DİPLOMASİ
ABD’den ‘tanka karşı tank’ diyen Almanya’ya tepki: ‘Aptallık’

Ukrayna’ya Alman yapımı Leopar tanklarının gönderilmesi meselesinde Berlin’in ayak sürümesi Washington’un tepkisini çekiyor.
Alman Şansölyesi Olaf Scholz ile Şansölye Yardımcısı Robert Habeck’in, Leopar tanklarının Rusya’ya karşı vermeyi, ABD’nin de M1 Abrams tanklarını Ukrayna’ya vermesine bağlaması Beyaz Saray’daki yetkililerin suratını asmışa benziyor.
CNN’de yer alan ve tank ihtilafının arka planını aktaran bir haberde, Biden yönetiminden bir üst düzey yetkilinin Almanları kastederek, “Bizi köşeye sıkıştırdılar,” dediği görülüyor.
“Leopar’a karşı Abrams” formülünü öne süren Almanya’nın yeni savunma bakanı ile görüşen ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin’in, görüşmeden ‘ilerleme sağlanacağına dair iyimserlikle’ ayrıldığı da üst düzey bir Amerikan savunma yetkilisi tarafından haberde dile getiriliyor.
ABD bastırıyor, Polonya kendi göbeğini kesmeye hazırlanıyor
Fakat birçok üst düzey ABD’li yetkili de tanka karşı tank koşulunu öne süren Alman yetkililere karşı sinirlendiklerini gizlemiyor.
Leopar’a karşı Abrams koşulunu ‘aptallık’ olarak nitelendiren bir yetkili, “Sanki bu ikisi aynıymış zannediyorlar. Aynı değil. Aradaki farkı anlamışa benzemiyorlar,” dedi.
CNN’e konuşan ABD’li yetkililer, bugün Almanya’daki Ramstein Üssünde düzenlenecek Ukrayna toplantısından önce tank meselesinin hâlâ bir çözüme kavuşturulmadığını vurguluyorlar.
Yetkililer, Austin’in özel olarak yaptığı baskı kampanyasına rağmen Almanların fikir değiştirmesinin sürpriz olacağını belirtiyorlar.
Öte yandan Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki, kendilerinde bulunan Leopar tanklarının Ukrayna’ya verilmesine Alman onayının ‘tali’ olduğunu söyleyerek, Berlin’in yeniden ihracata onay vermemesi durumunda yapmaları gerekeni kendilerinin yapacağını söyledi.
Ukrayna’dan Türkiye’ye de Leopar çağrısı
Amerikan yetkililer ise M1 Abrams tanklarının ikmal ve bakımının zor ve pahalı olmasından dolayı kısa vadede Ukrayna’ya verilmesinin mümkün olmadığını savunuyorlar.
Ukraynalı yetkililer, Rusya’yı yenmek için 300 civarında Leopar tankına ihtiyaç duyduklarını öne sürüyorlar.
Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitri Kuleba ile Savunma Bakanı Oleksii Reznikov’un yaptığı ortak açıklamada, ellerinde Leopar 2 tankı bulunan 12 ülkeye çağrıda bulundu. Bu ülkeler arasında Almanya ve Türkiye’nin yanı sıra Yunanistan, Kanada ve Hollanda da yer alıyor.
Londra bir adım öne çıkıyor
ABD’nin Kiev’e vermeye karşı olduğu bir başka silah da uzun menzilli füzeler. Beyaz Saray’ın itirazlarına rağmen, Britanya yönetiminin Rusya’nın içine de vurabilecek uzun menzilli füzeleri Ukrayna’ya tedarik etmek konusunda daha açık davranmaya başladığı belirtiliyor.
Londra’nın daha ‘şahin’ tutumu nedeniyle Kiev yönetiminin İngilizlerden bugün Almanya’da yapılacak toplantıda daha fazla liderlik rolü üstlenmelerini istedikleri bildiriliyor.
CNN’in aktardığına Ukraynalı yetkililer, İngilizlerden müttefik dışişleri ve savunma bakanlarına, savaşın gerektirdiği şeyleri ‘daha agresif’ anlatmalarını da istiyor.
Haberde, bu tartışmaların, Londra’nın geleneksel olarak müttefiklerinden ayrı düşmek istemediği için sessizce yapıldığı, fakat İngilizlerin ABD’den kamuoyu önünde ayrı düşmeye gitgide daha istekli olduğu ileri sürülüyor.
Britana Dışişleri Bakanı James Cleverly’nin bu hafta Washington’u ziyaretinden önce yazdığı bir yazıda, ‘artık savaşı bitirmek gerektiğini’ söylemesi ve Ukrayna’nın ihtiyacı olan yardımları göndermenin hızlandırılması gerektiğinin altını çizmesi bu konuda dikkat çekici.
