Bizi Takip Edin

AVRUPA

AB’den “rekabetçilik” planı: Sermaye piyasaları birliği, deregülasyon, emeklilik reformu

Yayınlanma

Ursula von der Leyen liderliğindeki yeni Avrupa Komisyonu, kendi “kutup yıldızı” olarak nitelendirdiği Rekabetçilik Pusulası ile AB’nin iktisadi sorunlarına çözüm bulmayı hedefliyor.

AB yürütme organının Rekabetçilik Pusulası taslağına göre, Avrupa Komisyonu önümüzdeki beş yıl içinde bloğun bocalayan ekonomisini canlandırmak için bürokrasinin “benzeri görülmemiş” bir şekilde azaltılması çağrısında bulunacak.

Leyen’in Noel tatili sırasında hastalanması üzerine açıklanması ertelenen plan, AB kurumları, üye devletler ve özel şirketler arasında daha derin bir iktisadi “koordinasyon” çağrısında da bulunuyor.

Leyen tarafından yeni Komisyonun “Kutup Yıldızı” olarak selamlanan belge, şirketleri ölçek büyütmeye teşvik etmek için AB rekabet politikasına “yeni bir yaklaşım” ve bloğun “parçalanmış” sermaye piyasalarının daha derin entegrasyonu çağrısında bulunuyor.

Mario Draghi’den iç talep için “yaratıcı yıkım” önerileri

Bir kez daha sermaye piyasaları birliği

“Sermaye eksikliğimiz yok,” diyen Leyen, Avrupalı hane halklarının tasarruflarının 312 milyar dolarının her yıl yurtdışına yatırıldığına dikkat çekti.

Leyen, özellikle “oyunun kurallarını değiştirme potansiyeline sahip erken aşama teknolojiler” için tasarrufları yatırıma dönüştürecek etkin bir sermaye piyasasına sahip olmadıklarına dikkat çekti.

Çözümün “derin ve likit bir sermaye piyasası” olduğunu söyleyen Leyen, “AB’de finansman için iç ulusal sınırlar olmaksızın gerçek bir tek pazar yaratmayı amaçlayan” yeni Avrupa Tasarruf ve Yatırım Birliğini duyurdu.

Ayrıca AB dijital ve fiziksel altyapısına yönelik artan tehditlere karşı “kamu ve özel sektör arasında daha yakın bir uyum”, stratejik açıdan kritik sektörlerdeki kamu ihalelerinde “Avrupa tercihi” ve kritik hammaddelerin ortak alımını kolaylaştırmak için ortak bir AB “platformu” öneriyor.

Draghi raporu ve Avrupa’nın Bush momenti

İnovasyon, karbonsuzlaştırma ve güvenlik

“Vites ve yaklaşımda acil bir değişiklik yapılmazsa, AB’nin iktisadi bir güç merkezi, bir yatırım yeri ve bir üretim merkezi olarak geleceği tehlikededir,” denilen belgede, ‘sanayisizleşme ve ekonomik sıkıntı riskinin’ geçtiğimiz haziran ayında yapılan Avrupa seçimlerinde seçmenler arasında etkili bir rol oynadığı belirtiliyor.

Leyen, Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu zirvesinde, bu paketin inovasyon, karbonsuzlaştırma ve güvenlik sütunları üzerinde yükseleceğini söylemişti.

Komisyonun 26 Şubat’ta uygulamaya koyacağı “Basitleştirme Paketi” ile şirketlerin mevzuat yükünün hafifletileceği belirtilen taslakta, paketin bir dizi alanda “geniş kapsamlı basitleştirme” önereceği ve küçük firmaların karşılaştığı “aşırı raporlama taleplerinin” azaltılmasına yardımcı olacağı ifade ediliyor.

Draghi beklenen raporunu sundu: AB’nin yılda ilave 800 milyar avro yatırıma ihtiyacı var

‘28. Rejim’ ile KOBİ’lere ‘birlik çerçevesi’ sunulacak

Belgede ayrıca “mid-caps” olarak adlandırılan, küçük ve orta ölçekli işletmelerden (KOBİ’ler) daha büyük ama büyük çok uluslu şirketlerden daha küçük olan firmalar için “özel bir düzenleyici” rejimin yanı sıra birden fazla üye ülkede faaliyet gösteren şirketler için özel bir “28. yasal rejim” çağrısında bulunuluyor.

