Bizi Takip Edin

Ortadoğu

“Ateşkes, İsrail’in Gazze’deki başarısızlığının sonucu”

Yayınlanma

İsrail’in 7 Ekim’de Hamas’ı yok etme hedefiyle başlattığı Gazze’ye yönelik saldırılarda ana hedefine ulaşamasa da Gazze’yi yok etme yolunda önemli adımlar attı. 7 Ekim’den bu yana devam eden savaştaki ilk geçici ateşkesin yarın yürürlüğe girmesi bekleniyor. Aşağıda çevirisini okuyacağınız makale rehine takası anlaşmasına giden süreci açıklıyor. Her ne kadar zor olsa da ateşkesin kalıcı olma potansiyeli olduğuna dikkat çekiyor: “Mahkumların ailelerine teslim edildiği görüntülerin eşlik ettiği bir ateşkes, katliama müzakere yoluyla bir son verilmesi için hem İsrail içinde hem de uluslararası kamuoyunda bir ivme yaratabilir.”

***

Bu Ateşkes İsrail’in Gazze’ye Açtığı Savaşın Başarısızlığını Yansıtıyor

İsrail binlerce kişiyi katletti ama Hamas’ı yok etme hedefi her zamanki gibi uzak bir ihtimal olarak duruyor. Gerçeklerle yüzleşmeli ve bu ateşkesi kalıcı bir barışa doğru ilerlemek için kullanmalı.

MOHAMMAD ALSAAFIN

İsrail’in Gazze’ye yönelik savaşının 46. gününde bir umut ışığı belirdi. Çarşamba günü erken saatlerde İsrail hükümeti Hamas ile geçici ateşkes ve rehine takası anlaşmasını resmen onayladı. İsrail hapishanelerinde tutulan 150 Filistinli kadın ve çocuğa karşılık 50 İsrailli kadın ve çocuk serbest bırakılacak. Bu serbest bırakmalar sırasında dört günlük bir ateşkes uygulanacak ve daha fazla kişinin serbest bırakılması halinde ateşkes uzatılabilecek. Bu süre zarfında yardım, ilaç, gıda ve yakıt taşıyan yüzlerce kamyon Gazze’ye girecek ve haftalardır ulaşılamayan bölgeler de dahil Gazze Şeridi’nin her yerine mallarını dağıtmalarına izin verilecek.

Anlaşma, hem İsrail hem de Gazze’deki yüzlerce İsrailli ve Filistinli esiri ailelerine kavuşturacak. Her şeyden önemlisi, Gazze halkına, dünyanın on yıllardır gördüğü en yoğun ve ayrım gözetmeyen bombardımanlara karşı en azından birkaç gün nefes aldıracak.

Kısa bir süre önce ABD ve İsrail’in Gazze’ye yönelik çeşitli savaş sonrası planlarının, her iki hükümetin de bizi bu noktaya neyin getirdiğini anlamadaki başarısızlığını yansıttığını yazmıştım. Şimdi de bu yeni anlaşma tüm bu savaşın başarısızlığını yansıtıyor.

Bu kâbus gibi savaşta ölenlerin sayısı şu anda tam olarak bilinmiyor. İsrail 7 Ekim’de öldürüldüğünü söylediği insan sayısını bin 400’den bin 200’e indirirken, Gazze’deki Filistin Sağlık Bakanlığı, İsrail ordusunun başta sayımın büyük kısmının yapıldığı Şifa Hastanesi olmak üzere Gazze’deki hastanelere yönelik saldırılarını artırmasından bu yana sayılarını güncelleyemedi. (Associated Press’e göre, Batı Şeria’daki sağlık yetkilileri Gazze’deki ölümlerle ilgili kendi listelerini yayınlıyorlar, ancak sayılarının ne kadar doğru olduğu belli değil). Listelerin güncellenmesi durdurulduğunda Gazze’de her 200 kişiden 1’inin öldüğü tahmin ediliyordu. Bu sayının şu anda çok daha yüksek olduğu ve binlerce kişinin enkaz altında kayıp olduğu düşünülüyor.