DİPLOMASİ
Trump’ın gümrük vergileri sonrası Çin ürünleri Rusya pazarına mı yönelecek?

ABD’nin Çin mallarına yönelik yüksek gümrük vergileri uygulama kararı, Çin’in ihracatını Rusya gibi BRICS ülkelerine yönlendirmesi ihtimalini artırdı. Uzmanlar, ABD pazarının daralmasıyla Çin’in yaklaşık 350 milyar dolarlık ihracat kaybını telafi etmek için yeni pazarlar arayacağını, ancak Rusya ve diğer BRICS ülkelerinin pazar kapasitesinin sınırlı olduğunu belirtiyor. Bu durumun Rusya ekonomisine etkileri tartışılırken, bazı uzmanlar artan rekabetin enflasyonu düşürebileceğini, bazıları ise etkinin sınırlı kalacağını öngörüyor.
ABD, bugünden itibaren Çin dahil onlarca ülkeye karşı “karşılıklı” ithalat vergileri uygulamaya başladı.
Bu kapsamda Çin mallarının ABD’ye ithalatında yüzde 54 vergi uygulanacak.
ABD Başkanı Donald Trump, Pekin’in Amerikan mallarına yüzde 34’lük misilleme vergisi planından vazgeçmemesi halinde 9 Nisan’dan itibaren Çin mallarına ek yüzde 50 vergi getirme tehdidinde bulundu.
Trump’ın tehdidi gerçekleşirse, Çin ürünlerinin ABD’ye ithalatındaki toplam vergi yüzde 104’e ulaşacak (Nitekim Trump, Çin’e yönelik vergilerin bu seviyeye çıkarılmasına ilişkin belgeyi imzaladı ve vergiler 9 Nisan Moskova saatiyle 07.01’de yürürlüğe girdi).
Rus ekonomi gazetesi RBK‘ya konuşan Freedom Finance Global analisti Natalya Milçakova, Trump için Çin ile ticaret koşullarına ilişkin söylemin sertleşmesinin, örneğin TikTok’un Amerikan biriminin satışına izin verilmesi gibi konularda Çinli yetkililerden taviz koparma yöntemi olabileceğini öne sürüyor.
Ancak Milçakova, Amerikan vergisinin gerçekten yüzde 100’e çıkması durumunda, Çin’in ABD’ye bazı mal, hammadde ve malzeme tedarikini durdurabileceğini belirtiyor.
Uzman, bu durumda Çin’in, BRICS ülkelerine, özellikle de Rusya’ya mal tedarikini artırmaya başlayabileceğini ifade ediyor.
Milçakova, “Çin, Rusya’nın en büyük hammadde alıcısı olduğu için, Rusya’nın bu ithalata vergi uygulamayacağı aşikâr,” diyor.
Diğer yandan Bloomberg Economics ekonomisti Aleksandr İsakov’a göre, ABD’nin Çin mallarına yönelik mevcut (yüzde 20) ve açıklanan (yüzde 34) vergi artışları, yürürlükteki vergilerle birlikte ortalama oranı yüzde 63’e çıkaracak.
İsakov’a göre bu durum, ABD’nin Çin’den yaptığı ithalatın (2024’te yaklaşık 439 milyar dolar) önümüzdeki 24 ay içinde yüzde 80, yani yaklaşık 350 milyar dolar azalabileceği anlamına geliyor.
İsakov, “Çin için bu, GSYİH’nin yaklaşık yüzde 2’sine denk bir kayıp anlamına geliyor, ancak ihracatın yeni pazarlara yönlendirilmesi ve daha yumuşak bütçe ve para politikalarıyla iç talebin teşvik edilmesi sayesinde tam etkinin yaklaşık yüzde 1,5 olacağını tahmin ediyoruz,” diye değerlendiriyor.
Bloomberg ekonomisti, Çinli üreticilerin ihracatı BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) ülkelerine artırmayı deneyebileceğini, ancak BRICS pazarının kapasitesinin açıkça yetersiz kalacağını belirtiyor. İsakova göre, bu ülkelerin Çin’den yaptığı toplam ithalat yılda 200 milyar doların biraz üzerinde ve önümüzdeki yıllarda muhtemelen istikrarlı kalacak.
Rusya Ekonomi Okulu Profesörü Oleg Şibanov ise, ülkenin geçen sene Çin’den yaklaşık 115 milyar dolarlık mal ithal ettiğini ve bunun 2023’e göre sadece yüzde 4,1’lik bir artış olduğunu söylüyor.
Şibanov, “Elbette Çin, tüm ortak ülkelerle ek bağlantılar kurmaya çalışacaktır, ancak yönlendirilen tedariklerin ana tüketicisinin BRICS olacağını sanmıyorum,” yorumunu yapıyor.
