Bizi Takip Edin

Diplomasi

Birleşik Krallık, Ruanda ile yeni iltica anlaşmasını imzaladı

Yayınlanma

Birleşik Krallık, 5 Kasım Salı günü Doğu Afrika ülkesi Ruanda ile yeni bir anlaşma imzalayarak Yüksek Mahkeme engeline takılan bir önceki anlaşmayı yeniledi. İngilizler, revize edilen anlaşmanın AB ülkeleri ile göç kontrolü konusunda işbirliği için bir model olmasını umuyor. 

Yeni anlaşma, Birleşik Krallık Yüksek Mahkemesi’nin geçtiğimiz ay sığınmacıların Ruanda’ya gönderilmesine yönelik önceki anlaşmanın sığınmacıları yasadışı bir şekilde menşe ülkelerine geri gönderilme riskiyle karşı karşıya bıraktığına hükmetmesinin ardından gerekli hale geldi. 

Eski Başbakan Boris Johnson’ın Ruanda Devlet Başkanı Paul Kagame ile yaptığı anlaşma uyarınca sığınmacılar İngiltere’den Ruanda’ya gönderilecek ve burada sığınma talepleri değerlendirilecekti.

Bir dizi yasal itiraz sonucunda Kasım ayında Yüksek Mahkeme, Ruanda’da taleplerin yanlış bir şekilde belirlenerek sığınmacıların menşe ülkelerine geri gönderilmeleri gibi gerçek bir risk olduğuna karar verdi.

Salı günü Ruanda’nın başkenti Kigali’de Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı James Cleverly ve mevkidaşı Vincent Biruta tarafından imzalanan yeni anlaşma, mahkeme kararını ele almak üzere insan haklarına ilişkin yasal güvenceler içeriyor fakat yeni anlaşmanın da yasal engellere takılması büyük olasılık.

Rishi Sunak hükümetinin ayrıca Ruanda anlaşmasını yasalaştıran göç kontrol tasarısını yeniden yazması ve Birleşik Krallık parlamentosundan geçirmesi gerekecek. 

Ruanda’nın ek para alacağı iddiası yalanlandı

Biruta ile ortak bir basın toplantısı düzenleyen Cleverly, Ruanda’nın Birleşik Krallık tarafından halihazırda taahhüt edilen 140 milyon sterline ek olarak daha fazla para alacağı iddialarını yalanladı.

Cleverly yaptığı açıklamada, “Ruanda, mültecileri desteklemeye büyük önem veren güvenli bir ülkedir. İhtiyacı olanları koruma konusunda güçlü bir geçmişe sahiptir ve kendisine sığınan 135.000’den fazla sığınmacıya ev sahipliği yapmaktadır. Yüksek Mahkeme, vardıkları sonuçları ele alacak değişikliklerin yapılabileceğini kabul etti; bu Anlaşma doğrudan buna yanıt veriyor,” dedi.

Anlaşmaya eşlik eden açıklamada Birleşik Krallık hükümeti, “Anlaşma aynı zamanda diğer ülkelerle ve ülkeler arasında benzer işbirliği için hak temelli bir yol çiziyor,” dedi. 

Açıklamada, “Avusturya, Almanya, Danimarka ve İtalya’nın iltica taleplerinin işleme konulması için yeni ve yenilikçi bir model olan Arnavutluk ile yaptıkları anlaşma da dâhil olmak üzere, Avrupa’daki ülkeler artık yasadışı göç konusunda üçüncü ülke modellerini araştırıyor,” ifadelerine yer veriliyor.

Ruanda Dışişleri Bakanı Dr. Vincent Biruta, anlaşmayı imzaladıktan sonra ülkesinin güvenliğine ilişkin endişeleri reddederek, “Nasıl oldu da dört yıl gibi kısa bir sürede bir modelden tehlikeli bir ülkeye dönüştük? Ve bu algının ne kadarı Birleşik Krallık’ın iç politikalarıyla bağlantılı?” sorusunu yöneltti.

Bakan bununla birlikte ‘Ruandalı ya da İngiliz, herhangi bir insan tarafından tasarlanan herhangi bir sistem için her zaman iyileştirmeye yer olduğunu’ kabul etti.

