Bizi Takip Edin

Diplomasi

Ukrayna’daki savaş küresel silah sanayisini ihya ediyor

Yayınlanma

Rusya-Ukrayna savaşı, başta ABD ve Avrupa olmak üzere küresel silah sanayisi devlerine kazandırmaya devam ediyor. Özellikle Avrupa’daki güçlü silah şirketleri siparişleri yetiştirebilmek için üretim kapasitesini artırmayı hedefliyor.

Örneğin İngilizlerin ünlü şirketi BAE Systems, savaşta başarı kazanan M777 obüslerinin durdurulan üretimini yeniden başlatma kararı aldı. BAE’ye bakılırsa M777 ile Orta Avrupa ülkeleri ilgileniyor. Şirketin başkan yardımcısı Mark Signorelli, yeniden üretime başlamak için en az 150 yeni M777 siparişi almaları gerektiğini sözlerine ekledi.

Yeniden üretim için Amerikan ordusunun onayı bekleniyor. Yine Amerikan Himars ve Anglo-İsveç ortak yapımı NLAW taşınabilir anti tank füzeleri için de yeni siparişler geliyor. 

ABD’nin olağan şüphelileri Raytheon, Lockheed Martin ve L3Harris Technologies de savaşın kazananlarından. L3Harris, Ukrayna’ya 200 milyon dolarlık bir sipariş aldı. Raytheon, eski Stinger’ların parçalarını kullanıyor ve üretimi artırmak için emekli personelini yeniden göreve çağırdı. Lockheed Martin ise Javelin anti tank füzelerinin üretimini ikiye katlarken, Himars roket fırlatıcılarının ve GMLRS füzelerinin üretimini yüzde 60 artırdı.

Alman sanayisine savaş ‘morali’

Almanya’da, ucuz Rus gazının kesilmesiyle birlikte zora düşen sanayinin önüne savaş avuntusu atılmış durumda. Almanya’nın otomotiv ve savunma şirketi Rheinmetall AG ile Avrupa’nın önemli silah üreticilerinden Rheinmetall, İspanyol patlayıcı üretim şirketi Expal’ı 1,2 milyar avroya satın aldı. Şirketin CEO’su Armin Papperger, müşterilerin kapasite sahibi şirketlerle kontrat imzalayacağını söyledi. Rheinmetall’e göre, Expal 2023’te 400 milyon avroluk bir satış bekliyordu.

Rheinmetall hisseleri, 1 Ocak’tan bu yana yüzde 115 değer kazandı. Şirket, tank mühimmatı üretimini bir yılda 70.000’den 140.000’e çıkardığını açıkladı. Top üretimini de 70.000’den 110.000’e çıkaran Rheinmetall, havan topu üretim kapasitesini de ikiye katladı. Papperger, potansiyel orta kalibreli top üretim kapasitesini yıllık 1,2 milyondan 2,2 milyona yükselttiklerini, askeri kamyon üretme kapasitelerini de 2.500’den 4.000’e çıkardıklarını kaydetti.

Rheinmetall haricinde Alman askeri iletişim ekipmanları geliştiren Rohde & Schwarz, Rheinmetall ile birlikte askeri araçlar geliştiren Volkswagen’in Traton’u, Leopard 2 tanklarının üreticisi Krauss-Maffei Wegmann (KMW) da sipariş yetiştiremeyenlerden. 

Alman hükümeti, yakın zamanda Ukrayna’ya gönderilmek üzere 100 Panzerhaubitze 2000 kendinden tahrikli obüs sipariş etmişti. Bu üretimi KMW yapacak. Sözleşmenin 1,7 milyar avro değerinde olduğu belirtiliyor. Bu obüsler yakın zamanda Alman medyasında, bakımları nedeniyle güçlük taşıdıkları için Ukrayna’da şikayete konu oldukları iddiasıyla gündem olmuştu.

KMW’nin Fransız Nexter’le ortak şirketi KNDS ise hükümetlerin yeni silah sözleşmelerini şekillendirmesi gerektiğini söylüyor. KNDS CEO’su Frank Haun, yalnızca konuşmalar ve duyurularla kapasite artırımı riskine giremeyeceklerinin altını çiziyor.