Geçen sene Çin’in Rusya’ya mal tedariki şunları içeriyordu:
— 27 milyar dolar: Ekipman ve mekanik cihazlar;
— 25,5 milyar dolar: Taşıtlar (15,2 milyar doları binek otomobiller dahil).
Bu yılın ilk iki ayında Çin’in Rusya’ya ihracatı 14,96 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bu rakam, geçen yılın aynı dönemine (16,79 milyar dolar) göre yüzde 10,9 daha az.
Aynı dönemde Çin’in tüm ülkelere ihracatı ise yıllık bazda yüzde 2,3 arttı. Bu dönemdeki ticaret hacimleri genellikle Çin Yeni Yılı’ndan etkileniyor. Ayrıca, Şubat 2024’te bir gün fazlaydı.
Şibanov, ABD pazarının yerini sadece BRICS ülkelerinin alacağını düşünmüyor. Ayrıca, Çinli tedarikçilerin 2018-2019 yıllarında olduğu gibi akışları üçüncü ülkeler üzerinden ABD’ye yönlendirmeye çalışacaklarını ekliyor.
Ulusal Uluslararası İşbirliği Koordinasyon Merkezi Başkan Yardımcısı ve Rusya Bilimler Akademisi Çin ve Modern Asya Enstitüsü Direktör Yardımcısı Pavel Kuznetsov da “Çin ile ABD arasındaki gümrük vergisi savaşının yeni turu koşullarında Çin tarafından Rusya’ya veya özellikle BRICS ülkelerine yönelik ihracatta önemli bir artış beklemiyoruz,” dedi.
Kuznetsov, Çin’in dış pazara yönelik üretim yapan tesislerin kapanmasını önlemek için ortaya çıkan fazla ihracat hacmini “yerleştirmeye” çalışacağını belirtiyor.
Uzman, “Ancak, Çin’den ABD’ye ciddi sanayi ve yüksek teknoloji ürünlerinin sabit alım fiyatlı uzun vadeli sözleşmelerle tedarik edildiğini dikkate almak gerekir. Bu nedenle, ABD topraklarındaki ek maliyetler, Çinli tedarikçilerden ziyade, Çinli fabrikalara ve ihracatçılara karşı tedarik yükümlülükleri bulunan Amerikalı kurumsal alıcıların sorunudur,” değerlendirmesini yapıyor.
Kuznetsov, ABD’de Çin ürünlerine yönelik önemli bir alternatif bulunmadığını, bu nedenle ürünlerden vazgeçilmesi yerine fiyatlarda önemli bir artış yaşanmasının beklendiğini düşünüyor.
Kuznetsov, “BRICS ülkelerinin pazarları, Amerikan tüketici pazarının yerini tutamaz,” diye kesin bir dille belirtiyor.
DTÖ Konularında Uzmanlık Merkezi Danışmanı Maksim Medvedkov da Çin’in ihracatını özellikle BRICS ülkelerine yönlendireceği fikrine katılmıyor.
Medvedkov, “En azından bu ülkelerin pazarları çok farklı olduğu için; bazıları Çin için cazip olabilir, bazıları daha az. Fakat gerçek şu ki, Çin malları Amerikan pazarından çekilir ve muhtemelen Avrupa pazarına da giremezse, bu büyük pazarlar için tasarlanan malların satışı sorunu ortaya çıkacaktır,” diyor.
Bununla beraber Opora Rossii’nin Çin’deki (Guangdong eyaleti) temsilcisi İlon Gorşeneva-Dolunts, Çin’in ABD ve AB ile olan gümrük vergisi savaşları nedeniyle ihracatını gerçekten yeniden yönlendirdiğini, ancak Rusya’nın Güneydoğu Asya, Afrika ve Latin Amerika ile birlikte sadece pazarlardan biri olduğunu düşünüyor.
Gorşeneva-Dolunts’a göre, odak noktası, Çin’in yatırım ve ticareti artırdığı BRICS+ ülkeleri, özellikle Hindistan, Brezilya ve Suudi Arabistan.
Temsilci, Rusya’ya Çin sanayi ekipmanı ve bileşenleri (Avrupalı ve Amerikalı tedarikçilerin yerini alarak), otomobil ve yedek parçaları, elektronik ve ev aletleri, giyim ve günlük tüketim malları ile yeşil teknolojilerin tedarikini artırma potansiyeli olduğunu belirtiyor.
RBK‘ya daha önce konuşan uzmanlar, Joe Biden’ın başkanlığı sırasında üçüncü ülkelerden pek çok tedarikçinin ikincil yaptırımlardan çekindiğini, ancak şimdi bu risklere karşı daha az hassas hale gelip Rusya’ya tedariki artırmaya karar verebileceklerini söylemişti.
