Bizi Takip Edin

Avrupa

Avrupa çapında grev dalgası

Yayınlanma

Avrupa Birliği (AB) ülkeleri ile İngiltere’de, yüksek enflasyon uzun süredir görülmedik bir grev ve protesto dalgasını tetikledi. Pandemi yıllarının yarattığı tedarik zincirleri sorununun üzerine Ukrayna-Rusya savaşı ve Rusya’ya yönelik yaptırımlar gelince başta enerji ve gıda olmak üzere halkların temel ihtiyaç mallarına erişimi bir hayli kısıtlandı. Birçok Avrupa ülkesi, yüksek enflasyonla mücadelede faiz artırımına ve parasal sıkılaşmaya giderek ekonomiyi sekteye uğratmayı tercih etti.

Avrupa halklarının sokağa hayat pahalılığı ve enflasyon nedeniyle çıktığı ve şimdilik belirgin bir siyasi hedef belirlemedikleri görülüyor. Ama özellikle Almanya’da, şimdilik küçük de olsa sanayi işçilerinin bir bölümü, artan hayat pahalılığından Rusya-Ukrayna savaşını sorumlu tutuyor ve savaşın hemen bitirilmesi talebini dile getiriyor.

Avrupa çapındaki grev ve protesto dalgasının vurduğu belli başlı ülkeler şunlar:

Almanya

Rusya karşıtı yaptırımlardan belki de en fazla etkilenen ülkeler arasında yer alan Almanya’da sanayi işçileri eylemlere başladı. IG Metall sendikası geçen hafta işçileri greve çağırmıştı. Pazar günü ise ücret pazarlığındaki anlaşmazlık nedeniyle greve devam edileceğini duyurdu. Bunların “uyarı grevleri” olacağını söyleyen sendika, hedef kentlerinin Hesse, Thüringen ve Renanya-Palatina olacağını söyledi. Metal ve elektrik işçilerinin üye olduğu sendika, yüzde 8’lik bir ücret artışı talep ediyor. Eisenhüttenstadt, Brandenburg’daki 900 metal işçisi, kısa süreli çalışmaya mahkum edildiği için greve çıktı. Grevci işçilerin taleplerinde kritik bir siyasi talep de öne çıkıyor: Ukrayna’daki savaşa son verilmesi çağrısı.

Lufthansa’da ise grev, UFO sendikasının 19 bin kabin görevlisinin ücret artışını kabul etmesiyle birlikte şimdilik engellendi. Audi ise, çalışanlarına ücret artışı yerine tek seferlik vergisiz bir ödeme teklif etti. Geçen hafta Airbus işçileri, Bremen’deki bir fabrikada grev başlatarak ücretlerine yüzde 8 zam istediler. Airbus, Mercedes-Benz ve Volkswagen’i temsil eden yöneticilerse, ücret zammını garanti altına alabilecek bir kârlılığın bulunmadığını savunuyorlar.

Almanya’da endüstriyel gerilimin artması muhtemel, zira Alman sanayi patronları, Rusya-Ukrayna savaşının yarattığı jeopolitik gerilimi işçi çıkarmakla yumuşatmaya çalışıyor. Ifo Institute tarafından 1060 şirketle yapılan ankete göre, şirketlerin yüzde 25’i işçi çıkarmayı planlıyor. Bu oran Nisan ayında yüzde 14’tü. Örneğin dünyaca ünlü gıda devi Dr. Oetker, bu yıl 250 milyon avro tasarruf etmek istediğini ve bu nedenle işçi çıkarmalara başlayacağını açıkladı. Bosch, Arnstad’daki fabrikasını kapattı ve 100 işçiyi işten çıkardı. Siemens, dünya çapındaki işgücünün yüzde 10’una tekabül eden 2 bin 900 işçiyi işten çıkaracağını açıkladı.