Alman hükümetinin yeniden silahlanma programı da dardaki ekonomiye teşvik niteliğinde. İsveçli askeri giyim ekipmanı üreticilerinden Snigel Design’ın CEO’su Carl Jonasson, Mayıs ayında Almanya’dan aldıkları siparişin boyutları karşısında şaşırdığını gizlememişti. 

Doğu ve Orta Avrupa yeni ihracat pazarları buluyor

Alman silah şirketlerinin yanı sıra, eski Varşova Paktı ülkelerinin savaş sanayisi de Ukrayna savaşı ile birlikte önemli bir pazar elde etmiş durumda.

Polonya’da devletin elindeki silah ve mühimmat konsorsiyumu PGZ’nin CEO’su Sebastian Chwalek, yeni pazarlara girmek ve önümüzdeki yıllarda ihracat gelirlerini artırmak için önlerinde önemli bir fırsat olduğunu söyledi. PGZ konsorsiyumu, silahtan nakliyeye kadar 50’nin üzerinde şirketi kontrol ediyor.

Chwalek’in Reuters’a verdiği bilgilere göre, PGZ önümüzdeki on yılda 1,75 milyar avroluk yatırım yapmayı planlıyor. Bu rakam, savaş öncesindeki yatırım planındaki rakamın iki katından fazla. Yeni üretim tesislerinin güvenlik nedeniyle Rusya’nın müttefiki Belarus sınırlarından uzakta yapılacağı da belirtiliyor.

Chwalek, 2023’te Piorun MANPAD’larından 1000 adet üretebilecek kapasiteye eriştiklerini açıkladı. Bu rakam 2022’de 600, daha önceki yıllarda da 300 ila 350 idi. Şirketin savaş öncesi 2022 gelir tahmini 1,43 milyar avroydu. Yeni durumla birlikte yıl sonunda bu gelirin çok üstüne çıkılacağı düşünülüyor.

Çekya da silah sanayisini Ukrayna’da savaşın hizmetine sunan ülkelerden. Savunma Bakan Yardımcısı Tomas Kopecny’nin Reuters’a verdiği bilgilere göre Prag, Kiev’e 2 milyar avroluk silah ve ekipman satışı yaptı. Sosyalist blok döneminde SSCB’den sonra en büyük silah üretici olan Çekya (o zamanlar Çekoslovakya), 1989’dan bu yana en büyük silah ihracatını gerçekleştirmiş durumda. 

Çekya’nın en büyük mühimmat üreticisi STV Group CEO’su David Hac, düşük kalibreli mühimmatlar için yeni üretim hatları yaratacaklarını, yüksek kalibreli mühimmatlar içinse kapasite artırımını düşündüklerini söyledi. Hac, daralmış emek piyasası düşünüldüğünde, yeni işçileri yavaşlayan otomotiv sektöründen elde etmeye çalıştıklarını da sözlerine ekledi. 

Bir başka Çek savaş devi Czechoslovak Group, 2022’nin ilk yarısında bir önceki yılın aynı dönemine göre gelirlerini neredeyse ikiye katladı. Grubun sözcüsü Andrej Cirtek, Ukrayna savaşının başlamasının ardından Ukrayna ordusuna yaptıkları satışın katlandığını belirtti.

Güney Kore’den sürpriz atak

Dünyanın en büyük dördüncü silah ihracatçısı konumuna gelen Güney Kore de Ukrayna savaşının kazananlarından. Hyundai-Kia Automotive Group bünyesinde yer alan ROTEM tarafından geliiştirilen K2 tankları şimdiden Meksika’dan Katar’a kadar birçok ülkenin hedefinde.

Seul, Ukrayna’ya doğrudan silah yardımı yapmayacağına ilişkin beyanda bulunmuşsa da ABD’nin Kore’den mühimmat satın alarak Ukrayna’ya transfer etmek istediği konuşuluyor. Anlaşmanın ayrıntıları Wall Street Journal’da ortaya çıktığında, Güney Kore Savunma Bakanlığı bir açıklama yaparak mühimmatların son kullanıcısının ABD olduğuna inandıklarını söylemişti.

