Bizi Takip Edin

Amerika

ABD’de yüksek mahkeme krizi

Yayınlanma

2020 yılı, Trump’ın sonuçlarına isyan ettiği seçimlerin dışında ABD için belki de daha bile önemli politik bir değişimin yaşandığı bir yıl oldu. Bu değişim, kürtajdan ırksal meselelere ülkeyi ikiye bölen bir çok konuda dengeleri alt üst edecekti. Bu dalgalanmanın tetikleyicisi ise hayatını kaybeden bir yüksek mahkeme yargıcıydı; Ruth Bader Ginsburg.

ABD’lilerin RBG olarak bahsettiği bu efsane yargıç cinsiyet eşitliği ve kadın hakları adına aldığı kararlarla özellikle liberal Amerikalılar gözünde bir kahramana dönüşmüş, demokratlar arasında “notorious RBG” yani namı büyük RBG olarak anılmaya başlamıştı.

Ginsburg başarılı kariyerinin son yıllarına gelirken bir baskıyla karşılaştı. Demokratlar tarafından hazır Obama baştayken emekli olması talep edilmişti. Sebebi, ABD’nin Yüksek Mahkeme sistemiydi. Bu sistemde bir yargıcın görev süresi sınırsız olup kendi sağlığı el verdiği ölçüde istediği kadar görev yapabiliyordu. Yaşı gelen yargıçlar, kendilerine yakın partinin iktidarını bekliyor, bu sayede mahkemedeki çoğunluk onların lehine korunmuş oluyordu.

Ancak namı büyük RBG bunu kabul etmedi. Bir gerekçesi vardı; kadın bir ABD başkanı altında emekli olmak. RBG yaklaşan 2016 seçimlerinde aday olan Hillary Clinton’ı işaret etmişti. Tabii o dönemde RBG 83 yaşında defalarca kanser atlatmış biriydi. Demokratlar korku içinde Clinton’ın kazanmasını umarak seçime girdiler.

Hikayenin kalanını biliyorsunuz. Trump kazandı. RBG’nin planları suya düştü. Artık tek umut RBG’nin 4 yıl boyunca hayatta kalmasını beklemekti. Trump, pandemi sürecini yönetememiş, giderek kutuplaşan ABD halkı önünde popülaritesini yitirmeye başlamıştı. 2020’de Biden kazanacak gibi duruyordu. Yine de Trump, başkanlığı boyunca 2 Yüksek Mahkeme yargıcı atamayı başardı. Neil Gorlusch ve Brett Kavanaugh, Yüksek Mahkeme’de dengeleri Cumhuriyetçiler lehine 5-4’e getirdi. Eğer RBG’ye seçim öncesi bir şey olursa Trump’ın yapacağı son bir atamayla Cumhuriyetçiler 6-3’ü bularak süper çoğunluğu elde edecek ve istedikleri gibi Yüksek Mahkeme’de at koşturabileceklerdi.

RBG’nin Biden başa geçene kadar hayatta kalması şarttı. Bu görevi de 4 yıl boyunca yerine getirdi. Ancak seçime 1 aydan az kala hastalığına yenik düştü ve böylece Demokratların korkulu rüyası gerçek oldu.

Yüksek mahkemede muhafazakar baharı

RBG’nin vefatı ABD’de adeta yeri göğü salladı. Bir kaç hafta süren matem havası yerini öfkeye bıraktı. Neden RBG Obama zamanı emekli olmamıştı? Neyin inadıydı bu?

Trump böyle bir fırsatı tabii ki kaçıramazdı. RBG’nin vefatını canlı yayında öğrendi. “İlk kez sizden duyuyorum. Müthiş bir kadındı RBG” dedi muhabire. Bir kaç gün içinde yerine başka bir kadın atayacağını söyledi. Trump’ın adayı Amy Coney Barett kısa sürede duyuruldu. Meclis üyelerinin sorgusundan da geçtikten sonra görevine başladı Barrett.