Ruanda yargısına İngiliz müdahalesi yasallaşıyor

Türünün ilk örneği olan 43 sayfalık belge, iltica sürecine ilişkin güvenceleri ve zorla geri göndermeye karşı koruma mekanizmalarını ele alıyor.

Anlaşmaya göre statülerine rağmen bireyleri koruyan sınır dışı etmeme hükümleri ve sekiz bağımsız üyeden oluşan bir izleme komitesi iltica sürecindeki eksiklikleri ele alacak.

Ruanda hükümeti, mahkemelerinde Birleşik Krallık avukatlarının görev yapacağına dair haberleri tamamen reddetmekle birlikte, hukuki süreçleri denetlemek ve bireysel itirazları değerlendirmek üzere, iltica konusunda uzmanlığa sahip İngiliz Milletler Topluluğu hakimleriyle birlikte çalışacak Ruandalı hakimlerin yer alacağı bir Temyiz Organı kurmayı kabul etti.

Hükümet, Ruanda’nın iltica sisteminin bağımsız bir komite tarafından izleneceğini ve bu komitenin anlaşmayı uygulama yetkisinin artırılacağını söylüyor. BBC’nin aktardığına göre İzleme Komitesi, yerleştirilen kişilerin ve avukatlarının şikâyette bulunabilmelerini sağlayacak bir sistem geliştirecek.

Diplomasi

Trump’ın Ukrayna stratejisinde sessiz U dönüşü

Yayınlanma

Trump yönetimi, Moskova’nın taleplerindeki ısrarcı tavrı nedeniyle Ukrayna politikasında önemli bir değişikliğe gidiyor. ABD’li yetkililer, barışın önündeki asıl engelin Rusya lideri olduğu görüşünde birleşirken, Başkan Yardımcısı JD Vance Rusya’nın taleplerini “çok fazla” olarak nitelendirdi.

Financial Times gazetesinin haberine göre, Trump yönetimi, Moskova’nın Kiev ile ateşkese yanaşmaması nedeniyle Ukrayna politikasında sessiz bir değişikliğe gidiyor.

ABD’li yetkililer arasında, “barışın önündeki en büyük engelin Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’den ziyade Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin olabileceğine” dair şüpheler artarken, bu değişim Başkan Yardımcısı JD Vance’in geçen hafta yaptığı bir açıklamada Rusya’nın çatışmayı sona erdirmek için sunduğu öneriler için “Çok fazla şey istediklerini düşünüyoruz,” demesiyle daha da belirginleşti.

Geçen hafta Washington’da bir dış politika forumunda Ukrayna’daki savaş hakkında konuşan ABD Başkan Yardımcısı JD Vance’in sözleri diplomatlar arasında şaşkınlık yarattı.

Katılımcılar, Vance’ten Rusya’ya üstü kapalı sempati beyanları beklerken, bunun yerine Rusya’nın taleplerini eleştiren bir tutumla karşılaştılar.

Vance’in yorumları, Trump yönetiminin tonunda gözle görülür bir değişimin parçası. ABD’li yetkililer, Rus lider Putin’e karşı giderek daha sabırsız görünüyor.

Almanya’nın eski Washington Büyükelçisi Wolfgang Ischinger, Vance’in geçen haftaki forumda kendisine yaptığı yorumla ilgili olarak gazeteye verdiği demeçte “Amerikalıların basit bir fikri vardı; Rusya’yı cezbedelim, Zelenskiy’e baskı yapalım ve bir anlaşma elde edelim,” dedi.

Ischinger, “Sadece Rusya’yı cezbetmenin yeterli olmadığı ortaya çıktı,” diye ekledi.

Savaşı sona erdirmeye yönelik uluslararası çabalar son günlerde yoğunlaştı. Putin’in önerisiyle Rusya ve Ukrayna’nın Perşembe günü Türkiye’de doğrudan görüşmeler yapması planlanıyor, ancak Rusya lierinin bizzat katılıp katılmayacağı belirsizliğini koruyor.

