ABD’de Donald Trump’ın başkanlık kampanyası 10 Ağustos Cumartesi günü yaptığı açıklamada bazı iç yazışmalarının hacklendiğini söyledi ve doğrudan kanıt sunmadan Trump ile İran arasındaki geçmiş düşmanlıklara atıfta bulunarak Tahran yönetimini suçladı.
Cumhuriyetçi kampanya yetkililerinin açıklaması, haber sitesi Politico’nun temmuz ayında anonim bir kaynaktan, aralarında başkan yardımcısı adayı JD Vance’in “potansiyel güvenlik açıkları” hakkında bir raporun da bulunduğu, Trump’ın operasyonu içinden gerçek belgeler sunan e-postalar almaya başladığını bildirmesinden kısa bir süre sonra geldi.
Trump’ın kampanya sözcüsü Steven Cheung yaptığı açıklamada, “Bu belgeler, 2024 seçimlerine müdahale etmek ve Demokratik sürecimize kaos tohumları ekmek amacıyla ABD’ye düşman yabancı kaynaklardan yasadışı yollarla elde edilmiştir,” dedi.
Trump “İran bağlantılı” hackerlara işaret etti
Cumartesi günü geç saatlerde Trump, Truth Social uygulamasında, İran’ın web sitelerinden birini hacklediğini Microsoft’un kampanya yetkililerine bildirdiğini yazdı. Trump suçu İran’a atarak, “sadece kamuya açık bilgilere ulaşabildiklerini” ekledi fakat saldırı hakkında daha fazla ayrıntı vermedi.
Trump’ın kampanyası, Microsoft araştırmacılarının cuma günü yayınladığı ve İran hükümetiyle bağlantılı bilgisayar korsanlarının haziran ayında ABD başkanlık kampanyasındaki “üst düzey bir yetkilinin” hesabına girmeye çalıştığını belirten bir rapora atıfta bulundu.
Raporda, bilgisayar korsanlarının eski bir siyasi danışmana ait bir hesabı ele geçirdikleri ve daha sonra bunu yetkiliyi hedef almak için kullandıkları belirtildi. Söz konusu raporda hedeflerin kimlikleri hakkında daha fazla ayrıntı verilmedi.
Raporun yayınlanmasının ardından bir Microsoft sözcüsü hedef alınan yetkililerin isimlerini vermeyi ya da ek ayrıntı sağlamayı reddetti.
İran’ın New York’taki Birleşmiş Milletler Daimi Temsilciliği ise gönderdiği bir e-postada “İran hükümetinin ABD başkanlık seçimlerine müdahale etmek gibi bir niyeti ya da amacı olmadığını” belirtti ve
Trump kampanyasının iddialarına yanıt olarak da, “Bu tür haberlere itibar etmiyoruz,” dedi.
Cuma günü, Microsoft’un bulgularına yanıt olarak İran’ın BM misyonu Reuters’e yaptığı açıklamada siber yeteneklerinin “savunma amaçlı ve karşı karşıya olduğu tehditlerle orantılı” olduğunu ve siber saldırı başlatma planlarının olmadığını söyledi.
Cheung, “İranlılar, Başkan Trump’ın Beyaz Saray’daki ilk dört yılında yaptığı gibi terör saltanatlarını durduracağını biliyorlar,” dedi.
Trump başkan olduğu dönemde Devrim Muhafızları’nın lideri Kasım Süleymani’ye suikast emrini vermişti.
Trump Temmuz ayında bir suikast girişiminden kurtulmuştu. Şüphelinin İran’la bağlantılı olduğuna dair herhangi bir iddia ortaya atılmamış olsa da, CNN geçen ay ABD’nin, İran’ın Trump’a karşı bir komplo hazırladığına dair istihbarata sahip olduğunu bildirmişti. İran bu tür suçlamaları reddetti.
Geçen ayın sonlarında üst düzey bir istihbarat yetkilisi gazetecilere verdiği brifingde Tahran ve Moskova’nın geçmiş dönemlerdeki başkanlık tercihlerini sürdürdüğünü, istihbarat camiasının önceki değerlendirmelerine göre İranlı ajanların Cumhuriyetçi adayları yıpratmaya çalışırken Rusya’nın Demokratları karalamak için çaba sarf ettiğini söyledi.