Artık Yüksek Mahkeme’de Cumhuriyetçilerin devri başlıyordu. 6-3 üstünlükle istediklerini yapacaklardı. Dahası, eğer bir hata yapmazlarsa ve yargıçlar ani bir ölüm yaşamazlarsa uzun yıllar bu çoğunluğu koruyabilirlerdi.

Muhafazakarların talep listesinin başında ise 50 senedir ABD’yi ikiye bölen bir tartışma vardı; kürtaj.

Kürtaj meselesi

Yüksek Mahkeme’nin en yaşlılarından yargıç Clarence Thomas işareti vermişti. Karar, açıklanmadan bir hafta önce internete sızdı ve tam anlamıyla kıyamet koptu. Sokaklarda çıkan kavgaların yanında yargıçlar hedef gösterilmeye bile başlandı. Yargıç Kavanaugh’un evinin yakınlarında silahlı bir şahıs yakalandı.

Kürtaj konusu ABD’de yıllardır yoğun tartışmaları beraberinde getiren bir konu. 1973 yılında Roe v. Wade olarak bilinen bir karar alındı. Bu karara göre kürtaj anayasal bir hak olarak tanınacaktı. Yani kürtajı yasaklama kararı eyaletlerin elinden alınmıştı. Yüksek Mahkeme, bu kararıyla Roe v. Wade’i geçersiz kıldı. Böylece kürtajın serbest olup olmaması eyaletlerin verebileceği bir karar haline geldi. Mississippi ya da Alabama gibi eyaletler bürokrasiyi zaten hazırda tutmuş olacaklar ki anında yasağı yürürlüğe soktular.

Kürtajla ilgili temel tartışmalarda pek yeni bir şey yok. Muhafazakar cephe, bir bebeğin ana rahmine düştüğü anda bir birey olduğunu savunuyor. Bu nedenle kürtajın bebeğin haklarına bir saldırı olduğunu ve cinayet olarak nitelendirilmesi gerektiğini söylüyor. Liberaller ise kürtaj yasağının kadın bedeni üzerinde devlet kontrolü olduğunu iddia ediyorlar.

Modern hukukun bakış açısı ise biraz daha karışık. Sonuçta kürtaj serbestisi çocuğun 10 aylık olduğu zamana kadar geçerli. Ancak bir çok prosedürden ötürü bebeğin haklarını 10 aylıktan öncesinde dahi koruyor. Mesela, anne karnındaki çocuğun öldürülmesi “çocuk düşürtme” suçuna giriyor. Yani cinayetten ziyade anneye karşı işlenmiş bir suç olarak algılanıyor modern hukukta.

Tabii iş çocuğun hangi noktada birey olduğu gibi ahlaki ve felsefi bir tartışmanın çok ötesinde. Annenin istemediği çocuğu büyütmek zorunda kalması, babanın sahip olmadığı finansal desteği sağlayamaması, sevgi görmeyen çocuğun yaşadığı zor hayat ve devletin potansiyel olarak sırtlamak zorunda kalabileceği yük bunlardan sadece bir kaçı.

Yani kısacası kürtaj meselesi kolay çözümlenebilecek bir hadise değil. Ancak bir şekilde muhafazakarlar istediklerini almayı başardılar. “Kırmızı” yani Cumhuriyetçi eyaletlerde kürtaj yasaklandı. Hatta bazı eyaletlerde kürtaj için kadınların başka eyaletlere gitmesi bile yasaklandı. Bu yüzden bir çok kadın ya merdiven altına itildi ya da kırmızı eyaletleri terk etmeye başladı. 

Üniversitelerde ırksal ayrım 

Kürtaj kararı geçen yıl Haziran’da alınmıştı. 1 yıl sonra Yüksek Mahkeme yine büyük kararlar aldı, hem de sadece bir kaç gün içinde. İlk karar Üniversite borçlarının iptaliyle ilgiliydi. Üniversite mezunlarının borçlarının silinmesi Biden’ın seçim vaatlerinin başında geliyordu. Yüksek mahkeme borçların silinemeyeceği yönünde karar verdi.