Salı günü bir Beyaz Saray yetkilisi, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ile Trump’ın özel temsilcileri Steve Witkoff ve Keith Kellogg’un görüşmelere katılacağını söyledi.

Ancak Trump’ın en çok arzuladığı hedef olan barış müzakerelerine ve savaşın sona ermesine yol açabilecek bir ateşkes henüz sağlanamadı.

Putin, Batılı güçlerin (ABD dahil) yeni ve sert yaptırım tehditlerine rağmen çatışmayı durdurma yönündeki uluslararası çağrıları reddetti.

Gözlemcilere göre, Rusya’nın bu uzlaşmazlığı Trump’ı rahatsız ediyor. ABD’nin eski Moksova Büyükelçisi Michael McFaul, “(Trump’ın) söyleminde hayal kırıklığını görüyorsunuz,” ifadelerini kullandı.

McFaul, “Çok fazla şeyden vazgeçtiğini ve karşılığında hiçbir şey alamadığını anlıyor olabilir,” diye konuştu.

Nitekim, ABD’nin geçen ay savaşı sona erdirmek için dolaşıma soktuğu önerilerden birinde Washington, Rusya’nın Kırım üzerindeki hakimiyetini tanımaya istekli olduğunu ifade etmişti. Bu taviz Ukrayna ve AB’yi öfkelendirmiş, ancak Putin tarafından reddedilmişti.

Trump’ın sosyal medya paylaşımları da bu bariz sabırsızlığını yansıtıyor. 2006-2009 yılları arasında ABD’nin Ukrayna Büyükelçisi olarak görev yapan Bill Taylor, “Trump, Putin’in ABD’nin dostu olmadığı kanaatine varıyor,” dedi.

Taylor, “(Putin’e) güvenilmemesi gerektiğinin, ciddiyetle müzakere etmediğinin farkına varılıyor,” ifadelerini kullandı.

Son haftalarda Zelenskiy, işbirlikçi bir ortak olarak kendini göstermek için elinden geleni yaptı ve ABD’nin ateşkes taleplerini destekledi.

Pazar günü, Trump’ın kabul etmesi yönündeki çağrısının ardından Putin’in Türkiye’de doğrudan görüşme önerisini kabul etti.

Kiev ile Washington arasındaki ilişkiler, Şubat ayındaki Oval Ofis tartışmasından bu yana kısmen, iki ülke arasında Ukrayna’nın kritik kaynaklarına ortak yatırımların önünü açan ve 30 Nisan 2025’te Hazine Bakanı Scott Bessent ile Ukrayna Başbakan Yardımcısı Yulia Sviridenko tarafından imzalanan maden anlaşması sayesinde düzeldi.

Ukraynalı yetkililer, anlaşmanın ABD’nin Ukrayna’nın savunmasını desteklemeye devam etme olasılığını artırdığını söylüyor. Bir yetkili, “Artık Trump’ın da bu işte payı var,” dedi.

Ancak Trump’ın gerçekten de sempatisini Ukrayna’ya kaydırıp kaydırmadığı veya Rusya’yı cezalandırmaya hazır olup olmadığı belirsizliğini koruyor.

Çoğu Batılı lider ve ABD’nin Ukrayna özel temsilcisi Kellogg, Putin’in doğrudan görüşme teklifini eleştirerek önce ateşkes olması gerektiğini söylerken, Trump Rus liderin bu hamlesini övdü ve “Rusya ve Ukrayna için harika bir gün” olduğunu belirtti.

Ulusal Güvenlik Konseyi’nde Başkan Joe Biden’ın eski yardımcılarından olan ve şu anda Carnegie Uluslararası Barış Vakfı’nda misafir araştırmacı olan Eric Green, “Trump kesinlikle Putin’in topa girmediğini görüyor,” dedi.

Green, “Ancak bunun sonucunun Putin üzerinde anlamlı bir baskı olacağına ikna olmuş değilim,” diye ekledi.

Ischinger ise Vance’in Rusya konusunda fikir değiştirmesinden ve ABD ile Avrupa’nın Ukrayna savaşı konusundaki pozisyonlarının “yakınlaşmasından” “memnuniyet duyduğunu” söyledi.