28. Rejim, üye devletlerin kendi ulusal kurallarının yerine geçmeyen fakat bunlara isteğe bağlı bir alternatif olan AB kurallarının önerilen yasal çerçevelerine verilen ad.

Yeni mevzuat vergi, iş ve şirketler hukukunun yanı sıra iflas hukukunu da “tek ve basit bir çerçevede” birleştirecek.

Ayrıca Komisyonun raporlama yükümlülüklerini tüm özel şirketler için %25 (ve KOBİ’ler için %35) azaltma taahhüdünü yerine getirmek için “gerekli adımları” atacağı belirtiliyor.

Belgede, “Basitleştirme, değer zincirlerinin pratik işleyişine ilişkin bir anlayışla ve ayrıntılı kontrol yerine güven ve teşviklere dayalı bir düzenleyici sistem göz önünde bulundurularak yapılmalıdır” diye ekleniyor.

AB tek pazarı Avrupa Birliği’nin “baş tacı” olarak görülmekle birlikte, parçalı mevzuat ve karmaşık uyum, işletmelere, özellikle de Avrupa firmalarının yüzde 99’unu oluşturan ve genellikle ayak uyduracak kaynaklardan yoksun olan KOBİ’lere yük getiriyor.

Geçen sene yayınlanan Mario Draghi’nin ve Enrico Letta’nın raporları da AB’nin rekabet gücünü artırmaya yönelik tavsiyeler içeriyordu.

Draghi’den AB’ye ‘devasa harcamalar’ yapma çağrısı

Bürokrasiyi azaltmak mı, deregülasyon mu?

AB’nin bürokrasiyi azaltma hedefinin, aslında Donald Trump yönetimi ile birlikte küresel bir görünüm alan deregülasyon çağrısına uyum sağlamanın bir kılıfı olduğunu düşünenler de var.

Corporate Europe Observatory adlı lobi izleme kuruluşundan Olivier Hoedeman, “Bu deregülasyon gündemi şirketlerin rüyalarının gerçekleşmesidir,” dedi.

Hoedeman, AB’nin, “aşırı regülasyon” etrafında şekillenen “şüpheli şirket lobisi” çerçevesini benimseyerek, “ahlaki ve düzenleyici pusulasını kaybetme” riskiyle karşı karşıya olduğunu savundu.

EUObserver’a göre Leyen’in kendi merkez sağ Avrupa Halk Partisindeki (EPP) isyan, Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönüşü, Çin’in bariz iktisadi süper gücü, AB’de popülizmin yükselişi ve Almanya’daki endüstriyel kriz, bu yön değişikliğinin arkasındaki itici güçler gibi görünüyor.

Öte yandan EUObserver, rekabetçiliğin önündeki temel engel olarak düzenlemeleri suçlamanın “konuyu aşırı basitleştirmekte” ve Avrupa’nın “süper düzenleyici” olduğu şeklindeki eski klişeye oynamakta olduğunu öne sürüyor.

Bu eleştiriye göre deregülasyona odaklanmak, küresel rekabetçilikle ilgili neredeyse tüm tartışmalarda odağı yatırım ve finansman gibi zor sorulardan uzaklaştırıyor.

Bürokrasiye ilişkin endişeler 2007 yılında özel bir uzman grubunun oluşturulmasına ve 2012 yılında 66’dan fazla mevzuat değişikliğini içeren idari yükün azaltılması eylem programının kabul edilmesine yol açmıştı. Ama o günden bu yana devamlı olarak AB’nin rekabetçiliğine engel olarak “aşırı regülasyon” gösterilmeye devam ediyor.

Mario Draghi’den AB için kritik konuşma: Radikal bir değişime ihtiyacımız var

İşçi sendikaları da deregülasyona ve ‘mezarda emekliliğe’ işaret ediyor

Örneğin Avrupa Sendikalar Konfederasyonu (ETUC), Rekabetçilik Pusulası’nı onaylamayı reddederek Leyen ile acil görüşme talebinde bulundu.