Tüm sözlere rağmen Güney Kore’nin Ukrayna savaşı ile başlantısı yeni değil. Geçen Eylül ayında Polonya ile tarihinin en büyük silah anlaşmasını imzalayan Güney Kore, Varşova’ya 1000 K2 tankı, 600’den fazla Hanwha K9 motorlu obüs ve onlarca savaç uçağı tedarik edecek. Bu satış, Polonya’ya, Ukrayna’ya gönderdiği silahların yerini yenilerinin almasında yardımcı olacak.

Hanwha K9 obüslerinin müşterileri arasında Finlandiya, Hindistan, Norveç, Estonya, Avustralya, Mısır ve Türkiye de yer alıyor. 

Silah sanayisinin sınırları

Sanayisizleşme tehdidi altındaki Avrupa’nın savaş tesellisinin sınırları bulunuyor. Rönesans yaşayan savunma sanayisi, enerji ve malzeme fiyatlarındaki artış ile üçüncü ülkelerden ithalata bağımlılık nedeniyle tekrar inişe geçebilir.

EURACTIV’e konuşan Çekya Silah ve Savunma Sanayisi Birliği Balkanı Jiří Hynek, askeri ürünlerin üretilmesi için gereken hammaddelerin çoğunun ya Avrupa’dan çıkarılmadığını ya da çok az çıkarıldığını hatırlattı. Hynek, kritik malzemelerin çoğunun da Asya ve Afrika ülkelerinden ithal edildiğinin altını çizdi.

Başkanın belirttiğine göre bugün piyasada tedariği az olan malzemeler şunlar: tüm paketleme materyalleri, birçok kimyasal ama özelliği barut yapımında gereken selüloz, fiyatları astronomik seviyelerdeki sentetik kauçuk. Son materyal kurşun geçirmez yelekler için kullanılıyor ve AB bu madde konusunda, Asya’ya, özellikle de Çin’e bağımlı.

İtalyan askeri gemi yapımcısı Cantiere Navale Vittoria’nın Başkanı Paolo Può’nun verdiği bilgilere göre, çeliğin ton fiyatı 700 avrodan 3500 avroya yükseldi, alüminyumun kilo fiyatı ise 5 avrodan 15 avroya çıktı. Può, çoğu sözleşmelerinin devletle olduğuna dikkat çekerek sektöre devlet müdahalesi istediklerini de sözlerine ekledi. 

Rheinmetall de hammadde stokladıklarını açıkladı. Alüminyum ve önemli plastikleri önde satın aldıklarını söyleyen Alman silah üreticisi, orta vadede sorun yaşamamak için yarı iletkenler de elde ettiklerini belirtti. Şirket, bu yıl işletme sermayesini ciddi biçimde artırdıklarını da söyledi.

Fransa’da ise yarı iletken ve çip sorunu nedeniyle savaş sanayisi Ukrayna savaşının öncesinden bu yana üretim zorlukları yaşıyor.

Diplomasi

Avrupa ülkeleri ‘diplomaside’: İran’ın balistik füze programını hedef aldılar

Yayınlanma

Avrupa dışişleri bakanları cuma öğleden sonra Cenevre’de İranlı yetkililerle bir araya geldiler ve İran’dan yalnızca nükleer faaliyetlerini değil, balistik füze programını da azaltmasını istediler.

Perşembe sabahı gazetecilere konuşan Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot, şu anda İran ile diplomasi hedeflerinin Tahran’ın sadece nükleer programını değil, aynı zamanda balistik füze programını ve İran’ın bölgesel istikrarı bozucu faaliyetlerini de “önemli ve kalıcı” bir şekilde azaltmasını sağlamak olduğunu söylemişti.

Barrot, “Tamamen askeri bir çözüm yok,” diyerek İran’ın Washington ile müzakere masasına dönmesi gerektiğini ekledi.

Almanya, Fransa ve İngiltere, İran’a “İsrail’in saldırılarının durmasını beklemeden” müzakerelere başlaması çağrısında bulundu.

