Bizi Takip Edin

AVRUPA

AB’den “rekabetçilik” planı: Sermaye piyasaları birliği, deregülasyon, emeklilik reformu

Yayınlanma

Ursula von der Leyen liderliğindeki yeni Avrupa Komisyonu, kendi “kutup yıldızı” olarak nitelendirdiği Rekabetçilik Pusulası ile AB’nin iktisadi sorunlarına çözüm bulmayı hedefliyor.

AB yürütme organının Rekabetçilik Pusulası taslağına göre, Avrupa Komisyonu önümüzdeki beş yıl içinde bloğun bocalayan ekonomisini canlandırmak için bürokrasinin “benzeri görülmemiş” bir şekilde azaltılması çağrısında bulunacak.

Leyen’in Noel tatili sırasında hastalanması üzerine açıklanması ertelenen plan, AB kurumları, üye devletler ve özel şirketler arasında daha derin bir iktisadi “koordinasyon” çağrısında da bulunuyor.

Leyen tarafından yeni Komisyonun “Kutup Yıldızı” olarak selamlanan belge, şirketleri ölçek büyütmeye teşvik etmek için AB rekabet politikasına “yeni bir yaklaşım” ve bloğun “parçalanmış” sermaye piyasalarının daha derin entegrasyonu çağrısında bulunuyor.

Bir kez daha sermaye piyasaları birliği

“Sermaye eksikliğimiz yok,” diyen Leyen, Avrupalı hane halklarının tasarruflarının 312 milyar dolarının her yıl yurtdışına yatırıldığına dikkat çekti.

Leyen, özellikle “oyunun kurallarını değiştirme potansiyeline sahip erken aşama teknolojiler” için tasarrufları yatırıma dönüştürecek etkin bir sermaye piyasasına sahip olmadıklarına dikkat çekti.

Çözümün “derin ve likit bir sermaye piyasası” olduğunu söyleyen Leyen, “AB’de finansman için iç ulusal sınırlar olmaksızın gerçek bir tek pazar yaratmayı amaçlayan” yeni Avrupa Tasarruf ve Yatırım Birliğini duyurdu.

Ayrıca AB dijital ve fiziksel altyapısına yönelik artan tehditlere karşı “kamu ve özel sektör arasında daha yakın bir uyum”, stratejik açıdan kritik sektörlerdeki kamu ihalelerinde “Avrupa tercihi” ve kritik hammaddelerin ortak alımını kolaylaştırmak için ortak bir AB “platformu” öneriyor.

Draghi raporu ve Avrupa’nın Bush momenti

İnovasyon, karbonsuzlaştırma ve güvenlik

“Vites ve yaklaşımda acil bir değişiklik yapılmazsa, AB’nin iktisadi bir güç merkezi, bir yatırım yeri ve bir üretim merkezi olarak geleceği tehlikededir,” denilen belgede, ‘sanayisizleşme ve ekonomik sıkıntı riskinin’ geçtiğimiz haziran ayında yapılan Avrupa seçimlerinde seçmenler arasında etkili bir rol oynadığı belirtiliyor.

Leyen, Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu zirvesinde, bu paketin inovasyon, karbonsuzlaştırma ve güvenlik sütunları üzerinde yükseleceğini söylemişti.

Komisyonun 26 Şubat’ta uygulamaya koyacağı “Basitleştirme Paketi” ile şirketlerin mevzuat yükünün hafifletileceği belirtilen taslakta, paketin bir dizi alanda “geniş kapsamlı basitleştirme” önereceği ve küçük firmaların karşılaştığı “aşırı raporlama taleplerinin” azaltılmasına yardımcı olacağı ifade ediliyor.

Draghi beklenen raporunu sundu: AB’nin yılda ilave 800 milyar avro yatırıma ihtiyacı var

‘28. Rejim’ ile KOBİ’lere ‘birlik çerçevesi’ sunulacak

Belgede ayrıca “mid-caps” olarak adlandırılan, küçük ve orta ölçekli işletmelerden (KOBİ’ler) daha büyük ama büyük çok uluslu şirketlerden daha küçük olan firmalar için “özel bir düzenleyici” rejimin yanı sıra birden fazla üye ülkede faaliyet gösteren şirketler için özel bir “28. yasal rejim” çağrısında bulunuluyor.