İkinci büyük karar bir grafik tasarımcının eşcinsel bir çift için “LGBT propagandası” içeren bir site tasarlamayı reddetmesi üzerineydi. Yüksek Mahkeme tasarımcıdan yana karar verdi ve gelecekte bir çok durum için emsal oluşturdu. Sonradan bu tasarımcının bir eşcinsel çiftten teklif almadığı anlaşılsa da kararın değiştirilip değiştirilmeyeceği bilinmiyor.

Tabii üçüncü ve en büyük karar üniversitelerde Affirmative action (AA) olarak bilinen ırksal ayrımla mücadele yöntemi üzerineydi. AA, azınlıkların üniversite başvurularında önceliğe sahip olmasını sağlıyordu.

En azından hedefi buydu. AA, maalesef ki hiç bir zaman böyle bir şey yapmadı. Tam tersine sadece beyazları değil, çalışkan ve başarılı asyalıları da cezalandırmaya başladı. Üniversite başvurularında alınan ücretler siyah ve latinolara daha ucuzken asyalı ve beyazlara daha pahalıydı. Çünkü AA’nın da kendini temellendirdiği “güç piramidi” beyaz ve asyalıları daha “imtiyazlı” görüyordu. Bu güç piramidi, asyalılar da iyi şartlarda yaşadıklarına göre diğer azınlıklar kadar ayrımcılığa maruz kalmadıklarını varsayıyor, bu sebeple AA gibi pozitif ayrımcılık girişimlerinden muaf tutuyordu.

Konu Yüksek Mahkeme’ye,  “Öğrenciler için Eşit Başvuru” isimli bir aktivist grubun Harvard’a dava açması üzerine ulaştı. Yüksek mahkeme “ırk kotalarının” insanları kimliği üzerinden ayrıştırdığına hükmetti. Yargıç John Roberts, “ırkçılıkla mücadele demek bütün ırkçılıkla mücadele demektir” diye ekledi.

Açıkçası AA, ABD halkının gözünde pek popüler bir uygulama değildi. Kararlar alındığı andan itibaren  ana akım medyada “kürtaj kararındaki gibi yoğun bir tepki beklemeyin” telkininde bulunuldu. Evet, özellikle ABD solunun en radikal unsurları karara tepki gösterse de kamuoyu önünde büyük oranda olumlu bir karar olarak tanındı.

Yine de ABD’li demokratlar ülkenin sosyal dengelerini ilgilendiren konularda çok büyük oranda müzmin kaybeden konumuna geldiler. 2020 seçimlerinde hem Senato hem de Temsilciler Meclisi Demokratların elinde olmasına rağmen Yüksek Mahkeme’den çıkan bütün kararlar muhafazakarların lehine olmuştu. Yukarıda da bahsettiğim gibi, muhafazakarlar büyük bir hata yapmazsa bu çoğunluğu uzun yıllar koruyacaklar. Demokratların efsane gördüğü RBG’nin hatası sayesinde Cumhuriyetçiler hezimet yaşadıkları 2020 yılında beklenmedik bir zafer yaşamış oldular.

Muhafazakarların Yüksek Mahkeme baharı nereye kadar devam edecek orası bilinmiyor. Ancak yargıç Clarence Thomas bir ipucu verdi. Sırada “Obergefell v. Hodges” var dedi. Yani eşcinsel evlilik…

Eşcinsel evliliğin hak olmaktan çıkması ABD anayasasıyla doğrudan çelişeceği için hukuki açıdan çok mümkün olmadığı söyleniyor. Eğer her şeye rağmen Yüksek Mahkeme böyle bir karar alırsa meşruluğu ciddi anlamda tartışmaya açılacaktır. Şimdi bile meşruluğu tartışmaya başlayanlar var. Her şekilde Demokratların başı, Yüksek Mahkeme’den dolayı daha çok ağrıyacak gibi gözüküyor…

Amerika

AI terapistler yasal hale gelebilir

Yayınlanma

Yazar

Geçen hafta, Meta CEO’su Mark Zuckerberg’in, yapay zeka iş modelini yaygınlaştırmanın bir parçası olarak “kişisel AI terapistler” konusunu gündeme getirdiğini yazmıştık.

