Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Meloni ‘yasadışı göçle mücadele’ için ittifak kurdu

Yayınlanma

Akdeniz, Ortadoğu ve Afrika’dan ülkeler 23 Temmuz Pazar günü ‘izinsiz göç’ü yavaşlatmak ve insanları evlerini terk ederek Avrupa’ya ulaşmaya iten baskılarla mücadele etmek üzere atılacak adımlar konusunda anlaşmaya vardı.

İtalya Başbakanı Giorgia Meloni başkanlığında bir gün süren toplantının ardından yeni ittifak, insan kaçakçılığının önüne geçmenin yanı sıra iklim değişikliğiyle mücadele etmek ve yoksul ulusların beklentilerini iyileştirmek için yenilenebilir enerji gibi alanlarda işbirliğini geliştirme taahhüdünde bulundu.

20’den fazla ülkeden katılımcılar, Meloni’nin söyleyişiyle birkaç yıl sürecek bir ‘Roma Süreci’ kapsamında kalkınma projelerini desteklemek üzere fon sağlamayı kabul etti.

Birleşik Arap Emirlikleri’nin 100 milyon dolar sağlama taahhüdünü memnuniyetle karşılayan Meloni, bir sonraki adımın bir bağışçılar konferansı düzenlemek olacağını söyledi.

Geçmişteki sert söylemini yumuşatan Meloni, ‘Avrupa ve İtalya’nın göçe ihtiyacı olduğu için’ hükümetinin yasal yollardan daha fazla insanı kabul etmeye açık olduğunu söyledi fakat göçmenlerin tehlikeli Akdeniz geçişini izinsiz yollarla yapmaya çalışmalarını önlemek için daha fazla şey yapılması gerektiğini söyledi. Meloni, “İnsan kaçakçılığı şebekelerini durdurmak hepimizin paylaştığı bir hedeftir,” dedi.

Konferansın açılışını yapan Meloni, görüşmelerin yasadışı ve yasal göç, mülteci desteği ve ‘en önemlisi… Afrika’da kalkınmayı desteklemek için geniş işbirliği’ konularına odaklanacağını söyledi.

İtalyan hükümeti işgücü için çark ediyor

Görüşmelerin ‘bir sürecin başlangıcı’ olduğunu ve bunu yatırım projelerini finanse etmek ve sınır kontrolünü desteklemek için bir bağışçılar konferansının izleyeceğini belirten Meloni, henüz bir tarih belirlenmediğini de sözlerine ekledi.

Konferansa ev sahipliği yapan İtalya, güneyindeki Lampedusa adası gibi merkezlere gelen göçmenlerin sayısıyla başa çıkmakta zorlanıyor. Fakat Roma aynı zamanda yaşlanan ve azalan bir nüfusa sahip ve ekonomisini desteklemek için ek işçilere ihtiyaç duyuyor.

Bu ayın başlarında İtalya, AB vatandaşı olmayanlar için 2023’ten 2025’e kadar 452.000 yeni çalışma vizesi vermeyi ve izin sayısını 2025’te 165.000’e çıkarmayı taahhüt etti. COVID-19 başlamadan önce 2019 yılında İtalya sadece 30.850 vize vermişti.

AB, göçle mücadele için yeni ortaklıklar peşinde

Görüşmeler öncesinde Papa Francis liderlere, yoksulluk ve çatışmalardan kaçarak daha iyi bir yaşam arayışıyla her yıl Avrupa’ya girmeye çalışan çok sayıda insana yardım etmeleri çağrısında bulundu. Papa haftalık Angelus duasında, “Akdeniz artık ölüm ve insanlık dışı olayların sahnesi olamaz,” dedi.

Avrupa Birliği ve göçmenler için önemli bir çıkış noktası olan Tunus, geçtiğimiz hafta insan kaçakçılarının engellenmesi ve sınırların sıkılaştırılmasını da içeren bir ‘stratejik ortaklık’ anlaşması imzalamıştı.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen konferansta yaptığı açıklamada, “Tunus ile yaptığımız anlaşmanın bölgedeki diğer ülkelerle ortaklıklar için bir şablon olmasını istiyoruz,” dedi. Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said de konferansa katılanlar arasındaydı.

Mısır ve Fas ile de benzer anlaşmalar yapılabilir

İsminin açıklanmaması kaydıyla AFP‘ye konuşan üst düzey bir Avrupalı diplomat, AB’nin Mısır ve Fas ile de Tunus ile yapıldığına benzer ortaklıklar kurmayı umduğunu doğruladı.

AFP‘ye konuşan Roma merkezli bir büyükelçi “Kuzey Afrika ülkeleriyle işbirliği yapmalıyız, bunu yapmak için mükemmel demokrasiler olmadıklarını kabul etmemiz gerekse bile. AB’de bu ilke üzerinde birlik var,” dedi.

