Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Almanya ve Fransa, Avrupa savunma işbirliği programında reform arayışında

Yayınlanma

Euractiv tarafından görülen gayrı resmi bir tartışma belgesine göre Almanya ve Fransa, idari yükü azaltarak ve gereksiz projelerden kaçınarak savunma projelerinde işbirliğini daha cazip hale getirmek istiyor.

Berlin ve Paris, geliştirilecek savunma projelerini belirlemek üzere birlikte çalışan AB hükümetlerinden oluşan bir ‘istekliler ve yapabilecekler kulübü’ fikrini ortaya attı.

Bu sayede Daimi Yapılandırılmış İşbirliği (PESCO) oluşturuldu ve birliklerin hareketliliği, siber ve kara savaşları gibi konularda siyasi sayılabilecek ve bazen de gerçekleşen çok sayıda proje başlatıldı.

Fakat şu ana kadar başarı çok sınırlı kaldı: Başlangıçta 68 proje vardı fakat dördü ilerleme kaydedilmediği veya uygun olmadığı için terk edildi ve yarısından fazlası 2025’ten önce sonuç vermeyecek.

Buna ek olarak Berlin ve Paris de AB savunma stratejileri konusunda anlaşmazlık yaşıyor. Fransızlar birlikte endüstrisinin daha fazla entegrasyonu için bastırırken, Almanlar üçüncü ülkelerle işbirliğine kapıyı açık bırakıyor.

Bununla birlikte, Euractiv tarafından görülen belgede, PESCO’nun ‘stratejik öneme dönüşmediği ve siyasi ilgiden yoksun olduğu’ konusunda iki ülke hemfikir.

50 sayfalık belgede, “PESCO kolaylaştırma ve diyalog için bir çerçeve olması amacıyla oluşturulmuş olmasına rağmen, proje üyelerinin uyması gereken idari prosedürler karmaşıktır,” deniyor.

Tüm proje yöneticilerinin farklı yöntemler kullanmasının ‘verimsiz ve olması gerekenden daha yavaş olabileceğine’ işaret eden iki ülke de proje yönetiminin eğitim ve şablonlarla standartlaştırılmasını savunuyor.

PESCO projeleriyle ilgili bir başka sorun da bu projelere sanayinin değil, sadece hükümetlerin katılması. Bu da katılan ülkeler ya da teknolojik gereklilikler açısından AB tarafından finanse edilen sanayi programlarıyla örtüşmediği anlamına geliyor.

Avrupa Savunma Fonu (EDF) aracılığıyla araştırma ve geliştirme kapsamında AB fonlarından yararlanan yeni teknolojilere yönelik sanayi programları, hükümetin PESCO projesi ihtiyacını karşılamaları halinde ekstra %10 finansman bonusu alıyor.

Paris ve Berlin, “PESCO projeleri ile konsorsiyum liderliğindeki EDF projeleri tarafından finanse edilenler arasındaki mevcut bağlantı açıklığa kavuşturulmalıdır. Mevcut haliyle %10’luk finansman bonusu (…) yapay PESCO projelerinin başlatılmasını teşvik edebilir,” diye yazıyor.

Euractiv’e göre, hükümetler tarafından siyasi gerekçelerle başlatılan yaklaşık bir düzine savunma projesi, somut sonuçlar vermeyeceği ve ‘içi boş’ olarak kalma riski taşıdığı için iptal edilebilir.

Bu nedenle, iki ülke, özellikle de sadece kağıt üzerinde var olduklarında, programları durdurmanın ‘küfür’ olarak görülmemesi gerektiğini söylüyor.

DİPLOMASİ

Çekya ve Danimarka’dan yeni geri kabul anlaşmaları çağrısı

Yayınlanma

Çekya ve Danimarka’nın başını çektiği bir grup AB ülkesi, Avrupa Komisyonu’na, AB’ye ulaşmaya çalışan göçmenlerin, birliğin kıyılarına ulaşmadan önce seçilmiş üçüncü ülkelere transfer edilmesini talep eden bir mektup hazırlıyor.

