Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Çinli uzmanlar: İngiltere’deki Çin karşıtı güçler siyaseti ele geçirdi

Yayınlanma

İngiltere Dışişleri Bakanı David Cameron’ın cumartesi günü İngiliz medya kuruluşlarına verdiği bir mülakatta, başbakanlığı döneminde İngiltere ile Çin arasındaki ilişkilerin “altın çağını” müjdelemesinden bu yana “işlerin değiştiğini” söyledi. Çinli uzmanlar ise Cameron’ın sözlerinden yola çıkarak, “İngiltere’de Çin’e yönelik kamuoyu atmosferinin siyaseti ele geçirecek kadar aşırı olduğunu yansıttığı ve Sunak yönetiminin Çin-İngiltere ilişkilerini gerçekten geliştirmesini zorlaştırdığı” yorumunu yaptı.

The Telegraph’a verdiği bir röportajda eski İngiltere başbakanı, Çin’in artan “saldırganlığını” İngiltere’nin karşı karşıya olduğu en önemli güvenlik sorunlarından biri olarak tanımladı.

Cameron, 2015 yılında başbakanlığı döneminde Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in İngiltere ziyaretine ev sahipliği yaptığında şu açıklamayı yapmıştı: “Bu ziyaret yeni bir dönemin başlangıcına işaret ediyor. Bazıları bunu İngiltere ve Çin arasındaki ilişkilerde altın çağ olarak adlandırıyor.”

Geçen hafta kendisine bu dönemin artık sona erdiğine inanıp inanmadığı sorulan Cameron, “Bence işler değişti. Özellikle iklim değişikliği gibi konularda Çin ile ilişki kurmaya hala ihtiyaç var – insanlığın beşte birini görmezden gelerek iklim değişikliği sorunlarını çözemeyiz” dedi.

Çinli uzmanlar Cameron’ın bu sözlerinin, İngiltere’nin Çin’e karşı iç kamuoyunda oluşan “aşırı düşmanca” atmosferin bir yansıması olduğu görüşünde.

Şanghay Uluslararası Çalışmalar Üniversitesi’nde Avrupa çalışmaları uzmanı olan Gao Jian Global Times’a verdiği demeçte, Çin-İngiltere ilişkilerinin ve İngiltere’nin Çin’e yönelik politikasının kısmen İngiltere’deki Muhafazakar Parti içindeki iç siyasi güçler tarafından belirlendiğini söyledi. Gao, “Muhafazakar Parti ve Parlamento içindeki bazı etkili isimler Çin yanlısı bir politikaya şiddetle karşı çıkıyor ve bu da Sunak yönetiminin Çin-İngiliz ilişkilerini geliştirmeye tam anlamıyla angaje olmasını zorlaştırıyor” dedi.

Gao ayrıca, İngiltere’nin Çin’e yönelik politikasının “ABD’den gelen tehditlerden önemli ölçüde etkilendiğini” söyledi. Gao’ya göre, İngiltere’nin Avrupa ile ABD arasındaki köprü rolü Avrupa Birliği’nden ayrılmasıyla sona erdi ancak İngiltere’nin hala kendi bekasını sağlaması gerekiyor. Çinli uzman, Muhafazakar Parti’den politikacıların bu noktada ABD’ye yönelmenin doğru seçim olduğuna inandıklarını söyledi.

Pekin Yabancı Çalışmalar Üniversitesi Bölgesel ve Küresel Yönetişim Akademisi profesörü Cui Hongjian ise Global Times’a verdiği demeçte Cameron’ın kamuoyuna yaptığı açıklamanın daha çok “kişisel siyasi çıkarları için kişisel bir duruş” olduğunu ifade etti.

DİPLOMASİ

“Şin Bet şefi Türkiye’ye geldi” iddiası

Yayınlanma

İsrail basını, Şin Bet şefi Ronen Bar’ın hafta sonu Türkiye’ye gelerek MİT Başkanı İbrahim Kalın ile görüştüğünü yazdı. Times of Israel’in Arap bir yetkiliye dayandırdığı habere göre görüşmede Gazze’deki ateşkes ve rehine müzakerelerinin yeniden başlatılması ile Türkiye’nin bu süreçte olası yardımı ele aldı.

İddia Katar’da bulunan Hamas’ın üst düzey yetkililerinin Türkiye’ye taşındığı iddialarının hemen ardından geldi.

Katar’ın İsrail-Hamas müzakerelerindeki arabuluculuk görevlerini askıya aldığını duyurmasının ardından, Hamas liderliğinin Katar’dan ayrılarak Türkiye’ye taşınacağı iddia edilmişti.

