seven açık, ilerici bir ülkenin bu birbirine bağlı enerji sisteminin bir parçası olmak istemeyebileceğimizin sinyalini vermesinin Avrupa için üzücü bir an olduğunu” söyledi.

Busch, Almanya’nın yüksek fiyatlarının sorumlusu olarak nükleer santrallerini kapatma ve 2011 yılında Japonya’da meydana gelen Fukushima kazasının ardından AB düzeyinde nükleere verilen desteğe karşı çıkma kararını gösterdi.

İsveç de bir önceki hükümet döneminde benzer bir karar almış aöa politikasını değiştirerek Avrupa düzeyinde nükleer enerjinin en güçlü savunucularından biri haline gelmişti.

İsveç’in kendi enerji sistemi, ülkenin hidroelektrik santrallerinin çoğunun bulunduğu kuzeyden zayıf iletim bağlantıları olduğu için genellikle büyük bölgesel fiyat farklılıklarından muzdarip.

Geçtiğimiz hafta Volvo Cars, Volvo Trucks ve SKF’ye ev sahipliği yapan Göteborg’daki tüketiciler elektrik için kuzeydeki Luleå kentindekilerden 190 kat daha fazla ödedi.

FT’ye konuşan İsveç’in önde gelen bir şirket yöneticisi, “Enerji politikamız umutsuz. Eğer işleri kısa sürede yoluna koymazsak, sanayinin büyük bir kısmı sıkıntıya girebilir,” dedi.

Busch, Avrupa’nın nükleer enerji konusunda “siyasi mücadelelere” girmeyi bırakması ve sistemi istikrara kavuşturmak için teknolojiye daha fazla yatırım yapılmasını teşvik etmesi gerektiğini söyledi.

Busch, nükleer karşıtı Yeşiller partisinin üyesi Alman Enerji Bakanı Robert Habeck’i kastederek, “Hiçbir siyasi irade fiziğin temel kurallarını geçersiz kılamaz, Dr. Robert Habeck bile,” dedi.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

İsviçreli Büyükelçi Buch: Rusya’yı zayıflatmış olabilirler, ama aynı zamanda tüm Batı’yı da zayıflatmış oldular

Yayınlanma

İsviçre’nin Türkiye Büyükelçisi Jean-Daniel Ruch, Rusya-Ukrayna barış görüşmelerinin erken sonlandırılmasının savaşın uzamasına ve ölümlerin artmasına yol açtığını belirtti. Batı’nın bu stratejisinin sadece Rusya’yı değil, tüm Batı’yı da zayıflattığını vurguladı.

İsviçre’nin Türkiye Büyükelçisi Jean-Daniel Ruch, Türkiye’nin savaşın altıncı haftasında gerçekleştirdiği ve giderek olumsuz bir şöhrete bürünen Rusya-Ukrayna barış görüşmelerine dair değerlendirmede bulundu.

Antithèse adlı YouTube kanalına mülakat veren Ruch, müzakerelerin nasıl sonlandırıldığı ve Batı’nın bu süreçteki rolü üzerine çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.

Ruch, Batı’nın –özellikle İngiliz müttefikler ve Amerikalıların– müzakerelerin başarıya ulaşmasının eşiğinde olduğu bir dönemde bu süreci sonlandırdığını belirtti.

Bu kararın, Batı’nın Rusya’yı zayıflatma stratejisi kapsamında alındığını ifade eden Ruch, bu yaklaşımın hem Rusya’yı hem de Batı’yı zayıflattığını ileri sürdü.

“Bu kararı son derece ahlaksızca buluyorum, zira savaşın devam etmesi halinde ölümlerin on binlerce, hatta yüz binlerle ifade edilebileceği aşikardı,” diyen Ruch, bu kararın insani boyutunu vurguladı.

Ruch, Batı’nın müzakereleri sonlandırma kararını, Rusya’yı zayıflatma amacıyla erken alındığını ve bunun da savaşın uzamasına yol açtığını savundu.

Ruch, “Neden bu kadar çok insan öldü?” sorusunu sorarak, Batı’nın stratejisinin sadece Rusya’yı değil, aynı zamanda tüm Batı’yı da zayıflattığını dile getirdi.

Avrupa’nın bu süreçte önemli ölçüde etkilendiğini belirten Ruch, “Rusya’yı zayıflatmış olabilirler, ama aynı zamanda tüm Batı’yı da zayıflatmış oldular,” dedi.

Savaşın devam etmesi durumunda ölümlerin artacağı ve çatışmaların daha da tırmanacağı konusunda uyarılarda bulunan Ruch, “Bu, insanlık adına büyük bir trajediydi,” ifadelerini kullandı.

Ayrıca, bugün yapılacak bir barış anlaşmasının bile Rusya’nın uzlaşmaya hazır olup olmadığına bağlı olduğunu belirten Ruch, sürecin son derece zorlu olduğunu vurguladı.

Öte yandan Ruch, kitabının yazılmasına neden olan süreç hakkında da bilgiler verdi. “Rusya’nın işgalinden sonra başladım, zira bu durumu önleyememiş olmamız mümkün değildi,” diyen Ruch, Batı’nın masada iki taslak anlaşma olmasına rağmen bunlara uymamasının savaşın uzamasına neden olduğunu söyledi.

Tarihçilerin bu dönemi bir gün yeniden ele almasının gerektiğini belirten Ruch, “Bu, belki de tarihçiler tarafından bir gün yeniden ele alınması gereken bir tartışma,” değerlendirmesini yaptı.

Türkiye’nin bu süreçteki rolüne de değinen Ruch, Türkiye’nin tarafsızlık konusunda Ukrayna ile çalışmak istediğini ve bu konuda görüşmeler yaptığını anlattı. “Türkler, Ukrayna için tarafsızlık kavramı üzerinde bizimle çalışmak istiyorlardı,” diyen Ruch, Türkiye’nin tarafsızlık modeli üzerine çalışmalar yaptığını ve bu sürecin önemli olduğunu belirtti.

Ruch, Batı’nın küresel bir gündemi olduğunu ve bu savaşla yüzleşmek için acelelerinin olmadığını ifade etti. Rusya’nın nükleer tehditlerini artırması ve Batı’nın buna karşı ne tür tedbirler alacağı konusundaki endişelerini dile getiren Ruch, kara birliklerinin NATO ile Rusya arasında bir savaşa yol açabileceğini ve bunun Türkiye’nin güvenliği açısından ciddi riskler taşıdığını vurguladı.

Ayrıca Ruch, savaşın yarın sona ereceğini düşünmediğini ve çözüm modelinin hala İstanbul’da müzakere edilenlere dayandığını belirtti. Tarafsızlık ve güvenlik garantileri konusundaki belirsizlikler nedeniyle bu sürecin ne kadar zor olacağını vurgulayan Ruch, “Bu savaşın yarın sona erdiğini göremeyeceğiz,” diye ekledi.

Ukrayna’da müzakere gündemi: Toprak mı güvenlik garantisi mi?

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English