28. Rejim, üye devletlerin kendi ulusal kurallarının yerine geçmeyen fakat bunlara isteğe bağlı bir alternatif olan AB kurallarının önerilen yasal çerçevelerine verilen ad.

Yeni mevzuat vergi, iş ve şirketler hukukunun yanı sıra iflas hukukunu da “tek ve basit bir çerçevede” birleştirecek.

Ayrıca Komisyonun raporlama yükümlülüklerini tüm özel şirketler için %25 (ve KOBİ’ler için %35) azaltma taahhüdünü yerine getirmek için “gerekli adımları” atacağı belirtiliyor.

Belgede, “Basitleştirme, değer zincirlerinin pratik işleyişine ilişkin bir anlayışla ve ayrıntılı kontrol yerine güven ve teşviklere dayalı bir düzenleyici sistem göz önünde bulundurularak yapılmalıdır” diye ekleniyor.

AB tek pazarı Avrupa Birliği’nin “baş tacı” olarak görülmekle birlikte, parçalı mevzuat ve karmaşık uyum, işletmelere, özellikle de Avrupa firmalarının yüzde 99’unu oluşturan ve genellikle ayak uyduracak kaynaklardan yoksun olan KOBİ’lere yük getiriyor.

Geçen sene yayınlanan Mario Draghi’nin ve Enrico Letta’nın raporları da AB’nin rekabet gücünü artırmaya yönelik tavsiyeler içeriyordu.

Draghi’den AB’ye ‘devasa harcamalar’ yapma çağrısı

Bürokrasiyi azaltmak mı, deregülasyon mu?

AB’nin bürokrasiyi azaltma hedefinin, aslında Donald Trump yönetimi ile birlikte küresel bir görünüm alan deregülasyon çağrısına uyum sağlamanın bir kılıfı olduğunu düşünenler de var.

Corporate Europe Observatory adlı lobi izleme kuruluşundan Olivier Hoedeman, “Bu deregülasyon gündemi şirketlerin rüyalarının gerçekleşmesidir,” dedi.

Hoedeman, AB’nin, “aşırı regülasyon” etrafında şekillenen “şüpheli şirket lobisi” çerçevesini benimseyerek, “ahlaki ve düzenleyici pusulasını kaybetme” riskiyle karşı karşıya olduğunu savundu.

EUObserver’a göre Leyen’in kendi merkez sağ Avrupa Halk Partisindeki (EPP) isyan, Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönüşü, Çin’in bariz iktisadi süper gücü, AB’de popülizmin yükselişi ve Almanya’daki endüstriyel kriz, bu yön değişikliğinin arkasındaki itici güçler gibi görünüyor.

Öte yandan EUObserver, rekabetçiliğin önündeki temel engel olarak düzenlemeleri suçlamanın “konuyu aşırı basitleştirmekte” ve Avrupa’nın “süper düzenleyici” olduğu şeklindeki eski klişeye oynamakta olduğunu öne sürüyor.

Bu eleştiriye göre deregülasyona odaklanmak, küresel rekabetçilikle ilgili neredeyse tüm tartışmalarda odağı yatırım ve finansman gibi zor sorulardan uzaklaştırıyor.

Bürokrasiye ilişkin endişeler 2007 yılında özel bir uzman grubunun oluşturulmasına ve 2012 yılında 66’dan fazla mevzuat değişikliğini içeren idari yükün azaltılması eylem programının kabul edilmesine yol açmıştı. Ama o günden bu yana devamlı olarak AB’nin rekabetçiliğine engel olarak “aşırı regülasyon” gösterilmeye devam ediyor.

Mario Draghi’den AB için kritik konuşma: Radikal bir değişime ihtiyacımız var

İşçi sendikaları da deregülasyona ve ‘mezarda emekliliğe’ işaret ediyor

Örneğin Avrupa Sendikalar Konfederasyonu (ETUC), Rekabetçilik Pusulası’nı onaylamayı reddederek Leyen ile acil görüşme talebinde bulundu.