Britanya

Son 41 yılın en yüksek enflasyon oranıyla sarsılan Ada’da 70.000’in üzerinde üniversite çalışanı 24, 25 ve 30 Kasım tarihlerinde greve çıkacak. Bu sektörde tarihte görülmedik bir kitlesellikte gerçekleşmesi beklenen grevde ücretler, çalışma koşulları ve emekli aylıkları gündeme getirilecek. Grevi, Üniversite ve Kolej Birliği (UCU) örgütlüyor. 150 üniversiteyi kapsayacak grevin yaklaşık 2,5 milyon öğrenciyi etkilemesi bekleniyor. Greve Ulusal Öğrenci Birliği (NUS) de destek veriyor.

Dünyaca ünlü ambalaj şirketi DS Smith’te işçilerle yönetim arasındaki ücret pazarlığı anlaşmazlıkla sonuçlanınca, tüm Birleşik Krallık çapında 450 binin üzerinde üyesi bulunan GMB sendikası grev kararı aldı. Bu grevin uluslararası sonuçları da olacak; zira DS Smith’in müşterileri arasında dünyanın en büyük şirketlerinden Amazon da yer alıyor ve grevin başarılı olması durumunda Amazon kargo kutusu kıtlığı yaşayabilir ve “Black Friday” satışlarında sorunlar yaşanabilir.

Hemşireler de Ada çapında greve hazırlanıyor. Grevi örgütleyen Royal College of Nursing (RCN), son on yılda ücretlerde reel olarak kesinti yaşandığını açıkladı ve grevin aynı zamanda hasta sağlığından duyulan kaygı nedeniyle de gerçekleştirileceğini belirtti. Hemşirelerin grevi, örgütün 106 yıllık tarihinde bir ilk olacak. RCN’nin yaklaşık 300 bin üyesi bulunuyor. İngiliz Ulusal Sağlık Sisteminden (NHS) geçen yıl 25 bin hemşirenin çıktığı görülüyor, üstelik buna NHS’nin 47 bin hemşirelik açığı dahil değil. Görünen o ki, İngiliz sağlık sistemi de düşük ücretler ve yoğun çalışma saatleri nedeniyle üyelerini başka ülkelere kaptırıyor.

Ulusal Demiryolu, Denizcilik ve Ulaştırma İşçileri Sendikasının (RMT) yapmayı planladığı ve on binlerce işçinin katılmasının beklendiği demiryolu grevi, Kasım başındaki “yoğun müzakereler” nedeniyle askıya alınmıştı. Grevin nedeni, ücretler ve çalışma koşullarıydı. Fakat 16 Kasım’da, RMT’ye üye işçiler arasında yapılan yeni oylama, greve devam edilmesine karar verdi. Sendikanın açıkladığına göre, üye işçilerin yüzde 70,2’si oylamaya katıldı ve katılanların da yüzde 91,6’sı greve evet dedi. İşveren temsilcileri ise, grevci işçilerle halkı karşı karşıya getirme imasında bulunarak “Yolcular bu sonuç karşısında hayal kırıklığına uğrayacak,” dedi. İngiliz iş yasalarına göre yapılan grev oylamasından 6 ay sonra sendikalar üyelerine tekrar oy verdirmek zorunda. Bu durumda, yeni kararla birlikte grevlerin önümüzdeki 6 ay boyunca sürebileceği düşünülüyor. Öte yandan ayrı bir kararla, 10 Kasım’da da Londra Metrosu çalışanları greve gitti.

Londra Heathrow Havaalanında çalışan işçiler de 18 Kasım’dan itibaren üç günlük greve çıkıyor. Unite (Birleş) sendikası, 20 Kasım’da Katar’da başlayacak Dünya Kupasına uçuşları da etkilemeyi planlıyor. 700 işçinin katılacağı grevin nedeni ücret anlaşmazlığı.

İletişim İşçileri Sendikası (CWU), 24-25 Kasım ile 30 Kasım-1 Aralık’ta, Kraliyet Posta şirketinde iki günlük greve gideceğini açıkladı. 115 bin üyeye sahip CWU, ücret anlaşmazlığı ve şirketin şefi Simon Thompson’a olan güvensizlik nedeniyle bu kararı aldıklarını açıkladı.