Euractiv’in aktardığına göre mektup taslağı Çek gazeteleri tarafından ele geçirildi. Mektuba göre imzacılar, AB üyesi olmayan ülkelerle, AB üyesi ülkelerin denizde yakalanan göçmenleri gönderebileceği anlaşmalar yapılması çağrısında bulunuyor. Hospodářské noviny’in haberine göre mektupta, “Orada onlar için kalıcı bir çözüm bulunabilir,” deniyor.

Mektupta ayrıca, plana göre gerekli belgeleri olmadan Avrupa’ya giden göçmenlerin AB kıyılarına bile ulaşamayacakları belirtiliyor.

Planda ayrıca, halihazırda bir AB ülkesinde bulunan fakat orada sığınma hakkı tanınmayanların transfer edilmesi öngörülüyor; bu tür göçmenlerin AB dışındaki bir ülkeye götürülebileceği ve sınır dışı edilene kadar orada kalabilecekleri belirtiliyor.

Mektup girişimi Danimarka ve Çekya tarafından başlatıldı ve birçok AB ülkesi tarafından desteklendi. Euractiv’in edindiği bilgiye göre, bu tür bir yaklaşım Hollanda, Baltık ülkeleri ve İtalya da dahil olmak üzere üye devletlerin çoğunluğu tarafından destekleniyor.

İtalya, göç prosedürlerinin dışsallaştırılması konusunda üçüncü bir ülkeyle (Arnavutluk) ikili anlaşma imzalayan ilk AB ülkesi oldu.

İtalya İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Lega Milletvekili Nicola Molteni Euractiv İtalya’ya verdiği demeçte, “Sığınma başvurularının dış kaynaklara aktarılması ve yeniden yerleştirilmesi üç yönlü bir işleve sahiptir: insan kaçakçılığı yapan suç örgütleriyle daha etkin bir şekilde mücadele etmek, yasadışı çıkışlara karşı caydırıcı bir araç olarak ve İtalya veya Yunanistan veya İspanya veya Kıbrıs veya Malta gibi ilk giriş ülkeleri üzerindeki göç baskısını hafifletmenin bir yolu olarak,” dedi.

Macaristan da iltica süreçlerinin dışarıya aktarılmasını destekliyor fakat henüz mektubu imzalamadı. Bir diplomat Euractiv Çekya’ya yaptığı açıklamada, Macaristan’ın ‘toksik’ olmasından kaynaklı olarak mektubun geçerliliğine zarar verebileceğini öne sürdü.

Üye devletlerin 14 Mayıs’ta yeni göç ve iltica anlaşmasını resmen onaylaması bekleniyor. Göç prosedürlerinin üçüncü ülkelere aktarılması konusu bugün (6 Mayıs) Kopenhag’da düzenlenecek göç konferansında da ele alınacak.

Çek İçişleri Bakanlığı sözcüsü Hana Malá Euractiv Çekya’ya yaptığı açıklamada, “Konferans, AB Üye Devletlerinin çoğunluğunun temsil edildiği Danimarka liderliğindeki çalışma grubunun, Avrupa seçimlerinden sonra Göç ve İltica Paktını, özellikle dış göç boyutunda (dış kaynak kullanımı dahil), yeni bir tür kapsamlı ortaklığa dayanan yeni tedbirlerle tamamlama önerilerini sunmak için iyi bir fırsat olacak,” dedi.

AB üyesi olmayan ülkelerle ortaklıklar Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen tarafından da destekleniyor. Leyen, “[Göç Paktının uygulanmasına] paralel olarak, göçün temel nedenlerini birlikte ele alabilmemiz için menşe ve transit ülkelerle iş ortaklıklarımızı da ilerleteceğiz,” dedi.