İsakov’a göre, Amerikan ihracat pazarının potansiyel olarak daralması koşullarında, Çinli tedarikçilerin öncelikle elektronik (ABD’ye yıllık 130 milyar dolar ihracat) ve sanayi ekipmanı (100 milyar dolar) ihracatı için yeni pazarlara ihtiyacı olacak.
Şibanov ise “ABD’ye Çin’den kitlesel olarak ev elektroniği ve ekipmanı tedarik ediliyordu; bunların Rusya’da talep göreceğinin garantisi yok,” diye belirtiyor.
Teorik olarak, ucuz Çin malları akını durumunda Rus makamları koruyucu önlemler alabilir.
Medvedkov, “Evet, elbette alabilir. Rusya’nın Avrasya Ekonomi Birliği (AEB) üyesi olarak, anti-damping dahil olmak üzere geniş bir özel koruyucu önlem yelpazesi var,” diyor.
Fakat uzman, bu tür önlemlerin alınmasının zaman gerektirdiğini, birkaç aydan bir yıla kadar sürebilecek prosedürler olduğunu belirtiyor.
Medvedkov, Rusya’nın prensipte herhangi bir menşeli mal akışına hazır olması gerektiğini, zira ABD ile anlaşamayan ve başka pazarlar aramak zorunda kalacak tüm ülkelerin benzer bir durumla karşılaşacağını vurguluyor.
Şibanov da belirli sektörlerin izlenmesi ve gerekirse korunması gerektiği konusunda hemfikir.
Rusya Merkez Bankası Başkanı Elvira Nabiullina 8 Nisan’da yaptığı açıklamada, kurumun ABD’nin dünya ülkelerinden ithalata uyguladığı büyük ölçekli gümrük vergilerinin Rusya ekonomisini nasıl etkileyeceğini değerlendireceğini bildirmişti.
Nabiullina’ya göre, ana etki kanalı petrol fiyatlarındaki düşüş olabilir.
İsakov’a göre, gümrük vergisi savaşlarının BRICS ülkeleri üzerindeki etkisi eşit olmayacak: Petrol ihracatçıları (Rusya, İran) daha düşük petrol fiyatlarına uyum sağlamak zorunda kalacakken, üretimin bir kısmının Çin’den kayması sayesinde Brezilya ve Hindistan’ın üretim hacimleri üzerindeki etki sıfıra yakın olacak. (ABD’nin Brezilya’ya uyguladığı ithalat vergisi yüzde 10, Hindistan’a ise yüzde 26; yani Çin’den kayda değer ölçüde düşük).
Şibanov, Rusya için sonuçların sınırlı olacağından emin. Şibanov, “Dolar kuru 85 ruble iken bile önemli bir ithalat artışı görmüyoruz,” diyor.
9 Nisan itibarıyla resmi kur dolar başına 85,5 ruble olarak belirlendi, yani ruble yıl başındaki 101,7 ruble seviyesinden bu yana önemli ölçüde güçlendi.
Bunun yanı sıra T-Investments Baş Ekonomisti Sofya Donets, potansiyel Çin tedarik artışının iyi olduğu görüşünde.
Donets, “Çin ihracatını Rusya’ya zorla sokmayacak. Eğer Rusya’ya gelirse, rekabet edecektir. Rekabet ederse, bunu fiyatta yapacaktır,” diye konuştu.
Uzman, fiyat rekabetindeki herhangi bir artışın enflasyon için olumlu olduğunu belirtiyor. Ruble kuru veya enflasyon açısından büyük riskler görmüyor.
Donets genel olarak bunun piyasayı güçlü bir şekilde değiştireceğini söylemenin mümkün olmadığı görüşünde.
Donets, “Zira Rusya’ya yapılan ithalat oldukça çeşitlendirilmiş bir pazar. Yüzde 50 yatırım, yüzde 50 tüketim malları; bunların içinde çok sayıda elektronik, teknik ürün var ama genel olarak oldukça geniş bir mal yelpazesi söz konusu. Yani bu yine de bir talep pazarı, tüketici pazarı, alıcı pazarı [tedarikçinin kendi koşullarını, fiyat dahil olmak üzere dikte ettiği bir pazar değil],” diye açıklıyor.
Başka bir deyişle, Rusya’nın yeni Çin ürünleriyle “dolup taşmasının” pek muhtemel olmadığını, özellikle de alıcının şu anda (hem maaş artışlarının yavaşlaması hem de pahalı kredi —hem tüketici hem de yatırım kredisi— nedeniyle) “oldukça temkinli” olduğunu belirtiyor.