Ancak eski Alman büyükelçisi, “Başkan Yardımcısı bir sonraki mantıksal adımı atmadı, ki bu da şimdi Rusya’ya gerçekten baskı yapmamız gerektiğini söylemek olurdu,” değerlendirmesini yaptı.

Ancak diğer Amerikalı siyasetçiler Moskova’ya karşı sertleşmek istiyor. Trump’ın müttefiki olan Senatör Lindsey Graham, Putin’in savaşı sona erdirmek için ciddi müzakerelere başlamaması halinde, Rusya’dan petrol ve doğalgaz alan ülkelere yüzde 500 gümrük vergisi de dahil olmak üzere Moskova’ya ağır yaptırımlar uygulayacak bir yasa tasarısı için iki partiden de destek aldığını söyledi.

Tasarı 72 senatör tarafından desteklendi; bu da Ukrayna’ya desteğin Kongre’de güçlü kaldığının bir işareti.

Graham, geçen ayın sonlarında gazetecilere verdiği demeçte, “Bu yaptırımlar, Senato’nun birincil kötü adam olarak Rusya’yı gördüğümüz yönündeki görüşünü temsil ediyor,” demişti.

Senatör, Putin’in “Trump’ı oyalamaya çalışarak büyük bir hata yapacağını” da sözlerine eklemişti.

Uzmanlar, bu arada Rusya’nın ABD başkanının barış sürecine olan sabrını kaybetmesine oynadığını söylüyor. McFaul, “Putin uzun bir oyun oynuyor ve zamanın kendi lehine olduğunu düşünüyor,” dedi.

Eski ABD’nin Moskova Büyükelçisi, “Trump’ın ilgisini kaybedeceğini ve Amerikalıların askeri yardımı keseceğini, bunun da Ukrayna ordusunu zayıflatacağını hesaplıyor,” şeklinde konuştu.

Diğerleri ise ABD başkanının Ukrayna’yı terk etme tehlikesinin son haftalarda azaldığına inanıyor. Dış İlişkiler Konseyi’nde önde gelen bir araştırmacı ve Ulusal Güvenlik Konseyi kadrosunda Rusya’dan sorumlu eski kıdemli direktör olan Thomas Graham, Trump’ın ana hedeflerinden biri olan Rusya ile ilişkileri sıfırlama çabasının, önce Ukrayna sorununu çözmeden zor olacağını söyledi.

Graham, “Risk altında çok şey var. Evet, hâlâ Ukrayna’dan çekilebilir ama eğer bunu yaparsa bu çok fazla başarısızlık gibi görünür,” yorumunu yaptı.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Amerikan tekelleri Körfez turundan kârlı anlaşmalarla dönüyor

Yayınlanma

ABD Başkanı Donald Trump’ın Suudi Arabistan ve Körfez turuna katılan Amerikan tekelleri, kârlı anlaşmalara imza atıyor.

Körfez turu, Trump’ın ikinci dönemindeki ilk önemli uluslararası gezisi olurken, Amerikan ana akım medyası ziyaretin “jeopolitik” önceliklerden ziyade “iş bağlama” amacını güttüğünü savunuyor.

Washaington Post’ta gezi başlamadan önce yayınlanan bir haberde Beyaz Saray’ın, Başkanın 3,5 günlük ziyaretinde güvenlik konularının gündemin merkezinde yer almayacağını belirttiği vurgulanıyor.

WP’ye göre bu durum, Trump’ın ABD’nin dünyadaki rolüne ilişkin daha ölçülü vizyonunu ve ülkesindeki tabanını güçlendirebilecek iş anlaşmalarına ve yatırımlara odaklandığını gösteriyor.

Eric Trump, aile şirketi için Körfez’de milyarlarca dolarlık iş bağladı

Baba Trump’tan önce oğul Eric Trump, geçtiğimiz haftalarda Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni ziyaret ederek Trump ailesinin gayrimenkul ve kripto para girişimleriyle ilgili anlaşmalara liderlik etmişti.