Zuckerberg, katıldığı bir podcast yayınında şöyle diyordu:

“Şahsen, herkesin bir terapisti olması gerektiğine inanıyorum. Terapist, gün boyunca ya da gün boyunca olmasa da, endişelendikleri her konuda konuşabilecekleri birisi gibi. Terapisti olmayan insanlar için ise, herkesin bir yapay zeka asistanı olacağını düşünüyorum.”

Şimdi fikri takip zamanı: Başta Meta olmak üzere, Büyük Teknoloji bu alana girerken, ABD Kongresi de ruh sağlığı gibi gizlilik ile bilinen alanlarda “otomatik karar verme” ve yapay zekanın etkilerini ele alacak.

Bu hafta, ilk ipuçları gelmeye başladı. Temsilciler Meclisi Enerji ve Ticaret Komitesi, “insan karar verme sürecini önemli ölçüde etkileyen veya yerine geçen” sistemler olarak tanımlanan yapay zeka ve “otomatik karar sistemleri”nin eyaletler tarafından regüle edilmesini on yıl süreyle yasaklayan bir öneriyi kabul etti.

Öneri, özellikle Teksas Senatörü Ted Cruz tarafından zorlandı ve büyük ölçüde Abundance Institute ve Koch tarafından finanse edilen çeşitli “liberteryen” düşünce kuruluşları ile Colorado Valisi Jared Polis gibi az sayıdaki “liberteryen” Demokratların oluşturduğu lobi gruplarından çıktı.

Hukukçular, önerideki tanımların yasaya oldukça geniş bir hukuki anlam kazandırdığını ve bu nedenle mevcut yasaların ve yeni yasa tekliflerinin büyük bir kısmını engelleyeceğini düşünüyor.

Tüm metin okuduğunda, eyalet temsilcilerinin ne yapıp ne yapamayacağı biraz belirsiz. Fakat belirli olan birkaç şey var.

İlk olarak, bu yasa tasarısı eyalet yasa yapıcılarına, “hakkında çok az şey bildiğimiz yeni bir genel amaçlı teknoloji alanında düzenleme” yapamayacaklarını söylüyor.

İkincisi, lisans gerekliliklerini veya düzenlemeleri kaldırmak isteyen yasa yapıcılar için bir istisna bulunuyor. Bu hüküm yasalaşırsa, eyalet Kongre üyeleri, chatbot terapistinin ne olup ne olmadığı, lisanslamanın nasıl yapılacağı veya yanlışlıkla gençlere intihar etmelerini söyleyen hizmetlerin sorumluluğunun nasıl üstlenileceği konusunda yeni sınırlar çizmek konusunda zorlanacaklar ama Meta gibi şirketleri kısıtlayan lisans gerekliliklerini kaldırmak konusunda epey kolaylık elde edecekler.

Dolayısıyla, eğer öneri yasalaşırsa, Mark Zuckerberg şirketini terapist benzeri hizmet haline getirme yolunda emin adımlarla ilerleyebilir.

Meseleye yalnızca kağıt üzerinde bakmamak gerekiyor. Örneğin Utah eyaletinde, ruh sağlığı chatbot sağlayıcılarının, chatbotun insan olmadığını kullanıcılara açıklamak zorunda olduğu hüküm altına alınıyor.

Eğer Kongre’deki ilgili yasa tasarısı kabul edilirse, hiçbir eyalet bu tür yasalar çıkaramaz hale gelecek.

Utah yasası ayrıca, terapist chatbotlarının bir kişinin kişisel olarak tanımlanabilir sağlık bilgilerini satmasını veya paylaşmasını yasaklıyor. Yeni yasa ile, bunu düzenleyen veya engelleyen yasalar da ortadan kalkacak.

Artık geçerli olmayacak başka yasalar da var. Utah’ta, kişisel sağlık bilgileri toplanırken veya tıbbi tavsiye verilirken AI’ın açıklanmasını zorunlu kılan başka bir yasa var; bu da geçersiz hale gelecek.