Fakat Fransız liberaller gibi dışsallaştırmaya şüpheyle yaklaşanlar da var. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un partisi Rönesans’ın ‘sol’ kanadında yer alan Fransız milletvekili Sacha Houlié’ye göre göç süreçlerinde dış kaynak kullanımı, Avrupa Parlamentosu tarafından kabul edilen göç anlaşmasının “antitezidir.”

Houlié, “İnsanları Arnavutluk ya da Ruanda gibi menşe ülkeleriyle hiçbir ortak noktası olmayan ülkelere göndermek ahlaki ve etik bir sorun teşkil ediyor,” iddiasında bulundu.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Macron’dan Xi’ye ticaret ve Ukrayna çağrısı

Yayınlanma

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in Paris ziyaretinin başında Çin’i ‘daha dengeli ticaret yapmaya’ ve Ukrayna konusunda adım atmaya çağırdı.

Xi, Avrupa Birliği’nin elektrikli araç ihracatı gibi Çin sektörlerini soruşturduğu, Pekin’in ise çoğunlukla Fransız yapımı konyak ithalatını soruşturarak karşılık verdiği ticari gerilimlerin arttığı bir dönemde, beş yıl sonra ilk kez Avrupa’ya geldi.

Macron, Avrupa ve Çin’in özellikle ticaret konusundaki yapısal zorlukları çözmesi gerektiğini söyledi.

Elysee Sarayındaki üçlü görüşmede yaptığı açıklamada Macron, “Kıtamızın geleceği de çok açık bir şekilde Çin ile ilişkilerimizi dengeli bir şekilde geliştirme kapasitemize bağlı olacaktır,” dedi.

Leyen ise daha açık sözlü davranarak ilişkilerin ‘eşitsiz pazar erişimi’ ve ‘Çin devlet sübvansiyonları’ nedeniyle zarar gördüğünü ileri sürdü.

Toplantının ardından gazetecilere yaptığı açıklamada Leyen, AB’nin ‘pazarını dolduran Çin sanayi mallarının aşırı üretimini absorbe edemeyeceğini’ söyledi ve “Avrupa, pazarını korumak için gereken sert kararları almaktan çekinmeyecektir,” dedi.

Xİ: Çin ve Avrupa diyalog ve işbirliğine bağlı kalmalıdır

Görüşmeler öncesinde kamuoyuna kısa bir açıklama yapan Xi, Avrupa ile ilişkileri Çin’in dış politikasının bir önceliği olarak gördüğünü ve her iki tarafın da ortaklığa bağlı kalması gerektiğini söyledi.

Xi, “Dünya yeni bir türbülans ve değişim dönemine girerken, bu dünyadaki iki önemli güç olarak Çin ve Avrupa ortak konumlarına, diyalog ve işbirliğine bağlı kalmalıdır,” dedi.

Başta Fransa ve Almanya olmak üzere AB’nin 27 üyesi Çin’e karşı tutumlarında birlik içinde değiller. Örneğin Paris elektrikli araç soruşturmasında daha sert bir tutum izlenmesi gerektiğini savunurken, Berlin daha temkinli davranmak istiyor.

Reuters’a konuşan kaynaklar, Almanya Şansölyesi Olaf Scholz’un takvimi nedeniyle Paris’te Macron ve Xi’ye katılmayacağını söyledi.

Bazı Fransız hükümet yetkilileri, Berlin’in Çinli otomobil üreticileri BYD, Geely ve SAIC üzerinde yoğunlaşan elektrikli araç soruşturmasını baltalamaya çalışacağından endişe ettiklerini özel olarak dile getiriyorlar.

Çin, Almanya’nın ihracata dayalı ekonomisi ve BMW ve Mercedez-Benz gibi otomobil üreticileri için önemli bir pazar.

Çin’in misilleme amaçlı anti-damping soruşturmasına maruz kalan Fransız konyak üreticileri arasında Remy Cointreau, Pernod Ricard ve LVMH’ye ait Hennessey yer alıyor.