Fransa

Geçtiğimiz hafta, ülke çapında sendikalar, öğrenci birlikleri ve siyasi partiler yükselen yaşam maliyetini protesto için sokağa çıktı. İşçi grevlerinin ortasında yapılan gösteriye katılan Ulusal Öğrenci Birliği Başkanı Victor Mendez, kendilerinin de işçi olduğunu söyleyerek grevlere destek kararı aldıklarını söyledi. Mendez, birçok öğrencinin geçimini sağlayabilmek için okul haricinde çalıştığını sözlerine ekledi: “Ailelerin çoğu evine bir kutu yumurta, ekmek, hatta et bile almakta zorlanıyor.” Perşembe günkü gösteriye Fransız polisi 30 bin civarında Fransızın katıldığını iddia ederken, ulusal sendika CGT’ye göre bu rakam 100 binin üzerinde.

Esas mesele ise Total’in Feyzin rafinerisinde çalışan petrol işçilerinin greve çıkmasıyla başlamıştı. Petrol eksikliği yaşanınca hükümet olaya müdahale etmiş ve grevci işçileri çalışmaya zorlamıştı. 2 Kasım’da, Fransa’nın ulusal petrol kapasitesinin yüzde 45’i devre dışı kalmıştı.

Hemşireler, pilotlar, postacılar, demiryolcular da ücretlerinin enflasyon karşısında erimesi nedeniyle Kasım ayı boyunca grev yapıyorlar.

İspanya

İspanya’da enflasyonun yarattığı krizin ardından ilk kitlesel protesto 3 Kasım’da Madrid’de düzenlendi. Sendikaların önayak olduğu protestoda yüksek enflasyona karşı işçi ücretlerinde artış talep edildi.

Ryanair’e hizmet sağlayan yer hizmetleri şirketi Azul Handling’de örgütlü USO sendikası, 28 Ekim ile 8 Ocak arasında 24 saatlik grevler yapılacağını duyurmuştu fakat bu karar daha sonra iptal edildi.

İspanya’nın gayriresmi kamyoncu örgütü Nakliyeyi Savunma Platformu, kara nakil mevzuatının değiştirilmesi talebiyle ve artan yaşam maliyetlerini protesto ederek 14 Kasım’da greve başladı. Kamyoncular Nisan ayında da greve gidip hayatı durdurmuş ve kazanım elde etmişlerdi. Fakat şoförler, benzin artışları için aldıkları para iadesinin aylar içerisinde artan maliyetler nedeniyle buharlaştığını savunuyorlar.

İtalya

İtalya’da yeni Meloni hükümetinin Ukrayna’ya silah göndermeye devam edeceklerini açıklamasının ardından protestoların yeni bir yöne girdiği görülüyor. 5 Kasım’da Roma ve Milano’da düzenlenen yürüyüşe on binlerce kişi katıldı ve İtalyan hükümetinden Ukrayna’ya desteği kesmesini talep etti. Savaş nedeniyle yükselen yaşam maliyetlerinin yöneticiler katında da etkisi görülmeye başlandı ve eski Başbakan Giuseppe Conte, İtalya’nın Ukrayna ile Rusya arasında müzakereler için öne çıkması gerektiğini açıkladı.

22 Ekim’de New York Times’ta yayımlanan bir makalede, savaşın Avrupa ekonomilerini zora soktuğu belirtilirken, 69 yaşındaki bir Romalı kadının sözlerine yer veriliyordu: “Onların [Kiev’in] istediği silah, silah, silah. Bundan sıkıldım ve yoruldum.” İtalyan kadın, müzakere ve barış istediğini de sözlerine ekliyordu.

Milano ve Roma’daki toplu taşıma işçileri, CGIL, CSIL, UIL, UGL ve USB Private sendikalarının çağrısıyla 11 Kasım’da ücret artışı ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi talebiyle greve çıktı. Calabria’da da 7-8 Kasım’da demiryolu işçileri grev yaptı.