Politico’nun ana şirketi Almanya merkezli Axel Springer, salı günü geç saatlerde yaptığı açıklamada, uzun süredir yönetim kurulu üyesi olan Martín Varsavsky ile yollarını ayıracağını duyurdu.
Varsavsky, kuruluşun editoryal personelini “woke” olarak nitelendirmiş ve Gazze hakkında yayınladıkları bir makaleyi “tek taraflı Hamas desteği” olarak gördüğünü söylemişti.
Springer sözcüsü Varsavsky’nin ayrıldığını doğruladı fakat bunun şirketin kurumsal yeniden yapılanmasının bir parçası olarak bir süredir planlandığını söyledi.
Springer sözcüsü Peter Huth bir e-postada, “Eylül ayında yeni kurumsal yapımızın planlarını paylaştığımızda, denetim kurulunun önemli ölçüde küçüleceğini duyurmuştuk. Martin ile en geç işlemin kapanışına kadar işbirliğini sona erdirme konusunda anlaştık,” dedi.
The Chattering Classes’ın Cumartesi günkü sayısında yer aldığı üzere, Arjantinli girişimci Varsavsky geçen hafta Politico’da yayınlanan “İsrail Gazze’yi yeni hava saldırılarıyla vurdu, en az 200 kişi öldü” başlıklı makaleye tepki gösterdi.
Varsavsky’ye göre Associated Press (AP) kaynaklı bu haber İsrail’e karşı önyargılıydı.
X’te İspanyolca olarak kaleme aldığı yazısında girişimci, “Politico’nun bu makalesini terör örgütü Hamas’a destek ve kötü gazetecilik olarak gördüğümü açıkça belirtmek istiyorum,” dedi.
Hem Springer CEO’su Mathias Döpfner’e hem de Elon Musk’a yakın olan Varsavsky, bir X kullanıcısının Politico’nun “woke’luğu” konusunda ne yapacağı sorusuna “üzerinde çalıştığı” yanıtını verdi.
Direktörün yorumu Washington merkezli Politico haber merkezinin öfkesine yol açarken, birçok muhabir ve editör editoryal bağımsızlıklarıyla ilgili endişelerini dile getirdi.
Axel Springer’in 2021’de Politico’yu satın almıştı. Döpfner’in şirketi Almanya’da da Bild ve Die Welt gazetelerinin sahibi.
Axel Springer kendisini İsrail yanlısı olarak tanımlıyor. Euractiv’e konuşan konuyla ilgili bilgi sahibi kişiler, Springer yönetiminin Varsavsky’nin Politico’nun haber merkeziyle ilgili değerlendirmesine genel olarak katıldığını, fakat Varsavsky’nin kamuoyu önünde yaptığı eleştirilerin kuruluşun güvenilirliğine daha fazla zarar vermesinden endişe ettiklerini söyledi.
ABD Başkanı Donald Trump geçtiğimiz günlerde Politico’ya “solcu bir paçavra” diye saldırmış ve a devlet aboneliğini iptal etmişti.
ABD Başkanı Donald Trump’ın yönetimi, Çin’in yapay zeka ve gelişmiş bilgi işlemin yanı sıra hipersonik füzeler gibi doğrudan askeri teknolojiler geliştirme yeteneklerini daha da kısıtlamayı amaçlayarak, önceki Joe Biden ekibinden devraldığı ticari kara listeyi önemli ölçüde genişletti.
ABD Ticaret Bakanlığı’na bağlı Sanayi ve Güvenlik Bürosu (BIS), “ABD ulusal güvenliği ve dış politikasına aykırı” eylemleri gerekçesiyle 80 kuruluşu Varlık Listesi’ne ekledi.
Kara listeye eklenenler arasında Pakistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Güney Afrika, İran ve hatta Tayvan’dan kuruluşlar yer alırken, bunların 50’den fazlası Çin ve Hong Kong’dan.
BIS, salı günü Washington’da yayınladığı bir duyuruda, Çin Komünist Partisi’nin “askeri uygulamalar için yüksek performanslı ve exascale hesaplama yeteneklerinin yanı sıra kuantum teknolojilerini edinme ve geliştirme” yeteneğini kazanmasını engellemeyi hedeflediklerini bildirdi.
Exascale hesaplama, yapay zekanın daha da geliştirilmesini sağlayan en son süper bilgisayar teknolojisidir.