Ekonomist, ithal ikamesi üzerinde çalışanların ise muhtemelen bu rotayı sürdüreceklerini, çünkü ithal ikamesinin yine de başka, stratejik faktörler tarafından teşvik edildiğini düşünüyor.
Donets, “Bizi daha önce jeopolitik yaptırımlar şeklinde Çin ile yakınlaşmaya iten şey, şimdi yeni bir ivme kazanıyor; ticaret savaşlarının yeni turu bizi daha da birbirimizin kollarına itiyor. İlk turdan kesinlikle kaybetmedik. Piyasanın Çin ile eşitlikçi, ortaklık temelinde nasıl yeniden yapılandığını gördük. Yeni dalga daha ziyade etkili rekabetle ilgili,” diyerek iyimserliğini dile getiriyor.
DİPLOMASİ
Trump Çin’i %104 gümrük vergisi ile tehdit etti, Pekin geri adım atmıyor

ABD Başkanı Donald Trump’ın kapsamlı gümrük vergileriyle alevlenen küresel ticaret savaşı xalı günü, sarsılan hisse senedi piyasaları durulsa da, çok az azalma belirtisi gösterirken Çin, ABD’nin “şantaj” olarak adlandırdığı tutumuna boyun eğmeyi reddetti.
Pekin’in sert yanıtı, Çin’in Trump’ın “karşılıklı” gümrük vergilerine misilleme kararına karşılık, Trump’ın çarşamba günü dünyanın 2 numaralı ekonomisini ABD’nin ithalatına uygulanan gümrük vergilerini %100’ün üzerine çıkarmakla tehdit etmesinin ardından geldi.
Çin’in hızlı ve sert yaklaşımı, diğer Asya ülkelerinin daha yumuşak hamleleriyle tezat oluşturdu. Avrupa Birliği de tüketicilerine ve ihracatçılarına daha fazla zarar vermeden Trump’ın gümrük vergilerine nasıl karşılık vereceği konusunda üye ülkelerle istişarelerini sürdürüyor.
Çin Ticaret Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada “ABD tarafının Çin’e karşı gümrük vergilerini artırma tehdidi hata üstüne hata olup, Amerikan tarafının şantajcı doğasını bir kez daha gözler önüne sermektedir” denildi.
Bakanlık sözcüsü, “ABD kendi bildiğini okumakta ısrar ederse, Çin sonuna kadar mücadele edecektir” ifadelerini kullandı.
Çin’den Trump’ın %50 ek gümrük vergisi tehdidine yanıt: ‘Sonuna kadar mücadele ederiz’
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ise, Çin Başbakanı Li Qiang ile yaptığı telefon görüşmesinde Pekin’i “müzakere edilmiş bir çözüm sağlamaya” çağırdı ve eşit bir oyun alanına dayanan adil bir ticaret sistemini destekleme ihtiyacını vurguladı.
Von der Leyen’in ofisinden yapılan açıklamada, AB’nin Çin’in ucuz ihracatını ABD’den Avrupa’ya yönlendirmesinden korktuğu için, ikilinin tarifelerin neden olduğu olası ticaret sapmasını izlemek için bir mekanizma kurulmasını da görüştüğü belirtildi.
Sofra takımlarından yer döşemelerine kadar pek çok ürün üreten Çinli üreticiler kârlılık konusunda uyarıda bulunuyor ve gümrük vergisi haberlerinin etkisiyle yeni denizaşırı tesisler planlamaya çalışıyor. Artan dış riskleri gerekçe gösteren Citi, 2025 Çin GSYİH büyüme tahminini %4,7’den %4,2’ye düşürdü.
Avrupa Birliği, Trump’ın onlarca ülkeyi kasıp kavuran, mali piyasaları alt üst eden ve küresel ekonominin resesyona girebileceği beklentilerini körükleyen saldırısına karşı kendi tarifelerini önerdi.
Avrupa Merkez Bankası Başkanı Lagarde: Visa ve Mastercard’dan çıkacağız
‘ABD TANINMAZ HALE GELDİ’
Mali piyasalar dalgalanmaya devam ederken, pan-Avrupa borsa operatörü Euronext’in başkanı, ABD’nin gelişmekte olan bir pazara benzemeye başladığını söyledi.
France Inter radyosuna konuşan Stephane Boujnah, “Her yerde korku var,” diyerek ABD’nin “tanınmaz” hale geldiğini söyledi.
“Belli bir yas tutma hali var, çünkü daha önce baskın bir ulus olarak tanıdığımız ABD, Avrupa’nın değerlerine ve kurumlarına benziyordu ve şimdi daha çok gelişmekte olan bir pazara benziyor” dedi.
Gelişmekte olan piyasalar belirli sektörleri yabancı rekabetten korumak için genellikle hedefe yönelik gümrük tarifeleri kullanıyor.