Veya sigorta şirketlerinin AI araçları yerine lisanslı hekimlerin tıbbi gerekliliği belirlemesini gerektiren başka eyalet yasaları, sağlık hizmetleri veya sigortanın sağlanması, reddi, maliyeti veya koşulları ile ilgili kararları veren sistemleri düzenleyen yasalar bulunuyor; bunlar da geçersiz hale gelecek.

Kaliforniya’da, AI kullanan klinik uygulamaların hastalara tıbbi eğitim almış bir kişiye nasıl ulaşacaklarını anlatmasını gerektiren müşteri hizmetleri ile ilgili bir yasa bulunuyor; evet, bu da geçersiz hale gelecek.

Bunların ardından beri ihlali bildirim yasaları, yüz tanıma regülasyonlarının da gelmesi muhtemel. Bankacılık, kredi veya finans teknolojileri ile işçi gözetimi gibi düzenlemeler, hatta çocuk istismarı ve pornosuna yönelik düzenlemelerde yaşanabilecek sorunlar da cabası.

Fakat AI chatbotlara geri dönelim. Financial Times haber veriyor: OpenAI, Google, Meta ve Microsoft, son aylarda belleğe yönelik odaklanmalarını artırarak, sohbet robotlarının “yanıtlarını kişiselleştirmek için daha fazla kullanıcı bilgisi depolayabilmelerini” sağlayan güncellemeler yayınladı.

Yine uzmanlar uyarıyormuş: Bu gelişmenin ticari çıkarlar için kullanıcıları istismar etmek için de kullanılabileceği ve gizlilik endişelerini artırabileceği düşünülüyormuş.

Ne demek istiyorlar? MIT medya laboratuvarında profesör ve “insan-yapay zeka etkileşimi uzmanı” Pattie Maes cevaplıyor:

“Sizi gerçekten tanıyan bir ajansınız varsa, bu ajans konuşmalarınızın belleğini sakladığı için tüm hizmet daha bağlayıcı hale gelir ve bir ürünü kullanmaya başladığınızda bir daha başka bir ürüne geçmezsiniz.”

Yani kişiselleştirme seviyesi artıp gizlilik/mahremiyet seviyesi azaldıkça, tekelleşme, tek bir hizmet sağlayıcıya bağlanma da artacak. Maes mealen bunu diyor.

FT, “güncellemeleri” de paylaşıyor. Bunlar arasında, bir sohbet robotunun bir seferde ne kadar konuşmayı hatırlayabileceğini belirleyen “bağlam pencerelerinin” genişletilmesi ve dış verilerden ilgili bağlamı belirleyen “retrieval-augmented generation” gibi tekniklerin kullanılması yer alıyor. “Artırılmış bilgi geri çekme üretimi” olarak çevirebileceğimiz bu özellik, genel yapay zekaya zamanında hazır olma, bağlam, doğruluk ve hesap verebilirlik kazandırmayı hedefliyor.

Yapay zeka grupları, daha yararlı ve kişiselleştirilmiş yanıtlar sağlamak için kullanıcı profillerini ve tercihlerini depolayarak yapay zeka modellerinin uzun süreli belleğini de güçlendiriyor. Örneğin, bir chatbot, bir kullanıcının vejeteryan olup olmadığını hatırlayabilir ve restoran önerileri veya tarifler sunarken buna göre yanıt verebilir.

FT hatırlatıyor; mart ayında Google,  “kullanıcının izni olduğu sürece”, Gemini’nin belleğini, yani daha önce chatbot ile yapılan konuşmalarla sınırlı olan belleği, kullanıcının arama geçmişine genişletti ve gelecekte bunu diğer Google uygulamalarına da genişletmeyi planlıyor.

DeepMind’ın ürün yönetimi direktörü Michael Siliski konşuyor: “Tıpkı bir insan asistan gibi… sizi, hedeflerinizi ve kim olduğunuzu ne kadar iyi anlarlarsa, size o kadar iyi yardım edebilirler.”