Wall Street Journal’a (WSJ) göre bazı Avrupalı yetkililer ABD’nin İran’a yönelik sıfır zenginleştirme hedefini desteklerken, Almanya, Birleşik Krallık ve Fransa’nın resmi tutumu, İran’ın herhangi bir zenginleştirme programının sıkı sınırlar içinde tutulması ve Tahran’ın nükleer bomba yapımında kullanılabilecek yeterli miktarda silah sınıfı fisil madde biriktirememesi için yakından izlenmesi yönünde yeni bir anlaşma yapılması yönünde.

ABD Başkanı Donald Trump ise, New Jersey’in Morristown kentine varışında, “İran Avrupa ile konuşmak istemiyor. Bizimle konuşmak istiyor. Avrupa bu konuda yardımcı olamayacak,” dedi.

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçı, Almanya, İngiltere ve Fransa’nın dışişleri bakanlarıyla yaptığı görüşmelerin ardından, İsrail’in “saldırganlığını” durdurması halinde müzakerelere geri dönmeye hazır olduğunu söyledi. 

Arakçı, Tahran’ın üç ülkeyle ve Avrupa Birliği ile “görüşmelerin devamını” desteklediğini eklerken, ülkesinin “yakın gelecekte yeniden bir araya gelmeye hazır olduğunu” da ifade etti.

Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul, “Bugünkü olumlu sonuç, İran tarafının tüm önemli konularda müzakereleri sürdürmeye temelde istekli olduğu izlenimiyle ayrıldığımızdır. Tüm bölge son derece kritik bir durumda ve müzakerelerde daha fazla tırmanışın önlenmesi ve ilerleme sağlanması bizim ortak çabamız,” dedi.

Avrupalıların bu müzakerelere dahil olması gerektiğini, ancak Washington’un da önemli bir rol oynadığını ekledi.

Almanya’nın en üst düzey diplomatı, “Her şeyden önce, Amerika Birleşik Devletleri’nin bu müzakerelere ve bir çözüm bulunmasına dahil olması büyük önem taşıyor,” dedi ve Almanya’nın İsrail’in güvenlik çıkarlarını koruyacağını da sözlerine ekledi.

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot ve Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı David Lammy de toplantı hakkında benzer izlenimlerini dile getirerek, İranlıların görüşmelere devam etmeye hazır olduğunu ve İran’ın nükleer silaha sahip olamayacağının açıkça belirtildiğini söylediler.

Fakat Reuters’ta yer alan habere göre İranlı üst düzey bir yetkili cumartesi günü, Cenevre’de ülkesinin nükleer programı hakkında yapılan görüşmelerde Avrupa güçleri tarafından sunulan önerilerin “gerçekçi olmadığını” belirterek, bu önerilere bağlı kalınması halinde bir anlaşmaya varmanın zor olacağını söyledi.

İsrail ile İran arasındaki çatışmanın tırmanmasını önlemek amacıyla E3 olarak bilinen Birleşik Krallık, Fransa ve Almanya dışişleri bakanları ile AB’nin İranlı mevkidaşları cuma günü (20 Haziran) bir araya geldikten sonra ilerleme kaydedildiğine dair çok az işaret vardı.

“Avrupalıların Cenevre’de yaptığı tartışmalar ve öneriler gerçekçi değildi. Bu tutumda ısrar etmek İran ile Avrupa’yı bir anlaşmaya yaklaştırmayacaktır,” diyen üst düzey yetkili, İran’ın her halükarda Avrupa’nın önerilerini Tahran’da inceleyeceğini ve bir sonraki toplantıda yanıtını sunacağını söyledi.

Her iki taraf da önerilerin ayrıntılarını açıklamasa da, iki Avrupalı diplomat, E3’ün İsrail’in yakın vadede ateşkes kabul etmeyeceğini ve İran ile ABD’nin müzakereleri yeniden başlatmasının zor olacağını düşündüğünü söyledi.