Küresel resesyon endişelerinin artması Asya’daki bankaları vurdu
Yatırımcılar için sıkıntılı birkaç günün ardından salı günü borsalar daha sağlam bir zemin buldu.
Avrupa hisseleri dört seans üst üste ağır satışların ardından erken işlemlerde 14 ayın en düşük seviyelerinden sıçrarken, küresel petrol fiyatları ağır bir satışın ardından toparlandı.
ABD hisse senedi endeks vadeli işlemleri, geçen haftadan bu yana trilyonlarca dolar kayıp yaşadıktan sonra, yatırımcıların ABD’nin müzakerelere başlayacağına dair herhangi bir işareti merakla beklemesi nedeniyle yükselişe geçti.
Japonya’nın Nikkei endeksi salı gününü %6 artışla kapatırken Çin’in mavi çipleri %1 tırmanarak pazartesi günkü %7’den fazla düşüşün bir kısmını geri aldı.
Endonezya piyasaları ise uzun bir tatilin ardından işlemlerin yeniden başlamasıyla birlikte hisse senetlerinin %9 değer kaybetmesiyle sarsıldı. Merkez bankası, diğer küresel yetkililerin son günlerdeki düşüşü durdurma çabalarına katılarak müdahale sözü verdi.
ABD’nin en yüksek gümrük vergilerinden bazılarıyla karşı karşıya olan düşük maliyetli üretim merkezi Vietnam, 45 günlük bir erteleme talep etti ve ticareti yeniden dengelemek için daha fazla Amerikan malı satın alacağını söyledi.
Rupiah para birimi rekor düşük seviyeye inen Endonezya, Beyaz Saray’ı kazanmak amacıyla elektronik eşya ve çelik üzerindeki vergilerin azaltılması da dahil olmak üzere ABD ithalatına yönelik tavizler açıkladı.
Güney Doğu Asya’nın en büyük ekonomisi de önümüzdeki hafta Washington’a bir heyet göndererek Çarşamba günü yürürlüğe girecek olan %32’lik gümrük vergisinin etkisini hafifletecek bir anlaşma arayışına girecek.
Güney Kore, Washington ile kendi görüşmelerine hazırlanırken ABD’den ithalatı artıracak tedbirleri değerlendiriyor.
AVRUPA KARŞI ÖNLEMLER PEŞİNDE
Bu arada Avrupa Komisyonu, soya fasulyesi, fındık ve sosis dahil olmak üzere bir dizi ABD malına %25’lik karşı tarifeler önerdi, ancak Reuters tarafından görülen bir belgeye göre burbon viskisi gibi diğer potansiyel ürünler liste dışı bırakıldı.
Yetkililer, Trump yönetimiyle “sıfıra sıfır” bir anlaşma için müzakereye hazır olduklarını söyledi.
Halihazırda otomobil ve metallere uygulanan gümrük vergileriyle mücadele eden 27 üyeli blok, çarşamba günü diğer ürünlere de %20 oranında gümrük vergisi tehdidi ile karşı karşıya. Trump ayrıca AB alkollü içeceklerine de gümrük vergisi uygulamakla tehdit etti.
Politico’nun haberine göre ABD Hazine Bakanı Scott Bessent pazar günü Florida’da Trump’la bir araya gelerek, stratejisinin bir sonu olduğuna dair piyasalara güvence vermek için ticaret anlaşmaları yapmaya vurgu yapmasını istedi.
Trump’ın hükümet harcamalarını kısma çabalarının başını çeken Elon Musk, ABD ve Avrupa arasında sıfır gümrük vergisi çağrısında bulundu ve Washington Post’un haberine göre Musk, gümrük vergilerini geri çekmesi için doğrudan Trump’a başvurdu.
Hazine Bakanı Bessent, Trump’ı tarifeler konusunda ‘odaklanmaya’ çağırıyor
DİPLOMASİ
Endonezya’ya ‘yeni sömürgeci’ hücum: AB nikele göz dikti

AB, Trump’lı ABD’nin dünya dengelerini altüst etmesiyle birlikte özellikle Asya, Afrika ve Latin Amerika ile iktisadi ilişkileri geliştirmek üzere düğmeye basmış durumda.
Brüksel, Endonezya ile bir serbest ticaret anlaşması imzalanmasını hızlandırmak için ABD’nin son dönemde uyguladığı aşırı gümrük vergilerini kullanmaya çalışıyor zira yüzde 32’lik gümrük vergisi oranıyla Endonezya özellikle ağır bir darbe alacak.
Avrupa Parlamentosu (AP) Ticaret Komitesi Başkanı Alman SPD üyesi Bernd Lange’ye göre bunun ülke üzerinde “birçok olumsuz etkisi” olacak.