Bir başka hedef de “Çin’in hipersonik silah programını geliştirmesini engellemek” olarak ifade edildi. Yani ses hızının beş katı veya daha hızlı hareket eden ve karşı savunmadan kaçmak için gelişmiş manevra kabiliyetine sahip silahlar.
Çin çarşamba günü Trump yönetiminin eylemini kınadı ve Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Guo Jiakun ABD’yi “uluslararası hukuku ve uluslararası ilişkileri düzenleyen temel normları ciddi şekilde ihlal eden, Çinli işletmelerin haklarına ve çıkarlarına zarar veren ve küresel endüstriyel tedarik zincirlerinin güvenliğini ve istikrarını baltalayan tipik hegemonik davranış” ile suçladı.
Guo, Washington’dan “ulusal güvenlik kavramını abartmayı bırakmasını” ve “ticareti siyasallaştırmayı bırakmasını” talep ederek Çin şirketlerinin çıkarlarını koruma sözü verdi.
ABD listesine eklenen şirketler arasında, Çin’in önde gelen bulut bilişim ve büyük veri hizmetleri sağlayıcısı Inspur Group’un iki yıldır listede yer alan altı birimi de bulunuyor. BIS, bu birimlerin, grubun “özellikle Çin hükümeti ve/veya ordusu için süper bilgisayar projelerini desteklemek üzere ABD menşeli ürünler satın alarak veya satın almaya teşebbüs ederek, askeri son kullanım için” süper bilgisayarlar geliştirmesine yaptıkları belirtilen katkılar nedeniyle listeye dahil edildiğini savundu.
Altı birimden biri Inspur Taiwan, diğeri ise Şanghay Borsası’nda işlem gören Inspur Software. Şirket hisseleri çarşamba gününü %0,4 düşüşle 15,68 yuan’dan kapattı.
Pekin Yapay Zeka Akademisi ve Pekin İnovasyon Bilgeliği Teknolojisi de askeri modernizasyon için Amerikan teknolojisini kullanma niyetinde oldukları iddiasıyla kara listeye alındı. Büro, bu iki şirketin savunma amaçlı yapay zeka modelleri ve gelişmiş bilgi işlem çipleri geliştirdiğini özellikle belirtti.
Diğer dört şirketin – Henan Dingxin Information Industry, Nettrix Information Industry, Suma Technology ve Suma-USI Electronics – BIS’in “çok yüksek hızlarda büyük miktarda veriyi işleyebilen ve büyük ölçekli simülasyonlar gerçekleştirebilen” exascale süper bilgisayarların geliştirilmesinde yer aldıkları için eklendiği kaydedildi.
Bu şirketlerin, “askeri son kullanıcılar tarafından kullanılan süper bilgisayarlar ürettiği ve Çin’in istikrarsızlaştırıcı askeri modernizasyon çabalarını desteklediği için” 2019’da kara listeye alınan Şanghay’da listelenen Dawning Information Industry olarak da bilinen Çinli bir sunucu üreticisi olan Sugon’a önemli üretim yetenekleri sağladığı öne sürüldü.
Şirket hisseleri çarşamba günü Şanghay’da %0,3 düşüşle 65,33 yuana geriledi.
Aralarında Hava Kuvvetleri Mühendislik Üniversitesi ve Çin Havacılık Radyo Elektroniği Araştırma Enstitüsü’nün de bulunduğu iki düzineden fazla kuruluş, hipersonik silah geliştirme, hipersonik uçuş yapan araçların tasarımı ve modellenmesi, silah tasarımı ve etkilerini modellemek için özel yazılım kullanma veya “Çin’in askeri-sivil füzyon çabalarını” başka bir şekilde destekleme ile ilgili “kanıtlanabilir bağlara” sahip oldukları gerekçesiyle yeni listeye alındı.
Listeye girenlerden yedisinin “Çin’in kuantum teknolojisi yeteneklerini geliştirmek” için Amerikan teknolojisini edinmeye çalıştıkları iddia edilirken, diğer ikisi de Huawei ve Çinli fabrikasız çip üreticisi HiSilicon da dahil olmak üzere zaten kara listede olan şirketlere ürün sattıkları için listeye eklendi.