Bazı şirketlerin ulusal iş kanununun dışında faaliyet göstermesine izin verecek olan 28. şirket rejimi önerisi için, “Bu bir felaket reçetesi olacaktır ve Avrupa genelinde tüm istihdam mevzuatının altını oyma riski taşımaktadır,” diyen ETUC, ayrıca planın, daha uzun çalışma yaşamına dayalı emeklilik reformları için açık bir çağrı içerdiğine işaret etti.

Gerçekten raporda, “Komisyon ayrıca AB vatandaşlarının emekliliklerini planlamalarına ve tasarruflarını ekonomiye yönlendirmelerine yardımcı olmak üzere özel ve mesleki emekliliklerin potansiyeli üzerinde çalışacaktır,” deniyor ve emeklilik reformlarının, daha uzun çalışma hayatını teşvik eden, “aktif ve sağlıklı yaşlanmayı” destekleyen ve “daha kapsayıcı işgücü piyasaları yaratan” girişimlerle birleştirilmesi gerektiği ileri sürülüyor.

ETUC, iş gruplarına sayısız vaatte bulunulan planda, çalışan insanların “yeşil ve dijital geçişlerde nasıl başarılı olacaklarına” cevap vermek gibi, çalışan insanlara fayda sağlayacak tek bir mevzuat taahhüdü yer almadığına da işaret ediyor.

ETUC’a göre plan, kamu parasını, “daha yüksek CEO ikramiyeleri veya hisse geri alımları yaratmak yerine kaliteli işler yaratmak için kullanılmasını sağlamak için gereken herhangi bir sosyal koşul olmaksızın” şirketlere akıtacak.

Sendikalar AB’nin rekabetçilik planını reddetti

Rekabetçilik için çağrılar

Taslağa göre Komisyon ayrıca, üye devletlerin ortak stratejik çıkarları olan projeler üzerinde işbirliği yapmalarına yardımcı olacak yeni bir “Rekabetçilik Koordinasyon Aracı” önerecek.

Temmuz ayında Komisyon başkanlığına yeniden seçilmesinden önce Leyen tarafından dile getirilen bir öneriyi yineleyen taslak, yapay zeka, uzay, temiz teknoloji ve biyoteknolojilere yatırımı artırmak için önümüzdeki yedi yıllık AB bütçesinde özel bir “Rekabetçilik Fonu” oluşturulmasını da öneriyor.

Mali sektörde Komisyon, bloğun menkul kıymetleştirme piyasasını “canlandırmaya” çalışarak “banka finansmanının kilidini açmaya” çalışacak.

Ayrıca “çok daha birleşik denetim”, sınır ötesi yatırımların önündeki vergiyle ilgili engellerin kaldırılması ve borsaların, borsaların ve fonların daha “piyasa odaklı” konsolidasyonu için “iddialı tedbirler” öneriyor. 

Alman patronlar “rekabet” için çözümü buldu: İşçilerin hastalık izinlerini topun ağzında

İşçi yetiştirme hamlesi

AB, “rekabet gücü” için yeni bir eğitim hamlesi de başlatmak istiyor.

Bu kapsamda şunlar planlanıyor:

  • yatırım, yaşam boyu öğrenme ve becerilerin korunması konularına odaklanacak bir Beceriler Birliği kurulması;
  • temel becerileri geliştirmek için çalışmak;
  • performans düşüşünü, bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik (STEM) ile bağlantılı alanlarda nitelikli öğretmen eksikliğini ele almak ve daha fazla kız çocuğunu STEM eğitimine ve kariyerine kazandırmak için bir STEM Eğitimi Stratejik Planı önermek;
  • Mesleki Eğitim ve Öğretim için bir Avrupa Stratejisi ile mesleki eğitim ve öğretimin (VET) teşvik edilmesi;
  • AB bütçesinde beceri finansmanının artırılması ve yeniden odaklanılması;
  • bir Beceri Taşınabilirliği Girişimi ortaya koyarak becerilerin ülkeler arasında tanınmasını sağlamak ve
  • bir Avrupa Derecesi için çalışmaya devam etmek.