Bu binlerce kişi ölmek zorunda değildi, sadece İsrail sivilleri hedef almaktan kaçınabileceği için değil, ki bunu yapmayı açıkça reddetti, aynı zamanda çarşamba günü açıklanan anlaşmanın ana hatları haftalardır masada olduğu için. Washington Post 26 Ekim’de Hamas lideri Ali Baraka’nın Hamas’ın teklifini açıklarken söylediklerini aktardı: Beş günlük ateşkes karşılığında yabancı rehinelerin serbest bırakılması, ardından İsrail hapishanelerinde tutulan Filistinli kadın ve çocuklara karşılık İsrailli kadın ve çocukların serbest bırakılması ve Gazze’ye yardım akışı. Baraka Post’a yaptığı açıklamada “Hepsinin gitmesine izin vermeye hazırız” dedi.

Aynı gün, İsrail ve Hamas arasındaki müzakereleri yürüten Katarlı yetkili, Gazze’deki durumun daha da kötüleşmesi halinde yakın zamanda varılması muhtemel bir anlaşmanın raydan çıkabileceği uyarısında bulundu. Bundan 24 saat sonra İsrail Gazze’de telekomünikasyonu kesti ve hava saldırılarını yoğunlaştırdı; önümüzdeki birkaç hafta içinde İsrail’in tırmandırdığı bu gerilim, filizlenmekte olan bir anlaşmayı sekteye uğratacak tek olay olmayacaktı.

İsrail hükümeti Filistinlilerin hayatlarını hiçe saydığını açıkça ortaya koydu, ancak uzlaşmazlığı bu süre zarfında öldürülen düzinelerce İsrail askerinin yanı sıra İsrail bombaları altında öldüğüne inanılan bilinmeyen sayıda rehinenin hayatına da mal oldu.

Bu arada Başkan Biden anlaşmanın açıklanmasının ardından yaptığı açıklamada, Hamas’ın elindeki Amerikan vatandaşlarının geri dönmesinden daha ‘yüksek bir önceliği’ olmadığını iddia etti. Ancak ABD Başkanı, İsrail üzerindeki benzersiz nüfuzunu kullanarak Amerikalı rehineleri evlerine döndürecek bir anlaşmaya öncelik vermek yerine, İsrail’e Gazze’deki yıkımını genişletmesi için zaman kazandırmakla daha çok ilgileniyor gibi görünüyordu.

Bu savaşın mutlak başarısızlığını özetleyen bir şey varsa o da budur. Gazze’yi dümdüz etmeye yönelik soykırımcı çağrılar ve İsrail ordusunun Hamas’ı yok edene kadar durmayacağına dair kibirli iddialar arasında, intikam ve yıkımdan başka bir strateji ve plan olmadığı açıktı. Son 6 hafta içinde çok şey söylendi ve yazıldı; çok az şey İsrail ordu sözcüsünün “isabete değil hasara önem verildiği” itirafı ya da yedek tümgeneral Giora Eiland’ın “Gazze hiçbir insanın var olamayacağı bir yere dönüşecek” sözü kadar anlamlı oldu.

Bu ifadelerin doğasında var olan vahşet gerçekleşmiştir. Bir zamanlar bir milyondan fazla insana ev sahipliği yapan kuzey Gazze’nin tüm bölgeleri bombalanarak yerle bir edildi. Orada sadece tek bir işleyen hastane kaldı. Gazze’deki üniversitelerin neredeyse tamamı yok edildi. Bölgede 200’den fazla tıp uzmanı ve gazeteci öldürülmüşken, doktor ve muhabir kadrosu nasıl doldurulacak? Gazze’deki öğrenciler eğitimlerine ne zaman devam edebilecek? MRI veya kemoterapiye ihtiyaç duyan hastalar nasıl tedavi görebilecek? Evlerinden bombalanarak çıkarılan on binlerce insan şimdi nerede yaşayacak?