Ankara ise iddiaları yalanladı. Dışişleri Bakanlığı kaynakları, “Hamas siyasi büro üyeleri, zaman zaman Türkiye’yi ziyaret etmektedirler” dedi. Ancak Hamas siyasi bürosunun Türkiye’ye taşındığı yönündeki iddiaların gerçeği yansıtmadığı belirtildi.

ABD’den üstü kapalı uyarı

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matt Miller ise basın toplantısında Hamas’ın Türkiye’ye taşındığı iddialarıyla ilgili haberleri ne doğrulayabileceklerini ne de yalanlayabileceklerini söyledi. Ancak Miller, “Vahşi bir terör örgütünün liderlerinin herhangi bir yerde rahatça yaşamaması gerektiğine inanıyoruz ve buna kesinlikle kilit müttefiklerimizden ve ortaklarımızdan birinin büyük bir şehri de dahil” ifadelerini kullandı.

Financial Times’a konuşan bir Arap diplomat da Katar’ın arabuluculuk rolünü askıya almasının ardından Hamas’ın bazı yetkililerinin Katar’dan Türkiye’ye taşındığını söyledi.

Katar geçen ay grubu, müzakerelere ciddi bir şekilde katılmaya istekli olmaması halinde Körfez ülkesindeki siyasi ofisini koruyamayacağı konusunda uyarmıştı. Konu hakkında bilgi sahibi ikinci bir kişi ise bazı Hamas yetkililerinin Türkiye’de olduğunu söyledi.

Arap diplomat, Hamas yetkililerinin uzun süredir örgüte sempati duyan Türkiye’ye gelişlerinin kalıcı mı yoksa geçici mi olduğunun net olmadığını söyledi.

Katar 2012’den bu yana Hamas’ın siyasi bürosuna ev sahipliği yapıyor ve ABD ve Mısır’la birlikte Gazze’de bir yılı aşkın süredir devam eden savaşı sona erdirecek kalıcı bir ateşkes için çalışan arabuluculardan biri. Ancak Hamas’ın siyasi liderliğine ev sahipliği yapmasındaki rolü nedeniyle özellikle ABD’de Cumhuriyetçi milletvekillerinin eleştirilerine maruz kaldı. Doha ayrıca İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu başta olmak üzere İsrailli siyasetçilerinin de hedefinde.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Rusya, Biden’ın ATACMS kararına nasıl tepki verecek?

Yayınlanma

Editörün notu: 2014-2019 yılları arasında Moskova’daki İngiliz Büyükelçiliği’nde ticaret ataşesi olarak görev yapan, öncesinde Tayland ve Afganistan’da görevlerde bulunan ve 2013’te Belfast’taki G8 zirvesini organize ederek 2022’de İngiliz diplomatların yabancı dil eğitiminden sorumlu olan Uluslararası Akademi’nin Başkan Yardımcısı olarak Dışişleri Bakanlığı’ndan emekli olan deneyimli diplomat Ian Proud, ABD Başkanı Joe Biden’ın Ukrayna’ya ATACMS füzelerinin Rusya topraklarında kullanımına izin verme yönündeki kararını ele alıyor. Proud’a göre gerilimi artırsa da Putin’in nükleer bir hamle yapma ihtimali düşük görünüyor.


ATACMS kararının ardından Putin, neden nükleere başvurmayacak?

Ian Proud

18 Kasım 2024

Joe Biden’ın, ABD yapımı ATACMS füzelerinin Rusya topraklarında kullanılmasına izin verme kararının ardından pek çok Batılı yorumcu, Üçüncü Dünya Savaşı’nın eli kulağında olduğu yönünde panik dolu tahminlerde bulunuyor.

Bu adımın ardından Rus medyası ve siyasi çevrelerinden sert tepkiler geleceği şüphesiz. Fakat, bu füzelerin nasıl kullanılacağı büyük önem taşıyor.

Ufukta Trump’ın başkanlığı ve Ukrayna’daki savaşı sona erdirme taahhüdü göz önüne alındığında, Putin’in tepkisinin ölçülü olacağını düşünüyorum.

Cumhuriyetçi yorumculardan Biden’a sert tepki: Üçüncü Dünya Savaşı riski tırmanıyor

2016’daki durumun aksine, Biden’ın bu adımı Trump destekçileri arasında oldukça geniş bir kitle tarafından kınandı ve açık bir tansiyon yükseltme hamlesi olarak değerlendirildi.