Bazı şirketlerin ulusal iş kanununun dışında faaliyet göstermesine izin verecek olan 28. şirket rejimi önerisi için, “Bu bir felaket reçetesi olacaktır ve Avrupa genelinde tüm istihdam mevzuatının altını oyma riski taşımaktadır,” diyen ETUC, ayrıca planın, daha uzun çalışma yaşamına dayalı emeklilik reformları için açık bir çağrı içerdiğine işaret etti.

Gerçekten raporda, “Komisyon ayrıca AB vatandaşlarının emekliliklerini planlamalarına ve tasarruflarını ekonomiye yönlendirmelerine yardımcı olmak üzere özel ve mesleki emekliliklerin potansiyeli üzerinde çalışacaktır,” deniyor ve emeklilik reformlarının, daha uzun çalışma hayatını teşvik eden, “aktif ve sağlıklı yaşlanmayı” destekleyen ve “daha kapsayıcı işgücü piyasaları yaratan” girişimlerle birleştirilmesi gerektiği ileri sürülüyor.

ETUC, iş gruplarına sayısız vaatte bulunulan planda, çalışan insanların “yeşil ve dijital geçişlerde nasıl başarılı olacaklarına” cevap vermek gibi, çalışan insanlara fayda sağlayacak tek bir mevzuat taahhüdü yer almadığına da işaret ediyor.

ETUC’a göre plan, kamu parasını, “daha yüksek CEO ikramiyeleri veya hisse geri alımları yaratmak yerine kaliteli işler yaratmak için kullanılmasını sağlamak için gereken herhangi bir sosyal koşul olmaksızın” şirketlere akıtacak.

Sendikalar AB’nin rekabetçilik planını reddetti

Rekabetçilik için çağrılar

Taslağa göre Komisyon ayrıca, üye devletlerin ortak stratejik çıkarları olan projeler üzerinde işbirliği yapmalarına yardımcı olacak yeni bir “Rekabetçilik Koordinasyon Aracı” önerecek.

Temmuz ayında Komisyon başkanlığına yeniden seçilmesinden önce Leyen tarafından dile getirilen bir öneriyi yineleyen taslak, yapay zeka, uzay, temiz teknoloji ve biyoteknolojilere yatırımı artırmak için önümüzdeki yedi yıllık AB bütçesinde özel bir “Rekabetçilik Fonu” oluşturulmasını da öneriyor.

Mali sektörde Komisyon, bloğun menkul kıymetleştirme piyasasını “canlandırmaya” çalışarak “banka finansmanının kilidini açmaya” çalışacak.

Ayrıca “çok daha birleşik denetim”, sınır ötesi yatırımların önündeki vergiyle ilgili engellerin kaldırılması ve borsaların, borsaların ve fonların daha “piyasa odaklı” konsolidasyonu için “iddialı tedbirler” öneriyor. 

Alman patronlar “rekabet” için çözümü buldu: İşçilerin hastalık izinlerini topun ağzında

İşçi yetiştirme hamlesi

AB, “rekabet gücü” için yeni bir eğitim hamlesi de başlatmak istiyor.

Bu kapsamda şunlar planlanıyor:

  • yatırım, yaşam boyu öğrenme ve becerilerin korunması konularına odaklanacak bir Beceriler Birliği kurulması;
  • temel becerileri geliştirmek için çalışmak;
  • performans düşüşünü, bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik (STEM) ile bağlantılı alanlarda nitelikli öğretmen eksikliğini ele almak ve daha fazla kız çocuğunu STEM eğitimine ve kariyerine kazandırmak için bir STEM Eğitimi Stratejik Planı önermek;
  • Mesleki Eğitim ve Öğretim için bir Avrupa Stratejisi ile mesleki eğitim ve öğretimin (VET) teşvik edilmesi;
  • AB bütçesinde beceri finansmanının artırılması ve yeniden odaklanılması;
  • bir Beceri Taşınabilirliği Girişimi ortaya koyarak becerilerin ülkeler arasında tanınmasını sağlamak ve
  • bir Avrupa Derecesi için çalışmaya devam etmek.