Portekiz

Volkswagen’in Autoeuropa otomobil fabrikasında çalışan işçiler, 17 ve 18 Kasım’da, her dört vardiyanın ilk iki saatinde grev yapacak. Talepleri, hızla yükselen enflasyon karşısında acil ücret artışı. Sendikalar, taleplerinin karşılanmaması durumunda grevi genişletecekleri uyarısında bulundu. Şirket, işçilere yalnızca Kasım ayı için tek seferlik 400 avro bir ödeme öneriyor.

Yunanistan

Yunanistan’da da artan hayat pahalılığı işçi sendikalarını 9 Kasım’da 24 saatlik bir genel grev yapmaya itti. Yunan İşçileri Genel Konfederasyonunun (GSEE) çağrısıyla toplanan işçilerin temel talebi ücret artışı ve işten çıkarmalara son verilmesiydi. Atina’daki greve bilişim emekçileri, taksi şoförleri ve inşaat işçileri de katıldı. Parlamento binası önünde polisle göstericiler arasında küçük bir çatışma da yaşandı. Yunanistan Komünist Partisi (KKE) ile bağlantılı Tüm İşçilerin Militan Cephesinin (PAME) açıkladığı verilere göre Atina dışında başta Selanik olmak üzere 60’un üzerinde kent ve kasabada greve katılım sağlandı.

Belçika

Tıpkı Yunanistan gibi, 9 Kasım’da Belçika’da da genel grev vardı. İşçilerin temel talebi, yüzde 12,27’ye varan enflasyon nedeniyle eriyen ücretlere zam yapılması ve devletin fiyatlara, ama özellikle de enerji fiyatlarına müdahale etmesi. Greve toplu taşıma, sağlık, havaalanı gibi sektörlerde çalışan işçiler katıldı. Ülkenin ana limanlarının bulunduğu Zeebrugge, Antwerp ve Ghent’te de işçilerin kitlesel bir şekilde iş bıraktığı ve nakliyeyi felç ettiği bildirildi. Brüksel’de de kitlesel gösteriler yapılırken, enerji tedarik şirketi Engie’nin merkezi önünde de protesto vardı.

 

Avrupa

Von der Leyen: AB ve ABD arasındaki ticaret anlaşmasının son tarihten önce tamamlanması imkansız

Yayınlanma

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Washington’da yapılacak görüşmeler öncesinde perşembe günü yaptığı açıklamada, 9 Temmuz‘dan önce AB ve ABD arasında nihai bir ticaret anlaşmasının “imkansız” olduğunu, bu nedenle iki tarafın daha az ayrıntılı bir “ilke anlaşması” hedeflediğini söyledi.

AB ve ABD, Donald Trump’ın önümüzdeki hafta AB’den gelen mallara yüzde 50 gümrük vergisi uygulamakla tehdit etmesini önlemek için yaklaşık üç ay süren müzakerelerin ardından geçici bir anlaşmaya yaklaşıyor.

Von der Leyen basın toplantısında, “Bu çok büyük bir görev, çünkü AB ve ABD arasında [yıllık] 1,5 trilyon avro ile dünyanın en büyük ticaret hacmi var. Bu çok karmaşık ve çok büyük bir rakam” dedi.

“Hedefimiz ilke anlaşması” diyen von der Leyen, müzakereler için tanınan 90 günün “ayrıntılı bir anlaşmayı imkansız” hale getirdiğini de sözlerine ekledi.

İngiltere‘nin de ABD ile ilke anlaşması yaptığını söyledi: “Bildiğim kadarıyla, şu ana kadar ilke anlaşması yapan sadece iki ülke var.” ABD, çarşamba günü Vietnam ile bir anlaşma yaptığını duyurdu.

Ancak her iki anlaşma da ABD’nin “karşılıklı” gümrük vergilerini yürürlükte bıraktı. Vietnam yüzde 20, İngiltere ise yüzde 10 kabul etti.