Şirketler esas olarak işin “reklam geliri” boyutunu pazarlıyor. Zuckerberg, geçen ay, chatbot’un “ürün önerileri veya reklamlar gösterme konusunda büyük bir fırsat olacağını” söylemişti. Geçen ay OpenAI da ürünleri ve yorumları “daha iyi görüntülemek” için ChatGPT’deki alışveriş hizmetlerini geliştirdiğini ilan etmişti.

Uzatmayalım. Tehlike açık görünüyor: Maes, “Bir sistem sizi ne kadar iyi tanırsa, sizi bir şey satın almaya ikna etmek veya belirli inançlara inandırmak gibi olumsuz amaçlar için o kadar çok kullanılabilir. Bu nedenle, bu hizmetleri sunan şirketlerin altında yatan motivasyonları düşünmeye başlamalısınız,” diyor.

Bu motivasyonlarun bilgisi aslında mevcut. Bloomberg’e uzun bir mülakat veren Microsoft CEO’su Satya Nadella ve şirketin sohbet roboto Copilot’un başındaki Mustafa Suleyman ipuçlarını veriyor. Suleyman ve arkadaşları, “ofis dışında yaşam” için tasarlanmış bir Copilot versiyonu oluşturmaya başladı.

Suleyman’ın daha önceki girişimi AI Inflection’da yaptıkları gibi, bu Copilot’a “empati, mizah ve nezaket” öğrettiler. Bloomberg şöyle devam ediyor:

“İnsanlar Excel’i üreten şirketle duygusal bir bağ kurmak ister mi? Suleyman öyle düşünüyor. En azından, kullanıcı Copilot’u bir arkadaş veya terapist olarak görürse, rakip bir şirkete geçmenin daha zor olacağına inanıyor.”

Empatinin Suleyman için hayli önemli bir konu olduğunu öğreniyoruz bu uzun mülakattan. Copilot’ta üzerinde çalıştığı şeyi göstermek için, iPhone uygulamasındaki sesli asistanı tıklıyor ve “zor bir dönemden geçtiğini ve endişelerle boğuştuğunu” söylüyor. Bloomberg’e göre İngiliz aksanlı yatıştırıcı bir erkek sesi, “Zor durumlar net düşünmeyi engelleyebilir,” diye yanıt veriyor ve duygularını harekete geçiren şey hakkında daha fazla bilgi paylaşıp paylaşmayacağını “nazikçe” soruyor.

“Copilot, kullanıcının rahatlık sınırlarını algılayacak ve çözüm önerileri sunmadan önce sorunları dikkatlice teşhis edecek şekilde programlandı,” diyor Suleyman ve chatbottaki “duraklamalara”, “sesin azalmasına” işaret ediyor.

Empati, nezaket, mizah, rahatlatıcı ses… “Sıkıcı” iş hayatı, terapist sohbet robotlarımızla daha verimli hale geliyor. Günlük hayatımızdaki rutinler, daha odaklanmış bir iş hayatı modeline uyarlanıyor; yardımcı robotlar, insanı robotlar, robotsu insan modelini hayata geçiriyor.

Pentagon’da reform planı: Askerleri teknobüyücülere dönüştürmek

Okumaya Devam Et

Amerika

Nvidia, Şanghay’da araştırma merkezi kurmayı planlıyor

Yayınlanma

Nvidia, yapay zeka işlemcileri alanında dünyanın önde gelen üreticisi olarak, ABD’nin sıkılaştırdığı ihracat kontrolleri nedeniyle satışlarının düştüğü Çin’de rekabet gücünü korumak amacıyla Şanghay’da bir araştırma ve geliştirme merkezi kurmayı planlıyor.

Konuyla ilgili iki kaynağın Financial Times’a aktardığına göre, CEO Jensen Huang, geçen ay Şanghay’da Şanghay Belediye Başkanı Gong Zheng ile bir araya gelerek bu planı görüştü. ABD çip devi Nvidia, mevcut çalışanlarını ve olası genişlemeyi karşılamak için Şanghay’da yeni bir ofis alanı kiraladı.

Planları bilen kaynaklara göre, Ar-Ge merkezi Çinli müşterilerin özel taleplerini ve Washington’un kısıtlamalarını karşılamak için gereken karmaşık teknik gereksinimleri araştıracak.