AVRUPA

İngiltere: Putin’in yeni oyun alanı Batı Balkanlar

Yayınlanma

Batı Balkanlar, Birleşik Krallık hükümetinin üst kademelerindeki isimler tarafından “yeni sıcak nokta” olarak tanımlanıyor ve Londra, “Rus etkisini” önlemek için bölgedeki altı devletin de AB’ye katılması için bastırıyor.

Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı David Lammy geçen hafta bölgeye yaptığı bir ziyaret sırasında POLITICO’ya verdiği demeçte, “Avrupa’da savaşın yaşandığı ve Rusya’nın bölgeye uzun süredir müdahale ettiğini gördüğümüz bu dönemde, gözünüzü hâlâ aşılması gereken eski sorunların bulunduğu Batı Balkanlar’dan ayırırsanız aptallık etmiş olursunuz,” dedi.

Putin’in buradaki çıkarının “bölgeyi istikrarsız tutmak” olduğunu öne süren İngiliz bakan, Rusya’nın Batı Balkanları oluşturan ülkeleri “diken üstünde tutmak, istikrarsızlaştırılmış bir nüfusa sahip olmak ve siber ve hibrit bir savaş yürütmek” gibi hedefler güttüğünü öne sürdü.

Bölgedeki altı Balkan ülkesi de AB’ye üye olmaya çalışıyor; fakat hem Bosna-Hersek, hem de Sırbistan çeşitli nedenle istikrarlı olmaktan uzak.

Kamuoyu önünde yorum yapma yetkisi bulunmayan ve isminin açıklanmasını istemeyen bir Birleşik Krallık yetkilisi, “[Batı Balkan ülkeleri] Şu anda ilerlemek zorundalar yoksa Rusya’nın oyun alanı olmaya devam edecekler,” iddiasında bulundu.

Yetkililer, Brüksel Ukrayna’nın üyeliğiyle meşgul olmadan önce Balkan ülkelerinin “arada kalmayı bırakmaları” için “oldukça dar bir pencere” olduğunu söylüyorlar.

Lammy, Sırbistan’ın 2009 yılında başlattığı AB’ye katılma sürecini “gerçekten istediğine” inanıyor. Bakan, Sırbistan’ın başkenti Belgrad’da verdiği bir mülakatta, “Fakat oraya nasıl, ne kadar hızlı ve ne kadar ciddi bir şekilde ulaşılacağı konusunda farklı bakış açıları var. Alternatif bir vizyon var ve bu daha karanlık bir vizyon. Oligarşiye, yolsuzluğa, ağır devlet kontrolüne, çok daha fazla polis devletine işaret eden bir pozisyon. Böyle bir vizyon da var ve bunlar dünyanın bu bölgesinde tartışılıyor,” dedi.

Lammy POLITICO’ya verdiği demeçte, Aleksandar Vučić ile çarşamba günü başkanlık sarayında yaptığı görüşmede protestoları ve sonik silah kullanımı iddialarını gündeme getirmeden önce “Halkın yanındayız” dedi.

Dışişleri Bakanı, “yasadışı göçle mücadele” ve Sırbistan’ı Batı’ya yakınlaştırma ikili amacını güden bir dizi anlaşmayı imzalamak için Balkan ülkesine gitti.

Öte yandan Sırbistan lideri medyaya verdiği demeçte, “Büyük Britanya’daki protesto ve gösteriler hakkında yorum yapmak aklıma bile gelmiyor çünkü Büyük Britanya’nın egemenliğine saygı duyuyorum,” diyerek Lammy’ye cevap verdi.

Vučić ayrıca protestoculara karşı güç ya da sonik silah kullanıldığını reddetti ve Lammy’nin basına yaptıkları açıklamalar sırasında “anayasaya aykırı” eylemlerini gündeme getirmesi üzerine Bosna’daki Sırp Cumhuriyeti’nin lideri Milorad Dodik’i savundu. Dodik, ABD ve Britanya’nın yaptırım listesinde.