Son günlerde Trump Organization, Dubai’de büyük bir otel ve kule ile Katar’ın başkenti Doha’nın dışında bir golf sahası içeren yeni projeler açıkladı.

Projeler, Suudi Arabistan’daki diğer projelerde de Trump Organization ile ortaklık yapan emlak şirketi DarGlobal ile işbirliği içinde ilerliyor.

30 Nisan’da duyurulan Dubai’deki Trump International Hotel & Tower, pazarlama materyallerine göre 80 katlı olacak ve “özel lüksün anlamını yeniden tanımlayacak” bir üye kulübü içerecek.

Doha’nın dışındaki Trump International Golf Course, 18 delikli bir golf sahası, bir kulüp evi ve plaja erişimi olan lüks villalardan oluşacak.

Bu proje, Katar hükümeti tarafından yönetilen bir gayrimenkul otoritesi olan Qatari Diar tarafından denetlenen bir geliştirme projesinin parçası.

Trump Organization sözcüsü, anlaşmanın sadece DarGlobal ile yapıldığını ve Trump Organizasyonunun “Qatari Diar veya Katar Devleti’nin başka herhangi bir kurumuyla hiçbir bağlantısı, ortaklığı veya ilişkisi olmadığını” söyledi.

Eric Trump, “Kendim ve ailem adına, Dubai’yi seviyoruz. … Amerika Birleşik Devletleri ile bu muhteşem yer arasında çok iyi ilişkiler var ve bu kadar çok kişiyi arkadaşım olarak görmekten mutluluk duyuyorum,” demişti.

Trump’ın bölgedeki kripto para yatırımları büyüyor

Donald Trump Jr. ve Eric Trump, lüks emlak yatırımlarının yanı sıra kripto para birimi anlaşmalarını da ilerletmek için bölgedeki etkinliklere katılıyor.

Geçen hafta, Abu Dabi destekli bir yatırım şirketi, Trump ailesinin kripto para girişimine 2 milyar dolar yatırım yapmayı planladığını açıkladı. 

Trump ve ailesine bağlı bir kuruluş, kripto şirketi World Liberty Financial’ın yüzde 60 hissesine sahip. Eric Trump, bu kontrol şirketi WLF Holdco’nun yönetim kurulunda görev yapıyor ve USD1 tokenlerinin önde gelen sözcüsü konumunda.

Bu ay, şirket, ABD dolarının değerine sabitlenmiş kripto para birimi olan stablecoin’inin, devlet destekli Emirlik yatırım şirketi MGX ile kripto borsası Binance arasında 2 milyar dolarlık bir işlemde kullanılacağını duyurdu.

Bu anlaşmalar, bu ülkelerin hükümetleriyle bağlantılı yatırımcıları da içeriyordu ve Trump ailesinin iş çıkarlarının ABD’nin dış politikasıyla iç içe geçmesine neden oldu.

Beyaz Saray, başkanın artık Trump Organization’da herhangi bir rol oynamadığını ve başkanlık görevi için “mali fedakarlıklar” yaptığını ileri sürdü.

Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Trump’ın göreve başlama töreninden sonra onunla konuşan ilk yabancı lider olmuş, Suudilerin önümüzdeki dört yıl içinde ABD’ye en az 600 milyar dolar yatırım yapacağını söylemişti.

Trump, bu sözü 1 trilyon dolara “yuvarlaklaştırmalarını” istemiş ve bunu yapmaları halinde, başkan olarak ilk yurt dışı ziyaretini bu ülkeye yapacağını belirtmişti.

Amerikan tekellerinin yöneticileri tam kadro bin Selman ile yemeğe katıldı

Seyahat sırasında, ABD’nin önde gelen iş adamları da Riyad’ı ziyaret ederek Suudi-ABD Yatırım Forumuna katıldı. Bunlar arasında BlackRock yönetim kurulu başkanı ve CEO’su Larry Fink, Citigroup CEO’su Jane Fraser ve IBM’in yönetim kurulu başkanı, başkan ve CEO’su Arvind Krishna bulunuyor.

Reuters’ın gördüğü bir planlama notuna göre, Elon Musk da Suudi-ABD yatırım forumuna davet edildi.