Diyalogun, başlangıçta ABD’nin katılmadığı, İran’ın balistik füze programını da içerebilecek daha sıkı denetimleri öngören yeni bir anlaşma üzerinde paralel bir müzakere süreci başlatılması olduğu belirtildi.

Cumartesi günü İran cumhurbaşkanıyla görüşen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, iki tarafın müzakereleri hızlandırma konusunda anlaştığını ama İran’ın “niyetinin barışçıl olduğuna dair her türlü güvenceyi vermesi” gerektiğini vurguladı.

Bazı Avrupalı bakanların cuma günü İran’ın nükleer programın ötesindeki konularda müzakereye daha hazır olduğunu öne sürmesine rağmen, üst düzey yetkili, füze programı da dahil olmak üzere savunma kapasitesinin müzakere edilebileceği olasılığını reddetti ve uranyum zenginleştirmesinin tamamen durdurulması fikrinin çıkmaz sokak olduğunu yineledi.

Yetkili, “İran diplomasiyi memnuniyetle karşılar, fakat savaşın gölgesinde değil,” dedi.

Öte yandan AB’nin dış politika kolu Avrupa Dış Eylem Servisi, İsrail’in Avrupa Birliği ile ilişkilerini düzenleyen anlaşma kapsamında insan hakları yükümlülüklerini ihlal ettiğine dair işaretler olduğunu açıkladı.

Reuters ve dpa haber ajanslarının gördüğü bir belgeye göre, İsrail “AB-İsrail Ortaklık Anlaşmasının 2. maddesi kapsamındaki insan hakları yükümlülüklerini ihlal etmiş” olacak.

Örgüt, bağımsız uluslararası kurumların değerlendirmelerini kaynak olarak gösterdi.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Karin Kneissl: Trump, İran’a saldırarak aptalca bir karar verdi

Yayınlanma

Eski Avusturya Dışişleri Bakanı Karin Kneissl, ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’daki nükleer tesislere yönelik saldırı kararını ‘aptalca’ olarak nitelendirdi. Kneissl, bu saldırının tüm savaş yasalarını ihlal ettiğini ve İran’a bölgedeki Amerikan üslerini vurma konusunda meşruiyet kazandırdığını belirtti.

Eski Avusturya Dışişleri Bakanı ve St. Petersburg Devlet Üniversitesi GORKI Merkezi Başkanı Karin Kneissl, ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’daki nükleer tesislere saldırma kararının “aptalca” olduğunu ve tüm savaş yasalarını ihlal ettiğini açıkladı.

Kneissl, 22 Haziran gecesi gerçekleştiği belirtilen saldırının ardından yaptığı değerlendirmede, bu hamlenin İran’a bölgedeki Amerikan askeri üslerine saldırma hakkı tanıdığını vurguladı.

Kneissl, Telegram kanalından yaptığı paylaşımda, “ABD Başkanı Trump bunu Kongre’nin onayı olmadan yaptı. Böylesine aptalca bir karar beklemiyordum,” ifadelerini kullandı.

‘Tüm savaş yasaları ihlal edildi’

ABD ve İsrail’in İran’ın nükleer tesislerini bombalamaya nasıl cüret ettiğini sorgulayan Kneissl, “Tüm savaş yasaları ihlal edildi,” diyerek duruma tepki gösterdi.

Kneissl, Trump’ın bu kararında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun baskısı altında kaldığını belirterek, “Ancak bu bir mazeret olamaz,” diye ekledi.

Eski bakan, saldırının sonuçlarına dikkat çekerek şunları kaydetti:

“Artık İran’ın, bölgedeki 40 bin ABD askerinin bulunduğu Amerikan askeri üslerine saldırması önünde hiçbir engel kalmadı. Ve hâlâ Tahran adına bu tür saldırılar düzenleyebilecek çok sayıda silahlı grup var.”

ABD’nin İran saldırısına Kongre’den ortak tepki: ‘Anayasaya aykırı’

Diyalog fırsatı kaçırıldı

Kneissl, saldırıdan önce Cuma günü İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ile Amerikan yönetimi arasında diyalog için küçük bir fırsat penceresi doğduğunu hatırlattı. “İran belirli konuları tartışmaya hazırdı,” diyen Kneissl, “Peki ya şimdi?” sorusunu yöneltti.