Pazar günü düzenlenen konferansa Tunus, Birleşik Arap Emirlikleri ve Moritanya cumhurbaşkanlarının yanı sıra AB şefleri Von der Leyen ve Charles Michel ile BM mülteci ajansı başkanı Filippo Grandi katıldı.

Cezayir, Mısır, Etiyopya, Ürdün, Lübnan, Malta ve Nijer başbakanları da hazır bulunurken Yunanistan, Türkiye, Suudi Arabistan ve Kuveyt de bakanlarını gönderdi.

Fransa ve İspanya’dan temsilcilerin katılmaması dikkat çekti.

DİPLOMASİ

Tusk, Putin’i aradığı için Scholz’u önce övdü sonra eleştirdi

Yayınlanma

Polonya Başbakanı Donald Tusk hafta sonu gelmeden Almanya Şansölyesi Olaf Scholz’un Rusya lideri Vladimir Putin’le yaptığı telefon görüşmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirmişti, fakat pazar günü Rus liderle yapılan telefon görüşmelerinin faydasız olduğunu öne sürdü.

Scholz cuma günü Putin’i arayarak Ukrayna’daki son gelişmeleri ve barış beklentilerini görüşmüştü. Scholz daha sonra Tusk’ı arayarak görüşme hakkında bilgi verdi.

Tusk aynı gün X’te yayınladığı mesajda, “Şansölyenin sadece Rus saldırganlığını kesin bir dille kınamakla kalmayıp aynı zamanda Polonya’nın pozisyonunu da yinelediğini duymaktan memnuniyet duydum: Ukrayna olmadan hiçbir şey olmaz,” yazmıştı.

Alman hükümet sözcüsü Steffen Hebestreit, Scholz’un Putin’e Rusya ve Ukrayna arasında ‘adil ve kalıcı’ bir barış için müzakere etme isteğini göstermesi çağrısında bulunduğunu söyledi.

Cumartesi günü Rusya’nın Ukrayna’nın enerji altyapısına yönelik saldırılarının ardından ise Tusk, Scholz’un Putin ile yaptığı görüşmeye atıfta bulunarak, “Kimse Putin’i telefon görüşmeleri ile durduramaz. Bu savaştaki en büyük saldırılardan biri olan gece saldırısı, telefon diplomasisinin Ukrayna’ya tüm Batıdan gelen gerçek desteğin yerini alamayacağını kanıtladı,” diye yazdı.

Tusk, önümüzdeki haftaların “sadece savaşın kendisi için değil geleceğimiz için de belirleyici olacağını” ekledi.

Scholz, Putin ile görüşmeyi savundu

Scholz, Tusk’un da aralarında bulunduğu eleştirileri reddederek Ukrayna’nın Batılı müttefiklerine güvenebileceğini ve Kiev olmadan hiçbir karar alınmayacağını söyledi.

Scholz ayrıca hiçbir Avrupalı liderin Putin ile düzenli temas halinde olmamasından yakınırken, ABD’nin Beyaz Saray’a yeniden seçilen Donald Trump ile temas halinde olacağını söyledi.

AFP’nin aktardığına göre Scholz, pazar günü Brezilya’daki G20 zirvesine gitmeden önce Berlin’de yaptığı açıklamada, Scholz’un Putin’le yaptığı görüşmenin çok detaylı olduğunu fakat Rusya liderinin savaşla ilgili görüşlerinde çok az değişiklik olduğunu gösterdiğini ve bunun iyi bir haber olmadığını söyledi.

Zelenskiy, Scholz’a tepki gösterdi

Öte yandan Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’in Scholz’u Putin’le konuşmaması konusunda uyardığı bildirildi. Ukrayna Devlet Başkanının ofisinden bir kaynak Reuters’a yaptığı açıklamada Zelenskiy’in bu görüşmenin Rus liderin izolasyonunu artırmayacağına ve savaşın daha kısa sürede sona ermesine yardımcı olmayacağına inandığını söyledi.

Zelenskiy, Ukrayna halkına hitaben yaptığı günlük konuşmada Avrupalı liderlerin Putin’i aramasının “Putin’in uzun zamandır istediği şey olduğunu” belirtti.

Ukrayna lideri, “Bana göre Olaf’ın çağrısı pandoranın kutusunu açtı. Şimdi başka konuşmalar, başka telefon görüşmeleri olabilir. Sadece bir sürü kelime,” dedi.