Çin, ziyaret sırasında 50 Airbus siparişi açıklayabilir

Fransa Maliye Bakanı Bruno Le Maire, bir Fransız-Çin iş forumunda yaptığı konuşmada, Fransa ve Çin’in yerli sanayilerini meşru bir şekilde destekleyebileceğini ama bu tür politikaların adil ve karşılıklı olması gerektiğini söyleyerek, “Şu anda dengeli olmaktan çok uzağız,” diye ekledi.

Yetkililer ayrıca, Fransa’nın tarımsal ihracatı için Çin pazarını açmayı ve Fransız kozmetik endüstrisinin fikri mülkiyet hakları konusundaki endişelerini gidermeyi umduğunu söyledi. Bu arada Çin, Xi’nin ziyareti sırasında yaklaşık 50 Airbus uçağı siparişi açıklayabilir.

Fransa ayrıca, Ukrayna’daki operasyonlarını durdurması için Moskova’ya baskı yapması konusunda Çin’i zorlamaya hazırlanıyor.

Macron’un geçen yıl Pekin’i ziyaretinden kısa bir süre sonra Xi, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’yi ilk kez aramıştı ama o günden bu yana çok az ilerleme kaydedildi.

Xi’nin ziyareti Fransa-Çin diplomatik ilişkilerinin 60. yıldönümüne tekabül ediyor ve Macron’un Nisan 2023’te Çin’e yaptığı geziyi takip ediyor.

Macron o gezide, Çin’in Tayvan ile birleşme taleplerine atıfta bulunarak, Fransa’nın ‘kendisini ilgilendirmeyen krizlere müdahil olma’ konusunda ABD’yi körü körüne takip etmeyeceğini söylemiş ve tartışmalara yol açmıştı.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Ukrayna Başbakanı: Ortaklarımız topraklarımıza asker gönderirse minnettar oluruz

Yayınlanma

Ukrayna Başbakanı Denis Şmigal, Ukrayna’ya asker göndermeye karar vermeleri halinde Kiev’in ortaklarına minnettar olacağını belirtti.

Kanadalı CBC TV kanalına mülakat veren Şmigal, G7 ve Avrupa Birliği’ni (AB) sadece Ukrayna halkını değil, ‘demokratik değerleri’ de korumak için birlikte çalışmaya çağırdı.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un daha önce söylediği gibi Ukrayna’nın NATO ülkelerinden gelecek ek birlikleri memnuniyetle karşılayıp karşılamayacağı sorusuna yanıt veren Şmigal, takviye birliklerin Rusya ordusunu geri püskürtmede kesinlikle faydalı olacağını söyledi.

Ancak şimdilik Ukrayna’nın ortaklarından silah ve askeri teçhizat istediğini kaydeden Şmigal, ‘zamanı geldiğinde’ Ukrayna’nın yabancı birliklerin gönderilmesini memnuniyetle karşılayacağını da sözlerine ekledi.

Öte yandan Ukrayna Başbakanı, Kanada’nın yardımlarına övgüde bulunarak Başbakan Yardımcısı Chrystia Freeland’in ‘Ukrayna’nın en büyük dostu’ olduğunu ifade etti.

Kanada Başbakan Yardımcısı Freeland, Rusya’ya yaptırımlarda ‘ikinci raund’ istiyor

Şmigal, Kanada’nın son iki yılda Ukrayna’ya 13 milyar dolardan fazla kaynak tahsis ettiğini anımsattı.

Geçen haftalarda Ottawa, insansız hava araçlarının üretimi için Kiev yönetimine 3 milyon Kanada doları (2,1 milyon dolar) tahsis edildiğini bildirmişti.

Kanada, aynı zamanda Çekya’nın inisiyatifinin bir parçası olarak Kiev’e mühimmat alımı için 13 milyon Kanada doları (9,5 milyon dolar) daha tahsis edecek.

ABD ve Polonya’dan Ukrayna’ya asker göndermeye yeşil ışık, İtalya’dan ret

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English