Donald Trump Jr., sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı paylaşımda, Biden yönetimini, “Babam barışı sağlama ve hayat kurtarma şansını bulamadan Üçüncü Dünya Savaşı’nı başlatmaya çalışıyor,” sözleriyle eleştirdi.

Utah Senatörü Mike Lee ve Georgia Temsilcisi Marjorie Taylor Greene gibi diğer Cumhuriyetçi politikacılar da benzer şekilde Üçüncü Dünya Savaşı uyarısında bulundu. Trump destekçisi girişimci David Sacks ise Biden’ın amacını, “Trump’a mümkün olan en kötü durumu mu bırakmaya çalışıyor?” diye sorguladı.

Biden’dan Obama’nın stratejik hamlesine benzer bir adım

Biden’ın bu hamlesi, Trump’ın başkanlık koltuğuna oturmasından önce Ukrayna politikasında diplomatik zemini zorlaştırmayı hedefliyor gibi görünüyor.

Bu hamleyi Putin de aynı şekilde değerlendirecektir.

Putin’in, Başkan Obama’nın görev süresinin son günlerinde attığı –daha az tehlikeli olsa da benzer– bir adımı hatırlaması muhtemel. Obama, dış politika alanındaki son hamlelerinden birinde, Rusya’ya yönelik yaptırımlar açıkladı ve 35 Rus diplomatı ABD’den sınır dışı etmişti.

Bu durum, Putin’in nasıl karşılık vereceğine dair medyada büyük bir spekülasyona neden oldu. Ancak nihayetinde, Putin tepki vermek yerine durumu izlemeyi ve ABD’nin yeni yönetimi olan Trump döneminde nasıl bir yol izleyeceğini görmeyi tercih etti.

Tıpkı o dönemde olduğu gibi, şimdi de Putin’in karşı hamle yapmadan önce gelişmeleri dikkatlice tartması muhtemel görünüyor.

ATACMS kararı göründüğü kadar önemli değil: Zelenskiy’in hala eli kolu bağlı

Biden’ın ATACMS füzelerinin sınırlı kullanımına izin verme kararı, aslında mayıs ayında alınan HIMARS sistemlerinin sınırlı kullanımı kararının bir uzantısı.

Bu karar, Rusya sınır bölgelerindeki askeri tesislere saldırılar düzenleyerek Harkov’a yönelik saldırıları azaltmayı hedefliyordu. Ancak Zelenskiy’in, Rusya topraklarına karşı serbestçe saldırılar düzenlemesine izin verilmiyor. Bu nedenle, her ne kadar bu karar tansiyonu artırıcı bir hamle gibi görünse de esasen göründüğü kadar büyük bir değişiklik getirmiyor.

ABD yönetiminden gelen işaretler, ATACMS füzelerinin yalnızca Ukrayna’nın Rusya’nın Kursk oblastındaki savunma hatlarına yönelik beklenen büyük bir saldırıyı engellemek amacıyla kullanılabileceğini gösteriyor.

Biden’ın hamlesi, Zelenskiy’in Kursk hatasını telafi etme çabası

Ukrayna, Kursk oblatsında ağustos ayında gerçekleştirdiği cüretkâr saldırıda ele geçirdiği toprakların yaklaşık yarısını kaybetmiş durumda. Zelenskiy, bu bölgeyi barış görüşmeleri kaçınılmaz bir şekilde başladığında elinde tutmanın, Rusya’dan Ukrayna topraklarını geri almak için sembolik bir koz sağlayacağını ifade etti.

Fakat Kursk saldırısından bu yana Ukrayna, Donbass’taki Rus kuvvetlerinin her gün küçük adımlarla ilerlediği amansız saldırılarında daha fazla toprak kaybetti.

Kursk’taki mevzilerin tamamen kaybedilmesi, pek çok yorumcunun halihazırda dile getirdiği gerçeği açıkça ortaya koyacaktır: Zelenskiy’in bu hamlesi, savaşın sonucunu değiştiremeyecek stratejik bir hata idi.

Dolayısıyla, ABD’nin ATACMS kullanımına izin verme kararı, en iyi ihtimalle, Biden yönetiminin Zelenskiy’in prestijini korumasına yardımcı olma çabası olarak değerlendirilebilir.

Rusya’nın tepkisi ATACMS’in nasıl kullanılacağına bağlı

ATACMS kullanımının tamamen ABD istihbaratı ve hedef belirlemesine bağlı olması nedeniyle, Biden yönetiminin Kursk cephesi dışında veya Kursk menzilindeki askeri merkezlerin ötesinde daha geniş çaplı saldırılara izin vermesi pek olası görünmüyor.