Bu acil sorular bile erken görünüyor. Çünkü ateşkesin Gazze’deki insanlar için anlamı çok daha temel. Altı haftadır ilk kez Filistinliler sıradakinin kim olacağı endişesine kapılmadan ölülerinin yasını tutabilecekler. Haftalardır sokaklarda çürümekte olan cesetler toplanabilir, nihayet bir cenaze töreninin saygınlığı verilebilir. İnsanlar aileleri için yiyecek ve su bulabilir. Yıkılan evlerin altında kaybolan tahmini 6 bin kişi kurtarılabilir. Sevdikleri, aralarında kimin hâlâ hayatta olduğunu nihayet teyit edebilir. Ve İsrail’in kuzey Gazze’den çıkan yollara yönelik sürekli bombardımanını geçici olarak durdurmasıyla, daha fazla aile en azından şimdilik savaş bölgesinin kalbi olan yerden uzaklaşabilir.

Buna karşılık Gazze’yi yaşanmaz hale getirmeye odaklanmak İsrail’i Hamas’ı yok etme hedefine yaklaştırmadı. Siyasi analist Muin Rabbani savaş alanındaki gerçekliği şöyle ifade ediyor “Sahadaki duruma bakılırsa Hamas askeri bir güç olarak önemli ölçüde geriletilmiş değil. Komuta ve kontrol sağlam, İsrail’in kayıpları artıyor, roket saldırıları, pusular ve benzerleri her gün devam ediyor ve Gazze Şeridi’nin askeri savunmasında yer almayan parlamento başkanı Ahmed Bahr dışında hiçbir üst düzey lider suikasta kurban gitmedi” diyor.

İsrail’in (ve ABD’nin) bunca zamandır Hamas’la müzakere ediyor olması, Hamas’ın bir örgüt olarak hâlâ sağlam olduğunu gösteriyor. Rabbani’nin de belirttiği gibi, yardım girişini anlaşmanın bir hükmü haline getirmekle “Hamas bir hamlede insani yardım konusunda, ABD’nin geçen ay boyunca yaptığı çok övülen “müzakerelerden” kat be kat daha fazlasını elde etti.”

Dahası, bu anlaşmanın Hamas’ın en değerli gördüğü rehinelerden İsrail askerlerinin ya da erkeklerin serbest bırakılmasını kapsamadığı görülüyor. Hamas’ın elinde hâlâ çok sayıda koz var ve savaşı ve Gazze’ye yönelik 17 yıllık kuşatmayı sona erdirmek ve İsrail hapishanelerindeki binlerce Filistinli mahkûmu evlerine döndürmek için bu kozu kullanmaya çalışacaktır.

İsrail ve ABD Hamas’ı önemli ölçüde geriletmiş gibi görünmese de Batılı liberal değerler kavramnı önemli ölçüde geriletmekten fazlasını yaptılar. Ulusal Güvenlik Konseyi sözcüsü John Kirby’nin ABD’nin İsrail için “kırmızı çizgiler çizmediğini” söylemesi ile İsrail’in, uluslararası hukuku hiçe sayan hastanelere ve sığınak olarak kullanılan BM okullarına yönelik sürekli saldırıları arasında doğrudan bir ilişki var. Biden’ın Vladimir Putin ile Hamas arasında paralellik kurmaya yönelik tuhaf girişimleri, dünyanın geri kalanının gördüğü ikiyüzlülüğü ayyuka çıkarmaktan başka bir işe yaramadı; işgal sadece ABD’nin rakipleri tarafından yapıldığında kötü bir şeymiş gibi duruyor.

Bir G7 diplomatının bu savaşın ilk günlerinde Financial Times’a söylediği gibi, “[Ukrayna konusunda] Küresel Güney ile yaptığımız tüm çalışmalar kayboldu… Kuralları unutun, dünya düzenini unutun. Bizi bir daha asla dinlemeyecekler.”