AVRUPA

AP Başkanı Metsola: AB’nin içeride liderlik yapması gerek

Yayınlanma

Avrupa Parlamentosu Başkanı Roberta Metsola Euractiv’den Matthew Karnitschnig’e verdiği demeçte, ABD dünya sahnesinde geri çekilirken AB’nin anı yakalaması ve genişlemesi gerektiğini söyledi.

AB’nin genişlemesini jeopolitik bir gereklilik olarak nitelendiren Metsola, bloğun Ukrayna, Moldova ve Batı Balkanlar gibi ülkeleri entegre edememesi halinde boşluğu başkalarının dolduracağı uyarısında bulundu.

Başkan, Avrupa’nın hem küresel hem de transatlantik ilişkilerdeki güvenilirliğinin kendi komşuluk bölgesinde liderlik yapabilmesine bağlı olduğunu savundu.

Salı günü Brüksel’de Euractiv’in amiral gemisi Redux etkinliğinde bir mülakat veren Metsola, genişlemenin sadece yeni üyeler kazanmakla ilgili olmadığını, “Avrupa’da barış, istikrar ve demokrasiyi güvence altına almakla ilgili olduğunu” vurguladı.

Bazı üye ülkelerin AB’nin halihazırda çok büyük ve bürokratik olduğu yönündeki endişelerini kabul etmekle birlikte Metsola, Polonya’nın katılımı gibi geçmişteki genişlemelerin, genişlemenin Birliği zayıflatmak yerine güçlendirdiğinin kanıtı olduğuna işaret etti.

“Aynı argümanlar 20 yıl önce de ortaya atılmıştı,” diyen Metsola, kitlesel göç ya da iktisadi bozulma korkularının tahmin edildiği gibi gerçekleşmediğinde ısrar etti.

Metsola, Avrupa’nın başta Washington olmak üzere ortakları tarafından ciddiye alınabilmesi için, ‘açık ve liyakate dayalı bir katılım süreci’ de dahil olmak üzere, içeride liderlik göstermesi gerektiğini öne sürdü.

AP Başkanı, “Son on yılda Avrupa kazandığından daha fazla üye kaybetti,” diyerek onay bekleyen aday ülkeler için daha net bir yol çizilmesi çağrısında bulundu ve “Biz adım atmazsak, başkaları adım atacaktır,” dedi.

Metsola’nın salı günü yaptığı çıkış, geçtiğimiz hafta Avrupa Parlamentosu’nda patlak veren yolsuzluk skandalının ardından kamuoyuna yaptığı ilk açıklamalar oldu.

Belçikalı savcılar, Çinli Huawei şirketinin Avrupa Parlamentosu üyelerine yönelik lobi faaliyetlerinde yasaları ihlal ettiğini iddia ediyor.

Euractiv’e konuşan AP yetkilileri, skandalın ortaya çıkmasından bir gün sonra AP’nin Huawei lobicilerinin parlamento binasına erişimini engellediğini söyledi.

Devam eden soruşturmayla ilgili doğrudan yorum yapmaktan kaçınan Metsola, kurumun dürüstlüğünü savundu ve 2022 “Qatargate” skandalından bu yana uygulanan yolsuzlukla mücadele tedbirlerinin işe yaradığında ısrar etti.

Metsola, “Kuralları çiğnemeye çalışan insanlar her zaman olacaktır. Önemli olan onları daha erken yakalamak için tedbirleri güçlendirmiş olmamızdır,” dedi ve “birkaç kişinin” eylemlerinin bir bütün olarak AP’nin güvenilirliğine zarar vermeyeceğini savundu.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Polonya, Rusya ile sınırına mayın döşeyecek

Yayınlanma

Polonya, ‘Doğu Kalkanı’ programı kapsamında Rusya ve Belarus ile olan sınırına mayın döşeyeceğini açıkladı. Savunma Bakan Yardımcısı Pawel Bejda, RMF‘ye verdiği demeçte, bu amaçla Ottawa Sözleşmesi’nden çekileceklerini belirtti. Litvanya, Letonya ve Estonya’nın da Polonya’ya katılacağı bildirildi. Program, hendekler, tank engelleri, tahkimatlar, çitler ve gözetleme sistemlerini içeren 800 kilometrelik bir savunma hattı oluşturmayı hedefliyor.