Eski bakan ayrıca, ABD’nin İran’daki nükleer tesislere seyreltilmiş uranyum içeren bombalarla saldırmış olabileceği ihtimali üzerinde durdu.

Bu tür mühimmatların ilk kez 1999 baharında ABD’nin Belgrad’ı bombaladığı Sırbistan’da kullanıldığını belirten Kneissl, “Bu işe yaramayacak. Seyreltilmiş uranyumlu mühimmatlar eski Yugoslav Halk Ordusu’nun tanklarına karşı kullanılmıştı. Hiçbir etkisi olmadı, sadece daha önce Irak’ta olduğu gibi çevre felaketine yol açtı. Bu kez sonuçlar 26 yıl öncesine göre çok daha büyük olabilir. ABD ve NATO güçleri o zaman da askeri hedeflerine ulaşamamış, o çatışmada da desteğe ihtiyaç duymuşlardı,” dedi.

Hiroşima Nagazaki Barış Komitesi’nden Steinbach, İsrail’in gizli nükleer gücünün perde arkasını anlattı

ABD’nin saldırı açıklaması

22 Haziran’ı sabaha bağlayan gece ABD Başkanı Donald Trump, ABD Hava Kuvvetleri’nin “Fordo, Natanz ve İsfahan dahil olmak üzere İran’daki üç nükleer tesise” başarılı bir saldırı düzenlediğini duyurmuştu.

Trump, Tahran’ın çatışmayı sona erdirmeyi kabul etmesi gerektiğini ifade etmişti.

Bu saldırıdan önce, 13 Haziran’dan itibaren İsrail’in de İran’a yönelik günlük saldırılar düzenlediği ve operasyonun amacının İran’ın füze ve nükleer programlarını yok etmek olduğu belirtilmişti.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

UAEA: İran’ın nükleer tesislerinde radyasyon seviyesinde artış yok

Yayınlanma

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), ABD’nin İran’daki üç nükleer tesise yönelik saldırısının ardından bölgede radyasyon seviyelerinde herhangi bir artış tespit edilmediğini duyurdu. İranlı yetkililer de tesislerin altyapısının güvende olduğunu ve radyasyon sızıntısı olmadığını açıkladı.

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), bugün yaptığı açıklamada, ABD’nin İran’daki üç nükleer tesise yönelik saldırılarının ardından radyasyon seviyelerinde herhangi bir artış gözlemlenmediğini bildirdi.

İranlı yetkililer de tesislerde sızıntı olmadığını ve altyapının güvende olduğunu belirtti.

ABD uçakları, pazar günü şafak vaktinde İran’ın Fordo, Natanz ve İsfahan’daki nükleer tesislerini hedef alan bir saldırı gerçekleştirmişti.

UAEA, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı paylaşımda, “İran’daki Fordo dahil üç nükleer tesise yönelik saldırıların ardından, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı, şu ana kadar tesis dışında radyasyon seviyelerinde herhangi bir artış bildirilmediğini teyit etmektedir,” ifadelerini kullandı.

Ajans, daha fazla bilgi elde edildiğinde İran’daki duruma ilişkin ek değerlendirmeler sunacağını da ekledi.

İran: Tesisler güvende, sızıntı yok

ABD saldırılarına ilk resmi tepki İranlı yetkililerden geldi. Sabah saatlerinde yapılan açıklamada, saldırıdan etkilenen tesislerde herhangi bir radyasyon sızıntısı veya çevredeki halk için bir tehdit kaydedilmediği vurgulandı.

Açıklamada ayrıca, nükleer tesislerin altyapısının güvende olduğu ifade edildi.

İran Atom Enerjisi Kurumu da derhal gerekli incelemelerin yapıldığını ve “ABD’nin nükleer tesislere yönelik saldırıları sonucunda herhangi bir kirliliğe dair bir belirti olmadığını” duyurdu.

ABD’nin İran saldırısına Kongre’den ortak tepki: ‘Anayasaya aykırı’

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English