Ticaret Bakanlığı’nın sanayi ve güvenlikten sorumlu müsteşarı Jeffrey I. Kessler yaptığı açıklamada “Amerikan teknolojisi asla Amerikan halkına karşı kullanılmamalıdır” dedi. Kessler, Trump yönetiminin “ABD teknolojilerinin ve mallarının ulusal güvenliğimizi tehdit eden yüksek performanslı bilgi işlem, hipersonik füzeler, askeri uçak eğitimi ve İHA’lar için kötüye kullanılmasını önleyerek” ulusal güvenliği korumak için “net ve yankı uyandıran bir mesaj gönderdiğini” vurguladı.
Ticaret Bakanlığı ayrıca Güney Afrika Test Uçuş Akademisi’ni (TFASA) de “ABD ürünlerinin Çin askeri güçlerini eğitmek için” kullanılmasını engellemek amacıyla listeye aldı.
Genişletilen listede Çin’in yanı sıra “İran’ın insansız hava araçları (İHA) ve ilgili savunma kalemleri tedarikini engellemek” ve Pakistan’da kısmen Çinli bir şirket tarafından desteklenen “korumasız nükleer faaliyetlerin ve balistik füze programının gelişimini engellemek” de hedefler arasında yer alıyor.
Kessler, Varlık Listesinin “Amerikan teknolojisini kötü amaçlarla kullanmak isteyen yabancı düşmanları tespit etmek ve önlerini kesmek için elimizdeki birçok güçlü araçtan biri” olduğunu da sözlerine ekledi.
ABD Başkanı Donald Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i Ukrayna’daki ateşkes müzakerelerini kasten uzatmakla suçladı ve bunu kendi iş hayatındaki taktiklere benzetti.
ABD Başkanı Donald Trump, Rusya’nın Ukrayna’daki ateşkes müzakerelerini kasten uzattığını ve bir anlaşmaya varmaktan kaçınabileceğini belirtti.
Trump, “Rusya’nın buna bir son vermek istediğini düşünüyorum ama belki de zaman kazanıyorlar. Ben bunu [iş hayatımda] yıllarca yaptım: Anlaşmayı imzalamak istemem, bir nevi oyunda kalmak isterim ama bazen de bunu yapmak istemem,” diye konuştu.
Beyaz Saray Başkanı Trump, aynı zamanda Washington’un, 23-25 Mart tarihlerinde Suudi Arabistan’da yapılan görüşmelerin ardından Moskova tarafından dile getirilen Karadeniz’de ateşkes taleplerini değerlendireceğini söyledi.
Trump, “Şu anda hepsini değerlendiriyoruz. Yaklaşık beş veya altı koşul var. Hepsini gözden geçiriyoruz,” diye ekledi.
Rus tarafının talepleri arasında, Rosselhozbank ve gıda ile gübre ihracatında rol alan diğer bankalara dönük yaptırımların kaldırılması, ayrıca tarım ürünleri üreticileri ve ihracatçıları ile bu tür yükleri taşıyan Rus bayraklı gemilere uygulanan kısıtlamaların sona erdirilmesi yer alıyor.
Daha önce Washington yönetimi, Ukrayna’daki askeri çatışmanın çözümüne 30 günlük ateşkesle başlanmasını önermişti.
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, “Onlar birbirlerine ateş ederken savaşın uzun vadeli olarak sona erdirilmesi konusunda anlaşmak zor,” şeklinde durumu açıklamıştı.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin bu girişimi desteklediğini ancak bazı “nüanslar” olduğuna dikkat çekti. Putin’e göre, gelecekteki anlaşmalara uyulup uyulmadığının denetlenmesi ve Kiev’e askeri sevkiyatların sürmesi sorun teşkil ediyor.
Öte yandan Kommersant‘ın haberine göre, Devlet Başkanı Putin’in kendisi de 18 Mart’ta büyük iş dünyası temsilcileriyle yaptığı kapalı bir toplantıda, Ukrayna’daki savaşın hızlı bir şekilde sona ermesinin beklenmemesi gerektiği mesajını verdi.
Habere göre Putin, Kiev’in Kırım’ı ve dört yeni bölgeyi Rusya toprağı olarak tanımaması hâlinde, Moskova’nın Odessa ve Ukrayna’nın diğer bölgelerine yönelik saldırı başlatacağını ifade etmişti.