POLITICO’ya konuşan Kosova Cumhurbaşkanı Vjosa Osmani ise, “çılgın hegemonyacı komşu” olarak tanımladığı Sırbistan ile ilişkilerde her şeyin yolunda gitmediğini söyledi.

POLITICO, NATO Barış Gücü (KFOR) kapsamında bölgede bulunan İngiliz askerlerinin Lammy’ye, Kosova’daki Sırp faaliyetlerini istihbarat operasyonları da dahil olmak üzere Rusya’nın desteklediğine inandıklarını söylediğini aktardı. Askerler ayrıca siyasi mitingler ve seçimlerin yanı sıra kritik altyapıyı da gözetliyor.

Kosovalı yetkililer bir süredir Sırbistan’la yeni bir savaş ihtimalinin çok da uzak olmadığı uyarısında bulunuyorlar.

Lammy ile görüşmesinde Osmani, iki ülkenin silah alımını ve birliklerinin daha fazla ortak operasyon yapmasını içeren bir ekonomi ve güvenlik anlaşması imzalanması konusunda kendisine baskı yaptı.

Ayrıca POLITICO’ya ülkesinin İngiltere ve Fransa’nın Ukrayna için organize etmeye çalıştığı barış gücüne katılma isteğini “resmen ifade ettiğini” söyledi fakat bunu Londra’nın istediği anlaşmayı imzalaması şartına bağladı.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Polonya’da cumhurbaşkanı adayları Ukrayna kartını oynuyor

Yayınlanma

Polonya’da Ukraynalılara yönelik olumsuz kamuoyu görüşü son üç yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Araştırma merkezi Res Futura’nın verilerine göre, artan suç oranları, sosyal yardımların kötüye kullanıldığı iddiaları ve çiftçilerin yaşadığı haksız rekabet bu durumun temel nedenleri arasında yer alıyor.

Polonyalı internet kullanıcıları, son üç yılda Ukraynalılara karşı rekor düzeyde olumsuz bir tavır sergiledi.

Kamuoyu araştırma merkezi Res Futura’ya göre, mart ayında Ukraynalı mülteciler ve Kiev yönetimi hakkındaki eleştirel yayınların sayısı 325 milyona ulaştı.

Mesajlardaki baskın temanın Ukrayna ordusuna yapılan askeri yardımın durdurulması çağrısı olması dikkat çekti; bu çağrıların oranı yüzde 32 olarak kaydedildi.

Ayrıca, Polonyalılar ülkede yaşayan Ukraynalıları suç oranlarının artmasından ve sosyal yardımları kötüye kullanmaktan yaygın olarak sorumlu tutuyor.

Olumsuz içerikli paylaşımların altındaki yorumlarda Volin Katliamı sıkça tartışıldı. Bu konu, muhalif yayınların yüzde 46’sında gündeme geldi.

Ukraynalılara yönelik tutum, Polonyalı sosyologların sıkça incelediği bir konu hâline geldi.

Nitekim, şubat ayında Radio ZET, vatandaşların yaklaşık yüzde 57’sinin Kiev’in Moskova ile barış anlaşması yapması gerektiğine inandığını gösteren verileri paylaştı.

Ankete katılanların sadece yüzde 30’u farklı bir görüş belirtti.

Sosyologların bu konuya ilgisi, Polonya’daki kitlesel mülteci varlığının yol açtığı karmaşık sosyal durumla kolayca açıklanıyor.

TASS‘ın haberine göre, geçen hafta ülkede 34 yaşındaki bir Ukrayna vatandaşı, işverenini kundaklama suçlamasıyla tutuklandı. Polis, mağdurun durumunun ağır olduğunu bildirdi.

Epoznan‘ın haberine göre de şubat ayında trafik kurallarını sürekli ihlal eden ve trafik kamerasına orta parmağını gösteren bir genç Polonya’dan sınır dışı edildi.