ABD’nin gümrük vergilerinden zarar gören AB de, şimdi “güvenilir ortaklarla” serbest ticaret anlaşmaları ağını genişletmek istiyor; diğer şeylerin yanı sıra Brüksel’in aklında Cakarta ile uzun zamandır planlanan anlaşma var.
Dünyanın en büyük dördüncü nüfusuna sahip ülke olan Endonezya, özellikle yıllardır yükselişte olduğu ve 2050 yılına kadar dünyanın en büyük dördüncü ekonomisi olacağı tahmin edildiği için cazip bir pazar.
Endonezya, işlenmemiş nikel ihracatını yasaklayarak elektrikli otomobil bataryaları için değer zincirinin büyüyen kısımlarını yerelleştirmeyi başarmıştı. AB, Cakarta’yı gelecekte ham nikel ihraç etmeye zorlamak istiyor.
Endonezya’nın büyük potansiyeli: Almanya’yı yerinden edebilir
Goldman Sachs tarafından yakın zamanda yapılan bir araştırmaya göre, dünyanın en büyük dördüncü nüfusuna (şu anda 282 milyon kişi) sahip olan Endonezya, 2050 yılına kadar dünyanın en büyük dördüncü ekonomisi olacak ve beşinci sıradaki Almanya’yı yerinden edecek.
Goldman Sachs böylece, 2017 yılında Endonezya’nın 2050 yılına kadar Japonya’nın yerini alarak ilk beş küresel ekonomiden biri olacağını öngören danışmanlık firması PricewaterhouseCoopers’ın (PwC) daha önceki tahminlerini teyit ediyor.
PwC’ye göre Çin 2050’de ikinci sıradaki ABD’nin, üçüncü sıradaki Hindistan’ın, dördüncü sıradaki Endonezya’nın ve beşinci sıradaki Almanya’nın önünde zirvede yer alacak.
Goldman Sachs da şimdi 2050 yılı için aynı sıralamayı öngörüyor. Rapora göre Endonezya sadece Almanya’yı değil, Brezilya ve Rusya gibi ülkeleri de geride bırakacak.
Endonezya’nın yükselişinde genç ve dinamik nüfusunun yanı sıra gelişen Asya pazarının ortasındaki stratejik konumu da etkili olacak.
Hatta Almanya daha da gerilere düşebilir. Goldman Sachs’ın çalışması Alman ekonomisi 2023 yılında inişe geçmeden önce tamamlanmış. Yazarların 2024’ten 2029’a kadar ortalama yüzde 1,2’lik bir büyüme öngördükleri varsayımına ulaşmak pek mümkün olmayacağı için tahminler bu haliyle bile fazlasıyla iyimser.
Endonezya’nın AB’den tekstil pazarı beklentisi
Endonezya’nın hızla artan iktisadi önemini göz önünde bulunduran AB, yıllardır bu ülkeyle bir serbest ticaret anlaşması imzalamak için çaba sarf ediyor.
AB’nin 2009 yılında Endonezya’nın da üyesi olduğu Güneydoğu Asya Uluslar Birliği (ASEAN) ile serbest ticaret anlaşması imzalama girişiminin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından Brüksel, 2016 yılında Cakarta ile Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşması (CEPA) için ikili müzakerelere başladı.
Endonezya, diğer hususların yanı sıra, tekstil endüstrisi için daha iyi satış fırsatları yaratmak amacıyla bu anlaşmayla ilgileniyor. Endonezya’nın Ekonomik İşlerden Sorumlu Koordinasyon Bakanı Airlangga Hartarto, kısa bir süre önce AB’nin tekstil ürünlerine yönelik küresel pazar talebinin yaklaşık %30’unu oluşturduğunu, bunun da yaklaşık %15’lik paya sahip ABD’nin ve daha küçük pazar paylarına sahip diğer ülkelerin önünde yer aldığını açıklamıştı.
Bu nedenle AB ile anlaşma Cakarta’nın özel ilgi alanına giriyor. Örneğin AB ile serbest ticaret anlaşması 2020 yılında yürürlüğe giren Vietnam, tekstil ihracatını yüzde 50 oranında artırmayı başardı.
AB Ticaret Komiseri Maroš Šefčovič kısa süre önce AB’nin Endonezya ile anlaşmaya olan ilgisinin artmasının nedeni olarak mevcut “tarife savaşlarını”, yani Trump yönetiminin gümrük vergilerini işaret etti ve bunun da yeni ticaret ortakları arayışını tetiklediğini söyledi.
AB’nin yeni sömürgeci modeli
Her iki taraf da serbest ticaret anlaşmasını 2025 yılının ilk yarısında tamamlamak istiyor.