Bu noktada, İsrail ile Hamas arasındaki ateşkesin geçici olduğunu hatırlamakta fayda var. Ancak ateşkesin kalıcı olma potansiyeli İsrail’in bu anlaşmayı haftalarca sürüncemede bırakmasının nedeni olabilir. Mahkumların ailelerine teslim edildiği görüntülerin eşlik ettiği bir ateşkes, katliama müzakere yoluyla bir son verilmesi için hem İsrail içinde hem de uluslararası kamuoyunda bir ivme yaratabilir. Bu muhtemelen İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın mümkün olduğunca geciktirmek istediği bir şey çünkü 7 Ekim Hamas saldırısı onların gözetiminde gerçekleşti. Çatışmalarda uzun süreli bir durgunluk, hesap vermek zorunda kalma olasılıklarını artıracaktır.

Savaşın duraksaması aynı zamanda İsrail’in uluslararası destekçilerinin, birçoğu ateşkesten yana olan halklarının arzularını yansıtacak iradeyi bulabilecekleri anlamına da gelecektir. Kamuoyu yoklamaları ABD’de bile durumun böyle olduğunu gösteriyor. Politico’nun haberine göre Biden yönetimi ateşkesin gazetecilere “Gazze’ye daha geniş erişim ve oradaki yıkımı daha fazla aydınlatma ve kamuoyunu İsrail’e yöneltme fırsatı” vereceğinden endişe ediyor. İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Gazze’de 46 Filistinli gazeteciyi öldürdüğü düşünüldüğünde bu endişe özellikle zalimce geliyor.

Elbette kamuoyu tek başına özellikle de ABD silahları onu desteklemeye devam ettikçe İsrail savaş makinesini durdurmaya yetmeyecek. Netanyahu ve Gallant daha şimdiden çatışmaların yeniden başlayacağı sözünü veriyor. Bombardıman yeniden başlarsa, bu Gazze’nin sivil nüfusunu yok edecek, Hamas’ı dağıtmayacak ve İsrailli rehinelerin serbest bırakılmasıyla sonuçlanmayacak tutarsız bir politikanın devamı olacak.

Hamas 7 Ekim saldırısını gerçekleştirdiğinde kuşatma ve çevreleme statükosunu kırmaya çalıştı. İsrail’in üstün askeri gücü Gazze’de her mahalleyi harabeye çevirmeye devam edebilir ama daha iyi bir gelecek için umut varsa düşmanlar arasında bile siyasi angajman olmalı. Ateşkes ve rehine takası sadece bir başlangıç, ancak bize bunun mümkün olduğunu gösteriyor.

Ortadoğu

İran’ın misilleme tehdidi İsrail’de hayatı durma noktasına getirdi

Yayınlanma

İran’ın misilleme saldırısı düzenleyeceği endişesiyle teyakkuza geçen İsrail, işgal altındaki topraklarda ve Kudüs’te tüm toplu taşımayı durdurdu ve sağlık sisteminde olağanüstü hâl ilan etti. Tel Aviv’de yedi metro istasyonu sığınak olarak açılırken, havayolu şirketleri de uçaklarını ülke dışına çıkarmaya başladı.

İsrail, bugün sabah saatlerinde İran’a düzenlediği saldırının ardından gelecek bir misilleme korkusuyla ülke çapında bir dizi saha önlemi başlattı.

İşgal altındaki Batı Şeria ve Kudüs’te tüm toplu taşıma hizmetleri durdurulurken, İran’ın İsrail’e doğru insansız hava araçları fırlattığına dair haberler üzerine alarm seviyesi yükseltildi.

Tel Aviv yönetimi, İç Cephe Komutanlığı’nın talimatları doğrultusunda yedi metro istasyonunun sığınak olarak halka açıldığını duyurdu.

İsrail’in aldığı önlemler kapsamında El Al ve Arkia havayolu şirketleri, uçaklarını ülke dışına taşıdıklarını açıkladı. Daha önce de düşük maliyetli havayolu şirketi Israir, uçaklarını Tel Aviv’deki Ben Gurion Havalimanı’ndan tahliye ettiğini bildirmişti.

İsrail İran’ın nükleer ve balistik programına saldırdı: İran’dan misilleme

Hastaneler için acil durum talimatı

İsrail Sağlık Bakanlığı, İran’a yönelik saldırı ve İç Cephe’de ilan edilen özel durum nedeniyle cuma sabahı tüm hastanelere özel olarak sıkılaştırılmış bir acil durum moduna geçmeleri talimatını verdi.