Ancak, fikri mülkiyetin Çin’e aktarılması konusundaki yasal hassasiyet nedeniyle, asıl tasarım ve üretim yurt dışında kalacak. Nvidia, “İhracat kontrollerine uymak için değiştirilmek üzere Çin’e herhangi bir GPU tasarımı göndermiyoruz” dedi.

Konuya yakın kaynaklara göre, Şanghay ekibi ayrıca çip tasarımlarının doğrulanması, mevcut ürünlerin optimizasyonu ve otonom sürüş gibi sektör odaklı araştırmalar da dahil olmak üzere küresel Ar-Ge projelerinde çalışacak.

Huang ayrıca Çin’de bulunan en iyi yapay zeka yeteneklerine erişimi sağlamak istiyor. Nvidia şu anda Şanghay’da “yeni nesil derin öğrenme donanım ve yazılımının geliştirilmesine rehberlik edecek” mühendisler ve “küresel ölçekte rekabet edebilecek ASIC tasarımları geliştirecek ve optimize edecek” mühendisler dahil olmak üzere çeşitli pozisyonlar için ilanlar yayınlıyor.

Şanghay hükümeti bu tür planlara ön destek verirken, Nvidia ABD yönetiminden onay almak için lobi faaliyetleri yürütüyordu. Silikon Vadisi şirketinin Çin’deki şehirde çoğunluğu satış ve ilgili destek fonksiyonlarında olmak üzere yaklaşık 2.000 çalışanı bulunuyor.

Nvidia, Huawei’nin liderliğindeki yerel rakiplerin rakip bir yapay zeka ekosistemi sunarak pazarı ele geçirebileceğinden endişe duyduğu en büyük yurt dışı pazarlarından birinde lider konumunu korumak için Çin’deki araştırma faaliyetlerini genişletiyor.

Geçen yıl Nvidia’nın gelirlerinin yaklaşık yüzde 14’ünü oluşturan Çin pazarı, Huang’ın tahminlerine göre birkaç yıl içinde 50 milyar dolarlık bir pazara dönüşebilir.

Huang, geçen hafta Milken Institute’da düzenlenen bir etkinlikte, “Amerikan standartlarının dünya çapında benimsenmesi için dünyanın yapay zeka sistemini kurmak istiyoruz” dedi. “Bir pazarı tamamen terk edersek, başka birinin buraya gireceği kesin. Örneğin Huawei çok güçlü… Onlar buraya girecek” diye ekledi.

Trump yönetimi bu hafta, dünya çapındaki Amerikan ve yabancı şirketlere, Huawei tarafından üretilen yapay zeka çiplerinin kullanımının ABD ihracat kontrollerini ihlal ettiği için cezai yaptırımlara yol açabileceği uyarısında bulundu.

Huang, Nvidia’nın H20 çipine yeni ihracat kısıtlamaları getirilmesinden birkaç gün sonra, 17 Nisan’da Çin’in başbakan yardımcısı He Lifeng ile görüşmek üzere Pekin’e uçtu. H20 çipi, Biden yönetiminin Çin’e satışları kısıtlayan kontrollere uymak için yeniden tasarlanmış, özellikleri azaltılmış bir modeldi.

Konuya yakın kaynaklara göre, Çin’de en çok satan çiplerine getirilen kısıtlamalar nedeniyle Nvidia, Çinli müşterilerine alternatif olarak yüksek bant genişliğine sahip bellek ve daha az işlem gücü sunan düşük kaliteli L20 işlemcileri sunuyor.

Teknoloji devlerinin, işlemcilerin performans açısından rakip Çin ürünleriyle rekabet edememesi nedeniyle sipariş vermekte tereddüt ettiği anlaşılıyor.

Önde gelen bir Çinli teknoloji firmasının bir yöneticisi, “Cuda [yazılım sistemi] üzerinde çalışan daha kötü bir Nvidia çipini seçerek işletme maliyetlerini düşürmek ya da Çinli çiplere geçerek sistem değişikliğinin getireceği sıkıntıları yaşamak arasında zor bir durumda bulunuyoruz” dedi.