Polonya Savunma Bakan Yardımcısı Pawel Bejda, RMF‘ye yaptığı açıklamada, “Doğu Kalkanı” programı kapsamında Rusya ve Belarus ile olan sınıra anti-personel mayınları yerleştireceklerini duyurdu.

Bejda, Polonya’nın bu kararı alabilmek için anti-personel mayın kullanımını yasaklayan Ottawa Sözleşmesi’nden çekileceğini belirtti.

Litvanya, Letonya ve Estonya’nın da Polonya ile birlikte hareket edeceği ve sözleşmeden çekileceği ifade edildi. Bu dört ülkenin tamamı AB ve NATO üyesi.

Bejda, Ottawa Sözleşmesi’nden çekilme nedenlerine ilişkin soruya, “Başka seçeneğimiz yok, sınırdaki durum ciddi,” şeklinde yanıt verdi.

Bakan Yardımcısı, “Belarus’un Rusya’nın tam kontrolü altında hareket ettiğine dair kesinliğe yakın endişelerimiz var. Vladimir Putin ne söylerse, Aleksandr Lukaşenko da ona razı olur. Ukrayna’ya hangi taraftan saldırdıklarını hatırlayın, Belarus topraklarından,” ifadelerini kullandı.

Şu anda Varşova’nın elinde anti-personel mayını bulunmadığını, ancak üretmeyi planladıklarını dile getiren Bejda, 1 milyon adet mayından bahsedildiğini belirterek, “Bunları Polonya Silah Grubu fabrikaları yapacak, ancak ayrıntılara girmek istemiyorum… Özel ve devlet savunma sanayisine eşit davranıyoruz,” dedi.

Rusya ve Belarus sınırında tahkimat oluşturulmasını öngören “Doğu Kalkanı” programı, geçen yılın mayıs ayında tanıtıldı.

Program kapsamında 800 kilometre hendek kazılması, tank engelleri, tahkimatlar, çitler yerleştirilmesi ve bir video gözetleme sistemi kurulması planlanıyor.

Genelkurmay Başkanı General Wieslaw Kukula da, Polonya’nın “savaşın kaçınılmazlığından” emin olana kadar tam olarak donatılmayacak mayın tarlaları hazırlama niyetinden bahsetti.

Kasım ayında, “Doğu Kalkanı”nın çitler, beton “ejderha dişleri” ve tanksavar hendeklerinin inşasını içeren ilk aşaması tamamlandı.

Başbakan Donald Tusk, Rusya Federasyonu’na bağlı Kaliningrad oblastı sınırındaki yapıları incelerken, “Bu, barışa yapılan bir yatırımdır,” diye konuştu.

“Sınırımızın barış zamanında güvenli, savaş zamanında ise geçilmez olmasını istiyoruz,” diyen Tusk, Varşova’nın NATO ve Avrupa Birliği’nin doğu kanadında stratejik bir konuma sahip olduğunu ve bu nedenle kıtadaki tüm güvenlikten sorumlu hissettiğini belirtti.

“Doğu Kalkanı” inşaat çalışmalarının 2028 yılına kadar sürmesi bekleniyor. Projenin toplam maliyetinin Polonya’ya 10 milyar zloti (2,5 milyar dolar) olacağı tahmin ediliyor.

Litvanya, Letonya ve Estonya da Rusya sınırına tanksavar mayınları yerleştirmeyi planlıyor.

The Times, bunun amacının “askeri tehdidi caydırmak ve savunmak” olan “Baltık Savunma Hattı”nda öngörüldüğünü bildirdi.

Gazeteye göre, proje ayrıca hendekler, dikenli teller, “ejderha dişleri” ve 1000 beton sığınağı içeriyor. Sınırların yakınına mühimmat depoları yerleştirilecek.

Aralık ayında, Avrupa Komisyonu (AK) Başkanı Ursula von der Leyen, Rusya ve Belarus ile komşu olan altı Avrupa ülkesi için 170 milyon avro alacağını duyurmuştu.