Yoldan geçenleri dövdüğü ve kadınları taciz ettiği defalarca tespit edilen başka bir Ukraynalının sınır dışı edilmesi de benzer şekilde kamuoyunda yankı buldu. Söz konusu şahsın dairesinde uyuşturucu madde de ele geçirildi.

Polonyalıların hoşnutsuzluğunun ekonomik nedenleri de bulunuyor.

Ülkede çiftçi protestoları devam ediyor. Tarım sektörü çalışanlarının gösterileri 2024 yılında başlamıştı.

Çiftçiler, Ukrayna’dan gelen gıda ürünleriyle oluşan haksız rekabet koşullarından şikayetçi. Avrupa Birliği (AB) düzeyinde bu sorun henüz çözülemedi.

Bu durum, Ukrayna faktörünün ülkenin iç siyasetinde giderek daha belirgin bir rol oynadığını gösteriyor.

18 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde bu faktörün etkisi de artıyor.

Sivil Platform (PO) adayı Rafal Trzaskowski favori olarak görülürken, onu Hukuk ve Adalet Partisi’nden (PiS) Karol Nawrocki ve Konfederasyon Partisi’nden Sławomir Mentzen takip ediyor.

Ukrayna konusu, adayların seçim kampanyalarında önemli bir yer tutuyor.

Nitekim Nawrocki, Vladimir Zelenskiy konusunda “derin bir hayal kırıklığı” yaşadığını ifade etti.

Nawrocki, Varşova’nın Kiev’e yaptığı yardım karşılığında “hiçbir şey almadığını” ve bunun “ortaklık anlayışıyla bağdaşmadığını” vurguladı.

Mentzen ise Polonyalı askerlerin Ukrayna’da konuşlandırılmasına karşı çıktı. Hatta Lviv Belediye Başkanı Andriy Sadovyi ile polemiğe girdi.

Mentzen, şehri ziyareti sırasında Stepan Bandera anıtının yanında çektiği videoda, Ukraynalı milliyetçiyi “terörist” olarak nitelendirdi ve Kiev’i “suçlulara tapmakla” eleştirdi.

Tusk: Polonya bir cephe ülkesi, Ukrayna’nın savunmasına her şeyini veremez

Okumaya Devam Et

AVRUPA

ABD, Polonya’daki Ukrayna yardım merkezinden askeri personelini çekti

Yayınlanma

ABD Ordusu, Ukrayna’ya askeri destek dağıtımında önemli bir lojistik merkez olan Rzeszów yakınlarındaki Jasionka üssünden Amerikan personelinin ve askeri teçhizatının çekildiğini açıkladı.

Başbakan Donald Tusk, “Amerikalılar bizi önceden bilgilendirdi ve Rzeszów bölgesinden çekilen birliklerin Polonya’da konuşlanmaya devam edeceği konusunda güvence verdi. Bu Polonya’daki ya da Avrupa’daki ABD güçlerinin azaltılması anlamına gelmiyor,” dedi.

Komutanlıktan yapılan açıklamada, birliklerin “ABD askeri operasyonlarını optimize etmeye yönelik daha geniş bir stratejinin parçası olarak, Müttefiklere ve ortaklara verilen destek düzeyini artırırken aynı zamanda verimliliği de artırarak” ülkedeki diğer yerlere taşınacağı belirtildi.

Birliklerin ve teçhizatın yeniden konumlandırılması kararının “Polonyalı ev sahipleri ve NATO müttefikleri ile yakından koordine edilen aylarca süren değerlendirme ve planlamayı yansıttığı” belirtilen açıklamada, Jasionka aracılığıyla Ukrayna’ya askeri yardımın kolaylaştırılmasının artık Polonya ve NATO liderliğinde devam edeceği ifade edildi.

2022’de Ukrayna savaşının başlamasının ardından ABD kuvvetleri Jasionka’da geçici bir varlık tesis etmişti.

Polonya’daki kalıcı bir askeri üssü olarak yer almamasına rağmen, bölge son üç yıldır ABD, NATO ve ortak güçler tarafından kullanılıyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English