Zelenskiy, Putin için “izolasyonunu zayıflatmak […] ve onlarca yıldır yaptığı gibi hiçbir yere varmayacak sıradan müzakereler yürütmek son derece önemli” diye ekledi.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Rusya’dan ABD’ye uranyum ihracatına geçici kısıtlama

Yayınlanma

Rusya, ABD’ye zenginleştirilmiş uranyum ihracatına geçici kısıtlamalar getirdi. Rusya hükümetinin basın servisi, bu adımın ABD’nin Rus ürünlerine uyguladığı ambargolara yanıt olarak alındığını açıkladı.

Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Bu kısıtlama, ABD’ye veya ABD’nin yargı yetkisi altında olan kişilere yapılan dış ticaret anlaşmaları kapsamında zenginleştirilmiş uranyum ihracatını kapsıyor. Ancak Federal Teknik ve İhracat Kontrol Kurumu tarafından verilen tek seferlik lisanslar istisna teşkil ediyor.”

Karar, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in talimatıyla alındı ve ABD’nin 2024-2027 yılları arasında Rus uranyum ürünlerine getirdiği kısıtlamalar ile 2028 itibarıyla uygulamaya koyacağı ithalat yasağına yanıt niteliği taşıyor.

ABD Enerji Enformasyon İdaresi verilerine göre, Rusya 2023 yılında ABD’nin ticari reaktörleri için gereken zenginleştirilmiş uranyumun yüzde 27’sini sağlayarak en büyük tedarikçi oldu.

Rusya’nın ABD’ye gerçekleştirdiği uranyum ihracatının yıllık yaklaşık 1 milyar dolar değerinde olduğu tahmin ediliyor.

ABD Başkanı Joe Biden, mayıs ayında Rusya’dan zenginleştirilmiş uranyum ithalatını yasaklayan bir karara imza atmıştı.

Ancak tedarik sorunları yaşanması halinde yasak kapsamında bazı istisnalar uygulanabilecekti.

Rusya ise bu yasağı piyasa dışı bir müdahale ve haksız rekabet olarak nitelendirdi.

Putin, eylül ayında yaptığı bir açıklamada, hükümetin uranyum, titanyum ve nikel gibi stratejik hammaddelerin ihracatını kısıtlamayı değerlendirmesi gerektiğini, fakat bu kısıtlamaların ülkenin iç çıkarlarına zarar vermemesi gerektiğini vurgulamıştı.

ABD’den Rusya’ya karşı yeni nükleer atılımı

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Graham’den Netanyahu’ya: Nükleer İran’ı durdurmak için ne gerekiyorsa yapın

Yayınlanma

Güney Carolina Cumhuriyetçi Senatörü Lindsey Graham, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya, İran’ın nükleer tesislerine saldırması halinde ABD’nin İsrail’in arkasında olduğunu söyledi.

Cumartesi gecesi Kudüs’te yapılan görüşmenin ardından Graham’in ofisinden yapılan açıklamada, “ABD’nin İran’dan gelen tehdide karşı İsrail’in arkasında olduğunun görülmesi ve duyulması zorunludur,” denildi.

ABD Başkanı Joe Biden İsrail’in İran’ın nükleer tesislerine yönelik doğrudan saldırılarını desteklemediği, ama seçilmiş başkan Donald Trump’ın İsrail’i engellemeyeceği tahmin ediliyor.

Aralarında Graham’in de bulunduğu pek çok Cumhuriyetçi senatör şimdiden böyle bir hamleye destek vereceklerini açıkladılar. Ekim ayında İsrail İran’ın füze üretim tesislerini vurmuştu; Axios’un geçen haftaki iddiasına göre Perçin’deki bir nükleer silah araştırma tesisi de vuruldu.

Görüşmenin ardından ofisinden yapılan açıklamada, “Senatör Graham Amerika’nın İsrail’den daha iyi bir dostu olmadığına inanıyor. İran’ın nükleer patlamasından hiçbir zaman şimdiki kadar endişe duymamıştı. [Senatör] Başbakana şu mesajı iletti: İranlı Ayetullahın nükleer silah kapasitesine sahip olmasını engellemek için ne gerekiyorsa yapın,” denildi.

Senatörün ofisinden yapılan açıklamada, Graham’e göre “nükleer silah sahibi bir İran Ayetullahı”nın İsrail için “varoluşsal bir tehdit”, dünya için ise “bir kabus” olduğu ileri sürüldü.

Graham, “İranlı Ayetullah sürekli olarak Amerika Birleşik Devletleri’nden ‘Büyük Şeytan’ olarak bahsetmektedir. İran rejiminin nükleer silaha sahip olmamasını sağlamak Amerika’nın çıkarınadır. Bu, İsrail’deki dostlarımız ve tüm dünya için kritik ve tehlikeli bir andır,” dedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English