Dünyanın en büyük bankalarının, hedge fonlarının, savunma şirketlerinin, teknoloji firmalarının ve enerji şirketlerinin CEO’ları, binlerce kilometre uçarak Riyad’a gitti ve burada Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile lüks bir öğle yemeğine katıldı.

Elon Musk, restoran işletmecisi kardeşi Kimbal, Google, OpenAI, Nvidia, Uber, Blackrock, Blackstone ve Fortune 500 şirketlerini veya kendi aile şirketlerini temsil eden onlarca diğer tekelin CEO’ları da yemeğe katılanlar arasındaydı.

Yapay zeka işbirliği öne çıkıyor

Amerikan tekellerinin Körfez çıkarmasında teknoloji devleri ve yapay zeka işbirlikleri öne çıktı.

Suudi risk sermayesi şirketi STV, ABD Başkanı Donald Trump’ın krallığa yaptığı ziyaret sırasında açıklanan bir dizi anlaşmanın parçası olarak, Google’un desteğiyle 100 milyon dolarlık bir yapay zeka fonu kurdu.

Açıklamaya göre, fon Orta Doğu ve Kuzey Afrika’daki erken aşamadaki girişimlere, özellikle yapay zekanın uygulama katmanında uzmanlaşmış girişimlere yatırım yapacak ve altyapı geliştirmeyi destekleyecek. Alphabet biriminin sağladığı sermaye miktarı açıklanmadı.

Suudi Arabistan’ın devlet fonunun finanse ettiği yeni Suudi Arabistan yapay zeka şirketi HUMAIN, Amazon Web Services ve Advanced Micro Devices (AMD) ile en az 15 milyar dolarlık yatırım planladığını duyurdu.

AMD ve Nvidia da HUMAIN’e veri merkezleri kurmak için yarı iletkenler sağlayacak.

Dünyanın en büyük yarı iletken üreticisi Nvidia, HUMAIN’e en gelişmiş yapay zeka çiplerini tedarik edecek. Suudi şirket, önümüzdeki beş yıl içinde Nvidia’nın en gelişmiş işlemcilerinden “birkaç yüz bin” adet alacak.

Şirket ilk etapta 18.000 adet son teknoloji GB300 Grace Blackwell ürünü ve InfiniBand ağ teknolojisi tedarik edilecek.

BAE, Nvidia’dan 1 milyonun üzerinde gelişmiş çip alacak

Konuya yakın bir kaynağın Bloomberg’e aktardığına göre, ABD’li teknoloji girişimi Global AI de HUMAIN ile milyarlarca dolarlık bir anlaşma kapsamında işbirliği yapmayı planlıyor.

ABD’li teknoloji sektörünün deneyimli isimleri tarafından kurulan Global AI, Nvidia tarafından geliştirilen yongaları kullanacak bir veri merkezini New York’ta kurmayı planlıyor ve daha fazla merkez açmayı hedefliyor.

Dünyanın en büyük ağ ekipmanı sağlayıcısı Cisco Systems de HUMAIN ile işbirliği yapıyor. Şirket, altyapı kurmak için “küresel uzmanlığını krallığın cesur AI hedefleriyle” birleştireceğini açıkladı ve Abu Dabi AI şirketi G42 ile ortaklığını genişletti.

Ayrıca Trump yönetimi, BAE’nin bir milyondan fazla gelişmiş Nvidia çipi ithal etmesine izin verecek bir anlaşmayı değerlendiriyor. Bu miktar, Biden dönemindeki yapay zeka çip düzenlemelerinin sınırlarını çok aşıyor ve Amerikan donanımının Çin’in eline geçme riskine yol açacağı endişelerini artırıyor.

Hâlâ müzakere aşamasında olan anlaşma, BAE’nin 2027 yılına kadar her yıl en gelişmiş 500.000 çipi ithal etmesine izin verecek. Bu çiplerin beşte biri G42’ye ayrılacak, geri kalanı ise Körfez ülkesinde veri merkezleri kuran ABD şirketlerine gidecek. 