Bakanlığa bağlı kriz masası faaliyete geçirilirken, tüm sağlık sisteminin en üst düzeyde teyakkuz hâlinde olduğu belirtildi.

Bu kapsamda hastanelerin yer altındaki güçlendirilmiş komplekslere taşınması ve acil olmayan tüm tıbbi faaliyetlerin iptal edilmesi kararlaştırıldı.

Bakanlıktan yapılan resmi açıklamaya göre, tüm hastanelerden hayat kurtarıcı olmayan ameliyatlar, rutin tedaviler ve poliklinik ziyaretleri de dahil olmak üzere tüm klinik faaliyetleri durdurmaları istendi.

Diyaliz seansları gibi hayati hizmetler dışında, hasta sandıkları ile anne ve çocuk sağlığı kliniklerinde de olağan hizmetler askıya alındı.

Tehlikeli senaryolara hazırlık

Bakanlık, acil hastaneye yatış gerektirmeyen hastaların tahliye edilmesi emrini verdi. Bu adımla, korumasız alanlardaki insan sayısının azaltılması ve yalnızca kritik tedavilere odaklanılması hedefleniyor.

Bu hastaların, tıbbi durumlarına göre evlerine veya alternatif bakım tesislerine nakledileceği belirtildi.

Walla haber sitesine göre, hastaneler daha tehlikeli senaryolara hazırlanıyor ve İç Cephe Komutanlığı, İsrail ordusu, Kızıl Davut Yıldızı ve diğer sağlık kurumlarıyla koordinasyon içinde çalışıyor.

Sağlık Bakanlığı’ndaki kriz masası, ülkedeki tüm sağlık kuruluşlarıyla sürekli iletişim hâlinde kalarak sahadan anlık raporlar alıyor.

‘Hastanelere gitmekten kaçının’

Acil tıbbi durumu olmayan herkesten evlerinde kalmaları ve kliniklere veya acil servislere gitmemeleri istendi.

Walla sitesi, “İsrail sağlık sistemi şu anda rutin ile savaş arasındaki ince çizgide, tıbbi tedavi sağlamak ile hastaların ve personelin güvenliğini korumak arasında sürekli bir denge kurmaya çalışarak faaliyet gösteriyor,” ifadelerine yer verdi.

Hasta sandıklarındaki acil tıp merkezleri açık kalırken, tüm tıbbi hizmetler internet ortamına taşındı ve hemşire danışma merkezi ile çocuk hizmetleri birimleri 24 saat esasına göre çalışacak şekilde güçlendirildi.

Psikolojik yardım talepleri yüzde 500 arttı

Öte yandan savaş mağdurlarına psikolojik destek sağlama konusunda uzmanlaşmış Natal örgütü, İran’a yönelik saldırının başlangıcından bu yana psikolojik yardım taleplerinin yüzde 500 arttığını bildirdi.

Natal Genel Direktörü Efrat Şvarts, “Ülkenin dört bir yanından çağrılar alıyoruz. Çoğu endişe ve gerginlikle ilgili. Bazı vatandaşlar ise tıbbi yardım gerektiren panik ataklar yaşıyordu,” dedi.

Arayanların “panik nöbetleri, yalnızlık hissi ve korunaklı bir odanın olmamasından duyulan korkudan bahsettiklerini ve sığınaklara girerken destek istediklerini” belirtti.

Şvarts ayrıca, “Mevcut durum, birçok insanda geçmişe dair korku ve endişeleri tetikliyor,” diye ekledi.

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

İsrail İran’ın nükleer ve balistik programına saldırdı: İran’dan misilleme

Yayınlanma

İsrail, İran’ın nükleer ve balistik programına yönelik dev bir hava harekâtı başlattı. Saldırıda üst düzey İranlı komutanlar ve bilim insanları öldürüldü. İran’dan İHA’larla misilleme geldi.