Ancak, füzelerin nasıl kullanılacağı henüz netleşmedi ve Putin, önleyici bir hamle yapmak yerine gelişmelere göre tepki verecektir.

Putin tepkisiz kalamaz

Her ne kadar HIMARS sistemleri daha önce Rusya topraklarında kullanılmış olsa da Putin bir şekilde karşılık vermek zorunda kalacaktır. Eylül ayında St. Petersburg’da yaptığı konuşmada bu konuda açıkça söz vermişti.

Putin’in siyasi anlamda tepki vermemesi için bir alan bulunmuyor. Fakat bu tepkinin biçimi, ATACMS füzelerinin kullanım şekline bağlı olacaktır.

Putin daha önce de bunları söyledi ve muhtemelen aşırı tepki vermeyecek

Putin, ABD askeri varlıklarını ya da diğer hedeflerini hedef alan büyük bir misillemenin, Trump’ın Rusya ve Ukrayna arasında vaat ettiği barışı sağlamasını çok daha zor hale getireceğini biliyor.

Batı silahlarının kullanımındaki bu taktiksel değişiklik üzerine Putin’in nükleer bir seviyeye tırmanacağını düşünmüyorum. Trump’ın müzakere için sahip olduğu hareket alanını kapatmak istemeyecektir, ki bu da Biden’ın ATACMS kararını almasının ana hedefi.

Rusya’nın Ukrayna’yı tüketmeye devam edecek kaynaklara ve siyasi desteğe sahip olmasına rağmen, Ukrayna’daki savaş Rusya için hâlâ önemli bir iktisadi ve insani maliyet yaratıyor.

Trump, Putin’i Mart 2022’de ABD ve İngiltere’nin İstanbul’daki barış anlaşmasını engellediği zamankinden daha iyi bir pozisyonda bırakabilecek bir çıkış yolu sunuyor.

Putin, Rus devlet yorumcularının aşırı tırmanma riskini gündeme getirmesinden memnun olacak

2016’nın sonlarında olduğu gibi, Putin kesinlikle Rus yorumcular, Batı medyasında Rusya’nın aşırı bir tırmanmaya gideceği korkusunu yaymaya teşvik edecektir. Bu, kendisine daha ölçülü bir şekilde yanıt verme alanı yaratırken, Batı basınına abartılı “düşman Rusya’yı” göstermek için bir fırsat sunacaktır. Bu, Rusya’nın sıkça kullandığı bir saldırı yöntemi.

Putin, muhtemelen şunları yapacaktır:

— Ukrayna’daki enerji altyapısına yönelik stratejik saldırıları artıracak;

— NATO’nun Polonya’daki silah dağıtım merkezlerini hedef alabilir;

— Avrupa’da ya da başka bir yerde ABD’ye ait bir askeri tesise sınırlı ve önceden işaret edilmiş bir saldırı düzenleyebilir.

Birleşik Krallık ve Fransa açısından riskler

Birleşik Krallık ve Fransa’nın, Amerika’nın Storm Shadow ve Scalp seyir füzelerinin Rusya içinde kullanılmasına olası izin verme hamlesini takip ettiklerine dair sinyaller var.

Yukarıda belirtilen hedef kısıtların burada da geçerli olacağını düşünüyorum. Bu nedenle, Birleşik Krallık ve Fransa varlıklarına yönelik sınırlı bir Rus saldırısı riski de söz konusu.

Fakat daha büyük risk, Trump yönetiminin, Rusya içinde ATACMS kullanımına ilişkin kararı tersine çevirerek, Ukrayna’nın hâlâ bu ülkeleri silahlarıyla vurduğu bir durumda, Trump’ın Zelenskiy ile Putin arasında barış görüşmelerini zorlaması.

Bu durum, ateşkes görüşmeleri başladığında, Fransa ve Birleşik Krallık’ın Ukrayna savaşına sorgusuz sualsiz destek verme pozisyonundan geri adım atmasını daha da zorlaştıracaktır.

Özellikle Birleşik Krallık’ta, bu durum hükümetin devam eden savaşı desteklemek için yaptığı devasa harcamalara yönelik baskıyı artırabilir. Bu, vergi oranlarının ciddi şekilde yükseldiği ve yaşam maliyeti krizinin devam ettiği bir dönemde daha da önemli hale geliyor.

Fransa’nın ise AB içinde pozisyonunu değiştirme konusunda daha fazla hareket alanı bulunuyor. Ancak AB, Trump barış için bastırırsa, Ukrayna’ya ABD’nin sağladığı mali ve askeri desteği eşleştiremeyecektir.