Hâlâ çözüme bağlanamamış anlaşmazlık noktaları arasında Endonezya’nın devasa nikel yataklarıyla nasıl başa çıkılacağı sorusu da yer alıyor.
Yıllar önce Endonezya, değer zincirinde yukarıya doğru ilerlemek için işlenmemiş nikel ihracatını yasaklamıştı. Bunun sonucunda Çinli şirketler Güneydoğu Asya ülkesine yatırım yaparak burada sadece kendi nikel işleme tesislerini kurmakla kalmadı, aynı zamanda elektrikli otomobil bataryaları için yerel olarak anot üretmeye başladı.
Bunu yaparak Endonezya’nın hammadde yataklarını geliştirme ve kendi sanayileşmesini ilerletmek amacıyla kendisini elektrikli otomobil üretimi için bir yer olarak kurma çabalarına yanıt veriyorlar.
Öte yandan, her zaman daha yoksul ülkelerin kalkınmasını teşvik etmek istediğini iddia eden AB, ülkeyi Avrupa’ya işlenmemiş nikel ihraç etmeye zorlamak ve böylece katma değeri kendisi için güvence altına almak amacıyla 2021 yılında Endonezya’ya karşı bir DTÖ davası açtı.
DTÖ Endonezya’nın ve dolayısıyla sanayileşmesinin aleyhine karar verdi. Geçen aralık ayında EUObserver’da yayınlanan bir yoruma göre AB, Endonezya’nın kalkınmasını engelleyen “yeni sömürgeci bir ekstraktivizm modeli” dayatmakla tehdit ediyor.
Hammadde piyasasının serbestleştirilmesi AB-Endonezya CEPA müzakerelerinde Brüksel’in en önemli taleplerinden biri.
AB’nin talepleri arasında enerji ve hammadde faslında, hammaddelere uygulanan tüm ihracat vergilerinin kaldırılması da dahil olmak üzere Endonezya’nın ihracat kısıtlamalarını yasaklayan hükümler hedefte.
Bu arada, AB ticaret kuralları konusunda Endonezya ile mücadele ederken, Çin bu fırsatı değerlendirdi. Endonezya nikel sektörüne şimdiden milyarlarca dolar yatırım yaptı.
2024’te Endonezya’nın batarya sınıfı nikel üretiminin yüzde 80 ila 82’sinin çoğunluğu Çin’e ait üreticilerden geldiği tahmin ediliyor.
Trump’ın vergileri, AB’nin Cakarta’ya baskıyı artırmasını sağlayabilir
Trump yönetimi tarafından geçtiğimiz çarşamba günü uygulamaya konulan yeni gümrük vergileri, AB’nin Endonezya üzerindeki baskısını artırmasına yardımcı olabilir.
Washington, ülkeye yüzde 32’lik genel bir gümrük vergisi oranı uyguladı. ABD’nin yüzde 9’luk payla Çin’den (yüzde 25,1) sonra Endonezya’nın ikinci en önemli müşterisi olması ve Japonya (yüzde 8) ve Hindistan’ın (yüzde 7,8) önünde yer alması nedeniyle bu durum ağır bir yük oluşturuyor.
Lange de bu fırsata işaret ederek, ABD’nin gümrük vergilerinin Brüksel’i “güvenilir ortaklarla” serbest ticaret anlaşmaları ağını daha da genişletmeye teşvik ettiğini söylüyor.
Lange, müzakereleri ilerletmek için bu hafta ya da önümüzdeki hafta Cakarta’ya gideceğini açıkladı ve AB ile Endonezya arasındaki Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşmasının (CEPA) bu yıl içerisinde “kesinlikle sonuçlandırılması” gerektiğini savundu.
-
ORTADOĞU2 hafta önce
Suriye İnsan Hakları Takip Komitesi: Sahil bölgesinde soykırım işlendi
-
DİPLOMASİ2 hafta önce
Politico: İmamoğlu’nun tutuklanmasına rağmen AB, Türkiye’ye para göndermeye devam edecek
-
GÖRÜŞ2 hafta önce
Husiler’in Savaşı: “Altıncı Orta Doğu Savaşı” ve Filistin Anlatısı
-
DÜNYA BASINI2 hafta önce
Signal bir Amerikan hükümeti operasyonudur
-
AMERİKA2 hafta önce
Gizli CIA dosyalarında ‘Ahit Sandığı’nın bulunduğu iddia ediliyor
-
DİPLOMASİ2 hafta önce
ABD, Ukrayna’ya ‘sömürge’ anlaşması teklif etti
-
RUSYA2 hafta önce
Güney Koreli şirketler Rusya’ya dönmek istiyor
-
RUSYA2 hafta önce
Putin: Arktik’te işbirliğine hazırız