İsrail, bu sabaha karşı İran’ın nükleer ve balistik füze programını hedef alan kapsamlı bir hava harekâtı başlattı. “Yükselen Aslan” adı verilen operasyonda İsrail savaş uçakları, Tahran, Tebriz, İsfahan’daki Natanz nükleer tesisi ile Loristan, Kirmanşah ve Hamedan gibi stratejik kentlerdeki nükleer ve askeri tesisleri vurdu. Saldırılarda üst düzey İranlı komutanlar ve nükleer bilim insanları öldürüldü.

Bu saldırı, İran’ın 1980’lerde Irak’la yaptığı savaştan bu yana karşılaştığı en ciddi askeri müdahale olarak değerlendiriliyor. Gelişme, uzun süredir karşı karşıya gelen iki ülkeyi topyekûn bir savaşın eşiğine getirmiş durumda.

Tahran’da bazı sivil konutların da isabet aldığı saldırılarda çok sayıda kişinin öldüğü ve yaralandığı bildirildi. İran’ın radar altyapısında kilit öneme sahip Subaşı Radar Merkezi, Kirmanşah’taki askeri kışlalar ve Hüsrevi Sınır Kapısı da vurulan noktalar arasında yer aldı. Loristan’daki bir askeri üs ile Tebriz’de beş ayrı hedef ve Natanz Uranyum Zenginleştirme Tesisi de saldırının odak noktaları oldu.

İsrail basınına göre, operasyonun ilk dalgası hava savunma sistemleri, yerden yere füze bataryaları ve İran Genelkurmay Başkanlığı gibi askeri komuta merkezlerine yönelikti. CNN’e konuşan gazeteci Barak Ravid, İsrail istihbarat teşkilatı Mossad’ın da saldırılarla eş zamanlı olarak İran’ın hava savunma altyapısına yönelik gizli sabotaj operasyonları yürüttüğünü bildirdi.

İsrail, İran’ın halihazırda 15 nükleer bomba üretebilecek düzeyde zenginleştirilmiş uranyuma sahip olduğunu iddia ediyor.

Netanyahu: Geleceğimiz tehlikede

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, saldırının meşruiyetini savunarak “Eğer şimdi harekete geçmezsek, geleceğimiz olmayacak” dedi. İran’ın önümüzdeki altı yıl içinde 20 bin balistik füze üretmeyi planladığını belirten Netanyahu, bu füzelerin İsrail’e dakikalar içinde ulaşabileceğini vurguladı.

İsrail Ordu Sözcüsü Tümgeneral Effie Defrin, saldırıya yaklaşık 200 savaş uçağının katıldığını, yaklaşık 100 hedefin vurulduğunu açıkladı. Operasyon sürerken İran’ın İsrail’e 100’den fazla insansız hava aracı gönderdiği ve İsrail hava savunma sistemlerinin devrede olduğu bildirildi.

İsrail, İran, Irak ve Ürdün, hava sahalarını geçici olarak uçuşlara kapattı. Ülkede olağanüstü hâl ilan edildi.

Üst düzey komutanlar ve bilim insanları hayatını kaybetti

İran devlet televizyonu, Devrim Muhafızları Komutanı Tümgeneral Hüseyin Selami ve İran Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Muhammed Bakıri’nin saldırılarda öldüğünü doğruladı. Tesnim Haber Ajansı ise nükleer bilim insanları Feridun Abbasi, Muhammed Mehdi Tehrançi, Abdulhamid Menuçehr, Ahmed Rıza Zülfikari, Emir Hüseyin Fıkhi ve Motlabizade’nin hayatını kaybettiğini bildirdi.

İran’dan misilleme

Operasyon sürerken İran’ın İsrail’e 100’den fazla insansız hava aracı gönderdiği ve İsrail hava savunma sistemlerinin devrede olduğu bildirildi.  İsrail ordusu, halkı sığınaklarda kalmaları ve sivil savunma talimatlarına uymaları yönünde uyardı. İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, “Bu operasyon uzun süredir planlanıyordu. Mutlak başarı garantisi veremem. İran’ın tepkisi alışık olduğumuzdan farklı olabilir” dedi

İsrail; İran, Irak ve Ürdün, hava sahalarını geçici olarak uçuşlara kapattı. Ülkede olağanüstü hâl ilan edildi.