Keir Starmer, İşçi Partisi aktivistlerini Harris’in kampanyasını desteklemek üzere göndermesiyle Trump’la şimdiden kötü bir başlangıç yaptı. Bu, Birleşik Krallık’ın Ukrayna politikasında giderek daha izole ve etkisiz kalma riskini artırıyor. Yani plus ça change! (Hiçbir şey değişmiyor!)

Şimdilik, Üçüncü Dünya Savaşı’nın bir gecede başlamasını beklemeyin. Sakin olun ve bu anlamsız savaşın sona ermesi için mücadele etmeye devam edin.

Biden’dan Ukrayna’ya kritik hamle: ATACMS füzeleri için onay çıktı

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Tayvan kalabalık bir İHA üreticisi heyetle Litvanya’yı ziyaret ediyor

Yayınlanma

Tayvan’ın en üst düzey diplomatı bu hafta Litvanya’ya ilk ziyaretini gerçekleştirerek Vilnius ile bağlarını güçlendirmeye çalışıyor.

Tayvan Dışişleri Bakanı Lin Chia-lung, insansız hava aracı üreticilerinden oluşan bir heyeti pazar gününe kadar sürecek bir ziyaret için Doğu Avrupa ülkesine götürüyor. Tayvan Dışişleri Bakanlığı, drone ile ilgili 20 üreticinin ziyaretinin amacının “Tayvan’ın drone Ar-Ge ve üretim yeteneklerini Avrupalı ve küresel demokratik ortaklara göstermek ve Tayvan’ın küresel drone tedarik zincirinin çekirdeği olma hedefini teşvik etmek” olduğunu söyledi.

Bu misyon, Tayvan lideri Lai Ching-te’nin Avrupa, Japonya ve Güneydoğu Asya’da sanayi bölgeleri kurma hedeflerini de içeren daha geniş kapsamlı ekonomik diplomasi çabalarının bir parçası gibi görünüyor. ABD’nin yeni Başkanı Donald Trump döneminde daha yüksek ticaret tarifeleri ve daha fazla jeopolitik belirsizlik beklentisi, ekonomik ilişkileri geliştirme aciliyetini artırıyor.

Avrupa Parlamentosu kısa süre önce Çin’in Tayvan’a yönelik baskılarını kınayan bir önergeyi kabul etti. İngiliz yetkililer de bu ayın başlarında resmi ticaret görüşmeleri için Tayvan’ı ziyaret etti.

Ancak Litvanya’da başbakan olmaya aday görünen Sosyal Demokrat Partili Gintautas Paluckas, Litvanya’nın Tayvan’ın 2021’de temsilcilik açmasına izin verme kararını “vahim bir diplomatik hata” olarak nitelendirdi.

Tayvan’da bir Litvanya ofisi yaklaşık bir yıl sonra açıldı. Pekin, Litvanya hükümetine tepki göstererek temsilciliği düşürdü ve çok uluslu şirketlere Baltık ülkesiyle ilişkilerini kesmeleri için baskı yaptı.

Tayvan’dan bir kaynak, Nikkei Asia’ya verdiği demeçte, bu haftaki ziyaretin birkaç amaca hizmet ettiğini söyledi: yerli üreticilerin iş fırsatlarını genişletmelerine yardımcı olmak, aynı zamanda Litvanya ile ekonomik ve ticari ilişkileri güçlendirmek, yeni Litvanya hükümetiyle bağlar kurmak ve Litvanya’nın savunma direncini güçlendirmek için ABD ve Avrupa Birliği ile işbirliği yapmak.

Lin’in selefi ve şu anda Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı olan Joseph Wu da geçen yıl Litvanya’yı ziyaret etmişti.

Çin gazetesi Global Times bu ayın başlarında yayınladığı bir makalede, “Litvanya’nın bu maskaralığın acı sonuçlarına katlandığını, zira gerçeklerin Vilnius’un Çin’in kırmızı çizgisini kışkırtmak için ABD’nin piyonu olarak hareket ederken, özellikle de pek çok Avrupa ülkesinin Çin ile pratik işbirliği arayışında olduğu bir dönemde, kazançtan çok maliyetle karşı karşıya olduğunu” yazdı.

Tayvan’dan bir düşünce kuruluşu DSET’in Ulusal Güvenlik Araştırma Programı Direktörü Jerrel Chunkuei Lai, Lin’in Litvanya ziyaretinin “özellikle Skydio gibi drone üreticilerinin Çin’in yaptırımlarından zarar gördüğü bir ortamda drone tedarik zincirini riskten arındırma amacını taşıdığını” söyledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English