Bunların yanı sıra OpenAI, Orta Doğu’daki varlığını büyük ölçüde genişletebilecek yeni veri merkezi kapasitesi inşa etmeyi düşünüyor. Henüz kesinleşmemiş ve hâlâ değişebilecek olan anlaşma, Trump’ın Perşembe günü BAE’ye yapacağı ziyaret sırasında açıklanabilir.

OpenAI CEO’su Sam Altman da teknoloji liderlerinin daha geniş kapsamlı turunun bir parçası olarak bölgede bulunuyor.

Disney, Orta Doğu’daki ilk parkını açacak

Orta Doğu ayrıca Disney hayranları için yeni bir merkez haline geliyor. Şirket geçen hafta, Birleşik Arap Emirlikleri’nde bir tema parkı açmayı planladığını duyurdu.

Disney, dünya nüfusunun üçte birinin Abu Dabi’nin tatil beldeleriyle dolu sahil şeridine 4 saatlik uçuş mesafesinde yaşadığını ve yedinci parkının ve Orta Doğu’daki ilk parkının buraya kurulacağını belirtti.

Disney, parkın geliştirilmesi ve günlük işletmesinden yerel şirket Miral’ın sorumlu olacağını sçyledi. Disney parkın sahibi olmayacak ve park için herhangi bir yatırım yapmayacak. Bunun yerine, Miral’a sadece yaratıcı fikirler ve operasyonel denetim sağlayacak.

Fakat şirket, park açılır açılmaz fikri mülkiyet hakları için telif ücreti almaya başlayacağını açıkladı.

Henüz kesin bir açılış tarihi belirlenmedi, fakat Disney CEO’su Bob Iger, parklarının geliştirilmesinin genellikle iki yıl, inşaatının ise “yaklaşık beş yıl” sürdüğünü söyledi.

Parklar, Disney’in “altın yumurtlayan tavukları” arasında: Sadece ABD’deki parklarının işletme kârı, geçen çeyrekte bir önceki yıla göre %13 arttı.

Şirket, 2033 yılına kadar parklarına ve temalı kruvaziyerlerine 60 milyar dolar yatırım yapmayı planlıyor.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Çin, İngiltere ve ABD arasındaki ticaret anlaşmasını eleştirdi

Yayınlanma

Çin, İngiliz tedarik zincirlerinden Çin ürünlerini çıkarmak için kullanılabilecek İngiltere ve ABD arasındaki ticaret anlaşmasını eleştirdi. Londra’nın Çin’le ilişkilerini yenilemeye çalıştığı bir dönemde böyle bir anlaşmaya imza atması Pekin’i şaşırttı.

Geçen hafta ABD’nin İngiltere ile imzaladığı ticaret anlaşması, İngiltere’nin çelik ve ilaç endüstrileri için sıkı güvenlik gereklilikleri içeriyor ve Trump yönetiminin geçen ay kapsamlı “karşılıklı gümrük vergileri” açıklamasından bu yana ilk anlaşması oldu.

Anlaşma hakkında sorulan bir soruya yanıtta Pekin, ülkeler arasındaki anlaşmaların diğer ülkeleri hedef almaması gerektiğinin “temel bir ilke” olduğunu söyledi.

Çin Dışişleri Bakanlığı Financial Times‘a yaptığı açıklamada, “Devletler arası işbirliği, üçüncü tarafların çıkarlarına aykırı veya zarar verecek şekilde yürütülmemelidir” dedi.

Pekin, Başkan Donald Trump’ın Amerika’nın ticaret ortaklarıyla ikili müzakereleri kullanarak onları Çin’i tedarik zincirlerinden çıkarmaya zorlamasına karşın, ülkeleri Çin’in çıkarlarını tehdit eden ticaret anlaşmaları imzalamamaları konusunda uyardı.

Çin de buna karşılık, kendi tedarik zincirlerinden yabancı menşeli bileşenleri temizlemek için çabalarını hızlandırarak, bunları ticaret savaşının yol açabileceği aksaklıklardan korudu.