Çok sayıda havayolu firması yolcu uçaklarını Tel Aviv’deki Ben Gurion Havalimanı’ndan çıkarıyor. İsrailli havayolu şirketleri El Al, Israir ve Arkia havalimanındaki uçaklarını ülke dışına çıkardıklarını duyurdu.

Flightradar24 verilerine göre, Israir uçaklarının bazıları Güney Kıbrıs’a, El Al uçakları da Avrupa’daki havalimanlarına gitti. Çok sayıda havayolu şirketi de bölge uçuşlarını iptal ediyor.

THY’ye bağlı AJet’ten bir kaynak Reuters’e, İran, Irak ve Ürdün uçuşlarının pazartesiye kadar iptal edildiğini söyledi.

Hamaney: Bu rejim ağır bir cezayla yüzleşecek

İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, saldırının ardından yaptığı açıklamada, “Siyonist rejim bu sabah topraklarımızda bir suç işleyerek yerleşim alanlarını hedef aldı. Bu rejim ağır bir cezayla karşı karşıya kalacak,” dedi. “Şehit edilen komutan ve bilim insanlarının yerini, onların yoldaşları ve halefleri alacak. Bu rejim, kendi sonunu hızlandırdı.”

İran: ABD de sorumlu

İran Dışişleri Bakanlığı, İsrail’in saldırılarından ABD’yi de sorumlu tuttu. Bakanlık açıklamasında, “Siyonist rejimin İran’a yönelik saldırgan eylemleri, ABD’nin koordinasyonu ve izni olmadan gerçekleştirilemez” denildi: “ABD, bu maceranın sonuçlarından da sorumlu olacaktır.”

Açıklamada ayrıca, BM Şartı’nın ilgili maddeleri gereği İran’ın meşru müdafaa hakkını saklı tuttuğu vurgulandı.

ABD: Saldırıya dahil değiliz

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, saldırıya ilişkin yaptığı açıklamada, “İsrail, bu operasyonun öz savunma amacıyla gerekli olduğunu bize iletti. Ancak ABD bu saldırıya katılmamıştır,” ifadelerini kullandı. Rubio, ABD’nin önceliğinin bölgedeki Amerikan güçlerinin korunması olduğunu söyledi.

ABD, saldırı öncesi Bağdat’taki bazı diplomatlarını tahliye etmiş, bölgedeki askerî personelin ailelerine de gönüllü tahliye seçeneği sunmuştu.

İsrail’in askeri kapasitesini zorladı

Times of Israel’e göre saldırı, İsrail ordusunun lojistik kapasitesini zorladı. İran’a ulaşabilmek için eskiyen hava tankerleri kullanıldı. İsrail uçaklarının doğrudan İran hava sahasına girip girmediği netlik kazanmazken, saldırıların başka ülkeler üzerinden fırlatılan uzun menzilli “standoff” füzelerle yapılmış olabileceği değerlendiriliyor. Irak’taki görgü tanıkları saldırı sırasında jet sesleri duyduklarını aktardı.

Gazze gölgesinde zamanlama tartışması

Operasyon, İsrail’de 20 aydır süren ve kamuoyunda tepkiyle karşılanan Gazze savaşı sürerken gerçekleştirildi. Times of Israel’e göre uzmanlar, Netanyahu’nun dikkatleri Gazze’den uzaklaştırmak için saldırıyı bu dönemde tercih etmiş olabileceğini öne sürüyor. Buna rağmen İran tehdidinin İsrail halkı tarafından geniş ölçüde gerçek bir tehdit olarak görüldüğü biliniyor. Dün Netanyahu hükümetini devirmek için Meclis’e önerge verenlerden muhalefet lideri Yair Lapid bile Netanyahu’ya “tam destek” verdi. Ancak olası bir İran misillemesinde can kaybı artar veya günlük yaşam sekteye uğrarsa, kamuoyunun tutumu hızla değişebilir.