Çin, Trump’ın Vietnam ile yaptığı ticaret anlaşmasına sert tepki gösterdi

AB Ticaret Komiseri Maroš Šefčovič, 9 Temmuz’daki son tarihten önce bir anlaşma sağlamak için bugün Washington’da görüşmelerde bulunuyor. Trump, bu tarihten sonra “karşılıklı” gümrük vergilerini yüzde 50’ye çıkaracağını tehdit etmişti. Šefčovič, ABD Hazine Bakanı Scott Bessent ile görüşecek, ardından Ticaret Bakanı Howard Lutnick ve Ticaret Temsilcisi Jamieson Greer ile bir araya gelecek.

Lutnick, anlaşma yapmayan ülkelere 9 Temmuz’dan sonra gümrük vergilerinin artırılacağını söyledi.

AB diplomatları Financial Times‘a, bloğun muhtemelen yüzde 10’luk genel vergi artışını kabul edeceğini, ancak çelik gibi ürünlere uygulanan sektörel gümrük vergilerinin yüzde 50’ye, araç ve araç parçalarına uygulanan gümrük vergilerinin yüzde 25’e indirilmesini istediğini söyledi.

AB, ticaret fazlasını azaltmak için daha fazla ABD malı satın almayı taahhüt etmeye hazırdı.

Otomobil endüstrisinin büyük baskısı altında olan Almanya Başbakanı Friedrich Merz, geçen hafta hızlı bir anlaşma yapılması çağrısını yineledi.

Merz, “Bu, ABD ile son ayrıntısına kadar müzakere edilmiş, özenle hazırlanmış, kapsamlı bir ticaret anlaşması değil” dedi ve şunları ekledi:

“Burada söz konusu olan, özellikle ülkemizin kilit sektörleri olan kimya, ilaç, makine mühendisliği, alüminyum, çelik ve otomotiv endüstrileri için gümrük anlaşmazlığının hızlı bir şekilde çözülmesidir. Şu anda hızlı bir sonuca ihtiyacımız var. Aylarca süren uzun ve karmaşık müzakerelerdense, hızlı ve basit bir çözüm daha iyidir.”

İngiltere, yıllık 100.000 araç ihracatı ve %10 gümrük vergisi ile bir kota elde etti. İngiltere’nin ABD’ye jet motoru ve diğer havacılık bileşenleri ihracatı da Amerikan vergilerinden muaf tutuldu.

Sadece ABD’den gelen biyoetanol üzerindeki gümrük vergilerini düşürdü ve ABD’den sığır eti ithalatı için kotalarını artırdı.

ABD’nin gümrük vergileri, AB’nin ABD ile yıllık ticaretinin yaklaşık %70’ine denk gelen 380 milyar avroyu kapsıyor.

Amerika, bakır, kereste, havacılık parçaları, ilaç, çipler ve kritik mineraller dahil olmak üzere neredeyse tüm AB ticaretini kapsayacak şekilde daha yüksek sektörel vergileri genişletmeyi düşünüyor.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Almanya, Kuzey Akım’ı yeniden başlatma girişimlerini engellemek için harekete geçti

Yayınlanma

Friedrich Merz hükümeti, Almanya ile Rusya’yı birbirine bağlayan Kuzey Akım doğalgaz boru hatlarının yeniden faaliyete geçirilmesine yönelik her türlü girişimi engellemek için yollar arıyor.

Ekonomi Bakanlığı’ndan gelen yazışmalara göre, Berlin, boru hatlarının yeniden faaliyete geçirilmesini mümkün kılacak her türlü sahiplik değişikliğini tespit edebilmek için yatırım inceleme yasalarını güçlendirmeyi düşünüyor.

Financial Times‘ın gördüğü, Yeşiller milletvekillerinin boru hatlarıyla ilgili sorularına yazılı yanıtında, bakanlık “yatırım taramasına ilişkin yasal bir değişiklik olup olmayacağını şu anda tartıştığını” belirtti.

2022’de sabotaj sonucu hasar gören boru hatları, Berlin’in enerji konusunda Moskova’ya aşırı bağımlılığının sembolü haline geldi. Geçmişte gaz arzının yüzde 50’sinden fazlasını Rusya’dan sağlayan Almanya, Ukrayna müdahalesi sonrası rotayı değiştirdi.