Geçen hafta ABD ile imzalanan ticaret anlaşması, İngiltere’nin otomobil ve çelik ihracatına uygulanan cezai ABD vergilerinin kesilmesini içeriyordu, ancak İngiliz mallarına uygulanan %10’luk temel gümrük vergisi kaldırılmadı.

Çelik ve otomobillere yönelik sektöre özel gümrük vergisi indirimi de, İngiltere’nin tedarik zinciri güvenliği ve “ilgili üretim tesislerinin mülkiyeti” konusunda “ABD’nin taleplerini derhal yerine getirmesi” şartıyla verildi.

İngiliz yetkililer, Trump’ın bu şartın asıl hedefinin Çin olduğunu açıkça belirttiğini söylediler. Anlaşma, İngiliz ürünlerine yönelik gümrük vergisi indiriminin, belirli ithalatların ABD’nin ulusal güvenliğini etkileyip etkilemediğini ve nasıl etkilediğini belirleyen “Bölüm 232” soruşturmalarına bağlı olacağını belirtiyor.

İngiltere hükümeti, İngiltere’nin “kilit sektörlerde binlerce işi güvence altına almak, İngiliz işletmelerini korumak ve gelecekte daha fazla ticaret için zemin hazırlamak” amacıyla ABD ile ticaret anlaşmasını imzaladığını açıkladı.

Hükümet, “Çin ile ticaret ve yatırımın İngiltere için önemli olmaya devam ettiğini” ve İngiltere’nin “İngiltere ve küresel çıkarlarına dayanan alanlarda pragmatik bir şekilde çalışmaya devam edeceğini” de ekledi.

ABD-İngiltere ticaret anlaşması Çin’in tedarik zincirlerini baskı altına alıyor

‘Çin’in yanıt vermesi gerekebilir’

Londra’nın Washington’un güvenlik maddelerini kabul etmesi, özellikle İngiltere Başbakanı Sir Keir Starmer’in hükümetinin Çin ile ilişkileri iyileştirmek için çalıştığı bir dönemde, Pekin’de şaşkınlık ve endişe yarattı.

Financial Times’a adının açıklanmaması kaydıyla konuşan bir Çinli hükümet danışmanı, “Çin’in yanıt vermesi gerekecek — İngiltere anlaşmayı aceleyle kabul etmemeliydi” dedi.

Çin Makroekonomik Araştırma Akademisi’nde kıdemli araştırmacı olan Zhang Yansheng de, Washington’un Çin’i izole etmek için diğer hükümetleri ticaret müzakerelerinde benzer hükümleri kabul etmeye zorlayacağının açık olduğunu söyledi.

“İngiltere’nin bunu yapması Çin’e haksızlık” dedi ve ekledi: “Bu tür zehirli hap maddeleri aslında gümrük vergilerinden daha kötü.”

Zhang, Çin’in “İngiltere ile görüşmelerde bu konuyu açıkça gündeme getirmesi” gerektiğini, ancak hemen misilleme yapmaktan kaçınması gerektiğini söyledi.

“Asıl sorun ABD, diğer ülkeler ikincil aktörler. Bu konu ABD ile ticaret görüşmelerinde tartışılmalı” dedi.

Ticaret ateşkesi

ABD ve Çin pazartesi günü ticaret savaşında 90 günlük ateşkes anlaşması yaptı. Washington, Çin’den ithal edilen ürünlere uyguladığı gümrük vergilerini yüzde 145’ten yüzde 40’a düşürdü. İki taraf, Çinli üreticilerden ABD’ye fentanil öncü maddelerinin akışını durdurmak için bir anlaşmaya varırsa, bu vergiler yüzde 20’ye kadar tekrar indirilebilir. Bu, Trump’ın Çin’e uyguladığı gümrük vergilerinin seviyesini, İngiltere gibi ABD müttefiklerinin uyguladığı vergilere yaklaştıracaktır.

Çin de enerji ürünleri ve tarım ürünleri gibi ABD ithalatına uyguladığı misilleme gümrük vergilerinin seviyesini yüzde 125’ten yüzde 10’a düşürmeyi kabul etti.

Ticaret ateşkesi: ABD ve Çin nasıl bu kadar hızlı anlaştı?

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English