Polonya’ya 52 milyon avro, Finlandiya’ya ise 50 milyon avro tahsis edilmişti.

Listede ayrıca Letonya (17 milyon avro), Litvanya (15,4 milyon avro), Estonya (19,4 milyon avro) ve Norveç (16,4 milyon avro) yer alıyor.

Polonya ve Baltık ülkeleri Ottawa antlaşmasından ayrılmaya hazırlanıyor

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Leyen 2030’a kadar ‘toplu silah alımı’ çağrısında bulundu

Yayınlanma

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen salı günü yaptığı açıklamada, “tehlikelerle dolu bir dünyada” ABD kıtadan çekilirken Avrupa Birliği ülkelerinin silah alımı konusunda işbirliği yapması gerektiğini söyledi.

Danimarka Kraliyet Askeri Akademisinde öğrencilere hitaben yaptığı konuşmada Leyen, “Üye devletlerin özellikle acil ihtiyaç zamanlarında Avrupa savunma tedarik zincirlerine tam olarak güvenebilmeleri gerekiyor. Bu da 2030 yılına kadar savunma ekipmanları için AB çapında bir pazar yaratmak anlamına geliyor,” dedi.

Konuşmasında Komisyon’un, ülkelerin savunma harcamaları için 150 milyar avroluk bir fon içeren ve beyaz kitap olarak adlandırılan ayrıntılı bir savunma önerisi yayınlamasından bir gün önceki düşüncelerini ortaya koydu.

Leyen, Avrupa’nın savunma harcamalarını ve askeri sanayi kompleksini artırmak, orduları yeniden silahlandırmak ve Ukrayna’yı desteklemeye devam etmek için bir dizi girişimin ana hatlarını çizdi. Kilit unsurlardan biri, ulusal talebi bir araya getirecek ve ortaklaşa silah tedarik edecek Avrupa Satış Mekanizması.

Avrupa’nın savunma sanayisinin büyümesi ve uzun vadeli yatırımlar yapabilmesi için şirketlerin “yatırımları yönlendirmek ve kapasiteyi artırmak için istikrarlı bir çok yıllık sipariş akışına” ihtiyacı olduğunu söyleyen Leyen, bu sürecin Avrupa’da yatırımla başladığını söyledi ve üye ülkeleri “daha fazla Avrupalı satın almaya” çağırdı.

Komisyon başkanı, “Birliklerin ve askeri teçhizatın hızlı bir şekilde taşınmasını kolaylaştıracak AB çapında işleyen bir kara koridorları, havaalanları ve limanlar ağına ihtiyacımız var. Aynı zamanda hava ve füze savunmasına, topçu sistemlerine, mühimmat ve füzelere yatırım yapmamız gerekiyor,” diye konuştu.

Leyen ayrıca AB dışındaki ülkelerin de bu çabalara katılması için kapıyı açık bıraktı. Leyen, “Güvenliğimiz bölünmez bir bütündür. Bu nedenle Birleşik Krallık ve Avrupa’daki, komşularımızdaki ya da Kanada’dan Norveç’e kadar G7’deki diğer ortaklarımızla ve hatta Hindistan ve Asya’nın diğer bölgelerine kadar güvenlik konusunda yeni bir çığır açmak için çalışıyoruz,” dedi.

Öte yandan Leyen, Trump’la ilişkiler konusunda dikkatli konuştu. Leyen, “En eski ortağımız olan ABD’nin odağını Hint-Pasifik bölgesine kaydırdığını görüyoruz. NATO ve ABD ile birlikte çalışmaya tamamen kararlıyız,” diye konuştu.

Ayrıca “Grönland’ın tüm halkına ve bir bütün olarak Danimarka’ya” Avrupa’nın her zaman “egemenlik ve toprak bütünlüğünden yana olacağı” konusunda güvence verdi.

Leyen, “Şimdi her Avrupalının neyin tehlikede olduğunu anlaması için dürüstçe konuşma zamanıdır,” dedi ve “bu on yılın ikinci yarısında ve sonrasında yeni bir uluslararası düzen oluşacağı” uyarısında bulundu. 

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English