Alman hükümeti, mart ayında Financial Times’ta yer alan, Kremlin bağlantılı Rus ve ABD’li işadamlarının boru hatlarını yeniden faaliyete geçirmek için girişimlerde bulunduğu yönündeki haberler üzerine alarma geçti ve Merz, boru hatlarının kapatılmasının devamı için Berlin ve Brüksel’deki yetkililerle görüşmelere başladı.

Konuyla ilgili bilgisi olan kişilere göre, Berlin dört Kuzey Akım boru hattının hiçbirinde devlet kontrolü bulunmuyor ve mevcut mevzuat uyarınca, boru hatlarının sahibi olan İsviçre merkezli şirketin sahipliğinde herhangi bir değişiklik yapılmasını engellemek için çok az şey yapabilir.

Boru hatlarının yeniden faaliyete geçirilmesi için teknik sertifika verilmesi gerekecek, ancak kurallar değiştirilmedikçe bunu durdurma yetkisi yok.

Almanya başbakanı, AB’nin Rusya’ya uygulayacağı yeni yaptırımlar kapsamında boru hatlarının yasaklanmasını istedi.

Ancak, Slovakya’nın muhalefeti nedeniyle AB liderleri bu hafta yeni yaptırım paketini onaylayamadı.

Görüşmelere doğrudan bilgi sahibi bir kişiye göre, boru hatlarının yeniden kullanıma açılmasını isteyenlerden biri olan ABD’li yatırımcı Stephen Lynch, 6 Mayıs’ta planlarını görüşmek üzere Alman ekonomi bakanlığına davet edildi. Toplantı ilk olarak Die Zeit tarafından haberleştirildi.

Yeşiller milletvekillerinin Lynch ile yapılan toplantı hakkında soruları üzerine ekonomi bakanlığı, üst düzeyde herhangi bir toplantı yapılmadığını, ancak yetkililerin uzmanlık alanlarıyla ilgili kurum ve kişilerle sık sık bilgi alışverişinde bulunduğunu söyledi.

Lynch’in düşüncelerini yakından bilen bir kişiye göre, ABD’li yatırımcı Stephen Lynch, Avrupa’nın bir gün tekrar Rus gazını satın almaya hazır olacağına inanıyor. ABD’li yatırımcı, hasarlı boru hatlarının onarımının maliyetli bir iş olduğunu ve Avrupa’nın talebini karşılamak için bir tanesinin yeterli olacağını savunarak, bu onarımın gerekli olmayacağına inanıyor.

Lynch, FT’nin yorum talebine hemen yanıt vermedi.

Almanya yasalarına göre, Berlin, işlem “Almanya’nın kamu düzeni veya güvenliği için bir tehdit” olarak değerlendirilirse, kritik altyapı ile ilgili AB dışı yatırımcıların mülkiyet değişikliklerini engelleyebilir.

Kuzey Akım boru hatlarını işleten şirketin merkezi, Avrupa Serbest Ticaret Birliği’ne üye olan İsviçre’de bulunduğu için, devralma işlemi mevcut kurallara göre yatırım incelemesine tabi olmayacak.

Kuzey Akım projesi, Rusya Devlet Başkanı Putin ile yakın ilişkileri olan eski Şansölye Gerhard Schröder tarafından başlatılmıştı.

İlk Trump yönetimi, dönemin Şansölyesi Angela Merkel’e projeden çekilmesi için baskı yapmıştı.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov’un sözcüsü perşembe günü yaptığı açıklamada, boru hatlarının yeniden faaliyete geçmesini engelleme çabalarının, Rusya’nın bağımsız politikasına karşı Avrupa’nın “öfkesini” gösterdiğini ve Rusya’nın “ne pahasına olursa olsun” bu politikayı izleyeceğini söyledi.

Son aktivasyon planları, Almanya’da ucuz Rus gazı konusunda tartışmaları yeniden alevlendirdi.