Nitekim Netanyahu, “Bedava savaş yoktur” ifadesini kullanarak İsraillilerin sığınaklarda alıştıklarından daha uzun süre kalmaları gerekebileceğini söyledi.

Saldırı bekleniyordu

İran’ın nükleer faaliyetleri gerekçesiyle İsrail’in İran’a saldırı ihtimali haftalardır konuşuluyordu. ABD Başkanı Donald Trump, saldırıdan bir gün önce, “Bu tür bir saldırı çok olası görünüyor” açıklamasını yapmıştı. Saldırı başladığında, ABD’nin İsrail Büyükelçiliği tüm Amerikan personeline “bulundukları yerde kalmaları” talimatı verdi.

Öte yandan ABD Ulusal Güvenlik Konseyi, Trump başkanlığında toplanacak. Trump’ın saldırıya ilişkin kamuoyuna açıklama yapıp yapmayacağı ise henüz bilinmiyor.

Petrol fiyatları yükseldi

Petrol fiyatları, dün akşamki kapanışının ardından İsrail’in İran’a saldırı düzenlemesiyle yüzde 7’den fazla yükseldi. Brent petrolün varil fiyatı, Türkiye saatiyle 04.10 itibarıyla yüzde 7,40 artışla 74,49 dolara çıktı.

Aynı dakikalarda Batı Teksas türü (WTI) ham petrolün varili de yüzde 7,86 yükselişle 73,39 dolara tırmandı.

Okumaya Devam Et

Ortadoğu

İsrail’in saldırısı sonrası İran’dan UAEA’ya nükleer güvence

Yayınlanma

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), İran’ın, İsrail’in nükleer tesislerine yönelik saldırısının ardından radyasyon seviyesinde bir artış olmadığını bildirdiğini açıkladı.

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Başkanı Rafael Grossi, İranlı yetkililerin, İsrail’in nükleer tesislere yönelik saldırılarının ardından radyasyon seviyesinde herhangi bir artış olmadığını kendilerine bildirdiğini açıkladı.

Açıklama, saldırının hedeflerinden biri olan İsfahan eyaletindeki kilit öneme sahip Natanz uranyum zenginleştirme tesisini kapsıyor.

İran medyası, tesiste en az üç patlama meydana geldiğini yazmış ve siyah dumanların yükseldiği görüntüler yayımlamıştı.

İranlı yetkililer saldırıyı doğrulamakla birlikte, UAEA’ya tesisin zarar görmediği yönünde güvence verdi. İsfahan Valiliği Güvenlik İşleri Başkan Yardımcısı Ekber Salihi, “nükleer kirlenme olduğuna dair herhangi bir bildirim alınmadığını” belirtti.

Ayrıca Fordo’daki uranyum zenginleştirme tesisinin de hasar görmediği ve Buşehr Nükleer Santrali’nin İsrail tarafından hedef alınmadığı iddia edildi.

100 hedef vuruldu

İsrail ordusu, 13 Haziran gecesi İran’ın nükleer tesislerine, komuta merkezlerine ve füze üslerine yönelik hava saldırıları düzenledi.

Başbakan Binyamin Netanyahu, İran İslam Cumhuriyeti’nin nükleer silah üretme kapasitesine ulaşmaktan sadece birkaç hafta uzakta olduğunu söyledi.

Netanyahu bu nedenle saldırının sadece askeri hedeflere değil, aynı zamanda Natanz’daki uranyum zenginleştirme tesisine ve “bomba üzerinde çalışan” kilit bilim insanlarına yönelik olduğunu kaydetti.

Saldırıdan hemen önce UAEA, 20 yıldır ilk kez İran’ın nükleer yükümlülüklerini yerine getirmediğini açıklamıştı.

İsrail ordusu, saldırıda 200 hava kuvvetleri uçağının görev aldığını ve yaklaşık 100 hedefe 330’dan fazla mühimmat atıldığını bildirdi.

Körfez ülkelerinden İsrail’in İran saldırısına kınama

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English