ByteDance, Alibaba ve Tencent başta olmak üzere müşteriler, Nvidia’nın ihtiyaçlarını karşılayacak yeniden tasarlanmış bir üst düzey çip sunup sunamayacağını değerlendirmek için jeopolitik gelişmeleri izliyor. Kaynaklara göre, Nvidia çeşitli seçenekleri değerlendirirken, yasal belirsizlik nedeniyle kesin bir plan yoktu.

ABD yapay zeka çiplerini yasaklarken Nvidia CEO’su Çin’e gitti

Okumaya Devam Et

Amerika

Trump: Biz olmasak şimdi Almanca konuşuyordunuz, belki biraz da Japonca

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump, İkinci Dünya Savaşı’nda Müttefiklerin zaferinin 80. yıl dönümü kutlamaları nedeniyle Fransa’yı alaycı bir şekilde eleştirdi ve ABD’nin zaferdeki öncü rolünü daha fazla takdir etmesi gerektiğini söyledi.

Trump, Katar’daki Al Udeid Hava Üssü’nde Amerikan askerlerine yaptığı konuşmada, “Fransa’yı seviyoruz, değil mi? Ama savaşı kazanmak için Fransa’dan biraz daha fazla çaba harcadığımızı kabul edersiniz, değil mi?” diye sordu.

Trump, Adolf Hitler’in Paris ve Eyfel Kulesi’ne gittiğini hatırlatarak, “Bilmişlik taslamak istemiyorum ama Hitler Eyfel Kulesi’nde konuşma yaptığında, bunun pek de ideal olmadığını söyleyebilirim,” diye konuştu.

Trump, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron‘u aradığını söyledi. “Bu arada, iyi adam,” diyen Trump, Macron’un sesini taklit ederek, “‘Donald, Almanlara karşı kazandığımız zaferi kutluyoruz’ dedi,” diye aktardı.

Yaptıkları için “övünmediklerini” ileri süren Başkan, “Ve ben dedim ki, ne oluyor lan? Geçen hafta konuştuğum tüm ülkeler savaşı kutluyor, biz hariç. Bu korkunç değil mi?” dedi.

Savaşın bitişini Rusya’nın, Fransa’nın ve “herkesin” kutladığını söyleyen Trump, bir tek ABD’nin kutlamadığını, oysa savaşı kazananın kendileri olduğunu öne sürdü.

Trump, “Onlar da yardım etti ama biz olmasaydık savaşı kazanamazlardı. Hepimiz Almanca konuşuyoruz. Bunu biliyorsunuz, değil mi? Biz olmasaydık, Almanca konuşuyor olurlardı, belki biraz da Japonca. Savaşı biz kazandık. Ve kutlamayan bir tek biziz,” iddiasında bulundu.

Trump daha önce Nazi Almanya’sının teslim olduğu 8 Mayıs’ı Amerika’nın “İkinci Dünya Savaşı Zafer Günü” ve 11 Kasım’ı “Birinci Dünya Savaşı Zafer Günü” ilan etmişti.

Truth Social’da yaptığı bir paylaşımda, ABD’nin İkinci Dünya Savaşı’nı kazanmak için “diğer tüm ülkelerden çok daha fazlasını yaptığını” ileri sürmüştü.

Trump üste yaptığı konuşmada ayrıca Katar ile ABD arasındaki ilişkilerin “hiç bu kadar güçlü olmadığını” söyledi.

Trump, Orta Doğu’daki en büyük ABD askeri üssü olan tesiste, “Bizim gibi bir ilişkiyi bir daha asla göremeyeceksiniz,” dedi.

Trump konuşmasında, “çatışmaları başlatmak değil, sona erdirmek” istediğini söyledi, fakat düşmanlarını yenmek için “Amerika’nın gücünü kullanmaktan çekinmeyeceğini” de ekledi.

Başkan ayrıca, Katar’ın üsse 10 milyar dolar yatırım yapmasının beklendiğini söyledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English