Almanya için Alternatif partisi (AfD) boru hatlarının yeniden faaliyete geçirilmesini isterken, bazı önde gelen CDU ve SPD politikacıları da yüksek enerji fiyatlarını hafifletmek ve Almanya’nın zor durumdaki sanayisine yardımcı olmak için bu çağrıları destekledi.

Ancak Alman hükümeti Yeşiller milletvekillerine, AB Komisyonu’nun “Rusya’dan AB’ye enerji ithalatını kademeli olarak sona erdirme” çabalarını desteklediğini söyledi.

“Bu, AB’nin enerji bağımsızlığını ve güvenliğini artırmaya önemli bir katkı sağlayacaktır” diye yazdı.

Okumaya Devam Et

Avrupa

İngiliz yargısı: İsrail’e silah satışı yargının konusu değil

Yayınlanma

Yüksek Mahkeme, İsrail’e silah satışı kararının mahkemelerin değil, yürütmenin yetki alanına girdiğine hükmetti. Kararda, İsrail’e silah satışı konusunun anayasal olarak son derece siyasi bir mesele olduğu vurgulandı.

Filistin merkezli insan hakları örgütü Al-Haq ile İngiltere merkezli Küresel Hukuki Eylem Ağının (GLAN) İsrail’e silah satışını sürdüren İngiltere hükümeti aleyhine açtıkları davada Yüksek Mahkeme, konunun yargının meselesi olmadığına hükmetti.

İngiltere’de Yüksek Mahkeme, Al-Haq ile GLAN’ın, İsrail’e askeri teçhizat ihracatı konusunda İngiliz hükümetine karşı açtıkları davaya ilişkin kararını yazılı açıkladı.

Yargıçlar Stephen Males ve Karen Steyn, 72 sayfalık karar metninde davanın yalnızca muafiyet düzenlemesiyle ilgili genel tartışmadan ibaret olmadığını, bunun ötesinde “çok daha dar ve odaklanmış mesele”ye ilişkin olduğunu belirtti.

Karar metninde şu ifadelere yer verildi:

“Bu mesele, İngiltere’de üretilen bazı bileşenlerin İsrail’e tedarik edileceği ya da edilebileceği ve Gazze’deki çatışmada uluslararası insancıl hukukun ciddi şekilde ihlal edilmesinde kullanılabileceği ihtimali nedeniyle, sorumlu bakanlar tarafından makul şekilde İngiltere’nin savunması ve uluslararası barış ve güvenlik için hayati önem taşıdığı düşünülen belirli birçok taraflı savunma işbirliğinden çekilmesi gerektiğine karar vermenin mahkemeye açık olup olmadığıdır.”

Yargıçlar, bu konunun Anayasa’ya göre son derece hassas ve siyasi olduğunun, mahkemelerin meselesi olmadığının, buna karşın demokratik açıdan parlamentoya ve seçmenlere karşı sorumlu bulunan yürütmenin sorunu olduğunun altını çizdi.

İsrail’e tüm silah satış lisanslarının durdurulması talep edilmişti

Al-Haq ve GLAN, İsrail’e yönelik silah satışlarının askıya alınmasına ilişkin yazılı taleplerinin sürekli görmezden gelinmesi üzerine geçen yıl Yüksek Mahkemeye İngiltere aleyhine başvuru yapmıştı. İngiltere hükümetinden, F-35 savaş uçaklarının parçaları dahil İsrail’e tüm silah satış lisanslarının durdurulması talep edilmişti.

Başvuruda, İsrail’in sivillere, sivil altyapıya, sivillerin sığındığı hastane, fırın, okul gibi yapılara, gıda depolarına, su rezervlerine saldırıları ile zorla yerinden etme ve açlığa mahkûm etme gibi politikalarına ilişkin detaylar paylaşılmıştı.

Davanın duruşmaları, 18 Kasım 2024’te ve 13 Mayıs 2025’te yapılmıştı.

Oxfam, Uluslararası Af Örgütü (Amnesty) ve İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi uluslararası sivil toplum kuruluşları da İngiltere’nin silah satışlarını sürdürerek uluslararası hukuk kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmediği yönündeki kanıtları mahkemeye sunmuştu.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English